DELAİLU

NÜBÜVVE

UHUD GAZVESİNE DAİR

BÖLÜMLER

 

"And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ... Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz; kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah, işlediklerinizden haberdardır. Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi dertlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, Cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar"[Al-i İmran 152-154] Ayetleri

 

Bera anlatıyor: Uhud günü müşriklerle karşılaştığımız sırada, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okçulardan bazılarını tepeye oturttu ve onlara Abdullah bin Cübeyr'i komutan tayin ederek şöyle dedi: ''Asla yerinizden ayrılmayınızı Eğer bizim onlara karşı muzaffer olduğumuzu görseniz yine ayrılmayınız. Onların bize karşı muzaffer olduklarını görseniz, onlara karşı bize yardım etmeyiniz.'' iki taraf birbirleriyle karşılaşıp müslümanlar onları bozguna uğrattılar. O kadar ki, kadınların dağa doğru süratle koştuklarını gördük. Koşmaları esnasında elbiselerini yukarı doğru toplamış ve ayak bileklerindeki halhalları dahi görülüyordu. Abdullah bin Cübeyr'in beraberindeki okçular:

"Ganimete koşalım, ganimete koşalım" demeye başlayınca Abdullah onlara:

"Durun! Nebi size yerinizden ayrılmamanızı emretmedi mi?" dedi; ancak onlar yerlerinden ayrıldılar. Okçular, sahabenin yanlarına gidince, Allah da onları şaşırtıp ne yapacaklarını bilemez hale geldiler ve müslümanlardan yetmiş kişi öldürüldü. Daha sonra Ebu Süfyan bin Harb, yüksekçe bir yerden bize doğru görünerek: "Aranızda Muhammed var mı?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ona cevap vermeyiniz'' buyurdu. Ebu Süfyan aynı şeyi üç defa tekrarladıktan sonra: "Aranızda Ebu Kuhafe'nin oğlu var mı?" diye üç defa sordu. Yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona cevap vermeyiniz'' buyurdu. Bu sefer: "Aranızda Ömer bin el-Hattab var mı?" diye üç defa sordu, yine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ona cevap vermeyin'' buyurdu. Daha sonra arkadaşlarına dönerek: "Bunlar öldürüldü demektir" deyince, Hz. Ömer: "Ey Allah'ın düşmanı yalan söyledin, Allah seni rezil edecek kimseleri senin için saklamış bulunuyor" demekten kendisini alamadı. Ebu Süfyan: "Yücel ey Hubel!" diye iki defa seslendi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona cevap veriniz" buyurunca, Ashab: "Ne diyelim, ey Allah'ın Resulü?" diye sordular. Nebi: "Allah daha üstün, daha yücedir deyiniz" buyurdu. Ebu Süfyan: "Bizim Uzza'mız var, sizin ise Uzza'nız yok" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona cevap verin" buyurdu: "Ne diyelim Ey Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında Nebi: "Allah bizim mevlamızdır. Sizin ise mevlanız yok deyiniz" buyurdu. Bu sefer Ebu Süfyan şöyle dedi: "Bugün Bedir'e karşılık olsun. Savaşta zafer ise nöbetleşedir. Diğer taraftan siz, öldürülenlere müsle yapıldığını göreceksiniz. Ben böyle yapılmasını emretmedim. Bununla birlikte bundan dolayı da rahatsız olmadım."

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Ubeydullah bin Musa kanalıyla israil'den rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi 17(4043).

 

 

 

Bera bin Azib: "Uhud günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) okçuların başına Abdullah bin Cubeyr'i komutan tayin etti" deyip hadisi zikretti ve şöyle devam etti: MüslÜmanlar hezimete uğrayıp kaçtılar. "Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz ... " ayetinde bahsedilen budur. O zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber sadece on iki kişi kalmıştı.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Amr bin Halid kanalıyla Züheyr'den rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi 10(3986).

 

 

 

Ubeydullah bin Abdillah bin Utbe'nin bildirdiğine göre ibn Abbas: "Yüce Allah'ın Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud savaşı sırasında yaptığı yardım gibisini başka hiçbir yerde yapmış değildir" deyince onu dinleyenler bu sözünü biraz garipsediler. Bunun üzerine ibn Abbas şöyle dedi: "Bu söylediğime inanmayan ve kabul etmeyenlerle aramızda Kur'an hakem olsun. Yüce Allah, Uhud savaşı konusunda: "And olsun ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri öldürüyordunuz, ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta çekiştiniz ve isyan ettiniz. Sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu; derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O, sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur"[Al-i İmran 152] buyurmuştur. Burada kastettiği kişiler tepedeki okçulardır. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları bir yere konuşlandırıp: "Arkamızı koruyun! Öldürüldüğümüzü görseniz dahi bize yardıma gelmeyin! Ganimetleri topladığımızı görseniz de katılmak üzere yanımıza gelmeyin!'' emrini verdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşrikleri hezimete uğratıp ganimetler ortada kalınca okçuların hepsi yerlerinden inip müşriklerin askeri karargahına girdiler ve ganimetleri toplamaya başladılar. Bu kargaşada Müslümanların safları şu şekilde -ibn Abbas burada parmaklarını birbirine geçirdibirbirine girip karıştı. Okçular konuşlandıkları yeri terk edince müşriklerin atlı birliği o yerden, Müslümanlara arkadan saldırıya geçti. Bu kargaşada herkes birbirini vurmaya başladı. Burada Müslümanlar birçok şehit verdi. Oysa günün ilk saatlerinde savaş Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabının lehineydi ve müşrik sancaktarlardan yedi veya dokuz kişi öldürülmüştü.

 

Arkadan gelen bu saldırıdan sonra Müslümanlar dağın etrafından dolandılar ancak sığınmak istedikleri Gar denilen yere ulaşamadılar. Mihras denilen büyük kayanın alt tarafında iken Şeytan: "Muhammed öldürüldü!" diye bağırdı. Bu haberin doğruluğu konusunda kimse şüpheye düşmedi. Bu şekilde öldürüldüğünden yana herhangi bir şüphe taşımazken dağın eteklerinden üst tarafa çıktığını gördük ki yürüyüşünden onu tanımıştık. Onu gördüğümüze o kadar sevindik ki başımıza geleni bile unuttuk. Bulunduğumuz yere doğru çıkarken de: "Peygamberlerinin yüzünü kanatan bir topluluğa Yüce Allah'ın öfkesi çok şiddetli olacak!" diyordu. Arada bir de: "Allah'a yemin olsun yanımıza kadar artık çıkamazlar!" diyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımıza yetiştikten bir müddet sonra Ebu Süfyan dağın alt tarafında: "Hubel yücel! Hubel yücel! ibn Ebi Kebşe (Muhammed) nerede! ibn Ebi Kuhafe nerede! Nerede ibnu'l-Hattab!" diye bağırmaya başladı. Ömer: "Ey Allah'ın Resulü! Ona cevap vereyim mi?" diye sorunca, Allah Resulü: "Ver" buyurdu. Ebu Süfyan bir daha: "Hubel yücel!" diye bağırınca, Ömer: "Allah daha Yüce ve daha uludur!" karşılığını verdi. Ebu Süfyan bir daha: "ibn Ebi Kebşe (Muhammed) nerede! ibn Ebi Kuhafe nerede!" diye bağırınca, Ömer: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işte burada! Ebu Bekr de burada! Ben de işte buradayım!" karşılığını verdi. Ebu Süfyan:

 

"Bugün, Bedir savaşının karşılığıdır! Günler karşılıklı savaşlarda bazen lehte bazen aleyhtedir" deyince, Ömer: "Ama eşit değiliz! Zira bizim ölülerimiz Cennette, sizin ölüleriniz ise Cehennemdedir!" karşılığını verdi. Ebu Süfyan:

 

"Bu sizin iddianız. Öyle olacaksa kaybeden ve hüsrana uğrayan biz olacağız" dedi ve ekledi: "Ölülerinize müsle yapıldığını görürseniz bilin ki bu, liderlerin emirleri ile yapılmış değildir." Sonra cahili duyguları daha ağır bastı ve: "Ama müsle yapılırsa da bundan rahatsızlık duymayız" dedi. Hadisin lafzı Darimi'ye aittir. --- Taberi, Tarih (2/508), Tefsir (7/282).

 

 

 

Urve der ki: Sahabe Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına yetişince, yanında Talha, Zübeyr, Sehl bin Huneyf, Haris bin es-Sımme vardı. Sahabenin yanına yaklaştıklarında ashab onları düşmanlardan zannettiler ve içlerinden biri oku yaya yerleştirip vurmak istedi. Bu sırada Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara seslenince tanıdılar ve sanki hiçbir musibete uğramamış gibi sevinip moralleri yerine geldi. Bu sırada onlara şeytanın vesvese vermesiyle düşman tarafından öldürülen sahabeyi zikredip üzüntüye düştüler. Kimin öldürüldüğünü araştırmaya başlayınca da üzüntüleri daha da arttı. Üzüntüleri daha da artınca Yüce Allah bu üzüntülerini gidermek içim onlara düşmanı gönderdi. Müslümanlar müşrikleri dağda karşılarında görünce, onlarla meşgul olup kardeşleri sebebiyle olan üzüntülerini unuttular. Yüce Allah bununla ilgili şöyle buyurmuştur: "Kederden sonra, bir takımınızı kendinden geçirecek şekilde size huzur ve emniyet indirdi; oysa bir takımınız da kendi dertlerine düşmüşlerdi. Haksız yere Allah hakkında, cahiliye devrinde olduğu gibi inanıyorlar. ‘‘Bu işte bizim bir fikrimiz var mı?’‘ diyorlardı. De ki: ‘‘Buyruğun hepsi Allah'ındır’‘. Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar. ‘‘Bu işte bizim fikrimiz alınsaydı, burada öldürülmezdik’‘ diyorlar. De ki:

 

Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı. Bu, Allah'ın içinizde olanı denemesi, kalplerinizde olanı arıtması içindir. Allah gönüllerde olanı bilir."[Al-i İmran 154]

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a yemin olsun yanımıza kadar artık çıkamazlar!'' buyurmuştur. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabını çağırınca bir grup gelip dağa çıktılar ve düşmanla aynı seviyeye gelince onlara ok atarak dağdan inmeye zorladılar. Bunun üzerine müşrikler dağdan inip müslüman şehitlerin, kulaklarını, burunlarını, cinsel organlarını keserek ve karınlarını deşerek müsle yapmaya başladılar. Müşrikler Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabın ileri gelenlerini öldürdüklerini zannediyorlardı. Sonra müşrikler savaşçılarını toplayınca Ebu Süfyan: "Bugün Bedir gününe karşılıktır" dedi.

 

 

 

Ebu Talha der ki: "Uhud günü uyuklayanlardan biri de bendim. Uyuklamam sebebiyle kılıcım elimden defalarca düştü."

 

Buhari bunu Sahih'te Halife bin Hayyat'tan rivayet etmiştir.

 

 

 

Ebu Talha el-Ensari der ki: Uhud savaşında başımı kaldırıp etrafıma baktığımda herkesin kalkanının altında uyukladığını gördüm. Yüce Allah'ın: "Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi..."[Al-i İmran 154] buyruğu da bunu dile getirmektedir. --- Tirmizi (5/229). 

 

 

 

Hişam bin Urve'nin babasından bildirdiğine göre Zübeyr bin el-Avvam da aynı şeyi söyledikten sonra: "Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi ... "[Al-i İmran 154] ayetini okudu. ---  Tirmizi (5/229).

 

 

 

Zübeyr der ki: Vallahi; Uhud günü ben uyuklarken Muattib bin Kuşeyr'in söylediklerini hala işitir gibiyim. Muattib: "Savaş konusunda bizim de görüşümüz alınsaydı bugün burada böyle ölümle baş başa kalmazdık'' diyordu.

 

 

 

Enes bin Malik'in bildirdiğine göre Ebu Talha şöyle dedi: Uhud savaşı sırasında mevzilerimizde iken hepimize bir uyku bastırdı. Uyuyanlardan biri de bendim. Kılıcım elimden düşüyor onu geri alıyordum, bir daha düşüyor bir daha alıyordum. Yüce Allah'ın: "Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi..."[Al-i İmran 154] buyruğu da bunu dile getirmektedir. Diğer kısım da münafıklardır. Onların da kendilerini düşünmekten başka bir dertleri yoktu. insanlar içinde en ödlek, en korkak ve hak konusunda en kuşkucu olanlar bunlardır. Yüce Allah onlar hakkında: "... Allah'a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; ‘‘Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok'' diyorlardı ... "[Al-i İmran 154] buyurup bu iddialarını yalanlamış, Allah hakkında kuşkucu ve şüpheci olduklarını ifade etmiştir.

 

Buhari bunu Sahih'te başka bir yolla Şeyban'dan rivayet etmiştir.

 

 

 

Abdurrahman bin Avf, "Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi ... "[Al-i İmran 154] buyruğunu açıklarken: "Uhud savaşı sırasında bizlere bir uyku bastırmıştı" dedi. --- Heysemi, Mecma (6/117).

 

 

 

Muhammed bin Müslim bin Şihab ez-Zühri, Asım bin Ömer bin Katade, Muhammed bin Yahya bin Habban ve Husayn bin Abdirrahman bin Sa'd bin Muaz şöyle dediler: Uhud günü sıkıntı ve zorluk günüydü. Yüce Allah o gün müminleri sınadı ve dilleriyle Müslüman olduklarını söyleyip de içlerinde küfrü gizleyen kişileri yok etti. O gün Yüce Allah dostlarından ikram etmek istediği kişilere şahadeti ikram etti. Uhud savaşı hakkında Kur'an'da AI-i imran Suresinde altmış ayet inmiştir. Bu ayetlerde o gün oradaki olaylar ve Allah'ın kınamış olduğu kişiler anlatılmaktadır. Yüce Allah, Peygamber'ine: "Sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitir ve bilir''[Al-i İmran 121] buyurmaktadır. Sonra ibn ishak Uhud günü öldürülen müslüman sayısını zikretti.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Uhud Günü Şehid Olan Müslümanların ve Öldürülen Müşriklerin Sayısı