DELAİLU NÜBÜVVE |
UHUD GAZVESİNE DAİR BÖLÜMLER |
Uhud'a Gidiş ve
Müslümanlarla Müşrikler Arasındaki Savaşın Başlaması
Zühri, Muhammed bin
Yahya bin Habban, Asım bin Ömer bin Katade ve Husayn bin Abdirrahman bin Sa'd bin
Muaz şöyle dediler: Bedir savaşında Kureyşliler hezimete uğrayınca Mekke'ye
döndüler. Ebu Süfyan da kervanla birlikte Mekke'ye ulaştı. Bu dönüşün ardından
Abdullah bin Ebi Rabia, ikrime bin Ebi Cehil, Safvan bin Umeyye ve savaşta
babaları, kardeşleri öldürülen Kureyş'ten kişilerle birlikte Ebu Süfyan ile o
kervanda malı bulunan kişilerin yanına gidip konuşarak: "Ey Kureyşliler!
Muhammed kanınızı döktü ve en iyi adamlarınızı öldürdü. Onunla savaşmak için bu
mallarla bize yardımcı olun da belki intikamımızı alırız" dediler. Mal
sahipleri de bu teklifi kabul ettiler. Bunlar hakkında Yüce Allah:
"Doğrusu inkar edenler mallarını Allah'ın yolundan insanları alıkoymak
için sarfederler ve daha da sarf edeceklerdir; ama sonra içleri yanacak, hem de
mağlup olacaklardır"[Enfal 36] ayetini indirmiştir.
Kureyşliler, kendilerine
katılan Kinane ve Tihame oğullarından bazılarıyla beraber Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile savaşmak için bir araya gelip, erkeklerin
kaçmaması için kadınlarını da beraberlerinde götürdüler. Yola çıktılar ve
Medine tarafında Kanat vadisinin Ayneyn tepesinde konakladılar. Burası
Medine'nin karşısındaki vadinin çıkışında Sebha denilen yerin içlerinde bir
tepeydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Müslümanlar, müşriklerin oraya
indiğini öğrenince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ashabına: ''Ben
(rüyamda) kesilen sığırlar, kılıcımın ağzında bir kırık ve elimi bir zırhın
içine geçirdiğimi gördüm. Bunu da Medine'de kalırız diye yorumladım. Eğer
Medine'de kalıp ta onları indikleri yerde bırakırsak onları en kötü yerde
bırakmış oluruz. Eğer onlar bize saldırırlarsa onlarla savaşırız'' buyurdu.
Ancak Bedir savaşında
yakınları şehid olanlarla Bedir savaşında bulunmayan bazı kişiler: "Ey
Allah'ın Resulü! Hep beraber düşmana saldıralım, onlar bizim korkak ve zayıf
olmadığımızı görsünler" dediler. Abdullah bin Ubey: "Ey Allah'ın
Resulü! Medine'de kalalım ve onlara saldırmayalım" dedi. Ancak Müslümanlar
istediklerini yapana kadar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ısrarda
bulundular. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip zırhını
giydi. Bu olay cuma namazını kıldıktan sonra gerçekleşti. O gün Ensar'dan Malik
bin Amr adında biri ve Neccar oğullarından bir adam vefat etti. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların cenaze namazını kıldıktan sonra zırhıyla
müslümanların yanına çıkınca ashab yaptıklarına pişman olarak: "Ey
Allah'ın Resulü! Sana fazla ısrarda bulunduk. istersen gitmeyip Medine'de
kalalım" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Zırhını giydikten sonra savaşmadan geri çıkarmak bir Peygamber'e
yakışmaz" karşılığını verdi. Sonra ashabından bin kişilik bir orduyla yola
çıktı. Medine ve Uhud arasında Şavt'ta iken Abdullah bin Ubey:
"Onların sözünü
dinleyip beni dinlemedi" diyerek ordunun üçte birini alıp geri döndü.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud'a varıp orduyu saf düzenine
soktu. O sabah sancak Ali bin Ebi Talib'in elindeydi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem):
"Kureyşlilerin
sancağı kimde?" diye sorunca: "Beni Abdiddar'ın kardeşliği Talha bin
Ebi Talha'nın elinde" cevabını verdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Vefa göstermek bize onlardan daha çok yaraşır" deyip Beni
Abdiddar'ın kardeşliği Mus'ab bin Umeyr'i çağırarak sancağı ona verdi.
Uhud günü müşriklerden
bir adam çıkıp mübareze için adam isteyince kimse karşısına çıkmadı. Devesinin
üzerinde olan bu adam üç defa aynı şekilde meydan okuyunca Zübeyr bin el-Avvam
karşısına çıkıp devesinin üzerinde bulunan adamın yanına sıçrayarak ona
sarıldı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Önce yere düşen ölür''
buyurdu. Müşrik yere düştükten sonra Zübeyr de onun üzerine düşüp kılıcıyla onu
boğazladı. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yaklaş ey
İbn Safiyye! İnsanların ona karşı çıkmaktan geri durduklarını gördüğüm için
onun karşısına ben çıkmak isterken sen çıktın'' buyurdu. Sonra Zübeyr'i yanına
yaklaştırıp: ''Her peygamberin bir havarisi vardır. Zübeyr de benim
havarimdir" buyurdu.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) okçuların başına, Beni Amr bin Avf'ın kardeşliği Abdullah bin
Cubeyr'igetirdi. Okçular elli kişiydi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona: ''Atlıları bizden oklarla geri çevirin ki, ardımızdan gelmesinler. Savaş
ister lehimizde, ister aleyhimizde gelişsin, yerinizde sabit kalın ki, sizin
tarafınızdan bize düşman gelmesin'' buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) o gün iki zırh giymişti.
ibn ishak der ki: iki
taraf Şevval ayının ortasında cumartesi gÜnÜ karşı karşıya geldiler. Savaş
başlayıp kızışınca, Ebu Dücane, Hamza bin Abdilmuttalib ve Ali bin Ebi Talib
müslüman savaşçdarla beraber akıllara durgunluk verecek kahramanlıklar gösterip
düşmanı perişan ettiler. Sonunda Allah yardımını gönderip vaadini
gerçekleştirdi ve müslümanlar onları kılıçtan geçirip kesin bir hezimete
uğrattılar.
Zübeyr b, el-Avvam dedi
ki: Vallahi baktım, bir de ne göreyim: Hind binti Utbe ve arkadaşları onlardan
az çok ne almışlarsa hızla yürüyerek kaçmaktadırlar. Karargahı boşalttığımız
zaman okçular, karargaha doğru yöneldiler ve arkamızı atlılara karşı boş
bıraktılar. Böylece ardımızdan geldiler. Bu ara bir kişi: "Muhammed
öldürüldü" diye seslendi, Bunun üzerine müşriklerin sancaktarlarını
vurduktan sonra döndük. Onlardan hiçbir kimse o sancağa yaklaşamadı.
ibn ishak der ki:
"Müşriklerin sancağı, Amre binti Alkame el-Harisiyye onu alıp Kureyşlilere
verene kadar yerde kaldı."
Mücahid; "And olsun
ki, Allah, size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kafirleri kırıp biçiyordunuz,
ama Allah size arzuladığınız zaferi gösterdikten sonra gevşeyip bu hususta
çekiştiniz ve isyan ettiniz; sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu;
derken denemek için Allah sizi geri çevirip bozguna uğrattı. And olsun ki O,
sizi bağışladı. Allah'ın inananlara nimeti boldur"[Al-i İmran 152]
buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Uhud savaşında Yüce Allah müminlere
yardım edip müşrikler hezimete uğratıldı. Hatta müşrik kadınlar büyük küçük
demeden develere atlayıp kaçmaya başladılar. Ancak Müslümanlardan bazıları Nebi'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdiği emri dinlemeyince durum Müslümanların
aleyhine döndü .
Abdullah (b. Mes'ud) der
ki: "Uhud günü ''... Sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu ...
‘‘[Al-i İmran 152] ayeti nazil olana kadar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ashabından hiç kimsenin dünya ve nimetlerini istediğini
düşünmezdim."
Bera bin Azib anlatıyor:
Uhud savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elli okçunun başına
Abdullah bin Cübeyr'i koydu. Onları önemli bir yere konuşlandırıp:
"Cesetlerimizi kuşların alıp götürdüğünü görseniz dahi ben size haber
vermeden sakın yerinizden ayrılmayın! Düşmanı hezimete uğrattığımızı görseniz
bile ben size haber vermeden sakın yerinizden aynImayın'' emrini verdi.
Müslümanlar, müşrikleri hezimete uğrattı. Vallahi müşrik kadınların dağa doğru
kaçışırken yukarı çektikleri eteklerinden bacakları ile halhallarını gördüm.
Abdullah'ın yanında duranlar: "GanimetI Ahali, ganimete yetişin!
Arkadaşlarınız zafer kazandı, hala ne duruyorsunuz!" diye bağrışınca,
Abdullah bin Cübeyr onlara: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
size söylediğini unuttunuz mu?" dedi. Ancak onlar: "Vallahi yanlarına
gidecek ve biz de ganimetten bir şeyler alacağız" karşılığını verdiler ve
meydana indiler. Onlar inince de arkadan dolaşıp gelen müşrikleri göremez
oldular. Arkadan gelen bu saldırıyla da Müslümanlar hezimete uğradı ve
kaçışmaya başladılar. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çağrılarına
rağmen yanında sadece on iki kişi kalmıştı.
O gün bizden yetmiş kişiyi
öldürdüler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile ashabı daha önce Bedir
savaşında yetmiş kişi esir yetmiş kişi de ölü olmak üzere müşriklerden yüz kırk
kişiyi almışlardı. Savaş sonrası Müslümanlar dağa çekilince Ebu Süfyan aşağıdan
üç defa: "Muhammed aranızda mı?" diye seslendi. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanların cevap vermemelerini istedi. Ebu
Süfyan üçer defa: "ibn Ebi Kuhafe aranızda mı? ibnu'l-Hattab aranızda
mı?" diye seslendi. Ancak cevap gelmeyince arkadaşlarına dönüp: "Bu
sorduklarım ölmüşler" dedi. Bunun üzerine Ömer dayanamadı ve:
"Vallahi yalan söyledin ey Allah düşmanı! Sorduğun kişilerin hepsi de
hayatta! Seni hüsrana uğratacak kişiler hala yaşıyor!" diye seslendi.
Ebu Süfyan: "Bugün,
Bedir gününün karşılığıdır! Savaş da bir lehte, bir aleyhte olur. Ölülerinizin
uzuvlarının kesildiğini, onlara müsle yapıldığını göreceksiniz! Ben bunu
emretmiş değilim, ama yapılmasına da üzülmedim" diye seslendi ve:
"Hubel uludur! Hubel uludur!" demeye başladı. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: "Ona cevap vermeyecek misiniz?''
buyurunca, Müslümanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Ona nasıl bir cevap
verelim?" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce
Allah daha yüce ve daha uludur!'' deyin!'' buyurdu. Ebu Süfyan: "Bizim
Uzza'mız var! Sizin ise bir Uzza'nız yok!" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: "Ona cevap vermeyecek misiniz?'' buyurdu.
Müslümanlar: "Ey Allah'ın Resulü! Ona nasıl bir cevap verelim?"
dediklerinde, Allah Resulü: "Yüce Allah bizim mevlamızdır, Oysa sizin bir
mevlanız yoktur!'' deyin'' buyurdu.
Buhari bu hadisi
Sahih'te Amr bin Halid kanalıyla Züheyr'den rivayet etmiştir. --- Buhari,
megazi (3986).
Hz. Aişe der ki: Uhud
günü müşrikler hezimete uğrayınca lanetli iblis: "Ey Allah'ın kulları!
Arkanıza dikkat edin!" diye bağırdı. Böyle demekle Müslümanlara arkadan
bir tehlike geldiği vehmini vermek istemişti. Müslümanların ön saftakileri
geriye dönüp (yanlışlıkla) arkadakilerle vuruştular. Bu arada Müslümanlar, Huzeyfe'nin
babasını vuruyorlardı. Huzeyfe bunu görünce: "Ey Allah'ın kulları! Bu
benim babamdır, babamdır" dedi. Vallahi, müslümanlar hemen başına üşüşerek
onu öldürdüler. Öldürmelerinden sonra Huzeyfe: "Allah sizi
bağışlasın" dedi.
Urve der ki: "
Vallahi, ölünceye kadar Huzeyfe hayırda devam etmiştir." Hadisin lafzı ibn
Müshir'e aittir. Buhari bu hadisi Sahih'te Ubeydullah bin Sa'd kanalıyla Ebu
Usame'den ve Ferve kanalıyla Ali bin Müshir'den rivayet etmiştir.
Tahric: Buhari, eyman
ven-nuzur 15 (6668).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: