DELAİLU

NÜBÜVVE

UHUD GAZVESİNE DAİR

BÖLÜMLER

 

Uhud Günü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ashabı Savaşa Teşvik Etmesi, Yerini Öğrenince Onu Korumak İçin Gelenlerin Sebat Göstermesi; "İnananlardan, Allah'a Verdiği Ahdi Yerine Getiren Adamlar Vardır"[Ahzab 23] Ayeti ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Abdullah bin Cahş'a Verdiği Çubuğun Elinde Kılıca Dönüşmesi

 

Enes'in bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü bir kılıç alıp: ''Kim benden bu kılıcı hakkını vermek üzere alır?'' diye sorunca, herkes kılıcı almak için elini uzatarak: "Ben, ben" demeye başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir daha: "Kim bunu hakkını vermek üzere alır?'' diye sorunca oradakiler geri durdular. Simak Ebu Dücane: "Ben onun hakkını vermek üzere alırım" deyip kılıcı aldı ve onunla müşriklerin başını yardı.

 

Müslim bunu Sahih'te Ebu Bekr bin Ebi Şeybe'den rivayet etmiştir.

 

Tahric: Müslim, fadail 128 (1917).

 

 

 

Zübeyr bin el-Avvam der ki: Uhud günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir kılıç uzatıp: "Kim bu kılıcı hakkını vermek üzere alır?" diye sorunca, ben kalkıp: "Ben alırım ey Allah'ın Resulü!" dedim; ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benden yüz çevirdi ve bir daha: "Kim bu kılıcı hakkını vermek üzere alır?" diye sordu. Ben yine kalkıp: "Ben alırım, ey Allah'ın Resulü!" karşılığını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) benden yüz çevirip yine: "Kim bu kılıcı hakkını vermek üzere alır?" diye sorunca, Ebu Dücane Simak bin Hareşe kalkıp: "Ben onu hakkını vermek üzere alırım. Onun hakkı nedir?" karşılığını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bununla hiçbir müslümanı öldürmemen, bununla hiçbir kafirin önünden kaçmamandır" buyurup kılıcı ona verdi. Ebu Dücane savaşacağı zaman başına sarık sarardı. Ben bugün ne yapacağına bakacağım dedim. Ebu Dücane gördüğü her şeyi deviriyordu. Dağın eteğinde ellerinde def olan bazı kadınların yanına vardı. içlerinden bir kadın şöyle diyordu:

 

Biz Tarık'ın kızları, Değerli yaygılar üzerinde yürürüz İlerlerseniz sizi bağrımıza basıp Size yaygılar sereriz Kaçarsanız sizden ayrılırız Hem de hiç dönmemecesine.

 

Ebu Dücane kılıçla kadına vurmak için davrandı; ancak vazgeçti. Savaş bitince ona: "Bütün yaptıklarını gördüm. Ancak kılıcını kaldırıp kadına vuracakken neden vazgeçtiğini anlamadım" dedim. Ebu Dücane: "Evet Vallahi! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kılıcıyla bir kadını öldürmek istemedim" karşılığını verdi.

 

 

 

ibn ishak der ki: Ebu Dücane, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinden kılıcı alınca kırmızı bir sarık çıkarıp başına sardı ve düşmanın karşısında kibirli bir şekilde yürümeye başladı.

 

 

 

Muaviye bin Ma'bed bin Ka'b bin Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Dücane'nin kibirli bir şekilde yürüdüğünü görünce: "Bu gibi yerler hariç, Allah bu tür yürüyüşten hoşlanmaz" buyurdu.

 

 

 

Mahmud bin Amr bin Yezid bin es-Seken'in bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü müşrikler etrafını kuşatınca: ''Kim bizim için Allah yolunda canını satar?'' diye sordu, Ziyad bin es-Seken, Ensar'dan beş kişi ile birlikte kalkıp savaştılar ve birer birer şehid oldular. Onlardan en son savaşan da, Ziyad idi ve ağır bir şekilde yaralanmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Onu bana yaklaştırınız" buyurunca onu yaklaştırdılar. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağını onun başına yastık yaptı. ibn Seken, yanağı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağı üzerinde olduğu halde can verdi ve yanağı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayağında iz bıraktı. Ebu Dücane de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkan oldu. Ebu Dücane, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerine kapandığı için çok sayıda ok sırtına saplanmıştı.

 

 

 

Enes bin Malik'in bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü Ensar'dan yedi, Kureyş'ten de iki kişiyle yalnız kalmıştı. Müşrikler ona ulaştığında: ''Bunları bizden savacak kişi Cennette yoldaşım olur" deyince Ensar'dan biri kalkıp bir süre gelenlerle savaştı ve öldürüldü. Müşrikler bir daha Allah Resulü'ne yetiştiklerinde: ''Bunları bizden savacak kişi Cennette yoldaşım olur'' dedi ve başka biri onlara karşı savaşıp öldürüldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), müşrikler kendisine yetiştiğinde bu şekilde diye diye yanındakilerden yedi kişi onları savmak üzere çarpışıp öldürüldü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu şekilde öldürülenler için ashabına: ''Arkadaşlarımıza pek de insaflı davranmadık?'' buyurdu.

 

Müslim bu hadisi Sahih'te Muhammed bin Ebi Bekr'den rivayet etmiştir. --- Müslim, cihad 37 (100).

 

 

 

Ebu Osman der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile onun savaştığı günlerin bazısında beraber bulunanlardan Talha bin Ubeydillah ile Sa'd'dan başka kimse kalmadı. " Bu bilgi onların hadislerinden alınmadır.

 

Müslim bu hadisi Sahih'te Muhammed bin Ebi Bekr'den, Buhari ise Musa bin İsmail kanalıyla Mu'temir'den rivayet etmiştir. --- Müslim, fadail 6 (47) ve Buhari:, megazi 18(4060).

 

 

 

Kays der ki: "Talha'nın, Uhud günü Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savunurken sakatlanan elini çolakken gördüm."

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Abdullah bin Ebi Şeybe kanalıyla Veki'den rivayet etmiştir.--- Buhari, megazi 18 (4063).

 

 

 

Cabir bin Abdillah der ki: Uhud savaşında hezimete uğrayan Müslümanlar kaçışmaya başlayınca Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında aralarında Talha bin Ubeydillah'ın bulunduğu Ensar'dan on bir kişi dışında kimseler kalmadı. Onlar da dağa doğru tırmanırken müşrikler arkalarından yetişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunları savacak kimse yok mu?'' diye sorunca, Talha: "Ey Allah'ın Resulü! Ben savarım!" dedi. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen yerinde kal!'' buyurdu. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ben savarım!" dedi ve dönüp gelenlerle çarpışmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile yanındakiler tırmanmaya devam ettiler. Ensarlı öldürülüp müşrikler tekrar onlara yetişince, Allah Resulü: "Bunları savacak biri yok mu?'' diye sordu. Talha aynı şeyi söyleyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de ona aynı cevabı verdi. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Ben savarım!" dedi ve dönüp gelenlerle çarpışmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile yanındakiler tırmanmaya devam ettiler. Ancak o da öldürülüp müşrikler tekrar onlara yetişti. Bu şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşrikler ona her yetişmede onları kimin savacağını soruyor, her defasında Talha: "Ey Allah'ın Resulü! Ben savarım!" diyordu. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona izin vermiyor, Ensar'dan biri izin isteyince ise ona izin veriyordu. O da çarpışıp diğerleri gibi öldürülüyordu. En sonunda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında Talha'dan başka kimse kalmadı. Müşrikler yine onlara yetişince Allah Resulü: "Bunları kim savar?'' diye sordu. Talha: "Ben savarım!" deyip öldürülen Ensarlı arkadaşları gibi müşriklerle çarpışmaya başladı. Aldığı bir darbe ile parmakları kesilince:

 

"Ahh!" diye inledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şayet inlemek yerine ‘‘Bismillah’‘ deseydin veya Allah'ın adını ansaydın, tüm insanların gözü önünde melekler seni gökyüzüne kaldırırlardı'' buyurdu. Sonrasında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dağın başında toplanan ashabının yanına vardı.

 

 

 

Zühri der ki: Hezimetten sonra, halk: "Resulullah öldürüldü" derken onu ilk tanıyan kişi Seleme oğullarına mensup Ka'b bin Malik'ti. Ka'b der ki: "Onu miğferin altından parlayan gözlerinden tanıdım ve olanca sesimle: "Ey müslümanlar! Müjdeler olsun! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) buradadır" diye bağırdım. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "SUS'' diye işaret etti. Müslümanlar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaşadığını anlayınca harekete geçtiler ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Ali bin Ebi Talib, Ebu Bekr esSıddık, Ömer bin el-Hattab, Talha, Zübeyr ve Haris bin es-Sımme'den oluşan bir grup müslüman dağa doğru harekete geçti.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dağın eteğine gelince Ubey bin Halef ona yetişerek: "Ey Muhammed! Sen kurtulursan, ben kurtulmayayım" dedi. Oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Şunun üzerine bizden birisi atılsın mı?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bırakın" buyurdu. Ubey yaklaşınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Haris bin es-Sımme'den mızrağını alıp ona savurunca Ubey atından yere düşerek yuvarlandı.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındaki müslümanlarla dağ yolundayken kureyş'ten bir grup dağa tırmanmaya çalışınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allahım! Onları üstümüzde bulundurma'' diye dua etti. Ömer bin elHattab ve Muhacirlerden bir grup onlarla savaşıp dağdan indirdiler.

 

 

 

Zübeyr der ki: O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki zırh giydiği için kalkmaya güç yetiremedi. Ancak Talha bin Ubeydillah'ın sırtında kayanın üstüne çıkıp oturdu ve: ''Talha cenneti hak etti'' buyurdu.

 

 

 

ibn ishak der ki: Mus'ab bin Umeyr de şehid oluncaya kadar elinde sancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde savaştı. Onu ibn Kamia el-leysi şehit etti. Mus'ab'ın Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğunu zannetmiş ve kavmine dönüp: "Muhammed'i öldürdüm" demişti. Mus'ab şehid olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sancağı Ali bin Ebi Talib'e verdi.

 

ibn ishak der ki: Ali bin Ebi Talib, Talha bin Ebi Talha'yı öldürdü. Talha, Hakem bin el-Ahnes bin Şerik, Abdullah bin Humeyd bin Züheyr ve Ebu Umeyye bin Ebi Huzeyfe bin Ebi'l-Muğire Kureyşlilerin sancağını taşıyorlardı. Talha'dan sonra sancağı Sa'd bin Ebi Talha aldı. Sa'd bin Ebi Vakkas der ki: "Ona bir ok atıp boğazından vurdum ve dili köpeğin dili gibi sarktı."

 

 

 

ibn ishak der ki: Salih bin Keysan'ın, Sa'd'ın ailesinden birinden bildirdiğine göre Sa'd şöyle dedi: "Uhud günü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında ok attım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana ok veriyor ve: "At, anam babam sana feda olsun" diyordu. Hatta Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana kanatsız ok veriyor onu da atıyordum.

 

 

 

Sa'd bin Ebi Vakkas şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud günü ok kabındaki oklarını çıkarıp bana verdi ve: ''At! Anam babam sana feda olsun" dedi.

 

 

 

Enes der ki: Uhud günü sahabeden bazıları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) etrafından kaçtılar. Ebu Talha ise Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde kendi kalkanını Peygamber'e siper yaparak oradan hiç ayrılmadı. Ebu Talha ok yayını çok sert çeken bir atıcı idi. Uhud günü, elinde iki veya üç yay kırıldı. Yanından ok torbası dolu biri geçince Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''Ok kabını Ebu Talha'ya boşalt'' derdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını kaldırıp askerlere bakmak isteyince Ebu Talha: "Babam anam Sana feda olsun, başını kaldırma! Düşman oklarından bir okun sana isabet etmesinden korkarım. işte göğsüm senin göğsüne siperdir'' derdi. Uhud günü Ebu Bekr'in kızı Aişe'yi ve anam Ümmü Süleym'i gördüm. Bunların her ikisi de eteklerini sıvamışlar, ben onların bacaklarındaki halhalları görüyordum. Onlar su kırbalarını taşıyorlar ve yaralı askerlere su içiriyorlardı. O gün uykusuzluktan dolayı Ebu Talha'nın elinden iki veya üç defa kılıcı düşmüştü.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Ebu Ma'mer kanalıyla Abdulvaris bin Said'den ve Müslim ise Abdullah bin Abdirrahman kanalıyla Ebu Ma'mer'den rivayet etmiştir. --- Buhari, menakib 18 (3811) ve Müslim, cihad 47 (136).

 

 

 

Cafer bin Amr bin Umeyye ed-Damri anlatıyor: Ubeydullah bin Adiy bin elHıyar ile Şam diyarına seyahat etmiştim. Humus şehrine vardığımız zaman Ubeydullah bana; "Hamza'nın şehid edilmesini Vahşi'ye sormaya var mısın?" deyince, ben: "Evet" cevabını verdim. Vahşi o zaman Humus'ta ikamet ediyordu. Onu sorduğumuzda: "işte orada evinin gölgesinde, sanki yağ tulumu gibi duran adam" denildi. Biz de yanına varıp başucunda durup selam verdik. Bizim selamımızı aldı. Ubeydullah o zaman, başının her tarafı sarığıyla sarılı olduğu için, Vahşı onun sadece gözleri ile ayaklarını görebiliyordu. Ubeydullah Vahşi'ye: "Ey Vahşi! Beni tanıyor musun?" diye sorunca, Vahşi ona bakıp: "Hayır Vallahi tanıyamadım. Ancak ben biliyordum ki, Adiy bin el-Hıyar, Ebu'l-iys kızı Ümmü Kattal denen bir kadınla evlenmiş ve Mekke'de bir oğlan doğurmuştu. Bu kadın çocuğa bir sütanne bulunmasını istemişti. işte ben bu çocuğu anasıyla beraber alıp sütanasına götürmüştüm. Ben seni tanımadım ama, sanki senin ayaklarına bakınca o çocuğun ayakları gibi geliyor" dedi. Bunun üzerine Ubeydullah yüzünü açtıktan sonra Vahşi'ye:

 

"Bize Hamza'nın öldürülüşünü anlatsan olmaz mı?" diye sorunca, Vahşi şöyle dedi: "Olur, anlatayım. Hamza, Bedir harbinde Tuayma bin Adiy'i öldürmüştü. Benim o sıra sahibim olan Cübeyr bin Mut'im bana: "Amcamın intikamı olarak Hamza'yı öldürürsen, sen hür olacaksın" dedi. insanlar Ayneyn'den çıkınca ben de onlarla birlikte savaşa katıldım. -Ayneyn Uhud'dan önce ufak bir dağ olup, Uhud ile arasında bir vadi bulunmaktadır.- iki ordu harp için saf düzeni aldığında Siba' ortaya çıkıp: "Karşıma çıkmak isteyen var mı?" deyince Hamza bin Abdilmuttalib karşısına çıktı ve: "Ey Siba'! Ey kadın sünnetçisi olan Ümmü Enmar'ın oğlu! Allah'a ve Resulü'ne muhalefet etmek mi istersin?" diye bağırdı. Bunun üzerine Siba'nın üzerine öyle bir saldırdık ki, sanki Siba' giden dünkü gün gibi yok oldu (öldü). Bu sırada ben Hamza'yı vurmak için bir kayanın arkasına saklanmıştım. Nihayet Hamza yanımdan geçerken mızrağımı fırlatıp kasığına sapladım, mızrak uyluğunun üstündeki oynak kemiğini delip çıktı. işte bu, onun son anı oldu.

 

Mekkeliler savaştan dönerlerken ben de onlarla beraber geri döndüm ve Mekke'de İslam dini yayılıncaya kadar orada ikamet ettim. Sonra Taif'e gittim. Taif halkı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile görüşmek üzere, ona elçiler göndermişlerdi. Bana: "Allah'ın Resulü; elçileri asla huzursuz etmez" denildi. Ben de o elçilere katılıp birlikte yola çıktım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni görüp: "Sen Vahşi misin?'' diye sorunca "Evet" dedim. "Hamzayı sen mi öldürdünrdiye sorunca ise: "Evet, bu iş sana bildirildiği gibi olmuştu, ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdim. Bana: "Yüzünü benden kaçırmaya gücün yeter mi?'' buyurunca geri döndüm. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edip Müseylimetü'l-Kezzab ortaya çıkınca kendi kendime: "Müseylime'ye karşı savaşa gideyim; belki onu öldürürüm de böylece Hamza'ya karşılık olur" deyip mücahitlerle birlikte çıktım. O ordunun başına gelecekler geldi. O arada, bir duvar yıkığının karaltısında kül renkli deve gibi, saçları dağınık bir adam gördüm. Hemen mızrağı göğüsleri arasına fırlattım. Mızrak adamın kürek kemiklerini delip çıktı. Ensar'dan bir adam hemen onun üzerine sıçrayıp başını kılıçla kesti.

 

Abdullah bin el-Fadl der ki: Süleyman bin Yesar'ın bildirdiğine göre Abdullah bin Ömer şöyle dedi: "Müseylime öldürülünce damda olan bir cariye "Vah! Müminlerin emirini kara bir köle öldürdü" dedi.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Ebu Cafer Muhammed bin Abdillah'tan rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi 23 (4072).

 

 

 

Sa'd bin Ebi Vakkas der ki: Hamza bin Abdilmuttalib Uhud günü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde iki kılıçla savaşıyor ve: "Ben, Allah'ın aslanıyım" diyordu.

 

 

 

Umeyr bin ishak der ki: Hamza bin Abdilmuttalib Uhud günü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde iki kılıçla savaşıyor ve: "Ben, Allah'ın aslanıyım" diyor önüne arkasına döne döne müşriklere kılıç vuruyordu. çarpışırken vurulup yere serilince zırhı açıldı ve Ma'bed el-Habeşı karnına mızrağını sapladı.

 

 

 

Cabir bin Abdillah'ın bildirdiğine göre Uhud günü bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Öldürülürsem ben nerede olacağım?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cennette" cevabını verdi. Bunun üzerine adam elindeki hurmaları atıp öldürülünceye kadar savaştı.

Amr bin Dinar'dan başkası bu hadisi Cabir'den: "Adam dünya yiyeceğinden vazgeçti" ibaresiyle nakletmiştir.

 

Buhari ve Müslim bunu Süfyan bin Uyeyne'den rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi 17 (4046) ve Müslim, imare 41 (143).

 

 

 

Enes der ki: Amcam Enes bin en-Nadr Bedir savaşına katılamayınca:

"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerle yaptığı ilk savaşa katılamadım. Eğer bundan sonra Allah, müşriklerle yapılan bir savaşta benim de hazır bulunmamı takdir ederse, şüphesiz Allah neler yapacağımı görecektir" dedi. Uhud günü müslümanlar kısa bir süre bozguna uğrayınca: "Müşriklerin meydana getirdikleri bu bozgun durumundan dolayı senden özür dilerim" deyip kılıcıyla vuruşmaya başladı. Sa'd bin Muaz ile karşılaşınca: "Ey Sa'd! Vallahi, Uhud taraflarında cennetin kokusunu alıyorum. Cennet kokusu ne hoş" dedi. Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü! Onun yaptığını ben yapamadım" dedi.

 

Enes der ki: Onu ölülerin arasında bulduk ve vücudunda kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok yarası olmak üzere seksen küsur yara tesbit edildi. biz onu tanıyamadık, kız kardeşi kendisini parmak uçlarından tanıdı.

 

Enes der ki: "Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir"[Ahzab 23] ayetinin, Enes bin en-Nadr ve arkadaşları hakkında nazil olduğunu söylerdik.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te değişik yollarla Humeyd'den ve Müslim ise Sabit kanalıyla Enes'ten rivayet etmiştir.--- Buhari, cihad 12 (2805) ve Müslim, imare 41 (148).

 

 

 

Kasım bin Abdirrahman bin Rafi der ki: Enes bin Malik'in amcası Enes bin en-Nadr, silahlarını bırakan Ömer bin el-Hattab, Talha bin Ubeydillah ve Ensar ve Muhacirlerden bir grubun yanına gidip: "Neden oturuyorsunuz?" diye sordu. Onlar: "Resulullah öldürüldü" cevabını verince: "Ondan sonra yaşamayı ne yapacaksınız! Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldüğü şey için siz de ölün" deyip düşmana yönelerek öldürülene kadar savaştı. Enes bin Malik'e onun adı verilmiştir.

 

 

 

Seleme oğullarından bazı ihtiyarlar şöyle anlattılar: Amr bin el-Camuh topal biriydi ve dört tane genç oğlu vardı. Bunlar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte savaşlara katılırlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud'a çıkacağı zaman oğulları: "Yüce Allah, senin savaşa çıkmamana ruhsat vermiştir. Sen otur senin yerine biz savaşa katılalım. Yüce Allah senin cihada katılmamana izin verdi" dediler. Amr bin el-Camuh Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidip: "Ey Allah'ın Resulü! Şu oğullarım seninle gelmeme engel oluyorlar. Vallahi, ben şu topallığımla Cennete ayak basmayı arzuluyorum!" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Allah senden cihad sorumluluğunu kaldırmıştır'' buyurdu. Oğullarına da: "Neden ona engel oluyorsunuz? Umulur ki, Allah onu şehitlikle nasiplendirir?'' buyurdu. Amr bin el-Camuh, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Uhud'a gitti ve şehid oldu.

 

 

 

ibn ishak der ki: Hanzala bin Ebi Amir, Ebu Süfyan bin Harb ile karşılaşınca Hanzala ona galip geldi. Şeddad bin el-Esved Hanzala'nın Ebu Süfyan'a galip geldiğini görünce Hanzala'yı vurup öldürdü.

 

 

 

Asım bin Ömer bin Katade'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Melekler Hanzala'yı yıkıyorlar. Ailesine sorun bunun durumu nedir?'' buyurdu. Hanımına sorduklarında: "Cihada yapılan çağrıyı işitince cünüp olarak katıldı" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Demek melekler onu bu sebeple yıkadılar'' buyurdu.

 

 

 

ibn Ebi Ahmed'in azatlısı Ebu Süfyan der ki: Ebu Hureyre şöyle derdi:

"Bana, hiç namaz kılmadan cennete giren birini söyleyin." Halk onu bilmediği için, kim olduğunu sorduklarında, Ebu Hureyre şöyle derdi: "Abduleşhel oğullarından Usayrim. ismi, Amr bin Sabit bin Vakş'tır.

 

Husayn ekledi: Mahmud bin Lebıd'e: "Usayrim'in olayı nedir?" diye sordum. ibn Lebıd: "Usayrim, kavminin İslam'a girmesine hep engel oluyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud'a geldiği gün, gerçeği anladı ve Müslüman oldu. Sonra kılıcını alarak savaş alanına girip savaştı. Aldığı yaralarla hareket edemez hale geldi. O sırada, Abduleşhel oğullarından bazıları savaş meydanında kendi cenazelerini arıyordu. Derken Usayrim'e rastladılar ve: "Burada ne arıyorsun, biz senden ayrılırken Müslümanlık davasına karşı idin. Kavmine acıdığın için mi yoksa İslam'a girmek için mi?" diye sordular. Usayrim: "İslam'a girmek için geldim ve gördüğünüz şey başıma geldi" dedi. Fazla sürmeden onların elleri arasında ruhunu teslim etti. Durumu Resulallah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduklarında, "O, cennet ehlindendir" buyurdu.

 

 

 

Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Amr bin Ukayş'ın Cahiliye döneminden kalma faiz alacağı vardı. Alacağını tahsil etmeden müslüman olmak istemedi. Uhud günü: "Amcamın oğulları nerede?" diye sorunca: "Uhud'da" cevabını verdiler. "Falan nerededir?" diye sorunca yine: "Uhud'da" cevabını verdiler. "Falan nerededir?" diye sorunca yine: "Uhud'da" cevabını verdiler. Bunun üzerine zırhını giyip atına bindi. Sonra onların tarafına hareket etti. Uhud'daki müslümanlar onu görünce: "Ey Amr! Bizden uzaklaş" dediler. O: "Ben iman ettim" deyip yaralanıncaya kadar düşmanla savaştı. Yaralı olarak ailesine götürüldü. Sa'd bin Muaz onun yanına geldi ve onun kız kardeşine: "Kavmini korumak için mi yahut onlar için düşmanlarına duyduğun öfkeden dolayı mı yoksa Allah için kafirlere duyduğun öfkeden dolayı mı savaşıyorsun? diye ona bir sor" dedi. Bunun üzerine Amr: "Allah ve Resulü için kafirlere duyduğum öfkeden dolayı savaştım" deyip öldü ve Allah için hiç namaz kılmadan cennete girdi. --- Ebu Davud, cihad (2537).

 

 

 

Harice bin Zeyd bin Sabit'in bildirdiğine göre babası şöyle anlattı: Uhud günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni Sa'd bin er-Rebı'yi bulmam için gönderdi ve şöyle buyurdu: "Onu görürsen selam söyle ve: ‘‘Resulullah sana selam söylüyor ve kendini nasıl hissettiğini soruyor’‘ de. ''Ölülerin arasında dolaşıp onu ararken son nefeslerinde ona yetiştim. KılıÇ, mızrak ve ok darbesi olmak üzere yetmiş yarası vardı. Ona: "Ey Sa'd! Resulullah sana selam söylüyor ve kendini nasıl hissettiğini soruyor" diye sordum. Bana: "Allah'ın selamı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve senin üzerine olsun. Ona de ki: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Cennetin kokusunu hissediyorum.’‘ Kavmim olan Ensar'a de ki: ‘‘Kendilerinden bir tek kişi hayatta olduğu müddetçe Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürülecek olursa Allah katında hiçbir mazeretleri olmaz.’‘" Sa'd böyle dedikten sonra vefat etti.

 

 

 

ibn Ebi Necih'in babasından bildirdiğine göre Muhacirlerden bir adam, kanlar içinde olan Ensar'dan bir adamın yanına uğradı ve: "Ey falan! Muhammed'in öldürüldüğünü biliyor musun?" diye sordu. Ensar'dan olan adam: "Muhammed öldüyse, görevini tebliğ etmiştir. Siz dininiz için savaşın" dedi. Bunun üzerine: "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz ... "[Al-i İmran 144] ayeti nazil oldu .

 

 

 

Abdullah bin Amr bin Hiram der ki: Uhud'dan önce rüyamda Habeş bin Abdilmünzir'i gördüm. Bana: "Birkaç gün sonra yanımıza geleceksin" diyordu. Ben: "Sen neredesin?" diye sorunca "Cennetteyim. Orada istediğimiz gibi dolaşıyoruz" cevabını verdi. Ben: "Bedir günü öldürülmedin mi?" diye sorunca: "Evet. Sonra tekrar diriltildim" cevabını verdi. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatılınca: "Şehitlik işte böyledir, ey Ebu Cabir" buyurdu.

 

 

 

Vakıdi, Hayseme Ebu Sa'd bin Hayseme kıssasını anlatırken, Uhud'a giderken Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dediğini nakleder: "Umarım ki Allah bize zaferi nasib eder veya bana şehitlik nasib olur. Bedir savaşına katılamamıştım. Halbuki bu savaşa katılmayı çok istiyordum. Hatta Bedir'e katılmak için oğlumb kura çektiki ancak kura ona çıktı ve kendisine şehitlik nasib oldu. Dün gece rüyamda oğlumun en güzel surette cennetin meyveleri ve nehirleri arasında dolaştığını gördüm. Bana şöyle diyordu: ‘‘Cennette bize yoldaş olmak için bize yetiş. Ben, Rabbimin bana vaad ettiğinin hak olduğunu gördüm.’‘ Vallahi ey Allah'ın Resulü! Oğluma cennette yoldaş olmayı özledim. Yaşım ilerledi ve kemiklerim zayıfladı. Rabbime kavuşmayı istiyorum. Ey Allah'ın Resulü! Bana şehitliği ve Cennette Sa'd'a yoldaş olmayı nasib etmesi için Allah'a dua et." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona dua edince Hayseme Uhud'da şehid oldu.

 

 

 

Said bin el-Müseyyeb'in bildirdiğine göre Abdullah bin Cahş şöyle dedi: "Allahım! Yarın düşmanla karşılaşayım ve beni öldürsünler. Sonra karnımı yarsınlar, burnumu ve kulağımı kessinler. Sonra sen bana: ‘‘Bu nasıl oldu?’‘ diye sorduğunda: ''Senin yolunda'' cevabını vereyim." Said bin el-Müseyyeb der ki: "Yüce Allah'tan, onun ilk isteğini yerine getirdiği gibi son isteğini de yerine getirmesini dilerim."

 

Abdullah bin Cahş'ın kıssasını Sünen kitabında ishak bin Sa'd bin Ebi Vakkas'ın babasından olan rivayetinde mevsul olarak rivayet ettik.

 

 

 

Said bin Abdirrahman el-Cahş, der ki: "Yaşlılarımızın bize bildirdiklerine göre Abdullah bin Cahş, Uhud günü kılıcı kırılınca Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bir hurma çubuğu verdi. Hurma çubuğu Abdullah'ın elinde kılıca dönüştü."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Meğazi Kaynaklarında Geçtiği Üzere Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Katade bin en-Nu'man'ın Çıkan Gözünü Yerine Yerleştirmesi ve Gözün Eskisi Gibi Görmeye Devam Etmesi