DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) KATILDIĞI GAZVELER VE GÖNDERDİĞİ ASKERİ BİRLİKLER BÜYÜK BEDİR SAVAŞI

 

Beni Nadir Gazvesi ve Bu Gazvede Peygamberliğe Dair İşaretler

 

Buhari muallak olarak aktarmıştır: ibn Şihab ez-Zühri'nin Urve'den naklettiğine göre bu gazve, Bedir savaşından birkaç ay sonra, Uhud savaşından önce gerçekleşmiştir.

 

 

 

ibn Şihab der ki: Bedir savaşından altı ay sonra Yahudilerden bir grup olan Nadir oğullarıyla, Medine'nin kenarında savaşılmıştır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları kuşatmış ve sürgün etmek üzere onları kalelerinden indirmişti. Develerinin taşıyabileceği kadar mal ve eşyayı beraberlerinde götürecek, ama silah almayacaklardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları Şam tarafına sürgün etti.

 

işte o zaman yüce Allah onların hakkında şu ayetleri indirdi: "Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir. Kitab ehlinden inkarcı olanları ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Oysa ey inananlar! Çıkacaklarını sanmamıştınız, onlar da, kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah'ın azabı onlara beklemedikleri yerden geldi, kalplerine korku saldı; evlerini kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı. Ey akıl sahipleri! Ders alın. Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır. Bu, Allah'a ve Peygamber'ine karşı gelmelerinden ötürüdür. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması şüphesiz çetindir. inkarcı Kitab ehlinin yurtlarında hurma ağaçlarını kesmeniz veya onları kesmeyip gövdeleri üzerinde ayakta bırakmanız Allah'ın izniyledir. Allah yoldan çıkanları böylece rezilliğe uğratır."[Haşr 1-5]

 

Ayette geçen "kendi elleriyle ve inananların elleriyle yıkıyorlardı..." sözünden kasıt, çatılarında hoşlarına giden şeyi alıp develerine yüklemeleridir.

 

Ayette geçen: "ilk sürgün ... " sözünden kasıt, ahiret haşrından önce dünyadayken Şam'a doğru sürülmeleridir.

 

"Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şekilde azap verecekti. .. " sözündeki yazılmadan kasıt, Tevrat'taki bir ayette, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmeden sürgün edilmeyeceklerinin yazılmış olmasıdır. Dünyada verilecek azab da öldürülme ve esir edilmeleridir.

 

Sonra Uhud savaşı, Beni Nadir'den altı ay sonra olmuştur. Bu ifadeler, ibn Şihab ez-Zühri'ye aittir.

 

 

 

Urve der ki: Uhud savaşı, Şevval ayında Beni Nadir gazvesinden altı ay sonra olmuştur.

 

 

 

Hz. Aişe der ki: Nadir oğullarının gazvesi -ki onlar Yahudilerden bir fırkadır- Bedir savaşından altı ay sonra idi. Evleri ve hurmalıkları Medine'nin kenarında bir taraftaydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları kuşatmış ve sürgün etmek üzere onları kalelerinden indirmişti. Develerinin taşıyabileceği kadar mal ve eşyayı beraberlerinde götürecek, ama silah almayacaklardı. işte o zaman yüce Allah onların hakkında: "Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. O, Kitab ehlinden inkar edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır ...''[Haşr 1,2] ayetlerini indirdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlarla savaştı. Sonra kendilerini Şam'a sürgün etmek üzere onlarla anlaştı. Onlar daha önce sürgün edilmemiş bir nesilden geliyordu. Sonunda Allah onlar hakkında bu ayetleri indirdi. Eğer bu ayetleri indirmemiş olsaydı onları ölüm ve esaretle azaplandırırdı. Ancak Allah: "... O, kitap ehlinden inkar edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır .. ."[Haşr 2] buyurmaktadır. Dünyada ilk sürgün de Şam'a edilmiştir.

 

 

 

Zühri der ki: Abdullah bin Abdirrahman bin Ka'b bin Malik'in Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bir kişiden bildirdiğine göre Bedir savaşından önce ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'de iken Kureyş kafirleri Abdullah bin Ubey bin Selul'e, Evs ve Hazrec kabilelerinden kendisiyle beraber putlara tapanlara:

"Şüphesiz ki, siz bizim adamımızı yanınızda barındırdınız. Şüphesiz ki siz Medine'de sayıca en çok olanlarsınız. Allah'a yemin ederiz ki, siz onu ya öldürürsünüz, ya da ülkenizden dışarı çıkartırsınız. Yoksa bütün Arapları toplayıp üzerinize yürür ve hepinizi öldürürüz. Kadınlarınızı kendimize helal kılarız" şeklinde bir mektup yazdılar. Bu mektup ibn Ubey ve yanındaki putperestlerin eline geçince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı ile savaşmak için toplandılar.

 

Bu haber de Nebi'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca, onlara: "Kureyş'in tehdidi sizi o kadar etkiledi ki, onların size kurduğu tuzak, sizin kendi nefsinize kurduğunuz tuzaktan daha büyük değildir. Oysa siz çocuklarınız ve kardeşlerinizle savaşmak istiyorsunuz" buyurdu. Nebi'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözleri işittiklerinde tekrar dağıldılar ve bu haber Kureyş'e ulaştı. Bu da Bedir savaşından önce gerçekleşen bir şeydi. Kureyş kafirleri Bedir savaşından sonra Yahudilere: "Siz kale ve silah sahipleri kişilersiniz. Ya adamımızla savaşır ya da biz şunu şunu yaparız. O zaman da kadınlarınızın halhalları ile aramızda hiçbir engel kalmaz" diye bir mektup yazdı.

 

Bu mektup Yahudilere yetişince Nadir oğulları hainlik etmek üzere toplandı ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin adamlarından otuz kişi, bizim de hahamlarımızdan otuz kişi yola çıksın ve orta yerde buluşalım. Hahamlarımız seni dinlesinler. Eğer onlar seni doğrulayıp iman ederse hepimiz iman ederiz" diye haber gönderdiler.

 

Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından otuz kişi ile Yahudiler de otuz haham ile yola çıktı. Daha az bir mesafe yol almış iken Yahudiler birbirlerine: "Kendisinden önce ölmek isteyen ashabından otuz kişi yanında iken ona nasıl ulaşacaksınız?" demeye başladı. Bunun üzerine: "Biz altmış kişi iken nasıl anlaşacağız? Sen ashabından üç kişi ile çık. Bizim de alimlerimizden üç kişi çıksın ve seni dinlesinler. Eğer onlar seni doğrulayıp iman ederse hepimiz iman eder ve seni tasdik ederiz" diye haber gönderdiler. Sabah vakti Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ordularla onları kuşatarak: "Vallahi, siz bizimle bir anlaşma yapmadıkça size güvenmeyiz'' buyurdu. Onlar anlaşma yapmayı reddedince o gün Müslümanlarla beraber onlarla savaştı.

 

Ertesi gün Nadir oğullarını bıraktı ve ordularıyla Kurayza kabilesinin üzerine gitti. Onları anlaşma yapmaya davet etti. Onlar da bunu kabul edince onları bıraktı ve diğer gün tekrar ordusuyla Nadir oğullarını kuşattı. Silah dışında develerinin kaldırabileceği kadar mallarından alarak sürgün edilmeyi kabul edinceye dek kuşatma devam etti. Bunun üzerine Nadir oğulları develerinin kaldırabileceği kadar eşyalarından kapılarından ve direklerinden alarak gittiler. Onlar evlerini yıkarak işlerine yarayacak direkleri alıyordu. Onların sürgünleri insanların Şam'a olan ilk sürgünüydü.

 

Nadir oğulları, Allah'ın israil oğullarına sürgünü yazdığı zamandan beri sürgün edilmemiş bir nesildendi. Bu sebeple Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları sürgün etti. Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada onlara Kurayza oğullarına vermiş olduğu azap gibi bir azap verirdi. Sonra Allah: "Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamber'ine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah her şeye Kadir'dir"[Haşr 1-6] ayetini indirdi.

 

Nadir oğullarının hurmalığı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has bir hurmalık oldu. Allah onu özel olarak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi ve: "Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamber'ine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz"[Haşr 6] buyurdu. Bu da; bu ganimet savaşsız olarak kazanılmıştır, manasındadır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hurmalığın çoğunu Muhacirlere verdi. Bir pay da Ensar'dan ihtiyaç sahibi olan iki kişiye verdi. Bu iki kişiden başka Ensar'dan hiç kimseye bir pay vermedi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadakası da Hz. Fatıma'nın çocuklarının elinde kalandır. --- Ebu Davud (3004).

 

Musa bin Ukbe, Muhammed bin ishak bin Yesar ve Meğazi alimlerinden bazıları Beni Nadir gazvesinin Uhud savaşından sonra gerçekleştiğini söylemiştir. ibn Lehia da Ebu'l-Esved kanalıyla Urve bin ez-Zübeyr'den aynı rivayette bulunmuştur.

 

 

 

Urve ile Musa bin Ukbe derler ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kilabilerin diyeti konusunda yardım almak için Nadir oğullarına gitmişti. Müslümanlar Uhud'a gidince Nadir oğullarının Kureyşlilere haber ulaştırdığı, onları savaşa teşvik ettiği ve müslümanların açığını haber verdikleri söylenmiştir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kilabilerin diyeti konusunda onlarla konuşunca: "Otur ey Ebu'l-Kasım! Önce yemek ye; sonra ihtiyacını alır gidersin. Biz kalkıp söylediğin konuda istişare edelim ve ihtiyacın olan şeyi hazırlayalım" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındaki ashabıyla birlikte bir duvarın gölgesinde oturup ihtiyaçları olan yardımı temin etmelerini beklediler. Nadir oğulları yalnız kalınca -şeytan onlarla beraberdi- Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldürmek için anlaştılar ve: "Şimdi bulduğunuz fırsatı bir daha bulamazsınız. Ondan kurtulun ve ülkenizde rahat edin" dediler. içlerinden bir adam: "isterseniz, gölgesinde bulunduğu evin damına çıkıp üzerine bir taş atarak onu öldüreyim" dedi. Yüce Allah Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) planladıkları şeyi vahiyle bildirdi ve Resulü'nü korudu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ihtiyacını gidermek ister gibi kalkıp ashabını orada bırakarak Medine'ye gitti. Allah düşmanları Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beklerken Medine'den gelen bir adama onu sordular. Adam: "Medine sokaklarına girdiğini gördüm" deyince, sahabeye: "Ebu'l-Kasım acele etti. Halbuki biz onun isteğini yerine getirecektik" dediler. Sonra ashab kalkıp oradan ayrıldılar ve bu konuda şu ayet nazil oldu: "Ey inananlar! Allah'ın üzerinize olan nimetini anın: Hani bir topluluk size tecavüze kalkışmıştı da Allah onlara mani olmuştu. Allah'tan sakının, inananlar Allah'a güvensinler."[Maide 11]

 

Yüce Allah, Resulü'ne Nadir oğullarının ihanetini haber verdi ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları yurtlarından çıkarmasını ve nereye isterlerse gidebileceklerini söyledi. Nifak Medine'de çoğalmıştı. Nadir oğulları: "Bizi nereye sürüyorsun?" diye sorunca: "Sizi Habs denilen yere sürüyorum'' buyurdu. Münafıklar kardeşleri ve dostlarına yapılmak istenenden haberdar olunca onlara haber gönderip: "Hayatta da, ölümde de sizlerleyiz. Eğer sizinle savaşılırsa size yardım ederiz. Sürgün edilirseniz sizinle beraber geliriz. Yahudilerin efendisi Ebu Safiyye Huyey bin Ahtab'dı. Nadir oğulları münafıkların güvencesine itimad ettiler ve şeytan da onları kandırdı. Bunun üzerine Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabına: "Vallahi gitmeyeceğiz. Eğer bizimle savaşırsan seninle savaşırız" dediler.

 

Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah'ın emri doğrultusunda onlar hakkında hüküm kılıp ashabına emredince ashab silahlarını kuşandı. Sonra da onlara saldırdı. Yahudiler evlerine ve kalelerine sığındılar.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanlarına yetişince ashabına ilk olarak yakında olan evleri yıkmaya başlamalarını ve hurma ağaçlarını kesip yakmalarını emretti. Allah Yahudileri ve münafıkları engellemiş ve münafıklar Yahudilere yardım etmemişti. Allah her iki fırkanın da kalbine bir korku düşürmüştü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), şehir merkezine yakın evleri yıkmayı her bitirişinde Allah onların kalplerine korku düşürüyordu. Bunun üzerine Yahudiler de arkalarından kendi evlerini yıkmaya başladılar. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşısına çıkmaya güç yetiremiyorlardı. Yıkımda evlerinin sonuna yetişecekleri sırada münafıkları ve temenni etmiş oldukları galibiyeti bekliyorlardı.

Ancak bundan ümitlerini kestiklerinde Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ilk teklif etmiş olduğu şeyi istediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), silah dışında develerinin kaldırabileceği kadar mallarından almaları ve sürgün edilmeleri üzere hüküm kıldı. Bunun üzerine süslerini ve silahlarını yükleyerek değişik yerlere gittiler. Ebu'l-Hukayk oğullarının yanlarında pek çok gümüş kaplar götürdükleri görüldü. Onların götürdükleri şeyleri Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı görmüşlerdi. Huyey bin Ahtab Mekke'ye gelince Kureyşlilere gidip onları Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) karşı kışkırtmış ve onlardan yardım istemişti. Yüce Allah Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) münafıklar ve yahudiler arasındaki konuşmaları haber verdi. Müslümanlar evleri yıkıp hurma ağaçlarını kesince:

 

"Ağaçların suçu nedir ki? Bir de ıslah edici kişiler olduğunuzu söylemektesiniz" dediler. Bunun üzerine yüce Allah: "Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir ... Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir"[Haşr 1-5] ayetlerini indirdi. Allah ganimetleri (savaşsız elde edildiği için) Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nefel kıldı ve başka birine bir pay vermedi. Son ra: "Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamber'ine verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah her şeye Kadir'dir"[Haşr 6] buyurdu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ganimeti Allah'ın kendisine göstermiş olduğu ilk Muhacirler arasında taksim etti. Ensar'dan da Ebu Dücane Simak bin Evs bin Hareşe ile Sehl bin Huneyf'e de pay verdi. Söylendiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sa'd bin Muaz'a Ebu'l-Hukayk'ın kılıcını verdi. Nadir oğulları, hicretin üçüncü yılında Muharrem ayında sürgün edildiler. Kurayza oğulları ise Medine'de ikamete devam ettiler ve Huyey bin Ahtab'ın sözüne uyarak anlaşmayı bozuncaya, Ahzab savaşına kadar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlarla savaşmayı veya sürgün edilmelerini emretmedi.

 

Hadisin lafzı, Musa bin Ukbe'ye aittir. ibn Lehia aynı manada bir rivayette bulunmuştur; ancak Sa'd b, Muaz'a Ebu'l-Hukayk'ın kılıcının verildiğinden bahsetmemiştir.

 

 

 

Asım bin Ömer bin Katade'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kaynuka' oğullarını kuşattı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'de kuşattığı ilk kabile Kaynuka' oğullarıydı. Kaynuka' oğulları Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vereceği hükme razı olup teslim olunca Abdullah bin Ubey, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi. Ravi; Yunus bin Bukeyr'den daha önce gelen rivayeti zikrettikten sonra şöyle devam etti: Bu, Uhud gazvesinden önce vaki olmuştu. Uhud savaşından dört ay sonra sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Maune kuyusunda öldürülenleri göndermişti. Bunlar şehid edilince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Nadir oğullarını sürgün etti. Seleme bin el-fadl'ın rivayetinde Muhammed bin ishak ta böyle demiştir.

 

 

 

ibn Ömer'in bildirdiğine göre Nadir oğulları ile Kurayza oğulları yahudileri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaş ilan edince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Nadir oğullarını sürgün etti, Kurayza'yı ise, daha sonra savaşıncaya kadar Medine'de bıraktı. Kurayza, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile savaşınca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını müslümanlar arasında taksim etti. Ancak bazıları Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katılınca onlara eman verdi ve onlar da müslüman oldular. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdullah bin Selam'ın kabilesi olan Kaynuka' oğulları yahudilerini, Beni Harise yahudilerini ve Medine'deki bütün yahudileri sürdü.

 

Aynı manada bir hadis başka bir kanalla: "Erkeklerini öldürüp kadınlarını ve çocuklarını esir aldı, mallarını da müslümanlar arasında taksim etti" şeklinde nakledilmiştir.

 

Buhari bunu Sahih'te ishak bin Nasr'dan ve Müslim ise Muhammed bin Rafi ve ishak bin Mansur'dan, hepsi de Abdurrezzak'tan nakletmiştir.

 

 

 

Abdullah bin Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Nadir oğullarının hurma ağaçlarını kesip yaktı. Hassan bin Sabit bununla ilgili şöyle demiştir:

Lueyy oğullarının sırtı yere geldi, Büveyre'de uçuşan bir yangınla

"Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz veya kesmeyip gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir. Bir de fasıkları rüsva etmek içindir"[Haşr 5] ayeti bununla ilgili nazil olmuştur.

 

Müslim bu hadisi Sahih'te ibnu'l-Mübarek'ten ve Buhari ise Musa bin Ukbe kanalıyla Nafi'den rivayet etmiştir.

 

Mücahid: ''Herhangi bir hurma ağacını kesmeniz veya kesmeyip gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir. Bir de fasıkları rüsva etmek içindir"[Haşr 5] ayetini açıklarken şöyle dedi: "Muhacirler birbirlerinin hurma ağaçlarını kesmesine engel olmuş ve: "Bunlar müslümanların ganimetlerindendir" demişlerdi. Kesenler ise: "Aksine bu düşmanı kızdırır" dediler. Ayet, ağaçların kesilmesine engel olanları tasdik eder şekilde nazil olurken, kesenlerin de bir günah işlemediğini belirtmiş ve "kesmeniz veya kesmeyip gövdeleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyledir" demiştir .

 

 

 

Ömer bin el-Hattab şöyle dedi: "Nadir oğullarının malları Allah'ın kendi Resulü'ne fey' olarak verdiği mallardandır. Bunlar müslümanların, harb etmeden ele geçirdikleri mallardandır. Bu mallar Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait mallar oldu, kendisi bunlardan ailesinin bir senelik nafakasını ayırır, sonra arta kalanını Allah yolunda cihad hazırlığı olmak üzere silahlar, atlar ve develer hususuna tahsis ederdi.

 

Buhari ve Müslim bunu Sahih'te Süfyan bin Uyeyne'den rivayet etmiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ka'b bin el-EşrePin Öldürülmesi ve Yüce Allah'ın Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Müslümanları Onun Şerrinden Koruması