DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) KATILDIĞI GAZVELER VE GÖNDERDİĞİ
ASKERİ BİRLİKLER BÜYÜK BEDİR SAVAŞI |
Zeyd bin Harise ve Abdullah bin Revaha'nın,
Bedir Zaferini Müjdelemek İçin Medine'ye Gelmesi, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Ganimet ve Esirlerle Gelmesi, Bedir Zaferini İşiten Necaşi'nin
Tepkisi
Usame bin Zeyd'in bildirdiğine göre Bedir'e giderken Osman bin Affan
ve Usame bin Zeyd'i, kızı Rukiyye'nin
yanında Medine'de bıraktı. Zeyd bin Harise, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) devesi Gadba'ya
binip müjdeyi vermek için Medine'ye geldi. Usame der ki: "Sesi duyduğumda
dışarıya çıktım ve Zeyd'in müjdeyi getirdiğini
gördüm. Vallahi, esirleri görünceye kadar buna inanamadım. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Osman bin Affan'a da ganimetten pay verdi. --- Hakim, Müstedrek
(3/217-218).
Vakıdi der ki: Söylendiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Bedir]den dönerken Useyl
denilen yerde ikindi namazını kıldı. Bir rekat kıldığında tebessüm edince niçin
tebessüm ettiği soruldu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Mikail göründü. Kanadında toz
vardı. Bana tebessüm ederek: ‘‘Müşrikleri takip etmekteyim’‘ dedi."
Bedir]deki müşriklerle savaşı bitince Cibril, dişi ve yelesi tozlanmış bir at
üzerinde Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanına gelerek: "Ey Muhammed!
Rabbim beni sana gönderdi ve sen razı oluncaya kadar yanından ayrılmamamı
emretti. Razı oldun mu?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Evet'' cevabını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd bin Harise ve Abdullah bin Revaha]yı Useyl]den gönderdi. Bunlar
Pazar günü kuşluk vakti geldiler. Abdullah bin Revaha,
Akik mıntıkasında, Zeyd bin Harise]den ayrıldı ve
bineği üzerinde iken şöyle seslendi: "Ey Ensar
topluluğu! Size müjdeler olsun. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
selamettedir. Müşrikler öldürüldü. Bir kısmı esir alındı. Rabia]nın oğullarıyla Haccac'ın
oğulları, Ebu Cehil, Zem]a bin el-Esved
ve Umeyye bin Halef öldürüldü. Süheyl bin Amr ise esir alındı."
Asım bin Adiy dedi ki: "Abdullah bin Revaha]ya
doğru gittim. Onu kenara çekip: "Doğru mu söylüyorsun ey ibn Revaha?" dedim. O:
"Evet Vallahi! Yarın da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
esirlerle gelecek" karşılığını verdi. Sonra Medine]nin
üst taraflarında dolaşmaya ve Ensar'ın evlerine birer
birer uğrayıp onları müjdelemeye başladı. Çocuklar da
onunla birlikte şiirler okuyup:
"Fasık Ebu Cehil öldürüldü"
diyorlardı. Bu şekilde Beni Umeyye bin Zeyd'in evine kadar vardılar.
Zeyd bin Harise ise, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dişi
devesi Kasva üzerinde dolaşarak Medinelileri
müjdeliyordu. Namazgaha geldiğinde bineği üzerinde şöyle seslendi:
"Rabia'nın iki oğlu Utbe ile Şeybe,
Haccac'ın iki oğlu, Ebu
Cehil, Ebu'l-Bahteri, Zem'a bin el-Esved ve Umeyye bin Halef öldürüldü. Süheyl bin Amr
ve birçok müşrik esir alındı."
Bazıları, Zeyd'in sözlerine inanamıyor ve: "Zeyd
bin Harise hezimetten başka bir şey getirmedi. Kendisi de yenik düştü"
diyerek Müslümanları öfkelendirip korkutuyorlardı.
Baki mezarlığında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) kızı Rukiyye
defnedildiği sırada Zeyd bu duyuruyu yaptı.
Münafıklardan biri, Usame bin Zeyd'e:
"Adamınız
(Muhammed) ve beraberindekiler öldürüldüler" dedi. Bir başkası da Ebu Lübabe'ye:
"Arkadaşlarınız dağıldılar. Artık bir araya gelmezler. Muhammed'in ashabı
da, kendisi de öldürüldü. işte Zeyd'in getirdiği bu
deve onundur. Bunu tanıyoruz. Zeyd de korkudan ne
dediğini bilmiyor. Hezimetten başka bir şey getirmemiş" dedi. Ebu Lübabe ona: "Allah,
senin sözlerini yalan çıkaracaktır" karşılığını verdi. Yahudiler de:
"Zeyd, hezimete uğramış olarak geldi"
dediler.
Usame bin Zeyd der ki: Babamın yanına geldim. Onunla baş başa
konuşarak: "Babacığım; söylediklerin doğru mudur?" diye sordum.
Babam:
"Evet, Vallahi ey
oğlum, söylediğim şeyler gerçektir" cevabını verince kendimi güçlü buldum
ve o münafığın yanına gidip şöyle dedim: "Sen, Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ve Müslümanların aleyhinde kötü sözlere daldın. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
geldiğinde seni ona götürecek ve boynunu vuracağız." Bunun üzerine o:
"Ben, insanların bu sözleri söylediklerini duydum. Kendim söylemedim"
karşılığını verdi.
Esirler getirildiler.
Başlarında da Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kölesi Şukran
vardı. Şukran, Bedir savaşında bulunmuştu. Esirler
kırk dokuz kişi idiler."
Vakıdi dedi ki: Aslında üzerinde ittifak edilen görüşe göre
esirler yetmiş kişi idiler. Bunda şüphe yoktur.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ravha'da insanlarla
karşılaştı. Allah'ın kendisine nasib ettiği fetihten
ötürü Hazrec'in liderleri onu tebrik ettiler.
ibn Ebi Sebre,
ibn Ebi Ahmed'in
azatlısı olan Abdullah bin Ebi Süfyan'dan
bildiriyor: Useyd bin Hudayr
şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Seni zafere kavuşturan ve gözlerini aydın
kılan Allah'a hamd olsun. Allah'a yemin ederim ki, ey
Allah'ın Resulü, ben düşmanla karşılaşacağını zannedip de Bedir savaşına katılmamazlık etmiş değilim. Yalnız kervanla
karşılaşılacağını zannettiğim için gelmedim. Eğer düşmanla karşılaşılacağını
bilseydim asla bu savaştan geri durmazdım." Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Doğru söyledin" buyurdu.
Vakıdi bundan sonra, Bedir'de öldürülen Kureyşlilerden
haberdar olan Habeşistan kralı Necaşi'nin ne yaptığını
zikretti.
San'a halkından Abdurrahman şöyle dedi: Necaşi
bir gün Cafer bin Ebi Talib
ve arkadaşlarını çağırdı. Yanına girdiklerinde onun bir odada eski elbiseler
içinde toprak üzerinde oturmuş olduğunu gördüler. Cafer dedi ki:
Onu bu halde görünce
kendisinden korktuk, yüzümüzdeki vaziyeti görünce şöyle dedi: "Size
hoşunuza gidecek bir müjde veriyorum. Sizin diyarınızdan bir casusum geldi.
Allah'ın, Peygamber'ine yardım ettiğini, düşmanlarını mahvettiğini, falan falan adamların esir alındığını, falan falan
adamların da öldürüldüğünü haber verdi. Bedir denilen ve erak
ağacıyla dolu olan bu vadide karşılaşmayı ben seyreder gibi oldum. Casusum dedi
ki: "Damra oğullarından olan efendimin
develerini gütmekte idim." Cafer: "Neyin var ey hükümdar? Toprak
üzerinde oturmuşsun. Altında bir sergi yok. Üzerinde de şu eski elbiseler
var?" deyince, Necaşi şu karşılığı verdi:
"Allah'ın isa'ya indirdiği ayetlerde gördüğümüze
göre insanlar, bir nimete kavuştuklarında tevazu gösterip bu nimeti söylemek
mecburiyetindedirler. Bu, Allah'ın onlar Üzerindeki bir hakkıdır. Allah,
Peygamber'ine yardım edip, bu nimetlere bizleri kavuşturduğu için ben de tevazu
göstererek bu nimeti ifade ettim."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: