DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) KATILDIĞI GAZVELER VE GÖNDERDİĞİ ASKERİ BİRLİKLER BÜYÜK BEDİR SAVAŞI

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ashabının Savaştan Önce ve Sonra Müşriklere Beddua Etmesi, Rablerinden Yardım İstemeleri, Yüce Allah'ın Onlara Melekler Göndererek Yardım Etmesi ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müşriklerin Düşüp Ölecekleri Yerleri Bildirmesi

 

Yüce Allah şöyle buyurur: "Allah bu iki taifeden birini size vaad etmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu. Rabbinizin yardımına sığınıyordunuz. O, ‘‘Ben size, birbiri peşinden bin melekle yardım ederim’‘ diye cevap vermişti.''[Enfal 7-9]

 

Bu mucizeler ise, uyuklama, Yüce Allah'ın yağmuru yağdırması, Müslümanlara sebat vermesi, kendi gözlerinde müşrikleri az göstermesi vb. şekillerde zuhur etmiştir.

 

 

 

ibn Mes'ud der ki: Mikdad'ın öyle bir şey yaptığına şahid oldum ki, o şeyi benim yapmış olmam, benim için ondan başka her şeyden daha güzeldir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), müşriklere beddua ederken, o gelip: "Biz sana, israil oğullarının, Hz. Musa'ya: ‘‘Sen ve Rabbin gidin savaşın. Biz burada oturuyoruz’‘ dedikleri gibi demeyeceğiz. Fakat senin sağında, solunda, önünde ve arkanda savaşacağız" dedi. Bu sözlerden dolayı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünün parladığını ve sevindiğini gördüm.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Ebu Nuaym'dan rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi (4)

 

 

 

Enes bildiriyor: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabını Bedr'e gitmeye davet edip yola çıkınca (yolda) Kureyş'in sucularıyla karşılaştılar. Bunlar arasında Haccac oğullarına ait siyah bir köle vardı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı onu yakalayıp: "Ebu Süfyan nerededir?" diye sorguya çekince, köle: "Vallahi benim, onun işi hakkında hiçbir bilgim yoktur. Fakat işte Kureyş geldi, içlerinde Ebu Cehil, Rabia'nın iki oğlu Şeybe ile Utbe ve Umeyye bin Halef de vardır" diyordu. O bunu söyledikçe sahabe onu dövüyordu. Bunun üzerine köle korkusundan: "Beni dövmeyi bırakın, beni bırakın, size gerçeği söyleyeceğim" diyordu. Bıraktıkları zaman da: "Vallahi benim Ebu Süfyan hakkında hiçbir bilgim yok. Ama işte Kureyş size doğru yola çıktı. içlerinde Ebu Cehil, Rabia'nın iki oğlu Utbe ile Şeybe ve Umeyye bin Halef de var. Size doğru yöneldiler" diyordu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de namaz kılıyor ve bu konuşmayı işitiyordu. Namazı bitince: ''Canım elinde olana yemin olsun ki, siz onu doğru söylediği zaman dövüyorsunuzı yalan söylediği zaman da bırakıyorsunuz. İşte Kureyş Ebu Süfyan'ı sizin saldırınızdan korumak için size yönelmiş üzerinize gelmektedir'' buyurdu.

 

Enes şöyle devam etti: Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Şurası yarın falanın düşeceği yerdir'' deyip elini yere koydu. Sonra: ''Şurası da yarın falanın düşeceği yerdir'' deyip elini tekrar bir başka yere koydu. ''Şurası da yarın falanın düşeceği yerdir'' deyip elini tekrar bir başka yere koydu. Enes dedi ki: Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki ertesi gün müşriklerden hiçbiri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini koyduğu yerden öteye geçemedi. Hepsi de işaret edilen yerlere düştüler. Bunun üzerine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emriyle ayaklarından tutulup çekilerek Bedir kuyusuna atıldılar. --- Ebu Davud, cihad (2681).

 

 

 

Enes'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan komutasındaki kervanın geldiği haberini alınca ashabıyla istişare etti. Hz. Ebu Bekr, görüşünü söyledi; ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan yüz çevirdi. Hz. Ömer de görüşünü söyledi; ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan da yüz çevirdi. Bunun üzerine Sa'd bin Ubade kalkıp şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Sen bizi kastediyorsun. Canım elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, şu bineklerimizi denizlere daldırmamızı emretsen, onları daldırırız. Eğer Berku'l-Ğimad'a kadar onları sürmemizi emretsen yine yaparız." Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halka yola çıkmalarını emretti ve yola çıkıp Bedir'de konakladılar. Sonra ravi yakaladıkları siyah köleyle ilgili kıssayı, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin düşüp ölecekleri yerleri göstermesini zikretti.

Müslim bu hadisi Sahih'te Ebu Bekr bin Ebi Şeybe'den rivayet etmiştir. --- Müslim, es-Sire 30(83).

 

Hadiste bu sözü söyleyen Sa'd bin Ubade olarak geçmektedir. Başkası ise bunu söyleyenin Sa'd bin Muaz olduğunu söylemiştir.

 

 

 

Enes bin Malik der ki: Hilali gözetledik, onu sadece ben gördüm ve Ömer'e: "Ey müminlerin emiri! Onu görmüyor musun?" deyip hilali ona göstermeye başladım. Onu görmekten ümidini kesince bana: "Onu yatağıma uzanınca göreceğim" dedikten sonra bize Bedir gününden bahsetmeye başladı ve şöyle dedi: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün önceden bize müşriklerin düşüp ölecekleri yeri göstererek: "İnşallah burası yarın falanın düşeceği yerdir. Şurası da yarın falanın düşeceği yerdir'' diyordu. Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki ertesi gün müşriklerden hiçbiri Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elini koyduğu yerden öteye geçemedi. Sonra bu müşrikler kuyuya atıldılar ve Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Ey falan oğlu falan! Ey falan oğlu falan! Rabbinizin size vaad ettiği şeyi hak ve gerçek buldunuz mu? Ben, Rabbimin bana vaad ettiği şeyi hak ve gerçek buldum'' buyurdu. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Ruhları olmayan cesetlere mi sesleniyorsun?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Canım elinde olana yemin ederim ki; siz beni onlardan daha iyi işitmiyorsunuz. Ancak onlar bana cevap veremezler'' cevabını verdi.

 

Müslim bu hadisi Sahih'te Şeyban ve başkası kanalıyla Süleyman bin el-Muğire'den rivayet etmiştir. --- Müslim, cennet 17(76).

 

 

 

Hz. Ali der ki "Bedir günü aramızda Mikdad bin el-Esved dışında atlı yoktu. Mikdad'ın siyah beyaz renkte bir atı vardı. O gece Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışında hepimiz uyuduk. Sadece Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sabaha kadar namaz kılıp ağladı."

 

 

 

Ali bin Ebi Talib der ki: Bedir günü bir müddet savaştıktan sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne durumda olduğunu görmek için hızla geldim ve onun secdede: "Ey Hay, ey Kayyum!" dediğini gördüm. Bu sözlerden başka bir şey demiyordu. Savaşa geri döndüm ve bir müddet sonra tekrar geldiğimde, yine secdede aynı şeyi söylediğini gördüm. Sonra bir daha savaşmaya gittim. Sonra bir daha geldiğimde, secdede aynı şeyleri söylediğini gördüm. Allah kendisine fethi nasib edinceye kadar da böyle demeye devam etti. --- İbn Sa'd, Tabakat (2/17) Bakın: İbn Kesir el-Bidaye ve'n-nihaye (3/267).

 

 

 

Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Bedir savaşında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gibi şiddetli bir dua yapan başka bir kimse görmedim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dua ediyordu: ''Allahım, Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allahım! Eğer şu bir avuç topluluk ölürse artık sana ibadet edilmeyecektir." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle dua ettikten sonra yüzünü bize çevirdi. Yüzü Ay parçası gibiydi. O gece, müşriklerin düşüp ölecekleri yerleri görür gibi oluyordum. --- Müslim, cihad 18(58)

 

 

 

ibn Abbas'ın bildirdiğine göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir günü gölgeliğinde şöyle dua ediyordu: ''Allahım! Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allahım! Eğer istersen bu günden sonra artık ebediyen sana ibadet edilmeyecektir.'' Ebu Bekr, böyle dua eden Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) elinden tutup: "Ey Allah'ın Resulü! Rabbine bu kadar ısrarda bulunduğun yeter" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğu çadırdan:

"Toplulukları dağıtılacak, yüz geri edileceklerdir. Kıyamet onların azap ile vaad edildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!"[Kamer 45-46] ayetlerini okuyarak çıktı.

 

Buhari bu hadisi Sahih'te Muhammed bin Abdillah bin Havşeb kanalıyla Abdulvehhab es-Sekafi'den rivayet etmiştir. --- Buhari, tefsir 5(4875).

 

 

 

Ömer bin el-Hattab anlatıyor: Bedir savaşı öncesi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sayıları bin kişi olan müşriklere baktı. Sonra sayıları üçyüz on küsur kadar olan ashabına baktı. Sonra kıbleye döndü, ellerini kaldırıp Rabbine yalvarmaya başladı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), elleri havada, kıbleye dönmüş bir şekilde ridası omuzlarından düşene kadar böyle yalvardı. Ebu Bekr gelip düşen ridasını aldı ve tekrar omuzlarına koydu. Sonra arkasında durup: "Ey Allah'ın Peygamberi! Yalvarman yeter! Yüce Allah sana vaad ettiğini yerine getirecektir!" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek du anızı kabul buyurdu''[Enfal 9] ayetini indirdi ve melekleriyle ona yardım etti.

 

 

 

Ebu Zümeyl'in bildirdiğine göre ibn Abbas der ki: O gün (Bedir savaşında) Müslümanlardan bir adam önünde bulunan müşriklerden bir adamın peşinden giderken, üst tarafından bir kırbaç vuruşu ile, "ilerle ey Hayzum!" diyen bir süvari sesi duydu. Önündeki müşrike bakınca da bir anda yere serildiğini gördü. Ona baktığında ise burnunun dağılıp, kırbaç vuruşuyla yüzünün yarılmış olduğunu ve her tarafının morardığını gördü. Ensar'dan olan bu adam gelip durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattığında: ''Doğru söylüyorsun! Zira bu üçüncü semanın yardımlarındandır" buyurdu. O günü Müslümanlar, müşriklerden yetmiş kişiyi öldürüp, yetmiş kişiyi de esir aldılar. --- Müslim, cihad 18(58).

 

Müslim bu hadisi Sahih'te Zühri bin Harb'den rivayet etmiştir.

 

 

 

ibn Abbas'ın bildirdiğine göre Beni Gifar'dan bir adam şöyle dedi: Ben ve amcaoğlu müşrik iken, Bedir savaşı sırasında bir dağın tepesinde savaşı seyredip, ganimetleri talan etmek için sonucun kimin aleyhine olacağını bekliyorduk. Bu sırada bir bulut geldi. Dağa yaklaştığında içinden at kişnemeleri duyduk ve bir sesin: "ilerle ey Hayzum!" dediğini işitince yanımdaki amcam oğlunun ödü koptu ve oracıkta düşüp öldü. Ben de korkudan ölmek üzere idim. Sonra silkinip kendime geldim --- İbn Hişam, es-Sire (2/273-274).

 

 

 

Benu Saide'den bir kişi şöyle dedi: Ebu Useyd Malik bin Rabia'nın kör olduktan sonra şöyle dediğini işittim: "Şayet şu an sizinle Bedir'de bulunsaydım ve gözlerim görüyor olsaydı meleklerin çıktığı yolları tereddüt taşımadan teker teker size gösterirdim. ''--- İbn Hişam, es-Sire (2/274).

 

Yüce Allah melekleri indirip onlara: " ... Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kafirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına''[Enfal 12] diye vahyetti. Onlara sebat vermesi de Müslümanlardan birine tanıdığı birinin suretiyle gelmesi ve: "Sevinin! Müşrikler hiçbir şey yapamaz. Allah da sizinle beraberdir. Onlara saldırın!" demesidir. iblis melekleri bu şekilde görünce dönüp kaçmaya başladı ve müşriklere: "Benim sizinle bir ilgim yok!" dedi. iblis de müşriklerle savaşa Suraka adında birinin suretinde katılmıştı. Ebu Cehil de müşrikleri kışkırtarak: "Suraka'nın sizi bu şekilde yüzüstü bırakması sizi zayıf düşürmesin! Zira önceden Muhammed'le anlaşmıştı" demeye başladı. Daha sonra: "Vallahi Muhammed ile ashabını iplerle bağlamadan buradan dönmeyeceğiz! Onun için onları öldürmeyin, canlı olarak yakalayın!" dedi.

 

 

 

Sehl bin Sa'd der ki: Ebu Useyd es-Saidı kör olduktan sonra şöyle dedi: "Yeğenim; Vallahi eğer şu an ikimiz Bedir'de olsaydık ve gözlerim görseydi, Meleklerin çıktığı yolları tereddüt taşımadan teker teker size gösterirdim."

 

 

 

İbn Abbas, Muhammed bin İbrahim et-Tey mı ve Hakim bin Hizam derler ki: Bedir savaşı başlamak üzereyken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ellerini kaldırıp: "Allahım! Şayet bu bir avuç insan hezimete uğrayacak olursa şirk galip gelecek ve yeryüzünde senin için din diye bir şeyolmayacak" şeklinde dua etmeye ve Allah'tan yardım istemeye başladı. Ebu Bekir de: "Vallahi Allah sana yardım edecek ve yüzünü kara çıkarmayacaktır" diyordu. Sonrasında Yüce Allah peş peşe iki bin meleği müşriklerin bulunduğu yere indirdi. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Müjdeler olsun ey Ebu Bekr! Cibril, sarı sarığını sarmış ve atının dizginlerini tutmuş bir şekilde yer gök arasını doldurarak geldi. Yere indikten sonra bir ara gözden kayboldu. Gördüğümde ön dişleri toza bulanmıştı. Bana da: ‘‘Sen Yüce Allah'a dua ettin. Allah da sana yardımını gönderdi’‘ dedi.'' --- İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/276).

 

 

 

ibn Abbas'ın bildirdiğine göre Bedir günü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İşte Cibrilı atının yularını tutmuş ve savaş silahları üzerindedir'' dedi.

Buhari bu hadisi Sahih'te İbrahim bin Musa'dan rivayet etmiştir. --- Buhari, megazi 11(3995).

 

 

 

Muhammed bin Cubeyr bin Mut'im'in bildirdiğine göre Hz. Ali halka hitab edip şöyle dedi: Ben, Bedir kuyusundan su çekerken hiçbir şekilde benzerini görmediğim şiddetli bir rüzgar gelip gitti. Daha sonra yine -ondan önce eseni müstesna- benzerini görmediğim şiddetli bir rüzgar daha esti. -Hz. Ali'den bunu rivayet eden kişi- der ki: Zannederim bir şiddetli rüzgardan daha söz etti. Birinci rüzgarla Cibril bin melek ile birlikte Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yardımına geldi. ikinci rüzgarla ise bin melek ile birlikte gelen Mikail idi. Bunlar da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sağında yer aldılar. Ebu Bekr de onun sağında idi. Üçüncü rüzgarla gelen ise israfil idi. O da bin melek ile birlikte gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) solunda yerini aldı. Ben de sol kanatta idim. Allah düşmanları hezimete uğrayınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni atına bindirdi; ancak at beni yere attı. Allah'a dua ettim ve ağrım geçti. Ata tekrar binince şu elimle o kadar mızrak salladım ki kan koltuk altıma kadar ulaştı. --- Heysemi, Mecma (6/77).

 

 

 

Hz. Ali der ki: Bana ve Ebu Bekr'e Bedir günü birimize: "Cibril seninledir" denildi, diğerimize ise: "Mikail seninledir" denildi. Yine: "Büyük bir melek olan İsrafil de savaşı izlemektedir ancak savaşmamaktadır" denildi. --- Ahmed (2/255) Bakın:İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/279).

 

 

 

Ebu Umame bin Sehl der ki: Babam bana şöyle dedi: "Eyoğul! Bedir günü bizi bir görseydin. Birimiz kılıcıyla müşrikin başına işaret edince henüz kılıç ona değmeden başı bedeninden ayrılıp yere düşüyordu."

 

 

 

Ebu Vakid el-Leysi der ki: "Bedir günü bir müşriki öldürmek için peşine düştüm, henüz kılıcım ona değmeden başı yere düştü. Böylelikle onu benden başka birinin öldürdüğünü anladım."

 

 

 

Rebi bin Enes der ki: "Bedir günü insanlar, kendi öldürdükleriyle meleklerin öldürdüklerini birbirlerinden ayırt edebiliyorlardı. Çünkü meleklerin öldürdükleri adamların boyunları ve parmakları üzerinde ateşle dağlanmış gibi izler vardı."

 

 

 

ibn Abbas der ki: "Bedir günü meleklerin işareti beyaz sarıklardı. Bu sarıklarının uçlarını sırtlarına sarkıtmışlardı. Huneyn günü de kırmızı sarıkları vardı. Bedir savaşı dışında melekler, herhangi bir savaşta muharebe etmemişlerdir. Bedir savaşı dışındaki diğer savaşlarda melekler sayı ve teçhizat olarak gelip hazır bulunurlar, ama kimseye vurmazlardı." --- İbn Hişam, es-Sire (2/274).

 

 

 

Mus'ab bin Abdillah, Süheyl bin Amr'ın azatlısından bildiriyor: "Bedir günü, beyaz giysili adamlar gördüm ki, alaca atlar üzerindeydiler. Gök ile yer arasını doldurmuşlardı. Hepsi de işaretli idi. Müşrikleri öldürüyor ve esir alıyorlardı." Ebu Useyd es-Saidi gözlerini kaybettikten sonra şöyle derdi:

"Eğer şimdi sizinle beraber Bedir'de olsaydım ve gözlerim görseydi gözlerim görseydi, meleklerin çıktığı yolları tereddüt taşımadan teker teker size gösterirdim."

 

 

 

Harice bin İbrahim'in, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Cibril'e: "Bedir günü: ‘‘İlerle ey Hayzum!’‘ diyen melek kimdi?'' diye sorunca, Cibril: "Ey Muhammed! Göktekilerin hepsini tanıyamam" cevabını verdi.

 

 

 

Hamza bin Suheyb'in bildirdiğine göre babası şöyle dedi: "Bedir gününde kesilen nice eller, deşilen karınlar ve kanamayan yaralar gördüm."

 

 

 

Ebu Burde bin Niyar der ki: Bedir gününde üç kişinin başını getirip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne bırakarak şöyle dedim: "Şu iki kişinin başını ben vurup kopardım. Üçüncüsüne gelince ben, bunu beyaz uzun boylu bir adamın vurup kopardığını gördüm" Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

''Bunu, falan melek öldürmüştür" buyurdu.

 

ibn Abbas: "Melekler sadece Bedir günü savaştılar" derdi.

 

 

 

ibn Abbas der ki: Melekler, insanlar tarafından tanınan kişilerin suretinde gelip onları desteklerler ve şöyle derlerdi: "Onlara (müşriklere) yaklaştım ve: ‘‘Bize saldıracak olsalar sebat edemezdik’‘ dediklerini işittim. Onların bir gücü yoktur. Yüce Allah'ın şu ayeti buna işaret etmektedir: "Rabbin meleklere, ‘‘Ben sizinleyim, inananları destekleyin’‘ diye vahyetti. ‘‘Ben inkar edenlerin kalplerine korku salacağım, artık vurun onların boyunları üstüne, vurun her parmağına’‘ dedi."[Enfal 12]

 

 

 

Muhammed bin İbrahim'in bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Saib bin Ebi Hubeyş, Hz. Ömer zamanında: "Vallahi, beni esir alan bir insan değildi" derdi. Kendisine: "Peki, ya seni esir alan kimdi?" diye sorduklarında şu cevabı verirdi: "Kureyşliler, hezimete uğradıklarında ben de onlarla birlikte hezimete uğramış, yenik düşmüştüm. Beyaz bir at üzerindeki beyaz tenli ve uzun boylu bir adam, beni yakalayıp bağladı. Abdurrahman bin Avf gelip beni bağlı bulunca askerler arasında: "Bunu kim esir aldı?" diye yüksek sesle bağırdı. Nihayet beni Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına götürdü. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bana: "Seni kim esir aldı?'' diye sorunca ben, gördüklerimi ona anlatmak istemediğim için: "Tanımıyorum" dedim.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Seni meleklerden biri esir almıştır'' buyurdu ve ibn Avf'a: ''Ey İbn Avf! Esirini al götür'' dedi. Abdurrahman bin Avf ta beni alıp götürdü.

 

 

 

Hakim bin Hizam der ki: "Bedir gününde kendimizi öyle bir halde gördük ki, gökten bir çizgili elbise yere düşüp bütün ufku kapladı. Bir de baktım ki, o esnada vadi karıncayla dolmuş akıyordu. Kalbime öyle bir his geldi ki gökten düşen bu elbise, Muhammed'i desteklemek için gelmiştir ve meleklerin gelmesiyle müşrikler mutlaka hezimete uğrayacaktır."

 

 

 

Cubeyr bin Mut'im der ki: "Müşriklerin hezimete uğramalarından önce insanlar savaşmakta iken gökten siyah ve çizgili elbise gibi siyah karıncayı andıran bir şey indi. Bunun meleklerden geldiğine ve bu sebeple müşrik kavmin hezimete uğrayacağına dair şüphem kalmadı."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Bedir Günü Savaşın Başlaması ve Kızışması