DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER

OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye Hicret Edince Abdullah bin Selam'ın Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yanına Girmesi; Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de Peygamberlerin Ümmi Olduğunun Yazılmış Olması, Abdullah bin Selam'ın Bunu İtiraf Etmesi, Müslüman Olması ve Allah'ın Mahrum Kıldığı Kişiler Dışında Yahudilerden Adalet Üzere Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yanına Girenlerin Hakkı Kabul Etmesi

 

Enes bin Malik anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr'i terkisine alarak Medine'ye yönelmişti. Ebu Bekr, yaşlı bir kimse olup tanınmakta idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise, genç biri olduğundan tanınmıyordu. Ebu Bekr biriyle karşılaştığında adam: "Ey Ebu Bekir! Önündeki şu adam kimdir?" diye sorunca, Ebu Bekr: "Bana yol gösteren bir kılavuzdur" cevabını veriyordu. Bilmeyenler, Ebu Bekr'in bu sözü ile Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yol kılavuzu olduğunu söylemek istediğini sanıyorlardı. Oysa o, hayır yolunu gösteren bir rehber olduğunu söylemek istiyordu. Yolda iken Ebu Bekr dönüp arkasına baktı. Bir süvarinin kendilerini yakalamak üzere olduğunu gördü ve: "Ey Allah'ın Peygamberi! Şu süvari bizi yakalamak üzere" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arkasına dönüp baktı ve: ''Allahım, onu yere ser!" dedi. Bunun üzerine at süvarisini yere attı ve kalkıp kişnemeye başladı. Sonra adam: "Ey Allah'ın elçisi! Bana dilediğini emret" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yerinde dur ve kimsenin gelip bize ulaşmasına müsaade etme" buyurdu. O adam, sabahleyin Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) saldıran bir kimse idi. Ama akşamleyin onun koruyucusu oldu.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'nin kara taşlık mevkiinde konaklayıp Ensar'a haber gönderdi. Onlar da gelip kendilerine selam verdiler ve Ebu Bekr'le ona: "Güven içinde ve itaat görerek bineklerinize binin" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu Bekr de bineklerine binip yola çıktılar. Ensar da çevrelerini silahlarla kuşatıp onları koruma altına aldılar. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geliş haberi yayılınca onu karşılamak üzere çıktılar ve: "Allah'ın Peygamberi geldi" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola devam edip Ebu Eyyub'un evinin yanına geldi. Ev halkı ile konuşmakta iken Abdullah bin Selam, onun sesini duydu. Abdullah, kendi ailesine ait bir hurmalıkta çalışmakta idi. Aceleden elindeki sepeti bırakmadan gelip Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına oturdu. Onun sözlerini dinleyip ailesine döndü.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yakınlarımızdan hangisinin evi buraya daha yakındır?" diye sorunca Ebu Eyyub: ''Benim evim, ey Allah'ın Resulü! Evim budur, kapım da şudur" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Git! bizim için bir istirahat yeri hazırla" buyurunca, Ebu Eyyub gidip istirahat yeri hazırladı ve gelip: "Ey Allah'ın Resulü! Sizin için istirahat yeri hazırladım, Allah'ın bereketiyle kalkıp gelin ve istirahat edin" dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), istirahat yerine geldiğinde Abdullah bin Selam, yanıma gelip: "Senin, Allah'ın hak peygamberi olduğuna şahadet ederim. Getirdiğin şeylerin gerçek olduğuna tanıklık ederim. Yahudiler bilirler ki, ben onların efendisi ve efendilerinin oğluyum. Onların en bilgilisi ve en bilgin şahsiyetlerinin oğluyum. istersen Müslüman olduğumu bilmelerinden önce onları çağır ve bunu kendilerine de sor. Eğer Müslüman olduğumu öğrenirlerse hakkımda gerçekleri söylemezler" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Yahudilere gelmeleri için birini gönderdi. Yahudiler gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara: ''Ey Yahudi topluluğu! Yazıklar olsun size. Allah'tan korkun. Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, siz de benim Allah'ın gerçek resulü olduğumu bilmektesiniz. Yine benim getirdiğim şeylerin gerçek olduğunu da bilmektesiniz. Öyleyse Müslüman olun" buyurdu. Yahudiler, onun böyle demesine karşılık olarak: "Gerçek olduğunu bilmiyoruz" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu kendilerine üç defa tekrar etti ve sonra: "Abdullah bin Selam, içinizde nasıl bir adamdır?" diye sordu. Yahudiler: "O bizim efendimiz ve efendimizin oğludur. Bizim en bilginimiz ve en bilgin şahsiyetlerin oğludur" dediler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Peki o Müslüman olursa ne dersiniz?" buyurunca: "Haşa! Vallahi o Müslüman olmaz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey İbn Selam! Dışarı çık" buyurunca, ibn Selam yanlarına çıktı ve: "Ey Yahudi topluluğu! Yazıklar olsun size. Allah'tan korkun. Kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki, siz onun Allah'ın gerçek Resulü olduğunu bilmektesiniz. Yine onun getirdiği şeylerin gerçek olduğunu da bilmektesiniz" dedi. Yahudiler kendisine: "Yalan söyledin" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları yanı ndan gönderdi. 1

 

Abdussamed bin Abdilvaris bunu babası kanalıyla rivayet etmiştir. Buhari, Sahih'de aynı kanalla aktarmıştır. Başka bir kanalla da Enes bin Malik'ten tam metin olarak rivayet edilmiştir. --- Buhari, menakibu'l-ensar 45 (3911)

 

 

 

 

Enes bin Malik der ki: Abdullah bin Selam, bir bahçesinde iken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiğini duyunca, yanına giderek: "Sana, peygamber olandan başka kimsenin bilemeyeceği üç şey soracağım. Kıyametin alametlerinin ilki nedir? Cennet ahalisinin ilk yiyeceği şey nedir? Çocuk nasıl olur da annesine veya babasına benzer?" diye sordu. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Az önce Cibril bana bunların cevabını bildirdi" karşılığını verince, Abdullah bin Selam: "Cibril mi?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet'' cevabını verince, o: "O, Meleklerden, Yahudilerin düşmanı olandır" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cebrail'e düşman olan kimse Allah'a düşmandır, çünkü o, Kur'an'ı Allah'ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir"[Bakara 97] ayetini okuyup şöyle devam etti:

 

"Kıyamet alametlerinden ilki, doğudan çıkacak bir ateşin insanları batıya sürmesidir. Cennetliklerin yiyeceği ilk yemek ise balık ciğerinin fazlasıdır. çocuğa gelince, kadının suyu erkeğin suyunu geçince, çocuğu kendine benzetir. Erkeğin suyu kadının suyunu geçince de çocuğu kendine benzetir.''

 

Bunun üzerine Abdullah bin Selam: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve senin de O'nun peygamberi olduğuna şahitlik ederim. Yahudiler insanı hayrette bırakacak şekilde yalan söyleyerek asılsız iftiralarda bulunan bir kavimdir. Eğer siz beni onlardan sormadan önce benim Müslüman olduğumu bilirlerse, muhakkak bana iftirada bulunurlar" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Yahudileri yanına çağırdı ve geldiklerinde: "Abdullah bin Selam, içinizde nasıl bir adamdır?" diye sordu. Yahudiler: "O, bizim en hayırlımız ve en hayırlımızın oğludur. O bizim efendimiz ve efendimizin oğludur" karşılığını verdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Peki o Müslüman olursa ne dersiniz?" buyurunca: "Allah onu böyle bir şeyden korusun" dediler. Bunun üzerine Abdullah karşılarına çıkarak: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna şahitlik ederim" dedi. Onlar da: "O, bizim en kötümüzdür ve en kötümüzün oğludur" deyince, Abdullah: "Ey Allah'ın Resulü! işte korktuğum şey de bu idi" dedi.

 

Buhari, Sahih'de Abdullah bin Münir kanalıyla Abdullah bin Bekr'den rivayet etmiştir.--- Buhari, Tefsir (6).

 

 

 

Yahya bin Abdillah'ın bildirdiğine göre Abdullah bin Selam'ın ailesinden olan bir adam şöyle anlatıyor: Büyük bir bilgin olan Abdullah bin Selam, Müslüman olduğu zaman şöyle demişti: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıfatını, adını duyup şemailini öğrendiğim zaman onun gelmesini bekliyorduk. Ben Kuba'da sesimi çıkarmaksızın bu meseleyi gizli tutuyordum. Sonunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye geldi ve Kuba'da Amr bin Avf oğullarının yanında misafir oldu. Ben kendime ait hurmalıktaki bir ağacın üzerinde çalışmakta iken adamın biri gelerek Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiği haberini verdi. O esnada da halam Halide binti'l-Haris ağacın altında oturmakta idi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğini işittiğimde tekbir getirdim. Halam tekbir getirdiğimi işitince: ‘‘Musa bin imran'ın geldiğini işitmiş olsaydın bu kadar sevinmezdin’‘ dedi. Bunun üzerine ona: ‘‘Ey halacığım! Vallahi bu gelen kişi, Musa bin imran'ın kardeşidir ve onun dini üzeredir. Bu, onun getirdiği dini getirmiştir’‘ dedim. Halam: ‘‘Ey yeğenim! Kıyametle birlikte peygamber olarak geleceğini haber aldığımız kişi, bu gelen kişi midir?’‘ diye sorunca: ‘‘Evet’‘ cevabını verdim. Bunun üzerine halam: ‘‘O zaman bu beklenen peygamberdir’‘ dedi.

 

 

Sonra ben, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip Müslüman oldum ve aileme dönüp onların da Müslüman olmalarını söyledim. Onlar da Müslüman oldular ve ben Müslüman olduğumu Yahudilerden gizledim. Sonra Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Yahudiler iftiracı bir kavimdir. Onlar benim Müslüman olduğumu bilmeden önce beni evlerinden birine koyup onlardan gizle, sonra da onlara benim nasıl biri olduğumu sor. Çünkü onlar benim Müslüman olduğumu öğrenirlerse bana iftirada bulunurlar ve hakkımda kötü şeyler söylerler’‘ dedim. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni odalarından birine geçirdi ve onları yanına çağırdı. Onlar da Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bazı şeyler sorduktan sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Abdullah bin Selam, içinizde nasıl bir adamdır?’‘ diye sordu. Yahudiler: ‘‘O bizim efendimiz ve efendimizin oğludur. O bizim en hayırlımız ve en bilginimizdir’‘ karşılığını verdi. Onlar böyle deyince karşılarına çıktım ve: ‘‘Ey Yahudi topluluğu! Allah'tan korkun ve getirdiği şeyleri kabul edin. Vallahi siz onun sizin yanınızdaki Tevrat'ta adı ve sıfatları yazılmış olan Allah'ın Resulü olduğunu bilmektesiniz. Ben, onun Allah'ın Resulü olduğuna şahadet ederim. Ona iman ediyor, tasdik ediyor ve bunu biliyorum’‘ dedim. Bunun üzerine bana: ‘‘Yalan söylüyorsun’‘ dediler ve hakkımda kötü şeyler söylemeye başladılar. Ben de Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Ben bunların iftiracı, hain, yalancı ve kötü olduklarını söylemiştim’‘ diyerek benim ve ailemin Müslüman olduğunu açıkladım. Halam Bintü'l-Haris te Müslüman oldu ve Müslümanlığı güzel bir şekilde yaşadı. --- İbn Hişam, es-Sire (2/138, 139).

 

 

 

Abdullah bin Selam der ki: Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye geldiğinde insanlar hemen ona doğru gittiler ve: "Resulullah geldi" demeye başladılar. Ben de onun yüzünü görmek için gidenlerle birlikte gittim. Ancak yüzünü gördüğümde, o yüzün yalancı bir kimsenin yüzü olmadığını anladım. Ondan ilk olarak işittiğim söz şu oldu: "Ey insanlar! Yemek yedirin, selamı yaygınlaştırın, akrabalık bağlarını gözetin ve insanlar uykuda iken namaz kılın ki selametle cennete giresiniz.''

 

Başka bir kanalla aynısı Avf'tan: "Ben de onun yüzünü görüp kendisi olup olmadığını bilmek için gidenlerle birlikte gittim" lafzıyla rivayet edilmiştir. Sonunda da: ''Geceleyin insanlar uykuda iken namaz kılın ki selametle cennete giresiniz'' lafzı geçmiştir .

 

 

 

ibn Şihab anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine'ye geldiğinde bazı kişiler putlara tapmaktaydı. Ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelişinden sonra bu kişilerin kavmi gelip o putları kırıp yok etti. Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Safiyye'nin babası olan Huyey bin Ahtab'ın kardeşi Ebu Yasir bin Ahtab Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) huzurunda oturup onu dinledi ve kendisine bazı şeyler söyledi. Sonra da kavminin yanına geri döndü. Bu olay kıble Mescid-i Haram'a doğru kılınmadan önce idi. Ebu Yasir: "Ey kavmim! Bana itaat edin. Yüce Allah adına yemin olsun ki gelmesini beklediğiniz peygamber gelmiştir. Ona tabi olun ve sakın ona muhalefet etmeyin" dedi.

 

Kardeşi Huyey bu nları işitince Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip oturdu. Huyey, Yahudilerin lideri idi ve bu iki kardeş Nadir oğullarından idi. Huyey, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuşmalarını dinledi. Sonra kavmine geri döndü. Kendisi kavmi tarafından sözüne itibar edilen biri idi. Huyey: "Öyle bir adamın yanından geliyorum ki, Vallahi ben, ona ebediyen düşman olacağım!" deyince, kardeşi Ebu Yasir: "Ey anamın oğlu! Sadece bu hususta bana itaat et ve başka hususlarda isyan et. Eğer bu hususta bana itaat edersen, helak olmazsın" dedi. Bunun üzerine Huyey: "Hayır, Vallahi bu hususta sana asla itaat etmeyeceğim" karşılığını verdi. Bu şekilde şeytan, ona galip geldi ve kavmi de onun bu görüşüne uydu. ---  İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/212).

 

 

 

Safiyye binti Huyey der ki: Kardeşlerimle amcam oğulları arasında babam ve amcam için benden daha sevimli kimse yoktu. Kardeşlerimle ve amcam çocuklarıyla birlikte olduğum ve babam veya amcam ile karşılaştığım zaman onların arasından mutlaka beni tutup yanlarına alırlardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kuba'ya, Amr bin Avf oğullarının yanına geldiğinde babamla amcam Ebu Yasir bin Ahtab, sabahın alaca karanlığında yanına gittiler. Vallahi, ancak gün batarken yorgun ve bitkin olarak geri döndüler. ikisi de sallanarak yürüyordu. Daha önceleri yaptığım gibi, yine kendilerine doğru koşup gittim.

 

Vallahi ikisi de bana bakmadı bile. Amcam Ebu Yasir'in, babama: "Bu, o mudur?" dediğini işittim. Babam: "Evet, Vallahi odur" karşılığını verdi. Amcam: "Sen, onu şekil ve evsafıyla tanıyor musun?" deyince, babam: "Evet, Vallahi tanıyorum" cevabını verdi. Amcam: " Ona karşı duyguların nasıldır?" diye sorunca, babam: "Vallahi hayatta olduğum müddetçe ona düşman kalacağım!" karşılığını verdi. --- İbn Hişam, es-Sire 2/140, 141).

 

 

 

ibn Abbas anlatıyor: Abdullah bin Selam, Sa'lebe bin Sa 'ye, Useyd bin Sa'ye, Esed bin Ubeyd ve bazı Yahudiler samimi olarak Müslüman oldular. Rahipler ve kavimlerinden olan diğer kafirler: "Ancak bizim kötülerimiz Muhammed'e iman etmişlerdir. Eğer onlar bizim iyilerimiz olsaydı atalarının dinini bırakıp ta başka bir dine gitmezlerdi'' dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hepsi bir değildir. Kitap verilenler içinde gece vakitlerinde Allah'ın ayetlerini okuyup secdeye kapanan doğru bir topluluk vardır. Allah'a ahiret gününe inanır, iyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar ve hayırlara koşuşurlar. işte onlar, iyi kimselerdendirler"[Al-i İmran 113, 114] ayetlerini indirdi. --- İbn Hişam, es-Sire (2/185).

 

Rifaa bin Zeyd bin et-Tebut, Yahudilerin ileri gelenlerinden birisiydi. Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) konuştuğu zaman dilini eğip büker ve: "Ey Muhammed! Bize iyice kulak ver ki bizi iyice anlayabilesin" derdi. Daha sonra İslam dinine dil uzatınca: "Kendilerine Kitab'dan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar! Allah, sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah, dost olarak yeter. Allah, yardımcı olarak da yeter. Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bükerek ve dine salDirarak (Peygambere karşı) ‘‘işittik ve karşı geldik’‘, ‘‘dinle, dinlemez olası’‘, ‘‘raina’‘ derler. Eğer onlar ‘‘işittik, itaat ettik, dinle ve bizi gözet’‘ (unzurna) deselerdi şüphesiz kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat küfürleri (gerçeği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları Ianetlemiştir. Artık pek az inanırlar"[Nisa 44-46] ayetleri nazil oldu. --- İbn Hişam, es-Sire (2/190).

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içlerinde Abdullah bin Suriya el-A'var ve Ka'b bin Esed'in de bulunduğu Yahudilerin ileri gelenleri ile konuştu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Yahudiler! Allah'tan korkun ve Müslüman olun! Vallahi size getirdiğim şeyin hak olduğunu siz de biliyorsunuz!'' buyurunca: "Ey Muhammed! Böyle bir şeyi bilmiyoruz" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey kendilerine kitap verilenler! Bir takım yüzleri silip de tersine çevirmeden yahut cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları Ianetlemeden, yanınızda bulunanı (Tevrat'ı) doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba (Kur'an'a) iman edin. Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir"[Nisa 47] ayetini indirdi.

 

Sukeyn ve Adiy bin Zeyd: "Ey Muhammed! Allah'ın, Musa'dan sonra beşer üzerine bir şey indirdiğini bilmiyoruz" deyince, Yüce Allah: "Biz, Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyüb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyetmiştik. Davud'a da Zebur vermiştik''[Nisa 163] ayetini indirdi. --- İbn Hişam, es-Sire (2/191).

 

Yahudilerden bir grup Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına girince onlara:

"Vallahi ben sizin, benim Allah'ın Resulü olduğumu bildiğinizi biliyorum" buyurdu. Yahudiler: "Hayır, biz bunu bilmiyoruz" deyince, Yüce Allah: "Fakat Allah, sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter''[Nisa 166] ayetini indirdi. ---  İbn Hişam, es-Sire (2/192).

 

Nu'man bin Ada, Bahrı bin Amr ve Şa'ş bin Adiy, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelmişlerdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları, Allah yoluna davet etti, azabından yana onları uyardı. Onlar da Hıristiyanlar gibi: "Bizi korkutamazsın ey Muhammed! Vallahi biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz" dediler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Yahudiler ve hıristiyanlar ‘‘Biz Allah'ın oğulları ve sevdikleriyiz’‘" dediler. De ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de onun yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak oNadir"[Maide 18] ayetini indirdi. --- İbn Hişam, es-Sire (2/192).

 

Bunun üzerine Muaz bin Cebel, Sa'd bin Ubade ve Ukbe bin Vehb onlara: "Ey Yahudiler topluluğu! Allah'tan korkun. Vallahi siz Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah'ın Peygamberi olduğunu biliyorsunuz. Çünkü siz, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderilmeden önce geleceğini biliyor ve bize onun sıfatlarını anlatıyordunuz" dediler. Rafi' bin Hureymel ve Vehb bin Yahude: "Biz size bunları anlatmadık ve Yüce Allah, Musa'dan sonra hiçbir kitap göndermedi. Yine hiçbir müjdeci ve hiçbir uyarıcı göndermedi" karşılığını verdiler. Bunun üzerine Yüce Allah: "Ey Kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiğinde, ‘‘Bize müjdeci ve uyarıcı gelmedi’‘ dersiniz diye, size açıkça anlatacak peygamberimiz geldi. Şüphesiz O, size müjdeci ve uyarıcı olarak gelmiştir. Allah her şeye Kadir'dir''[Maide 19] ayetini indirdi. --- İbn Hişam, es-Sire (2/192, 193).

 

Sonra Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Musa'nın olayını, kavminden gördüğü eziyeti ve ceza olarak Allah'ın onları kırk yıl boyunca yeryüzünde şaşkın bir halde dolaştırmalarını anlattı.

 

Bunun üzerine Ka'b bin Esid, Abdullah bin SOriya ve Şa's bin Kays: "Haydi Muhammed'e gidelim. Belki onu dini hususunda fitneye düşürürüz" dediler. Sonra Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip: "Ey Muhammed! Bizim Yahudilerin bilginleri, ileri gelenleri ve efendileri olduğumuzu biliyorsun. Eğer biz sana tabi olursak, Yahudiler muhalefet etmeden bize uyarlar. Şu anda bizimle kavmimiz arasında bir husumet vardır. Seni hakem tayin edelim ve yanında davalaşalım. Sen de bizim lehimize hüküm ver. O zaman biz de sana iman eder ve seni tasdik ederiz" dediler. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu kabul etmedi ve Yüce Allah: "Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından (Kur'an'ın bazı hükümlerinden) seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır. Onlar hala cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?"[Maide 49, 50] ayetlerini indirdi. ---  İbn Hişam, es-Sire (2/196, 197).

 

 

 

ibn Abbas ile ibn Mes'ud bildiriyor: Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bazı kişiler: "Daha önce kafirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat'ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat'tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkar ettiler''[Bakara 89] ayetini açıklarken şöyle demiştir: "Araplar, Yahudilere gidip eziyet ederdi ve Yahudiler, Tevrat'ta Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflarını görüyorlardı. Bu sebeple Allah'ın onu göndermesi ve onunla beraber Araplara karşı savaşmaları için dua ediyorlardı. Hz. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderildiği zaman, israil oğullarından olmadığı için onu inkar ettiler."

 

 

 

ibn Abbas der ki: Allah, Hz. Muhammed'i Tevrat'ta vasfetti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderildiği zaman Yahudi hahamları kendisini kıskandılar ve kitaplarındaki vasıflarını değiştirerek: "Onun özelliklerini kitabımızda göremiyoruz" dediler. Yanlarındaki ayak takımına da: "Bu peygamber, şunları ve şunları haram kılacak olan peygamber değildir" deyip, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kitaplarındaki vasıflarını değiştirerek halka anlattılar ve onları şüphe içinde bıraktılar. Böyle yapmalarının sebebi de Yahudi hahamlarının, ayak takımından elde ettikleri maddi imkanlardır. Ayak takımının iman edip, bu imkanlarının ellerinden çıkmasından korkmuşlardı."

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Resulullah'ın (s.a.v.) Mescid'inin Medine'de İnşa Edilmesi; Mescid'in İnşa Edilmesi Hususunda Talk bin Ali el-Yemami'den Gelen Rivayet ve Onun Kavmi İle Birlikte Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ağzını Çalkaladığı Suyu Alıp Memleketine Dönmesi