DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER

OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER

 

Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Dostu Ebu Bekr İle Birlikte Mağaraya Çıkması ve Orada Gerçekleşen Mucize

 

Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Hz. Aişe anlatıyor: Kendimi bildiğimden beri annem ile babam Müslümandı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her gün sabah akşam bize uğrardı. Mekke'de Müslümanlar eziyete maruz kaldıklarında Ebu Bekr, Habeşistan'a hicret etmek için Mekke'den çıkmıştı. Ancak Berku'l-Gimad mevkiine ulaştığında, el-Kare'nin efendisi olan ibnu'd-Dağine ile karşılaştı. Kendisine: "Ey Ebu Bekr! Nereye doğru gidiyorsun?" diye sorunca, Ebu Bekr: "Kavmim beni yurdumdan çıkardı. Yeryüzünde seyahat edip Rabbime ibadet etmek istiyorum" karşılığını verdi. ibnu'd-Dağinne: "Ey Ebu Bekr! Oysa senin gibi birisi yurdundan ne çıkar, ne de çıkarılır. Zira yoksula yardım eder, yakınlarını gözetir, aciz ailelerin yükünü hafifletir, misafiri ağırlar ve haktan gelen musibetlere karşı insanlara yardım edersin. Ben senin koruyucun olurum. Dön ve Rabbine kendi yurdunda ibadet et!" deyince, Ebu Bekr geri döndü. ibnu'd-Dağinne de kendisiyle beraber yola koyuldu. O günün akşamı ibnu'd- Dağinne, Kureyş'in ileri gelenlerini dolaşmış ve onlara:

 

"Ebu Bekr gibisi yurdundan ne çıkar, ne de çıkarılır. Yoksula yardım eden, yakınlarını gözeten, aciz ailelerin yükünü hafifleten, misafiri ağırlayan ve haktan gelen musibetlere karşı insanlara yardım eden birini mi yurdundan çıkarıyorsunuz?" diye çıkıştı. Kureyş, ibnu'd-Dağinne'nin, Ebu Bekr'i koruması altına almasına karşı çıkmamış ve Ebu Bekr'e eman vermişti. Ancak ibnu'dDağinne'ye: "Ebu Bekr'e söyle, evinde Rabbine ibadet etsin! Evinde istediği kadar namaz kılsın, Kur'an okusun. Ama bunları açıktan yaparak bize eziyet etmesin! Zira kadınlarımızı ve çocuklarımızı kandırmasından korkarız" dediler. ibnu'd-Dağinne, bunları Ebu Bekr'e iletti. Bunun üzerine Ebu Bekr evinde Rabbine ibadet etmeye, namazını açıkta kılmamaya ve evi dışında Kur'an okumamaya başladı.

 

Sonra Ebu Bekr evinin önünde bir mescid yapmak istedi ve yaptı.

Namazını orada kılar, Kur'an'ı da orada okurdu. Bunun üzerine müşrik kadınlar ve çocuklar Ebu Bekr'in bu yaptığını hayretler içinde seyrediyor ve orada toplanıyorlardı. Ebu Bekr sulu gözlü biriydi. Kur'an'ı okuyunca kendini tutamaz ve ağlardı. Ancak bu durum Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerini korkuttu. ibnu'd-Dağinne'ye haber salıp yanlarına çağırdılar. Geldiğinde ona şöyle dediler: "Ebu Bekr'e, evinde Rabbine ibadet etmesi şartıyla senin himayene girmesine izin vermiştik, ama o haddi aştı. Evinin önünde bir mescid yaptırdı ve orada açıktan namaz kılmakta ve Kur'an okumaktadır. Kadınlarımızı ve çocuklarımızı kandırmasından korkuyoruz. Onu bundan alıkoy. Eğer sadece evinde Rabbine ibadet etmeyi kabul ederse bunu yapsın, ancak karşı çıkıp bunları açıkta yapmak isterse ona verdiğin ahdi sana geri iade etmesinisöyle! Biz sana verdiğimiz sözden caymak istemiyoruz, ama Ebu Bekr'in de bunları açıktan yapmasını onaylamıyoruz."

 

Bunun üzerine ibnu'd-Dağinne, Ebu Bekr'in yanına geldi ve: "Sana hangi şartlarda söz verdiğimi biliyorsun. Ya anlaştığımız gibi yaparsın ya da zimmetimi bana iade edersin. Zira Arapların, birine verdiğim zimmeti geri aldığımı duymasını istemem" dedi. Ebu Bekr de: "O zaman senin zimmetini sana iade ediyor ve Yüce Allah'ın himayesine sığınıyorum" karşılığını verdi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o zamanlar Mekke'de bulunuyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Müslümanlara: "Sizin hicret edeceğiniz yer rüyamda bana gösterildi. Bu yer iki taşlık arasında olan hurmalık bir yerdir'' buyurdu. Bunun üzerine Müslümanlardan bir kısmı Medine'ye doğru hicret ettiler. Habeşistan'a daha önceden hicret edenlerin tümü de yine Medine'ye gittiler. Ebu Bekr de Medine'ye hicret için hazırlığını yaptı. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Acele etme! Zira bana da hicret izni verilmesini umuyorum'' buyurdu. Ebu Bekr: ''Anam babam sana feda olsun! Böyle bir şeyi bekliyor musun?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet''' karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu Bekr, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile biri ikte hicret etmek için bekledi. Yanında bulunan iki deveyi dört ay boyunca semur yaprakları ile besleyip hazırladı.

 

 

 

ibn Şihab anlatıyor: Urve'nin bildirdiğine göre Aişe dedi ki: Bir gün öğle sıcaklarında Ebu Bekr'in evinde otururken, birisi babama: "iyice giyinmiş bir şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geliyor" dedi. Ancak o saatlerde bize gelmezdi. Ebu Bekr de: "Annem babam ona feda olsun, bu saatte geldiyse mutlaka bir emir üzerine gelmiştir" karşılığını verdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelince girmek için izin istedi. izin verilince de içeriye girdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu Bekr'e: "Yanında olanları dışarıya çıkar'' buyurdu. Ebu Bekr: "Babam sana feda olsun Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin ailendir" karşılığını verince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mekke'den çıkmama izin verildi'' buyurdu. Ebu Bekr: "Annem babam ona feda olsun. Ben de sana yoldaş olmak isterim" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Olacaksın'' buyurdu. Ebu Bekr: "Ey Allah'ın Resulü! Şu iki devemden birini al" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ama bedeliyle alırım!'' buyurdu. Bunun üzerine onların hazırlıklarınıçabucak yaptık. Deri bir torba içinde onlara azık koyduk. Esma binti Ebi Bekr kuşağından bir parça yırtarak torbanın ağzını bağladı. Bunun içindir ki Esma "Zatu'n-Nitakeyn (iki kuşaklı)" olarak adlandırıldı.

 

 

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr, Sevr dağındaki bir mağaraya sığındılar. Orada üç gece kaldılar. Abdullah bin Ebi Bekr de geceleri yanlarında kalıyordu. Abdullah şefkatli, zeki ve genç biriydi. Seher vakti yanlarından ayrılır Mekke'de gecelemiş gibi Kureyş ile sabahlardı. Kureyş, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr hakkında ne derse Abdullah hemen onu kavrar ve karanlık basınca yanlarına geldiği zaman Kureyş'teki haberleri onlara aktarırdı. Ebu Bekr'in azatlısı Amir bin Fuheyre de sağmal koyunları otlatır, akşam olduğunda da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğu yere koyunları getirir biraz dinlendirirdi. Onlara, kendi sağmallarının sütü olan sütten sağar, içirirdi ve geceyi orada geçirirdi. Sabaha doğru da sürüyü alır giderdi. Orada kaldıkları üç gecede de ibn Fuheyre aynı şeyi yaptı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr, Abd bin Adiyy oğulları olan ed-Dıl oğullarından bir adamı kılavuzluk için kiraladılar. Bu adam yol göstermede usta birisiydi. Bu adam As bin Vail es-Sehmi ailesi ile elini kana batırarak yeminli müttefik olmuştu. Kureyş kafirlerinin dinindendi hala, ama ona güvendiler ve ona develerini teslim ettiler. Üç gece sonra da Sevr mağarasında buluşmak üzere anlaştılar. Üçüncü gecenin sabahında kılavuz gelip onları aldı. Amir bin Fuheyre'yi de yanlarına alarak, kılavuz onlarla (Medine'ye götürmek üzere) sahil yolunu tuttu.

Buhari, Sahih'de Yahya bin Bükeyr kanalıyla Leys'ten rivayet etmiştir. --- Buhari, menakibu'l-ensar 45 (7/230-232).

 

 

 

Muhammed bin Sirin der ki: Hz. Ömer'in hilafeti zamanında bazı kimselerden söz edilmiş ve sanki Ömer'i, Ebu Bekr'den daha üstün kılmışlardı. Bundan haberdar olan Ömer şöyle dedi: "Vallahi Ebu Bekr'in bir gecesi vardır ki Ömer'in bütün ailesinden daha hayırlıdır. Ebu Bekr'in bir günü de vardır ki yine Ömer'in bütün ailesinden daha hayırlıdır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mağaraya gittiği gece Ebu Bekr de kendisiyle birlikte idi. Ebu Bekr bazen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde, bazen de arkasında yürüyordu. Bu durum Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dikkatini çekince: ‘‘Ey Ebu Bekr! Neden bazen önümde, bazen de arkamda yürüyorsun?’‘ diye sordu. Ebu Bekr: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Peşimizden gelebileceklerini düşünerek arkanızdan, yolumuzu bekleyenler olabileceğini düşünerek de önünüzden yürüyorum’‘ karşılığını verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Ey Ebu Bekr! Gerçekten de başıma gelecek bir musibetin benim yerime senin başına gelmesini ister miydin?’‘ buyurunca: ‘‘Evet, seni hak olarak gönderene yemin olsun ki senin başına gelecek bir şeyin bana gelmesini isterim’‘ cevabını verdi.

 

Mağaraya yetiştiklerinde Ebu Bekr: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Ben mağaraya girip içeriyi temizleyene kadar burada dur’‘ dedi. içeri girip mağarayı temizledikten sonra yüksekte bir delik olduğunu hatırladı ve yine: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Bu deliği tıkayana kadar bekle’‘ dedi. Onu da tıkadıktan sonra: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Artık girebilirsin’‘ dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mağaraya girdi. Canım elinde olana yemin olsun ki, işte o gece; Ömer'in bütün ailesinden daha hayırlıdır."

 

 

 

 

Dabbe bin Mihsan el-Anezi bildiriyor: Ömer bin el-Hattab zikrettiği bir kıssada: "Vallahi Ebu Bekr'in bir gecesi ve bir gündüzü vardır ki Ömer'in bütün ömründen daha hayırlıdır" dedikten sonra (bana): "Sana o gecesini ve o gününü anlatmamı ister misin?" dedi. "Evet, isterim ey müminlerin emiri!" dediğimde şöyle devam etti: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekkeli müşriklerden kaçtığı zaman gece vakti oradan ayrıldı. Ebu Bekr de peşinden gitti. Ancak Ebu Bekr bazen Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önünde, bazen arkasında, bazen sağında, bazen de solunda yürüyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘Ey Ebu Bekr! Ne yapıyorsun öyle? Daha önce böyle yaptığını hiç görmedim’‘ buyurunca, Ebu Bekr: ‘‘Ey Allah'ın Resulü! Önümüzü gözetlemem gerektiğini düşününce önünde yürüyorum. Peşimizden geleceklerini düşününce arkanda, sağında solunda yürüyorum. Zira güvende olmanı istiyorum’‘ dedi.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) O gece parmak uçlarında yürüdüğü için terliği yırtılıp çıplak ayakla kaldı. Ebu Bekr ayaklarının çıplak kaldığını görünce onu sırtına aldı. Bu şekilde mağaranın kapısına ulaşıncaya kadar onu sırtında taşıdı. Mağaraya vardıklarında ise onu indirdi ve: ‘‘Seni hak olarak gönderene yemin olsun ki ben içeri girip bakmadan sen girmeyeceksin. Şayet içeride bir tehlike varsa senden önce bana bulaşsın’‘ dedi. içeriye girince bir şeyolmadığını gördü. Sonra çıkıp Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) içeri taşıdı. Ancak mağarada bir delik vardı ve bu delikten yılanlar, çıyanlar çıkabilir, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zarar verebilirdi. Ebu Bekr bunun önüne geçmek için ayağını o deliğe dayadı. Ayağıyla deliği kapatınca da yılanlar ve çıyanlar onu ayağından sokup ısırmaya başladılar. Bunun acısıyla gözyaşları akmaya başlayınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ‘‘Ey Ebu Bekr! Üzülme! Allah bizimledir!’‘ buyurdu. Ardından Yüce Allah, Ebu Bekr'e sekineti yani güven ve sükuneti indirdi. işte Ebu Bekr'in söz konusu gecesi budur.

 

Gündüzüne gelince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettiği zaman Araplardan bazıları irtidad etti. Zira bazıları: ‘‘Namazı kılar, ancak zekat vermeyiz’‘ derken, bazıları da: ‘‘Ne namazı kılar, ne de zekat veririz’‘ diyorlardı. Ebu Bekr'in yanına gelip ona nasihatte bulunmak istedim ve: ‘‘Ey Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) halifesi! Bu insanlara karşı sevgi ve şefkatle yaklaş’‘ dedim. Bunun üzerine o: ‘‘Cahiliye döneminde iken sert, Müslüman iken pek yumuşaksın, Ne diye şefkat gösterecekmişim? Zira onları ne uydurulmuş sözlere, ne de uyduruk şiirlere davet ediyorum! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat etti ve vahiy kesildi. Vallahi daha önce Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zekat olarak verdikleri bir yuları dahi benden esirgeyecek olurlarsa bundan dolayı onlarla savaşırım!’‘ karşılığını verdi. Bu kararı üzerine biz de onlarla savaştık. Vallahi bu konuda doğru görüşte olan da kendisi çıkmıştı. işte gündüzü de budur.''

 

 

 

Zühri ve Urve bin ez-Zübeyr bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'den çıkınca müşrikler onu arayıp yakalamak için her yöne dağıldılar. Su kaynaklarında olanlara da onu yakalamaları halinde büyük paralar vaad ettiler. Sonunda içinde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) olduğu mağaranın bulunduğu Sevr dağına geldiler ve dağa tırmandılar. Ebu Bekr sesleri duyunca üzülüp korkmaya başladı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''Üzülme! Allah bizimledir'' buyurdu. O esnada Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dua edince Yüce Allah tarafından sekine (iç huzuru) ve güven indi. Bu da: "Allah da ona güven duygusu ve huzur indirmiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, hakimdir"[Tevbe 40] ayetiyle ifade edilmiştir.

 

Ebu Bekr'in ve ailesinin Mekke'de kendisinden faydalandığı bir sürüsü vardı. Amir bin Fuheyre bu sürüyü Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına mağaraya götürdü. Amir bin Fuheyre, Ebu Bekr'in azatlısı idi. Emin ve güvenilir bir kişi olup Müslümanlığı güzelce yaşayan biri idi. Amir bin Fuheyre, Abd bin Adiy oğullarından kendisine Uraykit denilen bir adamı kılavuz olarak kiraladı. Bu adam Kureyş, Sehm oğulları ve As bin Vail ailesinin müttefiki idi. Bu adam o gün müşrik biri idi, ancak yol göstermede usta birisiydi.

 

Mağarada kaldıkları o gecelerde bineklerini bir yerde sakladı. Abdullah bin Ebi Bekr de geceleri yanlarına geliyor ve Mekke'de olan şeyleri kendilerine haber veriyordu. Amir bin Fuheyre de sağmal koyunları otlatır, akşam olduğunda da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bulunduğu yere koyunları getirir; onlar da, kendi sağmallarının sütü olan sütten sağarak içerdi. Amir sabaha doğru da çobanların arasına karışıyor ve kimse onu fark etmiyordu. Sesler kesilip ortalık sükunete erince arkadaşları onların develerini getirdi. Böylece onlar iki gün iki gece mağarada kalmış oldular.

 

Musa bin Ukbe'nin rivayeti ise şöyledir: Mağarada üç gece kaldılar. Sonra Amir bin Fuheyre ile birlikte yola çıktılar. Amir, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Ebu Bekr'in hizmetini görüyor ve ezgileriyle bineklerini coşturuyordu. Ebu Bekr onu bineğinde terkisine alıyordu. Bazen de bineğe sıra ile biniyorlardı. O zaman kendileriyle birlikte Amir bin Fuheyre ve Adiy oğullarına mensup olan kılavuzdan başka kimse yoktu. Kılavuzları onlarla yola çıkınca kendilerini Mekke'nin aşağılarından götürüp Usfan'ın alt tarafı olan sahil tarafına geçtiler. Kudeyd'i geçtikten sonra da yolu değiştirdiler. ---  İbn Kesir el-Bidaye ve'n-Nihaye (3/189). 

 

Lafız Urve'nin lafzıdır. Musa bin Ukbe'nin hadisi de bu manadadır .

 

 

 

Cündüb der ki: Ebu Bekr, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte mağarada idi. Mağarada Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eline bir taş değip (parmağı) kanayınca:  "Sen kanayan bir parmaktan başka bir şey misin?

Bu uğradığın şey Allah yolunda olan bir şeydir" buyurdu.

 

 

 

Hz. Ebu Bekr der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte mağarada idim.

Kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! Müşriklerden biri ayaklarının dibine bakacak olsaydı bizleri görebilirdi" dediğimde: "Ey Ebu Bekr! Üçüncüleri Yüce Allah olan iki kişiye ne olabileceğini düşünüyorsun ki?'' buyurdu. --- Buhari, fedailu's-sahabe 2 (3653), Tirmizi (3096) ve Ahmed, Müsned (1/4). 

 

Başka bir kanalla el-Bunani'den bir öncekinin aynısı: "Şayet içlerinden biri ayağını kaldırıp baksaydı bizi ayaklarının altından görebilirdi" lafzıyla rivayet edilmiştir.

 

Buhari, Sahih'de Muhammed bin Süfyan ve Abdullah bin Muhammed kanalıyla Habban bin Hilal'dan ve Müslim ise Züheyr bin Harb ve başkası kanalıyla Habban'dan rivayet etmiştir. --- Müslim, fedailu's-sahabe 1 (1854).

 

 

 

Ebu Mus'ab el-Mekkı der ki: Enes bin Malik, Zeyd bin Erkam ve Muğire bin Şu'be'ye yetiştim. Onların anlattığına göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mağaraya girdiği gece, Yüce Allah'ın emri üzerine bir ağaç bitti ve mağaranın kapısını kapattı. Yine bir örümceğe emretti, örümcek mağaranın kapısına ağını ördü. Sonra iki yabani güvercine emrederek mağaranın kapısında durdular. Sonrasında Kureyş'in her kabilesinden gençler sopa, topuz ve kılıçlarıyla Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kırk arşın kadar yaklaştılar. içlerinden biri mağaraya doğru bakmaya başlayınca o iki güvercini gördü ve tekrar arkadaşlarının yanına döndü. Arkadaşları: "Ne oldu? Neden mağaraya (girip) bakmadın?" deyince: "Mağara kapısında iki güvercin olduğunu gördüm ve orada kimsenin olmadığını anladım" cevabını verdi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu gencin dediklerini işitince Yüce Allah'ın bunlar vasıtasıyla kendisini koruduğunu anladı ve güvercinler konusunda hayır duada bulundu. işte bundan dolayı güvercinler ödüllendirildiler ve Harem'de kalmalarına müsaade edildi. --- İbn Sa'd (1/229).

 

 

 

Said bin Cübeyr bildiriyor: ibn Abbas: "Allah da ona güven duygusu ve huzur indirmiş"[Tevbe 40] buyruğunu açıklarken: "Ebu Bekr'e güven duygusu ve huzur indirmiştir. Çünkü güven duygusu ve huzur, Nebi'de (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her zaman vardı" demiştir.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Süraka bin Malik bin Cu'şum'un Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Peşinden Gitmesi ve Peygamberlik Alameti Olarak Gerçekleşen Mucize