DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER |
Yüce Allah'ın: "Ey
Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O'nun
verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni
insanlardan korur''[Maide 67] Buyruğu; Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Risaletini Tebliğ Edinceye, Emaneti Ödeyinceye ve Ümmete Nasihatte
Bulunıncaya Kadar Allah'ın Kendisini Koruma Altına Alması
Hz. Aişe der ki:
"Allah, seni insanlardan korur''[Maide 67] ayeti nazil olana kadar Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) muhafızlar tarafından korunurdu. Ancak bu ayet
nazil olduktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını çadırından
dışarı çıkararak: "Ey insanlar! Dağılın, Allah beni koruması altına
almıştır" buyurdu.
--- Tirmizi (3046).
imam Şafii der ki: Yüce
Allah, Peygamber'ini gönderdiği zaman dilediği gibi farzlarını kendisine
indirdi. (Allah hükmeder) hükmünü bozacak yoktur. Sonra ayrı ayrı zamanlarda
her bir farzın ardından başka bir farz indirdi. Yine bildirilene göre Yüce
Allah, Kur'an'dan ilk olarak kendisine: "Yaratan Rabbinin adıyla
oku!''[Alak 1] ayetini indirmiştir. Sonra da müşrikleri kendisine davet etmesi
yönündeki ayetleri indirmiştir. Bir zaman geçtikten sonra da Cibril, Allah
katından gelerek Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine vahyin
geldiğini bildirmesini ve kendisine iman edilmesi yönünde insanları davet
etmesini söylemiştir. Bu durum Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağır
gelmiş, yalanlanmaktan ve kendisine bir şey yapmalarından endişe etmişti. Bunun
üzerine: "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapmazsan, O'nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.
Allah, seni insanlardan korur''[Maide 67] ayeti nazil oldu. Cibril: "Sana
indirileni tebliğ edinceye kadar Yüce Allah seni onların öldürme
teşebbüslerinden koruyacaktır" demektedir. Böylece Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) kendisine indirileni tebliğ etti.
Rabia ed-Dueli der ki:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zu'l-Mecaz'da insanları evlerinde
dolaşıp onları Allah'a (Allah'ın dinine) davet ederken gördüm. Arkasından da
bir adam yine onları dolaşıyor ve: "Ey insanlar! Bu adam sizin ve
atalarınızın dini konusunda sizleri kandırmasın!" diyordu. "Bu kişi
kimdir?" dediğimde: "Bu, amcası Ebu Leheb'dir" dediler.
--- Ahmed, Müsned
(3/492).
Cahiliye'yi yaşamasına
rağmen daha sonra Müslüman olan Dıl oğullarından Rabia bin Abbad der ki: Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Zu'l-Mecaz'da insanları dolaşıp onlara: "Ey
insanlar! ‘‘Allah'tan başka ilah yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa eresiniz''
buyuruyordu. Arkasından da şaşı ve iki saç örgüsü bulunan bir adam arkasından
onları dolaşıyor ve: "Bu kişi atalarının dininden çıkan yalancı
biridir" diyordu. Arkasından dolaşan bu adamın kim olduğunu sorduğumda:
"Bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası
Ebu Leheb'dir"
dediler. O zamanlar ben aileme (su) tulumları(nı) taşımaktaydım.
--- Ahmed, Müsned
(3/492).
Eş'as bin Süleym'in
bildirdiğine göre Kinaneli bir adam şöyle demiştir:
Resulullah'ı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Zu'l-Mecaz çarşısında: "Ey insanlar! ‘‘Allah'tan başka
ilah yoktur’‘ deyin ki kurtuluşa eresiniz" buyururken gördüm. Arkasından
da bir adam üzerine toprak saçıyordu. Baktığımda bu kişinin Ebu Cehil olduğunu
gördüm. o: "Ey insanlar! Bu kişi dininiz konusunda sizi aldatmasın. O, Lat
ve Uzza'ya tapmayı terk etmenizi istemektedir" diyordu.
--- Ahmed, Müsned (3/492).
Akil bin Ebi Talib der
ki: Kureyşliler Ebu Talib'e gelip: "Bu kardeşinin oğlu evlerimizin önüne
ve meclislerimize gelip bize eziyet etmektedir. Onu bundan menet" dediler.
Bunun üzerine Ebu Talib, bana: "Ey Akil! Git Muhammed'i bana getir"
deyince, gittim ve onu evlerinden küçük bir evde buldum. Birlikte öğle
sıcağının en şiddetli vaktinde çıktık ve yanına geldik. Ebu Talib: "Bu
amcaoğulların senin kendilerini evlerinin önünde mescitlerinde rahatsız
ettiğini söylüyorlar. Artık onlara eziyet verme!" dedi.
Bunun üzerine Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini semaya dikip (Kureyşlilere): "Şu
Güneş'i görüyor musunuz?" diye sordu. Onlar da: "Evet" deyince:
''Bu daveti bırakmam, sizden birinin şu Güneş'ten bir meşale yakmasından daha
kolay değildir!" buyurdu. Bu durumu gören Ebu Talib:
"Vallahi kardeşim
oğlunun bugüne kadar yalan söylediğini görmedim, haydi kalkın gidin" dedi.
Buhari, Tarih'te
Muhammed bin el-Ala kanalıyla Yunus'tan rivayet etmiştir.
--- Buhari,
et-Tarihu'l-kebır (4/1/51).
Yakub bin Ukbe bin
el-Muğire bin el-Ahnes der ki: Kureyşliler Ebu Talib'e, Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) dolayı olan rahatsızlıklarını zikredince, Ebu
Talib gelmesi için Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) birini gönderdi.
Geldiğinde de:
"Yeğenim! Kavmin
bana geldi ve şöyle şöyle dedi. Hem bana, hem de kendine acı ve şu ihtiyar
halimle taşıyamayacağım bir işi bana yükleme! Artık kavminin hoşlanmadığı
şeyler söylemekten vazgeç" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
amcasının artık kendisine destek olamayacağını hatta kendisini düşmanlarına
teslim edeceğini düşündü. Sonra: "Ey amca! Allah'a yemin ederim ki Güneş'i
sağ elime, Ay'ı da sol elime koysan yine de bu davadan vazgeçmem. Ya Allah bu
dini hakim kılar ya da ben bu yolda yok olur giderim" buyurdu.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözleri doldu ve ağladı. Dönüp
gittiği sırada Ebu Talib onun bu durumunu görünce: "Ey yeğenim!" diye
seslendi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine doğru dönünce:
"Git ve istediğini söyle. Vallahi, hiçbir şey karşılığında seni onlara
teslim etmeyeceğim" dedi.
--- İbn Hişam, es-Sire
(1/278).
ibn ishak der ki: Sonra
Ebu Talib, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yardım etmek ve korumak
için güç topladığında kavminin düşmanlığına karşı şiirinde Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle demişti:
"Vallahi onların
topu gelse de sana hiç biri ulaşamayacaktır Ben toprağın altına girmedikçe sana
kimse bulaşamayacaktır. Sen sana emredileni açıkla, korkma kimseden Sen
müjdele, gözleri aydın kıl kimseden çekinmeden. Sen davetini yaptın ve hep
benim iyiliğimi istedin Sen güvenilir ve sadıksın hep doğruları söyledin.
Biliyorum ki sen bize bir dinle geldin Sen bize dinlerin en hayırlısıyla
geldin. Eğer kınanmayacak olsam veya bana sövülmeyecek olsa Hemen davetini
kabul ettiğimi görürdün son anımda da olsa."
Bu konuda ibn ishak, Ebu
Talib'in başka şiirlerini de zikretmiştir.
--- İbn Hişam, es-Sire
(1/280-282).
Bütün bunlarda Yüce
Allah'ın, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dinine muhalif olan amcası
ile koruduğuna deliller vardır. Yüce Allah, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) amcası olmadığı zamanlarda da dilediği kimseler ile Nebi'i (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) korumuştur. (Allah hükmeder) hükmünü bozacak yoktur.
Ebu Hureyre anlatıyor:
Ebu Cehil: "Muhammed önünüzde yüzünü toprağa koymuyor (secdeye gitmiyor)
mu?" diye sorunca: "Koyuyor" denildi. Bunun üzerine Ebu Cehil:
"Lat ve Uzza'ya and olsun ki şayet onu böyle yaparken görürsem boynuna
basıp yüzünü toprağa bulayacağım!" dedi. Sonra namaz kılan Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına, boynuna basma niyetiyle geldi. Ancak bir
anda geri geri kaçtığı ve elleriyle kendini korumaya çalıştığı görüldü.
Kendisine: "Sana ne oldu?" diye sorulduğunda: "Onunla aramızda
ateşten bir hendek gördüm" dedi. -Ebu Abdillah rivayetinde: "Korkunç
şeyler ve kanatlar gördüm" ziyadesi yer almıştır- Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de: "Şayet bana yaklaşacak olsaydı melekler onu parça
parça edeceklerdi'' buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hayır, insan
kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder. Kuşkusuz dönüş Rabbinedir.
Sen, namaz kılan kulu bundan menedeni gördün mü? Ne dersin, ya o hidayet üzere
ise ya da takvayı emrediyorsa? Ne dersin o yalanlıyor ve doğru yoldan yüz
çeviriyorsa! Allah'ın her şeyi görmekte olduğunu bilmez mi? Hayır! Andolsun
eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkar perçeminden
yakalarız. Haydi, taraftarlarını çağırsın. Biz de zebanileri
çağıracağız"[Alak 6-18] ayetlerini indirdi. Kendini yeterli görüp azgınlık
eden kişiden kasıt Ebu Cehil'dir. Ayette bahsedilen taraftarlardan kasıt Ebu
Cehil'in kavmidir. Zebanilerden kasıt da meleklerdir.
Lafız Müsedded'in
lafzıdır. ibn Bisran rivayetinde ayetin nüzulünü zikretmemiştir. Müslim,
Sahih'de Ubeydullah bin Muaz ve Muhammed bin Abd'dan rivayet etmiştir.
--- Müslim (2154).
ikrime bildiriyor: ibn Abbas,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile Mekke müşrikleri arasında geçen
uzun bir olayı zikrettikten sonra şöyle devam etti: "Nebi (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yanlarından kalkıp gidince Ebu Cehil bin Hişam: ‘‘Ey Kureyş
topluluğu! Görüyorsunuz ki, Muhammed dininizi ayıplamaktan, baba ve atalarınıza
dil uzatmaktan, akıllarınızı akılsızlık saymaktan, ilahlarınıza dil uzatmaktan
başka bir şeyi kabul etmedi. Ben de Allah adına söz veriyorum ki, yarın ağır
bir taş alıp oturacağım. O da namazında secde ettiği zaman da başını ezeceğim.
Ondan sonra da Abdumenaf oğulları dilediğini yapsın’‘ dedi.
Ebu Cehil sabahladığında
dediği gibi bir taş alıp oturdu ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
beklemeye başladı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her zaman olduğu gibi
sabahladı (ve Kabe'ye geldi). Kıblesi Şam'a doğru idi. Namaz kıldığı zaman
Hacer-i Esved ve Rükn-ü Yemani arasında namaz kılardı. Yani Kabe kendisi ve Şam
arasında kalacak şekilde namazını kılardı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
namaz kılmaya başladı. Kureyşliler de gelip yakınlara oturmuş ve olacaklara
bakıyorlardı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) secde edince Ebu Cehil taşı
alıp kendisine doğru ilerledi. Yanına yaklaştığında durup yenilgiye uğramış,
benzi sararmış, büyük bir korkuya tutulmuş, elleri taşı tutamaz olmuş, hatta
taş elinden yere düşmüş olarak hemen geri döndü. Bunun üzerine Kureyşli bazı
adamlar kalkıp: ‘‘Ey Ebu'l-Hakem! Neyin var?’‘ dediler. Ebu Cehil: ‘‘Dün size
söylediğim şeyi yapmak üzere kalkıp ona doğru gittim. Kendisinin yanına
yaklaştığım zaman, önüme erkek bir deve çıkıverdi! Vallahi, o erkek devenin ne
tepesi, ne boyun kökü, ne de dişleri gibisini hiçbir devede görmedim. O beni
yemek için üzerime geliyordu!’‘ karşılığını verdi."
--- İbn Hişam, es-Sire
(1/318).
Muhammed bin ishak der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bana: ''O (gördüğü) şey Cibril
idi. Eğer bana ulaşsaydı Cibril onu alıp götürecekti'' buyurdu.
--- İbn Hişam, es-Sire
(1/319).
Abbas bin Abdilmuttalib
der ki: Bir gün Mescid'de iken Ebu Cehil geldi ve: "Yemin olsun Muhammed'i
namaz kılarken görürsem boynuna basacağım!" dedi. Bunun üzerine çıktım ve
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gidip Ebu Cehil'in bu sözünü
söyledim. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) öfkeli bir şekilde çıkıp Mescid'e
geldi. Aceleyle kapıdan girip duvar dibinde namaza durdu. Ben: "Kötü bir
gün olacak!" dedim ve giyinip peşinden gittim. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) namazında Alak Suresini okumaya başladı. Surenin Ebu Cehil
ile ilgili olan ve: "Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka
azgınlık eder"[Alak 6, 7] ayetleriyle başlayan kısma ulaşınca
oradakilerden biri Ebu Cehil'e:' "Ey Ebu'l-Hakem! işte Muhammed
burada!" dedi. Ebu Cehil de:
"Benim gördüğümü
siz de görmüyor musunuz? Vallahi semanın ufku önümde kapandı!" karşılığını
verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de surenin sonuna yetiştiği
zaman secdeye gitti.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-nihaye (3/42).
ibn Abbas der ki: Ebu
Cehil: "Şayet Kabe'nin yanında Muhammed'i namaz kılarken görürsem boynuna
basacağım!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun bu sözünü
duyunca: "Şayet böyle bir şeyi yaparsa melekler onu herkesin gözü önünde
yakalar" buyurdu.
Buhari, Sahih'de Yahya
kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
--- Buhari, Fethu'l-bari
(8/724) ve Ahmed, Müsned (1/248).
ibn Abbas der ki: Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) namaz kılarken Ebu Cehil geldi ve: "Ben sana
bunu yapma demedim mi? Sana bunu yapmanı yasaklamadım mı? Ey Muhammed! Sen de
biliyorsun ki, Mekke'de benden daha fazla taraftarı olan biri daha
yoktur!" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazı bitirince ona
sert bir şekilde karşılık verdi. Cibril de: "Haydi, taraftarlarını
çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız. Vallahi taraftarlarını çağırsaydı azap
zebanileri onu yakalardı" dedi.
--- Ahmed, Müsned
(1/256) Bakın: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/43).
Abdulmelik bin Ebi
Süfyan es-Sekafi der ki: (Bir gün) iraşlı bir adam Mekke'ye geldi ve Ebu Cehil
bin Hişam bu adamın devesini satın aldı. Aradan uzun zaman geçmiş olmasına
rağmen Ebu Cehil adamın parasını ödememişti. Bir gün Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Mescid-i Haram)ın bir tarafında otururken İraşlı bu adam
Kureyşlilerin bulunduğu yere geldi ve: "Ey Kureyş topluluğu! Kim benim
hakkımı Ebu'l-Hakem bin Hişam'dan alıp bana verecek? Ben garip bir yolcuyum,
bana paramı vermiyor" dedi. Orada oturanlar Resulullah'ı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) göstererek -ki Ebu Cehil bin Hişam ile arasındaki düşmanlığı
biliyorlardı-: "Şu oturanı görüyor musun? işte senin hakkını alır"
dediler.
iraşlı adam
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve durumu kendisine
anlattı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), iraşlı ile birlikte kalkıp yola
koyulunca Kureyşliler yanlarında olanlardan birine: "Peşlerinden git ve ne
olacağına bak" dediler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ebu
Cehil'in evine gelip kapısını çaldı. Ebu Cehil: "Kimdir o?" deyince,
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Muhammed'im,
yanıma çık" buyurdu. Ebu Cehil kapıyı açıp dışarı çıktığı vakit, rengi
solmuş, yüzünde can kalmamıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bu adamın hakkını ver!" buyurunca, Ebu Cehil: "Bekleyin, onun
hakkını içeriden alıp vereyim" dedi. Ebu Cehil evine girdi; az bir zaman
sonra elinde para ile geldi ve adama hakkını verdi. Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) oradan ayrılırken: "Haydi işine git"
buyurdu. iraşlı adam Kureyşlilerin yanına gelip önlerinde durdu ve: "Allah
onu hayırla mükafatlandırsın. Benim ondaki hakkımı aldı" dedi.
Sonra peşine
gönderdikleri adam da gelince: "Vay haline! Neler gördün?" dediler.
Adam: "Acayip şeyler gördüm. Vallahi o (Muhammed) gidip Ebu Cehil'in
kapısını çaldı. Ebu Cehil ruhsuz bir şekilde dışarı çıkınca:
''Bu adama hakkını ver''
dedi. Ebu Cehil: "Tamam, bekleyin, onun hakkını içeriden alıp
vereyim" dedi. Sonra içeri girip adamın hakkını getirdi ve ona verdi"
dedi. Bir zaman sonra da Ebu Cehil gelince, kendisine: "Yazıklar olsun
sana! Sana ne oldu? Şimdiye kadar böyle bir şey yaptığını hiç görmedik"
dediler. Bunun üzerine Ebu Cehil: "Yazık size! Vallahi o kapımı çaldığında
ve onun sesini işittiğimde korku ile doldum. Sonra yanına çıktığımda başının
üstünde bir erkek deve gördüm. Başı, boynu ve o dişleri gibisini şimdiye kadar
hiçbir erkek devede görmedim. Vallahi şayet vermemezlik etseydim o deve beni
yerdi" karşılığını verdi.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-nihaye (3/45).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: