DELAİLU

NÜBÜVVE

RESULULLAH'IN (S.A.V.) PEYGAMBER

OLARAK GÖNDERİLİŞİNE DAİR BÖLÜMLER

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Peygamber Olarak Gönderilmesi, Vahyin İndirilmeye Başlaması, O Anda Taşların ve Ağaçların Kendisine Selam vermesi ve Varaka bin Nevfel'in Kendisini Tasdik Etmesi

 

Hz. Aişe der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk vahyin gelmesi uykuda iken gördüğü salih rüyalarla olmuştur. Zira ne zaman bir rüya görse rüyası gün ışığı gibi zuhur ediyordu. Sonra ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına çekilir, ailesine uğramadan birkaç gece kalıp ibadet ederdi. Azığı yanında bulunurdu. Sonra Hatice'nin yanına döner, Hira'da bir o kadar daha kalmak için azık hazırlardı. Bu şekilde Hak, Hira mağarasına, yanına gelene kadar devam etti. Yine oradayken karşısına melek çıkıp: "Oku!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ben okuma bilmem'' karşılığını verdi."

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonrasını şöyle anlattı: ''Bunun üzerine beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Oku!’‘ dedi. Ben yine: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ karşılığını verdim. Bunun üzerine tekrar beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Oku!’‘ dedi. Ben yine: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ karşılığını verdim. Sonra üçüncü kez beni alıp, takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle öğretendir’‘[Alak 1-4] dedi.''

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ürperti içinde geri döndü. Hatice binti Huveylid'in yanına girerek: ''Beni örtün! Beni örtün!" buyurdu. Onu örttükten bir süre sonra ürpertisi gitti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hatice'ye olanları anlattı ve: ''Bana bir şeyolacak diye korktum'' buyurdu. Hatice ise: "Hayır! Vallahi Yüce Allah seni hiçbir zaman utandıracak değildir. Zira sen akrabalarını gözetir, zayıfların yükünü hafifletir, yoksula yardım eder, misafiri ağırlar ve haktan gelen musibetler karşısında halka yardım edersin" karşılığını verdi.

 

Sonrasında Hatice, Nebi'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem), amcası oğlu olan Varaka bin Nevfel bin Esed bin Abdiluzza bin Kusayy'a götürdü. Varaka, Cahiliye döneminde Hıristiyan olmuştu. ibranice yazmayı bilir, incil'i ibranice Yüce Allah'ın dilediği kadar yazardı. Yaşlı ve gözleri kör olmuş birisiydi. Hatice ona: "Ey amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle!" dedi. Varaka, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yeğenim! Ne görüyorsun?" diye sorunca, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüklerini ona anlattı. Bunun üzerine Varaka, ona: "Bu gördüğün Yüce Allah'ın, Musa'ya gönderdiği Namus'tur. Keşke genç olsaydım. Kavmin seni (Mekke'den) çıkaracağı zaman keşke hayatta olabilseydim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni çıkaracaklar mı ki?'' diye sorunca, Varaka: "Evet! Senin getireceğin şeyle gelen hiçbir kişi yoktur ki düşmanlığa uğramamış olsun! Şayet o güne ben de yetişebilirsem seni korur ve yardımcı olurum" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti.

 

Müslim, Sahih'de Muhammed bin Rafi'den ve Buhari ise Abdullah bin

Muhammed kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.

 

--- Buhari, Sahih (9/37), Müslim, iman 73 (1/139) ve Ahmed, Müsned (6/232, 233).

 

 

 

Hz. Aişe der ki: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ilk vahyin gelmesi uykuda iken gördüğü sadık rüyalarla olmuştur." Sonrasında ravi bir önceki hadisin aynısını zikrederek şu ziyadede bulunmuştur: "Vahiy bir süre kesilince Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzüldü. Bize ulaşana göre o kadar çok üzüldü ki kendini atmak için defalarca dağların başına çıkmıştı. Ancak kendini atmak için çıktığı her dağ başında Cibril ona görünmüş ve: ‘‘Ey Muhammed! Sen Allah'ın hak olan Resulü'sünl’‘ demiştir. Bu şekilde de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sakinleşip rahatlardı. Ancak dönüp de vahyin inişi yine uzadığı zaman aynı şey için dağ başlarına çıkar ve Cibril kendisine aynı şeyi söylerdi.''

 

--- İbn Hibban (1/117).

 

 

 

Ebu Seleme bin Abdirrahman bildiriyor: Cabir bin Abdillah el-Ensari vahyin bir süre kesilmesi konusunu anlatırken Resulullah'tan naklen şöyle demiştir:

"Bir ara yürürken semadan bir ses işittim. Başımı kaldırıp baktığımda Hira mağarasında bana gelen meleği gördüm. Bu melek gök ile yer arasını dolduran bir kürsüye kurulmuştu. Ondan çok korktum ve eve dönüp: "Beni örtün! Beni örtün!" dedim. Sonrasında Yüce Allah bana: "Ey bürünüp sarınan! Kalk ve uyar. Rabbini yücelt. Giysilerini temiz tut. Kötü şeyleri terket"[Müddessir 1-5] ayetlerini indirdi. Bu ayetlerin nazil olmasından sonra da vahiyde bir kesinti olmadı." Bu, namaz farz kılınmadan önce olmuştur ve pisliklerden kasıt putlardır.

 

--- Buhari, Tefsir (65/4).

 

 

 

Müslim, Sahih'de Muhammed bin Rafi'den ve Buhari ise Abdullah bin Muhammed kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.

 

 

 

ibn Şihab bildiriyor: Dimaşk'ta ikamet eden Muhammed bin en-Nu'man bin Beşir el-Ensari der ki: Melek, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Oku!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ben okuma bilmem'' karşılığını verdi.

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonrasını şöyle anlattı: ''Bunun üzerine bir önceki gibi beni sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Oku!’‘ dedi. Ben yine: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ karşılığını verdim. Bunun üzerine tekrar bir önceki gibi beni sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle öğretendir’‘[Alak, 1-4] dedi.'' Muhammed bin en-Nu'man: "Bunun üzerine Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geri döndü" dedi.

 

ibn Şihab'ın, Urve bin ez-Zübeyr kanalıyla bildirdiğine göre Hz. Aişe şöyle demiştir: "Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ürperti içinde geri döndü. Hatice binti Huveylid'in yanına girerek: "Beni örtün! Beni örtün!'' buyurdu. Onu örttükten bir süre sonra ürpertisi gitti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hatice'ye olanları anlattı ve: "Bana bir şeyolacak diye korktum'' buyurdu. Hatice ise: "Hayır! Vallahi Yüce Allah seni hiçbir zaman utandıracak değildir. Zira sen doğru konuşur ve akrabalarını gözetirsin" karşılığını verdi ve: "Haydi kalk gidelim" dedi.

 

Sonrasında Hatice, Nebi'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem), amcası oğlu olan Varaka bin Nevfel'e götürdü. Varaka, Cahiliye döneminde Hıristiyan olmuştu. ibranice yazmayı bilir, incil'i ibranice okurdu. Yaşlı ve gözleri kör olmuş birisiydi. Hatice ona: "Ey amcaoğlu! Kardeşinin oğlunu bir dinle!" dedi. Varaka, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ne görüyorsun?" diye sorunca, Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüklerini ona anlattı. Bunun üzerine Varaka, ona: "Bu gördüğün Yüce Allah'ın, Musa'ya gönderdiği Namus'tur. Keşke genç olsaydım. Kavmin seni (Mekke'den) çıkaracağı zaman keşke hayatta olabilseydim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Beni çıkaracaklar mı ki?'' diye sorunca, Varaka: "Evet! Senin getireceğin şeyle gelen hiçbir kişi yoktur ki düşmanlığa uğramış olmasın! Şayet o güne ben de yetişebilirsem seni korur ve yardımcı olurum" dedi.

 

ibn Şihab der ki: Ebu Seleme bin Abdirrahman'ın bildirdiğine göre Cabir bin Abdillah, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu işitmiştir: "Bir ara yürürken semadan bir ses işittim. Başımı kaldırıp baktığımda Hira mağarasında bana gelen meleği gördüm. Bu melek gök ile yer arasını dolduran bir kürsüye kurulmuştu. Ondan çok korktum ve eve dönüp: "Beni örtün! Beni örtün!'' dedim. Sonrasında Yüce Allah bana: ‘‘Ey bürünüp sarınan! Kalk ve uyar. Rabbini yücelt. Giysilerini temiz tut. Kötü şeyleri terket’‘[Müddessir 1-5] ayetlerini indirdi.''

 

Ebu Seleme: "Ayetteki: ‘‘Ricz’‘ ifadesi ile putlar kastedilmektedir" demiştir. Buhari, Sahih'de Yahya bin Bukeyr kanalıyla rivayet etmiştir. Ancak rivayetinde Muhammed bin en-Nu'man'ın kavlini zikretmemiştir. Urve kanalıyla Hz. Aişe'den olan rivayetinin ilk kısmında ise: "Ma'mer'in, Zühri'den bildirdiğine göre" eklemesi yer almıştır. Son kısmında ise: "Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti, vahiy de kesintiye uğradı" ziyadesinde bulunmuştur. Sonra Ebu Seleme kanalıyla Cabir bin Abdillah'tan olan hadisi rivayet ederek sonunda: "Bu ayetlerin nazil olmasından sonra da vahiyde bir kesinti olmadı" demiştir.

 

Müslim, Abdulmelik bin Şuayb bin el-leys kanalıyla babasından, o da dedesinden rivayet etmiştir.

 

--- Müslim, Sahih (1/144).

 

 

 

Musa bin Ukbe der ki: "Yüce Allah, Muhammed'i (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kabe'nin inşasından sonra geçen on beşinci yılın başında peygamber olarak gönderdi."

 

--- İbn Hişam, es-Sire (1/209).

 

 

 

ibn Şihab der ki: Urve bin ez-Zübeyr'in bana bildirdiğine göre Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi Hz. Aişe: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) altmış üç yaşında iken vefat etti" demiştir.

 

--- Buhari, fadail (19) ve meğazi (85).

 

 

 

ibn Şihab der ki: "Said bin el-Müseyyeb bana aynısını bildirdi."

Bize bildirilene göre Resulullah' ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberlik hakkında ilk olarak gördüğü şey, Yüce Allah'ın kendisine uykusunda göstermiş olduğu rüya idi. Bu, kendisine ağır gelmişti. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu rüyasını eşi Hatice binti Huveylid bin Esed'e zikretti. Yüce Allah ta Hz. Hatice'yi onu yalanlamaktan masum kıldı ve ona kendisini tasdik etmesini ilham etti. Bu sebeple Hz. Hatice, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Müjdeler olsun. Yüce Allah senin hakkında hayırdan başka bir şey takdir etmez" dedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanından ayrıldı ve bir müddet sonra geri dönüp göğsünün açıldığını, onun yıkanıp temizlendiğini ve onun önceden olduğu gibi tekrar yerine konulduğunu gördüğünü söyledi. Hz. Hatice: "Müjdeler olsun. Vallahi bu hayırlı bir şeydir" dedi.

 

Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'nin en yüksek yerinde iken Cibril kendisine göründü ve Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) en güzel bir meclise oturttu. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni üzerinde yakutların ve incilerin bulunduğu bir yaygı üzerine oturttu" buyururdu. Sonra Cibril kendisini Allah'ın elçisi olmakla müjdeledi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumundan mutmain olunca, Cibril: "Oku!’‘ dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Nasıl okuyayım?" buyurunca, Cibril: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle öğretendir. O, insana bilmediğini öğretendir"[Alak 1-5] dedi. insanlar ilk olarak indirilen surenin Müddessir Suresi olduğunu söylüyordu. Doğrusunu da Allah bilir.

 

--- İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/13) ve Suyuti, Hasaisü'l-kübra (1/93).

 

 

 

ibn Şihab der ki: Hz. Hatice, Allah'a iman eden ve namaz farz kılınmadan önce, peygamberlikten önce Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tasdik eden ilk kişidir. Peygamberlikten sonra da Cibril'in, Allah katından getirdiğine iman eden ilk kişidir. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Allah katından geleni kabul edip evine dönerken yanından geçtiği her ağaç ve her kaya kendisine selam veriyordu. Bu şekilde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evine mutlu bir şekilde geri döndü. Çünkü çok büyük bir şey görmüştü. Hz: Hatice'nin yanına girdiği zaman:

 

"Hani rüyamda gördüğüm şeyi sana anlatmıştım ya, işte o Cibril'dir. O bana göründü. Rabbim onu bana gönderdi'' buyurdu. Sonra Yüce Allah'tan kendisine geleni ve Cibril'den işittiği şeyi bildirdi. Hz. Hatice: "Müjdeler olsun! Yüce Allah senin hakkında hayırdan başka bir şey takdir etmez. Yüce Allah katından sana geleni kabul et. Çünkü o haktır. Müjdeler olsun! Sen Allah'ın peygamberisin" dedi.

 

Sonra evinden çıktı ve Utbe bin Rabia bin Abdişems'in Ninova ahalisinden olan Addas adlı Hıristiyan kölesinin yanına geldi. Ona: "Ey Addas! Sana Allah adına soruyorum, Cibril hakkında bir bilgin var mı?" dedi. Addas: "Kuddus, Kuddus! Cibril'e ne oldu ki ahalisi putlara tapan bu topraklarda anılıyor?" karşılığını verdi. Hz. Hatice: "Onun hakkında bildiklerini bana anlat" deyince: "Cibril, Allah ile peygamberler arasında, Allah'ın eminidir. Cibril, Musa'nın ve isa'nın dostudur" karşılığını verdi.

 

Bunun üzerine Hz. Hatice, Addas'ın yanından geri dönüp Varaka bin Nevfel'in yanına geldi. Varaka ve Zeyd bin Amr bin Nufeyl putlara tapmayı sevmiyordu. Zeyd, Yüce Allah'ın kanı, putlara kesileni yemeyi ve Cahiliye dönemindeki zulümlerden haram kıldığı her şeyi haram kılmıştı. Bu sebeple kendisi ve Varaka bin Nevfel ilim öğrenmek üzere yola çıktılar. Şam'a geldiler ve orada Yahudiler onlara kendi dinlerine girmeyi teklif ettiler. Onlar bunu istemedi ve Hıristiyan rahiplere gittiler. Varaka orada Hıristiyan oldu. Ancak Zeyd Hıristiyan olmak istemedi. Rahiplerden bir kişi kendisine: "Sen bu zamanlarda yeryüzünde olmayan bir dini aramaktasın" deyince, Zeyd: "O din hangi dindir?" karşılığını verdi. Rahip: "Doğru olan din. Rahman'ın dostu İbrahim'in dini" deyince, Zeyd: "Onun dini ne idi?" dedi. Rahip: "O, hanif bir Müslümandı" diyerek kendisine İbrahim'in dinini vasfedince, Zeyd: "Ben, İbrahim'in dini üzereyim. Ben İbrahim'in inşa ettiği Kabe'ye doğru secde edeceğim" dedi ve Cahiliye döneminde Kabe'ye doğru secde etti. Zeyd doğru yol kendisine görününce:

 

"Üzerinde su ve ağır azap taşıyan yağmuru yaradana ben de teslim oldum" dedi.

Sonra Zeyd vefat etti ve söylendiği gibi kendisinden sonra Varaka iki yıl

yaşadı. Varaka bin Nevfel, Zeyd bin Amr bin Nufeyl için ağlarken şöyle demiştir:

"Ey İbn Amr! Ne iyi ettin ve doğruyu buldun Kendini kızgın ateşli fırından korumuş oldun. Çünkü sen benzeri olmayan Rabb'e inandın Dağların cinlerini de olduğu gibi bıraktın. Korkulu bir yere konakladığın zaman Sabah akşam Bismillah dersin Her mabedde namaz kıldığın zaman Bana merhamet eyle, düşmanlarımı muzaffer eyleme, dersin."

 

Sonra Hz. Hatice, Varaka'ya gelip Muhammed'in durumunu anlatınca, Cibril'i ve Yüce Allah katında Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdiğini zikredince, Varaka: "Ey kardeşim kızı! Bildiğim kadarıyla eşin Ehl-i Kitab'ın Tevrat'ta ve incil'de yazılı buldukları ve bekledikleri peygamberdir. Allah'a yemin olsun ki eğer kendisi ise ve ben hayatta iken davette bulunursa, ölene kadar Allah'ın peygamberine itaat eder, onu korur ve ona yardımcı olurum" dedi. Ancak (kısa bir müddet) sonra Varaka vefat etti.

 

--- İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/13, 14) ve Suyuti, Hasaisü'l-kübra (1/93).

 

 

 

ibn Lehia, Ebu'l-Esved kanalıyla Urve bin ez-Zübeyr'den bu rivayeti bu yönde zikrederek şu ziyadede bulunmuştur: "Cibril bir pınar açtı ve ondan abdest aldı. Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine bakmaktaydı. Cibril yüzünü ve kollarını dirseklere kadar yıkadı. Sonra başını meshetti ve ayaklarını topuklara kadar yıkadı. Sonra da edeb yerine su serpti. Sonra da Kabe'ye doğru iki secde yaptı. Bunun üzerine Muhammed (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril'den gördüğü gibi yaptı."

 

Ebu'l-Esved, Urve kanalıyla olan rivayetinde aynısını rivayet etmiş, ancak Varaka'nın şiirinden sadece iki mısra zikretmiştir. Zühri'nin zikrettiği gibi Hz. Hatice'nin Müslüman olmasını ve Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göğsünün yarılmasını zikretmemiştir. Muhtemelen bunu kendisine çocuk iken yapılmış olmasından dolayı anlatmıştır. Muhtemelen de göğsü bir daha yarılmıştır. Sonra da Mirac'a çıktığı zaman üçüncü defa yarılmıştır. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

 

ilim ehlinden bir şeyler öğrenen Abdulmelik bin Abdillah bin Ebi Süfyan bin el-Ala bin Cariye es-Sekafi der ki: Yüce Allah, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ikramda bulunmak isteyince yanından geçtiği her taş ve her ağaç kendisine selam vermeye başladı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sesi işitince arkasına, sağına, soluna bakıyor ve sadece ağaçlar ile etrafındaki taşları görüyordu. Bunlar kendisine: "Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resulü!" diyerek onu peygamberlik selamıyla selamlıyordu. (Tirmizi, menakib (5/593) ve Ahmed, Müsned (5/89).

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ibadet için her yıl bir ay Hira'ya çıkardı. Bu, Kureyşlilerin Cahiliye döneminde yaptıkları bir nevi itikaf idi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) miskinlerden yanına gelenlere yemek yedirirdi. Bir ayı Hira'da geçirdikten sonra ilk işi Kabe'ye gelip orayı tavaf etmek olur, sonra da evine dönerdi. Nihayet Allah'ın kendisine ikram arzuladığı ay girince ki bu Ramazan ayı idi; Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesiyle birlikte Hira'ya çıktı. Allah'ın kendine peygamberliği ikram ettiği ve kullarına merhamet ettiği gece, Cibril ona Allah'ın emrini getirmişti.

 

Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatmaya şöyle devam etti: "Cibril ben uyurken geldi ve: ‘‘Oku’‘ dedi. ‘‘Neyi okuyayım?’‘ dediğimde, beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Hatta bunun artık ölüm olduğunu sandım. Sonra bıraktı ve: ‘‘Oku!’‘ dedi. Ben yine: ‘‘Neyi okuyayım?’‘ karşılığını verdim. Bunun üzerine beni bir önceki gibi bir daha sıktı ve: ‘‘Oku’‘ dedi. Ben yine: ‘‘Neyi okuyayım?’‘ karşılığını verdim. Böyle söylemem onun bana yaptığını tekrar yapmasından sakınmak içindi. Sonra bana: ‘‘Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle öğretendir. O, insana bilmediğini öğretendir’‘[Alak 1-4] dedi.

 

Artık o beni bırakmış ve gitmişti. Ben de korku ile uyandım. Sanki kalbimde bir kitap yazılmış gibi bir hal olmuştu. Allah'ın yaratıkları arasında bana şairlerle mecnunlardan daha sevimsiz hiç bir şey yoktu. Öyle ki onlara bakmaya bile tahammül edemezdim. Bu sebeple (kendimi kastederek): ‘‘Bana en uzak şey, şair ya da mecnun olmaktır’‘ dedim. Sonra (yine kendi kendime): ‘‘Kureyş bu hadiseyi benim hakkımda asla anlatmaya muvaffak olamayacaktır. Yüksek bir dağa çıkıp oradan kendimi aşağı atarım ve böylece bu sıkıntıdan kurtulurum’‘ dedim.

 

Bunun üzerine yola çıktım, ben bunu yapmaya niyet etmiştim ki, birden gökten: ‘‘Ey Muhammed! Sen Allah'ın Resulü'sün, ben de Cibril'im’‘ diyen bir ses duydum. Başımı semaya kaldırdığımda Cibril'in bir insan suretinde ayaklarını semanın ufuklarında açmış vaziyette olduğunu gördüm. O: ‘‘Ey Muhammed! Sen Allah ResuZü'sün, ben de Cibril'im’‘ diyordu. Durup ona bakmaya başladım. Ne ileri, ne de geri gidebiliyordum. Semanın neresine baksam onu orada görüyordum. Ben hala orada o halde duruyorken Hatice de adamlarını beni aramaya göndermişti. Adamlar Mekke'nin en yüksek dağının tepesine kadar çıkmış (ve beni bulamayıp) geri dönmüşlerdi. Ben ise hala aynı yerim de duruyordum. Sonra Cibril beni bırakıp gidince, ben de ailemin yanına gitmek üzere oradan ayrıldım. Hatice'nin yanına gelip uyluğuna doğru yaslanarak oturdum. Bana: ‘‘Ey Ebu'l-Kasım! Neredeydin? Vallahi elçilerimi seni aramaya gönderdim; ta Mekke dağının tepesine kadar çıkıp geri geldiler’‘ dedi. Ona: ‘‘Bana en uzak şey, şair ya da mecnun olmaktır’‘ dediğimde: ‘‘Ey Ebu'l-Kasım! Böyle bir şeyden seni Allah'a sığındırırım. Doğru sözlü ve emin biri olmandan, güzel ahlakından ve akrabalarını gözetmenden dolayı Yüce Allah sana böyle bir şey yapmaz. Ey amcaoğlu! Görmüş veya işitmiş olabileceğin şey nedir?’‘ karşılığını verdi. Kendisine durumu anlattığımda: ‘‘Müjdeler olsun ey amcaoğlu! Adına yemin edilene yemin olsun ki bu ümmetin peygamberi olacağını ümid ediyorum’‘ dedi. Sonra kalkıp giysilerini giyindi ve Varaka bin Nevfel'e gitti. Varaka onun amcası oğluydu. Varaka daha önce Tevrat'ı ve İncil'i okuyup Hıristiyan biri olmuştu.''

 

Ravi der ki: Hz. Hatice, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) görmesi ve işitmesi konusunu Varaka'ya bildirdiğinde, Varaka: "Kuddus, Kuddus! Varaka'nın canı elinde olana yemin olsun ki ey Hatice! Eğer doğru söylüyorsan kendisi bu ümmetin peygamberidir. Ona gelmiş olan mutlaka Hz. Musa'ya da gelen Namus-u Ekber'dir ve o mutlaka bu ümmetin peygamberidir. Ona sebat etmesini söyle" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Hatice geri dönüp Varaka'nın kendisi için ne söylediğini haber verdi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) artık rahatlamıştı. Bu bir ay bitince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha önce yaptığı gibi yaptı. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kabe'de tavaf etmeye başladı ve bu sırada yine tavaf eden Varaka ile karşılaştı. Varaka kendisine:

 

"Yeğenim! Bana gördüğün ve işittiğin şeyi anlat" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumu kendisine anlattı. Bunun üzerine Varaka: "Canım elinde olana yemin olsun ki Musa'ya gelen Namus-u Ekber sana da gelecektir. Sen bu ümmetin peygamberi olacaksın. Ancak sana eziyet edilecek, yalanlanacak ve onlarla savaşacaksın. Eğer ben o günlere yetişecek olursam sana Allah bilir nasıl yardım edeceğim" dedi. Sonra da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başını eğerek onu başının ortasından öptü. Sonra Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) evine döndü. Varaka'nın kendisine demiş olduğundan dolayı Yüce Allah kendisine daha fazla sebat vermiş ve üzerindeki üzüntüler hafifletilmişti.

 

--- İbn Hişam, es-Sire (1/254-257).

 

 

 

ibn ishak der ki: Hz. Hatice, Varaka bin Nevfel bin Esed bin Abdiluzza bin Kusayy'a, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) durumunu anlatınca Varaka şöyle demiştir: "Ey Hatice! Eğer söylediğin doğru ise Peygamber Ahmed, aramızdan gönderilecektir Cibril, Mikail ile birlikte onun yanına gelecek Allah katından göğüsleri rahatlatan vahiyler inecek Kişi onunla tövbe edip te kazanan gibi kazançlı olur. Kibirli, azgın ve delalette olan kişi de onunla bedbaht olur. İki fırka vardır ki biri cennete gider Diğeri de cehennem ehlinin yanına gider. Vay halimize dedikleri zaman Başlarında ateşli kırbaçlar iner Allah her şeyden münezzehtir, rüzgarlar emriyle eser O dilediği günlerde dilediğini dilediği gibi eder. Bütün semaların üzerindedir Rahman'ın Arşı Takdiri asla değişmez kimse gelemez ona karşı." Varaka bin Nevfel bu konuda yine şöyle demişti:

 

"Eyadam! Asır gitti kader geldi ona kimse yetişmez Allah'ın takdir ettiği bir şey hiç mi hiç değişmez Hatice durumu ona bildirmem için beni çağırmakta idi Kendisinin gaib olandan da hiç mi hiç haberi yok idi. Durumu kendisine bildirmem için bana sormaya geldi Gördüğüm kadarıyla hal, insanlara biri gelecek gibi bir haldi.

 

O bana önceden işitmiş olduğum bir şeyi haber verdi Yıllar ve asırlar önce takdir edilen gerçeği haber verdi. Cibril gelip Ahmed'e haber vermekte Sen insanlara gönderildin demekte

Ümit ettiğin şeyi belki Rabbin gerçekleştirecek Sen bekle ve ümit et hayırları Onu bize gönder de biz de bir şeyler soralım Uyku ve seher vaktinde ne gördüğünü soralım. Bize geldiğinde şaşılacak şeyler söyledi Dedikleriyle tüylerimi diken gibi eyledi.

 

Ben Allah'ın Emin'ini gördüm o bana göründü O, en heybetli bir suretle geldi ve bana göründü. Etrafımdaki ağaçlar hep bana selam vermeye başladı İçimi ne olduğunu bilmediğimden bir korku kapladı. Kendi kendime dedim ki bunlar beni tasdik etmekte gönderildiğinde surun yanına ineceksin demekte Minnetsiz ve kedersiz davet ettiğinde Cihad görevine onları, seni imtihan edeceğim."

 

 

 

Zübeyr'in azatlısı İsmail bin Ebi Hakim bildiriyor: Hz. Hatice, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberliğini tespit etmek için: "Ey amcaoğlu! Arkadaşın yanına geldiği zaman beni haberdar edebilir misin?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Olur" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Hatice: "O zaman sana geldiğinde bana haber ver" dedi. (Bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Hatice'nin yanında iken Cibril geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görünce:

 

"Ey Hatice! İşte Cibril" buyurdu. Hz. Hatice: "Şimdi onu görüyor musun?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet'' buyurdu. Hz. Hatice: "O zaman kalk, sağ tarafıma otur" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Hatice'nin sağ tarafına oturdu. Hz. Hatice: "Şimdi onu görüyor musun?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine: "Evet'' buyurdu. Hz. Hatice: "O zaman kalk kucağıma otur" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Hatice'nin kucağına oturdu. Hz. Hatice: "Şimdi onu görüyor musun?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet'' buyurdu. Hz. Hatice başındaki örtüyü kaldırdı. Resulullah ta (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kucağında oturmakta idi. Hz. Hatice yine: "Şimdi onu görüyor musun?" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sefer: "Hayır'' karşılığını verdi. Bunun üzerine Hz. Hatice: "Bu şeytan değil! Bu kesinlikle melektir ey amcaoğlu! Sebat et, seni müjdelerim" dedi. Sonra Hz. Hatice O'na iman etti ve getirdiğinin hak olduğuna şahadet etti.

 

ibn ishak'ın bildirdiğine göre Abdullah bin el-Hasan bu hadisi anlatıp şöyle demiştir: Fatıma binti'l-Hüseyn'in bu hadisi Hz. Hatice'den naklederek anlattığını ve onun: "Hz. Hatice, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisi ile gömleği arasına sokunca Cibril gitti" dediğini işittim.

 

Hz. Hatice bu tespiti dini ve kendisini tasdik etmesi açısından ihtiyat olarak yapmıştı. Oysa Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibril'in kendisine dediğine itimat etmişti. Daha sonra zikrettiğimiz gibi ağaçların ve taşların kendisine selam vermesini ve ağacı çağırdığında ağacın kendisine icabet etmesini kendisine alamet olarak göstermişti. Bu da (ağacı çağırması ve ağacın kendisine icabet etmesi) kavmi kendisini yalanlayınca gerçekleşmişti ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları Cibril'e şikayet etmiş ve Cibril bunu Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönlünü hoş tutmak için yapmıştı. 

 

--- Ebu Nuaym, Delailü'n-nübüvve (172, 174) Bakın: İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/15).

 

 

 

Cabir bin Semure'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ben Mekke'de bulunan bir taş biliyorum. Bu taş ben peygamber olmadan önce bana selam verirdi. Ben o taşı şimdi de tanırım.''

 

Müslim, Sahih'de Ebu Bekr bin Ebi Şeybe kanalıyla Yahya bin Ebi Bekr'den rivayet etmiştir.

 

--- Müslim, fadail 2 (1782).

 

 

 

Cabir bin Semure'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Mekke'de bir taş vardı ve ben peygamber olmadan önce bu taş bana selam verirdi. Ben o taşı şimdi de görürsem tanırım.''

 

--- Tirmizi (5/592, 593).

 

 

 

Hz. Ali der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte Mekke'de idik.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke'nin bazı bölgelerini dolaşmaya başladı. Rastladığı her taş ve her dağ kendisine: "Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resulü!" diye selam veriyordu.

 

--- Tirmizi, menakib (3626)

 

 

 

Abbad der ki: Hz. Ali'nin şöyle dediğini işittim: "Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte vadiye girdiğimizi bir görseydin. Rastladığı her taş ve her ağaç kendisine: ‘‘Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resulü!’‘ diye selam veriyordu. Ben de bunu işitiyordum."

 

--- İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (3/16).

 

 

 

Enes bin Malik der ki: Mekke ahalisi, Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kana boyamışken Cibril kendisine geldi ve: "Neyin var?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Şunlar beni kana boyadı ve şöyle şöyle yaptı" buyurdu. Cibril: "Sana bir mucize göstermemi ister misin?" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Evet (isterim)" karşılığını verdi. Cibril: "Şu ağacı yanına çağır" deyince, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağacı yanına çağırdı ve ağaç yürüyerek Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önüne kadar geldi. Cibril: "Ona yerine dönmesini söyle" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Yerine dön" buyurdu. Bunun üzerine ağaç yerine döndü ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bu benim için yeterlidir'' buyurdu.

 

--- Heysemi, Mecma'u'z-zevaid (9/10).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Kur'an'dan İlk İndirilen Sure