DELAİLU NÜBÜVVE |
NEBİ'İN (S.A.V.) NÜBÜVVET ÖNCESİ VE GÜNAH'TAN KORUNMASI |
Yüce Allah'ın, Resulünü,
Peygamber Olarak Gönderene Kadar Peygamberliğinin Öneminden Dolayı Gençliğinde
Cahiliye Pisliklerinden Koruması
ibn ishak der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) peygamberliğinin öneminden dolayı cahiliye
pisliklerinden Yüce Allah'ın koruması altında gelişip büyüdü. Kendisi kavminin
dini üzere idi. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nübüvvetten önce de
mürüvvet itibariyle kavminin en üstünü ve güzel ahlaklısı, soy itibariyle en
şereflisi, komşuluk hakkına en ziyade riayet edeni, sadakatte en üstünü, en
doğru konuşanı, emniyet ve güvenilirlikte en önde geleni, insanlara kötülük ve
eziyet etmekten en uzak duranı idi. Öyle ki Yüce Allah'ın bütün iyi hasletleri
onda topladığı için kavmi kendisine: "el-Emin" ismini vermişti.
Ravi der ki: ishak bin
Yesar kanalıyla bana bildirilene göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
küçüklüğünde ve Cahiliye döneminde Yüce Allah'ın kendisini nasıl koruyup
muhafaza ettiğini anlatırken şöyle buyurmuştur: "Bir defasında kendimi
yaşıtım olan Kureyşli çocuklar arasında bulmuştum. Bazı çocukların oyuncak
olarak kullandıkları taşları taşıyorduk. Hepimiz eteklerimizi omzumuzun üzerine
koyarak taş taşıyorduk. (Ansızın görmediğim biri) bana acı verici bir yumruk
attı ve bana: ‘‘Peştamalini bağla!’‘ dedi.''
Amr bin Dinar der ki:
Cabir bin Abdillah'ın şöyle anlattığını işittim: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bizimle birlikte Kabe'nin tamiri için taş taşımaktaydı.
Üzerinde de bir peştamal vardı. Amcası Abbas: "Yeğenim! Peştamalini
kaldırıp omuzuna taşın altına koysan" deyince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) peştamalini kaldırıp taşın altına koydu. Fakat (böyle
yapmasının ardından) hemen bayılarak düştü, artık o günden sonra bir daha bu
halde görülmedi.
Her iki kanalın lafzı
aynıdır. Buhari, Sahih'de Matar bin Fadl kanalıyla Ravh bin Ubade'den ve Müslim
ise Züheyr bin Harb kanalıyla Ravh bin Ubade'den rivayet etmiştir.
--- Buhari, salat (8/8)
ve Müslim, hayd (19/3).
Cabir bin Abdillah der
ki: "Kabe'nin tamiri yapılırken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ve Abbas taş taşımaktaydı. Abbas, Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "izarını (peştamalini) kaldırıp omuzuna taşın altına koy"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) izarını kaldırıp taşın altına
koyunca derhal yere düştü ve gözleri semaya dikildi. Sonra kalkarak:
"İzarım(ı ver) buyurdu ve onu üzerine bağladı.
Müslim, Sahih'de Muhammed
bin Rafi' ve ishak bin Mansur kanalıyla ve Buhari ise Mahmud kanalıyla
Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
--- Müslim, hayd
(77/268).
ibn Abbas, babasından
bildiriyor: "Kureyşliler Kabe'yi tamir ederken Abbas taş taşımakta idi.
Kureyşliler erkek olarak ikişer taş taşırken kadınlar harç taşıyordu."
Abbas şöyle devam etti:
"Ben ve kardeşimin oğlu birlikte omuzlarımızda taş taşıyorduk. Taşların
altına izarımızı koyuyorduk ve insanların arasına geldiğimizde izarımızla
örtünüyorduk. Bir defasında ben yürürken Muhammed önümde yüzüstü yere yığıldı.
Kendisine yardım etmek için geldiğimde baktım ki semaya bakıyor. Kendisine:
‘‘Neyin var?’‘ dediğimde, kalkıp izarını aldı ve: ‘‘Çıplak olarak yürümekten
nehyedildim’‘ buyurdu. insanların onun için deli demesinden korktuğum için bu
olayı onlardan gizledim."
Hasan bin Muhammed bin
Ali bin Ebi Talib'in, babasından bildirdiğine göre dedesi Ali bin Ebi Talib
şöyle demiştir: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu
işittim: ''Ben Cahiliye devrinde herkesin yaptığı bir işi yapmayı iki kere
denediysem de, her ikisinde de Yüce Allah beni bundan alıkoydu. Bir gece Mekke
gençlerinden birine: ‘‘Şu koyunlarıma baksan ben de Mekke'ye gidip gençlerin
katıldığı geceye katılsam’‘ dedim. O da: ‘‘Tamam’‘ dedi. Mekke evlerinden ilk
evin yanına geldiğim zaman, deflerin ve düdüklerin seslerini duydum. ‘‘Bu
nedir?’‘ dediğimde: ‘‘Filan erkek, filanca kadınla evleniyor’‘ dediler. Hemen
oturup onlara bakmaya başladım. Derken Allah kulaklarımı tıkadı (ve orada uyuya
kaldım). Vallahi beni ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi. Bunun üzerine
dönüp, arkadaşımın yanına geldim. Bana: ‘‘Ne yaptın?’‘ diye sorunca: ‘‘Hiç bir
şey yapmadım’‘ dedim. Sonra da başımdan geçenleri kendisine anlattım.
Başka bir gece, yine
(ona): ‘‘Şu koyunlarıma baksan ben de Mekke'ye gidip gençlerin katıldığı geceye
katılsam’‘ dedim. O da bunu kabul etti. Mekke'ye geldiğimde, geçen gece
duyduğum seslerin aynısını yine duydum ve sorduğumda: ‘‘Filan erkek, filanca
kadınla evleniyor’‘ dediler. Oraya oturup bakmaya başladım. Yine, Allah
kulaklarımı tıkadı (ve orada uyuya kaldım). Vallahi beni ancak güneşin
sıcaklığı uyandırabildi. Bunun üzerine dönüp, arkadaşımın yanına geldim. Bana:
‘‘Ne yaptın?’‘ diye sorunca: ‘‘Hiç bir şey yapmadım’‘ dedim. Sonra da başımdan
geçenleri kendisine anlattım. Vallahi Yüce Allah bana peygamberliği ihsan edene
kadar bir daha öyle bir şeye yeltenmedim.''
--- Ebu Nuaym,
Delailü'n-nübüvve (s. 143). Bakın: İbn Kesir el-Bidaye ve'n-nihaye (2/287) ve
Suyuti, Hasaisü'l-kübra (1/89).
Zeyd bin Harise der ki:
Kendisine: "isaf" veya: "Naile" denilen bakırdan bir put
vardı. Müşrikler tavaf ederken ona ellerini sürerlerdi. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) tavaf ederken ben de kendisiyle birlikte tavaf ettim. O putun
yanından geçerken ona ellerimi sürdüm. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ona dokunma'' buyurdu. Tavaf etmeye devam ettim ve
(kendi kendime): "Ona bir daha dokunayım da bakalım ne olacak" dedim.
Ona bir daha el sürdüğümde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bundan nehyolunmadın mı?" buyurdu.
Ravi der ki: Bir başkası
bunu isnadıyla Muhammed bin Amr'dan rivayet ederek şu ziyadede bulunmuştur:
Zeyd: "Ona ikramda bulunup kendisine Kitap indirene yemin olsun ki Yüce
Allah kendisine ikramda bulunup kendisine indirdiğini indirinceye kadar hiçbir
puta dokunmadı" dedi.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-nihaye (2/287) ve Suyuti, Hasaisü'l-kübra (1/89).
Bize bildirilene göre
rahip Bahira kıssasında, Bahira, Kureyşliler gibi Lat ve Uzza adına yemin
edince (ve kendisine onlar adına sorunca), Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bana Lat ve Uzza adına bir şey sorma. Vallahi ben o ikisi kadar
hiçbir şeyden nefret etmem!'' buyurmuştur.
Cabir bin Abdillah der ki:
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha önceleri müşriklerle birlikte
onların ibadet yerlerine giderdi. (Bir gün) arkasında iki meleğin sesini
işitti. Biri diğerine: "Haydi gidelim de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) arkasında duralım" derken, diğeri: "Az önce putları
istilam etmiş iken nasıl arkasından duralım?" diyordu. Bundan sonra da
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) müşriklerin ibadet yerlerinde
bulunmaz oldu.
Ebu'l-Kasım der ki:
Cabir'in: "Az önce putları istilam etmiş iken (nasıl arkasından
duralım)" şeklindeki rivayeti: "Az önce putları istilam edenlerle
birlikte iken (nasıl arkasında duralım)" manasındadır. Bu da kendisine
vahiy inmeden önce idi.
Hz. Aişe der ki: Kureyş
ile Kureyşlilerle aynı dini paylaşanlar Müzdelife'de vakfe yaparlar ve
"Ahmesıler" olarak isimlendirilirlerdi. Onlar: "Biz Kabe'nin
sakinleriyiz!" derdi. Diğer Araplar ise Arafat'ta vakfeye dururlardı. Yüce
Allah: "Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin"[Bakara
199] ayetini indirince Kureyşliler de herkes ile birlikte Arafat'ta vakfeye
durdular.
Buhari ve Müslim,
Sahih'lerinde Hişam kanalıyla rivayet etmişlerdir.
--- Buhari, Tefsir
(65/35) ve Müslim, hac (25/21).
Nafi' bin Cübeyr bin
Mut'im'in bildirdiğine göre babası Cübeyr şöyle demiştir: Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kavminin gelenekleri üzere olduğu halde devesi
üzerinde diğer insanlarla birlikte Arafat'ta vakfe yaptığını ve yanındakilerle
birlikte oradan ayrıldığını gördüm. Bu şekilde Yüce Allah onu (nübüvvet öncesinden
bile) doğru olana yönlendirmiştir.
Burada: "Kavminin
gelenekleri üzere olduğu halde" ifadesi: "Haclarında, nikahlarında ve
alışverişlerinde şirk olmaksızın Hz. İbrahim ile ismail'in geriye bı
raktıkları" manasındadır. Çünkü Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
asla Allah'a şirk koşmamıştır.
Lat ve Uzza hakkında
zikrettiğimiz bir rivayet te bunun delilidir,
Abdurrahman bin Avf'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Amcalarım ile birlikte Hilfu'l-mutayyebin'de (Cahiliye döneminde
Abdumenaf oğullarının, Abdüddar oğullarına karşı bazı Kureyş kabileleriyle
yaptıkları ittifakta) bulundum. Kırmızı develerimin olması karşılığında bile o
anlaşmada bulunmamış olmayı istemezdim.''
Bişr bin Mufaddal bunu Abdurrahman
kanalıyla bu şekilde rivayet etmiştir.
--- Ahmed, Müsned
(1/190, 193).
Ebu Hureyre' nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Hilfü'l-mutayyebin dışında Kureyş'in hiçbir anlaşmasında bulunmadım. Kırmızı
develerimin olması karşılığında bile o anlaşmada bulunmamış olmayı
istemezdim.''
Mutayyebler (ellerini
güzel kokuya batırarak ittifak edenler), Haşim, Umeyye, Zühri ve Mahzum'dur.
Bu açıklama, bu şekilde
müdrec olarak yapılmıştır. Bu açıklamayı yapanın kim olduğunu bilmiyorum. Bir
siyer alimi burada Hilfü'l-fudul'un kastedildiğini ve Allah Resulü'nün
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hilfü'l-mutayyebin'e yetişmediğini
söylemektedir.
ibn ishak'ın
bildirdiğine göre bu ikinci ahitleşme, yardımlaşma ve mazlumun hakkını zalimden
almak içindi. Bu ahitleşmede Haşim oğulları, Muttalib oğulları, Esed oğulları,
Zühre oğulları ve Teym oğulları bulunmuştur. Sünen kitabında bunu açıklanmış
bir şekilde zikrettik.
--- Beyhaki,
es-Sünenü'l-Kübra (6/366, 367).
Abbas bin Abdilmuttalib
der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü!
Senin peygamberliğini ispatlayan bir emare, dinine girmeme sebep oldu. Sen daha
beşikteyken Ay'a parmağınla işaret ederek anlaşılmaz şeyler söylüyordun. Ay da
kendisine gösterdiğin tarafa meylediyordu" dediğimde, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben Ay ile konuşuyordum. O da benimle
konuşuyordu ve ağlamamam için beni avutuyordu. Arş'ın altında secde ederken
onun sesini işitiyordum" buyurdu.
İbrahim el-Halebı bunu
rivayette tek kalmıştır ve kendisi meçhul birisidir.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-Nihaye (2/266) ve Suyuti, Hasaisü'l-kübra (1/53).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Kabe'nin
İnşası ve Bu Esnada Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zuhur Eden
Mucizeler