DELAİLU NÜBÜVVE |
NEBİ'İN (S.A.V.) NÜBÜVVET ÖNCESİ VE GÜNAH'TAN KORUNMASI |
Kabe'nin İnşası ve Bu Esnada Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Zuhur Eden Mucizeler
Yüce Allah:
"Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke'de, alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan
Kabe'dir"[AI-i İmran 96] buyurmaktadır.
Ebu Zer der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Ey Allah'ın Resulü! ilk yapılan mescid hangisidir?" diye sorduğumda, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mescid-i
Haram'dır" buyurdu. Sonra hangisidir?" dediğimde: "Mescid-i Aksa'dır'' buyurdu.
"ikisi arasında kaç yıl vardır?" dediğimde: ''Kırk yıl vardır. Namaz
vakti nerede gelirse orada namaz kıl, orası da mesciddir''
buyurdu.
Müslim, Sahih'de Ebu Kureyb
ve başkası kanalıyla ve Buhari ise başka bir kanalla A'meş'ten rivayet etmiştir.
--- Buhari,
enbiya 10 (6/407) ve Müslim, mesacid 1/370).
Abdullah bin Amr der ki: Kabe yeryüzünden iki bin yıl önce vardı.
"Yer uzatılıp dümdüz edildiği zaman"[İnşikak
3] ayetinde ifade edilen budur. Yeryüzü Kabe'nin altından başlamak üzere
yayılıp uzatılmıştır.
Mansur da bunu Mücahid'den rivayet ederek mutabaat
etmiştir.
--- Hakim, Müstedrek (2/518).
Abdullah bin Amr bin el-As der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu: "Allah, Adem ve Havva'ya Cibril'i gönderip: ‘‘Benim için
bir ev yapın’‘ buyurdu. Cibril onlara evin nereye yapacağım çizerek işaret
edince Adem kazmaya, Havva da toprağı taşımaya başladı. Suya yetişince
altından: ‘‘ Yeter ey Adem!’‘ diye seslenildi. Adem evi yapınca Allah ona evi
tavaf etmesini emretti ve kendisine: ‘‘Sen insanların ilkisin, bu da ilk
evdir’‘ denildi. Sonra nesiller geçti ve Nuh evi ziyaret etti. Sonra nesiller
geçti ve İbrahim onu temellerinden bir daha inşa etti."
ibn Lehia bunu bu şekilde merfu olarak rivayette tek kalmıştır.
--- İbn
Kesir, el-Bidaye ve'n-nihaye (2/299).
ibn Ebi Lebid,
Muhammed bin Ka'b el-Kurazi
veya başkası kanalıyla bildirerek şöyle demiştir: Hz. Adem hac yapınca melekler
kendisini karşılayıp: "Allah hacını kabul etsin ey Adem! Biz senden iki
bin yıl önce burada hac yapmıştık" dediler.
--- İbn
Kesir el-Bidaye ve'n-nihaye (2/299).
Urve bin ez-Zübeyr der ki:
"Hiçbir peygamber yoktur ki mutlaka Beyt'i hac
etmiştir. Ancak Hud ve Salih Peygamber hac
etmemiştir.
(Hz. Nuh'un kavmi helak
olunca) yeryüzünün uğradığı akıbete Kabe'de uğramıştı. (Tufandan sonra)
Kabe'nin yeri kırmızı bir tepe şeklindeydi. Allah, Hz. Hud'u,
(Ad) kavmine peygamber olarak gönderdiğinde, Hz. Hud,
kavmiyle olan meşguliyetinden dolayı hac etmeden vefat etti. Sonra Allah,
Hz. Salih'i, (Semud) kavmine gönderdi. Hz. Salih'te kavmiyle meşgul
olduğundan hac etmeden vefat etti. Sonra Allah, Kabe'nin yerini Hz. İbrahim'e
gösterdi ve Hz. İbrahim hac etti. Sonra Hz. İbrahim'den sonra gelen bütün
peygamberler Kabe'yi ziyaret edip hac ettiler.''
Kesir bin Kesir bin el-Muttalib bin Ebi Veda'a ve Eyyub es-Sahtiyanı derler ki:
Biz Said
bin Cübeyr'in yanında otururken: "Ey gençler!
Bana istediğinizi sorunuz çünkü aranızdan ayrılmam yakındır" deyince,
insanlar ona birçok şey sordular. Bir adam: "Allah seni ıslah etsin. Sence
Makam bizim dediğimiz gibi mi?" diye sorunca, ibn
Cübeyr: "Sen Makam hakkında ne diyorsun
ki?" karşılığını verdi. Adam: "Biz: ‘‘Hz. İbrahim, Mekke'ye gelince,
Hz. ismail'in hanımı ona inmesini teklif etti. Hz.
İbrahim kabul etmeyince, Hz. ismail'in hanımı
kendisine bu taşı getirdi’‘ derdik" karşılığını verdi.
Bunun üzerine ibn Cubeyr: "Mesele dediğin gibi
değildir" diyerek, ibn Abbas'tan naklen şöyle
devam etti: "Kadınlar arasında uzun eteği ilk kullanan kişi Hz. ismail'in annesidir. Hz. ismail'in
annesi kemer kuşanarak Sara'nın kendi izini bulmasını engellemek istemiştir.
Sonra İbrahim onu ve oğlu Hz. ismail'i emzikli iken
getirip Kabe'nin daha sonra inşa edildiği yerin yanına koydu. O gün Mekke'de
kimse yoktu ve orada su da bulunmuyordu. İbrahim her ikisini oraya koydu ve
içinde hurma olan bir torbayı ve su bulunan bir kabı yanlarına bıraktı. Sonra
Hz. İbrahim oradan ayrıldı. ismail'in annesi onun
peşine düştü ve: ‘‘Ey İbrahim! Hiçbir insanın ve eşyanın bulunmadığı bu vadide
bizi bırakıp nereye gidiyorsun?’‘ dedi. Bu sözünü üç defa tekrar etmesine
rağmen Hz. İbrahim ona hiç bakmıyordu. Hacer: ‘‘Bunu
sana Allah mı emretti?’‘ deyince, Hz. İbrahim: ‘‘Evet’‘ cevabını verdi. Bunun
üzerine Hacer: ‘‘Öyleyse O bizi helak etmez’‘ deyip
geri döndü. Hz. İbrahim onların göremeyecekleri bir yere varınca yüzünü Kabe'ye
doğru çevirerek elini kaldırıp: ‘‘Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz
kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye
yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri
için onları ürünlerle rızıklandır’‘[İbrahim 37] diye
dua etti. ismail'in annesi çocuğunu emziriyor,
kırbadaki sudan da içiyordu. Kırbadaki su bitip kadın ve çocuk susayıp
acıkınca, kadın susuzluktan tepinmekte olan çocuğa bakıp, bir şey yapmadan
başucunda durmayı istemediğinden gidip en yakınında olan Safa tepesine çıktı.
Sonra vadiye dönüp kimseyi görebilir miyim diye baktı, ama kimseyi göremedi.
Safa'dan inip vadiye ulaştığında elbisesinin bir kenarını kaldırdı. Sonra
bitkin insanların koşması gibi koştu ve vadiyi geçerek Merve'ye gelip orada
durdu. Sonra kimseyi görebilir miyim diye baktı, ama kimseyi göremedi. Safa ile
Merve arasında böylece yedi defa gidip geldi. Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): ‘‘Bu sebeple insanlar Safa ile
Merve arasında sa'y ederler’‘ buyurmuştur. Kadın
Merve'ye çıkınca bir ses duydu ve kendini kastederek: "Sessiz ol!"
dedi. Sonra dinleyince aynı sesi bir daha duydu ve:
"Eğer yardım
edeceksen sesini duyurdun" dedi ve baktığında Zemzemin bulunduğu yerde bir
meleğin olduğunu gördü. Melek topuğuyla (veya kanadıyla) toprağı eşeleyip suyu
çıkardı. Bunun üzerine kadın eliyle havuz yapıp suyun dağılmasını engellemeye
çalışarak kırbasını su dolduruyor ve avuçladığı kadar yerden fışkırıyordu.
Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
‘‘Allah İsmail'in annesine merhamet etsin.
Eğer zemzemi kendi
haline (akmaya) bıraksaydı yahut avuçlamasaydı, Zemzem şimdi ırmak haline
gelirdi’‘ buyurmuştur. Hacer zemzemden içti ve
çocuğunu emzirdi. Melek ona: ‘‘Yok oluruz diye korkma! Şurada Allah'ın bir evi
(Beyt) vardır. işte bu çocukla babası onu inşa
edecekler. Allah, o işin ehlini asla zayi etmeyecektir’‘ dedi. O zamanlar Beyt, yerden küçük bir tepe gibi yüksekte idi. Sağından
solundan seller gelip akardı. Hacer böyle yaşıyorken
nihayet Cürhümlülerden bir grup ya da bir aile Keda yolundan (Mekke'ye) geldiler. Mekke'nin alt kısmında
konakladılar. Havada bir kuşun bir yer üzerinde uçtuğunu görünce: ‘‘Mutlaka
buralarda su vardır, oysa daha önce burada su yoktu’‘ dediler ve oraya doğru
bir ya da iki kişi gönderdiler. Onlar gidip su olduğunu görünce geri dönüp onlara
bildirdiler. Hep birden suyun yanına geldiklerinde ismail'in
annesiyle karşılaştılar ve: ‘‘Senin yanında konaklamamıza izin verir misin?’‘
diye bir teklifte bulundular. Hacer: ‘‘Evet,
konaklayabilirsiniz, ama suda mülkiyet hakkınız yoktur’‘ karşılığını verince
onlar: ‘‘Tamam’‘ dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ‘‘İsmail'in annesi buna sevinmişti, çünkü o
insanlarla ünsiyet kurmayı severdi’‘ buyurdu. Nihayet orada konaklayıp
ailelerine haber saldılar; onlar da gelip orada konakladılar ve orasını
kendilerine vatan edindiler. Hz. ismail büyüyüp, Cürhümlülerden Arapça'yı
öğrenince, ondan hoşlandılar ve kendilerinden olan bir kızla onu evlendirdiler.
Daha sonra ismail'in annesi öldü.
Ma'mer der ki: Bana bildirilene göre Ömer bin el-Hattab, Kureyşlilere: "Bu
evin sizden önceki sahipleri onu küçümsüyor ve saygısızlık yapıyordu. Bu
sebeple Allah onları helak etti. Onlardan sonra onu Cürhümlüler
velisi oldu. Onlar da onu küçümseyip ona saygısızlık yapınca, Allah onları da
helak etti. Onu küçümsemeyin ve saygınlığını koruyun" demiştir.
Nihayet Hz. İbrahim
geride bıraktıklarını görmeye geldi. Hz. ismail'i
bulamayınca hanımına nerede olduğunu sordu. Hanımı: ‘‘Rızkımızı temin etmek
için gitti’‘ cevabını verince, ona burada nasıl yaşadıklarını ve neler
yaptıklarını sordu. Kadın: ‘‘Durumumuz kötü, şiddetli darlık ve sıkıntı içinde
yaşıyoruz’‘ diyerek şikayette bulununca, Hz. İbrahim: ‘‘Kocan geldiği zaman
benden ona selam ilet ve kapısının eşiğini değiştirmesini de söyle!’‘ deyip
oradan ayrıldı. ismail dönünce, bir şeyler hissetti
ve: ‘‘Buraya kimse geldi mi?’‘ diye sordu. Hanımı: ‘‘Evet, yaşlı bir adam
geldi, seni sordu ve nasıl yaşadığımızı ve nasıl geçindiğimizi sordu. Ona
sıkıntıda olduğumuzu söyledim’‘ cevabını verince, Hz. ismail:
‘‘Peki sana bir tavsiyede bulundu mu?’‘ diye sordu. Hanımı: ‘‘Evet, sana selam
söylememi ve kapının eşiğini değiştirmeni söyledi’‘ cevabını verince, Hz. ismail: ‘‘O, benim babamdır. Bana seni boşamamı
emretmiştir. Haydi, ailene dön’‘ dedi ve onu boşayıp aynı kabileden başka bir
kadınla evlendi.
Hz. ibrahim
onlara uzun bir süre sonra tekrar geldi; fakat yine ismail'i
bulamadı ve hanımına nerede olduğunu sordu. Hanımı: ‘‘Rızkımızı temin etmek
için gitti’‘ cevabını verince, Hz. İbrahim: ‘‘Geçiminiz nasıl gidiyor?’‘ diye
sordu. Hanımı: ‘‘Allah'a şükür iyi gidiyor. Hiçbir sıkıntımız yoktur, gayet
rahatız’‘ cevabını verince, Hz. İbrahim: ‘‘Yemeğiniz nedir?’‘ diye sordu.
Kadın: ‘‘Et’‘ cevabını verince, Hz. ibrahim:
‘‘içeceğiniz nedir?’‘ diye sordu. Kadın: ‘‘Su’‘ cevabını verince, Hz. ibrahim: ‘‘Allahım! Onların
etlerine ve sularına bereket ver!’‘ diye dua etti.
Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"O zamanlarda hububat yoktu. Eğer hububat olsaydı İbrahim onun da artması
için dua ederdi'' buyurmuştur.
Hz. İbrahim'in duası
bereketiyle et ile su, Mekke'den başka bir yerde oradaki kadar hiç kimsenin
sıhhatine o denli yaramazdı. Hz. İbrahim, Hz. ismail'in
hanımına: ‘‘Kocan geldiği zaman, benden ona selam ilet ve kapısının eşiğini
sağlam tutmasını söylediğimi bildir’‘ dedi.
Hz. ismail
gelince: ‘‘Yanınıza gelen oldu mu?’‘ diye sordu. Hanımı: ‘‘Evet, yaşlı bir adam
geldi. Güzel yüzlü idi, seni sordu. Ben de senin nerede olduğunu bildirdim.
Yaşantımızın nasıl olduğunu sordu, ben de gayet iyi yaşadığımızı söyledim’‘
karşılığını verince, Hz. ismail: ‘‘Peki sana herhangi
bir tavsiyede bulundu mu?’‘ diye sordu. Hanımı: ‘‘Evet, sana selam söylememi,
bir de kapının eşiğini sağlam tutmanı tavsiye etti’‘ cevabını verince, Hz. ismail: ‘‘O, benim babamdır. Eşik te
sensin ve seni değiştirmememi emretmiş’‘ dedi.
Hz. İbrahim onlardan bir
müddet daha ayrı yaşadıktan sonra tekrar döndü -Ma'mer
der ki: Bir adamın: "Hz. İbrahim, onların yanına geldiğinde Burak'la
geliyordu" dediğini duydum- ve Hz. ismail'in
zemzeme yakın bir yerde büyük ağacın altında kendisine ait bir oku sivriltmekte
olduğunu gördü. Hz. ismail babasını görünce kalkıp
çocuğun babaya ve babanın da çocuğa davrandığı gibi sarılıp musafaha
ettiler. -Başka bir kişinin de: "Hz. ibrahim ve
Hz. ismail buluştukları zaman o kadar ağladılar ki,
kuşlar da onların ağlamasına katıldılar" dediğini işittim- Sonra Hz.
İbrahim: ‘‘Ey ismail! Allah bana bir şeyemretti’‘ deyince, Hz. ismail:
‘‘O halde Allah'ın emrini yerine getir!’‘ karşılığını verdi. Hz. İbrahim: ‘‘Sen
de bana yardım eder misin?’‘ diye sorunca, Hz. ismail:
‘‘Tabi, ederim’‘ karşılığını verdi. Hz. İbrahim: ‘‘Allah bana burada bir Beyt yapmamı emretti’‘ deyip etrafındaki yüksekçe bir yeri
gösterdi. işte böylece Hz. İbrahim, Kabe'nin temellerini yükseltti. Hz. ismail ona taş taşıyor, Hz. İbrahim de binayı yapıyordu.
Bina yükselince bu taşı (Hacer-i Esved'i)
getirip bulunduğu yere koydu. Sonra üzerine çıkıp binayı tamamlamaya başladı. O
binayı inşa ediyor, Hz. İsmail ise taş taşıyor ve ikisi de: ‘‘Rabbimiz!
Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir, hem bilirsin’‘[Bakara
127] diyorlardı. ikisi de binayı inşa ederken binanın etrafında dolaşıyor ve:
‘‘Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen hem işitir, hem
bilirsin’‘ diyorlardı.
Buhari, Sahih'de Abdullah bin Muhammed
kanalıyla Abdurrezzak'tan rivayet etmiştir.
--- Buhari,
enbiya (9).
Abdullah bin Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: "Rükün ve Makamı cennet yakutlarındandır. Eğer ona
Ademoğlunun kirlerinden bir şey dokunmasaydı ışıkları doğu ile batı arasını aydınlatırdI. Onlara dokunan sakat ve hastalar mutlaka şifa
bulurdu."
--- Tirmizi
(7/49), Ahmed, Müsned
(2/213, 214) ve Hakim, Müstedrek (1/456).
ismail bin Abdirrahman es-Süddi der ki: Hz. Adem cennetten, bir elinde taş, diğerinde
yaprakla çıktı. Yaprağı Hindistan'a attı. Orada gördüğünüz güzel kokuların
sebebi budur. Taş ise ışık saçan beyaz bir yakuttu. ibrahim,
Kabe'yi inşa edip Hacer-i Esved'in
bulunduğu yere gelince, ismail'e: "Buraya koymam
için bana bir taş getir" dedi. ismail dağdan
bulduğu bir taşla gelince babası: "Bundan başkasını getir" deyip,
getirdiği taşları defalarca kabul etmeyerek geri çevirdi. Yine bir defasında
başka taş bulmak için gidince, Cibril, Hindistan'dan Adem'in cennetten çıkarmış
olduğu taşı getirdi ve yerine koydu. İsmail geri gelince: "Bu taşı sana
kim getirdi?" diye sordu. Bunun üzerine İbrahim: "Senden daha dinç
olan biri getirdi" karşılığını verdi.
--- Beyhaki
bunu rivayette tek kalmıştır.
Said bin Cübeyr bildiriyor: ibn Abbas: "İnsanları hacca çağır"[Hac 27]
buyruğunu açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah, Hz. İbrahim'e insanları
hacca çağırmasını emredince, İbrahim: ‘‘Ey insanlar! Rabbiniz bir evedindi ve onu haccetmenizi emretti’‘ diye seslendi. Bunun
üzerine bu çağrıyı duyan her taş, her ağaç, her ot, her toprak ve her bir şey:
‘‘Lebbeyk Allahumme Lebbeyk!’‘ dedi."
ibn Huseym der ki: Ebu't-Tufayl'a: "Ey Halid! Bana, Kabe'nin Kureyşliler
tarafından inşa edilmeden önceki halini anlat" dediğimde şöyle dedi:
"Kabe, Cahiliye döneminde harçsız bir şekilde taşların üst üste
konulmasıyla yapılmıştı. Yüksekliği bir oğlağın üzerinden geçebileceği
yükseklikte idi. Örtüsü üzerine konulup sarkıtılıyordu. Daha sonraları Rumlara
ait bir gemi gelmiş ve (Cidde'ye yakın) Şuaybe
denilen yerde parçalanmıştı. Kureyşliler bunu duyunca
gittiler ve geminin kerestesini aldılar. Yanında Romalı marangozu da aldılar.
Mekke'ye geldiklerinde: ‘‘(Bununla) Rabbimizin evini inşa etsek’‘ dediler.
Bunun için toplandılar ve Ecyad'dan taş taşımaya
başladılar. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) taş taşırken hırkası açıldı ve
kendisine: ‘‘Ey Muhammed! Avret yerin’‘ diye nida edildi. işte o zaman
kendisine ilk olarak (gaibden) nida edilmişti. Ne
ondan önce, ne de daha sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
avret yeri görülmedi."
Halid bin Ar'are der ki: Adamın biri
Kabe hakkında Hz. Ali'ye: "Bana Kabe'den bahseder misin? Kabe yeryüzünde
yapılan ilk yapı mı?" diye sorduğunda, Ali şöyle cevap verdi: "Hayır.
Ama insanlar için yapılan ilk evdir. Onda bereket, hidayet ve İbrahim'in Makamı
vardır. Ona giren emniyette olur. Eğer istersen sana onun nasıl inşa edildiğini
anlatayım; Yüce Allah, İbrahim'e : ‘‘Yeryüzünde benim için bir ev inşa et’‘
diye vahyedince, İbrahim onu nasıl yapacağını
bilemedi. Allah kendisine Sekine'yi yani iki başı
olan şiddetli bir rüzgar gönderdi. Bir baş diğerini takip ediyordu. Sonra bu
rüzgar gelip Kabe'nin yerinde bir yılan gibi kıvrıldı. Bunun üzerine İbrahim
evi oraya inşa etti. Her gün onu bir diz boyu yükseltiyordu. Hacer-i Esved'in yerine gelince
oğluna: ‘‘Git ve buraya koymam için bir taş ara’‘ dedi. Bunun üzerine oğlu
gidip bir taş buldu ve onu getirdi. Ancak Hacer-i Esved'in yerine konulmuş olduğunu gördü. Oğlu kendisine:
‘‘Bu taşı sana kim getirdi?’‘ diye sorunca İbrahim : ‘‘Onu inşa etmekten
sorumlu olmayan biri getirdi. Onu Cibril gökyüzünden getirdi ve tamamladı’‘
karşılığını verdi."
--- Taberi,
Tefsir (3/69-71) ve Hakim, Müstedrek (2/292, 293).
Ali bin Ebi Talib der ki: Üzerinden uzun
zaman geçince Kabe çökmüş ve Amalikler onu tekrar
inşa etmiştir. Yine üzerinden uzun zaman geçince bir daha çökmüş ve bu sefer
onu Cürhümlüler inşa etmiştir. Yine üzerinden uzun
zaman geçince bir daha çökmüş ve bu sefer onu Kureyşliler
inşa etmiştir. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) o zamanlar daha genç biri idi. Hacer-i Esved'i yerine koyma
konusunda kabileler ihtilafa düşünce, birbirlerine: "Bu yoldan gelecek ilk
kişi aramızda hakemlik yapsın" dediler. Oradan ilk gelen kişi de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oldu ve aralarında hakemlik yaptı. Taşı bir örtü
üzerine koymaları ve her kabileden bir kişinin örtünün bir tarafından tutarak
onu kaldırmaları yönünde hüküm verdi.
--- Hakim, Müstedrek (1/458).
Hz. Ali der ki: Cürhümlülerden sonra Kabe yıkıldığı zaman onu Kureyş inşa etti. Fakat Hacer-i Esved'i yerine koyma konusunda ihtilafa düştüklerinde,
aralarında: "Bu kapıdan içeri girecek ilk kişi onu yerine koyacaktır"
diye anlaştılar. Dedikleri Şeybe oğullarının
kapısından giren ilk kişi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
oldu. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bir giysi getirilmesini emretti ve Hacer-i Esved üzerine konuldu. Sonra her kabileden bir kişinin
giysinin bir tarafından tutmasını ve onu kaldırmasını emretti. (Onlar onu bu şekilde
kaldırınca da) Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onu alıp yerine koydu.
ibn Şihab der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ergenlik çağındayken bir kadın Kabe'yi tütsülerken bir ateş parçası Kabe'nin
örtüsü ne sıçradı ve Kabe'yi yaktı. Bunun üzerine Kabe'yi yıkıp yeniden yapmaya
başladılar. Rükn'ün konulduğu yere yetiştiklerinde Kureyşliler Rükn'ü kimin
yerleştireceğinde ihtilafa düştüler, bunun üzerine: "Gelin, yanımıza ilk
geleni hakem tayin edelim" dediler. O zaman bir çocuk olan Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem),
üzerinde çizgili bir örtüyle yanlarına gelince onun hakem olmasını istediler.
Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), Rükn'ün
kaldırılıp bir elbise üzerine konulmasını emretti. Daha sonra her bir kabile
başkanına emrederek elbisenin bir tarafını tutturdu. Arkasından kendisi duvarın
üzerine çıktı. Rüknü ona doğru kaldırdılar ve onu alıp yerine koydu. Kureyşliler onun herkesi razı edecek doğru bir yol
bulmasından dolayı memnun oldular. Kureyş, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) henüz vahiy gelmeden, kendisine:
"el-Emin (güvenilir)" adını vermişlerdi. Bu olaydan sonra artık her
deve kesmelerinde onu çağırıyorlar ve onun dua etmesini istiyorlardı.
--- el-Ezraki, Ahbaru Mekke (1/99).
Musa bin Ukbe anlatıyor:
Ficar savaşı ile Kabe'nin inşa edilmesi arasında on
beş yıl vardır. Ficar savaşı denilmesinin sebebi Kureyş ile Kays arasında Ukaz'da ahid ve sözleşme vardı.
-Musa bin Ukbe'den başka biri: "Haram olan şeyleri helal saymaları ve
günah işlemeleri sonucunda aralarında bu savaş çıkmıştı" demiştir- Kureyşlileri Kabe'yi tamir etmeye yönelten sebep, Kabe'nin
yukarısından gelen sel sularının oraya ulaşmasını engellemek için yaptıkları
bendin üzerinden aşarak bendi harab etmiş
olmasındandı. Halk sel sularının Kabe'ye girmesinden endişe etmekteydi. Bu
arada Melih denilen bir adam Kabe'nin kokularını çalmıştı. Böylece Kureyşlilere de bunu vesile ederek Kabe binasını yenilemek
ve kapısını yükselterek diledikleri dışında kimsenin oraya girmemesini istediler.
Bunun için de gereken yatırım ve işçileri hazırladılar.
Onu yıkmak üzere oraya
vardıklarında, bu işi yapmalarına Allah mani olur diye korkuyorlardı. Kabe'nin
damına çıkıp yıkmaya başlayan ilk adam, Velid bin el-Muğire olmuştu. Velid'in yıkmaya başladığını
görünce diğer Kureyşliler peşpeşe
gelip Kabe'yi yıkmaya başladılar ve nihayet bina yerle bir oldu. Bu da
hoşlarına gitmişti.
Yeniden inşa etmek
istediklerinde, işçilerini oraya getirdiler. işçilerden hiçbiri bir ayak yeri
kadar bile öne geçemedi. Çünkü Kabe'yi bir yılanın çevrelemiş olduğunu ve
kıvrıldığından başının kuyruğunun yanına vardığını söylediler. Fazlasıyla
ürkmüşler ve yaptıkları iş yüzünden helake sürüklenmekten korkmuşlardı. Zira
Kabe, onları insanlara karşı koruyan bir güç ve sığınaktı. Onların şerefiydi.
Muğire bin Abdillah bin Amr bin Mahzum kalkıp onlara öğüt
verdi. Onlar da Muğire'nin dediği gibi yaptıklarında
Kabe'yi çevrelemiş olan o yılan semaya çekilip gözden kayboldu. O zaman bu
işin, yüce Allah tarafından olduğunu anlamışlardı. Bu konuda: "O yılanı
bir kuş alıp götürerek, Ciyad taraflarına
bıraktı" diyenler de vardı.
Kabe, önlerine
yıkıldığında ve inşaat hususunda ihtilafa düştüklerinde Muğire
bin Abdillah bin Amr bin Mahzum kalkıp: "Bu işinizle Allah'ın rızasını gözetmiyor
musunuz? Siz hazırlıklarınızı yapın ve bekleyin. Eğer Allah size bunu yapmaya
imkan verirse istediğiniz olmuş olur ve yapmak istediğinizi yaparsınız. Ancak
onu yapmanıza imkan vermezse siz de vazgeçersiniz" dedi. Bunun üzerine
kendisine: "O zaman bize bu konudaki görüşünü söyle" dediklerinde şu
karşılığı verdi: "Bu Beyt'i yapmak için
yapacağınız harcama için ne topladığınızı biliyorsunuz. Bu şekilde birbirinizi
kıskanarak onu yıkıp yeniden yapma kararı aldınız. Bana göre siz yapılacak
harcamaları evleriniz ve aileleriniz arasında dörde bölün. Sonra inşa edilecek Beyt'i dörde bölün. Hiçbir köşenin inşasının tamamını bir
gruba vermeyin. Yani her köşeyi iki grup ortak olarak inşa etsin. Böyle
yaptığınız zaman her grup kendi payına düşeni inşa eder. Beyt'in
inşasına yapılacak harcamaya zorla aldığınız bir parayı, akrabalık bağını
keserek aldığınız parayı ve zimmet ahdini bozarak aldığınız bir parayı
katmayın. Bunu yaptığınız zaman Beyt'in yanında kimin
nereyi inşa edeceği hususunda kura çekin. Bu konuda tartışmayın ve birbirinizi
kıskanmayın. Her dörtte bir de kendi payına düşen yeri inşa etsin. Bu şekilde
işinize bakın. Belki böyle yaparsanız bir sonuç elde edersiniz." Muğire'yi dinlediklerinde onun dediklerine razı oldular ve
aynen dediği gibi yaptılar.
Kureyş kabilesinden alim yaşlıların şöyle dediği nakledilir:
Kabe'nin kapısında Hacer-i, Esved'e
kadar olan sağ tarafının inşası Abdimenaf oğullarının
payına düştü. inşa işinde Hacer-i Esved'i
yerine koyma hususunda ihtilafa düştüler. Bunun üzerine yanlarına gelecek ilk
kişinin kendilerine hakemlik etmesi üzere anlaştılar. Bize bildirilene göre de
yanlarına gelen ilk kişi Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
oldu. Hacer-i Esved'i
yerine koymak için aralarındaki ihtilafı gidermek babından içlerinden bazı
ileri gelenler kendisini hakem tayin etmişti. Yine bize bildirilene göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hacer-i Esved'i bir yaygının
üzerine koymuş ve sonra kendilerine: ''Yaygının köşelerinden ve kenarlarından
tutun" buyurmuştur. Onlar yaygıyı kaldırınca Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onu kendi eliyle yerine koymuştur. Bu da peygamber olmasından on beş yıl önce
gerçekleşti.
Abdullah bin Abbas'ın
bildirdiğine göre Kureyş kabilesinin yaşlıları şöyle
derdi: "Kureyşliler, Hz. ibrahim
ile ismail'in koydukları temel taşlarını sökmek için
karar verdiklerinde, onlardan biri, ilk temeldeki taşlardan birini kaldırdı.
Ama o taşın ilk temele ait olduğunu bilmiyordu. Taşı kaldırınca, altından bir
şimşek çaktı. Neredeyse adamın gözünü kör edecekti. Taş tekrar onun elinden
düşerek eski yerine gidip kondu. Bunun üzerine hem taşı kaldıran kişi, hem de
oradaki diğer işçiler çok korkmuştu. Kendiliğinden yerine gidip konan taş, o
şimşek parıltısını gizledi. işçiler: ‘‘Ne bu taşı, ne de hizasındaki diğer taşları
oynatmayın’‘ dediler.
Kabe'nin ilk temeline
ulaştıklarında bir taşın üzerinde -sanırım Makam'ın en alt tarafında demişti-
bir yazı buldular. Okuyamadıkları için ne olduğunu bilemediler. Nihayet Yemenli
Yahudi bir haham geldi ve o yazıyı okuyabildiğini söyledi. Bunun üzerine yazıyı
doğru okuyacağına dair kendisine yemin ettirdiler. O da (yemin ederek) yazıyı
okudu. Onda: ‘‘Ben, Mekke'nin sahibi Allah'ım. Gökleri, yeri, Güneş'i, Ay'ı,
yanındaki iki dağı yarattığım ve yedi melekle çevrelediğim gün orayı korumam
altına aldım’‘ yazılıydı."
Muhammed bin el-Esved bin Halef bin AbdiyağOs'un
bildirdiğine göre babası şöyle demiştir: Makam'ın en alt tarafında bir yazı
buldular. Kureyş (yazıyı okutmak için), Himyer'den bir adam çağırdı. Bu adam: "Eğer bu yazıyı
okuyacak olursam beni öldürürsünüz" dedi. Biz de yazıda Muhammed'in
zikredildiğini sandık ve bunu gizli tuttuk.
--- Buhari,
et-Tarihu'l-kebir (1/1/445).
Muhammed bin ishak bin Yesar, Kabe'nin, Kureyşliler
tarafından inşa edilmesini Musa bin Ukbe'den gelen rivayet yönünde zikretti.
Ancak rivayetinde şöyle demiştir: "insanlar bu sözün, Velid
bin el-Muğire'ye ait olduğunu söylemiştir. Ancak:
‘‘Bu sözler Ebu Vehb bin Amr bin Aiz'e aittir’‘
denilmiştir."
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkıp gelmesi konusunda ise şöyle demiştir:
"Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) gördükleri zaman: ‘‘Bu el-Emin'dir.
Aramızda vereceği hükme razı olduk’‘ dediler." Bu olayın Ficar savaşından on beş yıl sonra olduğunu da eklemiştir.
Buna göre Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o zaman otuz beş yaşında idi.
ibn ishak böyle demiştir. Bir başkası da ona muhalefet ederek:
"Söylenene göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) o zaman yirmi beş yaşında idi. Yani
peygamber olarak gönderilmesinden on beş yıl önce idi" demiştir.
Mücahid der ki: "Kabe, Allah Resulü'nün (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) peygamber olarak gönderilmesinden
on beş yıl önce inşa edildi."
Urve bin ez-Zübeyr, Muhammed bin Cübeyr bin Mut'im ve başkası
kanalıyla da bu şekilde aktarılmıştır.
Hz. Aişe
der ki: "Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr zamanında Makam, Kabe'ye yapışık idi. Daha sonra Ömer
bin el-Hattab onu geri çekti."
ibn Abbas bildiriyor: "Cibril, Hz. İbrahim'e temellerin
yerini gösterdi ve onu o temeller üzerine inşa etti. Sonra İsmail onu yeniden
inşa etti. Sonra Kusayy bin Kilab
onu yeniden yaptı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu
yeniden inşa etti."
Zühri'nin bildirdiğine göre Ubeydullah
şöyle demiştir: "Ömer bin el-Hattab halife
olduğu zaman Kureyş'ten dört kişiyi gönderdi ve
Kabe'nin direklerini şimdiki olduğu yere diktiler. Bunlar Mahreme bin Nevfel bin Uheyb bin Abdimenaf bin Zühre, Ezher bin
Abdi Avf, Said bin Yerbu' ve Huvaytib bin Abdiluzza'dır."
Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşi
Hz. Aişe der ki: Sürekli olarak Cürhüm
kabilesinden isaf ve Naile adındaki erkekle kadının Kabe'de zina ettiklerini ve
onların iki taşa döndürüldüklerini işitirdik."
--- Ezraki,
Ahbaru Mekke (1/44).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: