DELAİLU

NÜBÜVVE

NEBİ’İN (S.A.V.) ÜSTÜN AHLAKI, NEBİLİK VASIFLARI

VE ZUHURUNUN ÖNCEDEN BİLİNMESİ

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Süt Anneye Verilmesi Konusunda Daha Önce Geçenin Dışında Göğsünün Yarılması ve İçinden Şeytanın Payının Çıkarılması

 

Yüce Allah: "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?''[İnşirah 1] buyurur.

 

Enes bin Malik bildiriyor: Bir gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuklarla beraber oynarken yanına Cibril geldi. Onu tutup yere yatırdı ve göğsünü yarıp kalbini çıkardı. Sonra kalbini yarıp içinden bir kan pıhtısı çıkardı ve: "işte bu şeytanın sendeki payıydı" dedi. Sonra kalbini altından bir tasın içinde zemzem suyuyla yıkadı, düzelttikten sonra da geri yerine koydu. Yanında bulunan çocuklar annesinin yani sütannesinin yanına gelerek: "Muhammed öldürüldü!" dediler. Geldiklerinde Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünün rengi atmıştı. Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göğsünde o dikiş izlerini görürdüm.

 

Müslim, Sahih'de Şeyban kanalıyla Hammad'dan rivayet etmiştir.

 

 

 

İbrahim bin Tahman der ki: Said'e, Yüce Allah'ın: "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?"[inşirah 1] buyruğu hakkında sorduğumda, Katade'den naklen

 

 

 

Enes bin Malik'in şöyle dediğini söyledi: "Nebi'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) göğsü üst tarafından göbeğine kadar yarıldı ve kalbi çıkarılıp altın bir tasın içinde yıkandı. Bu şekilde yıkandıktan sonra iman ve hikmetle dolduruldu ve geri yerine konuldu."

 

 

 

Utbe bin Abd bildiriyor: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Peygamberliğine dair ilk olarak gördüğün şey neydi?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Benim sütannem Sa'd bin Bekr oğullarından bir kadındı. (Bir gün) ben ve onun bir oğlu hayvanları otlatmaya çıkarmıştık. Yanımıza azık almamıştık. Ona: ‘‘Ey kardeşim! Git de annemizin yanından bize azık getir’‘ dediğimde kardeşim gitti. Ben de hayvanların yanında kaldım. Bu sırada kartala benzeyen iki beyaz kuş geldi. Biri diğerine: ‘‘Bu, o mu?’‘ diye sorunca, o da: ‘‘Evet (odur)'' karşılığını verdi. Sonra ikisi gelip beni tuttu ve sırt üstü yere yatırdı. Sonra karnımı yarıp kalbimi çıkardılar. Kalbimi de yarıp içinden iki siyah kan pıhtısı çıkardılar. Yine biri diğerine: ‘‘Bana kar suyu getir’‘ dedi ve o su ile içimi yıkadı. Sonra: ‘‘Bana dolu suyu getir’‘ dedi. Onunla da kalbimi yıkadı. Sonra da: ‘‘Bana sekineyi (huzuru) getir’‘ dedi ve onu kalbime serpti. Sonra yine biri diğerine: ‘‘Haydi hemen onu dik!’‘ dedi. O da hemen kalbimi dikti ve üzerini peygamberlik mührü ile mühürledi. Sonra biri diğerine: ‘‘Haydi onu terazinin bir kefesine koy, öbür kefesine de ümmetinden bin kişiyi koy’‘ dedi. Ben kendimi bazılarının üzerime düşmesinden korktuğum bir halde, (kefede) üstümde (duran) bin kişiye bakarken buldum. Bu iki kişi benim ağır geldiğimi görüp: ‘‘Eğer biz bunu, ümmetinin tamamı ile tartsak yine onlara karşı ağır gelir’‘ dediler. Sonra beni kendi halime bırakıp gittiler. Ben çok korkmuştum. Sonra (süt) anneme gittim ve başıma gelenleri kendisine anlattım. Bunun üzerine o, benim aklımı karıştırmış (kaçırmış) olmamdan korktu ve: ‘‘Senin başına bir şey gelmesinden Allah'a sığınırım’‘ dedi. Beni bir bineğe bindirdi ve kendisi de terkime bindi. Anneme gelip: ‘‘Emanetimi ve zimmetimi yerine getirdim’‘ diyerek başıma gelenleri anlatınca, annem hiç bir korku ve endişeye kapılmadan: ‘‘O, doğduğunda Şam saraylarını aydınlatan bir nur gördüm’‘ dedi.

 

--- Hakim, Müstedrek (2/616, 617, "sahih") ve Ahmed, Müsned (4/184).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Seyf bin Zi Yezen'in, Abdulmuttalib bin Haşim'e, Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Alametlerini Haber Vermesi