DELAİLU NÜBÜVVE |
NEBİ’İN (S.A.V.) ÜSTÜN AHLAKI, NEBİLİK VASIFLARI VE ZUHURUNUN ÖNCEDEN BİLİNMESİ |
Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ümmetinin; Tevrat, İncil, Zebur ve Diğer
Kutsal Kitaplardaki Vasıfları
Yüce Allah, Hz. Musa ile
konuştuğunu bildirerek şöyle buyurmuştur:
"Rahmetim herşeyi
kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere,
ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup
yazması olmayan Peygamber'e uyanlara yazacağız. O Peygamber, onlara, uygun
olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram
kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu
Peygamber'e inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar
yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir."{A'raf 156-157]
"Meryem oğlu İsa:
‘‘Ey İsrail oğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan,
benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın
size gönderilmiş bir peygamberiyim’‘ demişti, Ama o elçi, kendilerine
belgelerle geldiği zaman: ‘‘Bu, apaçık bir sihirdir’‘ demişlerdi.''[Saf 6]
Ata bin Yesar anlatıyor:
Abdullah bin Amr bin el-As ile karşılaştım ve ona: "Resulullah'ın
Tevrat'taki sıfatlarını bana bildir" dedim. Abdullah şöyle karşılık verdi:
"Bildireyim. Allah'a yemin ederim o, Tevrat'ta, Kur'an-ı Kerim'de yer alan
bazı sıfatları ile nitelendirilmiştir "Ey Peygamber! Şüphe yok ki, Biz
seni bir şahid, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Bir de ümmılere
bir koruyucu sığınak olarak sen benim kulum, resulümsün. Ben sana elMütevekkil
adını verdim. Sen, ne sert, ne de kabasın. Çarşı pazarlarda da bağırıp
çağırmazsın. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, ama affeder ve bağışlarsın.
Yüce Allah da onun vasıtasıyla ‘‘La ilahe illallah’‘ demeleri suretiyle o eğri
milleti doğrultmadıkça, onun vasıtasıyla kör bir takım gözleri, sağır bir takım
kulakları ve örtülü kalpleri açmadıkça canını almayacaktır.
--- Buharİ, buyu (50).
Ata bin Yesar der ki:
Daha sonra Ka'b el-Ahbar ile karşılaşıp ona da aynı şeyi sordum. Verdikleri
cevap arasında bir harfi bile ihtilaf yoktu.
Buhari bu hadisi
Sahih'te Muhammed bin Sinan kanalıyla Fuleyh bin
Süleyman'dan rivayet
etmiştir.
Ata bin Yesar'ın bildirdiğine
göre Abdullah bin Amr: "Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci, uyarıcı;
Allah'ın izniyle O'na çağıran, nurIandıran bir ışık olarak
göndermişizdir"[Ahzab 45] ayetini açıklarken şöyle derdi: Bu ayet
Tevrat'ta şu şekilde geçmektedir: "Ey Peygamber! Biz seni şahit, müjdeci,
uyarıcı; ümmılere bir koruyucu sığınak olarak gönderdik. Sen kulum ve
Resulümsün. Ben sana el-Mütevekkil adını verdim. Sen, ne sert, ne de kabasın.
Çarşı pazarlarda da bağırıp çağırmazsın. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, ama
affedip bağışlarsın. Yüce Allah da onun vasıtasıyla ‘‘La ilahe illallah’‘
demeleri suretiyle o eğri milleti doğrultmadıkça, onun vasıtasıyla kör bir
takım gözleri, sağır bir takım kulakları ve örtülü kalpleri açmadıkça canını
almayacaktır."
Buhari bu hadisi
Sahih'te Abdullah bin Reca veya bin Salih kanalıyla Abdulaziz bin Ebi
Seleme'den rivayet etti. Buhari, bunun "Said - Hilal - Ata - ibn
Selam" kanalıyla aktarıldığını belirtmiştir.
Ata bin Yesar'ın
bildirdiğine göre ibn Selam şöyle derdi: Tevrat'ta Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) sıfatları şu şekilde geçmiştir: "Biz seni şahit,
müjdeci, uyarıcı; ümmılere bir koruyucu ve sığınak olarak gönderdik. Sen kulum
ve Resulümsün. Ben ona el-Mütevekkil adını verdim. O, ne sert, ne de kabadır.
Çarşı pazarlarda da bağırıp çağırmazsın. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez,
ama affedip bağışlarsın. Yüce Allah da onun vasıtasıyla ‘‘Eşhedu en la ilahe
illallah’‘ demeleri suretiyle o eğri milleti doğrultmadıkça, onun vasıtasıyla
kör bir takım gözleri, sağır bir takım kulakları ve örtülü kalpleri açmadıkça
canını almayacaktır."
Ata bin Yesar ekledi:
Ka'bu'l-Ahbar da ibn Selam gibi demiştir.
Ümmü'd-Derda der ki:
Ka'bu'l-Ahbar'a: "Tevrat'ta Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vasıflarını nasıl bulmaktasınız?" diye sorduğumda şöyle cevap verdi:
"Allah'ın Resulü
Muhammed. ismi el-Mütevekkil'dir. Ne sert ve kaba, ne de çarşılarda bağırıp
çağıran biridir. Kör olan gözleri açmak, sağır olan kulaklara duyurmak, eğri
olan dilleri düzeltmek ve insanların, Allah'tan başka ilah olmadığına, onun tek
olduğuna ve ortağının bulunmadığına şahitlik etmeleri için anahtarlar
verilmiştir. O, mazluma yardım eder ve zulme uğramasına engel olur."
--- İbn Asakir, Tarih
(1/343).
Ka'bu'l-Ahbar der ki:
Yüce Allah Hz. Muhammed'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Tevekkül eden, seçilmiş kulum; ne sert ve kaba, ne de çarşılarda bağırıp
çağıran biridir. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, ama affeder ve
bağışlar."
--- İbn Sa'd, Tabakat
(1/360).
Hz. Aişe'nin bildirdiğine
göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) incil'de şu şekilde yazılmıştır:
"Ne sert ve kaba, ne de çarşılarda bağırıp çağıran biridir. Kötülüğe
kötülükle karşılık vermez, ama affeder ve bağışlar."
--- İbn Kesir, el-Bidaye
(6/61).
Mukatil bin Hayyan der
ki: Yüce Allah Hz. isa'ya şöyle vahyetti: "Ey isa!
Emrimi yerine getirmede
gayretli ol ve acizlik gösterme. Sözümü dinle ve emrimi yerine getir. Ey Bakire
olan Betül'ün oğlu! Seni erkeksiz (babasız) yarattım, seni alemlere bir ayet yaptım.
Bana ibadet et, Bana tevekkül et ve Kitab'a kuvvetle sarıl. Süryanilere bunu
Süryanice anlat, yanındakilere de şunu bildir: "Ben Hay ve Kayyum olan
zeval bulmayan Allah'ım. Ümmı ve Arap peygamberini tasdik edin. O, deve, zırh,
sarık, ayakkabı, ucu eğri değnek sahibi bir kimsedir. Saçı kıvırcık, alnı
geniş, kaşlarının arası açık ve iri gözlü, sık sakallıdır. Yüzündeki teri inci
gibidir. Kokusu misk gibi saçılır. Boynu gümüşten bir ibrik gibidir. Kürek
kemiklerinin üzerinden sanki altın akar. Göğsünden göbeğine kadar kamçı gibi
bir saç çizgisi uzanır. Göğsünde ve karnında bundan başka kıl yoktur. Elleri ve
ayakları iridir. insanlarla bir arada bulunduğunda onlardan uzun boylu görünür.
Yürürken sanki yokuş aşağı iniyormuşçasına ve dağdan kopmuşcasına hafifçe öne
doğru meylederek yürür, nesil azdır."
Neslin az olmasından
kasıt, sulbünden gelen erkeklerdir.
--- İbn Asakir, Tarih
(1/344).
Vehb bin Münebbih der
ki: Yüce Allah, Hz. Musa'yla konuşmak için yaklaştırınca, Hz. Musa şöyle dedi:
"Ey Rabbim! Levhalarda, insanlara gönderilmiş en hayırlı bir ümmeti
görüyorum. Bunlar iyiliği emredip kötülükten sakındırıyor ve Allah'a iman
ediyor. Bunları benim ümmetim yap." Yüce Allah ona: "O, Muhammed'in
ümmetidir'' karşılığını verince: "Ey Rabbim! Levhalarda, yaratılışta
sonradan gelecek, cennete girmede ise önden giden bir ümmet görüyorum; bunları
benim ümmetim yap" dedi. Yüce Allah ona: "O da Muhammed'in
ümmetidir'' buyurdu. Hz. Musa: "Ey Rabbim! Levhalarda kitapları
ezberlerinde olan ve onu okuyan bir ümmet gördüm. (Ondan öncekiler kitaplarını
bakarak okurlar ve onu hıfzetmezlerdi.) Bu ümmeti benim ümmetim yap" dedi.
Yüce Allah ona: "O da Ahmed'in ümmetidir'' buyurdu. Hz. Musa: "Ey
Rabbim! Levhalarda, ilk indirilen ve son indirilen kitaba iman eden, dalaletten
kalanlarla savaşan, hatta yalancı kör (Deccal) ile savaşan bir ümmet görüyorum.
Bunları benim ümmetim yap" deyince, Yüce Allah: "Muhammed'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetidir" buyurdu. Hz. Musa: "Ey
Rabbim! Levhalarda, kendi sadakalarını (kurbanlarını) kendileri yedikleri halde
sevap alan bir ümmet görüyorum. -Katade der ki: "Oysa onlardan önceki
ümmetler bir sadaka verdiklerinde (kurban adadıklarında) sadakaları
(kurbanları) kabul olunacaksa Allah bir ateş gönderir, ateş o kurbanı yakardı.
Kabul olunmayan sadakayı ise vahşi hayvanlar ve kuşlar yerdi. Allah,
rahmetiyle, sizin için kolaylık olması için zenginlerinizden alıp fakirlerinize
vermiştir.- Bunları benim ümmetim yap" deyince, Yüce Allah:
"Bunlar Ahmed'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetidir" buyurdu. Hz. Musa: "Ey
Rabbim! Levhalarda, bir kötülük yapmak isteyene o kötülüğü yapmadıkça günahın
yazılmadığı, kötülüğü yapınca da sadece bir günahın yazıldığı, bir iyilik
yapmak isteyip yapamayana bir sevabın yazıldığı, yaptığı iyiliğe on kattan yedi
yüz kata kadar sevabın yazıldığı bir ümmet görüyorum. Bunları benim ümmetim
yap" deyince, Yüce Allah: "Bunlar Ahmed'in (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ümmetidir" buyurdu. Hz. Musa: "Ey Rabbim! Levhalarda,
(Allah'ın davetine) icabet eden ve duaları kabul edilen bir ümmet görüyorum.
Bunları benim ümmetim yap" deyince, Yüce Allah: "Bunlar Ahmed'in
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ümmetidir" buyurdu.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
(6/62)
ibn Münebbih, Hz. Davud
kıssasını anlatırken, ona indirilen Zebur'da kendisine şöyle vahyedildiğini
söyledi: "Ey Davud! Senden sonra Ahmed ve Muhammed adında bir peygamber
gelecektir. Doğru sözlüdür. Seyyid'dir. Ona asla kızmam, o da beni kızdırmaz.
O, henüz bana asi olmadan önce onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışladım.
Onun ümmeti, rahmetime mazhar olmuştur. Onlara, peygamberlere verdiğim gibi
nafileler verdim. Nebi ve resullere farz kıldığım farizaları onlara da farz
kıldım. Nihayet onlar, kıyamet gününde bana gelecekler ve onların nurları,
peygamberlerin nurları gibidir. Onlara da, her namaz vaktinde temizlenmelerini
farz kıldım. Onlardan önce peygamberlere emrettiğim gibi onların da cünüplükten
temizlenmek için gusül yapmalarını emrettim. Onlardan önce peygamberlere
emrettiğim gibi onlara da haccetmelerini emrettim. Onlardan önce resullere
emrettiğim gibi onlara da cihadı emrettim.
Ey Davud! Ben,
Muhammed'i ve ümmetini diğer bütün ümmetlere üstün kıldım. Onlardan başka
hiçbir ümmete vermediğim altı özelliği onlara verdim. Bu özellikler şunlardır:
Hata ve unutma sonucu işledikleri günahlardan ötürü onları sorgulamayacağım.
Kasıtsız olarak işledikleri günahlardan ötürü benden bağışlanma dilerlerse, ben
onların bu tür günahlarının tamamını bağışlarım. Gönül rızasıyla ahiretleri
için önceden salih bir amel işlerlerse, ben bunun karşılığını onlara kat kat
veririm. Ahiretteki sevapları ise bundan daha çok ve üstündür. Daha fazlası da
vardır. Belalara karşı sabrettikleri ve: ‘‘Doğrusu bizler Allah'a aidiz ve
şüphesiz O'na dönücüleriz’‘ dedikleri takdirde onlara mağfiret, rahmet ve nimet
cennetlerini veririm. Bana dua ederlerse, dualarına icabet ederim. Bunun
karşılığını ya hemen görürler ya da onlardan bir kötülüğü savarım, yahut bu
dualarının icabetini ahirete ertelerim.
Ey Davud! Muhammed
ümmetinden her kim Allah'tan başka ilah bulunmadığına, sadece Allah'ın mevcut
olduğuna, Allah'ın ortağı olmadığına samimiyetle şahadet ederse, o kimse
Cennet'te benimle beraber olacak ve benden ikram görecektir. Yine kim
Muhammed'i veya onun getirdiği şeyleri yalanlamış olarak kitabımla alayetmiş
olarak huzuruma çıkarsa, mezarında onun üzerine azabları dökerim. Kabrinden
diriltilip çıkarıldığı zaman da melekler onun yüzüne ve arkasına vururlar.
Sonra da onu Cehennemin en alt tabakasına bırakırım."
--- İbn Kesir, el-Bidaye
(6/62).
Ebu Hureyre: "Sen,
Musa'ya hitap ettiğimiz zaman Tur'un yanında da değildin"[Kasas 46]
ayetini açıklarken şöyle dedi: Onlara (Tur dağının yanında) şöyle seslenildi:
"Ey Muhammed ümmeti! Siz dua etmeden, duanıza icabet ettim ve benden istemeden
verdim."
--- Hakim, Müstedrek
(2/408).
Ebu'l-Aliye anlatıyor:
"Tuster'i fethettiğimiz zaman Hürmüzan'ın
beytülmalında üzerinde ölmüş bir adamın bulunduğu bir yatak gördük. Adamın
başının yanında bir kitap vardı. Kitabı alıp Ömer bin el-Hattab'a
götürdüğümüzde, Ka'b(u'l-ahbar)'ı çağırıp onu Arapça olarak bir nüshasını
çıkarttı. O kitabı Arapça olarak ilk okuyan kişi benim. Onu tıpkı bu Kur'an'ı
okuduğum gibi okudum."
Halid bin Dinar der ki:
Ebu'l-Aliye'ye: "O kitapta ne vardı?" diye sorunca: "Sizin
gidişatınız, işleriniz ve sözleriniz ile ileride vuku bulacak şeyler
anlatılıyordu" cevabını verdi. Ben: "Adamı ne yaptınız?" diye
sorunca ise: "Halkın onu mezardan çıkarmaması için gündüz ayrı ayrı on üç
mezar kazdık, gece olunca ise adamı defnedip bütün mezarları dümdüz ettik"
cevabını verdi. Ben: "Halkın ondan beklentisi neydi ki?" diye
sorunca: "Yağmur yağmadığı zaman halk onun naaşını dışarıya çıkarıp bu
şekilde yağmur isterlerdi" cevabını verdi. Ben: "Adamın kim olduğunu
düşünüyordunuz?" diye sorunca: "Danyal adındaki bir adam olduğunu
düşünüyorduk" cevabını verdi. Ben: "Ne kadar önce öldüğünü
düşünüyordunuz?" diye sorunca: "Üç yüz yıl önce" cevabını verdi.
Ben: "Adam bu sürede hiç değişmiş miydi?" diye sorunca: "Arka
tarafından bazı saç telleri değişmişti. Peygamberlerin etini yeryüzü çürütmez
ve vahşi hayvanlar yemez" cevabını verdi.
Abdulhamid bin Cafer'in
amcası Ömer bin el-Hakem bin Rafi bin Sinan der ki: Amcalarım ve dedelerimin
anlattığına göre Cahiliye döneminde nesilden nesile miras kalan yazılı bir kağıtları
vardı. Allah İslam'ı gönderdiği zaman bu kağıt hala yanlarındaydı. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye gelince bu kağıttan ona bahsederek
kağıdı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirdiler. Kağıtta şöyle
yazılıydı: "Bismillah: Onun sözü haktır. Zalimlerin sözü ise hüsrandır.
Bu, ahir zamanda gelecek ümmetedir. Onlar saçlarını uzatırlar, bellerinden
aşağısını peştamalle örterler ve düşmanlarıyla çarpışmak için denizler aşarlar.
Onların öyle bir duası vardır ki, eğer Nuh kavminde bu dua olsaydı tufanla
helak olmazlardı. Ad kavminde olsaydı rüzgarla helak olmazlardı. Semud kavminde
olsaydı çığlıkla helak olmazlardı. Bismillah: Onun sözü haktır.
Zalimlerin sözü ise
hüsrandır." Bu kağıttaki Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
okununca Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu beğendi.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: