DELAİLU

NÜBÜVVE

NEBİ’İN (S.A.V.) ÜSTÜN AHLAKI, NEBİLİK VASIFLARI

VE ZUHURUNUN ÖNCEDEN BİLİNMESİ

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vasıflarıyla İlgili Diğer Rivayetler

 

Hz. Ali der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne uzun ne kısaydı, orta boyluydu.

Elleri ve ayakları iriydi. Başı ve sakalı büyüktü. Yüzünün rengi kırmızıya çalan beyaz renkteydi. iri kemikliydi. Yürüdüğü zaman yokuş aşağı iniyormuş gibi öne eğilerek yürürdü. Ondan önce ve ondan sonra onun bir benzerini görmedim."

 

Aynı hadis başka bir kanalla: "Yürürken sanki yokuş aşağı yürürdü" şeklinde nakledilmiştir.

Hadisin senedindeki Osman'ın baba ismi hakkında ihtilaf edilmiştir.

Bazıları ibn Müslim derken, bazıları ibn Abdillah demiştir.

 

Hz. Ali'nin çocuklarından olan İbrahim bin Muhammed der ki: Hz. Ali Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasfederken şöyle derdi: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne dikkat çekecek kadar uzun, ne de göze batacak kadar kısaydı. Orta boyluydu. Saçları ne kıvırcık olup ne de düzdü, dalgalıydı. Tıknaz değildi, yüzü de yuvarlak idi. Rengi kırmızıya çalan bir beyazlıktaydı. iri gözlü, uzun kirpikli, iri kemikli, geniş omuzluydu. Elleri ve ayakları iriydi. Yürüdüğü zaman yokuş aşağı iniyormuş gibi öne eğilerek yürürdü. Bir yöne bakacağı zaman bütün vücuduyla o yöne dönerdi. iki omuzu arasında peygamberlik mührü vardı. insanların en cömerdi, kalbi en rahat olanı, en doğru sözlü, sözünde en çok duranı, en yumuşak tabiatlısı, insanlarla en iyi geçineniydi. Onu ansızın gören korkardı. Onunla beraber olan ise severdi. Onu anlatmaya çalışan anlatmaktan aciz kalınca; ‘‘Ne ondan önce ne de ondan sonra bir benzerini görmedim’‘ derdi."

 

Mukri, rivayetinde: ''...İki omuzu arasında peygamberlerin mührü vardı ... " ve "insanların gönlü en geniş olanıydı" ibareleri vardır.

 

Ebu Ubeyd, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflandırılması konusu içinde şöyle dedi: Hz. Ali, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlatırken şöyle derdi: "Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne dikkat çekecek kadar uzun, ne de göze batacak kadar kısaydı. Orta boyluydu. Tıknaz ve yanakları dolgun değildi. Rengi kırmızıya çalan bir beyazlıktaydı. iri gözlü, uzun kirpikli, iri kemikliydi. Elleri ve ayakları iriydi ve geniş omuzluydu. Yürüdüğü zaman yokuş aşağı iniyormuş gibi öne eğilerek yürürdü. Bir yöne bakacağı zaman bütün vücuduyla o yöne dönerdi. Saçları ne kıvırcık, ne de düzdü, dalgalıydı."

 

Ebu Ubeyd der ki: Ebu ismail el-Müeddib'in Gufra'nın azatlısı Ömer'den bildirdiğine göre ibrahim bin Muhammed el-Hanefiyye: "Hz. Ali Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasfederken şöyle derdi ... " deyip hadisi bu şekilde nakletmiştir.

Başka bir rivayette ise ismail bin Cafer'den şöyle nakledilmiştir: "Ne beyaz, ne siyah kırmızıya çalan beyaz tenliydi.

 

Başka bir rivayette: "Gözlerinin beyazında kırmızılık vardı" demiştir. Başka bir rivayette: "iri pazuluydu" ibaresi geçmektedir.

 

Kisai, Asmai, Ebu Amr ve başkaları, bu rivayetleri, asıl hadisin açıklamasını şu şeklinde nakletmişlerdir.

 

Hadisteki: "Dikkat çekecek kadar uzun değildi" sözü manası "Uzun olduğu belli olmazdı" manasındadır. "Göze batacak kadar kısa değildi" sözü "Uzuvları birbiriyle uyumluydu" manasındadır. "Saçları düz değildi" sözünün anlamı da saçlarının kıvırcık ve düz arasında dalgalı olmasıdır.

 

"Tıknaz değildi" sözüyle ilgili Asmai: "Her şeyiyle mükemmeldi ve çok güzeldi" şeklinde açıklamıştır.

 

Asmai'den başkası, mükelsem kelimesini, yüzün yuvarlak olması şeklinde açıklamıştır. Halbuki mükelsem zayıf manasındadır.

 

Müşreb, kırmızıya çalan renktir. Ed'acu'l-ayn, gözün simsiyah olmasıdır.

Asmai, du'ce'nin siyahlık olduğunu söylemiştir.

 

Celilu'l-muşaş diz, kol ve omuz kemiklerinin iri olmasıdır. Ketid, boyundan aşağısıdır. Şesin ise kalınlık demektir. Sabab, bir yerden inmektir. Kitat, Habeşiler gibi saçların aşırı kıvırcık olmasıdır. Sabt ise saçların dümdüz olmasıdır. Ezher, kırmızıya çalan beyaz demektir. Emhak, kırmızıya çalmayan sade beyazdır. Şukle, gözün akında olan kırmızılıktır. Şuhle ise gözün karasındaki kırmızılıktır. Murhe, başka rengin karışmadığı beyazdır. Ehdebu'l-eşfar, kirpiklerin uzun olmasıdır. Şebhu'z-ziraayn, kolların kalın olması demektir. Mesrube de boğazdan göbeğe kadar olan saçtır.

 

Asmai, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflarıyla ilgili kullanılan sözcükler hakkında şöyle dedi: Mumağğat, çok uzun demektir. Bir bedevinin: "Okunu çok uzattı" dediğini işittim. Mütereddid kısalıktan dolayı birbirine girmektir. Katit aşırı kıvırcık saçtır. Recil ise saçlarda biraz kıvırcık olmasıdır. Mutahham, çok etli olmaktır. Mükelsem, yüzün yuvarlak olmasıdır. Müşreb ise beyazlıkta kırmızılık olmasıdır. Ed'ac ise gözün çok siyah olmasıdır. Ehdeb ise uzun kirpikli demektir. Ketid, omuzların birleştiği yer olan boyundur. Mesrube, göğüsten göbeğe kadar ip gibi kılların olmasıdır. Şesin, el ve ayak parmaklarının kalın olmasıdır. Tekalla', hızlı yürümektir. Sabab, yüksek yerden iner gibi yürümektir. Celilu'l-muşaş, omuz başlarıdır. İşre, arkadaşlık, Aşır, dosttur. Bedıhe, sürpriz demektir.

 

 

 

Abdullah bin imran'ın bildirdiğine göre Ensar'dan bir adam Hz. Ali'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflarını sorunca, Hz. Ali şöyle dedi: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kırmızıya çalan beyaz tenliydi. Siyah gözlü, düz saçlıydı ve saçları kulak yumuşağını geçerdi. Göğsünden göbeğine kadar bir çizgi gibi kıllar uzanırdı ve bu kıllar gümüş gibi parlardı. Ne karnında, ne de göğsünde kıl yoktu. El ve ayak parmakları kalındı. Yürürken yüksek bir yerden iner gibi yürürdü. Bir tarafa yönelirken bütün vücudu ile yönelirdi. Dönerken de aynı şekilde vücudunun tümü ile dönerdi. Teri inci gibiydi. Terinin kokusu miskten daha güzeldi. Boyu ne uzun, ne de kısaydı. Ne ondan önce ne sonra onun gibisini görmedim.''

 

--- İbn Asakir, Tarihu Dımaşk (1/316)

 

 

 

Enes bin Malik der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne esmer, ne de çok beyazdı. Orta boyluydu. Allah'ın yarattıkları arasında gördüğün en güzel suretli, en güzel kokulu, en yumuşak elli kişiydi. Kıvırcık saçlı değildi. Saçlarını kulaklarının yarısına kadar uzatırdı. Yürürken de bastona dayanarak yürürdü.''

 

--- İbn Asakir, Tarihu Dımaşk (1/320).

 

 

 

Zühri der ki: Ebu Hureyre'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıfları sorulunca şöyle dedi: ''Orta boylu, uzuna yakın, geniş omuzlu, düz alınlı, saçları simsiyah, gözleri sürmeli, kirpikleri uzundu. Ayağının tamamı ile yere basardı, ayağında boşluk olmazdı (parmakları veya ökçeleri üzerine basmazdı, ayaklarını düz basardı) Ridasını (üstlüğünü) omzundan indirince sanki gümüş külçesi gibiydi. Güldüğü zaman, dişlerinin parlaklığı sanki duvarlara yansırdı. Ne ondan önce, ne de sonra onun gibisini görmedim."

 

--- İbn Asakir, Tarihu Dımaşk (1/319).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Ümmü Ma'bed'in, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Vasıflarını Anlatan Hadisi