DELAİLU NÜBÜVVE |
RESULULLAH'IN (S.A.V.) DOĞUMUYLA İLGİLİ BÖLÜMLER |
Resulullah'ın (s.a.v.)
Babası Abdullah bin Abdilmuttalib'in Amine Binti Vehb ile Evlenmesi ve
Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Dünyaya Getirmesi
Muhammed bin ishak der
ki: Abdulmuttalib, develeri kurban ettikten sonra Abdullah'ın elinden tutarak
gitti ve Kabe'nin yanında olan Beni Esed bin Abdiluzza bin Kusay'dan bir
kadının yanından geçerken kadın Abdullah'ın yüzüne bakıp: "Nereye
gidiyorsun, ey Abdullah?" diye sordu. Abdullah: "Babamla
gidiyorum" cevabını verince kadın: "Eğer benimle birlikte olursan,
senin yerine kesilen develer kadar deve veririm" dedi. Abdullah:
"Şimdi yanımda babam var. Ne ondan ayrılabilirim, ne de ona asi
olabilirim" karşılığını verdi. Abdulmuttalib, Abdullah'ı alıp Vehb bin
Abdimenaf bin Zühre'nin yanına götürdü -ki o zaman Vehb, Beni Zühre'nin
lideriydi- ve Abdullah'ı Amine binti Vehb bin Abdimenaf bin Zühre ile
evlendirdi. O zaman Amine, Kureyş'in en faziletli ve asil kadınlarındandI.
Amine, Berre binti
Abdiluzza bin Osman bin Abdiddar bin Kusay'ın kızıdır.
Berre'nin annesi, Ümmü
Habib binti Esed bin Abdiluzza bin Kusay'dır. Ümmü Habib binti Esed ise Avf bin
Ubey bin Uveyc bin Adiy bin Ka'b bin Luey'in kızıdır.
Nakledildiğine göre
Abdullah, Amine ile evlenince orada kendisiyle gerdeğe girdi ve Amine,
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hamile kaldı. Sonra Abdullah oradan
ayrılıp Varaka bin Nevfel bin Esed bin Abdiluzza'nın kız kardeşi olan Kabe'nin
yanındaki o kadının yanına gelip oturdu ve: "Neden dün bana yaptığın
teklifi yapmadın?" diye sordu. Kadın: "Sende olan nur senden
ayrılmış. Bugün senden böyle bir şey istemem" cevabını verdi. Söylendiğine
göre bu kadın, Hıristiyan olup kutsal kitapları okuyan Varaka bin Nevfel'in
şöyle dediğini işitmişti: "Bu ümmetten, ismail oğullarından bir peygamber
çıkacak." Kadın bu konuda bir şiir de söylemiştir. Kadının adı Ümmü Kattal
binti Nevfel bin Esed'dir:
İmkanın olan şeyi
kaybettin Sende olan şey senden ayrıldı Sabah bana bereketle gelmiştin ancak,
Onu başkasına verdin, artık işine git, Bugün beni yalnız zannetme Ancak keşke
senden bir nesil elde etseydim, ey Abdullah Ancak bu nesil Zühre oğullarına
nasip oldu Allah canlıları bununla destekler.
Yine şöyle dedi: Sen Zühre oğullarının olduğu yere git Ve bir
çocuğa hamile kalan Amine'ye Onu görünce hidayetçiyi görmüş gibi olursun Ve
ondan çıkan nuru görünce. Başka beyitler de söyleyip şöyle dedi: Bütün mahlukat
onu istiyor Önder olarak insanlara doğru yolu gösteren Allah onu nuruyla
aydınlattı Onun nuru bizdeki zulmeti yok etti Rabbin onu kendine yaklaştırınca
böyle yapar Küfründen sonra Mekke halkına doğru yolu gösterir Sonra da orucu
farz kılar.
Ümmü Kattal,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sıfatlarını kardeşinden işitmişti.
Bu kadın, Amine ile
birlikte Abdullah'ın hanımı da olabilir.
ishak bin Yesar der ki:
Bana anlatıldığına göre Abdullah bin Abdilmuttalib'in Amine binti Vehb bin Abdimenaf
dışında bir hanımı daha vardı. Abdullah çalışırken kendisine bulaşan çamurla o
hanımının yanına gidip onunla ilişki kurmak isteyince, kadın onun çamurlu
halini görüp yanına gelmekte gecikti. Abdullah içeriye girip üzerindeki çamuru
temizledikten sonra Amine'nin yanına girdi. Sonra o hanımı kendisini çağırınca
Abdullah, kadının daha önce gecikmesi sebebiyle bunu reddetti ve Amine'nin
yanına girip onunla ilişkiye girdi. Sonra çıkıp o hanımını çağırınca kadın
şöyle dedi: "Sana ihtiyacım yoktur. Yanıma geldiğinde iki gözün arasında
bir nur vardı. Ben o nuru senden almak istedim. Ancak Amine'nin yanına girince
o nur senden gitti."
ibn ishak der ki: Bana
anlatıldığına göre o hanımı şöyle derdi: "Yanıma geldiğinde iki gözü
arasında bir nur vardı. O nurun benim olması için kendisini çağırdım; ancak o
Amine'nin yanına girip onunla birlikte oldu ve Resulullah'a (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) hamile kaldı.''
ibn Abbas'ın
bildirdiğine göre babası şöyle dedi: Abdulmuttalib dedi ki: KıŞ mevsiminde
Yemen'e gidip Yahudilerden olan hahamların yanında konakladım. Zebur
bilginlerinden bir adam bana: "Ey Abdulmuttalib! vücuduna bakmama müsaade
eder misin?" dedi. Ben: "Avret yerleri dışında bakabilirsin"
deyince burun deliklerimden birine baktıktan sonra diğerine de baktı ve:
"Elinin birinde saltanatın, diğerinde nübüvvetin olduğuna şahitlik ederim.
Ben bunu Zühre oğullarında da görüyorum. Bu nasıl olur?" dedi. Ben:
"Bilmiyorum" cevabını verince: "Senin Şaan var mı?" diye
sordu. Ben: ''Şaa nedir?" diye sorunca da: "Hanımın" cevabını
verdi. Ben: "Şimdi yoktur" deyince: "Geri döndüğünde onlardan
(Zühre oğullarından) bir kadınla evlen" dedi.
Abdulmuttalib, Mekke'ye
dönünce Hale binti Vehb bin Abdimenaf ile evlendi ve ondan Hamza ve Safiyye
adındaki çocukları oldu. Abdullah bin Abdilmuttalib de Amine binti Vehb ile
evlenince, ondan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğdu. Abdullah,
Amine ile evlendiği zaman Kureyşliler: "Abdullah, babasından istediğini
elde etti" dediler. Abdullah'ın evlendiği bu kadının, Haslem'den olduğu da
söylenmiştir.
--- İbn Said, Tabakat
(1/86) ve Ebu Nuaym, Delailu'n-Nübüvve (88-89) Bakın: el-Bidaye ve'n-Nihaye
(2/251)
ibn Abbas der ki:
Has'em'den güzel bir kadın hac mevsiminde yanında bir deriyle gelip onu
satacakmış gibi dolaşırdı. Bu kadın Abdullah bin Abdilmuttalib'in yanına
gelince Abdullah zannedersem onu beğendi. Kadın:
"Vallahi ben bu
deriyi satmak için dolaşmıyorum ve bunun parasına da ihtiyacım yoktur. Ben
kendime denk bir erkek arıyorum. Eğer beni istersen haydi kalk" dedi.
Abdullah: "Ben dönünceye kadar burada bekle" deyip ailesinin yanına
giderek hanımıyla birlikte oldu ve hanımı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hamile kaldı. Abdullah kadının yanına dönüp: "Seni burada
görüyorum" deyince, kadın: "Sen de kimsin?" diye sordu.
Abdullah: "Sana döneceğini söyleyen kişiyim" cevabını verince kadın:
"Sen o değilsin. Sen o olsan bile daha önce gözlerinin arasında gördüğüm
nuru şimdi göremiyorum" dedi.
Hişam bin Urve'nin
babasından bildirdiğine göre Hz. Aişe şöyle dedi: "Bir yahudi Mekke'de
ikamet edip orada ticaret yapmaya başlamıştı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) doğduğu gece bu adam Kureyş'in bir meclisinde: "Ey Kureyş
topluluğu! Bu gece içinizde doğan biri oldu mu?" diye sordu. Onlar:
"Vallahi bilmiyoruz" cevabını verince, bu yahudi şöyle dedi:
"Allahu Ekber! Eğer yanıldıysanız zararı yoktur. Size söyleyeceğimi iyi
belleyin: Bu gece içinizde bu son ümmetin peygamberi doğdu. iki omuzu arasında
üzerinde tüyler bulunan kırmızımtırak bir alamet vardır. O, iki gece süt
emmeyecektir. Çünkü cinlerden ifrit parmağını onun ağzına sokup süt emmesine
engel olmuştur."
Orada bulunanlar
yahudinin sözlerinden hayrete düşerek dağıldılar.
Evlerine gittikleri
zaman da bunu ev halkına anlatınca ev halkı: "Abdullah bin
Abdilmuttalib'in bir oğlu oldu ve adını Muhammed koydular" dediler. O
topluluk tekrar bir araya gelip: "Şu yahudinin söylediği gibi bu çocuğun
doğduğunu işittiniz mi?" diyerek yahudinin evine geldiler ve olanı
kendisine anlattılar. Yahudi: "Benimle beraber gelin de ona bakayım"
dedi ve gidip Amine'nin evine girdiler. Yahudi: "Oğlunu bize göster"
deyince, Amine onu gösterdi. Sırtını açtıklarında yahudi alamet olan o beni
görüp bayıldı. Kendine geldiği zaman: "Yazık sana? Ne oldu?" diye
sorduklarında şöyle cevap verdi: "Vallahi, peygamberlik israil
oğullarından gitti. Ey Kureyş halkı, buna sevindiniz mi? Vallahi, size haberi
doğudan batıya kadar ulaşacak bir otorite, bir hamle ve atılım
verilecektir."
Yahudinin konuştuğu o
Kureyşli topluluk; Muğire'nin oğulları Hişam ve Velid, Musafir bin Ebi Amr,
Ubeyde bin el-Haris, genç biri olan Ukbe bin Rabia ve başkalarından
oluşmaktaydı. Muhammed bin Yahya
ez-Zühlı, hadisi Ebu Gassan Muhammed bin Yahya bin Abdilhamıd el-Kinanı'den bu
şekilde nakletmiştir .
Hassan bin Sabit der ki:
Ben yedi sekiz yaşında duyduklarımı kavrayabilecek bir çocukken bir Yahudi
Yesrib'de: "Ey Yahudi topluluğu!" diye bağırdı. Halk etrafında
toplanıp: "Vay sana! Ne oldu?" deyince, bu yahudi: "Bu gece
Ahmed'in doğumunda doğacak olan yıldız doğdu" karşılığını verdi.
Yunus bin Bukeyr'in
rivayeti: "Gönderileceği zaman doğacak yıldız ... " şeklindedir;
ancak hatalıdır.
Kattan, rivayetinde şunu
ilave etmiştir: Muhammed bin ishak dedi ki: Said bin Abdirrahman bin Hassan'a:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiğinde Hassan kaç
yaşındaydı?" diye sorunca: "Altmış yaşındaydı" cevabını verdi.
Muhammed der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldiği zaman elli üç
yaşındaydı. Hassan işittiklerini yedi yaşındayken işitmiştir.
Osman bin Ebi'l-As der
ki: Annemin anlattığına göre, Amine binti Vehb Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) dünyaya getirdiğinde kendisi de oradaydı. Annem şöyle dedi:
"Evde neye baktıysam hep nurluydu. Yıldızlara baktığımda o kadar
yaklaştıklarını gördüm ki, neredeyse üzerime düşecekler sandım."
--- Heysemi Mecma
(8/220).
ibn ishak anlatıyor:
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) annesi Amine binti Vehb şöyle
derdi: "Muhammed'e hamile kaldığım zaman bana gelindi ve şöyle denildi:
"Bu ümmetin efendisine hamile kaldın. Dünyaya geldiği zaman şöyle de:
Onu tek olana
sığındırırım Her hasetçinin şerrinden.
Ravi bundan sonra diğer
beyitleri de zikretmiştir.
Bunun delili, o doğarken
kendisiyle beraber Şam yurdunda olan Busra saraylarını aydınlatan bir nurun
çıkmasıdır. Doğduğu zaman ona Muhammed adını koy. Onun ismi Tevrat ve incil'de
Ahmed'dir. Onu gökyüzü ve yeryüzü nalkı över. Kur'an'daki ismi ise
Muhammed'dir.
Amine de ona bu ismi
koydu. Amine, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dünyaya getirdiği
zaman cariyesini Abdulmuttalib'e gönderdi - Amine henüz hamileyken
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) babası Abdullah vefat etmişti. Yine
Abdullah'ın, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) on sekiz aylıkken vefat
ettiği de söylenmiştir. Allah en doğrusunu bilir- Cariye: "Bir oğlun oldu.
Gel de ona bak" dedi. Abdulmuttalib gelince Amine doğum sırasında
olanları, hamileyken gördüklerini, onun hakkında kendisine söylenenleri ve ona
Muhammed adının verilmesinin emredildiğini Abdulmuttalib'e anlattı.
Abdulmuttalib, Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) alıp Kabe'nin
içindeki Hubel putunun yanına götürdü ve Allah'a dua edip şükrederek şöyle
dedi:
Teri hoş kokan şu çocuğu
bana veren Allah'a hamdolsun. Henüz beşikteyken diğer çocuklara üstün olan şu
çocuğu, Köşe taşları bulunan Kabe'ye emanet ediyorum. Tam bir delikanlı
oluncaya dek Kabe'nin himayesinde kalsın. Onu, dengesiz bir hasetçinin, gözleri
görmeyen, Basiretsiz kötü niyetlilerin şerrinden Kabe'ye emanet ediyorum. Sözü
tutulur bir insan haline gelinceye kadar, Kabe'nin himayesinde kalsın. Sen,
Kur'an'da ve övgüsü sabit kitaplarda Ahmed kelimesiyle adlandırılmışsın. Bu
adın diller üzerinde de yazılıdır.
--- İbn Sa'd, Tabakat (1/103)
Bakın: İbn Kesir, el-Bidaye (2/264-265).
Ebu'l-Hakem et-Tenuhi
der ki: Kureyş'ten bir çocuk doğunca sabaha kadar onu Kureyş'ten olan kadınlara
verirlerdi ve bu kadınlar doğan çocuğun üzerine bir kazan kapatırlardı.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğunca Abdulmuttalib üzerine kazan
kapatmaları için kadınlara verdi. Sabah olunca gittiler ve Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) üzerindeki kazanın ikiye ayrıldığını,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözlerini açmış ve semaya dikmiş
olduğunu gördüler. Onu Abdulmuttalib'e götürüp: "Bunun gibi bir bebek
görmedik. Üzerindeki kazanın ikiye ayrıldığını, gözlerinin açık olduğunu ve
semaya diktiğini gördük" dediler. Abdulmuttalib: "Buna iyi bakın.
Umut ederim ki bu, hayırlı biri olacaktır" dedi. Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) doğumunun yedinci günü Abdulmuttalib onun için kurban kesip
Kureyşlileri davet etti. Kureyşliler yemekten sonra: "Ey Abdulmuttalib!
Bize ikramda bulunmana sebep olan bu oğluna ne ad verdin?" diye sorunca,
Abdulmuttalib: "Adını Muhammed koydum" cevabını verdi. Onlar:
"Neden ona ailesinden birinin adını vermedin?" diye sorduklarında
ise: "Allah'ın gökyüzünde, mahlukatın da yeryüzünde onu övmesini
istedim" cevabını verdi.
--- İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-Nihaye (2/264).
Abbas bin Abdilmuttalib
şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetli ve
göbeği kesilmiş bir şekilde doğdu. Dedesi Abdulmuttalib şaşkınlık içinde:
"Bu oğlumun şanı yüce olacaktır" dedi. Gerçekten Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şanı yüce oldu."
--- İbn Said, Tabakat
(1/103) ve İbn Asakir, Tarihu Dımaşk (1/282) Bakın: İbn Kesir, el-Bidaye
ve'n-Nihaye (2/265).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: