MARİFETU

SUNEN VE’L-ASAR

ŞAHİDLİKLER

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Şahitliğin Kabul Edilmesinin Şartı

 

19919-19920- Şafii der ki: Yüce Allah şöyle buyurur: "İçinizden de iki adil şahit getirin''[Talak, 2], "Erkeklerinizden iki şahid tutun; eğer iki erkek bulunmazsa, şahidlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir.''[Bakara, 282]

 

19921- Şafii der ki: Allah en doğrusunu bilir, ancak iki ayette de razı olacağımız erkeklerden sadece müslümanları kastedilmiştir. Din sebebiyle aramızda velayet olmadığı için müşrikler bu kapsama girmezler.

 

19922- Köleler, sahipleri onlara birçok şeyde baskı yapabilecekleri için razı olunan erkekler grubuna girmezler.

 

19923- Yüce Allah'ın; "Erkeklerinizden iki şahid tutun''[Bakara, 282] buyruğu, fasıkların ve çocukların şahitliğinin hiçbir şeyde geçerli olmadığına delalet etmektedir. Çünkü farzlarla muhatab olanlar buluğ çağına erenlerdir. Ancak, bazıları yaralamalarda çocukların şahitliğini geçerli saymıştır.(--- Şafii, el-Ümm (7/88).

 

19924- "Erkeklerinizden iki şahid tutun ...''[Bakara, 282] buyruğu, hiçbir şeyde çocukların şahitliğinin geçerli olmadığını göstermektedir.

 

19925- Eğer, İbnu'z-Zübeyr'in bunu geçerli saydığı söylenecek olursa, İbn Abbas'ın reddettiğini söyleriz.

 

19926- İbn Ebi Muleyke'nin biIdirdiğine göre İbn Abbas; çocukların şahitliğinin geçersiz olduğunu söylemiştir.(--- Şafii, el-Ümm (7/89).

 

19927- İbn Cüreyc buna şu ilaveyi yapmıştır: İbn Abbas: "Çünkü yüce Allah: " ... şahidlerden razı olacağınız bir erkek ... ''[Bakara, 282] buyurmuştur" dedi.

 

19928- Beyhaki der ki: Rivayete göre Hz. Ali, Hasan, en-Nehai, Zühri, Mücahid ve Ata: "Kölelerin şahitliği geçerli değildir" dediler.(--- Beyhaki, es-Sünenu'l-Kübra (10/161).

 

19929- Enes b. Malik: "Hak konusunda insanlar arasında dürüst olduğu biiinen kölenin şahitliği geçerlidir" demiştir.

 

19930- İbnu'I-Münzir der ki: Ali b. Ebi Talib'in, kölenin şahitliğini kabul ettiği nakledilmiştir. Enes b. Malik te: "Hiç kimsenin, kölenin şahitliğini reddettiğini biImiyorum" demiştir. Muhammed b. Sırın ve Şureyh te aynı şeyi söylemiştir.

 

19931- Şafii der ki: Yüce Allah şöyle buyurur: "İçinizden de iki adil şahit getirin."[Talak, 2], "Erkeklerinizden iki şahid tutun"[Bakara, 282], "....içinizden de iki adil şahit getirin"[Talak, 2] Allah en doğrusunu bilir; ancak iki ayette de razı olacağımız erkeklerden sadece müslümanları kastedilmiştir.

 

19932- Din sebebiyle aramızda velayet olmadığı için müşrikler bu kapsama girmezler.

 

19933- Şafii der ki: İnsanlara yalan söyleyen müslümanın bile şahitliği reddedilirken, Allah adına yalan söyleyen müşrikin şahitliği nasıl geçerli olur. Dürüst köleler ve dürüst olmasalar bile hür olan Müslümanlar, müşriklerden daha hayırlıdır. Kitabı, sünneti, sahıh haberleri ve fakihlerin çoğunun icma ettiği şeyleri kabul etmeyenin şahitliği de kabul edilmez. Zimmet ehlinin (azınlık tebanın) şahitliğini kabul edenlere gelince, zimmet ehlinin en dürüstü, Allah'a en çok şirk koşan, haça secde eden ve kiliseye gidenleridir.

 

19934- Eğer; "Şureyh, zimmet ehlinin kendi aralarındaki şahitliğini kabul etmiştir" denilecek olursa şöyle cevap veririm: "Şureyh, kendi dışında kimsenin söylemediği ve Kitab'da olmayan bir şeyi söylemişse, bu delil kabul edilir mi?" "Hayır"" cevabı verilecek olursa: "O zaman Kitab'a, sünnete ve Medine alimlerine rağmen nasıl Şureyh'in sözünü delil kabul edersin?" derim.

 

19935- Şafii başka bir yerde şöyle dedi: (Kadı) Şureyh, kölenin şahitliğini kabul edince, hakkında şahitlik edilen kişi: "Bir kölenin benim hakkımdaki şahitliğini mi kabul ediyorsun?" diye sordu. Şureyh: "Kalk; hepiniz köle ve cariyelerin çocuklarısınız. Ayette hür olmaktan bahsedilmemiştir. Ayette İslam şartı koşulmuştur" demiştir. Şureyh, neden bir defasında kölenin şahitliğini kabul ederken, başka bir defasında reddetmiştir?

 

19936- Ebu Said'in rivayetinde ŞafiI: "veya sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun''[Maide, 106] ayetiyle ilgili şöyle dedi: Bu ayete dayanarak gayr-ı müslimlerin şahitliğini geçerli sayan, seferdeyken Müslümanın şahitliğini nasıl kabul etmez. Yine nasıl olur da müşriklerin şahitliğini kabul etmez.

 

19937- Şafii der ki: Bu ayetin manasını en iyi Allah bilir; ancak bu ayette: Kabilenizden olmayan müslümanların kastedildiğini söyleyenler olmuş ve ''Namazdan sonra alıkoyacağınız, şüpheleniyorsanız, ''Akraba bile olsa yeminle hiçbir değeri değiştirmeyeceğiz, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz'' diye yemin eden sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun"[Maide, 106] ayetini delil getirmiştir. Burada namazdan bahsedilmiştir. Müslümanlar da şahitliği gizlemekte günaha girmiş olurlar. Müşrikler için ise namaz sözkonusu değildir ve Müslümanlar hakkında şahitlik etmemekten dolayı günaha girmeleri sözkonusu değildir.

 

19938- Şafii der ki: "Erkeklerinizden iki şahid tutun''[Bakara, 282] ayetinin neshedildiğini birisinden duydum. Allah doğrusunu bilir.(--- Beyhaki, es-Sünenu'l-Kübra (10/164).

 

19939- Beyhaki der ki: Hasan el-Basrı, " ... içinizden iki adil kimseyi... veya sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun''[Maide, 106] ayetini açıklarken: "Burada kastedilen, Müslümanlardan olan şahitlerdir. Ancak kabilenizden veya başka kabileden buyurmuştur" dedi. İkrime de aynı şeyi söylemiştir.

 

19940- Bu ayetin neshedildiğini söyleyenler, bunu Atiyye kanalıyla İbn Abbas'tan rivayet etmiştir.

 

19941- Şafii der ki: Bu konuda bize muhalefet edenlere: "Yüce Allah bu ayeti, Müslümanın vasiyetiyle ilgili zikretmiştir. Seferde olan Müslümanın vasiyeti konusunda bunu geçerli sayar mısın?" diye sorduğumda: "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Şahitlik edecek olurlarsa gayr-ı müslimlere yemin ettirir misin?" diye sorduğumda, yine: "Hayır" cevabını verdi. Ben: "Peki, bu ayetin neden Müslümanın vasiyeti hakkında olduğu şeklinde yorumlanmıştır?" diye sorduğumda: "Çünkü neshedilmiştir" cevabını verdi. Ben de: "Ayet mukim olan Müslüman hakkında nazil olmuşsa ve nesh edilmişse, seferdeyken vasiyet eden Müslümanla ilgili nasıl bununla amel edebiliriz'' dedim.

 

19942- Beyhaki der ki: Şafii bu ayeti Cizye kitabı içinde şu şekilde yorumlamıştır:

 

19943- Mukatil b. Hayyan der ki: Ben ''.... içinizden iki adil kimseyi... ... veya sizden olmayan iki kişiyi şahid tutun''[Maide, 106] ayetinin tefsirini Mücahid, Hasan ve Dahhak'tan aldım: Kureyşlilerin bir azatlısı, biri Temımı, diğeri Yemani olan iki Hıristiyan ile ticaret için beraber yola çıkıp gemiye bindiler. Kureyşli olan kişide, sahiplerinin bildiği kap, kumaş ve gümüş paradan oluşan belli miktarda mal vardı. Kureyşli hastalanınca iki kabileden olan bu Hıristiyanlara vasiyet ettikten sonra öldü. İki kabileden olan bu adamlar malı alıp ticaretlerinden geri dönünce, vasiyeti ve malı getirip, ölünün velilerine

eslim ettiler. Sahipleri malın azlığını garipseyince, onlara: "Adamımız yanında, bize verdiğinizden daha çok malla yola çıktı. O bir şey mi sattı ya da satın alıp zarar mı etti? Ya da hastalığı uzun sürüp kendine mi harcadı?" diye sordular. Onlar: "Hayır" cevabını verince, azatlının sahipleri: "Bize ihanet ettiniz" deyip malı alarak durumlarını Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arz ettiler. Bunun üzerine: "Ey inananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi... şahid tutun ... ''[Maide, 106] ayeti nazil oldu.

Namazdan sonra alıkonmalarıyla ilgili bu ayet nazil olunca, bu iki kişi Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emriyle kalkıp, göklerin ve yerin Rabbi adına yemin ederek: "Azatlınız, size verdiğimizden başka mal bırakmadı. Biz yeminimizle hiçbir dünyalığı değiştirmeyiz, Allah'ın şahitliğini gizlemeyiz, yoksa şüphesiz günahkarlardan oluruz" diye yemin ettiler ve serbest bırakıldılar. Daha sonra ölünün kaplarından birini bulunca ayrı kabileden olan bu iki Hıristiyanı yakaladılar. Onlar: "Biz bunu ondan hayattayken satın aldık" diyerek yalan söylediler. Delil getirmeleri istenince de delil getiremediler. Bu durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) arz ettiklerinde:

"Eğer bu şahidlerin günah işlemiş oldukları ortaya çıkarsa ölene daha yakın hak sahibi diğer iki kişi bunların yerine geçer ve ''Bizim şahitliğimiz ikisininkinden de daha doğrudur, biz aşırı gitmedik, yoksa şüphesiz zulmedenlerden oluruz'' diye Allah'a yemin ederler''[Maide, 107] ayeti nazil oldu.

Yani ayrı kabileden olan bu iki Hıristiyan şayet başkasının hakkı olan bir şeyi gizledikleri görülürse bu durumda ölünün yakınlarından hak sahibi bak iki kişi Allah adına: "Ölen akrabamızın şu şu kadar malı vardı ve bu iki kişiden istediğimiz bizim hakkımızdır. Bu hakkı isterken de hakka tecavüz etmiyoruz. Edersek de zalimlerden oluruz" şeklinde yemin ederler.

 

19944- Ayrı kabileden olan iki kişinin, başkasının hakkı olan bir şeyi gizledikleri düşünüldüğü zaman ölenin akrabalarından olan iki şahidin yapacağı budur. Bu da Yüce Allah'ın "Bu, şahitliği gerektiği gibi yapmalarını sağlar"[Maide, 108] buyurduğu gibi hak yiyen bu iki kişinin bunu bir daha tekrarlamamasını sağlar.(--- Buhari, vasaya (4/16).

 

19945- Şafii der ki: "Yani, bu iki Hıristiyanın durumunda olanların yemin etmeleri şahitliği gerektiği gibi yapmalarını sağlar. Bu durumda ayetten kastedilen yemin etmektir."

 

19946- Şafii bunu açıklamak için sözlerine devam edip şöyle dedi: " ... aranızda şahid tutun ... ''[Maide, 106] ayetinden yemin kastedilmiştir. Lanetleşenlerin yeminleri şahitlik olarak adlandırıldığı gibi burada da yemin kastedilmiştir. Bunun delili de hiçbir Müslümanın, şahitlik ederken, bu şahitlik ister kabul edilsin ister reddedilsin yemin gerekmediğinde icma etmeleridir. Müslümanların da Allah'ın Kitab'ına muhalif bir şeyde icma etmeleri mümkün değildir.

 

19947- Beyhaki der ki: "Ey inananlar! Ölüm birinize geldiği zaman vasiyet ederken içinizden iki adil kimseyi... şahid tutun ... ''[Maide, 106] ayetinden bizzat şahitliğin kendisi kastedilmiş te olabilir. Bu durumda davacıların Müslümanlardan adil iki şahidinin olması gerekir. ..... diğer iki kişi bunların yerine geçer ve"[Maide, 107]  buyruğundan kasıt ise, Mukatil'in bildirdiğine göre davacıların delilinin olmaması durumunda, davalılar namazdan sonra alıkonulurlar ve Allah adına yemin ederek davacıların iddialarının doğru olmadığını söylerler.

 

19948- Bu daha açık ve sahlhtir. Said b. Cübeyr'den nakledildiğine göre İbn Abbas ta Mukatil'in söylediğiyle aynı manada bir şey söylemiştir.

 

19949- İbn Abbas der ki: Sehm oğullarından bir kişi ticaret için Temım ed-Dari ve Adiy b. Bedda' ile beraber gitmişti. Sehm oğullarından olan bu kişi hiç Müslüman bulunmayan bir yerde ölmüş ve onlara eşyalarını ailesine götürmeleri için vasiyet etmişti. Bıraktığı eşyaları ailesine getirdiklerinde altınla işlenmiş gümüş bir kabı aradılar. Bulamayınca da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara saklamadıklarına ve elden çıkarmadıklarına dair Allah adına yemin ettirdi. Sonra (ailesi) bu gümüş kabı Mekke'de bulunca, adamlar: "Biz bunu Temım ve Adiy'den aldık" dediler. Bunun üzerine Sehmi'nin akrabasından iki kişi kalkıp Allah adına yemin etti. Kendi şahitliklerinin diğer iki kişiden. daha gerçek bir şahitlik olduğunu ve kabın arkadaşlarının olduğunu söyleyerek gümüş kabı aldılar. "Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar sizden adaletli iki kişidir ... "[Maide, 106] ayeti nazil oldu.

Buhari bunu Sahih'te Ali b. el-Medını kanalıyla Yahya b. Adem'den rıvayet etmiştir.

 

19950- Ali'nin hadisinde: "Ayet onlar hakkında inmiştir" ibaresi vardır.(--- Buhari (4/16).

 

19951- Ebu Halid el-Ahmer'in, Mücalid'den, onun Şa'bi'den, onun da Cabir'den şu rivayeti vardır: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yahudilerin -veya Kitab ehlinin- birbirleri hakkındaki şahitliğini geçerli saydı." Ancak bu rivayet hatalıdır.(--- BeyhakI, es-Sünenu'l-kübra (10/165- 166) ve İbn Mace, ahkam (2374).

 

19952- Başkası ise hadisi Mücalid kanalıyla Şa'bi'den şu şekilde rivayet etmiştir: (Kadı) Şureyh, her dinden olanın, kendi dininden olan hakkındaki şahitliğini kabul ederdi. Ancak Yahudinin Hıristiyan, Hıristiyanın da Yahudi hakkındaki şahitliğini kabul etmezdi. Sadece Müslümanın bunlar hakkındaki şahitliğini kabul ederdi. Şureyh, Müslümanların, bütün dinlerden olanlar hakkındaki şahitliğini kabul ederdi.

 

19953- Abdulvahid b. Ziyad hadisi Mücalid'den bu şekilde rivayet etmiştir.

 

19954- Davud b. Ebi Hind'in, Şa'bi kanalıyla (kadı) Şureyh'ten olan rivayeti şu şekildedir: "Kişi yabancı bir memlekette ölürse ve orada Müslüman olmadığı için gayr-ı müslimlerden iki kişiyi vasiyetine şahid tutsa, bu geçerlidir. İki Müslüman gelip bu şehitlerin hilafına şahitlik ederlerse, onların şahitlikleri kabul edilir.

 

19955- İbrahım'in rivayetine göre (kadı) Şureyh, Yahudi ve Hıristiyanın, Müslüman hakkındaki şahitliğini kabul etmezdi. Sadece seferdeyken yapılan vasiyet konusunda kabul ederdi.

 

19956- Nakledildiğine göre Ebu Musa el-Eş'ari, bir Müslümanın ölümüne iki Hıristiyandan başkası şahit olmayınca ikindiden sonra onlara yemin ettirdi ve şahitliklerini kabul etti.

 

19957- Bütün bunlar, Iraklıların Kitab ehlinin şahitliği konusundaki görüşüne aykırı düşmektedir.

 

19958- Ömer b. Raşid el-Yemami'nin, Yahya b. Ebi Kesir kanalıyla Ebu Seleme'den, onun da Ebu Hureyre'den bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Hiçbir milletin diğer millet hakkındaki şahitliği geçerli değildir. Sadece Muhammed milletinin diğer milletler hakkındaki şahitliği geçerlidir.''

 

19959- İsnadındaki Ömer b. Raşid'in, hadis alimlerine göre zayıf olması sebebiyle hadis huccet kabul edilemez. Doğruya ulaşmak Allah'tandır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Şahitle Birlikte Yeminle Hüküm Vermek