MARİFETU

SUNEN VE’L-ASAR

ZEKAT TAKSİMİ

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Zekatın Verileceği Sınıflar

 

13308- Şafii der ki: Fakir, hasta olsun veya olmasın, başkalarına el açsın veya açmasın malı ve mesleği olmayan kişidir. Miskin ise başkalarına el açsa da açmasa da malı olan ancak bu malı kendisine yetmeyen kişidir.(--- Şafii, el-Ümm (2/71).

 

13309- Beyhaki der ki: Şafii'nin zekatın dağıtılması kitabı içinde "Mesleği olmayan zayıf ve hastalıklı fakirler" demesi burada yaptığı fakir tanımına ters düşmez. Zira bu tanımın ardından: "Mesleği olan fakir kişiler de mesleklerinin ihtiyaçlarını karşılayamadığı kişilerdir. Zekatı hak etme konusunda hastalık veya sakatlık şart değildir" açıklamasını ekler ve bu meslek sahibi kişilerin insanlara el açmayan kişiler olduklarını da söyler.

 

13310- Zekatın farz kılınması kitabı içinde de fakirler için: "İnsanlara el açsalar da, açmasalar da" ifadesini kullanır.

 

13311- Müzenı: "Doğrusu bu olsa gerektir" demiştir.

 

13312- Şafii der ki: Kişi fakir veya miskin olmasına rağmen mesleğinin kazancı kendisine ve ailesine yetiyorsa, başkasına muhtaç olmayan kişilerden sayılacağı için kendisine zekat verilmez.(--- Şafii, el-Ümm (2/71).

 

13313- Ubeydullah b. Adiy b. el-Hiyar bildiriyor: İki adamın bana bildirdiğine göre zekat mallarından bir şeyler istemek üzere Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelmişler. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yukarıdan aşağıya onları süzdükten sonra da: ''İstiyorsanız verebilirim, ama bilin ki bu malda zenginlerin ve çalışıp kazanmaya gücü yetenlerin hakkı yoktur" buyurmuştur. (--- Şafii, el-Ümm (2/73) ve Ebu Davud, zekat (1633).

 

13314- Ebu Abdillah'ın rivayetine göre Şafii şöyle demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu iki kişinin sağlıklı, güçlü olduklarını görmüş ve çalışıp kazanabileceklerini düşünmüştür. Ancak çalışıp çalışmadıklarını bilmediği için çalışma imkanları varken zekattan bir şeyalmalarının caiz olmadığını onlara bildirmiştir. ihtiyacı olmayan veya çalışıp kazanan kişilerin bu malda hakkı olmadığını onlara bildirdikten sonra bu bilgi üzerinden istemeleri halinde de onlara zekattan pay vereceğini söylemiştir. Almaları durumunda da kendilerine yetecek kadar bir kazançlarının olmadığını, muhtaç oldukları için de zekattan paylarının bulunduğunu demiş oluyorlar.

 

13315- Reyhan b. Yezid der ki: Abdullah b. Amr b. el-As'ın: "Zekat, zengine ve çalışıp kazanacak kadar güçlü olana helal değildir" dediğini işittim.(--- Şafii, el-Ümm (2/118).

 

13316- Şafii der ki: Sa'd'ın oğlu dışında bazıları bu hadisi Sa'd'dan merfu olarak da rivayet etmiş, ancak "güçlü" yerine "sağlam" lafzını kullanmıştır.

 

13317- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Zekat, zengine ve çalışabilecek kadar sağlam olana helal değildir" buyurmuştur. (--- Ebu Davud, zekat (1634), Tirmizi, zekat (652) ve Darimi, zekat (1646).

 

13318- Şu'be de bunu Sa'd'dan merfu olarak rivayetinde mutabaat etmiştir. Her ikisinden de bazen "Çalışabilecek kadar sağlam olan'', bazen de "Çalışabilecek kadar güçlü olan'' lafzıyla rivayet edilmiştir.

Metinde geçen "...." ifadesi güç, kuvvet anlamındadır. Kelimenin kökü de ipi sıkıca bükmekten gelmektedir.

 

13319- Aynısı Ebu Hureyre hadisiyle Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem)

rivayet edilmiştir.

 

13320- Hadislerde zikredilen güçlü olmaktan kasıt da çalışıp kazanç elde etme gücüdür. Bunun da açıklaması Abdullah b. Adiy b. el-Hiyar'ın hadisinde yapılmıştır.

 

13321- Hadisleri kendi mezhebine göre yorumlayan kişiye (TahavI) göre ise gücü kuvveti yerinde ve sağlam olan kişinin zekatı alması mutlak manada haram değildir. Bazı durumlarda böylesi kişiler zekatı alabilir. Bu konudaki açıklamalarını yaparken de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zekatı alması helal olmaz'' sözünü zikreder, ancak hangi durumlarda alabileceği konusuna da bu yöndeki ihtilaflara da girmez.

 

13322- Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Çalışıp kazanabilecek kadar güçlü olana helal olmaz'' sözünü yorumlarken de çalışabilecek gücü olan kişinin zekatta, onu hak eden fakir gibi hakkı olmadığını söyler. Ancak gücü kuvveti yerinde olsa dahi bazı durumlarda zekatı hak edebiliyorsa şerı hükümleri açıklayan ve hükümlerin dayanağı olan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) genel bir ifadeyle: "Böylesi kişinin zekatta hakkı olmaz'' demeyeceğini düşünmez.

 

13323- Sonrasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), hastalık veya sakatlık durumunu göz önünde bulundurmadan bazılarına zekattan mal vermesiyle ilgili rivayetleri zikreder. Biz de zekat konusunda hastalık ve sakatlığa itibar etmeyiz. Bizim bu konuda itibar ettiğimiz şey Yüce Allah'ın zikrettiği fakirlik ve miskinlik durumudur.

 

13324- Kişinin hem kendisine, hem ailesine yetecek kadar malı veya gelir getiren bir mesleği varsa fakir ve miskin sınıfından çıkar ve zekatta herhangi bir hakkı olmaz. Doğrusunu da Allah bilir.

 

13325- Dilenmenin kimlere helal olduğu konusunda Kabısa b. Muharik, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şu sözünü bildirir: "Birilerine kefilolup zor durumda kalan kişi, kefil olduğu meblağı ödeyene kadar dilenebilir, ödedikten sonra da dilenmeyi bırakır. Yine felakete maruz kalıp malı telif olan kişi geçimini sağlayacak kadar dilenebilir. Bunu sağladıktan sonra da dilenmeyi bırakır. Yine fakir duruma düşüp kavminden aklı başında üç kişinin fakir düştüğünü dile getirdikleri kişi, geçimini sağlayacak kadar dilenebilir. Bu durumlar dışında dilenmek suretiyle elde edilen kazanç haramdır.''

 

13326- Kabısa b. el-Muharik der ki: Kefil olduğum bir konuda yardım istemek üzere Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğimde bana şöyle buyurdu: ''Dilenmek üç durum dışında kişiye haramdır ...'' Sonrasında Kabısa söz konusu durumları zikreder.(--- Müslim, zekat ( 1044).

 

13327- Enes b. Malik el-Ensari anlatıyor: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve yoksulluktan yana yakındı. Sonra bir daha geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Sana öyle muhtaç bir ailenin yanından geldim ki döndüğümde sanırım içlerinden biri ölmüş olacak" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Git bakalım evinde (satılacak) bir şeyler bulabilecek misin?'' buyurdu. Adam gidip bir çul ile bir kase getirdi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Bu çul un bir kısmını altlarına serer, bir kısmını da giyecek olarak kullanırlardı. Bu kaseyi de içmek için kullanırlardı" dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oradakilere: "Bunları benden bir dirheme kim satın alır?'' diye sorunca, biri: "Ben iki dirheme alınm" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(İki dirheme) senindir'' buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Bu dirhemlerin biriyle ailene yiyecek, bir dirhemiyle de bir balta satın al ve yanıma gel'' buyurdu. Adam denileni yapıp Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Şu vadiye git! Çalı, çırpı, odun ne bulursan kesip sat, on beş güne kadar da yanıma gelme'' buyurdu. Adam gitti ve denileni yaptı. Sattıklarıyla on dirhem kazandı. Beş dirheme yiyecek, beş dirheme de giyecek satın aldı. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi ve:

"Emrettiğin şeyi Allah bana bereketli kıldı" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu yaptığın, kıyamet gününde yüzünde dilencilik işaretiyle gelmenden daha hayırlıdır. Dilenmek de sadece üç kişiye helalolur. Bunlar da ağır diyet ödemesi, ağır bir borcu olan ve aşırı fakir olan kişilerdir'' buyurdu.(--- Ebu Davud, zekat (1641), Tirmizi, büyıY (I2IS), Nesai, büytY (7/259) ve İbn Mace, ticaret (219S).

 

13328- Beyhaki der ki: Ebu Davud'un tahric ettiği bu meşhur hadis, kendisine yetecek kadar kazancı olan fakir kişiye zekatın caiz olmadığını söyleyen ibnu'l-Hiyar'ın rivayetine muvafıktır. Diyet konusunda kefilolan veya ağır bir borca giren kişiye dilenmenin helalolacağını söyleyen Kabısa'nın rivayetine de muvafıktır. Enes'in hadisine gelince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adamın çalışabilecek güçte olduğunu görünce ona çalışmasını emretmiş, dilenmesine ruhsat vermemiştir. Aşırı fakir, yani çalışıp kazanmaktan aciz olan veya kendisine ve ailesine yetecek kadar malı olmayan kişinin ise ihtiyacı kadarıyla dilenmesine izin vermiştir.

 

13329- Kabısa b. Muharrik'in hadisinde de bu yönde bir uyarı yapılmıştır. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ihtiyaç durumunda dilenmesinin mubah olacağını bildirmiştir. Şayet hem kendisine, hem de ailesine yetecek kadar malı veya kazancı yoksa ihtiyaç durumu hasıl olmuş demektir. Ancak zikredildiği kadarıyla malı veya kazancı varsa ihtiyaç durumundan söz edilemez.

 

13330- Malının felakete uğrayıp telef olması durumunda da geçimini sağlayacak kadar dilenmesine ruhsat verilmiştir. Bu da kendisine ve ailesine yetecek kadarıyladır. Şayet kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayacak kadar kazancı varsa iaşesini sağlamış demektir ve ihtiyaç durumundan dolayı zekat alması caiz değildir. Ancak kazancı veya malı kendisinin ve ailesinin geçimine yetmiyorsa geçimini sağlayacak kadarıyla zekattan alır.

 

13331- İbn Mes'ud'un bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İhtiyacını giderecek kadar malı olmasına rağmen dilenen kişi, kıyamet gününde yüzü tırmalanmış, çizikler ve yaralar içinde huzura çıkar'' buyurmuştur. "Ey Allah'ın Resulü! İhtiyacInI giderebilecek mal miktarı ne kadardır?" diye sorulunca: "Elli dirhem veya aynı değerde altındır'' buyurmuştur.(--- Ebu Davud, zekat (1626), Tirmizi, zekat (650,651), Nesai, zekat (5/97) ve İbn Mace, zekat (1840).

 

13332- Hakım b. Cübeyr bunu rivayette tek kalmıştır ve rivayeten güçlü biri değildir.

 

13333- Sünen Harmele'de geçtiği üzere Şafii bunu İbn Mes'ud'dan şöyle rivayet etmiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Elli dirhemi veya aynı değerde altını bulunan kişinin zekat alması helal değildir'' buyurdu."

 

13334- Sahih olsa da daha önce dediklerimize muhalif değildir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) başlangıç olarak kişiyi muhtaç durumdan çıkaracak mal ve kazancı zikretmiştir. Kişiyi muhtaç olma durumundan çıkaracak meblağın ne kadar olduğu sorulunca da Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunun elli dirhem olduğunu söylemiştir. Bundan da kastı, kazancı olmayan kişiye, elli dirhemi olana kadar kendisine bir şeyler verilebileceğidir.

 

13335- Zira başka bir hadiste Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir ukiyye gümüşü veya aynı değerde malı olduğu halde dilenen kişi haddini aşmış demektir'' buyurmuştur. Bir ukiyye de kırk dirhemdir.(--- Ebu Davud, zekat (1628) ve Nesai, zekat (5/98).

 

13336- Başka bir hadiste de zikredildiğine göre: "Kişiyi dilenmeye muhtaç bırakmayacak miktar nedir?" diye sorulunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Gecesi ve gündüzüyle onu doyuracak bir günlük yiyeceğinin bulunmasıdır'' buyurmuştur.(--- Ebu Davud, zekat (1628).

 

13337- Bütün bu rivayetlerin ortak manası kişiye yetecek kadar malın bulunması durumunda onun ihtiyaç sahibi olmaktan çıkacağıdır. Kişiye yetecek miktar da kişiden kişiye değişmektedir. Kimine elli dirhem yeterken, kimine kırk dirhem yetmektedir. Bazılarının da ailesi yoktur ve kazancı günlük ihtiyacını giderecek kadardır. Böylesi biri zekattan payalamaz.

 

13338- "At üzerinde gelse dahi kişinin bir şeyler isteme hakkı vardır" sözü de bu manadadır. Bazen kişinin çoluk çocuğu çok olmasına rağmen kazancı yoktur. Bu durumda iaşesini sağlayacak kadar ona bir şeyler verilir. Bu da kendisine ve ailesine yetecek asgari miktardır.

 

13339- Hz. Ali'nin: "Yüce Allah, mallarından fakirlere yetecek kadar vermeyi zenginlere farz kılmıştır" sözü de bu manadadır.

 

13340- Kişiye bir şeylerin verilip verilmeme ölçüsü bu şekilde ihtiyaç kadarı sayılmıştır. Doğruya ancak Allah ulaştırır.

Şafii: "Valinin emriyle zekatı toplayıp taksim edenler de bu görevlerinin karşılığını alırlar" söyleyip açıklamaları arasında şöyle der: "Ancak halifenin ve zekat toplama işinde yerine başka bir memuru görevlendiren bölge yöneticisinin zekatta hakkı yoktur."

 

13341- Zeyd b. Eslem bildiriyor: Hz. Ömer kendisine ikram edilen sütü çok beğendi ve onu ikram edene: "Bu sütü nereden getirdin?" diye sordu. Adam ismini de verdiği bir su kaynağına gittiğini, orada zekat develeri sulanırken kendisine sağıp verildiğini, bu sütü tulumuna koyup getirdiğini anlatınca Ömer parmağını boğazına sokup içtiğini kustu.

 

13342- Şafii der ki: "Zekat memuru da sadece ihtiyacını giderecek kadarıyla bu mallardan alır. Zekat memuru zengin biri ise de aldığını yaptığı işin ücreti olarak sayar."

 

13343- Beyhaki der ki: Rivayet edildiğine göre Abdullah b. Amr b. el-As: "Zekat memurları çalıştıklarının karşılığı olacak kadarıyla zekattan pay alırlar" demiştir.

 

13344- Ata b. Züheyr el-Amirı, babasından bildiriyor: Abdullah b. Amr b. el-As'a: "Zekat memurlarının zekatta hakları var mı?" diye sorduğumda:

"Zekat memurları çalıştıklarının karşılığı olacak kadarıyla zekattan payalırlar" dedi.(--- Beyhaki, Sünenü'l-kübra (7/15).

 

13345- Ata b. Yesar'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Beş kişi dışında zengin birine zekat malı helal değildir. Bu beş kişi de; Allah yolunda savaşan kişi, zekatı toplayan zekat memuru, borcu olan kişi, zekat malını kendi malı ile satın alan kişi ve zekat malı alan miskin tarafından kendisine bundan hediye edilen kişidir. ''

 

13346- Beyhaki der ki: Malik Muvatta'da bu şekilde mürselolarak rivayet etmiştir.(--- Malik, zekat (29).

 

13347- Başka bir kanalla mana olarak aynısını Ebu Said el-Hudri, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir.(--- Ebu Davud, zekat (1636) ve İbn Mace, zekat (1841).

 

13348- Şafii der ki: rivayetlere göre müellefe-i kulub iki sınıftır. Bunlardan bir sınıfı müslümandır. Müslümanlarla birlikte cihada katılır ve diğerlerine nazaran Müslümanlara daha fazla güç katıp diğerlerinden daha fazla sebat gösterirler.

 

13349- Bu sınıftan olanlar, müşriklerle savaştıkları zaman ganimetten paylarına düşen miktarın dışında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) payı olan humusun beşte birinden onlara bir şeyler verileCilir.

 

13350- Zira Yüce Allah bu payı Müslümanların genel maslahatı ıçın kullanılmak üzere sadece Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has kılmıştır.

 

13351- Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yüce Allah'ın ganimet olarak size ihsan ettiklerinden bana humusun dışında bir şey yoktur. Humus da yine size dönecektir" buyurmuştur. Humustan kasıt, humus içindeki payıdır. Bu payın Müslümanlara geri dönmesi, yine onların ihtiyaçları için kullanılmasıdır.

 

13352- Şafii der ki: "Musa b. Muhammed b. İbrahım b. el-Haris'in, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Huneyn savaşında Müellefe-i kuluba humusun içinden bir şeyler vermiştir."

 

13353- Şafii der ki: "Bunlar da Uyeyne, Akra' ve arkadaşları gibi kimselerdir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), zengin ve saygın biri olan Abbas b. Mirdas'a bir şey vermemiştir. Ancak Abbas bu konuda sitem edince ona da vermiştir.''(--- Müzeni, Muhtasar (s. 156).

 

13354- Sünen Harmele'de geçtiği üzere Şafii, Rafi' b. Hadic'in şu rivayetini zikretmiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Huneyn savaşı sonrası Ebu Süfyan b. Harb, Safvan b. Umeyye, Uyeyne b. Hısn ve Akra' b. Habis'e yüzer deve verdi. Abbas b. Mirdas'a ise bundan daha az verdi.

 

13355- Başka bir kanalla rivayet edilirken şu ekleme yapılır: Abbas b. Mirdas: "Benim ve atım Ubeyd'in elde ettiklerini Uyeyne ve Akra' arasında mı paylaştırıyorsun? Oysa savaş alanında ne Bedr, ne de Habis Mirdas'tan daha iyi savaşmış değildir

Ben onlardan daha değersiz biri de değilim

Bugün küçümsenen kişi bir daha asla saygı görmez" deyince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun payını da yüz deveye tamamladı.

Müslim, Sahih'de Süfyan'dan rivayet etmiştir.(--- Müslim, zekat (1060).

 

13356- Sünen Harmele'de geçtiği üzere Şafii bunun arkasından Sa'd'ın şu rivayetini zikreder: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimet mallarından birilerine bir şeyler verince: "Ey Allah'ın Resulü! Filan kişiye de ver, zira o da mümin biridir" dedim. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Veya müslüman biri'' karşılığını verdi. Bir daha: "Ey Allah'ın Resulü! Filan kişiye de ver, zira o da mümin biridir" dediğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Veya müslüman biri'' karşılığını verdi. Sonra da bana: ''Bazen başkasını kendisinden daha fazla sevmeme rağmen bir kişiye yüz üstü cehenneme atılmaması (İslam'a bağlamak) için mal veriyorum'' buyurdu.

Müslim, Süfyan kanalıyla Zühri'den rivayet etmiştir.(--- Buhari, zekat (1478) ve Müslim, zekat (ısa).  --- Müslim, zekat (150).

 

13357- Şafii ardından Enes b. Malik'in şu rivayetini zikreder: "Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hurma getirilmişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) acelesi olduğu için bu hurmadan hem gördüklerine dağıtıyor, hem de hızlıca yiyordu."

Müslim, İbn Ebi Ömer'den rivayet etmiştir.(--- Müslim, eşribe (2044).

 

13358- Rabi'nin rivayetine göre Şafii, Abbas b. Mirdas'ın hadisi hakkında şöyle demiştir: Mirdas diğerlerine verildiği gibi kendisine verilmesini isteyince belki de Muhacir ve Ensar'ın savaş alanından kaçması Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem) düşündürmüş ve diğerlerine verdiğinin aynısını Abbas'a vermiştir.

Belki de humus Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendi has malı olduğu için bu maldan ona istediği kadarıyla vermek istemiştir. Belki de bu tür ihsanlarla Müslümanları başkalarıyla güçlendirmek istemiştir. Abbas'a diğerlerinden daha az vermesinin onun saygınlığını azaittığını düşünmüyoruz. Humus Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has malı olduğu için bunun beşte birinden hem nefl olarak, hem de ikram olarak bir şeyler vermiştir.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) henüz Müslüman olmayan Safvan b. Umeyye'ye de mal vermiştir. Zira savaş öncesi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ödünç olarak silah vermişti. Bunun yanında Huneyn savaşında günün başındaki hezimet esnasında, Mekke'nin fethinde Müslüman olan kişilerden daha güzel sözler söylemişti. Bu hezimet esnasında adamın biri: "Hevazin zafer kazanıp Muhammed öldürülecek!" deyince, Safvan adama: "Ağzını taş kırsın! Vallahi Kureyşli birinin benim efendim olması Hevazin kabilesinden birinin efendim olmasından iyidir!" karşılığını vermişti. Kureyş'ten Safvan'ın kabilesi Müslüman olmuştu. Belki de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onun müslüman olacağı konusunda şüphesi yoktu. Doğrusunu Allah bilir.

 

13359- Safvan gibi kişilere Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) payından bir şeyler verilmesini ben de isterim. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emrine uyulması konusunda en doğrusu budur.

 

13360- Şafii der ki: Kişi: "Bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) payıdır ve bu payını istediği yerde harcayabilir. Hayber savaşı sonrası da bunu yapmış ve Muhacir ile Ensar'dan bazılarına bu şekilde kendi payından mal vermiştir. Zira bu malonun payıdır ve dilediğine verebilir. Bugün ise ganimetten kimseye böylesi bir şey verilmez. Zira Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sonra halifelerden hiç kimsenin bu paydan birilerine bir şeyler verdikleri bize ulaşmış değildir. Ganimet taksimatında pay sahipleri hariç müellefe-i kulub denilen kişilere ganimetten bir şey verilmez" diyebilir. Böylesi bir şeyi diyen kişi de kendi görüşünü dile getirmiş demektir. Doğrusunu Allah bilir.

 

13361- Şafii der ki: Zekattan ise müellefe-İ kuluba pay vardır. Aklımda kaldığı kadarıyla Adiy b. Hatim, kabilesinden zekat olarak topladığı üç yüz deveyi Ebu Bekr'e getirmiş, Ebu Bekr de ona otuz deve verip, kabilesinden kendisiyle gelmek isteyenlerle birlikte Halid b. el-Velld'e katılmasını söylemiştir. O zaman Adiy, kabilesinden bin kadar adam toplayıp bu savaşlarda büyük başarılar göstermiştir.

 

13362- Söz konusu haberde Ebu Bekr'in bu develeri hangi develerden verdiği belirtilmemiştir. Ancak bu yöndeki haberlerden anladığımız ve aklımıza gelen bu develeri müellefe-i kulub için ayrılan mallardan verdiğidir.

 

Adİy b. Hatim'e fazla vermesi de ya yaptığı işte kendisini daha da heveslendirmek ya da kabilesinden olanların kalplerini İslam'a ısındırmak içindir ki o kabileden hiç kimseye Adiy b. Hatim'e güvendiği kadar güvenmemektedir.

 

13363- Şafii: "Müslümanların başına bir musibet geldiği zaman müellefe-i kulubun payı olan maldan kullanılabileceğini düşünüyorum. İnşaallah da Müslümanların başına böylesi bir musibet gelmez" demiş ve bu musibetlere yönelik açıklamalar yapmıştır.

 

13364- Sonrasında Şafii şöyle der: Ebu Bekr zamanında çoğu kişinin dinden dönüp zekat vermeyi reddetmesi olayları olmasaydı içlerinden hiç kimseye müellefe-i kulub payından bir şey verilmesini söylemez, bu sınıfın payının diğer sınıflara aktarılmasını söylerdim. Zira Ömer, Osman ve Ali'nin, birilerinin kalbini İslam'a ısındırmak için bir şeyler verdikleri bize ulaşmış değildir. Allah'a hamdolsun Yüce Allah İslam'ı güçlendirmiştir ve kişilerin bu şekilde kalplerinin ısındırılmasına ihtiyaç kalmamıştır.

 

13365- Şafii der ki: "Kölelerin uğrunda sarf edilir"[Tevbe, 60] buyruğundan kasıt, Allah doğrusunu bilir, mükatebe yapan kölelerdir.

 

13366- Beyhaki der ki: Rivayet edildiğine göre Ma'kil b. Yesar, Zühri'ye "Kölelerin uğrunda sarf edilir'.[Tevbe, 60] buyruğunu sorunca, Zühri: "Bunlar mükatebe yapan kölelerdir" demiştir.

 

13367- Dahhak ve Mukatil b. Hayyan'dan da aynısı rivayet edilmiştir.

 

13368- Şafii der ki: Zekattan payalan borçlulara gelince bunlar iki çeşittir.

Biri, kendi işleri veya başkasına iyilik babından meşru olarak borca girmiş, ancak mal veya para cinsinden olan borcu ödemede aciz kalmışlardır. Borcu ödemede aciz kaldıkları için borçları kadarıyla bunlara zekattan pay verilir. Bir diğeri; iyilik yapıp başkalarına kefiloldukları için borç altına giren kişilerdir. Bunları kefil oldukları meblağı ödeyecek malları olsa da borç için bunun satılması durumunda zarar göreceklerse zekattan pay verilir. Böylesi kişiler borç ödemesi için başkalarından yardım istemeseler de zenginin olan kişinin borcunu ödemesi için fakire yardım etmesi gibi böylesi kişilere zekattan mal verilebilir.

 

13369- Kabısa b. Muharik el-Hilal! der ki: Kefilolduğum bir konuda yardım istemek üzere Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldiğimde: "Zekat malları geldiğinde öderiz" buyurdu ve şöyle devam etti: "Ey Kabisa! Dilenmek ancak üç kişi için helal olur. Birilerine kefilolup zor durumda kalan kişi, kefil olduğu meblağı ödeyene kadar dilenebilir, ödedikten sonra da dilenmeyi bırakır. Yine fakir duruma düşüp kavminden aklı başında üç kişinin fakir düştüğünü dile getirdikleri kişi, geçimini sağlayacak kadar dilenebilir. Sonra dilenmeyi bırakır. Yine felakete maruz kalıp malı telif olan kişi geçimini sağlayacak kadar dilenebilir. Bunu sağladıktan sonra da dilenmeyi bırakır. Bu durumlar dışında dilenmek suretiyle elde edilen kazanç haramdır.''

Müslim, Sahih'de Hammad b. Zeyd kanalıyla Harun b. Riyab'dan rivayet etmiştir.

 

13370- Ebu Abdillah'ın rivayetine göre Şafii şöyle demiştir: Bizim de görüşümüz bu yöndedir. Mana olarak borçlular konusunda söylediklerimizin benzeridir. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Fakirlik ve ihtiyaç anında dilenmek helaldir'' sözünden anladığımız da -Allah doğrusunu bilir- bunun borçluların değil fakir ve miskinlerin payından verileceğidir.

 

13371- "Geçimini sağlayacak kadar'' sözünden kasıt da -Allah doğrusunu bilir- asgari düzeyde ihtiyacın karşılanmasıdır. Bizim de bu konuda görüşümüz böyledir. Asgari ihtiyaç karşılandığı zaman da kişi fakir veya miskin olmaktan çıkar.

 

13372- Şafii der ki: "Allah yolunda kullanılacak pay da zengin olsun fakir lsun Allah yolunda savaşa çıkacak olan kişiler için harcanır.''(--- Şafii, el-Ümm (2/85).

 

13373- Şafii bu konuda daha önce zikrettiğimiz Ata b. Yesar'ın hadisini delil olarak getirmiştir.

 

13374- Şafii der ki: Zekattan payalan yolcular da meşru bir şekilde yolculuğa çıkan, ancak yardım almadan gidecekleri yere ulaşmaktan aciz kalan kişilerdir.

 

13375- Za'ferani'nin rivayetinde el-Kadim'de Şafii de şöyle der: Yolcunun payı konusunda hocalarımızdan biri şöyle demiştir: "Zengin olsun, fakir olsun hür ve müslüman olan kişinin yolculuğu sırasında zor duruma düşmesi, zekat veren kişiye uğrayıp yolculuğunu tamamlayabilecek kadar bir şeyler almasıdır. "

 

13376- Şafii der ki: "Bu da bir görüştür. Doğrusunu Allah bilir."

 

13377- Beyhaki der ki: Selman b. Amir ed-Dabbi'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Miskine verdiğin sadakanın bir mükafatı olur. Akrabalara verilen sadakasının ise hem sadaka verme, hem de ak rabayt gözetme yönünden iki mükafatt olur'' buyurmuştur.(--- Tirmizi, zekat (658).

 

13378- Harmele'nin kitabında Şafii, isnadıyla bildiriyor: Ümmü Gülsüm binti Ukbe b. Ebi Muayt'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "En üstün sadaka, ihtiyaç sahibi akraba birine verilen sadakadır'' buyurmuştur.(--- Beyhaki, Sünenü'l-kübra (7/27) ve Darimi, zekat (1686).

 

13379- Beyhaki der ki: Tabi ki bu akrabaların, kişinin bakımından sorumlu olduğu annesi veya babası olmaması gerekir. Kişi anne babasının geçiminden sorumlu olduğu için zekat malındaki fakir ve miskinlerin payından onlara bir şey veremez.

 

13380- Abdullah b. el-Muhtar'ın da bildirdiğine göre Ali b. Ebi Talib: "Kişinin farz olan sadakasında (zekatta) anne babasının hakkı yoktur" demiştir.(--- Beyhaki, Sünenü'l-kübra (7/27).

 

13381- Şafii der ki: "Kişi geçiminden sorumlu olduğu için karısına da zekat veremez."

 

13382- Beyhaki der ki: Rivayet edildiğine göre İbn Mes'ud'un karısı Zeyneb: "Ey Allah'ın Resulü! SadakamıZ! fakir kocamıza veya himayemizde bulunan yetim yeğenlere verebilir miyiz?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biri sadaka verme, biri de akrabayı gözetme yönünden iki mükafatın olur" buyurdu.(--- Buhari, zekat (1466,1467) ve Müslim, zekat (1000).

 

13383- Bu da bize gösteriyor ki kocası muhtaç biri ise, karısı zekatını kocasına verebilir.

 

13384- Şafii der ki: Bütün bunlar da bu kişilerin Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinden olmaması durumunda geçerlidir. Ancak zekattan bir şey alamamaları humustan payla telafi edilen Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine zekattan bir şey verilmez. Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesi de zamanında Şi'b'de muhasara altında kalanlardır. Haşim oğulları ile Muttalib oğullarının soyundan olanlardır.

 

13385- Şafii devamında: "Ancak Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesine nafıle sadaka verilmesi haram değildir. Onlara haram olan farz olan sadaka yani zekattır" der ve Ebu Cafer'in: "Farz olan sadaka (zekat) bize haram kılındı" sözünü zikreder. Yine Hz. Ali ile Hz. Fatıma'nın Haşim ile Muttalib oğullarına sadaka vermesi, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Berire'ye verilen sadakadan hediye kabul etmesi kıssalarını zikreder. Bu hadislerin tümü de hibeler konusu içinde zikredilmişti.(--- Şafii, el-Ümm (2/81).

 

13386- Şafii der ki: Hocalarımız Haşim oğulları ile Muttalib oğullarının azatlılarına zekatın verilip verilmemesi konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları: ''Kendilerine haram kılınan zekat yerine efendileriyle birlikte onlara da humustan pay verilir" demiştir. Başkaları ise: "Humustan onlara hiçbir şey yoktur. Zira humus azatlılara değil, aynı soydan gelen akrabalara verilir" demiştir.

 

13387- Şafii der ki: Kıyas yapacak olursak bu konuda soy akrabaları ile azatlıların aynı konumda olduğunu görürüz. Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), zekattan kendine haram kıldığını azatlılarına da haram kılmıştır. Nasıl hem soydan akrabalara, hem de azatlılara zekat haram oluyorsa, humus konusunda da ikisi aynı konumdadır.

 

13388- Kıyas her ne kadar azatlılara humus verileceğini söylese de bizden önce gelenlerin azatlılara bu yönde bir şey verdiklerini görmüş değiliz.

 

13389- Azatlılara zekatın haram kılınışı Ebu Rafi'nin hadisine dayanmaktadır. Bu rivayete göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mahzum oğullarından birini zekat memuru olarak bir yere gönderdi. Bu adam Ebu Rafi'ye: "Bana yoldaşlık et de bunun ücretini birlikte alalım" deyince, Ebu Rafi': "Bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sormadan olmaz" karşılığını verdi. Gidip bunu Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Zekat malı bize helal değildir. Bir kavmin azatlıları da onlardan biri gibidir" buyurdu.

Aynısı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) azatlısı MeymOn veya Mihran'dan da rivayet edilmiştir. (--- Ebu Davud, zekat (1650), Tirmizi, zekat (657) ve Nesai, zekat (5/107).  --- Beyhaki, Sünenü'I-kübra (7/32).

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Zekat Mallarının Damgalanması