MARİFETU SUNEN VE’L-ASAR |
FEY VE GANİMET |
ANA SAYFA Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Humusun Taksim
Edilmesiyle ilgili Hususlar
13101- Şafii der ki:
Yüce Allah: "Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte
biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve
yolcularındır..."[Enfal, 41] buyurmuştur.
13102- Muhammed b.
Cübeyr b. Mut'im, babasından bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ganimetten yakınlarına düşen payı Haşim oğulları ile Muttalib
oğulları arasında paylaştırınca Osman b. Affan'la birlikte yanına gittik ve:
"Ey Allah'ın Resulü! Haşim oğulları bizim kardeşlerimizdir. İçlerindeki
konumun dolayısıyla da Yüce Allah'ın onlara bahşettiği değeri inkar etmiyoruz.
Ama neden bizi bırakıp Muttalib oğullarından olan kardeşlerimize humustan pay
verdin. Oysa akrabalıkta onlarla aynı konumdayız" dedik. Allah Resulü
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Haşim oğulları ve Muttalib oğulları şu şekilde
birdir" buyurdu ve iki elinin parmaklarını birbirine geçirdi.(--- Şafii,
el-Ümm (4/146) ve Beyhaki, Sünenü'l-kübra (6/341).
13103- Mana olarak aynısını
Said b. el-Müseyyeb de Cübeyr b. Mut'im kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) rivayet etmiştir. (--- Şafii, el-Ümm (4/146) ve Beyhaki,
Sünenü'l-kübra (6/341).
13104- Aynı isnadla mana
olarak aynısı rivayet edilmiştir.(--- Şafii, el-Ümm (4/146) ve Beyhaki,
Sünenü'l-kübra (6/341).
13105- Şafii der ki:
Mutarrif b. Mazin'e, Yunus ile İbn İshak'ın İbn Şihab'ın hadisini
İbnu'l-Müseyyeb'den rivayet ettiklerini zikrettiğimde: "Ma'mer bunu bize
zikrettiğin gibi aktardı. Belki de İbn Şihab bunu her ikisinden rivayet
etmiştir" dedi.
13106- Beyhaki der ki:
İbrahım b. İsmail b. Mucemmi' de bunu Zühri kanalıyla Muhammed b. Cübeyr'den
Mutarrif'in rivayet ettiği gibi aktarmıştır. Ancak Mutarrif ile İbrahım b.
Mucemmi' hadis alimlerinin yanında zayıf kişilerdir.
13107- Doğrusu ise her
ne kadar Mutarrif'in dediklerini içerme ihtimali olsa da Yunus b. Yezid ve
Muhammed b. İshak'ın Zühri kanalıyla İbnu'l-üseyyeb'den olan rivayetidir.
13108- Şafii el-Kadim'de
Leys b. Sa'd'ın Akıl'den, onun da Zühri'den, onun da İbnu'l-Müseyyeb'den olan
rivayetini zikretmiştir.
13109- Cubeyr b. Mut'im
der ki: Osman b. Affan ile birlikte Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanına gittik ve: "Ey Allah'ın Resulü! Muttalib oğullarına verip de bizi
bıraktın. Oysa bizimle onların sana olan yakınlığı birdir" dedik.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Haşim oğulları ve Muttalib oğulları
birdir" buyurdu.
Buhari, Sahih'de Yahya
b. Bukeyr'den rivayet etmiştir.(--- Buhari, menakib (3502), meğazi (4229) ile
humus (3140).
13110- Buhari başka bir
kanalla bunu aktarırken: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı Abdi
Şems ve Nevfel oğullarına bu humustan herhangi bir şey vermedi" eklemesini
yapar.
13111- Buhari bu konuda İbn
İshak'ın rivayetini de şahid olarak göstermiştir.
13112- Mana olarak
benzerini bize Ebu Abdillah el-Hafız Kitabu'l-İklil'de aynı isnadla Yunus b.
Yezid de rivayet etmiştir.(--- Bkz: Buhari, menakib (3502), meğazi (4229) ile
humus (3140).
13114- Cubeyr b. Mut'im
der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber ganimetlerinden
yakınlarına düşen payı Haşim oğulları ile Muttalib oğulları arasında
paylaştırınca Osman b. Aftan'la birlikte yanına gittik ve: "Ey Allah'ın
Resulü! İçlerindeki konumun dolayısıyla Yüce Allah'ın Haşim oğullarına
bahşettiği değeri inkar etmiyoruz. Ama neden bizi bırakıp Muttalib oğullarından
olan kardeşlerimize humustan pay verdin. Oysa akrabalıkta onlarla aynı
konumdayız" dedik. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar
ne Cahiliye döneminde, ne de İslam geldikten sonra bizi hiç bırakmadılar. Haşim
oğulları ve Muttalib oğulları şu şekilde birdir'' buyurdu ve iki elinin
parmaklarını birbirine geçirdi.(--- Şafii, el-Ümm (4/146) ve Beyhaki,
Sünenü'l-Kübra (6/341).
13115- Cubeyr b. Mut'im
der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hayber ganimetleri
humusundan yakınlarına düşen payı Haşim oğulları ile Muttalib oğulları arasında
paylaştırdı, ancak Abdi Şems ile Nevfel oğullarından hiç kimseye bir şey vermedi.''(---
Şafii, el-Ümm (4/147).
13116- Ali b. el-Hüseyn
de Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ma'mer'in hadisinin aynısını
nakleder, ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah, Haşim
oğulları ile Muttalib oğullarını ayıranlara lanet etsin'' buyurduğunu
zikreder.(--- Şafii, el-Ümm (4/147).
13117- Zeyd b. Ali b.
Hüseyn der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Haşim oğulları ile
Muttalib oğulları şu şekilde birdir! Ne Cahiliye döneminde, ne de İslam
geldikten sonra bizi hiç bırakmamışlardır'' buyurdu ve ganimetten yakınlarına
düşen payı onlar arasında paylaştırdı, ancak Abdi Şems ile Nevfel oğullarından
hiç kimseye bir şey vermedi.
13118- Zeyd b. Ali b.
Hüseyn bu şekilde rivayet etmiştir ve doğrusu bu gibi görünmektedir.
13119- Şafii der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), humustan sadece Haşim oğulları ile
Muttalib oğullarına verdiğine göre sünnet bize ayette geçen akrabalardan kastın
humustan payı olan akrabalar olduğunu göstermektedir. Bunlar da sadece Haşim
oğulları ile Muttalib oğullarıdır.
13120- Şafii der ki:
Biri şöyle dedi: "Humustan akrabalara bir şey yoktur.
Zira İbn Uyeyne'nin
bildirdiğine göre Muhammed b. İshak şöyle demiştir: ''Ebu Cafer Muhammed b.
Ali'ye: "Hz. Ali humus konusunda ne yaptı?" diye sorduğumda: "Bu
konuda Ebu Bekr ve Ömer'in yolunu izledi. Zira onlara muhalif olduğunun
söylenmesinden rahatsız olurdu" dedi.'' Bu da bize gösteriyor ki Hz.
Ali'nin bu konuda başka bir görüşü vardı. Ancak Ebu Bekr ile Ömer'e muhalif
olmasın diye onların uygulamasını devam ettirmiştir."
13121- Şafii der ki:
Adama: "Ebu Bekr'in ganimeti taksim ederken köleye de, hür olana da hisse
verip ganimet konusunda herkesi eşit tuttuğunu, yine Ömer'in taksimatta köleye
bir şey vermeyip Müslümanlardan bazılarını diğerlerinden üstün tuttuğunu, yine
Ali'nİn ganimeti taksim ederken köleye hiç bir şey vermeyip ganimet konusunda
herkesi eşit tuttuğunu biliyor musun?" diye sordum.
13122- Adam: "Evet,
biliyorum" karşılığını verdi.
13123- Adama: "Bu şekilde
Hz. Ali her ikisine muhalif davranmış olmuyor' mu?" diye sorduğumda, adam:
"Evet!" dedi.
13124- Adama:
"Ömer'in: ''Ümmü veledler satılamaz'' dediğini ancak Hz. Ali'nin bu konuda
ona muhalefet ettiğini biliyor musun?" diye sordum.
13125- Adam: "Evet,
biliyorum" karşılığını verdi.
13126- Adama:
"Dedenin mirastaki payı konusunda Hz. Ali'nin Ebu Bekr'e muhalefet
ettiğini biliyor musun?" diye sorduğumda, adam: "Evet!"
karşılığını verdi.
13127- Adama: "Sana
zikrettiğim konular ile başka konularda Hz. Ali ikisine muhalefet etmişken sen
nasıloluyor da bu konuda Ali'nin farklı bir görüşü olduğunu, ancak onlara
muhalefet etmek istemediği için onların uygulamasını devam ettirdiğini söyleyen
hadise itibar edebiliyorsun?" dediğimde, adam: "O zaman Ebu Bekr ile
Ömer'in yolunu izlemesi ne anlamla geliyor?" diye sordu.
13128- Adama:
"Farklı anlamlara gelebilecek genel bir ifadedir" dedim.
13129- Adam:
"Ali'nin bu konuda ne yaptığını soracak olursan, bu bize Ebu Bekr ile
Ömer'in bu konuda ne yaptığını da gösterecektir" dedi.(--- Şafii, el-Ümm
(4/147-148).
13130- Şafii der ki:
Cafer b. Muhammed'in, babasından bildirdiğine göre Hasan, Hüseyin, İbn Abbas ve
Abdullah b. Cafer humustan olan paylarını Hz. Ali'den istediklerinde, Ali
onlara: "Bu sizin hakkınızdır. Fakat şimdi Muaviye ile savaş halindeyim.
isterseniz şimdilik bu hakkınızı bende bırakın" karşılığını vermiştir.
13131- Şafii bunu
el-Kadım'de Hatim b. ismail ve başkası kanalıyla Cafer'den rivayet etmiştir.
13132- el-Cedid'de ise
şöyle demiştir: Bu hadisi Abdulazız b.
Muhammed'e
zikrettiğimde: "Doğru söylemiş, Cafer bunu böyle anlatırdı" dedi ve:
"Bunu sana babası kanalıyla dedesinden nakletmedi mi?" diye sordu.
Ona: "Hayır" karşılığını verdiğimde, Abdulazız: "Bildiğim
kadarıyla bunu dedesi kanalıyla naklederdi" dedi.
13133- Şafii şöyle devam
eder: Sonra adama: "Muhammed'in hadisini oğlu Cafer mi daha iyi bilip
sağlam bir şekilde nakleder yoksa ibn ishak mı?" diye sordum.
13134- Adam: "Tabi
ki Cafer" karşılığını verdi.
13135- Sonra adam bana:
"Kufelilerin bu konuda Ebu Bekr ve Ömer'den rivayetleri var, biliyor
musun?" diye sordu.
13136-13137- Adama:
"Evet, biliyorum. Ebu Bekr ve Ömer'den bizim görüşümüzün aynısını rivayet
etmişlerdir" karşılığını verdim.
13138- Adam:
"Nedir?" diye sordu.
13139- Şafii, adamın bu
sorusu üzerine isnadıyla Abdurrahman b. Ebi Leyla'nın şu rivayetini zikreder:
Ahcarü'z-Zeyt denilen yerde Hz. Ali ile karşılaştım. Ona: "Anam babam sana
feda olsun! Ebu Bekr ile Ömer siz Ehl-i Beyt'in humustaki hakkı konusunda ne yaptılar?"
diye sorduğumda şöyle dedi: "Ebu Bekr zamanında fazla humus malı
olmamıştır, olduğunda da hakkımızı tamamıyla bize vermiştir. Ömer de Sus ve
Ehvar'ın -veya Sus ve Ehvaz'ın veya Sus ve Faris'in- malları gelinceye kadar
humustan olan hakkımızı tamamıyla bize verdi."
Şafii der ki: "Yer
isimleri konusundaki tereddütler bana aitlir."
Matar'ın veya (ismi
zikredilmeyen) diğerinin rivayetinde Hz. Ali'nin şöyle devam ettiği zikredilir:
Hz. Ömer: "Müslümanlar muhtaç durumda, isterseniz hakkınızı bırakırsınız
ve bunu müslümanların ihtiyaçlarında kullanırız. Bize başka bir mal geldiğinde
de hakkınızı öderiz" dedi. Abbas, bana: "Hakkımız olan bir şeyi ona
bırakma!" deyince, Abbas'a: "Ey Ebu'I-Fadl! Müminlerin emirine icabet
edip Müslümanların ihtiyaçlarını gidermesi gerekenler daha çok biz değil
miyiz?" karşılığını verdim. Ancak başka bir mal gelmeden ve hakkımızı
ödemeden Ömer vefat etti."
Hakem, Matar'ın veya
diğerinin kanalıyla bunu naklederken Ali'nin şöyle dediğini zikreder: Hz. Ömer:
"Sizin humusta hakkınız var, ancak humus miktarı çok olunca bunun tamamı
sizin olur mu bilmiyorum. Eğer isterseniz yeterli gördüğüm kadarını size
vereyim" dedi. Ancak biz onun bize vermek istediği miktarı almayı kabul
etmedik ve hakkımızın hepsini istedik. O da hepsini vermeyi kabul etmedi.(---
Şafii, el-Ümm (4/148).
13140- Abdurrahman b.
Ebi Leyla der ki: Hz. Ali'nin şöyle dediğini işittim:
Abbas, Fatıma ve Zeyd b.
Harise ile birlikte Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında
toplandık. "Ey Allah'ın Resulü! Eğer sen de uygun görürsen Allah'ın
Kitab'ına göre humustan bize düşen payı dağıtma işini bana ver de senden sonra
bu konuda kimse benimle çekişmesin diye sen hayattayken ben dağıtayım"
dediğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu kabul etti. Bu şekilde
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hayattayken humustan bizlere düşen
payı dağıtma işini ben üstlendim.
Daha sonraları Ebu Bekr
de bu görevi bana verdi ve Ömer'in hilafetinin son yılına kadar bu görevi
yürüttüm. Ömer'in hilafetinin son yılında ona çokça ganimet malı gelmişti. Ömer
bu mallardan payımıza düşeni ayırıp bana haber gönderdi. Geldiğimde ona:
"Bu sene bizim bu mala ihtiyacımız yok! Diğer müslümanların ise ihtiyacı
var ve bizim payımıza düşeni onlar için harca" dedim. Bu şekilde Ömer
bizim payımızı diğer Müslümanlara dağıttı. Ancak Ömer'den sonra hiç kimse bu
pay için bana haber göndermedi. Ömer'in yanından çıktığımda da Abbas'la
karşılaşmıştım. O zaman Abbas bana: "Ey Ali! Bu gün bizleri, artık hiçbir
zaman bize verilmeyecek olan bir şeyden mahrum ettin" dedi ki Abbas
gerçekten de çok zeki bir adamdı.(--- Ebu Divud, harac (2984) ve Beyhaki,
Sünenü'l-kübra (6/343-344).
13141- İsnadı sahihtir.
Şafii bunu el-Kadim'de muhtasar bir şekilde Muhammed b. Ubeyd kanalıyla Haşim
b. el-Berid'den zikretmiştir.
13142- Yine
İbnu'I-Mübarek kanalıyla şu rivayeti zikretmiştir: Necde elHarOrl, İbn Abbas'a
bir mektup gönderip humustan payalan akrabaların kimler olduğunu sorunca, İbn
Abbas cevaben şöyle dedi: "Bu pay bizimdir ve Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hayattayken bu payı bize kendisi vermiştir. Daha sonraları
Ömer bu payı bize vermek yerine içimizden evleneceklere yardım etmeyi ve
borçluların borçlarını ödemeyi teklif etti. Biz bunu kabul etmeyip tümünü bize
teslim etmesini istediğimizde tümünü bize vermeyi reddetti."
13143- Anbese bunu
Yunus'tan rivayet ederken İbn Abbas'ın: "Bunlar Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) akrabalarıdır. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bunu akrabaları arasında paylaştırmıştır" dediğini zikreder.(--- Müslim,
cihad (1812).
13144- Şafii der ki:
Adam bana: "Peki bu konuda Ebu Bekr ile Ömer'den gelen rivayetler sabit
değilse humustan akrabaların payı nasıl paylaştırılacak?" diye sordu.
13145- Adama şöyle
dedim: "Bunu ancak ilmi olmayan bir kişi söyleyebilir. Zira Ebu Bekr'in
onlara bu payı verdiği sabittir. Aynı şekilde Ömer de bu pay çok artıncaya
kadar vermiş, daha sonra bu konuda onlarla anlaşmazlık yaşamıştır."
13146- Şöyle devam
ettim: "Senin de bildiğin gibi eski ve yeni alimlerin tümüne göre bir
konuda Allah'ın Kitab'ında bir hüküm varsa ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) sözü ya da uygulamasıyla da açıklanmışsa artık bu konuda başka
görüşlere ihtiyaç kalmaz. Yüce Allah da alimlere Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) uymalarını emretmiştir."
13147- Adam: "Evet,
öyledir" karşılığını verdi.
13148- Sonra şöyle
dedim: "Senin de bildiğin gibi humustan akrabaların payı iki ayetle
sabittir. Aynı şekilde Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözüyle ve
uygulamasıyla ortaya konulmuştur. İki yönden de en sağlam rivayetlerle
nakledilmiştir. Biri ravilerinin güvenilir olması, diğeri de muttasıl olarak
nakledilmesidir. Bu ravilerin tümü de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) akrabalarındandır. Zühri, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
dayı tarafından akrabasıdır. İbnu'l-Müseyyeb, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) babasının dayıları tarafından akrabasıdır. Cübeyr b. Mut'im,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcaoğullarındandır. Bunların tümü
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabalarındandır. Ancak
akrabalıklarına ve saygın konumlarına rağmen humustan payalan akrabaların
içinde olmadıklarını, bu payın belli akrabalara verildiğini dile
getirmişlerdir. Örneğin Cübeyr, Hz. Osman'la birlikte Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gidip bu paydan istediklerini, ancak kendilerine
verilmediğini bildirmiştir. Bu yöndeki uygulama Kur'an'ın ayeti ve sahih
haberlerle sabittir. Buna muhalif olarak Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir rivayet de gelmiş değildir."(--- Şafii, el-Ümm (4/148).
13149- Şafii bu
açıklamaları arasında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), malı çok
olan ve ailenin tümüne yardım eden Ebu'l-Fadl Abbas b. Abdilmuttalib'e Muttalib
oğulları adına humustan payını verdiğini zikreder.
13150- Beyhaki der ki:
Bize Ali b. Süveyd b. Mencuf'tan bildirildiğine göre Abdullah b. Bureyde,
babasından nakletti: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hz. Ali'yi
humusu almak için Halid b. el-Velld'e gönderdi. Humus malları içinde bir cariye
de aldı. Hz. Ali'nin sabah vakti saçlarından suların damladığı (yıkanmış
olduğu) görülünce Halid bana: "Bu adamın yaptığını görüyor musun?"
dedi. Ben de Ali'yi sevmezdim. Bundan dolayı Ali'nin yaptığını Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlattım. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ey Bureyde! Ali'yi sevmiyorsun değil mi?" diye sorunca:
"Evet!" karşılığını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Onu sev! Çünkü humustan payı ondan (cariyeden) çok dahafazladır"
buyurdu.
Buhari, Sahih'de
Bundar'dan rivayet etmiştir.
13151- Bundar, Muhammed
b. Beşşar'dır. Bundar lakabıdır ve lakabıyla tanınır. Camiu'l-Usul eserinin
sahibi bu hadisi zikretmiştir. Buhari de raif gazvesinin sonlarında Ravh b.
Ubade'den rivayet etmiştir.(--- Buhari, meğazi (4350).
13152- Bu hadis
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), humusta akrabaların payını
toplayıp dağıtma görevini Hz. Ali'ye verdiğine dair zikrettiğimiz rivayetin
sahih olduğunu göstermektedir.
Aynı şekilde bu payın
Allah tarafından bir hak olarak kendilerine verildiğini göstermektedir. Zira
bir hak değil de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabaları içinden
dilediğine yaptığı bir ihsan olsaydı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) vefatıyla safiy hakkının kesilmesi gibi bu ihsan da kesilirdi.
Rivayetleri kendi mezhebine göre yorumlayan kişi (Tahav!) bunu bir hak olarak
değil de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir ihsanı olarak
görmüştür. Ona göre Hz. Ali'nin söz konusu cariyeyi alıp onunla ilişkiye
girmesini Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mazur görmüş ve onu şikayet
edene humustan bundan daha fazlasını alabileceğini söylemiştir.
13153- ilginçtir ki bunu
diyen kişi bunu delillendirirken: "Şayet bu pay onların hakkı olsaydı
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu payı dağıtırken bazılarını
diğerlerine öncelemezdi" demiştir. Oysa Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), özelolsun, genelolsun Kur'an'ın hükümlerini ümmetine açıklamak için
gönderilmiş olduğunu aklına getirmiyor.
13154- Kur'an'da
genelolarak gelen ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) tarafından
özelolduğu açıklanan ilk hüküm de bu değildir.
13155- Bunun yanında
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bu hükmün özel olduğunu açıklamakla
kalmamış, bu konuda naklettiğimiz sabit haberlerle de bunun sebebini
bildirmiştir.
13156- Yüce Allah
tarafından bildirilen akrabaların tümüne de humustan söz konusu payları
verilmiştir. Bu akrabalar da Haşim oğulları ile Muttalib oğullarıdır.
Bildiğimiz kadarıyla da bunlardan hiçbiri bu haktan mahrum bırakılmamıştır.
13157- Şafii,
akrabaların payının bir hak değil de bir ihsan olduğunu ve Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatıyla bunun bittiğini söyleyenlerin tutumunu
Malik b. Nuveyre'nin tutumuna benzetmiştir. Zira Malik b. Nuveyre zekatın
farziyetinin Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatıyla bittiğini
söylemiştir. el-Mebsut eserinde Şafii'nin hem eski (el-Kadım), hem de yeni
risalesinden (el-Cedıd) naklen muhaliflerin bu konudaki sorularının tümüne
verdiği cevapları zikrettik. Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmayan
isteyenler söz konusu esere müracaat edebilir.
13158- ŞafiI der ki:
"Humustan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) akrabalarının payı
her nerede olurlarsa olsunlar kendilerine verilir. Aralarında paylaştırılırken
de erkeğe iki, kadına bir hisse verilir."
13159- Beyhaki der ki:
ŞafiI el-Kadım'de: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
akrabalarına zengini, fakiri, erkeği, kadını ayırt edilmeksizin payları
verilir. Zira şahıs olarak değil akraba adı altında kendilerine bu hak
tanınmıştır" demiştir.
13160- el-Cedid'de ise
şöyle demiştir: Humusun beşte üçü ayrılıp Yüce Allah'ın zikrettiği, Müslüman
beldelerin tümünde bulunan yetimler, miskinler ve yolda kalmışlara harcanır. Bu
sınıflardan her birine de kendi payı verilir.(--- Şafii, el-Ümm (4/147).
13161- Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefatından sonra -anam babam ona feda olsun-
humustan onun payı konusunda alimler ihtilafa düştüler. Bazıları: "Onun
payı, Yüce Allah'ın onunla birlikte zikrettiği diğer iki sınıfın payına
katılır" demiştir.
13162- Bazıları da:
"Yönetici bu payı kendi ictihadına göre uygun gördüğü şekilde Müslümanlara
harcar" demiştir.
13163- Bazıları da:
"Bu pay silah ve binek için harcanır" demiştir.
13164- Şafii der ki:
"Burada ise benim tercihim, yöneticinin bu payı Müslümanların maslahatı
için uygun gördüğü şekilde harcayabileceğidir. Bunu düşmanlara karşı savunma
amaçlı ya da silah ve binek hazırlama alanında kullanabilir. Resulullah'ın da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yaptığı gibi savaş ortamı olsun veya olmasın
Müslümanları koruma amaçlı onlara zararı dokunabilecek kişilere, zararlarının
önüne geçmek için verebilir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
savaş ortamında bazılarına bu tür hediyeler vermiştir. Hayber savaşında Muhacir
ve Ensar'dan ihtiyaç sahibi kişilere de bu tür hediyeler vermiştir. Bütün
bunların da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) humustaki kendi payı
içinden verildiğini düşünüyoruz."(--- Şafii, el-Ümm (4/147).
13165- Şafii el-Kadim'de
şöyle der: Bazıları da bu payın Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
sonra onun makamında olan yöneticinin hakkı olduğunu söylemiştir.
13166- Bu konuda Ebu
Bekr kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir rivayet
zikretmişlerdir.
Sonrasında Şafii, Ebu't-
Tufeyl'in şu rivayetini zikreder: Hz. Fatıma, Ebu Bekr'in yanına geldi ve
babasından kalan mirası istedi. Ebu Bekr: ''Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yüce Allah bir Peygambere ikramda bulunursa bu ikram ondan sonra
baştaki yöneticinin olur'' buyurduğunu işittim" dedi.
13167- Başka bir kanalla
rivayet edilirken şöyle denilmiştir: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yüce Allah bir Peygambere ikramda bulunursa bu ikram ondan sonra
yerine geçen kişinin olur'' buyurduğunu işittim. Ben başa geçtiğimde bu mirası
müslümanlara harcamayı uygun gördüm" karşılığını verdi. Bunun üzerine
Fatıma: "Sen ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) daha iyi
bilirsiniz" dedi ve geri döndü.(--- Beyhaki, Sünenü'l-kübra (6/303).
13168- Beyhaki der ki:
Velid b. Cumey'in rivayette tek kaldığı bir haberdir.
Sabit rivayetlerde
bildirildiğine göre Ebu Bekr bu konuda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Bize mirasçı olunmaz, geride bıraktıklarımız sadakadır"
buyruğuna dayanmıştır.
13169- Şafii de
el-Kadim'de bu hadisi delil olarak getirmiş ve Resulutlah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) humustaki payının Müslümanlar için harcanacağını söylemiştir. Ebu't-Tufeyl'in
rivayeti mahfuz ise bundan kasıt bu payın Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) sonra yönetici olan kişinin tasarrufunda olacağı, bu yöneticinin de
bunu müslümanların maslahatı yönünde harcayacağıdır. Doğrusunu da Allah bilir.
13170- Muhammed b.
es-Saib el-Kelbi'nin, Ebu Salih'ten bildirdiğine göre Ümmü Hani şöyle demiştir:
Hz. Fatıma, Ebu Bekr'in yanına geldi ve humustan akrabaların payı olan kısmı
istedi. Ebu Bekr ona: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Akrabaların payı ben hayatta olduğum sürece onlarındır. Vifatımdan sonra ise
bu payanların değildir'' buyurduğunu işittim" dedi.
Aslı olmayan batıl bir
rivayettir. Kelbı metruk biridir. Ümmü Hani'nin azatlısı Ebu Salih zayıf
biridir. Bunun yanında bu rivayet Fatıma'nın Ebu Bekr'le olan bu kıssasını
anlatan sahih rivayetlerin tümüne muhaliftir.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Savaşsız Elde Edilen
Ganimetin (Feyin) Beşte Dördünün Taksimi