MARİFETU SUNEN VE’L-ASAR |
ÖLÜ ARAZİ İHYASI |
ANA SAYFA Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Vakıf ile ilgili
Hususlar
12274- İbn Ömer
bildiriyor: Hz. Ömer, Hayber'de bir arazinin yüz hissesini satın almıştı.
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Hayber'de bir arazi
elde ettim ki şimdiye kadar böylesine güzel bir mala hiç sahip olmamıştım. Bu malla
da Allah'a yaklaşmak istiyorum" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ona: ''Arazinin kendisini vakfet, ondan elde edilecek mahsulü de infak
et'' buyurdu.(--- İbn Mace, sadakat (2397).
12275- ibn Ömer
bildiriyor: "Hz. Ömer: ''Ey Allah'ın Resulü! Hayber'de bir arazi elde
ettim ki şimdiye kadar böylesine güzel ve değerli bir mala hiç sahip
olmamıştım'' dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: ''İstersen
arazinin kendisini vakfeder, ondan elde edilecek mahsulü de infak edersin''
buyurdu. Ömer de bu arazinin mahsullerini sadaka olarak vakfetti."
Sonrasında Şafii bu
mahsulün sadaka olarak vakfedilmesi konusunu açıklar.
12276- Şafii el-Kadim'de
bir adam kanalıyla İbn Avn'dan şöyle bildiriyor:
"Bunun üzerine Hz.
Ömer araziyi vakfetti. Ancak arazinin satılmaması, birine hibe edilmemesi,
ondan elde edilen gelirlerin fakirlere, akrabalara, yolda kalmışlara,
misafirlere, köle azat etmede ve Allah yolunda kullanılması şartını koştu.
Arazinin işletilmesinden sorumlu olan kişi de onun mahsulünden maruf ölçüler
dahilinde yiyebilecek, işletmesinden sorumlu olmayan arkadaşlarına da
yedirebilecekti."
12277- İbn Avn der ki:
Bu hadisi İbn Sirin'e zikrettiğimde: "Arazinin işletilmesini üstlenen
kişi, kendi şahsı adına ondan gelir elde etmeden mahsulünden yiyebilir veya
arkadaşına yedirebilir" dedi.
12278- İbn Ömer der ki:
Hz. Ömer, Hayber'de bir arazi elde etmişti. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) gelip: "Hayber'de bir arazi elde ettim ki şimdiye kadar böylesine
güzel bir mala hiç sahip olmamıştım. Bu arazi konusunda ne yapmamı
buyurursun?" diyerek istişarede bulundu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ona: "Dilersen arazinin kendisini vakfeder, ondan elde edilecek
geliri de infak edersin'' buyurunca, Ömer, arazinin satılmaması, birilerine
hibe edilmemesi, miras olarak intikal etmemesi, gelirlerinin de fakirlere,
akrabalara, azat edilecek kölelere, Allah yolunda, yolda kalmışlara ve
misafirlere harcanması şartı ile araziyi vakfetti. Arazinin işletilmesinden
sorumlu olan kişi de onun mahsulünden maruf ölçüler dahilinde yiyebilecek,
işletmesinden sorumlu olmayan arkadaşlarına da yedirebilecekti."
12279- İbn Avn der ki:
Bu hadisi Muhammed b. Sırın'e zikrettiğimde: "Arazinin işletilmesini
üstlenen kişi kendi şahsı adına ondan gelir elde etmeden mahsulünden yiyebilir
veya arkadaşına yedirebilir" dedi.
Buhari ve Müslim,
Sahih'de farklı kanallarla İbn Avn'dan rivayet etmişlerdir.(--- Buhari, şurut
(2737) ile vasaya (2772) ve Müslim, vasaya (1632).
12280- Buhari başka bir kanalla
İbn Ömer'den aynısını rivayet ederken şu eklemeyi yapar: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ona: "Arazinin aslını, satılnıaması, başkasma hibe
edilmemesi) miras olarak başkasına intikal etmemesi ve mahsullerinin infak
edilmesi şartı ile vakfet'' buyurunca, Ömer bu şartlar üzerinden araziyi
vakfetti.(--- Buhari, vasaya (2764).
12281- Başka bir kanalla
bu kıssa İbn Ömer'den rivayet edilirken Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Hz. Ömer'e: "Arazinin kendisinin satılmaması ve miras olarak
başkasına intikal etmemesi şartıyla vakfet) mahsullerini de infak et''
buyurduğu zikredilmiştir.
12282- Bu da Ömer'in
araziyi vakfederken koştuğu şartları Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) aldığını bize göstermektedir.
12283- İbn Şihab'ın zikrettiği
Ömer b. el-Hattab'ın: "Şayet araziyi vakfedeceğimi Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) söylememiş olsaydım onu geri alırdım" sözüne
gelince isnadında kopukluk vardır. Huccet sayılamaz. Metninde de ihtilaf
vardır, zira Ömer'in bu sözü ne şekilde söylediği belli değildir. Bu arazi
konusunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile arasında geçenleri
anlatan hadislerden anladığımıza göre şayet Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bu araziyi zikretmeseydi, Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona:
"Satılmaması) hibe
edilmemesi ve miras olarak başkasına geçmemesi şartıyla vakfet'' buyurmasaydı
bu araziyi geri almayı düşündüğünü ifade etmiştir. Ancak baştan vakfettiği için
artık bundan dönme hakkı kalmamıştır. Ömer'in böyle bir söz söylediği sahih
olsa bile araziyi geri döndürmek istemesi onu kendine malolarak almak için
değil de hayır işi olan başka bir alanda kullanmak içindir. Bundan dolayı:
"Şayet araziyi vakfedeceğimi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
zikretmemiş olsaydım ve bazı şartlar üzerinden onu vakfetmemi söylemeseydi onu
geri alır, başka bir alanda kullanırdım" demiştir. Zira Ömer'in dünyaya
karşi zahitliği, gün geçtikçe kendini daha fazla hayır işlerine vermesi, sadaka
verme konusundaki gayreti araziyi kendi malı yapmak için geri almayacağını bize
göstermektedir.
12284- Hz. Ömer'in
sözünü, rivayetleri kendi mezhebine uyacak şekilde yorumlayanların iddia ettiği
gibi düşünmek bu yönde gelen sabit hadislere muhalif olacağı için doğru
değildir. Ebu Yusuf da bu rivayetlere itibar etmiş ve bunlara muhalif olanların
görüşlerini bırakmıştır. Aynı şekilde Muhammed b. el-Hasan da bu rivayetlerden
bazılarına itibar etmiş, ancak vakıftan dönülebilmesi için teslimatın
gerçekleşmemiş olması şartını koşmuştur.
12285- Şafii el-Kadim'de
şöyle demiştir: Satılması veya hibe edilmesi, haram olan sadaka türlerinden
biri de vakfetmedir. Vakfetme de Mekke'de meşhur ve genel bir uygulamadır. Bu
konuda özel kişilerden herhangi bir rivayetin gelmesine ihtiyaç
bırakmamaktadır. Anam babam feda olsun Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) vakfettiği mal hala durmaktadır. Zübeyr'in vakfettiği mal da ona yakın
bir yerdedir. Ömer b. el-Hattab'ın vakfettiği mal hala durmaktadır. Medine'de
Osman'ın, Ali'nin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı Fatıma'nın
ve ashabdan sayamayacağım kadar çok kişinin vakfettiği mallar hala durmaktadır.
Mekke'de Erkam b. Ebi'I-Erkam'ın, Misver b. Mahreme'nin vakfettiği mallar
durmaktadır. raif taraflarındaki Raht'ta Cübeyr b. Mut'im ve Amr b. el-As'ın
vakfettiği mallar hala durmaktadır. Mekke ve Medine'de satılması ve hibe
edilmesi haram olan sayamayacağım kadar çok vakıf malı bulunmaktadır.
12286- Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından ve Ensar'dan seksen kadar adamın bu
şekilde vakıf malı bulunmaktadır. Bu adamların varisleri arasında mala düşkün
olan ve bu mallardan paylarını düşeni almak isteyen kadınlar da çıkmıştır.
Varislerden bazılarının da borçları vardı ve bu borçların ödenmesi için vakıf
mallarından paylarına düşenin satılmasını isteyenler çıkmıştı. Bazıları
ihtiyaçtan dolayı vakfettiği malı satmak istemişti. Bazıları diğer ortaklardan
ayrılmak için kendi payının satılmasını istiyordu. Ancak bu konuda
başvurdukları hiçbir hakim, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ashabının vakfettiği bu malların satışı veya miras yoluyla taksim edilmesine
hiçbir şekilde izin vermemiştir.
12287- Şafii'nin bu
açıklamasında vakıf konusunda sünneti terk edenlere gerekli cevaplar da vardır.
Aynı şekilde Hz. Ömer, vakfettiği malı öyle bırakmasının sebebinin de bizim
zikrettiğimiz manada olduğunu ve ailesinden hiç kimsenin bu malı vakıf olmaktan
çıkaramayacağını da göstermektedir. Bundan dolayı Ömer'in ölümünden sonra
varisleri bu konuda dava açsalar davaları reddedilirdi. Ancak bu konuda sünneti
terk eden kişi, ne Ömer'in vakfederken koştuğu şartlara, ne Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona: "Satılmaması, hibe edilmemesi ve miras
olarak başkasma intikal edilememesi" buyurmasına, ne de bu konudaki
rivayetlere itibar etmemekte ve bunların boş olduğunu söylemektedir. Buna
rağmen bu konudaki görüşlerinin rivayetlere dayandığını söyleyebilmektedir. Bu
konuda yardımı Allah'tan dileriz.
12288- Şafii der ki:
Biri bana: "Bazı sebeplerden dolayı vakıf malına getirilen yasaklamaları kabul
etmiyoruz" dedi. Ona: "Bu sebepler nedir?" diye sorduğumda,
adam: "Şureyh'in dediğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
vakfedilen malları serbest bıraktırmıştır" karşılığını verdi. Adama şöyle
dedim: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vakfedilen malları
serbest bırakması senin dediğin manada değildir. Yüce Allah, Kitab'ında:
''Allah bahıre, saibe, vasıle ve ham diye bir şeyi meşru kılmış
değildir''[Maide, 103 ] buyurarak bunu açık bir şekilde dile getirmiştir.
Bunlar da Cahiliye insanlarının vakfetme manasında yaptıkları şeylerdir. Yüce
Allah bu tür vakfetmeleri şartlarıyla birlikte kaldırmıştır. Resulullah da
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yüce Allah'ın bu buyruğuna dayanarak bunları
iptal etmiştir. Cahiliye döneminde kişi devesinin yavrusu doğum yapıp bir daha
gebe kaldığı zaman onun ham olacağını, yani artık binmek için
kullanılmayacağını söyler ve sırtını haram kılardı. Bu deveye yönelik kendini
köle azat etmiş gibi sayardı. Bahıre ve vasıle konusunda da buna benzer şeyler
yapardı. Saibede kişi kölesine: ''Sen artık hür ve serbestsin. Yela hakkı da
benim değildir, diyetini de ödemek artık bana düşmez'' derdi. Saibenin hayvan
konusunda olduğu da söylenmiştir. Hayvanlarda azat etme olmadığı için
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bahıre, vasıle ve hamı yasaklamış,
köle azat etmeyi ise bırakmıştır. Yela hakkını da azat eden kişiye vermiştir.
Bildiğim kadarıyla da Cahiliye insanları ev, mesken veya arazi vakfetmiş
değillerdir. Bunları Müslümanlar vakfetmiştir. ''(--- Şafii,el-Ümm (4/52).
12289- Sonrasında Şafii,
vakfetme konusunda Hz. Ömer'in hadisini zikreder ve kaldırılan vakfetmenin
emredilen vakfetme ile aynı olmadığını açıklar.
12290- Şafii,
"Bahıre" konusu içinde şöyle demiştir: Şureyh'in: "Allah'ın farz
kıldığı miras payları vakfedilmez" sözü huccet olamaz. Şureyh'in rivayeti
de tek başına huccet sayılamaz. Huccet olsa bile burada Allah'ın farz kıldığı
miras paylarının vakfedilmesi söz konusu değildir. Kişi malını yabancı birine
hibe etse veya satsa bu hibe veya satış geçerli olmaz mıydı? Kişi: "Evet,
geçerlidir" diyecek olsa ona: "Peki bu Allah'ın farz kıldığı miras
paylarını kaçırma olmuyor mu?" deriz. Kişi: "Olmaz! Zira kişi bu malı
henüz ona sahipken ve mal miras malı konumuna düşmeden önce hibe etmiş veya
satmıştır" karşılığını verecek olursa ona şunu deriz: "Kişinin sadaka
olarak vakfettiği mal da bu şekildedir. Bu, Allah'ın farz kıldığı miras
paylarını kaçırma değildir. Zira mirasta paylar, ancak mal sahibi kişinin
ölümünden sonra veya hastalığı sırasında söz konusu olur."
12291- Şafii: "Bunu
diyen kişi de birinin kendine ait bir mescidi vakfetmesi durumunda bunun
geçerli olacağını, mescidin onun mülkiyetinden çıkacağını iddia
etmektedir" demiş ve buna açıklamalar getirmiştir.(--- Şafii, el-Ümm
(4/58).
12292- Böylesi
vakfetmeleri geçersiz sayanlardan bazıları bu görüşlerinde İbn Abbas'ın
rivayetine dayanmışlardır. Zira İbn Abbas'ın bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'ın farz kıldığı miras payları
vakfedilmez" buyurmuştur.
12293- Başka bir
rivayette ise İbn Abbas'ın şöyle dediği bildirilir: "Nisa Suresi'ndeki
miras payları ile ilgili ayetler nazil olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Nisa Suresinin nazil olmasıyla vakfetme ortadan kalkmıştır''
buyurdu."(--- Beyhaki Sünenü'l-kübra (6/162).
12294- Hadis alimleri
isnadındaki İbn Lehia'nın zayıf olduğu, tek kaldığı rivayetlerde huccet
sayılmayacağı konusunda icma etmişlerdir. Bu hadis de İbn Lehia'nın kardeşinden
rivayette tek kaldığı hadislerdendir.
12295- Darekutnı de:
"Bu hadisi müsned olarak sadece İbn Lehia, kardeşinden naklen rivayet
etmiştir. Her ikisi de zayıftır" demiştir.
12296- Beyhaki der ki:
Onun hadisini bu konuda huccet kabul eden kişi de onun bayram tekbirleri
konusunda yaptığı rivayeti tenkit etmiştir. Oysa bayram tekbirleri konusundaki
rivayetini tanınan ve meşhur olan kişilerden bildirmiştir ve şahitleri vardır.
Burada ise İbn Lehia meçhul sayılacak birinden rivayette bulunmuştur ve bu
konuda da tek şahidi Şureyh'in rivayetidir. Şayet bu sözden kastı güvenilir
olan kişilerin yorumlarına muhalif değilse, burada zikrettiği yasak da
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevaz verdiği vakfetme türü değilse
rivayetleri bir arada düşünürsek bu sözü tenkide maruz kalmayacaktır.
12297- (Kadı) Şureyh'in
"Allah'ın farz kıldığı miras payları vakfedilmez" sözüne gelince, bu
sözü ondan Ata b. es-Saib, Bişr b. Mervan döneminde Raşid halifelerden hayatta
kimse kalmadığı bir zamanda nakletmiştir. Şayet bu sözü söylediği zamanda
ashabdan birileri hayatta olsaydı ŞafiI'nin ve başkasının dediği gibi
içlerinden pek çok kişi mal vakfettiği için ona karşı çıkacaktı. Ashabın böyle
yaptığını bilenler de onun bu görüşüne karşı çıkacaklardır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Teslimat Olmasa da
Sözle Vakfetmenin Geçerli Olması