MARİFETU

SUNEN VE’L-ASAR

REHİN

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Rehini Alanda Sorumluluğun Olmaması

 

11743- Said b. el-Müseyyeb'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Rehin, asıl sahibinden menedilemez. Bu rehinin getirisi de, götürüsü de rehinin asıl sahibine aittir. ''(--- Şafii, Müsned (2/164), Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/39), Beğavi, Şerhu's-sünne (2132), Abdurrezzak, Musannef (15034) ve Hakim, Müstedrek (2/51),

 

 

11744- Şafii der ki: "Rehinin getirisi artması durumudur. Götürüsü ise telef olması veya eksilmesi durumudur.''(--- Şafii, el-Ümm (3/167),

 

11745- Başka bir kanalla Ebu Hureyre'den aynısı veya benzeri rivayet edilmiştir.(--- Şafii, el-Ümm (3/167),

 

11746- Beyhaki der ki: İsmail b. Ayyaş bunu İbn Ebi Zi'b'den mevsul olarak rivayet etmiştir. Ravi Yahya b. Ebi Uneyse zayıf biridir. İbn Ayyaş'ın Şamlılardan olmayan rivayetleri de zayıftır.

 

11747- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Rehin) asıl sahibinden menedilemez. Bu rehinin getirisi de götürüsü de) rehinin asıl sahibine aittir.''(--- Darekutni, Sünen (3/32-33).

 

11748- Ali (Darakutnı) der ki: "Ziyad b. Sa'd hafız ve güvenilir olan biridir. Bu da hasen ve muttasıl olan bir isnaddır."

 

11749- Şafii der ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Rehin) asıl sahibinden menedilemez'' sözü -Allah doğrusunu bilir- rehinin verilmesiyle alan kişinin mülkiyetine girmeyeceği anlamına da gelir. Rehinin sahibi onu geri almak istediği zaman onu alan kişi buna engelolamaz. Ancak borç gereği gibi ödenmedikten sonra da rehin verilen şeyalanın elinde kalır.

 

11750- Bunun da delili Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Rehin onu bırakan kişinin malıdır'' sözüdür. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu dedikten sonra: ''Rehinin getirisi de) götürüsü de ona aittir'' diyerek önceki sözünü açıklayıp vurgulamıştır.

 

11751- Şafii der ki: Rehinin getirisi, sağlam kalması ve artması durumudur.

Götürüsü ise, bozulması ve eksilmesi durumudur.

Bu konuda benimle münazara eden kişi: "Kişi bir dirhemlik borç karşılığında değeri bir dirhem olan bir şeyi rehin bırakır da bu şey telef olursa borç düşer ve rehin veren kişinin artık karşı tarafa bir şey ödemesi gerekmez. Çünkü rehin veren değil, alan kişinin malından telef olmuştur" dedi. Ancak bu, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu konuda rivayet edilenlere muhaliftir.

 

11752- Adam: "Bize rivayet edildiğine göre Ali b. Ebi Talib bu konuda: ''Aradaki farkı karşılıklı öderler'' demiştir" dedi.

 

11753- Ona: "Şayet ''Aradaki farkı karşılıklı öderler'' demişse bu sizin görüşünüze de muhaliftir ve rehinin emanet hükmünde olmadığını gösterir" dedim.

 

11754- Adam: "Bize bildirildiğine göre (kadı) Şurayh: ''Demirden bir yüzük olsa dahi rehinin telef olması borcu düşürür'' demiştir" dedi.

 

11755- Adama şöyle dedim: Sen Şurayh'a da muhalefet ediyorsun. Sen diyorsun ki kişi birine yüz dirhem karşılığında bin dirhemlik bir şeyi rehin bıraksa ve rehin bırakılan bu şey telef olsa, rehini alan kişi mal sahibine dokuz yüz dirhem geri öder. Oysa Şurayh burada rehinin telef olmasıyla tarafların birbirlerine alacak ve verecekleri kalmayacağını söylüyor."

 

11756- Adam şöyle dedi: "Mus'ab b. Sabifin Ata'dan bildirdiğine göre adamın biri rehin olarak birine atını bıraktı. At rehin bırakılan kişinin elinde telef olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) alacaklı olan kişiye: ''Hakkın gitti'' buyurdu.''

 

11757- Adama şöyle dedim: Bize de İbrahım'in Mus'ab b. Sabit kanalıyla bildirdiğine göre Ata: ''Hasan şöyle diyor... '' diyerek Hasan'dan naklen bu rivayeti aktarmıştır.

 

11758- İbrahım de: "Ata, Hasan'ın böylesi bir sözü rivayet etmesine şaşırırdı" demiştir.

 

11759- Birden fazla kişi de bunu bana "Mus'ab - Ata - Hasan" kanalıyla rivayet etti.

 

11760- Kendisine güvendiğim birinin de bana bildirdiğine göre alimlerden biri -Şafii el-Kadım'de bu kişinin ismini zikretmiştir- bunu "Mus'ab - Ata" kanalıyla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etmiş, ancak Hasan'ı zikretmemiştir.

 

11761- Bu alime: "Mus'ab'ın öğrencileri bunu Ata kanalıyla Hasan'dan rivayet ediyorlar" denildi.

 

11762- Alim: "Evet, bize de öyle rivayet edildi. Ancak Ata'nın mürselleri, Hasan'ın mürsellerinden daha makbuldür" karşılığını verdi.

 

11763- Şafii der ki: Sonra adama şöyle dedim: Bu hadisi Ata'ya dayandırarak nakletmenin hatalı olduğunu gösteren başka bir şey de Ata'nın buna muhalif fetva vermesi ve: "Rehin olarak bırakılan malın telef olması zahiri bir şeyden dolayı ise bu rehin emanet hükmünde olur. Ancak zahiri olmayan bir şeyden dolayı telef olmuşsa rehin olan mal ile borç arasındaki farkı karşılıklı birbirlerine öderler" derdi.

 

11764- Bu konuda ondan gelen en sağlam rivayet de budur. Aynısı ondan "Karşılıklı ödeşirler" şeklinde genelolarak da rivayet edilmiştir. İfade konusunda tereddüt olsa da Ata'nın bir konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey duyduktan sonra ona muhalif bir şey söylemeyeceği konusunda tereddüdümüz yoktur. Bunun yanında bunu Ata'dan merfu olarak Mus'ab dışında rivayet eden birini de bilmiyorum.

 

11765- Adam şöyle dedi: Bu konuda Ata'dan merfu olarak rivayet edilen, (kadı) Şurayh'ın "Rehinin telef olmasıyla borç düşer" sözüne muvafıktır. Rehin bırakılan atın değeri borçtan daha çok veya aynı değerde veya daha az da olabilir. Ancak Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) at sahibine atın değerini sorduğundan bahsedilmez.

 

11766- İbnu'I-Müseyyeb'den munkatı olarak gelen bir rivayeti nasıl kabul diyorsunuz?

 

11767- Adama şöyle dedik: "İbnu'l-Müseyyeb'den munkatı olarak gelen her bir rivayet mutlaka mevsul olarak da gelmiştir. Bildiğimiz kadarıyla bütün rivayetleri güvenilir ve bilinen kişiler tarafından rivayet edilmiştir. Bundan dolayı böylesi bir durumu olan kişilerin munkatı olan rivayetlerini kabul ederiz ... "

 

11768- Adam: "Bu konuda neden Hz. Ali'nin sözüne itibar etmiyorsunuz?" diye sordu.

 

11769- Adama şöyle dedim: "Bu konuda Hz. Ali'den gelen söz sabit olsa da Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen bir sözü bırakıp da başkasının sözünü tercih edecek değiliz."

 

11770- Adam: "Bizim görüşümüzün benzerini Abdula'la es-Sa'lebi de Ali b. Ebi Talib'den rivayet etmiştir" dedi.

 

11771- Adama şöyle dedim: "Ali b. Ebi Talib'den ''Aradaki farkı karşılıklı öderler'' şeklinde gelen rivayet, Adula'la'nın ondan ettiği rivayetten daha sahihtir. Arkadaşlarınız da kati bir şekilde muhalifi olmayan rivayetlerinde bile Abdula'la'yı zayıf görürlerdi. Daha sahih olan veya sahih almada daha evla olan rivayetlere muhalif olan rivayetlerine bu durumda nasıl bakılmalıdır?"

 

11772- Şafii der ki: Böyle diyecek birine şu cevabı da veririz: "Sen bunu diyerek Ata'dan merfu olarak geldiğini iddia ettiğin hadisi, Hz. Ali'den gelen rivayetlerden en sahih alanını, Şurayh'tan gelen rivayeti ve bu konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize gelen rivayetleri bırakıp İbrahım'den gelen rivayete itibar etmiş oluyorsun. Oysa İbrahım'den, itibar ettiğin rivayete muhalif bir rivayet de gelmiştir."

 

11773- Beyhaki der ki: Şafii'nin Said b. el-Müseyyeb'in mürselleri hakkında söylediklerini hadis alimlerinden başkaları da söylemiştir.

 

11775-11774- Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir: "Said b. el-Müseyyeb'in mürselleri sahihtir. Mürsel rivayetler içinde onun mürsellerini diğerlerinden daha sahih olarak görüyoruz. Ata ve Hasan'ın mürselleri ise öyle değildir ve mürseller içinde en zayıf mürsellerdir. Çünkü bu ikisi herkesten hadis alırdı."

 

11776- Yahya b. Main der ki: "Mürsel rivayetler içinde en sahihleri Said b. el-Müseyyeb'in mürselleridir."

 

11777- Yahya b. Said bildiriyor: Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'a bir konuda soru sorulur da cevabı konusunda tereddüde düşerse: "Said b. el-Müseyyeb'e gidip sorun! Zira salih kişilerle oturup kalkardı" derdi.(--- Bak: Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (3/256).

 

11778- Cafer b. Rabia der ki: İrak b. Malik'e: "Medinelilerin en fakihi kim?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hükümlerini en iyi bilenler Ebu Bekr, Ömer ve Osman'dır. En fakihleri ve önceki uygulamaları en iyi bilen kişi de, Said b. el-Müseyyeb'dir."

 

11779- Beyhaki der ki: Said b. el-Müseyyeb'in, zamanının insanlarından üstünlüğüne dair öncekilerin rivayetleri çoktur.

 

11780- Şafii'nin İbnu'l-Müseyyeb'in mürselleri hakkında söyledikleri de bizim için örnektir.

 

11781- Şafii, İbnu'l-Müseyyeb'in mürsellerinin sahih olduklarını söylemekle kalmamış, neden onları diğerlerine tercih ettiğini de açıklamıştır. Bunun yanında bu tutumunu sadece İbnu'l-Müseyyeb ile sınırlandırmamış, onun gibi olanların munkatı olan rivayetleri için de aynı tutumu sergilemiştir.

 

11782- ŞafiI'nin bu konudaki açıklamalarını Usul (el-Medhal) eserinde zikrettik. İbnu'l-Müseyyeb'in mürselolan bu hadisini Ziyad b. Sa'd mevsul olarak rivayet etmiştir. Ziyad da daha önce de zikrettiğimiz gibi güvenilir biridir.

 

11783- Amr b. Dinar kanalıyla Ebu Hureyre'den merfu olarak rivayet edilen: ''Rehinin telef olmasıyla borç düşer'' hadisi munkatıdır ve isnadı güçlü değildir.

 

11784- İsmaIl ez-Zari', Hammad b. Seleme'den, o da Katade'den, o da Enes'ten; Said b. Raşid de Humeyd kanalıyla Enes'ten merfu olarak: ''Rehinin telif olmasıyla borç düşer'' hadisini rivayet etmişlerdir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/40).

 

11785- Darekutni'nİn dediğine göre İsmail ez-Zari' hadis uyduran biridir.

 

11786- Ali'den olan rivayetinde ise ihtilaf edilmiştir. Abdula'la es-Sa'lebi'nin İbnu'l-Hanefiyye'den bildirdiğine göre Hz. Ali: "Şayet rehinin değeri borçtan daha az ise borçlu aradaki farkı alacaklıya öder. Rehinin değeri borçtan daha fazla ise de borç düşer" demiştir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/43).

 

11787- Abdula'la es-Sa'lebi zayıf biridir.

 

11788- Yahya b. Said el-Kattan der ki: "Süfyan es-Sevri'ye Abdula'la'nın Muhammed b. el-Hanefiyye'den olan rivayetlerini sorduğumda hatalı olduklarını söyledi."(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/43-44).

 

11789- Hakem ve Haris'in rivayetlerinde ise Hz. Ali'nin: "Aradaki farkı karşılıklı öderler" dediği zikredilir. Bunun da isnadı munkatıdır ve zayıftır.

 

11790- Katade'nin Hilas'tan bildirdiğine göre Hz. Ali: "Eğer rehinin değeri borçtan daha fazla ise ve afet sonucunda rehin telef olursa bunun karşılığında borç düşer. Eğer afet dışında bir şeyle telef olmuşsa borçlu, kalan kısmı alacaklıyla öder" demiştir. (--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/43).

 

11791- Bu konuda Hz. Ali'den gelen en sahih rivayet budur. Hadis alimleri de: "Hilas'ın Ali'den olan rivayetleri bir sahifeden alınmıştır" demiştir.

 

11792- Yahya b. Main ve başka hadis alimleri böyle demiştir.

 

11793- Abdula'la'nın rivayetinin benzeri Ömer b. el-Hattab'tan da rivayet edilmiştir. Ömer'den olan rivayeti Ebu'l-Avvam İmran b. Davar el-Kattan, Matar kanalıyla Ata'dan, o Ubeyd b. Ömer'den, o da Ömer b. el-Hattab'tan bildirmiştir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/43).

 

11794- Buhari ve Müslim, İmran b. Davar el-Kattan'ı huccet görmemişlerdir. Yahya b. Main ve Ebu Abdirrahman en-Nesai de onu zayıf görmüşlerdir. Yahya b. Said el-Kattan ondan rivayette bulunmaz ve: "Hadis ehlinden biri değildir. Ondan bazı şeyleri yazdım, ancak sonradan attım" demiştir.

 

11795- Abbas b. Muhammed ed-Durı der ki: Yahya b. Main'in: "Yahya b.

Said, İmran el-Kattan'dan rivayette bulunmamıştır. İmran'ın hadiste bir değeri yoktur" dediğini işittim.

 

11796- Matar'ın Hammad kanalıyla Rabia'dan, onun da Süleyman b. Yesar'dan bildirdiğine göre Ebu Rafi': "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Meymune ile evlendiğinde ihramlı değildi" demiştir. Rivayetleri kendi mezhebine uydurarak yorumlayan kişi ilginçtir, ihramlının evlenmesi konusunda Matar el-Verrak'ı bu rivayetinden dolayı tenkit eder. Sonra bu konuda Ebu'l-Avvam'ın Matar'dan olan rivayetini huccet olarak getirip bu konuda ona dayanır. Zira Şafii'nin de belirttiğine göre görüşüne huccet olacak başkasından gelen başka bir rivayet yoktur.

 

11797- Aynı kişi Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad'ın babasından olan rivayetini zikreder. Zira Ebu'z-Zinad: "Görüşlerine itibar edilen Said b. el-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr ve benzerlerinden yetiştiğim kişiler... " diyerek Fukaha-i seb'a ve benzerleri olan fakihleri zikreder, bu konuda onların görüşlerini derleyip: "Rehin bırakılan şey telef olup değerini kaybettiği zaman borç düşer" dediklerini bildirir. Bunlardan güvenilir olanların da bunu ResUlullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dayandırdıklarını söyler.

 

 

11798- Buna dayanarak İbnu'l-Müseyyeb'in, böylesi bir durumda telef olan rehinin sorumluluğunu rehin alana yüklediğini söyler. Ravinin, hadisin anlamını diğerlerinden daha iyi bildiğini ve İbnu'l-Müseyyeb'in hadisinin de bizim görüşümüzü desteklemediğini iddia eder.

 

11799- Ona şöyle diyoruz: Savunulan görüşü desteklemek için bazı hadisleri bırakıp diğerlerine dayanmak insaflı bir tutum değildir.

 

11800- Huccet olarak getirdiği İbn Ebi'z-Zinad'ın rivayetine gelince, başka bir kanalla Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad'ın bildirdiğine göre Ebu'z-Zinad: "Görüşlerine itibar edilen fakihlerden yetiştiklerim ... " deyip isimlerini zikretmiş ve sonunda: "Bunlar bazen bir konuda ihtilafa düşebilirler. Böylesi bir durumda çoğunluğun sözüne itibar ederiz" demiştir.(--- Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (1/145).

 

11801- Ebu'z-Zinad, ihtilaf ettikleri konularda derlediği ve tercih ettiği görüşlerin tümünün değil bir kısmının görüşleri olduğunu bildirmiştir.

 

11802- Bu konuda da İbnu'l-Müseyyeb'den iddia edilenin aksine rivayet gelmiştir ve bu rivayet de rehinin sorumluluğunu rehin alana yüklemez.

 

11803- Ata'nın hadisi gibi içlerinden güvenilir olanların merfa olan rivayetleri munkatıdır. Bu kişinin İbnu'l-Müseyyeb'den zikrettiği rivayette Ata'nın rivayetinde bulunmayan bir ziyade vardır. O da: "Rehin bırakılan değerini kaybettiği zaman borç düşer" ziyadesidir.

 

11804- Bu da Malik'in mezhebinde olduğu gibi telefin zahiri olup olmaması ayırımını gözetir. Ev, hurmalık ve köle gibi rehinlerin telefi zahiridir, görünür. Buna göre telefi görünür olmayan rehinlerde borcu düşer, telefi görünür olan rehinlerde ise rehin emanet hükmünde sayılır.

 

11805- Telefi görünür olan rehinlerde bizim de görüşümüz böyledir.

 

11806- Bu rivayeti huccet gören kişi ise telefin zahiri olup olmadığına bakmaz ve bu ayırımı yapmaz. çoğu durumlarda itibar etmediği bir şeyi huccet olarak getirmesi de makul değildir. Biz ise munkatı olduğu için huccet olarak görmediğimizi söylüyoruz.

 

11807- Biz İbnu'l-Müseyyeb'in mürselolan rivayetlerini huccet kabul ederken başka kanallarla mevsul olarak gelip desteklendiği için kabul etmişizdir. Bu konuda İbnu'l-Müseyyeb'in mürselolan rivayeti, İbn Ebi Zi'b kanalıyla mevsul olarak rivayet edildiği için huccet olmuştur.

 

11808- munkatı olan rivayeti huccet kabul eden kişi, Şafii'nin, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rehin asıl sahibinden menedilemez" sözüne yaptığı yoruma da itiraz eder ve başkalarının yorumuna aykırı olduğunu söyler.

 

11809- Oysa Şafii, bu hadisin anlamına yönelik başkalarının yorumlarını da zikreder ve hadisten başka bir mana çıkarır. Dil konusunda Şafii'nin yüksek bir konumu vardır. Hem yaşa'dığı bölge, hem de yetiştiği aile bakımından dil uzmanlarından biri sayılır. Bu açıdan dil konusunda onunla böylesi bir tartışmaya girmek akıl karı değildir. Şafii, hem eski, hem de yeni mezhebinde bu konuda Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Rehin, asıl sahibinden menedilemez. Bu rehinin getirisi de, götürüsü de rehinin asıl sahibine aittir" sözüne dayanır. Bunu söyleyen kişi de genelolan hükmü tahsis dışında üzerine bir şey söylediğini görmüş değilim. Delil olmadan da genel bir hükmü tahsis etmek kabul edilemez. Doğruya ancak Allah ulaştırır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

İflas