MARİFETU

SUNEN VE’L-ASAR

MUKADDİME

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Hatalı Hadisleri Tesbit Etmede Rivayet Tenkidi

 

143-144- Abdullah b. Amr'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bir ayet dahi olsa benden duyduklarınızı başkalarına aktarın. İsrailoğullarının kıssalarını da anlatmanızda bir sakınca olmaz. Benden duyduklarınızı anlatın, ama adıma yalan söylemeyin. Benim adıma bilerek yalan söyleyen kişi cehennem ateşindeki yerine hazırlansın."(---Buhari, enbiya (3461).

 

Buhari, Sahih'de Ebu Asım'dan ve Müslim ise Ebu Said el-Hudri hadisinden Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ilk cümlesi olmadan aktarmıştır.(---Müslim, ilm (4/2298).

 

 

145- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "İsrailoğullarının kıssalarını anlatmanızda bir sakınca yoktur. Benden de duyduklarınızı anlatın, ama adıma yalan söylemeyin (hadis uydurmayın). "(---Ahmed, Müsned (2/1159, 474, 502, 3/12-13, 46), Humeydi, Müsned (2/491) ve Şafii, er-Risale (398) ile Müsned (1/17).

 

 

146- Şafii der ki: "Bu konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet edilen en ağır hadis budur. Bu hadise dayanarak da sadece güvenilir olan kişilerin hadislerini kabul ederiz. İsnaddaki ravilerin de başından sonuna kadar doğru sözlü olup olmadıklarına bakarız."

 

147- "Bu hadiste zikrettiğin şeye delalet eden şey nedir?" diye sorulacak olursa şöyle deriz: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) İsrailoğulları olsun, başkaları olsun kimse hakkında yalan söylenmesini istemez. İsrailoğullarından kıssa nakledilmesine izin vermişse de bu, İsrail oğullarından gelen yalan haberlerin kabulü anlamına gelmez. Sadece yalancılığı veya doğruluğu (tam) bilinmeyen kişilerden gelen kıssaların nakledilmesine izin vermiştir. Yalancılığı malum olan kişilerden gelen kıssaların kabulüne ise izin vermemiştir. Zira Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi yalan olduğunu bildiği halde bir sözü başkalarına aktarıyorsa o da yalancılardan biridir demektir" buyurduğu zikredilir.(---Müslim, mukaddime (1/9).

 

148- Şafii der ki: Yalancı birinden rivayette bulunan kişi yalana bulaşmaktan kaçınamaz. Zira yalancının rivayetinde yalan söylediğini görüyordur. Bir rivayetin doğru mu, yalan mı olduğu bazı durumlar hariç genelde ravinin yalancı veya doğru sözlü olup olmamasına göre bilinir. Bazı durumlarda ise bir ravinin yalan söyleyip söylemediği, olması mümkün olmayan bir şeyi anlatmasından veya doğruluğu daha açık olan bir şeye muhalif (münker) bir şeyi aktarmasından bilinebilir.(---Şafii, er-Risale (s. 399).

 

149- Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisinden bir sözün aktarılması ile İsrail oğullarından bir şeylerin aktarılmasını birbirinden ayırmış ve: "Benden de duyduklarınızı anlatın, ama adıma yalan söylemeyin (hadis uydurmayın)" buyurmuştur.

 

150- Buradan anladığımız Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) uyardığı yalan gizli olan yalandır. Yani doğru sözlü olup olmadığı bilinmeyen birinden bir şeyin aktarılmasıdır. Her halükarda her türlü yalan yasaklanmıştır ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına söylenenden daha ağır bir yalan yoktur.

 

151- Beyhaki der ki: Bize bildirildiğine göre İbn Ömer: "Hz. Ömer, sadece güvenilir olan kişilerden hadis almamızı söylerdi" demiştir.

 

152- Yine bize bildirildiğine göre Abdullah b. Mes'ud şöyle demiştir: "Şeytan bir adamın suretinde birilerinin yanına gelip yalan sözler aktarır. Oradakiler de dağıldıktan sonra her biri: ''Sima olarak tanıdığım, ama kim olduğunu bilmediğim birinin şöyle dediğini işittim ... '' diyerek bu yalanı yaymaya başlar."

 

153- Yine bize bildirildiği ne göre Muhammed b. Sirin: "(Hadislerle ilgili) bu ilim dinin bir parçasıdır. Bu nedenle dininizi kimlerden öğrendiğinize dikkat edin" demiştir.(---Müslim, mukaddime (1/14).

 

154-155- Yahya b. Said der ki: Abdullah b. Ömer'in oğullarından birine bir konuda soru sorduğumda herhangi bir cevap vermedi. Ona: "Hidayet rehberi iki imamın oğlu olmana rağmen sana sorulan bir şey hakkında bilgin olmamasını çok ağır görüyoruz" denilince de şu karşılığı verdi: "Vallahi Allah'ın, Allah'ı bilenin ve Allah için ilim öğrenen birinin yanında bilmediğim bir konu hakkında konuşmam veya güvenilir olmayan birinden bir hadis nakletmem daha ağırdır!"(---Müslim, mukaddime (1/16).

 

156- Hişam b. Urve, babasından bildiriyor: Bazen çok güzel bulduğum bir hadis işitiyorum. Ancak bunu başkalarına aktarmama engelolan şey, başka birinin onu duyup onunla amel etmesidir. Zira bu hadisi güvenmediğim biri güvendiğim birinden aktarmış oluyor. Ya da güvendiğim biri güvenmediğim birinden aktarmış oluyor."(---Şafii, el-Ümm (6/91) ve Hatib, el-Kifaye (s. 32).

 

157- Şafii der ki: Sa'd b. İbrahım: "Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ancak güvenilir olan kişiler rivayette bulunabilir" demiştir.(---Müslim, mukaddime (1/13)

 

158- Beyhaki der ki: "Şafii, umra konusu içinde Süfyan'ın hadisini Zühri kanalıyla Ebu'l-Ahvas'tan rivayet etmiş, ancak tamamını zikretmemiştir."

 

159-160- Ebu Zer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Biriniz namaza durduğu zaman rahmet kendisine yönelmiş demektir. Bundan dolayı (namazdayken) altındaki çakıl taşlarını düzeltmekle uğraşmasın. "(---Ebu Davud, salat (945), Tirmizi, salat (379), Nesai, salat (7), İbn Mace, salat (1027) ve Ahmed, Müsned (5/150).

 

 

161- Süfyan der ki: Sa'd b. İbrahim, Zühri'nin adı belli olmayan birinden rivayette bulunmasına kızmış gibi: "Ebu'l-Ahvas kim?" diye sorunca, Zühri:

"Gifar oğullarının azatlılarından Ravda'da namaz kılan ihtiyar adamı görmedin mi?" karşılığını verdi ve Sa'd'a onu anlatmaya başladı. Ancak Zühri'nin tüm tariflerine rağmen Sa'd onu tanıyamadı.

 

162- Şafii'nin bu hadisi zikretmedeki amacı Sa'd b. İbrahim'in, Zühri'nin ondan rivayetiyle yetinmeyerek (bir sonraki ravi) Ebu'l-Ahvas'ın kim olduğunu sorduğunu göstermektir.

 

163- Şafii der ki: Ata b. Ebi Rebah'a da bir konuda soru sorulduğu zaman kendisinden önce gelen birinden rivayette bulunur ve: "Ben bunu duydum, ama duyduğum kişi sağlam biri değildi" derdi.(---Şafii, el-Ümm (6/91).

 

164- Tavus da biri kendisine bir rivayette bulunduğu zaman ona: "Sana bu hadisi nakleden kişi sağlam ve güvenilir biri ise tamam, aksi halde bırak" derdi.(---Müslim, mukaddime (1/15).

 

165- İbn Sirin, İbrahim en-Nehai ve tabiundan başka kişiler de sadece kim oldukları bilinen kişilerden rivayette bulunulması gerektiğini söylerdi.(---Şafii, el-Ümm (6/91).

 

166- Şafii der ki: Hadis alimlerden bildiğim ve karşılaştığım her bir kişi de bu konuda aynı görüşteydi.(---Şafii, el-Ümm (6/91).

 

167- Beyhakl der ki: "ŞafiYnin Ata ve başkalarından rivayet ettiği bu sözü Ebu Abdillah icazeten bana Şafii'den rivayet etmeme izin verdi."

 

168- Selefin bu konudaki görüşlerini Medhal eserinde yeterince işledik.

Burada da sadece Şafii'nin söyledikleriyle yetindik ki konunun anlaşılması için bu kadarı yeterlidir.

 

169- Şafii der ki: "Bir konudaki icma, haber-i vahid'in hükmünden daha önceliklidir. Şaz rivayet sika (güvenilir) olan bir ravinin başkalarının rivayet etmediği bir hadisi rivayet etmesi değildir. Rivayetin şaz olması bu anlama gelmemektedir. Şaz rivayet, güvenilir olan birinin başkalarının rivayetine muhalif bir rivayette bulunmasıdır. Şaz hadisin anlamı budur."(---Hakim, Ma'rifetu ulumi'l-hadis (119) ve Hatib, el-Kifaye (141).

 

170- Beyhaki der ki: Bu tür rivayeti (Şazı), raviyi cerh ve tardile tabi tutarak hadisin sahih olup olmadığı anlaşılamaz. Burada hadisin sahihliği çok kişi tarafından duyulmuş olmasıyla, hadis alimleriyle çokça oturup onlarla müzakerede bulunmayla, onların kitaplarını okuyup rivayetlerine vakıf olmayla bilinebilir. Bu şekilde kişi şaz olan bir rivayeti bilebilir.

 

171- Bu alanın alim ve uzmanlarından biri olan Abdurrahman b. Mehdi'ye: "Bir hadisin sahih olup olmadığını nasıl anlarsın?" diye sorulunca: "Doktorun deli olan kişiyi anlaması gibi" demiştir. Şafii de er-Risale eserini İbn Mehdı'nin isteği üzerine kaleme alıp ona göndermiştir. (---Beyhaki, Delailü'n-nübüvve (1/31) ve İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve't-ta'dil (111/20).

 

 

172- Başka bir defasında Abdurrahman bu yönde kendisine soru soran kişiye: "Kontrol etmesi için dirhemlerini sarrafa götürsen, sarraf da sana: ''Bu İyi, bu kötü'' diyerek dirhemlerinin kalitesini belirtse söylediklerini kabul mü ederdin yoksa sebebini mi sorardın?" dedi. Adam: "Tabi ki söylediklerini kabul ederdim" karşılığını verince, Abdurrahman: "Bu da aynı! Alimlerle uzun oturmalar, onlarla müzakereler ve tecrübeler sonrası anlıyoruz" dedi.(---Beyhaki, Delailü'n-nübüvve (1/31).

 

173- Beyhaki der ki: Bazen doğru sözlü olan biri hadisi kayda geçip yazarken hata yapıp iki hadisi birbirine katabilir. Bu şekilde hadis, zayıf bir isnadın sahih bir isnadla birleştirilmesiyle rivayet edilen zayıf bir hadis olur.

 

174- Bazen kalem de, kulak da, hafıza da hata yapıp yanılabilir ve kişi kasıtsız bir şekilde şaz olan bir hadisi rivayet edebilir. Ancak Yüce Allah'ın inayetiyle Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetini koruyup insanlara aktaracak olan alimler tarafından böylesi rivayetler anlaşılıp ortaya çıkarılır.

 

175-177- Yahya b. Main bu konuda şöyle demiştir: Uzman kişiler olmasaydı şeriatın aktarılmasında değersiz ve sahte şeyler çok olurdu. Bundan dolayı ne zaman istersen yanıma gel ve duyduğun rivayetlerden iyisi ile kötüsünü hazinenin paralarını ayırdığım gibi sana ayırayım. Şurayh'ın:

"Rivayetlerin de para uzmanları gibi uzmanları vardır" dediğini bilmez misin?

Yahya b. Main'den bu sözü bir kıssayla birlikte bize aktarılmıştır. (---Beyhakl, Delailü'n-nübüvve (1/31).

 

 

178- Bize bildirildiğine göre Evzai şöyle demiştir: "Bir hadis işittiğimizde sahte dirhemin uzmanına gösterilmesi gibi onu hocalarımıza arz ederdik. Onları kabul ettiklerini biz de kabul edec reddettiklerini biz de reddederdik."(---İbn Ebi Hatimı el-Cerh ve't-ta'dil (1/1/21) ve Hatibı el-Kifaye (s. 431).

 

 

179- Beyhaki der ki: -Allah doğrusunu bilir- böylesi bir konuda Hafs b. Asım, Ebu Hureyre'den naklen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her işittiğini aktarması kişiye yalan -veya günah- olarak yeter" buyurduğunu zikretmiştir.(---Müslimı mukaddime (1/10).

 

180- Aynısı Ömer ve Abdullah b. Mes'ud'un kendi sözleri olarak da rivayet edilmiştir.(---Müslimı mukaddime (1/ 11).

 

181- Malik b. Enes der ki: "İşittiği her şeyi başkalarına aktaran kişi yalana bulaşmaktan kendini alamaz. İşittiği her şeyi başkalarına aktardığı sürece de hiçbir zaman hadis alimi olamaz."

 

182- Beyhaki der ki: "Bunlardan da anladığımız ravinin münker olan hadislerden el çekip kabul gören hadisleri rivayet etmesi, rivayet edeceği hadisin sabit ve sahih olabilmesi için gerekli araştırma ve çalışmayı yapması gerektiğidir. Doğruya ulaşmak, Allah'ın sayesinde gerçekleşir."

 

183-184- Harmele'nin kitabında imam ŞafiI bildiriyor: Karaza b. Ka'b der ki: Bir defasında Ömer b. el-Hattab bizi uğurlarken Dirar'a kadar bize eşlik etti. Orada abdest aldı. Abdestinde uzuvlarını ikişer defa yıkadı. Sonra da:

"Sizinle buraya kadar neden geldiğimi biliyor musunuz?" diye sordu. "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından olduğumuz için" karşılığını verdiğimizde şöyle dedi: "Kuran okumaktan arı uğultusu gibi sesleri çıkan bir topluluğun yanına gidiyorsunuz. Hadislerle onları Kuran okumaktan meşgul etmeyin. Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis rivayetini az tutun ve onları Kuran'la baş başa bırakın. Şimdi yola düşün! Ben de bu yapacağınız şeyde sizlerin ortağı olacağım."

Şa'bi der ki: Bundan dolayı Karaza'nın yanına gelip: "Bize hadis rivayet et" dediklerinde, Karaza onlara: "Ömer bunu bize yasakladı" derdi. (---İbn Mace, Sünen (1/12), Darimi, ilm (1/85) ve Hakim, Müstedrek (1/102).

 

 

185- Hz. Ömer'in: "Şimdi yola düşün! Ben de bu yapacağınız şeyde sizlerin ortağı olacağım" demesinden kasıt -Allah doğrusunu bilir- onun da benzeri şeyi yapacağıdır. Zira dediği gibi yapmış ve Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) az rivayette bulunmuştur. Ömer'in az miktarda hadis rivayet etmelerine ruhsat vermesi, çokça rivayette bulunup hata yapmalarından endişe ettiğini bize göstermektedir. Zira bu alanda yapılan hatalar, yanlış hüküm çıkarmalara sebep olacaktır. İhtiyaç anında da az miktarda hadis rivayetine izin vermiştir. Hadislere ihtiyaç duyulmayan konularda ise sadece Kur'an'la yetinmelerini söylemiştir. Zira gidecekleri topluluk Kur'an'a sıkı sıkıya bağlıydılar. Ömer de yönettiği insanlara değer vermesinden dolayı başka şeylerle onları Kur'an'dan meşgul etmek istememiştir. Doğrusunu da Allah bilir.

 

 

186- Bize bildirildiğine göre Mücahid: "Medine'ye kadar İbn Ömer'e yoldaşlık ettim. Bir hadis dışında Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis naklettiğini işitmedim" demiş ve hurma ağacı ile ilgili hadisi zikretmiştir.(---Buhari, ilm (1/28) ve Müslim, sifatu'l-münafikin (4/2165-2166).

 

 

187- Ebu Cafer Muhammed b. Ali der ki: "İbn Ömer bir şey işittiği zaman üzerine bir şey katmadan ve ondan bir şey eksiltmeden olduğu gibi aktarırdı."(---Humeydi, Müsned (2/302).

 

188- Ebu Cafer der ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı içinde İbn Ömer gibi, Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittiği hadisi üzerine bir şey katmadan ve eksiltmeden başkasına aktarmaya çalışan biri yoktu."(---Hatılı, el-Kifaye (s. 171).

 

189- Bize bildirildiğine göre Amr b. Meymun şöyle demiştir: "Abdullah b. Mes'ud'un yanına bir sene boyunca gidip geldim. Bu süre zarfında hiç: ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" dediğini işitmedim. Sadece bir defa bir konu açılınca: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu" dedi. Dedikten sonra tedirgin olup alnından terler akmaya başladı. Sonra: "Ya biraz fazlasıyla veya biraz eksiğiyle veya buna yakın bir şey söyledi" dedi.(---Hakim, Müstedrek (1/111).

 

190- Bu yönde seleften gelen pek çok rivayet vardır.

 

191- Rivayetinin reddedilmesine sebep olacak bir durumu görülen ravinin bu durumunun açıklanması konusunda Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Müminler Yüce Allah'ın yeryüzündeki şahitleridir" buyurmuştur.(---Müslim, cenaiz (2/655).

 

192- Yalan söyleyen kişinin yalanlanması ve ondan yana başkalarının uyarılması konusunda da ashabdan bir gruptan, tabiundan bir gruptan ve onlardan sonra gelen hadis imamlarından rivayetler gelmiştir.(---Bakın: Müslim, mukaddime (1/12).

 

193- Şafii, kişinin birine hadisçilerden birini sorması, onun da: "Hata yaptığı veya işitmediği şeyleri işitmiş gibi rivayet ettiği için hadislerinden uzak durun, hadislerini kabul etmeyin" demesinin, ya da: "Fetvalar konusunda bilgi ve tecrübesi yok" demesinin gıybete girmediğini söylemiştir. Kişi biri hakkında böylesi bir şeyi ona tabi olanları yanlışa sürüklemesinden endişe ederek söylüyorsa bu sözü o kişi hakkında bir çeşit şahitlik sayılır.(---Şafii, el-Ümm (6/210-211).

 

 

194- Harmele der ki: Şafii, Haram b. Osman'ı kastederek: "Haram'dan hadis rivayet etmek haramdır" dedi.

 

195- Şafii, zayıf olan ravilerden bir kısmını zikredip onların durumlarını açıklamıştır. Bu yöndeki açıklamalarını burada zikretmek konuyu gereğinden fazla uzatacaktır.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Irak Ahalisinin Rivayetlerinden Uzak Durup Hicaz Ahalisinin Rivayetlerini Tercih Edenler ve Iraklılardan Sadece Güvenilir Kişilerin Rivayetlerini Kabul Edenler