MARİFETU SUNEN VE’L-ASAR |
MUKADDİME |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Haber-i Vahid'in
Tesbiti
43- Şafii der ki: Biri
bana: "Haber-i vahid'in tesbiti konusunda bir nass veya nassın bir işareti
veya icma söyleyebilir misin?" dedi.
44- Cevap olarak şöyle dedim:
Abdurrahman b. Abdillah b. Mes'ud'un, babasından bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: ''Konuşmamı işitip de aklında
tutan ve bunu işitmeyenlere aktaran kişinin Yüce Allah yüzünü aydınlatsın. Zira
nice kişi var ki taşıdığı ilmin bilincinde değildir ve nice kişi var ki bir
ilmi kendisinden daha anlayışlı birine aktarır. Üç şeyden dolayı bir müminin
kalbi sağlam kalır. Bunlar da bir ameli sadece Allah rızası için yapmak)
müslümanlara karşı samimi olmak ve müslümanların cemaatinden ayrılmamaktır.
Zira cemaatin duası onları arkadan korur. ''(---Tirmizi, ilm (2657), İbn Mace,
mukaddime 232) ve Ahmed, Müsned (1/427).
45- Şafii der ki:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her bir kişiden sözlerinin
dinlenmesini, akılda tutulup başkalarına aktarılmasını istemiştir. Burada
muhatap olanlar ve duyulan sözü başkalarına aktaracaklar tek tek kişiler olduğu
için bir kişi tarafından başkasına aktarılacak bir söz (haber-i vahid) huccet
sayılıyor demektir."
Sonrasında Şafii bunun
açıklamasını yapar.(---Şafii, er-Risale (s. 403) ve Beyhaki, Delailü'n-nübüvve
(1/23-24).
46- Beyhaki der ki: Bu
hadisin aynısını Hureym b. Süfyan, Abdulmelik kanalıyla rivayet etmiş, ancak
burada: ''Bizden bir söz işitip de işittiği gibi başkasına aktaran kişinin Yüce
Allah yüzünü aydınlatsın'' denilmiştir.
47- Mana olarak aynısını
Zeyd b. Sabit ve Nu'man b. Beşır de Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) aktarmıştır.(---Bakın: Ahme"d, Müsned (1/436-437), Hakim,
Müstedrek (1/86-88) ve Heyseml, Mecmau'z-zevaid (1/137-139)
48- Ebu Bekre'den gelen
sabit (sahih) hadiste ise Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Kurban
gününde Mina'daki hutbesinde: ''Burada bulunanlar bunları burada bulunmayanlara
ulaştırsın. Zira sonradan kendisine bir sözüm ulaştırılan kişi onu bizzat
işiten kişiden daha iyi kavrayabilir'' buyurmuştur.(---Buhari, ilm (9) ve
Müslim, kasame 9 (29).
49- İbn Abbas'ın da
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizler (bir sözü)
benden işitirsiniz, başkaları sizden (bu sözü) işitir, başkaları da (bu sözü)
sizden işitenlerden işitirler" buyurmuştur.(---Ebu Divud, ilm (3/438), İbn
Hibbin, Sahih (1/218-219) ve İbn Abdilber, Camiu beyani'l-ilm 1/43; 2/124).
50- Ubeydullah b. Ebi
Rafi'nin, babasından bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurmuştur: "Dikkat edin de sizden birini, benden kendisine bir
konuda bir emir veya yasak geldiği zaman koltuğuna kurulmuş bir şekilde:
''Bunun ne olduğunu bilmiyorum! Biz sadece Allah'ın Kitab'ında bulduğumuz şeye
uyarız'' derken bulmayayım. "(---Şifii, er-Risale (s. 403-404), Ebu Divud,
sünnet (4605), Tirmizi, ilm (5/37), İbn Mace, mukaddime 1/6), Ahmed, Müsned
(6/8) ve Hakim, Müstedrek (1/108-109).
51- Süfyan (b. Uyeyne)
der ki: "Muhammed b. el-Münkedir de aynısını bana mürselolarak
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) rivayet etti."
52- Şafii der ki:
"Bununla Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen sözün,
hakkında Allah'ın Kitab'ında bir nass bulunmasa da sabit ve bağlayıcı olduğu
ortaya çıkmaktadır."
53- Beyhaki der ki:
Mikdam b. Ma'di Kerib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki bana Kitap verildi ve beraberinde de
aynı değerde olan bir şey daha verildi. Bilin ki koltuğuna kurulup da: ''Siz
Kur'an'a bakın. Kur'an'da helal bulduğunuz şeyi helal, haram bulduğunuz şeyi de
haram kabul edin'' diyecek kişilerin çıkması uzak değildir. Bilin ki ehli
eşeklerin eti ile azı dişi olan yırtıcı hayvanların eti size helal değildir ...
" Sonrasında ravi hadisin kalan kısmını zikreder.(--- Darimi, Sünen
(1/40), Tirmizi, ilm (2/111), Ebu Davud, sünnet (4/279), İbn Mace, mukaddime
(1/6), İbn Hibban, Sahih (1/147-148), Hakim, Müstedrek (1/109) ve Darakutni, Sünen
(s. 545).
54- Şafii der ki:
Müslümanlar Beytu'I-Makdis'e doğru namaz kılarlardı. Sonradan Yüce Allah'ın
emriyle yönlerini Beyt-i Haram'a doğru çevirdiler. Bir defasında Beyt-i
Makdis'e doğru namaz kılarlarken Kuba ahalisinden bir adam geldi. Yüce Allah'ın
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy indirdiğini, inen vahiyle
kıblenin Beyt-i Haram'a doğru çevrildiğini söyledi. Bunun üzerine namazdayken
Kabe'ye doğru döndüler.(---Buhari, salat (403) ve Müslim, salat (2/673).
Yine içkinin henüz haram
kılınmadığı günlerde Ebu Talha bir toplulukla birlikte fadih denilen, koruk
hurma ile kuru hurmanın karışımından elde dilen meşrubatı içiyorlardı. Adamın
biri gelip içkinin haram kılındığını bildirince Ebu Talha, Enes'e bu
içeceklerle dolu olan testileri kırmasını söyledi.(--- Malik, Muvatta
(2/846-847) ve Şafii, er-Risale (s. 409).
55- Hem namaz, hem de
içki konusunda Müslümanlar böylesi bir değişikliğe gideceklerse de bunu
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildirecekleri konusunda şüphem yoktur.
56- Kendilerince sözüne
güvenilir biri olan kişinin getirdiği böylesi bir haberin kabulü geçerli
olmayacaksa o zaman bunu onlara bizzat Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) söylemesi gerekecekti.
57- Şafii bunu
delillendirirken yaptığı açıklamalarda şöyle der: Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem), bir kadına Ümmü Seleme'yle haber göndermiş, oruçlu iken onu öpen
kocasına bunun haram olmadığını bildirmesini söylemesini istemiştir.(---Malik,
Muvatta (1/291), Şafii, er-Risale (s. 1109) ve Ahmed, Müsned (5/434).
58- Gönderilen böylesi
bir haber karısına güvenen kocayı bağlamayacak olsaydı Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) böylesi bir haberi göndermezdi.
59- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Uneys el-Eslemi'yi, bir adamın karısının yanına
göndermiş, zina ettiğini itiraf etmesi halinde onu recmetmesini söylemiştir.
Kadın zina yaptığını itiraf edince de Uneys onu recmetmiştir.(---Şafii,
er-Risale (s. 410) ve Ahmed, Müsned (4/115).
60- Burada da kadın, tek
bir kişi olan Uneys'in huzurunda itiraf etmesiyle canını vermeye razı olmuştur.
61- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Amr b. Umeyye ed-Damri'ye, Ebu Süfyan'ı
öldürmesini emretmiştir. Ancak onun Müslüman olduğunu görmesi durumunda
öldürmesinin helal olmayacağını da sünnet olarak bildirmişti. Zira Amr b.
Umeyye gelmeden Ebu Süfyan Müslüman olabilirdi.
62- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdullah b. Uneys'e de Halid b. Süfyan
el-Huzeli'yi öldürmesini emretmiş, Abdullah da onu öldürmüştü. Ancak bu konuda da
sünnet onun Müslüman olduğunu görmesi durumunda öldürmemesiydi.(---Ahmed,
Müsned (3/496).
63- Burada Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) görevlendirdiği her bir kişi tek başına olmasına
rağmen getirdiği haberle verilen hükmü yerine getirmiştir.
64- Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) valilerini ve elçilerini de birer kişi olarak
göndermiştir. Gönderdiği valiler de gittikleri yerdeki insanlara dinin
hükümlerine yönelik Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işittikleri
şeyleri bildirecekler, malları konusunda Allah'ın onlardan istediği miktarı
alıp hak ettikleri miktarı da onlara verecekler, (şeri) cezaları uygulayacak ve
hükümleri icra edeceklerdi. Şayet değişik bölgelerde bulunan insanlar için,
güvenilir buldukları birinin getirdiği haber bağlayıcı olmayacaksa Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları tek başlarına göndermezdi.
65- Şafii, bu konuda
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Hz. Ebu Bekr'i hac imamı olarak
göndermesini, Hz. Ali'yi Tevbe Suresi'ni insanlara okumak için göndermesini,
Muaz'ı Yemen'e göndermesini zikreder. (---Şafii, er-Risale (s. 414-418).
ve şöyle devam eder:
66- Muaz'ın ve
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gönderdiği komutanların
getirdikleri haberlerin bağlayıcı olduğunu söyleyenler haber-i vahid'in huccet
olduğunu da kabul etmiş demektir.
67- Onların getirdikleri
böylesi haberlerin diğer insanları bağlayıcı olmadığını söyleyenler ise vebali
ağır bir söz söylemiş olurlar.
68- Böylesi bir
şeyolmamıştır diyenler ise genel tarafından bilinen bir haberi inkar etmiş, hem
özel kişiler hem de genel tarafından gelen haberleri de inkara doğru
yönelmiştir.
69- Sonrasında Şafii bu
yönde gerekli açıklamaları yapar.
70- Şafii der ki: Konu
benim yanımda zikrettiğim gibidir. Bazıları bunun aksini iddia ederken
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Benden size bir söz ulaştığı
zaman onu Allah'ın Kitab'ına arz edin. Şayet Kitab'a muvafıksa ben onu
söylemişimdir. Muvafık değilse ben böyle bir sözü söylememişimdir" sözüne dayanmaktadır.
71- Şafii der ki: Bu
görüşte olanlara diyeceğim, küçük veya büyük herhangi bir konuda hadisleri
sabit görülen kişilerden hiç biri bu hadisi rivayet etmiş değildir. Kimse de
bize: "Başka bir konuda bu hadisi rivayet eden kişinin hadislerini
kullanmışsınız" diyemez.
72- Ayrıca bu rivayet
mechul bir raviden gelen ve isnadında kopukluk bulunan (munkati') bir
rivayettir. Herhangi bir konuda da biz böylesi bir rivayeti kabul etmeyiz.
73- Şafii zikrettiği
hadisle sanırım Ebu Caferin şu rivayetini kastetmiştir: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Yahudileri çağırıp onlara bazı konuları sordu. Hz. İsa
konusunda yalan şeyler konuştuklarında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
minbere çıkıp insanlara bir konuşma yaptı. Konuşmasında: "Benden aktarılan
sözler her yere yayılacaktır. Benim adıma size ulaşan sözler eğer Kur'an'a
muvafıksa benim sözlerimdir. Benim adıma Kur'an'a muhalif olan bir şey gelirse
benden değildir" buyurdu.
74- Şafii der ki: Hadis
Kuran'a muhalif olmaz. Aksine Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
hadisi ayette kastedilen genel ile özel anlamları, nasih ile mensuhu açıklar.
Allah'ın emirlerine dayanarak ortaya koyduğu sünnet de insanları bağlamış olur.
Bundan dolayı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözünü kabul eden
kişi, Allah'ın bir emrini kabul etmiş demektir.
75- Beyhaki der ki: Bu
rivayet Şafii'nin er-Risale'de dediği gibi isnadında kopukluk bulunan bir
rivayettir.(---Şafii, er-Risale (s. 224-225)
Mechul raviden kastı ise
Halid b. Ebi Kerime olsa gerektir. Zira Halid, hadisleri sabit görülecek
düzeyde durumu bilinen biri değildir.
76- Bu hadis hepsi de
zayıf olan başka kanallarla da rivayet edilmiştir. Bu rivayetlerden her birinin
zayıflığını Medhal eserinde açıklamıştım.
77- Tavus'un
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"İnsanlar sadece bana has şeyler üzerinden bir şeyi yapmasınlar. Ben
sadece Yüce Allah'ın helal kıldığı şeyleri helal, Yüce Allah'ın haram kıldığı
şeyleri de haram kılarım. "
78- Şafii der ki:
İsnadında kopukluk bulunan bir rivayettir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), emrettiği şeylerin yerine getirilmesi, yasakladığı şeylerden de uzak
durulmasını emretmiştir. Yüce Allah da Kitab'ında bunu Müslümanlara farz
kılmıştır. Bu yönde insanların elinde Yüce Allah'ın, Kitab'ında emrettikleri,
ondan sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünneti ve ikisinin
işaret ettikleri vardır.
Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İnsanlar sadece bana has şeyler üzerinden
bir şeyi yapmasınlar" demişse bunun anlamı şudur: Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) her ne kadar insanlara örnek biri olsa da sadece kendisine
mubah olan, diğer Müslümanlara ise mubah olmayan şeyler vardır. Aynı şekilde
sadece kendisine haram olan, ancak diğer Müslümanlara haram olmayan şeyler de
vardır. Bundan dolayı: "Sadece benim lehimde veya aleyhimde olan şeyler
üzerinden insanlar bir şeyleri yapmasın" demiştir.
79- Şafii der ki:
"Ben sadece Yüce Allah'ın helal kıldığı şeyleri helal, Yüce Allah'ın haram
kıldığı şeyleri de haram kılarım" sözüne gelince, Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) aynen dediği gibi yapmış ve bunu emretmiştir. Zira Yüce
Allah, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine vahy edilenlere
uymasını emretmiştir. Şahadet ederiz ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) buna uymuştur. Hakkında vahiy olmayan konularda ise Yüce Allah vahiyle
sünnete uyulmasını emretmiştir. Bu bakımdan herhangi bir konudaki sünneti kabul
eden kişi Allah'ı emrini kabul etmiş gibidir. Yüce Allah bu konuda: ''Peygamber
size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse de ondan uzak
durun"[Haşr, 7] buyurmuştur.
80- Beyhaki der ki:
"Bize bildirildiğine göre Ebu Bekr es-Sıddık ninenin mirastaki payı
konusunda Muhammed b. Mesleme ve Muğıre b. Şu'be'nin rIVayetlerine göre hüküm
vermiştir."(---Ebu Davud, feraid (3/167), Tirmizi, feraid (1), İbn Mace,
feraiz 2/909-910), Malik, Muvatta (513) ve Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (6/234).
81- Şafii, Ömer b.
el-Hattab'ın, parmakların diyeti konusunda, faydaları ve güzellikleri farklı
olmasından dolayı her bir parmak için farklı bir diyete hükmettiğini rivayet
etmiştir. Ancak Amr b. Hazm ailesinin yanında bulunan bir mektupta
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eldeki her bir parmak için
diyet olarak on deve vardır" buyurduğunun yazılı olduğu görülünce Ömer'in
bu uygulaması bırakılmıştır.(---Malik, Muvatta (2/849), Şafii, er-Risale (s.
422), Darimi, Sünen (2/194, 195), İbn Hibban, Sahih -2/359), Darakutni, Sünen
(s. 376), Hakim, Müstedrek (11359), Beyhaki, Sünenü'l-kübra (6/234) ve Suyuti,
ed-Dürrü'l-mensur (1/343).
82- Şafii yine Ömer b.
el-Hattab'ın: "Diyeti akile (erkek tarafından yakın aKrabalar) öder. Kadın
da kocasının diyetine mirasçı olamaz" dediğini zikreder. Daha sonra Dahhak
b. Süfyan, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kendisine bir mektup
yazıp Eşyem ed-Dabbi'nin karısını kocasının diyetine mirasçı kılmasını
emrettiğini bildirince Ömer eski görüşünü bırakıp bu mektuba göre hüküm vermeye
başladı.(---Ebu Davud, feraid (3/178), Malik, Muvatta (2/866), Şafii, er-Risale
(s. 426), İbn Mace, Sünen 2883), Ahmed, Müsned (3/452), Darakutni, Sünen
(2/457) ve Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (8/57-58).
83- Şafii yine Ömer b.
el-Hattab'ın cenin diyeti konusundaki hükmünü, sonradan Hamel b. Malik b.
en-Nabiğa'nın bu yöndeki haberini kabul edip: ''Şayet bunu duymasaydık cenin
konusunda daha farklı bir hüküm verirdik" demesini zikreder.(---Ebu Davud,
diyet (4/266), Nesai, kasame (2/249), İbn Mace, diyet (2/882), Ahmed, Müsned
..., Darimi, Sünen (2/196), İbnu'l-Carud, el-Münteka (s. 357), Hakim, Müstedrek
(3/575), Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (8/114), Heysemi, Mecmau'z-zevaid (6/299),
Suyuti, Miftahu'l-cenne (s. 19-20) ve Şafii, er-Risale (s. 426), el-Ümm (6/93)
ile İhtilafu'l-hadis (7/20,263).
84- Şafii yine Ömer b.
el-Hattab'ın Mecusilerden diyet alınması konusundaki hükmünü, daha sonra bu
konuda Abdurrahman b. Avf'ın haberini kabul edip eski görüşünü bırakmasını
zikreder.(---Malik, Muvatta (2/897) ve Şafii, Müsned (83).
85- Söz konusu
rivayetleri de isnadlarıyla birlikte kendi konuları içinde zikredeceğiz.
86- Salim bildiriyor:
"Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf'ın verdiği haber (bildirdiği hadis) üzerine
insanlarla birlikte (vebadan kaçmak üzere) Serğ'den geri dönmüştür."(---Şafii,
er-Risale (s. 430).
87- Şafii der ki:
"Geri dönmesinden kasıt Şam'a çıkışında bölgede veba salgınının baş
gösterdiğini öğrenmesi üzerine Abdurrahman'ın bu konuda olan rivayetine
dayanarak geri dönüşüdür."
88- Beyhaki der ki: Nitekim
Abdullah b. Amir b. Rabia bildiriyor: Hz. Ömer, Şam'agitmek üzere yola Çıktı.
Serğ'e ulaştığında Şam'da veba salgını olduğu bilgisi verildi. Abdurrahman b.
Avf ona Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir bölgede (veba)
olduğunu duyarsanız o bölgeye girmeyin. Bulunduğunuz bölgede görülürse de ondan
kaçmak için o bölgeden çıkmayın" buyurduğunu zikredince Ömer b. el-Hattab
devam etmeyip Serğ'den geriye döndü.
89-90- Başka bir kanalla
yine Ka'nebi kanalıyla, Malik'ten aynı bildiriimiştir. Bunu Buhari, Sahih'inde
Ka'nebi'den, Müslim ise Yahya b. ':'ahya kanalıyla Malik'ten rivayet etmiştir.
91- Salim'in
bildirdiğine göre Abdullah b. Ömer ve Abdullah b. Rabia şöyle demiştir:
"Hz. Ömer, Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği hadis üzerine insanlarla
birlikte Serğ'den geri dönmüştür."(---Buhari, enbiya (54) ve Müslim, selam
32 (92, 94, 95).
92- ŞafiI der ki:
"Ama Ömer b. el-Hattab, bir konuda Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hadis rivayet eden birinden yanında şahit olarak aynı hadisi işiten
birini getirmesini istemiştir" diyen olabilir.(---Şafii, er-Risale (s.
432).
93- Bunu diyen birine şu
cevabı veririz: Hz. Ömer'in, tek kişinin getirdiği bir haberi kabul etmesi, bu
konuda habere şahit olarak başka birini istemesinin caiz olmadığını gösterir.
Ömer'in yanında tek kişinin getirdiği haber de huccet sayılacağı için şahit
istemesi sadece bahse konu olan olayın pekiştirilmesine yöneliktir. Zira hakim,
dürüst olan iki şahidi olan bir adamdan
daha fazla şahit isteyebilir. Adamın ikiden fazla şahit getirmesi hakimin
vereceği hükmü pekiştirir. Adamın daha fazla şahit getirememesi durumunda da
hakim iki şahidin şahitliğini geçerli sayıp hükmünü verir.
94- Ya da Ömer, haberi
getiren adamın nasıl biri olduğunu bilmiyor olabilir. Bundan dolayı durumunu
tam olarak bilmediği bir adamın getireceği haberi kabul etmeyebilir. Biz de iyi
tanımadığımız, doğru sözlü veya hayırlı amallerde bulunduğunu bilmediğimiz bir
adamın rivayetini kabul etmeyiz.
95- Biri: "Peki
sizce Ömer neden haber getiren birinin yanında başka bir adamı da
istemiştir?" diyebilir.
96- Cevap olarak Ebu
Masa'nın getirdiği haber konusunda "ihtiyaten" diyebiliriz. Zira Ebu
Musa, Ömer'in yanında güvenilir ve emin biridir.
97- Biri: "Bunu
neye dayanarak söylüyorsun?" diyebilir.
98- Cevap olarak şöyle
deriz: Ebu Musa'nın hadisini Malik b. Enes, Rabia'dan, o da alimlerinden birden
fazla kişiden rivayet etmiş, bu hadiste Ömer'in Ebu Musa'ya: "Seni
yalancılıkla itham etmiyorum, ama insanların Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) adına olur olmaz şeyler söylemelerinden endişe ediyorum" dediği
zikredilmiştir.(---Şafii, er-Risale (s. 434).
99- Beyhaki der ki: Söz
konusu hadis, izin alma konusundadır. Ebu Musa, Ömer'in yanına geldi. Girmek
için üç defa izin istedi. Ses gelmeyince de geri döndü. Ömer peşinden birini
gönderip geri çağırdı ve: "Neden içeri girmedin?" diye sordu. Ebu
Musa: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Üç defa izin alınır.
Girmene izin verilirse girersin, aksi halde geri dönersin'' buyurduğunu
işittim" dedi. Ömer b. el-Hattab: "Bu hadisi bilen başka biri var
mı?" diye sorunca, Ebu Said el-Hudri -Ubey b. Ka'b olduğu da söylenmiştir-
bunu duyduğuna dair şahitlik etti. Bunun üzerine Ömec Ebu Musa'ya Şafii'nin
Malik'ten rivayetinde zikrettiği sözü söyledi.(---Müslim, daab (3/1694).
100- Aynısını mevsul
olarak Humeyd b. Hilat Ebu Burde'den, o da babası Ebu Musa'dan naklederken,
Ömer'in Ebu Musa'ya: "Seni yalancılıkla itham etmiyorum, ama
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hadis nakletmek ağır bir şeydir"
dediği zikredilmiştir.(---Ebu Davud, edeb (4/469-470)
101- Ebu Burde, babası
Ebu Musa'dan bildiriyor: Ubey b. Ka'b: "Ey İbnu'l-Hattab! Ben de
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle buyurduğunu işittim!
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabı için eziyete dönüşme"
deyince, Ömer: "Sübhanallah! Ben bir şey duydum ve bunun doğruluğunu
pekiştirmek istedim" karşılığını verdi.(---Müslim, adab (3!ı696).
102- Şafii der ki:
"Furey'a binti Malik, kocası vefat etmesi üzerine Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem), iddeti bitene kadar kendi evinde kalmasını söylediğini Osman
b. Affan'a bildirince Osman bu konuda bu şekilde hüküm vermeye
başladı."(---Ebu Davud (2/389-390), Malik, Muvaffa (2/591), Tayalisi,
Müsned (s. 231), Darimi, Sünen (2/168), Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (7/434),
Hakim, Müstedrek (2/208) Ahmed, Müsned (6/370, 420, 421) ve Şafii, er-Risale
(s. 438), el-Ümm (5/208) ile Müsned (s. 83).
103- İbn Ömer de
tarlasını mahsulün üçte bir ve dörtte biri üzerinden icara verir ve bunda bir
sakınca görmezdi. Rafi' ona Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu
yasakladığını bildirince de İbn Ömer böylesi bir icar şeklini
bıraktı.(---Müslim, büyu' (3/1178-1181).
104- Zeyd b. Sabit,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "İçinizden hiç kimse Kabe'yi
tavaf etmeden hacdan dönmesin" buyurduğunu işitti. Bu tavaftan kasıt da
ziyaret tavafından sonra yapılan veda tavafıdır. Ancak İbn Abbas, Zeyd'e itiraz
edip: "Diğerleri dışında hayız olan kadın bu tavafı yapmadan geri
dönebilir" dedi. Zeyd bu konuda İbn Abbas'a itiraz edince, İbn Abbas:
"Ümmü Süleym'e
sor" dedi. Zeyd sorunca Ümmü Süleym, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem), hayız olan kadının veda tavafını yapmadan geri dönmesine izin
verdiğini söyledi. Bunun üzerine Zeyd, İbn Abbas'ın yanına döndü ve:
"Konu senin dediğin
gibiymiş" dedi.(---Buhari, hac (2/180) ve Müslim, hac (2/963-964)
105- Ebu'd-Derda da bir
satış yapan Muaviye'ye Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böylesi bir
satışı yasakladığını bildirince, Muaviye: "Ben bunda bir sakınca
görmüyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu'd-Derda:
UMuaviye'ye karşı
tavrımdan dolayı artık beni mazur görün! Ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) bir yasağını bildiriyorum, o ise kendi görüşünü savunuyor. Vallahi
seninle artık aynı bölgede ikamet etmem!'' dedi.(---Malik, Muvatta (2/634),
Nesai, büyu' (2/222-223) ve Şafii, er-Risale (s. 446) ile Müsned (s. 84).
106- Şafii bu
rivayetleri açıklarken sözlerinden, sahabeliği daha eskilere dayanan alim kişilerin
sözlerini, aynı konu hakkında bilgisi olan diğer kişilere de tercih ettiğini
anlıyoruz.
107- Şafii der ki:
"Tabiundan tanıdığım her bir kişi haber-i vahid'i kabul eder, onunla fetva
verir ve ona itibar ederdi.''
108- Sonrasında Şafii
bunların isimlerini zikreder.
109- Şafii der ki:
Tabiundan sonra gelen ilk alimler de haber-i vahid'e yönelik aynı tutumu
sergilemişlerdir. Bunlardan karşılaştığımız her bir kişi, sadece birinin
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği hadisi bağlayıcı görür,
sünnetten sayar, yapanı övüp muhalif davrananı da kınardı.(---Şafii, er-Risale
(s. 453).
110- Şafii bu
rivayetlerin isnadlarını er-Risale eserinde zikretmiştir. Biz de bu kitapta
kendi konuları içinde bunlara yer verdik.
111- Bu kitapta zikretmediklerimizden
biri şöyledir:
Said b. Cübeyr der ki:
İbn Abbas'a: "Nevf el-Bikall, Hızıra yol arkadaşı olan Musa'nın İsrail
oğullarına peygamber olarak gönderilen Musa olmadığını söylüyor" deyince,
İbn Abbas şu karşılığı verdi: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor! Zira Ubey
b. Ka'b'ın bana bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onlara bir hutbe vermiş, hutbesinde de şöyle buyurm uştur ... "
Sonrasında ravi Hızıra
yol arkadaşı olan söz konusu Hz. Musa'nın İsrail oğullarına peygamber olarak
gönderilen Musa olduğunu delalet eden kıssayı zikreder.(---Buhari, ilm
(1/35-36).
112- Şafii der ki:
"İbn Abbas ilmine ve verasına rağmen Ubey b. Ka'b'ın tek başına
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklettiği hadisi kabul etmiş, bu
konuda Müslümanlardan başka bir adamı yalanlamıştır. Zira Ubey b. Ka'b ona
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen Hızır'a yol arkadaşı olan
Musa'nın İsrail oğullarına peygamber olarak gönderilen Musa olduğunu gösteren
bir hadis nakletmiştir."(---Şafii, er-Risale (s. 442-443).
113- Tavus der ki: İbn
Abbas'a ikindi namazının farzından sonra kılınan iki rekat (nafile) namazı
sordum. İbn Abbas kılmamamı söyledi. Ona: "Bunları kılmayı bırakmam!"
dediğimde, İbn Abbas: ''Allah ve Resölü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış
bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur"[Ahzab, 36] dedi.(---Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (2/453), Suyuti,
ed-Dürrü'l-mensur (5/201) ve Şafii, er-Risale (s. 443) ile Müsned (s. 83).
114- Şafii der ki:
"İbn Abbas, Tavus'a Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) naklen
verdiği haberle bu konuda delilin sabit olduğunu görmüş, Allah'ın Kitab'ındaki
ayeti de ona okuyarak Yüce Allah ve Resulü'nün hüküm verdiği bir konuda artık
onun seçme hakkının olmadığını söylemiştir."(---Şafii, er- Risale (s.
444).
115-116 Şafii der ki:
Medineli güvenilir birinin İbn Ebi Zi'b kanalıyla Mahled b. Hufaf'tan, onun da
Urve'den bildirdiğine göre Hz. Aişe: ''Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Kazanç riski üstlenen kişiye aittir'' buyurdu" demiştir. Ömer
b. Abdilazız de (sonradan kusurlu bulunan bir kölenin) kaxancıyla birlikte eski
sahibine iade edilmesine hükmetmişti. Urve, Hz. Aişe'nin bu hadisini kendisine
zikredince Ömer şöyle dedi: "Allah da biliyor ki bu güne kadar verdiğim
her bir hükümde sadece hakkı ortaya çıkarmayı hedefledim. Madem bu konuda bana
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir sünnet aktarıldı, ben de bu
konuda Ömer'in (benim) verdiği hükmü bırakıp Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) sünnetini uyguluyorum."(---Şafii, er-Risale (s. 448), Tayalisı,
Müsned (206), Nesai, büyıY (2/215), İbn Mace, ticaret (2/754) ve Hakim,
Müstedrek (2/ ıS).
117- Şafii der ki:
Medineli güvenilir biri, İbn Ebi Zi'b'den naklen bana şunu bildirdi: Sa'd b.
İbrahım, Rabia b. Ebi Abdirrahman'ın görüşüne dayanarak bir adamm aleyhinde
hüküm verdi. Ona verdiği hükmün aksine Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bir hadis zikrettiğimde Sa'd, İbrahım'e: "İbn Ebi Zi'b yanımda
güvenilir biridir ve senin verdiğin hükmün aksine Resulullah'tan (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir hadis zikretti" dedi. Rabia: "Sen içtihat ettin
ve hükmün de geçerli oldu" karşılığını verince, Sa'd: "Hayret! Sa'd
b. Ümmü Sa'd'ın hükmünü geçerli sayıp Resulullahim (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hükmünü mü reddedeyim? Aksine Sa'd b. Ümmü Sa'd'ın hükmünü reddedip
Resulullahim (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hükmünü kabul ediyorum" dedi.
Sonra hükmün yazılı olduğu belgeyi getirtti. Onu yırtıp daha önce aleyhine
hüküm verilen adamm lehine hüküm verdi.(---Şafii, er-Risale (s. 450).
118- Eba Şurayh el-Ka'bı
bildiriyor: Mekke'nin fethedildiği yıl Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bir yakını öldürülen kişi iki şeyden birini yapmakta
muhayyerdir. İsterse diyeti alır, isterse de kısas yapar" buyurdu.(---İbn
Mace, diyet (2/876), Beyhaki, es-Sünenü'l-kübra (5/57), Ahmed, Müsned (4/31),
Dıllabi, elXuna (1/160) ve Şafii, er-Risale (s. 450-452) ile el-Ümm (6/10).
119- Ebu Hanife b. Simak
der ki: Bu hadisi bana rivayet eden İbn Ebi Zi'b'e: "Ey Ebu'l-Haris! Sen
bu hadise itibar ediyor musun?" diye sorduğumda, göğsüme vurdu ve bağırıp
çağırarak beni azarladı. Sonra şöyle dedi: "Ben sana Resulullah'tan
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir hadis aktarıyorum! Sen ise ''Buna itibar
ediyor musun?'' diye soruyorsun! Tabi ki ediyorum! Bana ve bu hadisi duyan
herkese de düşen budur! Yüce Allah insanlar içinden Muhammed'i (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) seçti ve onun eliyle insanları doğru yola eriştirdi.
Buyruklarını da onun diliyle bize bildirdi. Bundan dolayı insanlara düşen
isteseler de istemeseler de ona tabi olmaktır. Müslüman olan bir kişinin bundan
başka da bir seçeneği yoktur!"
İbn Ebi Zi'b o kadar
konuştu ki susmasını temenni etmeye başladım.(---Şafii, er-Risale (s. 452).
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Rivayetleri Kabul
Edilen Kişiler