MÜSNED-İ HANBEL

İMAN VE İSLAM

 

DEVAM: 13- Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e iman Etmek; O'nu Görmeden iman Edenlerin Fazileti

 

9. Ukbe b. Amir (radiyallahu anh)

 

363 Ebu Abdirrahman el-Cüheni der ki: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanındayken uzaktan iki yolcu göründü. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onları görünce: ''Bunlar Mezhic veya Kinde kabilesinden'' buyurdu. Yanına vardıklarında Mezhic kabilesinden oldukları görüldü. İçlerinden biri Allah Resulü (s.a.v.)'e biat etmek için yaklaştı. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in elini tuttuğunda:

 

"Ey Allah'ın Resulü! Seni görüp de iman eden, doğrulayan ve sana tabi olan kişi hakkında ne dersin?" diye sordu. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem): ''Böylesi kişiye ne mutlu'' karşılığını verdi. Bunun üzerine adam biatını yapıp çekildi. Sonra diğeri yaklaşıp biat etmek üzere Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in elini tuttu ve:

 

"Ey Allah'ın Resulü! Seni görmediği halde sana iman eden, doğrulayan ve sana tabi olan kişi hakkında ne dersin?" diye sordu. Allah Resulü (s.a.v.): ''Böylesi kişiye ne mutlu! Ne mutlu! Ne mutlu'' karşılığını verince o da biatını yapıp çekildi. [Hasen]

 

Diğer tahric: Bezzar (Keşfu'l-Estar 2769) ve Taberani M. el-Kebir (22/742)

 

 

10. Mikdad b. el-Esved (radiyallahu anh)

 

364 Abdurrahman b. Cubeyr b. Nufeyr, babasından bildirir: Bir gün Mikdad b. el-Esved'in yanında oturuyorduk. Bir ara adamın biri oradan geçerken Mikdad'a: "Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'i gören şu iki göze ne mutlu! Vallahi senin gördüğünü görmeyi, yaşadıklarına şahit olmayı ne çok isterdik" dedi. Mikdad bu söze çok kızdı. Ben Mikdad'ın kızmasına şaşırdım, oysa adam hayırdan başka bir şey söylemiyordu. Mikdad adama döndü ve şöyle karşılık verdi:

 

"Biriniz, Allah'ın şahit olmayı kendisine nasip etmediği, görmesi halinde de nasıl bir tavır içinde olacağını bilmediği bir şeyi görmeyi neden ister ki? Vallahi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'le beraber öyle topluluklar yaşamıştır ki Allah onları yüz üstü cehennemin içine atmıştır. Zira Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in davetine icabet etmemiş ve ona inanmamışlardı. Bunun yerine sadece Rabbinizi tanıdığınız, Nebiniz (sallallahu aleyhi ve sellem)'in getirdiklerini tasdik ettiğiniz ve türlü musibetlerden, başkaları çektiği için uzak tutulduğunuz bir zamanda yaşadığınız için Allah'a şükretsenize! Vallahi Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) diğer tüm peygamberlerden daha zor olan bir zamanda gönderilmiştir. Herhangi bir elçinin bulunmadığı, cahiliyenin kol gezdiği ve putperestlikten daha iyi bir dinin olmadığına inanıldığı bir dönemde elçi olarak gelmiştir.

 

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hak ile batılı, baba ile oğlu birbirinden ayıran bir risaletle gelmiştir. Öyle ki artık kişi babasını veya oğlunu veya kardeşini kafir olarak görmeye başlamıştır. Zira Allah böylesi kişinin kalbini imana açmıştır. Bu kişi helak olanların cehenneme gireceğini bilir. Akrabalarının da cehennem ateşine gireceklerini gördüğü için artık huzuru kaçar. Bundan dolayıdır ki Allah'ın da buyurduğu gibi: ''Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl [Furkan 74} derler." [Sahih] 

 

Diğer tahric: Buhari, el-Edebu'l-Müfred'de (s. 46, no: 87), Taberi, Tefsır'de (11/53), İbn Hibban (6552) ve Ebu Nuaym, Hilye'de (1/175)

 

 

SONRAKİ