musannef

Abdurrezzak

(Fitneler)

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Haruriler (Hariciler)

 

18649- Ebu Said el-Hudrl anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ganimet mallarını taksim ederken Zu'l-Huvaysira et-Temimi geldi ve: "Ya Resulallah! Adilane bir şekilde paylaştır" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yazık sana! Ben adil olmayacaksam kim olacak!" karşılığını verince, Ömer b. el-Hattab:

"Ya Resulallah! Bana izin ver de şunun boynunu vurayım!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ise şöyle buyurdu: "Onu bırak. Bunun öyle arkadaşları var ki biriniz onlardan birinin namazını gördüğü zaman kendi namazını değersiz bulur. Onun orucunu gördüğü zaman kendi orucunu değersiz bulur. Ancak okun hedefin bir yanından girip diğer yanından çıkması gibi bunlar da dine öyle girip çıkarlar. Ok hedefe öyle bir hıZlı girip çıkmıştır ki oku atan kişi ok'un tüyüne bakar, kandan bir şey bulamaz, yontulmamış kısımlarına bakar bir şey bulamaz, demirine bakar bir şey bulamaz, gövdesine bakar bir şey bulamaz. Bunlar da dine öyle girip çıkarlar. Bunların elebaşı, kolunun ucu (veya göğüsleri) kadın göğsü gibi veya sallanan bir et parçası gibi duran siyah bir adamdır. insanların ayrılığa düştükleri bir zamanda ortalığa çıkarlar." "İçlerinden sadakalar konusunda sana dil uzatanlar da var"[Tevbe, 58] ayeti de bunlar hakkında nazil oldu." Ebü Said der ki: "Resülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle dediğine şahidim! Ali de onlarla savaşırken ben de onunla birlikteydim ve Resülullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflarını anlattığı gibi bir adam yanına getirildi. 

 

Tahric: Farklı kanallarla Buhari (9/21, 4/243); Müslim (148) 1964, Zühri kanalıyla ve farklı kanallarla Buhari (6/402, 12/237) rivayet ettiler.

 

 

 

18650- Zeyd b. Vehb el-Cüheni - ki bu zat, Hz. Ali Haricilerle savaşmak üzere yürüdüğü zaman beraberindeki orduda bulunuyordu - bildiriyor: Hz. Ali şöyle dedi: "Ey insanlar, ben Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu duydum: ''Ümmetimden bir grup çıkar. Kuran'ı öyle okurlar ki. sizin okuyuşunuz onlarınkinin yanında bir hiç kalır. Namazınız da namazlarına göre bir hiç kalır. Orucunuz da oruçları yanında bir hiç kalır. Kur'an'ı okurlar, onu lehlerine zannederler. Halbuki o aleyhlerinedir. namazları köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Okun avı delip geçmesi gibi dinden hemen çıkarlar. Onlarla harb eden ordu(nun askerlerine) peygamberlerinin diliyle neler takdir edilmiş olduğunu bilselerdi (başkaca) amel yapmaktan vazgeçerlerdi. Onların alameti şudur: Aralarında pazusu olduğu halde kolu olmayan bir adam olacak. Pazusu üzerinde meme ucu bir çıkıntı bulacak. Bunun üzerinde de beyaz kı Uar bulunacak. '' Şimdi siz (yokluğunuzdan istifade ederek) çoluk çocuğunuza ve mallarınıza sizin adınıza halef olacak olan bu kimseleri bırakıp da Muaviye ve Şam halkı üzerine mi gideceksiniz? Allah'a yemin olsun ki: (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çıkacaklarını haber verdiği) o kavmin (karşımızda bulunan ve Hariciler diye anılan) şu kavim olduğunu ümid ediyorum. Çünkü onlar dökülmesi haram olan kanı döktüler, halkın merada yayılan hayvanlarını gasbettiler. Öyleyse siz Besmele'yle onların üzerine yürüyünüz." Seleme b. Kuheyl der ki: "Zeyd b. Vehb bana ordunun konakladığı yerleri birer birer anlattı ve şöyle dedi: Nihayet bir köprünün yanında onlarla karşılaştık ve Haricilerin başında Abdullah b. Vehb er-Rasibi'nin olduğunu gördük. Abdullah b. Vehb, Haricilere: "Mızraklarınızı bırakın ve onlarla daha yakından savaşmak üzere kılıçlarınızı kınlarından çekiniz. Çünkü ben onların Harura gününde olduğu gibi Allah adına ant vererek geri dönmenizi sağlamalarından korkuyorum" dedi. Onlar da mızraklarını atıp kılıçlarını sıyırdılar. Askerler onlara mızraklarını sapladı. Öldürüp üst üste yığdı. O gün Hz. Ali'nin safında olanlardan sadece iki kişi isabet alıp şehit düştü. Ali: "Aralarında o sakat adamı arayın!" diye emredince, adamı aradılar, ama bulamadılar. Bunun üzerine Ali, kalkıp üst üste öldürülmüş insanların yanına geldi ve: "Bunları bulundukları yerden çıkarınız" dedi. Onları çıkardıklarında, en altta aradıkları sakat adamı buldular. Bunun üzerine Hz. Ali tekbir getirdi ve: "Allah doğru söyledi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de doğru tebliğ etti" dedi. Abide esSelmani gelip Ali'nin yanında durarak: "Ey müminlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah aşkına söyle. Sen bu hadisi Allah'ın Resulünden bizzat işittin mi?" diye sorunca, Ali: "Kendisinden başka ilah olmayan Allah adına yemin ederim ki, evet" dedi. Abide, Hz. Ali'den üç defa yemin etmesini isteyince, Ali de üç defa yemin etti.

 

Tahric: Müslim (156) 1066; Ebu Davud (4768), Abdurrezzak kanalıyla; Müslim ve Beyhaki (8/170), Remmadi kanalıyla Abdurrezzak'ten rivayet ettiler.

 

 

 

18651- Cabir der ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) böyle dediğine şahidim! Ali de onlarla savaşırken ben de onunla birlikteydim ve Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vasıflarını anlattığı gibi bir adam(ın cesedi onun) yanına getirildi."

 

 

 

18652- Abide der ki: Hz. Ali'nin, Nehrevan halkını öldürdüğü ve:

"Bunların alameti (elebaşıarının) kolunun kısa olmasıdır" dediğini duydum. Onu arayıp bulduklarında: "Vallahi, eğer böbürlenmeyecek olsaydınız, Allah'ın, peygamberinin diliyle bunlarla savaşanlar hakkında verdiği üstünlüğü size haber verirdim" dedi. Abide der ki: Ben: "Sen bunu bizzat Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) duydun mu?" diye sorunca, Ali üç defa: "Kabe'nin Rabbine yemin ederim ki, evet" dedi.

 

Tahric: Müslim (155) 1066, Hammad kanalıyla; Ebu Davud (4763); İbn Mace (167) İbn Uleyye- Eyyub kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

18653- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir.

 

 

 

18654- Ebu İshak der ki: HarAriler (Hariciler), hakem olayına karşı çıkınca, Hz. Ali: "Ne diyorlar?" diye sordu. Kendisine: "Allah'ın hükmünden başka hüküm olmaz, diyorlar" cevabı verildi. Ali şöyle dedi: "(Evet) hüküm Allah'ındır. Yeryüzünde de hükmedenler vardır, ama onlar: ''Hilafet yoktur'' diyorlar. Mutlaka insanlar için, müminin ibadetini yapacağı, facir ve kafırin de kendisi için çalışıp faydalanacağı bir idarenin olması gerekir. Allah da herkesi eceli gelinceye kadar yaşatır."

 

 

 

18655- Katade der ki: Hz. Ali, Kur'an'ın hakem kabul edilmesini isteyenlerden haberdar olunca: "Bunlar kimdir?" diye sordu. Kendisine:

"Kurralardır (Kur'an hafızlarıdır)" cevabı verilince: "Aksine, onlar hüsrana uğrayan ve başkalarını hep ayıplayan kişilerdir" dedi. Ali'ye: "Onlar: ''Allah'tan başka hüküm verecek yoktur'' diyorlar" denilince, Ali: "Bu, kendisiyle batılın kastedildiği doğru bir sözdür" dedi. Ali onları öldürtünce bir adam: "Onları öldürüp bizi kendilerinden kurtaran Allah'a hamd olsun" deyince, Ali: "Böyle değil! Canım elinde olana yemin ederim ki; onlardan öyleleri vardır ki, böylelerini henüz anneler doğurmamıştır. Bunların sonuncuları hırsız ve soyguncu olacaktır" karşılığını verdi.

 

 

 

18656- Hasan(-ı BasrI) der ki: Hz. Ali, Harurileri (Haricileri) öldürdüğü zaman kendisine: "t=y müminlerin emiri! Bunlar kafir mi?" diye sordular. Ali:

"Bunlar küfürden kaçtılar" cevabını verince: "Peki münafıklar mı?" diye sordular. Ali: "Münafıklar Allah'ı çok az anarlar. Bunlar ise Allah'ı çok anarlar" cevabını verdi. Onlar: "Peki bunlar nedir?" diye sorunca ise Ali: "Bunlar, fıtneye düşmüş ve bu fıtnede sağırlaşıp ve körleşmiş kişilerdir" dedi.

 

 

 

18657- Ebu Harun der ki: Babamın bana bildirdiğine göre kendisi, Hz. Ali Harurileri (Haricileri) öldürdüğü zaman onunla beraberdi. Babam anlattı:

Harurileri öldürdükten sonra Hz. Ali, onlara (Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) işaret ettiği) o adamı aramaları emredildi. Onu defalarca aradıktan sonra -bir harabe veya ne olduğunu bilmediğim - bir yerde buldular. Hz. Ali ellerini kaldırıp dua etti, halk ta dua etti. Sonra Ali ellerini indirip bir daha kaldırdı ve:

"Allah'a, taneyi yaran ve insana can verene yemin ederim ki; eğer böbürlenmeyecek olsaydınız, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunları öldürenlerin üstünlüğü hakkında söylediklerini size bildirirdim" dedi.

 

 

 

18658- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Davaları aynı olan iki büyük topluluk savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bunlar arasında bir topluluk çıkar ve hakka daha yakın olan topluluk bunları öldürürler. "

 

 

 

18659- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir; ancak farklı olarak: "Allah'a daha yakın olan topluluk bunları öldürürler" ibaresi vardır.

 

 

 

18660- Ebu Kılabe: "insanlar hangi bidatı çıkarırlarsa, muhakkak bu sebeple savaşmayı helal sayarlar" demiştir.

 

 

 

18661- Ma'mer der ki: Hasan(-ı BasrI), Haricilerden bir adama: "islam nedir?" diye sorunca, adam: "Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmek, Kabe'yi hac etmek, Ramazan orucunu tutmak, cünüplükten dolayı gusletmek" dedi ve başka şeyler de söyledi. Bunun üzerine Hasan(-ı BasrI): "Sen, dini bu olan kişiyi öldürüyorsun" dedi.

 

 

 

18662- Eban der ki: Basra'dan bir grup Harici çıkıp insanları öldürünce Enes'e gittim. Bana: "insanlara ne oldu da böyle korkuyorlar?" diye sorunca, ben: "Bir grup (Harici) çıktı" cevabını verdim. Enes: "Ne diyorlar?" diye sorunca: "Muhacir olduklarını söylüyorlar" cevabını verdim. Bunun üzerine Enes şöyle dedi: "Onlar Şeytan'a hicret ettiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Fetihten sonra hicret yoktur'' buyurmadı mı?"

 

 

 

18663- Ebu Galib anlatıyor: Ezarika'nın başları getirilip Dımeşk (Şam mescidinin) merdivenlerine dikilince Ebu Umame geldi ve onları görünce gözleri yaşarıp: "Cehennem köpekleri. Cehennem köpekleri. Bunlar, semanın altında öldürülen en kötü insanlardır. Bunların öldürdükleri ise semanın altında öldürülen en hayırlı insanlardır" dedi. Ben: "Neden gözlerin yaşardı?" diye sorunca, Ebu Umame: "Onlara acıdığım için. Bunlar islam halkındandı" cevabını verdi. Ben: "Bunlara: ''Cehennem köpekleri'' sözünü senin görüşün olarak mı, yoksa duyduğun bir şeye dayanarak mı söyledin?" diye sorunca, Ebu Umame: "Eğer görüşüme dayanarak söylüyor isem şüphesiz ki o vakit ben pek cüretkar bir kimseyim demektir. Aksine ben bunu Hz. Peygamber' den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir değil, iki değil, üç değil, -deyip bir çok sayısı söyledi ve- pek çok defalar işittim" deyip: "Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı günü (düşünün.) İmdi, yüzleri kararanlara: ''İnanmanızdan sonra kafir mi oldunuz? Öyle ise inkar etmiş olmanız yüzünden tadın azabı!'' (denilir). rüzleri ağaranlar ise Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada temellidirler"[Al-i İmran, 106-107] ve "Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onda Kitab'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, diğerleri de çeşitli (müteşabih) anlamlıdırlar. Kalblerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların çeşitli anlamlı olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar ''Ona inandık, hepsi Rabbimiz'in katındandır'' derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünür"[Al-i İmran, 7] ayetlerini okudu. Sonra elinden tutup: "Bunlardan senin yurdunda çok vardır. Allah seni bunlardan korusun" dedi. 

 

Tahric: Tirmizi (3000) ve İbn Mace (176) rivayet ettiler.

 

 

 

18664- Abdullah b. Rebah el-Ensarı: "Bana bildirildiğine göre Cehennem'in on kapısı vardır ve bunlardan biri Haricilere aittir" dedi.

 

 

 

18665- Ubeydullah b. Ebi Yezid bildiriyor: İbn Abbas'ın yanında Haricilerden bahsedilince: "Bunlar namaz kılarken Yahudi ve Hıristiyanlardan daha ibadet ediyor değillerdir. Bir de namaz kılıyorlar" dedi.

 

18666- Başka bir kanalla bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir.

 

 

 

18667- Ebu'I-Aliye ez-Ziyadı der ki: "Üzerimde, hangisinin daha büyük olduğunu bilmediğim iki nimet vardır:. Allah'ın beni islamla hidayete kavuşturması ve Harurilerden (Haricilerden bir fert) kılmaması."

 

 

 

18668- Zühri veya başkasının bildirdiğine göre Haruriler (Hariciler), Ubeyd b. Umeyr'le tartışınca şöyle dedi: "Siz ve sultan, babalarına varis olan üç kardeş gibisiniz. Bu kardeşlerden en büyükleri, diğer iki kardeşine üstün gelip miraslarını alınca, ortanca kardeş, küçük olana: ''Kalk ta ondan malımızı alalım'' dedi; ama küçük kardeş bunu kabul etmedi ve: ''Onu Allah'a havale ediyorum'' dedi. Bunun üzerine ortanca kardeş, küçük kardeşine saldırıp onu öldürdü. Küçük kardeşe karşı, onu öldüren mi yoksa malını alan mı daha acımasız davranmıştır?" Onunla tartışmaya devam edince, Ubeyd şöyle dedi: "vallahi, islam yeryüzünde yerleşip sağlamlaşsa ve hakim olsa, insanlar arasında ilk helak olacak kişilerin siz olmasından korkarım."

 

 

 

18669- Katade'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Ümmetim arasında ihtilaf ve ayrılıklar olacaktır. Öyle bir topluluk çıkacak ki. onları beğeneceksiniz ve onlar da kendilerini beğenecek, Allah'a davet edecekler, ama bunun Allah katında hiçbir değeri olmayacak; zira kendileri bunun kendilerine bir yararı olduğunu zannedecek. Bunlar size karşı çıkınca onları öldürünüz. Bunları öldürenler, Allah katında onlardan üstündür." Sahabe: "Bunların özellikleri nedir?" diye sorunca: "Başlarını tıraş etmeleri ve Allah'ı (çokça) anıp huşu içinde olmalarıdır" buyurdu.

 

Tahric: Ebu Davud (4766) ve İbn Mace (175), "Abdurrezzak-Enes" kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

 

18670- Abıde'nin bildirdiğine göre Hz. Ali, hutbe verip şöyle dedi: "Allahım! Hem ben onlardan usandım, hem onlar benden usandı, Hem ben onlardan bıktım, hem onlar benden bıktılar. Beni onlardan, onları da benden rahatlat. -sonra eliyle sakalını tutup şöyle dedi- Sizin en kötünüzün bunu kana bulamasına ne engel vardır?"

 

 

 

18671- Abıde der ki: Hz. Ali, İbn Mülcem el-Muradl'yi görünce şöyle derdi:

Ben onu yaşamasını isterken, o beni öldürmek istiyor.

Seni Murad'dan hangi dostun mazur görecek.

 

 

 

18672- Fadl b. Abbas'ın azatlısı Kusem anlatıyor: (Hz. Ali'nin katili İbn Mulcem) Muradi'nin yanından geçerken Hz. Ali'nin kızı: "Öldürüleceksin" deyince, Hz. Ali: "Vallahi, yalan söyledin. Ölmeden (ecelim gelmeden) öldürülmem" karşılığını verdi. İbn Cüreyc der ki: Abdulkerım'den başkası, bu kadının Hz. Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm olduğunu söyledi. Abdulkerım der ki: Fadl b. Abbas'ın azatlısı Kusem'in bildirdiğine göre Hz. Ali, Hüseyin ve Muhammed'i çağırıp: "Beni hançerleyen adamı hapsedin. Eğer bu hançer darbesinden ölürsem onu öldürün, ama müsle yapmayın" dedi. Hasan'ın onlara engel olmasına rağmen Hüseyin ve Muhammed, onu (Ali'yi hançerleyen İbn Mulcem'in boynunu) kesip (sonra cesedini) yaktılar.

 

 

 

18673- Ka'b(u'l-ahbar) der ki: "Şehidin nuru vardır. Harurilerle (Haricilerle) savaşanın ise on nuru vardır." Ka'b: "Cehennemin yedi kapısı vardır ve bunlardan üçü Haruriler içindir. Bunlar, Hz. Davud zamanında çıkmışlardır" derdi.

 

 

 

18674- Yezid er-Rakkaşi der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabıyla otururken bir adam geldi. Sahabe bu adamı hayırla anınca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun yüzünde şeytanın kızıllığı vardır" buyurdu. Adam yanlarına ulaşıp selam verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Demin, bu topluluk içinde senden daha üstününün olmadığını içinden geçirdin mi?" diye sordu. Adam: "Evet" dedikten sonra gitti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

 

"Aranızda bunun boynunu vuracak var mı?" diye sorunca, Ebu Bekr: "Ben vururum" deyip kalkıp gitti ve geri dönüp: "Yanına vardığımda, önüne (sütre olarak) bir çizgi çizip namaz kıldığını gördüm. Bu sebeple içimden onu öldürmek gelmedi" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hanginiz onu öldürür?" diye sorunca, Ömer b. el-Hattab: "Ben" deyip adamın peşinden gittikten sonra dönüp: "Ey Allah'ın Resulü! Onu secde ederken gördüm ve içimden öldürmek gelmedi" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hanginiz onu öldürür?" diye sorunca, Hz. Ali: "Ben ey Allah'ın Resulü" cevabını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Eğer ona yetişirsen sen öldürürsün, ama ona yetişebileceğini zannetmiyorum" buyurdu. Ali kalkıp gittikten sonra döndü ve: "Canım elinde olana yemin ederim ki; eğer onu bulsaydım, başını sana getirirdim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, Şeytanın ümmetim içinde -veya ümmetimden- çıkan ilk boynuzudur. Eğer onu öldürseydiniz, hiç biriniz ihtilafa düşmezdiniz. İsrail oğulları yetmiş bir veya yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Siz ise onlar gibi veya daha fazla fırkalara ayrılacaksınız. Biri dışında bu fırkalardan hiç biri doğru yolda olmayacaktır" buyurunca, sahabe: "Ey Allah'ın Resulü! Bu fırka nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Cemaattir. Diğerleri ise cehennemdedir" buyurdu.

 

Tahric: Ebu Ya'la, Yezid er-Rekkaşi kanalıyla Enes'ten başka bir lafızla rivayet etti.

Heysemi (6/226) der ki: "Çoğunluk, Yezid er-Rekkaşi'yi zayıf biri olarak görmüştür; ama hadiste gevşek olmasına rağmen güvenilir bulanlar da vardır. "

 

 

 

18675- Katade der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdulah b. Selam'a: "İsrail oğulları kaç fırkaya aynıdılar?" diye sorunca, Abdulah b. Selam: "Yetmiş bir veya yetmiş iki fırkaya" cevabını verdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ümmetim de onlar gibi veya bir fazla fırkaya ayrılacaklar. Biri dışında bu fırkaların hepsi cehennemdedir" buyurdu.

 

 

 

18676- Ebü Said el-Hudri der ki: Hz. Ali, Resülullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Yemen'den üzerinde toprağı olan bir altın külçesi gönderdi. Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu, sonra Nebhan oğullarından olan Zeyd el-Hayr et-Tai, daha sonra Mucaiş oğullarından olan Akra' b. Habis el-Hanzalı, Uyeyne b. Bedr el-Fezari ve sonradan Kilab oğullarından olan Alkame b. Ulase el-Amirı arasında paylaştırdı. Kureyşliler ve Ensar buna kızıp: "Bizi bırakıp Necd'in büyüklerine veriyor" deyince, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ben bunları İslam'a ısındırmak istiyorum" buyurdu. Çukur gözlü, çıkık alınlı, sık sakallı, elmacıkları çıkık, (ve başı) tıraş edilmiş bir adam gelip: "Ey Muhammed, Allah'dan kork!" deyince:

 

"Ben Allah'a isyan edersem, Ona kim itaat eder? Allah, yeryüzü halkma karşı bana güvenirken, siz bana güvenmiyor musunuz?" buyurdu. Oradakilerden bir adam - zannedersem Halid b. el-Velid - onu öldürmek için izin isteyince, Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona engel oldu. Adam gidince Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bunun soyundan, Kur'an'ı okuyan bir topluluk gelecek, ama okudukları Kur'an boğazlarından aşağıya geçmeyecek. Bunlar, ok'un hedefi delip geçtiği gibi İslam'dan çıkarlar. Eğer ben onların zamanma yetişmiş olsaydım Ad kavminin öldürülüşü gibi onları öldürürdüm" buyurdu. 

 

Tahric: Buhari (6/237), İbn Kesir kanalıyla Sevri'den; Nesai (7/118) ve Müslim (1064), Said b. Mesruk kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

 

18677- Hz. Ali der ki: "Şayet kendi aramızda konuşacaksak bilin ki savaş bir hiledir. Ancak size Hz. Peygamber' den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir şey aktardığım zaman bilin ki gökten aşağıya atılmam benim için Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adına yalan söylememden daha sevimli bir durumdur. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu duydum: ''Ahir zamanda dişleri körpe, fikirleri basit / ahmakça bir topluluk ortaya çıkar. Bunlar yeryüzünün en hayırlısı gibi konuşurlar. Bunların imanı boğazlarından öteye geçmez. Bunlar okun hedefi delip geçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız öldürün. Onları öldürenlere kıyamette sevap vardır. ''

 

Tahric: Buhari (6/403), Muhammed b. Kesir kanalıyla Sevri'den ve Müslim (1066), Süfyan kanalıy la rivayet ettiler.

 

 

 

18678- Abdullah b. Abbas anlatıyor: Hariciler müslümanların cemaatinden ayrılınca (onlarla yapılacak savaş öncesi) Hz. Ali'ye: "Ey müminlerin emiri! Namazı biraz geciktir de şu adamların yanına gidip konuşmayı deneyeyim!" dedim. Ali: "Onların sana kötülük yapmasından korkarım" karşılığını verince, ben: "inşallah bir şey yapamazlar" deyip Yemen işi olan en güzel giysilerimi giyerek onlar, öğle sıcağında kayıale yaparken yanlarına girdim. Yanlarına girdiğimde, onlar gibi amel (ibadet) yapan kimseyi görmedim. Ellerinde develerde olan nasır gibi nasırlar, yüzlerinde de secde izleri vardı. Girdiğimde bana: "Hoş geldin ey İbn Abbas! Neden geldin?" diye sordular. Ben: "Size, kendilerine (onların zamanında) vahiy inen ve bunun tevilini en iyi bilen Resalullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ashabından bahsetmeye geldim" cevabını verdim. Bazıları: "Onunla' konuşmayın" derken, bazıları ise: "Vallahi, onunla konuşacağız" dedi.

Ben: "Söyleyin bakalım! Resalullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) amcası oğlu, damadı ve ona ilk inanan kişiye, ashabın (tümünün) yanında yer aldığı zata neden düşmansınız?" diye sordum. "Üç nedenden dolayı ona düşmanız!" karşılığını verdiler. "Bunlar nedir?" diye sorduğumda: "Birincisi Allah'ın dininde insanları hakem tayin etti. Oysa Yüce Allah: ''Hüküm ancak Allah'ındır'' [En'am, 57] buyurur" dediler. "Diğeri ne?" diye sorduğumda: "Savaştı, ancak (emel savaşı sonunda) esir ve ganimet almayı kabul etmedi. Şayet savaştığı kişiler kafir iseler onların malları kendisine helal olur. Ancak savaştığı kişiler mümin iseler o zaman döktüğü kanlar haram olan kanlardı" dediler. "Diğeri ne?" diye sorduğumda da şöyle dediler: "Bir diğeri de, kendini müminlerin emiri sıfatından silmesidir. Müminlerin emiri değilse o zaman kafirlerin emiridir!" Onlara: "Peki, sizlere hak olan Kuran ayetlerinden, Peygamberinizin (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sünnetinden sizin de bilip kabul edeceğiniz bir şeyler söylesem bu fikirlerinizden döner misiniz?" diye sorduğumda: "Tabi ki döneriz!" karşılığını verdiler. Onlara şöyle dedim:

 

"Yüce Allah'ın dininde bazı adamları hakem tayin etti, diyorsunuz. Oysa Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürorse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kabe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder ... "[Maide, 95] Yine kadın ile kocası konusunda şöyle buyurmuştur: "Eğer karı-kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin ... "[Nisa, 35] Şimdi Allah aşkına söyleyin! Müslümanların kanının akmasının önlenmesi ve aralarının düzelmesi konusunda mı hakem tayin etmek daha evladır, yoksa değeri çeyrek dirhem olan bir tavşanın öldürülmemesi konusunda mı?" Bu soru üzerine: "Tabi ki Müslümanların kanının akıtılmaması ve aralarının düzelmesi için hakem tayin etmek daha evladır" dediler. Bunun üzerine onlara: "Bu sorunu hallettik mi?" diye sorduğumda:

 

"Allah için söylemek gerekirse evet, halloldu!" dediler. Şöyle devam ettim:

"Savaştığı halde karşı taraftan esir ve ganimet almadığı konusuna gelince, esir olarak annenizi mi (Hz. Aişe'yi mi) esir alacaksınız? Diğer esirleri kendinize helal kıldığınız gibi annenizi de mi kendinize helal kılacaksınız? Şayet onu anneniz olarak görmüyorsanız o zaman küfre girer, islam dininden çıkmış olursunuz. Zira Yüce Allah: "Müminlerin, Peygamberi kendi nefislerinden çok sevmeleri gerekir; onun eşleri onların anneleridir ... ''[Ahzab, 6] buyurur. Her halükarda iki sapkınlık içinde olacaksınız. Ya annenizi esir alacaksınız ya da küfre gireceksiniz. ikisinden birini seçin!" Sonra onlara: "Bu sorunu da hallettik mi?" diye sorduğumda: "Allah için söylemek gerekirse evet, halloldu!" dediler. Şöyle devam ettim: "Yine kendini müminlerin emiri sıfatından sildiğini söylüyorsunuz. Hudeybiye'de Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) anlaşmanın metnini yazmak üzere Kureyşlileri çağırmıştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yaz: işte bu metin, Resulullah olan Muhammed'in hükümlerini içerir" buyurdu. Ancak Kureyşliler: "Vallahi senin Allah'ın Resulü olduğunu kabul etseydik seni Kabe'den alıkoymaz ve seninle savaşmazdık. Onun için bunun yerine ''Muhammed b. Abdillah'' yaz" diye itiraz ettiler. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Beni yalanlasanız da ben Allah'm Resulüyüm!" karşılığını verdi ve: "Ey Ali! Muhammed b. Abdillah yaz" emrini verdi. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ali'den daha üstün birisidir."

 

Ardından: "Bu sorunu da hallettik mi?" diye sorduğumda: "Allah ıçın söylemek gerekirse evet, bu da halloldu!" dediler. Bu münazaranın ardından içlerinden yirmi bin kişi eski fıkirlerinden geri döndü. Kalan dört bin kişi de savaşta öldürüldü.

 

Tahric: Taberanı ve Ahmed bir kısmını rivayet ettiler. Heysemı (6/241): "Ravileri Sahih'in ravileridir" dedi.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Silah Çekmek