musannef Abdurrezzak |
Mukateb |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Azad Edilme Anlaşmalı
Köle Hakkında:
Allah'ın, Anlaşmalı Köle
Hakkındaki: ''Onlarda Bir Hayır Görürseniz''[Nur, 33] Buyruğu
15570- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla
mukatebe yapın"[Nur, 33] buyruğunun açıklaması nedir?" diye
sorduğumda: "Bunun, ancak mal olduğu görüşündeyiz" dedi. Sonra:
"Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakacaksa anaya, babaya,
yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah'tan korkanlar üzerine bir
borçtur"[Bakara, 180] ayetini okuyup: "Burada da ''hayır''
ifadesinden kastın mal, yani altın ve gümüş olduğu görüşündeyiz" dedi.
Ona: "Eğer yanında mal olup olmadığını bilmesem ve sadece onun doğru biri
olduğunu bilirsem?" dediğimde: "Ben ayetteki ''hayır'' ifadesinden
sadece malın kastedildiği görüşündeyim" dedi. Amr b. Dinar bana: "Ben
(ayetteki ''hayır'' ifadesinden) mal ve iyiliğin kastedildiğini sanıyorum"
dedi.
Bana ulaşana göre İbn
Abbas: "Eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mukatebe yapın''[Nur,
33] buyruğunu açıklarken: "Burada ''hayır'' ifdesinden kasıt, maldır
(paradır)" dedi. Mücahid ise: "Dinleri ve ahlakları nasıl olursa
olsun. Burada ''hayır'' ifadesinden kasıt maldır" dedi.
Tahric: Beyhaki
(10/318), "Şafii-İbn Cüreyc" kanalıyla rivayet etti.
15571- Leys'in
bildirdiğine göre Mücahid: "(Ayetteki "hayır" ifadesi ile) mal
kastedilmektedir" demiştir.
15572- Muhammed b. Sirin
bildiriyor: Abide es-Selmani: "Eğeronlarda bir hayır görürseniz onlarla
mukatebe yapın"[Nur, 33] buyruğunu açıklarken: "Eğer onlarda
güvenirlik olduğunu bilirseniz mukatebe yapın manasındadır" dedi.
Tahric: Farklı
kanallarla ve başka bir lafızla Beyhaki (10/318) rivayet etti.
15573- Muhammed'in
bildirdiğine göre Abide: "Ayetteki ''hayır'' ifadesi, eğer namaz
kılıyorlarsa manasındadır" dedi.
15574- Yunus b. Ubeyd
bildiriyor: Hasan(-ı BasrI) bu konuda: "Eğer borçları ve güvenilirlikleri
varsa manasındadır" dedi.
Tahric: Mukatebe, köle
veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir anlaşmadır. Bu durumda köle,
anlaşmaya varılan belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine
hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar.
15575- Muğire
bildiriyor: ibrahim( -i Nehai): "Eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla
mukatebe yapın"[Nur, 33] buyruğunu açıklarken: "Eğer sadık ve ahde
vefa gösteren biri olarak bilirseniz manasındadır" dedi.
Tahric: Beyhakı, Huşeym
kanalıyla Muğire' den rivayet etti.
Mukatebe Yapmanın
Gerekliliği ve Mukatebin (Bedelini Ödemek için) insanlardan Dilenmesi
15576- İbn Cüreyc der
ki: Ata'ya: "Eğer onda mal olduğunu öğrenirsem onunla mukatebe yapmam
vacip midir?" diye sorduğumda: "Ben bunu, ancak vacip olarak
görüyorum" karşılığını verdi. Amr b. Dinar da aynı şeyi söyledi. Ata'ya:
"Bunu birinden mi naklettin?" dediğimde: "Hayır"
karşılığını verdi.
Tahric: Farklı
kanallarla ve başka bir lafızla Beyhaki (10/318) rivayet etti. Beyhaki
(10/319), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc'den ve Abdurrezzak (5/115),
Şafii kanalıyla değişik yollardan rivayet ettiler.
15577- Katade der ki:
Sırın Ebü Muhammed, Enes b. Malik'ten mukatebe yapmasını istedi. Enes mukatebeyi
kabul etmeyince, Ömer b. elHattab, Enes'e kırbacını kaldırdı ve: "Onlarla
mukatebe yapın"[Nur, 33] buyruğunu okudu. Bunun üzerine Enes, onunla
mukatebe yaptı.
Tahric: Beyhaki
(10/319), İbn Ebi Arube kanalıyla Katade'den aynı mana ile rivayet etti.
15578- Müsa b. Enes b.
Malik bildiriyor: Sırın, Enes b. Malik'ten mukatebe yapmasını istedi. Sirin'in
malı çok idi. Enes mukatebeyi kabul etmeyince, Sirın, Ömer b. el-Hattab'a gidip
bu konuda kendisinden yardım istedi. Bunun üzerine Hz. Ömer, Enes'e:
"Onunla mukatebe yap" dedi. Enes yine kabul etmeyince, Hz. Ömer ona
kırbacıyla vurup bir daha: "Onunla mukatebe yap" dedi. Enes:
"Ben onunla mukatebe yapmayacağım" karşılığını verince, Hz. Ömer bir
daha ona kırbacıyla vurup: "Eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla
mukatebe yapın''[Nur, 33] buyruğunu okudu. Bunun üzerine Enes, onunla mukatebe
yaptı.
15579- Sevri bildiriyor:
Şa’bi: "Kişi kölesi ile mukatebeyi dilerse yapar, dilerse yapmaz"
dedi.
Tahric: Beyhakl, Hasan
kanalıyla aynı mana ile rivayet etti. Sonra: "Aynısını Şa'bi' den rivayet
ettik" dedi.
15580- İbn Cüreyc der
ki: Ata'ya: "Eğer kölemin mukatebe borcunu insanlardan dilenerek
kapatacağını bilsem onunla mukatebe yapmama durumum olur mu?" diye
sorduğumda: "Ben böylesi bir şeyi uygun görmem; ama onunla mukatebe
yapmamanda bir sakınca görmüyorum" karşılığını verdi.
Amr b. Dinar:
"Dilenip de vermesi pek de umrumda değil" dedi. Yani mukatebe akdini
yaparken dilenip de borcunu ödeyeceğini bilmesen sonradan nereden vereceği pek
önemli değil.
Ben bu konuda:
"Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Berıre'ye sadaka olarak verilen
koyundan yedi" demekteyim .
15581- Cafer b. Ebi
Servan el-Harisı bildiriyor: Ebu't-Teyyah, Hz. Ali'nin yanına gidip: "Ben
mukatebe yapmak istiyorum" dedi. Hz. Ali: "Yanında mukatebe bedelini
ödeyecek bir şey var mıdır?" diye sorunca: "Hayır" cevabını
verdi. Hz. Ali, Müslümanları topladı ve: "Kardeşinize bu konuda yardımcı
olun" dedi. Bunun üzerine ona para topladılar. Köle mükateb bedelini
ödedikten sonra toplanan paradan bir miktar para arttı. Köle, Hz. Ali'den artan
parayı kendine isteyince: "Hayır, onu mukatebe yapan başka kişilere
ver" karşılığını verdi.
Tahric: Beyhaki
(10/320), el-Adeni kanalıyla Sevri'den bu lafızla ve Buhari, Tarih'te
(1/2/188), İbn Mehdi kanalıyla Sevri'den "kısa bir metinle" rivayet
ettiler.
15582- Ma'mer bir
kişiden bildiriyor: Mukateb bir kişi Hasan'la birlikte otururdu. Hasan'dan
mukatebe konusunda yardım isteyince Hasan birlikte oturduğu kişilere: "Kardeşinize
yardımcı olun" dedi. Müslümanlar ona yardım ettiler ve mukatebe bedelini
ödedi. Ancak bir miktar para artınca bunu Hasan'dan kendine istedi. Hasan(-ı
Basri) "Ona ihtiyacın var mıdır?" diye sorunca: "Evet"
vardır" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hasan bu parayı kendine
harcamasını emretti.
15583- Ebu Leyla
el-Kindı der ki: Selman'ın bir kölesi kendisine gelip:
"Benimle mukatebe
yap" dedi. Selman: "Yanında mukatebe bedelini ödeyecek bir şey var
mıdır?" diye sorunca: "Hayır, ancak bu bedeli ödemek için insanlardan
dileneceğim" cevabını verdi. Bunun üzerine Selman: "Bana insanların
elinin kirini mi yedirmek istiyorsun!" dedi ve onunla mukatebe yapmak
istemedi.
Tahric: Beyhaki
(10/320), "el-Adeni-Ebu Cafer el-Fena" kanalıyla rivayet etti.
15584- Nafi' bildiriyor:
Mukateb köle ödeyeceği taksitle İbn Ömer'e gelince, İbn Ömer: "Bunu
nereden getirdin?" diye sordu. Köle: "insanlardan dilenip de öyle
getirdim" karşılığını verince: "Bana insanların kirini mi
yedireceksin!" deyip mukatebe etmeyi kabul etmeyerek onu azad etti.
Tahric: Beyhaki
(10/328), Meymun b. Mihran kanalıyla İbn Ömer'den rivayet etti.
15585- Nafi' bildiriyor:
İbn Ömer mesleği olmayan köle ile mukatebe yapmayı sevmez ve (böylesi bir
köleye): "Bana insanların kirini mi yedireceksin?" derdi.
Tahric: Beyhaki
(10/318), Yezid b. Harun kanalıyla Sevri' den rivayet etti.
15586- Ma'mer der ki:
Şam ahalisinden bir kişi bana şöyle haber verdi:
Humus kasasında, Ömer b.
el-Hattab'ın, zamanında yanında görevli olan Umeyr b. Sa'd el-Ensarı'ye
göndermiş olduğu mektubu buldular. Mektupta şöyle yazılıydı: "Derim ki,
yanındaki Müslümanların, köleleriyle mukatebe yapıp, insanlardan dilenmelerine
sebep olmalarını yasakla. ''
Tahric: Beyhaki (10/320),
Yunus b. Yusuf kanalıyla Haram İbn Hukeym' den rivayet etti.
15587- Ma'mer der ki:
Katade mesleği veya gelir getirecek bir işi olmayan köle ile, dileneceğini bile
bile mukatebe yapılmasını mekruh görürdü.
15588- Katade der ki:
"Basra ahalisinden bir kişi on dinara veya buna yakın bir şeye cariye
satın almakta ve onunla mukatebe yapıp bırakmaktaydı. O da borcunu ödemek için
insanlardan dilenmekteydi. Katade de böylesi bir şeyi yasaklardı."
"Allah'ın Size
Vermiş Olduğu Malından Siz de Onlara Verin"[Nur, 33]
15589- İbn Cüreyc der
ki: Ali b. Ebi Talib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara
verin"[Nur, 33] ayetini okudu ve: "Mukatebe bedelinin dörtte birini
verin" buyurdu. Başka birinin bana bildirdiğine göre Ata b. es-Saib bu
konudan bahseder ve Allah Resulü'nü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
zikretmezdi.
Tahric: Farklı
kanallarla Beyhaki (1/329) merfu olarak rivayet etti.
15590- Ebu Abdirrahman
es-Sülemı bildiriyor: Hz. Ali: "Allahım size vermiş olduğu malından siz de
onlara verin"[Nur, 33] buyruğunu açıklarken:
"Mukatebeli köleye
borcunun dörtte biri bırakılır" dedi.
Tahric: Farklı
kanallarla Beyhaki aynısını rivayet etti.
15591- Abdu'I-A'la der
ki: Eba Abdirrahman es-Sülem'i'nin, bir kölesi ile dört bin dirhem karşılığında
mukatebe yapıp son taksit olan bin dirheminden vazgeçtiğine şahid oldum. Hz.
Ali'nin de bu konuda: "Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara
verin''[Nur, 33] buyruğunu okuyup: "Mukatebeli köleye borcunun dörtte
birini verin (borcundan silin)" dediğini işittim.
Tahric: Beyhaki
(10/329), el-Adeni kanalıyla Sevr'i'den bundan daha uzun bir metinle rivayet
etti.
15592- Abdulmelik b. Ebi
Beşır der ki: Fadale b. Ebi Umeyye, Ömer b. el-Hattab ile mukatebe yapan
babasından bildirdi: Maaşımı aldığımda vermek üzere anlaşma bedelimi ödemek
için Hafsa'dan iki yüz dirhem borç aldım. O bunu bana yardım olarak verdi. Bu
konuda kendisine: "Sen bunlarla bana yardım etmedin mi? Bunları üzerime
borç olarak yazsana" dediğimde, Hafsa: "Senin borcunu bana ödeyeceğin
zamana yetişememekten korkarım" cevabını verdi.
Abdulmelik der ki: Bunu
ikrime'ye zikrettiğimde: "Yüce Allah'ın: "Allah'ın size vermiş olduğu
malından siz de onlara verin''[Nur, 33] buyruğunda da bahsedilen budur"
dedi.
Tahric: Beyhaki
(10/330), el-Adeni kanalıyla Sevri' den rivayet etti.
15593- ibrahım(-i NehaI)
der ki: Bu, insanların: "Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de
onlara verin''[Nur, 33] buyruğu ile mukatebe yapan kölelere, sahiplerinin ve
başkalarının yardım etmek için teşvik ettirildiği şeydir.
15594- İbn Ebi Necih
bildiriyor: Mücahid: "Mukateb köleye borcunun bir kısmı silinir"
dedi. Ma'mer der ki: "Katade: "Mukateb köleye borcunun onda biri
silinir" derdi.
15595- Said b. Cübeyr
der ki: "ibn Ömer aciz kalır da kendi sadakasına geri döner korkusu ile
mükateb kölesine ilk taksitlerden bir şey bırakmayı mekruh görürdü. Ancak son
taksitte istediği kadar bir miktardan vazgeçerdi.''
Tahric: Farklı
kanallarla ve başka bir lafızla Beyhaki (10/330) rivayet etti.
Kişinin Mukatebeli
Kölesine Şart Koşması
15596- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah), bana; "Müslümanların şartları hakka muvafık ise
geçerli kılınır" dedi. Ata'ya, efendileri tarafından kendisiyle mukatebe
yapılan, ancak mirasından da kendilerine hisse verilmesi şartı koşulan kölenin
durumu sorulunca: "Böyle bir şart geçerli değildir. Zira Yüce Allah'ın bu
konudaki şartı onların şartlarından önceliklidir" dedi.
15597- İbn Cüreyc der
ki: Iraklı bir kişinin bana bildirdiğine göre Ömer b.
Abdilaziz bu konuda
Adiy'ye; "Kendisiyle mukatebe yapılan köleye efendilerinin şart koşması
caiz değildir. Yüce Allah'ın bu konudaki hakkı onların hakkından daha önceliklidir"
diye bir mektup yazdı.
15598- Sevri der ki:
"Kendisiyle mukatebe yapılan kişiye mirasından da kendilerine hisse
verilmesi şartını koşanların şartı geçersizdir ve hiçbir şey ifade etmez."
15599- Muhammed b. Sirin
der ki: Davalaşmak için (kadı) Şureyh'in huzuruna çıkıldı. Mukatebe yapan kişi:
"Ben kölemle mukatebe akdi yapıp velası, mirası ve evi konusunda ona
şartlar koştum" dedi. Bunun üzerine Şureyh bu akdi iptal etti. Adam:
"Peki, otuz sene önce onunla anlaşma yaparken koyduğum bu şartın ne anlamı
kalıyor?" diye sorunca, Şureyh: "Bu konuda senin şartın değil Yüce
Allah'ın, Muhammed'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dili ile elli yıl önce
(ayetle) koyduğu şart geçerlidir" dedi."
Tahric: Veki',
Ahbaru'l-Kudat'ta (2/356) rivayet etti.
15600- Subayh der ki:
Mukatebeli iken ve bana bulunduğum beldeden dışarı çıkmamam şartı koşulmuşken
bunu Said b. Cübeyr'e sordum. Bunun üzerine o: "Yeryüzünü sana dar
ettiler. (Bulunduğun beldeden) dışarı çıkabilirsin" karşılığını verdi.
Tahric: Farklı
kanallarla Beyhaki (10/333) rivayet etti.
15601- Şa'bl der ki:
"Mukatebeli köleye, bulunduğu beldeden dışarı çıkmama şartı koşulmuşsa da
köle dilerse çıkar. Ancak evlenmeme şartı koşulmuşsa efendisi izin vermeden
evlenemez."
15602- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Eğer kişi mukatebe yaptığı köleye senin evin
bizim evimizdir diye şart koşarsa dediğimde:
"Böyle bir şart
geçerli değildir" karşılığını verdi. Ona: "Azad edildikten sonra bize
bir ay boyunca hizmet edeceksin diye şart koşulursa?" dediğimde: "Bu,
caizdir" karşılığını verdi. Amr b. Dinar: "Mukatebe akdinde, azad
edildikten sonrası için koşulan bütün şartların geçerli olduğu
görüşündeyim" dedi.
15603- Şa’bi der ki:
"Mukatebeli köleye, bulunduğu beldeden dışarı çıkmama şartı koşulmuşsa da
köle dilerse çıkar." Süfyan: "Ancak evlenmeme şartı koşulmuşsa
efendisinin izni ile evlenir" dedi.
15604- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Efendinin mukatebe akdinde, azad edildikten
sonrası için koştuğu bütün şartlar geçersiz midir?" diye sorduğumda:
"Evet" karşılığını verdi.
15605- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: Mukateb bir cariyeye efendisinin anlaşma süresi
içinde iken doğuracağı çocuğun kölesi olacağı şartını koşmasını sorduğumda:
"Eğer öyle bir şart koşarsa şart geçerlidir" cevabını verdi. Ona
tekrar, kişinin mukatebe akdi yapıp anlaşma süresi içinde iken doğuracağı
çocuğun kölesi olacağı şartını koşmasını sorduğumda: "(Bu süre içinde
doğanlar) efendisinindir" karşılığını verdi.
15606- Sevri der ki:
"Eğer bu süre zarfında doğacak çocukların köle olacağı şartı koşulursa
doğan çocuklar köle olarak kalırlar."
15607- İbn Cüreyc der
ki: Ben bu konuda şöyle derim: "Böylesi bir şart geçerlidir. Mukatebe
yapan kölenin ''Velam istediğim kişinindir'' diye şart koştuğunu ve bunun caiz
olduğunu görmüyor musun!"
15608- Katade:
"Eğer efendisi mükateb kölesine, hediye olarak her yıl bir koç getirmesi
şartını koşsa caizdir" dedi.
15609- Ömer b.
Abdilazız: "Müslümanların şartları hakka muvafık ise geçerli kılınır"
dedi.
15610- Eyyüb bildiriyor:
Adiy b. Ertaa, iyas b. Muaviye'ye kölesi ile mukatebe yapan ve öldüğü zaman
mallarında hisse sahibi olduğu şartını koşan kişinin durumunu sorduğunda:
"Bu, caizdir" cevabını verdi. Hasan ise:
"Böylesi bir şart
geçersizdir" dedi. Bunun üzerine Adiy, Ömer b. Abdilazız'e bu konuyu ve
Hasan'ın bu konuda: "Böylesi bir şart geçersizdir" dediğini yazdı. Bu
mektup geldiği zaman iyas onu bana okuttu.
15611- Muhammed (b. Sirın)
bildiriyor: Bir kadın (kadı) Şureyh'e gelip:
"Ben kölemi
yaşadığım müddetçe her ay bana on dirhem vermesi üzere azad ettim" dedi.
Bunun üzerine Şureyh: "Azad edişin geçerlidir, ancak şart ın
geçersizdir" karşılığını verdi. İbn Cüreyc, İbn Sirın kanalıyla aynısını
rivayet etti.
15612- Abdullah b. Ömer
bildiriyor: Ömer b. el-Hattab beytülmala ait olan Arap kölelerden namaz kılan
köleleri kesin bir şekilde azat etti. Ancak onlara: "Benden sonra gelecek
olan halifeye üç yıl boyunca hizmet edeceksiniz. Bana ettiğiniz gibi ona da
aynı şekilde eşlik edeceksiniz" şartını koştu. Bu kölelerden Hiyar adlı
köle şartta zikredilen üç yıllık hizmeti kölesi Ebu Ferve'yi vermek suretiyle
Hz. Osman'dan satın aldı. Hz. Osman da Hiyar'ı serbest bırakırken Ebu Ferve'yi
üç yıl boyunca çalışmak üzere yanında tuttu.
15613- Nafi’ bildiriyor:
Ömer b. el-Hattab'ın vasiyetinde beytülmala ait olan bütün Arap esirlerin azad
edilmesi, ancak bu kölelerin kendisinden sonraki halifeye üç yıl boyunca hizmet
etmeleri ve kendisinin onlara sahiplendiği gibi sahip çıkılması bulunmaktaydı.
Ancak Abdullah b. Ömer:
"Aksine Hz. Ömer,
beytülmala ait olan bütün Müslüman köleleri azat etti" derdi.
15614- Abdurrezzak
bildiriyor: Ebu Hanıfe'ye, kölesine: "Bana yüz dinar ödediğin takdirde
hürsün" diyen kişinin durumunun sorulduğunu işittim. Ebu Hanıfe:
"Köle bunu ödediği zaman hür olur ve efendisi köleden geriye kalan malı
alır" dedi.
15615- Nafi' bildiriyor:
İbn Ömer bir kölesini azad etti ve ona kendisine iki yıl hizmet etmesi şartını
koştu. Bir yılın bir kısmını kendisine hizmetle geçirdikten sonra Abdullah
hacdan veya umreden atıyla dönünce: "Sana koşmuş olduğum şarttan
vazgeçtim. Sen hürsün ve iş olarak bana bir borcun yoktur" dedi.
Tahric: Farklı
kanallarla Beyhaki (10/291) rivayet etti.
15616- Amr b. Dinar
bildiriyor: "Hz. Ali tarlasının bir kısmını ölümünden sonra olmak üzere
sadaka olarak bıraktı. Kölelerinden birkaç köleyi azad etti ve sadaka olarak
bıraktığı malda beş yıl boyunca çalışmaları şartını koştu."
15617- İbn Cüreyc der
ki: Amr b. Dinar: "Önceleri kölesiyle mukatebe edecek kişi ona: ''Azat
kalacağın gün bedel karşılığında seni karından boşama hakkı bizdedir'' şeklinde
şart koşardı" dedi. Ben de mukatebe akdinin yazıldığı anda koşulan her şartın
geçerli olacağını düşünmekteyim.
15618- İbn Şihab der ki:
''Köle mukatebe borcunu ödeyene kadar efendisinin koştuğu bütün şartları yerine
getirmek zorundadır. Ancak borç bitince artık yerine getirmesi gereken bir şart
olmaz."
15619- Zühri der ki:
Ömer b. el-Hattab devlet malı olan Müslüman köleleri azat etti; ancak onlara:
"Benden sonra gelecek olan halifeye üç yıl boyunca hizmet edeceksiniz.
Bana ettiğiniz gibi ona da aynı şekilde eşlik edeceksiniz" şartını koştu.
Bu kölelerden Hiyar adlı köle şartta zikredilen üç yıllık hizmeti (kendi adına)
kölesi Ebu Ferve'yi vermek suretiyle Hz. Osman'dan satın aldı.
15620- ibnu'l-Müseyyeb
der ki: Kişi: "Sen hürsün, sen azad edildin" derse, artık bütün
şartlar geçersizdir.
15621- İbn Şübrüme der
ki: "Kişi kölesine: ''Bana on yıl boyunca hizmet etmen şartıyla hürsün''
derse şart geçerli sayılır."
15622- Başka bir kanalla
ibnu'I-Müseyyeb'den bu hadisin aynısı rivayet edilmiştir.
15623- Kays der ki: Ebu
Hanıfe'ye: "Kişi mukatebe akdinde: ''Sen benim iznim olmadan dışarı
çıkamazsın'' yazılır mı?" diye sorduğumda: "Hayır" karşılığını
verdi. "Niçin?" dediğimde ise: "Çünkü onu Allah'ın rızkından ve
ihtiyaçtan dolayı dışarı çıkmasından men edemez" dedi. "Peki,
anlaşmada: ''Benim iznim olmadan evlenemezsin'' diye yazılır mı?" diye
sorduğumda:
"Eğer yazılırsa
daha güzeldir. Yazmadığı takdirde de, ancak efendisinin izni ile
evlenebilir" cevabını verdi. Ona: "Size göre efendisi bu yönde
herhangi bir şart koşmamışsa köle evlenebilir mi?" diye sorduğumda:
"Evet!" dedi. Ona: "Böylesi bir dava sizden başka birinin
yanında hükme bağlanmışsa siz verilen hükmü kabul eder misiniz?" diye
sorduğumda: "Evet!" dedi.
Mukateb Kölenin Malını
ve Çocuklarını Efendisinden Gizlemesi
15624- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Efendisiyle mukatebe yapan veya efendisi
tarafından ilişiği kesilmek istenen kölenin sahip olduğu köle, mal ve benzeri
şeyleri efendisinden gizlemesi konusunu sorduğumda:
"Bunlar kölenin
kalır" dedi. Amr b. Dinar ve Süleyman b. Musa da bu konuda aynı şeyi
söylediler.
Tahric: Beyhaki
(10/334), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc' den rivayet etti.
15625- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Efendisi kölesine malını sorsa ancak köle sahip
olduğu malları gizlese?" diye sorduğumda: "Gizlediği şeyler
efendisinindir" dedi. Amr b. Dinar ve Süleyman b. Musa da bu konuda aynı
şeyi söylediler. Ata'ya: "Daha önce (bir önceki hadiste) olan durumla
bunun farkı ne ki?" diye sorduğumda: "Çünkü efendiye nazaran kölenin
çocukları ile malı aynı konumda değildir" karşılığını verdi.
Tahric: Beyhaki (10/334)
rivayet etti.
15626- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Efendi mukatebe yaptığı
kölesinin sonradan
çocukları olduğunu öğrenirse, mukatebe yapılırken de ne köle, ne de efendi
çocuklar konusunu dile getirmemiş olsa?" diye sorduğumda: "Mukatebede
zikredilmemiş olsa dahi çocuklar efendinin olur" cevabını verdi. Amr b.
Dinar da mukatebe anında çocuğu olduğunu söylemeyen köle veya ümmü veled
hakkında aynı şekilde: "Bu durumdaki çocuklar köledir" demiştir.
Abdurrezzak der ki: İbn
Cüreyc aynı şeyi Ata, Amr b. Dinar ve Süleyman
b. Musa'dan
zikretmiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/334), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc' den rivayet etti.
15627- Katade
bildiriyor: Hasan(-ı Basrı): "Kişinin kölesi veya ümmü velediyle mukatebe
yapması, ancak kölenin, cariyelerinden birinden çocuğu olduğunu gizlemesi
konusunda: "Mukatebe, köleyle ailesi ve malı üzerine de yapılmıştır.
Bundan dolayı çocuklar efendinin olur" dedi.
15628- Mansur
bildiriyor: Adamın biri kölesiyle mukatebe yaptı. Ancak kölenin bir odalık
cariyesi ve ondan da çocuğu vardı ve mukatebe yaparken efendisi bunlardan
haberdar değildi. Bu konuda ibrahım(-i NehaI): "Cariye olduğu gibi kalır.
Çocukları ise kendisiyle mukatebe yapan efendisinin köleleri olurlar"
dedi.
Abdurrezzak der ki:
"Süfyan da bu görüşe göre hüküm verir, efendinin kölesiyle mukatebe
yapması veya onu satması durumunda kölenin malının efendiye kalacağını
söylerdi."
15629- Şureyh der ki:
"Mukatebeli cariyenin çocukları annelerinin konumundadırlar. Anneleri azat
edildiği zaman özgür olur, anneleri köle kaldığı müddetçe de köle olarak
kalırlar."
Tahric: Veki'ı
Ahbaru'l-Kudat'ta ve Beyhaki (10/334) rivayet ettiler.
15629 (15630)-
ibrahım'den Şureyh'in sözünün aynısını rivayet edilmiştir.
Mukatebin Anlaşmada
Çocuğu Şart Koşmaması
15631- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukatebe yapılırken köle: "Mukatebe
süresince benden olacak çocuklar benim mukatebeme dahildirler" gibi bir
şart koşmasa, bu konuda köle de, efendi de sessiz kalsa, sonra kölenin
çocukları olsa?" diye sorduğumda: "Doğan çocuklar mukatebeye dahil
olurlar" cevabını verdi. Amr b. Dinar da aynısını söyledi.
15632- Abdullah b. Ebi
Muleyke bildiriyor: Bir cariye mukatebe yaptıktan sonra taksitlerini bitirmeden
önce iki çocuk doğurdu, sonra da öldü. Adam bu durumu ibnu'z-Zübeyr'e sorunca:
"Eğer annesinden geriye kalan anlaşma bedelini öderlerse özgür
olurlar" dedi. Amr b. Dinar aynısını ibnu'zZübeyr' den naklen değil, kendi
sözü olarak söyledi.
Tahric: Beyhaki
(10/2334), Muhammed b. Amr kanalıyla İbn Cüreyc'den rivayet etti.
15633- Abdurrezzak
bildiriyor: Sevri, geriye mal, çocuk ve mukatebe borcundan bir kısmı bırakarak ölen
mukateb köle hakkında şöyle dedi: "Mukatebe borcundan geriye kalanı
çocukları ödemeye çalışır. Ödedikleri zaman da babasının yerine azad edilirler.
Ancak borcu ödeyemezlerse köle olarak kalırlar."
Hammad (b. Ebi Süleyman)
bu konuda şöyle derdi: "Bunların çocuk olmaları babalarından kalan borcu
ödeyemeyecekleri anlamına gelir. Bu sebeple babaları ölürse köle olarak
kalırlar." süfyan: "Şayet babalarından kalan taksitleri
ödeyemiyorlarsa çocuk olmaları bunu ödeyemeyecekleri anlamına gelir ve köle
olarak kalırlar" dedi.
15634- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Rebah)'a, odalık cariye edinip çocuğunun olması ve ölüp geriye
küçük çocukları bırakması ve bu kölenin malının olması sorulunca: "Mirasın
taksimi için çocukların büyümesi beklenmez" dedi.
15635- İbn Sırin der ki:
(Kadı) Şureyh'e, mukatebe cariyenin çocuğu sorulunca: "çocuğu da onun
gibidir. O azad olunca çocukları da azad olur. O cariye olursa çocukları da
aynı şekilde olurlar" cevabını verdi.
Tahric: Beyhaki
(10/334), el-Adeni kanalıyla Sevri'den rivayet etti.
15636- ibrahım de
Şureyh'in dediği gibi demiştir.
15637- Muğıre
bildiriyor: ibrahım(-i NehaI): "Mukateb olan kölenin satılmasında bir
sakınca yoktur" dedi. Aynı şekilde mukatebeli olan cariyenin mukatebe
bedeline katkısı olması için çocuğunun satılmasında bir sakınca görmezdi."
Tahric: Beyhaki
(10/334), el-Adeni kanalıyla Sevri' den rivayet etti.
15638- Sevri der ki:
"Mukateb köle, başkasının kölesi olan bir oğlunu satın alırsa, sonra mukateblik
parasını ödeyemeyecek duruma gelirse, oğlu köle olur ve oğlunun bedelini ödemek
için çalışmaz. Çünkü oğlu yapılan mukatebeye dahil değildir."
15639- Sevr!, kişinin
hamile bir cariyesi olup onu azad ettikten sonra ölmesi, cariyenin de birkaç gün
sonra ölmesi ve çocuğun hayatta kalmasıyla ilgili olarak: "Çocuk köle
olmaz. Çünkü o, annesinin azad olmasıyla azad olmuştur" dedi.
15640- Sevri der ki:
"Mukateb olan cariye azad olunca, mukateblik döneminde doğan çocuğu da
azad olur. Ümmü Veledin azad olmasıyla çocuğu azad olmaz." Ma'mer:
"Duyduğuma göre, mukateb kölenin efendisi çocuktan haberdar olur ve
mukateblik konusunda çocuk hakkında bir şey demezse, bu çocuklar köle
sayılırlar" demiştir.
15641- Zühri, odalık
cariye edinerek çocuğu olan mukatebin ölüp bu çocukları yaşları küçükken
bırakmasıyla ilgili olarak: "Eğer babalarının mukateblik bedelini
öderlerse hür olurlar, ama ödeyemezlerse köle olarak kalırlar" demiştir.
Katade de, Zühri'nin: "Ölüp geriye küçük çocuklar bırakan mukateb kölenin
çocukları, babalarının mukateblik bedelini ödeyemezlerse köle olarak
kalırlar" dediğini bildirir.
Mukateb Olan Köle ile
Çocuklarından Birinin Ölmesi veya Azad Edilmesi
15642- Ata b. Rebah der
ki: "Bir kölen, hem kendisi, hem çocukları için seninle anlaşma yaparsa ve
bu kölenin kendisi veya çocuklarından biri ölürse, öldüğü günkü değeri, anlaşma
fiyatından düşer. Anlaşma yapan köleyi veya çocuklardan birini azad edecek
olursan yine aynı şey geçerlidir." İbn Cüreyc der ki: Amr b. Dinar da aynı
şeyi söyledi. Amr'a: "Eğer ölen veya azad edilenin bedeli, anlaşma
fıyatını karşılıyorsa veya daha fazlaysa durum ne olur?" diye sorduğumda
şu karşılığı verdi: "Hem kendinin, hem de çocuklarının değeri belirlenir.
Diyelim ki; bu altı yüz dinar yaptı. Anlaşmaları ise iki yüz dinardan
yapılmıştı. Ölenin veya azad edilenin fıyatını toplam bedel olan altıyüz
dinardan düşerim ki bu da altıdabiri olan yüz dinardır. Anlaşma bedeli olan
ikiyüz dinar da toplam bedellerinin üçtebiri eder. Bu durumda ölen veya azat
edilenin değeri olarak ikiyüz dinarın üçtebiri veya altıdabiri düşülür."
ibn Cüreyc der ki:
Abdullah b. Ebi Muleyke der ki: "Kişi, kölesi ve çocuklarının hepsiyle
mukateblik anlaşması yaparsa ve onlardan hiç birini ayırmazsa, bunlar değer
olarak, daha değerlisi de, az değerlisi de, kadını da erkeği de aynı sayılır.
Bunlardan ölen (mukateblik anlaşmasından düşecek olan) hissesi aynı olur."
15643- Katade, kişinin
hem kölesi, hem çocuklarıyla mukateblik anlaşması yapması, sonra babanın ölmesi
veya birinin azad olmasıyla ilgili olarak şöyle dedi: "Eğer anlaşma
yapılırken, yaşayanlar ve ölenler de anlaşmaya dahil edilmişse, birinin
ölmesiyle yapılan anlaşma bedeli düşmez. Eğer anlaşmada böyle bir şart yoksa,
ölenin değeri anlaşma bedelinden düşer." Kufe (alimleri) ise:
"Ölmesiyle değerden bir şey düşmez. Malın, malının yükünü kaldırdı"
derler. Ma'mer bunu Hammad'dan, İbn Şübrüme' den nakletmiştir.
15644- Ma'mer der ki:
"Öğrendiğime göre, kişinin hem kölesi hem çocuklarıyla mukateblik
anlaşması yapması, sonra babanın veya çocuklardan birinin ölmesi durumunda,
ölen kişinin değeri o günden hesaplanıp mukateblik bedelinden düşülür. Azad
edilmesi halinde de aynı şey geçerlidir. Cariye azad edilince çocuğu da azad
olur. Bunlar, mukateblik anlaşması yapıldıktan sonra olursa geçerlidir."
15645- ibrahım(-i NehaI)
der ki: "Bir ev halkı, içlerinden sadece bir kişi için mukatebe anlaşması
yaparsa, bunlardan biri ölünce, mukateblik bedelini ödemek evin kalan halkına
düşer."
15646- Sevri der ki:
"Kişi, köleleriyle bin dirheme mukateblik anlaşması yaparsa, bu parayı
ödemek hepsine düşer. Anlaşma yapılırken her biri sadece kendi üzerine düşen
miktarı ödeyeceğini söylememişse içlerinden birinin ölmesi halinde onun
ödemesini diğerleri yapar. içlerinden biri azad edilirse, bu kölenin değeri
kadar anlaşma bedelinin tümünde düşülür. Efendi köleleriyle mukatebe yaparken:
"Hayatta kalanları ölenlerin adına değeri öder" şartını koşmuş olsa
dahi aynı durum geçerli olur.
15647- Ma'mer der ki:
Kölenin, kendisi ve hanımı veya kendisi ve çocukları için mukateblik anlaşması
yapması, sonra bunlardan birinin azad olması durumunda, azad edilen değerin
mukateblik bedelinden düşeceği konusunda ihtilaf yoktur. Eğer bu kölenin
çocukları olur, anlaşma yapılırken bu anlaşmaya dahil edilmeyip, anşlaşmadan
sonra dahil edilirlerse, bu durumda birinin azad edilmesiyle, anlaşma
bedelinden bir şey düşmez." Ma'mer der ki: "Duyduğuma göre Hasan da
bu görüşteydi."
Çocuğu Olmayanın
Mukateblik Anlaşması Yapması ve Mukatebin Mirası
15648- Ata b. Ebi Rebah
der ki: "Eğer köleyle anlaşma yaptığında çocuğu yoksa, daha sonra edindiği
odalık cariyesinden bir çocukları olursa ve bu çocukların babası ölürse,
babalarıyla yapılan anlaşmada onlar olmadığı için, bu çocuklardan birinin azad edilmesiyle,
anlaşma bedelinden bir şey düşmez."
15649- İbn Cüreyc der
ki: Amr b. Dinar'a: "Kölemle anlaşma yaparken çocuğu yoktu ve sonradan
çocuğu oldu. Bu çocukları da anlaşmaya kattık. Bu çocukların babası ölünce
durum ne olur?" diye sorunca: "Onlar, babalarının anlaşması
üzeredirler. Babalarının ölmesiyle anlaşma bedelinden bir şey düşmez"
cevabını verdi. Ben: "Çocuklarından biri ölürse durum ne olur?" diye
sorunca: "Babalarının yaptığı anlaşma bedelinden bir şey düşmez" cevabını
verdi. Ben: "Babalarını azad edersem durum ne olur?" diye sorunca
ise: "Çocukları da azad olur" cevabını verdi. Ben:
"Çocuklarından birini azad edersem?" deyince: "Babalarının
yaptığı anlaşma bedelinden bir şey düşmez" cevabını verdi.
15650- Katade der ki:
"Anlaşmalı kölenin, anlaşmadan sonra çocuğu olursa ve bu çocuk azad
edilirse veya ölürse, anlaşma bedelinden bir şey düşülmez."
15651- Sevri der ki:
"Mukateb olan cariye azad edilince, eğer anlaşma yapıldığı zaman
doğmuşlarsa çocukları da azad olur. Ümmü veled azad edilirse, efendisi ölmeden
çocuk azad olmaz."
15652- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah) bana çocuğu ölen mukateb hakkında: "Efendisi onun
malını alır" dedi. Yine Ata, mukatebin, mukateblik bedelini ödediği
kızının ölmesiyle ilgili olarak: "Kızın mirası babasınındır. Çünkü kızının
mukateblik bedelini ödüyordu" dedi.
15653- Ma'mer,
mukatebin, mukateblik bedelini ödediği kızının ölmeSiyle ilgili olarak:
"Kızın mirası babasınındır" dedi. Ma'mer bunu birden çok kişiden
nakletmiştir.
Hür Çocukları Olan
Mukatebin Çocuklarının Mirası
15654- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukatebin hür çocuklarının olması ve bu
mukatebin ölürken anlaşma bedelinden daha fazla mal bırakmasını sorunca:
"Anlaşma bedelinden kalan borcu ödenir, geriye kalan mal ise çocuklarına
verilir" cevabını verdi. Ben: "Bunu birinden mi duydun?" diye
sorunca ise: "iddia edildiğine göre Hz. Ali, bu şekilde hüküm
verirdi" cevabını verdi. İbn Ömer ise: "Mukatebin bıraktığı malın
hepsi efendisinindir" derdi.
Tahric: Beyhakl (10/331,
10/332),
15655- İbn Mesud,
mukateb hakkında şöyle derdi: "Ölüp geriye mal bırakırsa, anlaşma
bedelinin ödemediği kısmı ödenir, geriye kalan ise hür olan çocuklarına
verilir." Amir: "Şureyh te aynı şekilde hüküm verirdi" demiştir.
Tahric: Vekı',
Ahbaru'l-Kudat'ta (2/289) rivayet etti.
15656- Tavus der ki:
"Anlaşmadan olan borcu ödenir, geriye kalan ise hür olan çocuklarına
verilir."
Ma'mer der ki:
"Hasan'dan duyan bir kişi onun da aynı şeyi dediğini söylemiştir."
Tahric: Beyhaki
(10/331), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc'den rivayet etti.
15657- Zühri'nin
bildirdiğine göre Abdulmelik b. Mervan da aynı şekilde hüküm vermiştir. Bu
hadisi sadece Reca b. Hayve'den duydum.
15658- ibrahım(-i Nehai),
Amir(-i Şa’bi), Hasan(-ı Basri) ve İbn Sırin: "Anlaşmadan kalan borcu
ödenir ve geriye kalan, hür olan çocuklarına verilir" dediler.
15659- Abdullah b. Ebi
Muleyke bildiriyor: Mütevekkil'in mukateb olan kölesi Abbad vefat ettiğinde,
mukateblik bedelinin yarısını ödemişti. Abbad geriye çok mal bırakmış ve annesi
de hür olan hür bir kızı vardı. Abdulmelik bu konuda: "Anlaşma bedelinden
geriye kalan kısmı ödenir, malının geriye kalanı ise kızı ve efendileri
arasında paylaştırılır" diye yazdı. Amr ise: "Benim görüşüm, malın
hepsinin kızın hakkı olduğu şeklindedir" dedi.
Tahric: Malik,
Muvatt'da, Humeyd b. Kays kanalıyla başka bir lafızla rivayet etti.
15660- Mansur der ki:
ibrahım(-i Nehai)'ye, kişinin kölesiyle mukateblik anlaşması yapması, kölenin
de bir şey ödemeden ölmesi ve geriye mal bırakmasını sorunca:
"Efendilerine anlaşma bedeli verilir, malın geriye kalanı ise
varislerinindir" cevabını verdi.
15661- Zühri ve Katade:
"Hür çocukları olan mukateb vefat edince, malı efendisinin olur"
dediler.
15662- İbn Cüreyc,
Zühri'den aynı rivayette bulunmuş ve: "Hür çocukları ve hür hanımına bir
şey düşmez" demiştir.
15663- Simak der ki:
"Ömer b. Abdilazız'e mektup yazılıp, hür çocukları olan mukatebin ölmesi
sorulunca: "Mukateb, efendisinin malıyla anlaşma yaptı ve azad oluncaya
kadar hem kendisi, hem malı efendisinindiril cevabını yazdı.
15664- Ma'bed el-Cuheni
der ki: Abdulmelik b. Mervan bana, hür çocukları olan mukatebin vefat etmesi ve
bu mukatebin, ödemesi gereken bedelden daha fazla malının olması durumunu
sorunca: "Ömer b. el-Hattab ve Muaviye bu konuda iki şekilde hüküm
verdiler. Ben ise Muaviye'nin görüşünü daha uygun buluyorum" cevabını
verdim. Abdulmelik: "Neden?" diye sorunca ise şöyle cevap verdim:
"Çünkü Hz. Davud, Hz. Süleyman'dan daha hayırlıydı; ama (Kur'an'da
zikredilen) konuyu Süleyman anlamıştı. Ömer, bu durumdaki kölenin malının
hepsinin efendisine ait olduğuna hükmetti. Muaviye ise, efendisine anlaşma
bedelinin kalanının verilmesine, malın geriye kalan kısmının da hür olan
çocuklarına verilmesine hükmetti."
15665- ismail b.
Ebi'I-Mikdam, ikrime'nin bu şekilde hüküm verdiğini duyduğunu bildirir.
15666- Zeyd b. Sabit:
"Bu durumda bütün mal efendisine verilir" demiştir.
15667- Zühri der ki:
"Mukatebin, anlaşmasının içinde bazı çocukları varsa, bazıları da yoksa,
vefat edince anlaşma bedelinin kalan kısmı malından ödenir, sonra kalan mal
hisselerine göre aralarında paylaştırılır."
15668- Kabus b. Muharik,
babasının şöyle dediğini bildirir:
Muhammed b. Ebi Bekr,
Hz. Ali'ye mektup yazıp, zındık olan iki müslümanın durumunu, Hıristiyanla zina
yapan müslümanın durumunu ve mukateblik bedelinin hepsini ödemeden ölen mukateb
kölenin hür çocuklarının olmasını sorunca, Hz. Ali ona şöyle cevap yazdı:
"Zındık olanlar tövbe etmezlerse boyunlarını vur. Hıristiyanla zina eden
müslümana had uygula, Hıristiyan kadını da (hakkında hüküm vermeleri için)
dininden olanlara ver. Vefat eden mukatebin kalan bedelini malından ver, malın
kalan kısmını ise hür olan çocuklarına ver."
Tahric:
el-Cevheru'n-Nak'i'de (10/331) geçtiği üzere İbn Ebi Şeybe, Ebu'l-Ahvas
kanalıyla Simak'tan rivayet etti.
15669- Bu hadisin aynısı
başka bir kanalla nakledilmiştir.
Kölenin Bir Kısmı Hür
Olduktan Sonra Ölmesi
15670- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a, iki kişinin bir köleye ortak olması, birinin de kendi
hissesi olan yarısını azad etmesi, diğerinin ise azad etmemesi, kölenin de
ölmesini sorunca: "Mirası, aralarında ikiye bölünür" cevabını verdi.
Amr b. Dınar da aynı şeyi söylemiştir.
15671- Ma'mer der ki:
"Eyyub b. Muaviye de bu konuda Ata gibi hüküm vermiştir. "
15672- Katade: "Bu
durumda azad eden mirası alır ve ortağına köledeki hissesinin bedelini
verir" demiştir.
Zühri: "Bu durumda
mirası azad etmeyen alır" demiştir.
15673- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Üçtebiri hür, üçtebiri mukateb (birilerinin
ortak malı) olan köle vefat edip geriye mukateblik bedelinden daha fazla mal
bırakırsa durum ne olur?" diye sorunca, sadece anlaşma yaptığı efendisinin
mirastan alacağını düşürür gibi oldu. Ancak daha sonra: "Mukatebe bedeli
ödendikten sonra geri kalan mala onu azat etmeyen ortaklar mirasçı olur"
dedi. Amr b. Dinar ise böylesi bir durumda ölen kölenin malının üçe ayrılacağını
ve buna göre taksim edileceğini söyledi.
15674- Katade der ki:
Süleyman b. Hişam, bana ve Zühri'ye, üç kişinin bir köleye ortak olması,
birinin hissesini azad etmesi, diğerinin mukatebe yapması, üçüncü kişinin de
hiçbir şey yapmaması konusunu sorunca, Zühri:
"Azad edenin
mirasta payı yoktur. Miras, azad etmeyen ve mukatebe anlaşması yapan ortaklar
arasında ikiye bölünür" cevabını verdi. Ben ise şöyle dedim:
"Mukatebe anlaşması, diğerinin azad etmesinden sonra yapılmışsa bu
mukatebenin bir hükmü yoktur. Azat edilmeden önce yapılmışsa azat eden ortak
kölenin bedelinin üçtebirini hiçbir şey yapmayan ortağa verir. Sonrasında
kölenin malının üçteikisi vela hakkından dolayı onu azat edenin, kalan
üçtebirlik kısmı ise onunla mukatebe yapan ortağın olur."
Sevri ise bu konuda:
"Mukatebe yapıldığı zaman ondaki payını azat eden, ortak kalan kısımdan
sorumlu tutulmamışsa kölenin ölmesi durumunda kalan kısmın bedelinin diğer
ortaklara verilmesinden sorumlu tutulur" dedi.
15675- İbn Şihab
(ez-Zühri) der ki: "Mukatebeli kölenin ölmesi durumunda mirasında
efendileri varislerinden daha fazla hak sahibidir. Mukatebeli kölenin de öldüğü
zaman azat edilmesi (muamelatta) köle olarak bırakılmasından daha
uygundur."
15676- Tavus: "Bu durumda
mirası ve vela hakkı üç hisse üzerinden üç ortağın olur" demiştir.
15677- Ata b. Ebi Rebah,
sahiplerinden bir kısmı tarafından azad edilip diğerleri tarafından azad
edilmeyen kölenin ölmesiyle ilgili olarak: "Bu durumda, kölenin talakı,
yaralaması ve şahitliği köleler gibidir" dedi.
15678- Zühri ve Katade:
"Mukatebin şahitliği, yaralaması, talakı ve diyeti köleler gibidir"
dediler.
15679- Sevri, iki
kişinin bir köleye ortak olması, birinin diğerine bu köleyle mukatebe yapmasına
izin vermesi, sonra diğerinin bu köledeki hissesini azad etmesiyle ilgili
olarak şöyle dedi: "Kölenin ne yapacağı belli oluncaya kadar azad etme işi
bekletilir. Eğer köle mukatebe bedelini ödeyemezse, azad eden kişi kalan kısmın
azat edilmesinden de sorumlu tutulur. Eğer köle mukatebe bedelini öderse,
mukatebe yapan kişi kalan kısmın bedelini diğer ortağa ödeyip kölenin tamamen
özgür kalmasından sorumlu tutulur."
15680- Ma'mer
bildiriyor: iki kişinin bir köleye ortak olması, birinin köledeki hissesini
azad etmesi, sonra diğerinin de azad etmesi ile ilgili olarak Zühri ve Amr b.
Dinar: "Velayeti ve mirası aralarında eşit paylaştırılır" dediler.
İbn Şübrüme ise: "velası ve mirası birinciye aittir. Çünkü onu azad
edince, oluşacak zarara kefil olmuştu" demiştir.
15681- Muhammed b. Amr
b. Said der ki: Ebu'I-As'ın ailesine miras kalan bir köle vardı. Bir kişi
dışında bunlar köleyi azad ettiler. Köle bu hissenin alınması için Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) aracı kılınca, hissesini bağışlamayan kişi bu hisseyi
Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi ve Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onu azad etti. Bu köle: "Ben, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) azatlısıyım" derdi.
Mukatebin ve Ümmü
Veledin Suç işlemesi
15682- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukateb suç işleyince kim sorumlu
tutulur?" diye sorunca: "Efendisi" cevabını verdi. Amr b. Dinar
da aynı şeyi söylemiştir. Ata bana: "Köleyi cezalandırma sorumluğuğu
efendisine aittir" dedi.
15683- Zühri der ki:
"Mukateb köle yanlışlıkla birini öldürürse, eğer efendisi diyetini
ödemezse, kölenin anlaşması ve velası maktulün ailesine geçer."
15684- Sevri der ki:
Arkadaşlarımız şöyle dediler: ''Mukateb, tıpkı kendisine karşı işlenen suçtan
dolayı, suçu işleyen köleye karşı sorumluysa, işlediği suçtan da kendisi
sorumludur. Eğer mukateb yaralanırsa, diyeti değerine göre hesaplanır ve bu
diyet değerini aşamaz." Abdurrezzak: ''Biz de bu görüşteyiz'' demiştir.
15685- Hasan(-ı Basri):
''Mukateb, işlediği suçtan kendisi sorumludur" demiştir.
15686- ibrahim(-i Nehai)
der ki: ''Mukateb, müdebber ve ümmü veledin işledikleri suçtan, onları azad
etmedikçe efendileri sorumludur. il
15687- ibrahim(-i Nehai)
der ki: ''Mukateb, müdebber ve ümmü veledin işledikleri suçtan, onları azad
etmedikçe efendileri sorumludur. Efendisi dilerse onu teslim eder. il Ravi der
ki: ''Bu görüş benim için daha uygundur."
15688- ibrahim(-i
Nehai): ''Bu durumda efendisi, onun verdiği zararı, kölenin değeri nisbetinde
karşılarlı demiştir.
Şa'bi: ilKölenin
efendisi, kölenin verdiği bütün zararı karşılarlı dedi.
Hakem (b. Uteybe) ise:
''Mukatebin işlediği suç, borç gibidir. Mukateb bunu ödemek için çalışır''
demiştir.
15689- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukatebeye karşı bir suç işlenirse diyeti kime
ödenir?" diye sordum. Ata: "Mukatebe ödenir. Sizden öncekiler de
böyle derlerdi" cevabını verdi. Ben: "Mukatebin efendisi, işlediği
suç sebebiyle onu teslim etmek isterse durum ne olur?" diye sorunca:
"isterse böyle yapar" cevabını verdi. Ma'mer de, Ata'yı zikretmeden
aynı şeyi söylemiştir.
15690- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukateb, efendisini yüz dinar zarara sokacak
bir suç işlerse ve bu mukatebin değeri de iki yüz dinarsa, veya yüz dinarlık
bir suç işler ve değeri de elli dinar olursa, iki durumda da efendisi isterse
onu alacaklılara teslim eder mi?" diye sorunca: "Evet" cevabını
verdi.
15691- Hasan(-ı BasrI):
"Mukateb, işlediği suçtan kendisi sorumludur" demiştir.
15692- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukatebeli olan köleye karşı bir suç işlenirse
diyeti kime ödenir?" diye sordum. Ata: "Mukatebeyi yapan efendisine
ödenir" cevabını verdi. Amr b. Dinar da aynı şeyi söyledi. Ata'ya:
"Efendisi köleyi kendi malını koruduğu gibi koruduğu için mi diyet de ona
veriliyor?" diye sorduğumda: "Evet" cevabını verdi.
Tahric: Beyhaki
(10/340), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc' den rivayet etti.
15693- Zühri: "Ümmü
veledin ve müdebberin işlediği suçtan efendileri sorumludur" demiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/349), "Abdu'l-A'la-Zühri" kanalıyla başka bir lafızla rivayet
etti.
15694- Bu fetva başka
bir kanalla ibrahım(-i Nehai)'den de nakledilmiştir.
15695- Ebu Ma'şer,
ibrahım'den ilk hadis gibi bir rivayette bulundu.
Sevri der ki: Biz ise:
"işlediği suçtan mukatebin kendisi sorumludur" deriz.
Tahric: Beyhaki
(10/249), Veki' kanalıyla Sevri' den rivayet etti.
15696- Zühri ve Katade:
"Ümmü veledin diyeti, annesinin diyetidir. Bu diyeti efendisi öderIf
dediler.
Kişinin Ortak Olduğu
Kölesiyle Ortaklarının izni Olmadan Mukatebe Yapması
15697- İbn Şübrüme der
ki: "Kişi ortak olduğu bir köledeki hissesine karşılık köleyle mukatebe
yaptığı veya bir ücret karşılığında onu özgür bırakmak istediği zaman köle bu
efendisine bir şey ödemez; ama diğer ortaklara efendisinin mukatebe veya
serbest bırakma karşılığında istediği miktarı öder. Kişi ortağı olduğu bir
köledeki payını azat ettiği zaman kalan kısmı ortaklara ödeyip köleyi tamamen
azat etmek onun sorumluluğunda olur."
15698- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Ortak olduğumuz mukatebeli köledeki payıma
karşılık belli bir para alarak kendi payıma köleyi kendi haline bırakacağımı
söyledim. Ancak ne ben, ne de o azat edilme konusunu dile getirmedik"
dediğimde, Ata: "Ondan istediğin parayı vermekle sorumludur"
karşılığını verdi. Ona: "Ya bu miktarı vermekte aciz kalırsa?" diye
sorduğumda: "Köle bu miktarı üzerine bir borç olarak alır ve azat
edilir" dedi. Amr b. Dinar da bu konuda buna benzer bir şey söyledi. Daha
sonra Ata'ya aynı şeyi sorduğumda: "Anlaşma bedelinden olan son taksiti
ödeyene kadar köle olarak kalır" dedi. Ona: "Anlaşma bedelini
ödemekte aciz kalırsa?" diye sorduğumda: "Son taksiti ödeyene kadar
köle olarak kalır. Bu taksiti ödemeden de azat olamaz" dedi.
15699- Abdurrezzak der
ki: Sevri, kişinin kölesiyle bin dirhem üzerinden mukatebe yapması ve bunun
yanında beşyüz dirhemlik iş yapmasını da istemesi hakkında: "Köle beşyüz
dirhemi ödemede aciz kalırsa köle olarak kalır. Anlaşma bedelini ödemeye
çalışırken şahitlikte bulunması halinde şahitliği geçerli olur" dedi.
15700- Sevri der ki:
"Köle iki kişinin ortak malı ise ve bu ortaklardan biri diğer ortağın izni
olmadan köleyle mukatebe yaparsa, diğer ortak köleden alınan bedelde ortak olur
ve köle azat edilir. Mukatebe yapan kişi de diğer ortağına bedelin yarısını
borçlanır. Borcuna sadık biri ise diğer ortak hakkını ondan alır. Borcuna sadık
biri değilse köle çalışıp kendi bedelinin yarısını izni alınmayan ortağa öder.
Bu şekilde diğeri de mukatebe bedelinde ortak olur."
15701- Amir eş-Şa’bi der
ki: "Kişi ortağı olduğu bir köledeki hakkı konusunda mukatebe yapar da
sonunda köle azat edilirse köle çalışıp kalan kısmın bedelini diğer ortaklara
öder. Onunla mukatebe yapan kişi, kölenin tümden azat edilmesinden sorumlu
tutulmaz."
Ma'mer der ki: İbn
Şübrüme de: "Kişi bir ücret karşılığında kölesini özgür bırakır veya
onunla mukatebe yaparsa kalan kısmın azat edilmesinden de sorumlu tutulur"
dedi ki bu görüş benim için de daha uygun olan görüştür.
15702- Ma'mer
bildiriyor: "Kişi bir ücret karşılığında kölesini özgür bıraktığı zaman
kalan kısmın bedelini diğer ortaklara ödemekten sorumlu tutulmaz. Bu bedeli
diğer ortaklara köle öder. Azattan önce yapılan mukatebelerde mukatebe yapan
kişinin kalan kısımda sorumluluğu olmaz."
15703- İbn Cüreyc
bildiriyor: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Birkaç kişinin ortak malı olan bir
köleyle ortaklardan biri mukatebe yapmak istese?" diye sorduğumda:
"Diğer ortaklara da mukatebe bedelini verebilecek kadar malı yoksa,
içlerinden sadece biri bunu yapamaz" dedi.
Tahric: Beyhaki
(10/333), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc' den rivayet etti.
15704- Zühri der ki:
"iki kişinin ortak kölesi olan biri, her iki ortakla mukatebe yapıp
birinin hakkını ödemiş olsa ve diğerinin hakkını ödemek için çalışıyor olsa
bunu da tamamen ödeyene kadar şeri cezalarda, boşanmada, mirasta ve şahitlikte
köle gibi muamele görür. ikinci ortağa hakkını ödemeden ölmesi halinde mirası
hakkı ödenmeyen ortağın olur."
15705- Ma'mer'in
bildirdiğine göre Katade ile İbn Şübrüme şöyle demişlerdir: "Böylesi bir
durumda ikinci ortağın alacağını ödemek için çalışıyorsa hür kişi konumundadır.
Ödemeyi yapmadan ölmesi halinde mirası hakkı ödenmeyen ortağın olur. Vela hakkı
da her iki ortağındır."
15706- Abdurrezzak der
ki: Ma'mer'e, üç ortağın bir köleyle mukatebe yapması ancak: "Şu kadar
meblağı ödemezsen köle olarak kalırsın" şartını koşmaları konusu
sorulunca: "Şayet belirledikleri miktardan bir kısmını ödemede aciz
kalırsa köle olarak kalır" dedi.
Mukateb Kölenin Kendi
Kölesiyle Mukatebe Yapması ve Bu Kölenin Bedelin Tümünü Birden Ödemek istemesi
15707- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukateb, kendisinin olan bir köleyle mukatebe
anlaşması yaptı ve onu azad ettikten sonra vefat etti. Bu durumda ölen kölenin
mirası kimin olur?" diye sorunca şöyle cevap verdi: "Sizden
öncekiler: "Mirası, ölen köleyle mukatebe yapanındır ve bu mukateb,
mirasla kendi anlaşma bedelini ödemeye çalışır."
Tahric: Beyhaki:
(10/336), Abdullah b. el-Harİs kanalıyla İbn Cüreyc' den rivayet etti.
15708- Sevri, bir
kölenin, bin dirheme mukatebe yapması, sonra kendi kölesiyle de iki bin dirheme
mukatebe anlaşması yapması, bin dirheme anlaşanın beş yüz dirhemi ödemesi, iki
bin dirheme anlaşma yapanın da bin dirhem ödemesi, sonra bin dirheme anlaşma
yapanın ölmesiyle ilgili olarak: "Ölenin mirası efendisinin olur. Ölen
kölenin varislerine bir şey düşmez" dedi.
15709- Sevri, bir
kişinin kölesiyle iki bin dirheme mukatebe yapması, mukateb kölenin de kendi
kölesiyle iki bin dirheme mukatebe yapması ve mukatebin anlaşma yaptığı kölenin
ölüp geriye dört bin dirhem bırakmasıyla ilgili olarak şöyle dedi: "Mukateb,
vefat edenle yaptığı anlaşma bedeli olan iki bin dirhemi alır, kalan da
efendisine verilir."
15710- Sevri, bir
kişinin kölesiyle dört bin dirheme mukatebe yapması, mukateb kölenin de bir
köle satın alması, bu kölenin de kendisini mukateb'ten satın alıp azad
olmasıyla ilgili olarak şöyle dedi: "Kölenin velası, mukatebin efendisine
aittir." Sevri: "Mukateb bir şey bağışlarsa veya tasadduk ederse veya
azad ederse ve sonradan aciz duruma düşerse, yaptığı bu şeyler kendisine iade
edilir" demiştir.
15711- Muğire der ki:
ibrahım(-i Nehai)'ye, mukatebin bir köleyi azad etmesi sorulunca:
"Kendinden başlaması gerekmez mi?" cevabını verdi.
15712- Muğıre der ki:
ibrahım(-i Nehai)'ye, mukateb olan bir köleye, bir köle alması için
efendilerinin izin vermesi, bu mukatebin köleyi (satın alıp) azad etmesi, sonra
mukatebin efendilerinin bu köleyi satmasıyla ilgili olarak: "(Satın
alınan) kölenin velası, mukatebe izin verenlere aittir" dedi.
15713- Ebu Bekr b.
Muhammed b. Amr b. Hazm anlatıyor: Bir adam, bir köleyle belli bir bedel
karşılığı mukatebe yaptı ve bu bedeli taksit şeklinde ödemek üzere anlaştı.
Köle adama bütün bedeli getirince adam, köleye mirasçı olma umuduyla, bu bedeli
zamanı gelmeden almayı kabul etmedi. Köle Ömer b. el-Hattab'a gidip durumunu
anlatınca, Hz. Ömer kölenin sahibini çağırdı, ama adam yine almayı kabul
etmedi. Hz. Ömer: "Ey Yerfa'! Bu malı al ve beytulmala koy ve her ay
kendisine taksitlerini ver" deyip, köleye de: "Git, sen azad
oldun" dedi. Kölenin sahibi bu durumu görünce köleyle anlaşma yaptığı
bedeli almayı kabul etti.
Tahric: Beyhaki 10/335),
Veki' kanalıyla İsrail'den aynı mana ile rivayet etti.
15714- Ebu Kılabe der
ki: Bir köle, efendisiyle dört veya beş bin dirheme mukatebe yaptı ve sahibine:
"Bu bedeli toptan al ve beni serbest bırak" dedi. Adam, köleye varis
olma umuduyla bunu kabul etmeyip, her yıl bir taksit almak istedi. Köle Osman
b. Affan'a gidip durumunu bildirince, Osman adamı çağırıp, mukatebe bedelini
almasını istedi, ama adam kabul etmedi. Osman, köleye: "Bana (mukatebe
bedelin olan) malını (paranı) getir" deyince, köle onu getirdi. Osman bu
malı beytulmala koyup kölenin azad olduğunu yazdı. Sahibine de: "Her yıl
gel ve bir taksit al" dedi. Kölenin sahibi bu durumu görünce köleyle anlaşma
yaptığı bedelin hepsini almayı kabul etti ve kölenin azad olduğunu yazdı.
Tahric: Farklı
kanallarla Beyhaki 10/335) rivayet etti.
15715- Ata (b. Ebi
Rebah) der ki: "Bir mukateb, sahibine mukatebe bedelinin kalan kısmının
tamamını vermeyi teklif edince, sahibi bunu kabul etmedi. O zaman Mekke valisi
olan Amr b. Said köleye: "Borcunun kalan kısmını getir ve beytulmala koy.
Sen de hürsün. (Kölenin sahibine de) sen de her yıl gelip taksidini al"
dedi. Kölenin sahibi bu durumu görünce köleyle anlaşma yaptığı bedeli almayı
kabul etti.
15716- İbn Cüreyc der
ki: "ibn Musafi', Verdan'da aynı şekilde hüküm verdiğini söyledi."
Mukatebin, Anlaşma
Bedelini Ödemekte Aciz Kalması
15717- Zeyd b. Sabit:
"Mukateb, bir dirhem bile borcu kaldığı sürece köledir" dedi. Cabir
b. Abdillah ise""Bu durumda, aralarındaki anlaşmaya itibar
edilir" demiştir.
Tahric: Beyhakı
(10/324), Yezid b. Harun kanalıyla Sevri' den rivayet etti.
15718- İbn Abbas:
"Mukatebin beş ukiyye veya beş zevd (üçten fazla deve) ya da beş vesk
mukateblik bedeli kalırsa (artık köle değil) borçludur" demiştir.
15719- Cabir b.
Abdillah, mukatebin, anlaşma bedelinin bir kısmını ödeyip sonra ödemekten aciz
kalması durumunda, tekrar köle olup olmayacağı konusunda: "Sahibi, anlaşma
yaparken koyduğu şartı istemekte hak sahibidir" dedi.
Tahric: Beyhaki
(10/342), İbnu'l-Mübarek kanalıyla İbn Cüreyc'den başka bir lafızla rivayet
etti.
15720- Ata (b. Ebi
Rebah): "Eğer bu şekilde şart koşulmuşsa, borcu olduğu müddetçe
köledir" demiştir.
15721- Hz. Ali, anlaşma
bedelini ödemekten aciz olan mukateble ilgili olarak: "Ödediği miktarca
azad olur" demiştir. Zeyd: "Bir dirhem borcu kaldığı müddetçe (bile)
köle kalmaya devam eder" demiştir. Abdullah b. Mes'ud ise: "Anlaşma
bedelinin üçte birini ödeyince artık (köle değil) borçlu olur"
demiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/326),
15722- İbn Ömer:
"iki dirhem borcu kaldığı müddetçe (bile) köle kalmaya devam eder"
demiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/324), "Ubeydullah b. Amr-Ibn ümer" kanalıyla başka bir lafızla
rivayet etti.
15723- Nafı anlatıyor:
İbn Ömer bir kölesiyle mukatebe yaptı. Köle gelip: "Anlaşma bedelini
ödemeye gücüm yoktur. Anlaşmayı iptal et" deyince, İbn Ömer anlaşmayı
iptal etti ve daha sonra o köleyi azad etti. Sonra Eba Atike adındaki bir
kölesi gelip: "Ben mukatebe bedelini ödemekten aciz düştüm" deyince,
İbn Ömer: "Sakın, diğer arkadaşın gibi seni de azad etmemi istiyor
olmayasın?" dedi. Köle: "Hayır. Ben anlaşma bedelini ödemekten aciz
düştüm" dedi. İbn Ömer, yemin ederek: "Eğer anlaşmayı iptal etmemi
isterse onu azad etmeyeceğim" dedi. Köle anlaşmayı bozdu ve bir müddet
sonra İbn Ömer, kölenin bir kızını görüp: "Bu kimdir?" diye sordu.
Ona: "Eba Atike'nin kızıdır" cevabı verilince, Safıyye'ye:
"Bunlar hakkında ne dersin?" diye sordu. Safıyye: "Onları azad
etmeyeceğine yemin ettin" cevabını verince, İbn Ömer: "Yeminimin
kefareti olarak bu kız hürdür" dedikten sonra Eba Atike'nin ailesini azad
etti.
15724- Nafi bildiriyor:
ıbn Ömer bir kölesiyle otuz bin dirheme mukatebe anlaşması yaptı. Köle onbeş
bin dirhem ödedikten sonra gelip:
"Anlaşma bedelini
ödemeye gücüm yoktur" deyince, İbn Ömer: "Anlaşmayı sen iptal
et" karşılığını verdi. Nafi der ki: "Ben kölenin azad edilmeyi umud
ettiğini anladım ve (ibn Ömer'e) anlaşmayı sen iptal et" dedim. Kölenin
iki kızı ve bir oğlu vardı. İbn Ömer: "iki cariyemden ayrılıyorum"
dedi ve daha sonra bu kölenin oğlunu, sonra iki cariyeyi, sonra kendisini azad
etti. Sonra: "Şimdi istediğini yap" dedi. İbn Cüreyc der ki: ismail'e:
"Mukateb olan kölem ölürse ve anlaşma yaptıktan sonra doğan çocukları
varsa durum ne olur?" diye sorunca: "Mukatebin çocukları köle olurlar
ve kölenin sahibi onun mirasını alır" cevabını verdi. İbn Cüreyc der ki:
"Bu konuda başka açıklama yapmadı; ama bize göre mukatebin çocukları,
babalarının yaptığı anlaşmaya dahildir."
Tahric: Farklı
kanallarla ve farklı lafızlarla Beyhaki (10/341) rivayet etti.
15725- Zeyd b. Sabit,
İbn Ömer ve Hz. Aişe şöyle derlerdi: "Mukateb, bir dirhem bile borcu
kaldığı müddetçe köledir." Zeyd, borcu kalmayan mukateb köleleri
Resulullah'ın hanımlarının yanına girmeleri sebebiyle şikayet etmiştir.
ibn Cüreyc der ki: Bana
söylendiğine göre Hz. Osman, mukatebin borcu olduğu müddetçe köle olduğuna
hükmetti.
15726- Hz. Aişe:
"Mukateb, bir dirhem bile borcu kaldığı müddetçe köledir" demiştir.
15727- Hz. Aişe, Cezıre
halkından Humran adındaki bir mukatebe: "On dirhem borcun kalsa bile
yanıma girebilirsin" dedi.
Tahric: Beyhaki,
"Amr b. Meymıln b. Mehran-Hz. Aişe" kanalıyla rivayet etti.
15728- Resulullah' ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımı Ümmü Seleme: "Mukateb, bir dirhem
bile borcu kaldığı müddetçe köledir" demiştir.
15729- Ümmü Seleme'nin
azatlısı Nebhan der ki: Beyda'da ona kılavuzluk yaparken bana: "Sen
kimsin?" diye sordu. Ben: "Nebhan'ım" cevabını verince, Ümmü
Seleme: "Anlaşma bedelinin kalanını, evlenmesine yardımcı olması için
kardeşimin oğlu Muhammed b. Abdillah b. Ebi Ümeyye'ye bıraktım" dedi. Ben:
"Bu bedeli ona kesinlikle vermem" deyince, Ümmü Seleme şöyle karşılık
verdi: "Eğer bunu (borcun bitmediği için) yanıma girip beni görmek için
yapıyorsan, Vallahi, beni hiçbir zaman göremeyeceksin. Ben Resulullah'ın:
''Mukatebin yanında ödeyebilecek malı olunca. artık ondan perde arkasına
saklanmalısınız'' buyurduğunu duydum."
Tahric: Beyhakı
(10/327), Muhammed b. Ali es-San'anı kanalıyla Musannif'ten rivayet etti.
15730- Zühri:
"Mukateb, bir dirhem bile borcu kaldığı müddetçe köledir" demiştir.
Katade de aynı şeyi söylemiştir.
Zühri: "Mukatebin talakı,
yaralaması, şahitliği ve diyeti köleyle aynıdır" demiştir. Katade de aynı
şeyi söylemiştir.
Tahric: Ebu Davud
(3928); Tirmizi (1261) ve İbn Mace (2520), Zühd kanalıyla "kısa bir
metinle" rivayet ettiler.
15731- İbn Abbas' ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
"Mukateb diyetinin. azad olduğu (ödediği) miktarını hür gibi. ödemediği
miktarını da köle gibi öder."
Tahric: Ebu Davud
(4581); Nesai (8/45, 46); Tirmizi (1359), İkrime kanalıyla ve Beyhaki (10/326),
Haşim kanalıyla Yahya b. Ebi Kesir' den rivayet ettiler.
15732- İbn Şihab;
Ma'mer'in rivayeti gibi bir rivayette bulunmuş, ancak Ümmü Seleme'nin kölesinin
adının Nufey' olduğunu söylemiştir.
15733- Said b.
el-Müseyyeb: "Mukateb, bir dirhem bile borcu kaldığı müddetçe
köledir" demiştir.
15734- Hz. Ali mukateb
hakkında: "Ödediği miktarda varis olur, ödediği miktarda kendisine had
uygulanır, ödediği miktarda azad edilir ve diyeti de ödediği miktarda
olur" dedi. Zeyd b. Sabit ise: "Mukateb, bir dirhem bile borcu
kaldığı müddetçe köledir" demiştir.
Tahric: Beyhaki
(19/326), "Tarık-Ali" kanalıyla aynı mana ile rivayet etti.
15735- Abdullah b. Amr
b. el-As'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu: "Kim mukateble yüz dirheme anlaşma yaparsa. köle doksan dirhemini
ödese bile köledir. Veya yüz ukiyyeye anlaşma yaparsa. köle doksan dokuz ukiyye
ödese bile köledir."
Tahric: Beyhaki (10/324)
değişik vecihlerden rivayet etti.
15736- Ömer b.
el-Hattab: "Mukatebi anlaşma bedelinin yarısını öderse artık köle
sayılmaz" demiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/325), Sevri kanalıyla el-Mes'udi'den rivayet etti.
15737- (Kadı) Şureyh:
"Mukatebi değerini ödeyince artık borçlu olur" demiştir. Şa'bi ise bu
konuda Abdullah b. Mes'ud gibi söylerdi.
ibn Mes'ud ve Şureyh:
"Anlaşma bedelinin üçte birini ödeyince artık o borçlu sayılır"
dediler.
ibn Mes'ud:
"Değerini ödeyince artık borçlu sayılır" demiştir.
Tahric: Beyhaki
(10/324), Beyhaki (10/324),
15738- İbn Cüreyc der
ki: İbn Ebi Muleyke'den işittiğime göre Abdulmelik b. Mervan, İbn Alkame'ye:
"Mukateb, bedelinin yarısını öderse, köle olmaktan çıkıp borçlu sayılır ve
borcunun diğer yarısını ödemek için çalışır" şeklinde bir mektup yazmıştı.
İbn Ebi Muleyke'ye: "Nafı'ye söyle. Bu konuda Abdulmelik'le bir daha
konuşsun; zira böyle yapılması durumunda köleler kalan borcu geciktirmek için
hileye ve bahanelere başvururlar" dediğimde, Nafi’ bu konuda Abdulmelik'le
bir daha konuştu. Sonunda Abdulmelik ona: "Sizin için en uygun olanı yine
siz bilirsiniz. Bundan dolayı bu konuda size uygun olanı yapın" şeklinde
bir mektup yazdı.
15739- Abdullah b. Amr,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Mekke halkına bu konuda bir yazı
yazdı deyip önceki hadis gibi bir rivayette bulundu.
Tahric:
Tuhfetu'l-Eşraf'ta (6/362) geçtiği üzere Nesai, el-Kübra'da rivayet etti.
15740- Devs'in azatlısı
Salim der ki: Hz. Aişe: "Mukatebe bedelinden bir şey kaldığı müddetçe sen
kölesin" dedi.
Tahric: Beyhaki (10/324),
Said b. Müslim el-Medeni kanalıyla Devs'in azatlısı Salim b. Seblan' dan
rivayet etti.
15741- Hz. Ali:
"Mukatebi ödediği kadarıyla azad olur" demiştir.
15742- Mücahid veya
başkası: "Köleler Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarının
yanlarına girerlerdi" dedi.
15743- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Mukateb, anlaşma bedelinin yüz dirhemini öderse
hala köle olarak kalır mı?" diye sorunca, şöyle cevap verdi: "iddia
edildiğine göre İbn Ömer'in azatlısı Nafı, İbn Ömer'den bu yönde bir rivayette
bulunmuştur. İbn Ömer'in böyle dediğini bilsek ona uyardık. Benim ise kendi
görüşüm, mukateb, anlaşma bedelinden az bir şeyi ödemekten aciz kalırsa, artık
köle sayılmaz veya iki yıl daha bekletilip bu parayı vermesi beklenmez."
Ben: "Mukateb ödemekten aciz kalmış" deyince, Ata: "Bence artık
köle sayılmaz" karşılığını verdi. Ben:
"Mukatebe bedelinin
üçte biri kalırsa" deyince, Ata: "Hayır (hür sayılmaz)"
karşılığını verdi. Ben: "Dörttebiri kalırsa" deyince ise: "Evet.
Dörtte biri kalırsa artık köle sayılmaz" karşılığını verdi. Ben:
"Eğer basit de olsa bu miktarı ödeyemezse ve sahibi: "Eğer
ödeyemezsen köle olarak kalırsın" şartı koşmamışsa, durum ne olur?"
diye sorunca, Ata şöyle cevap verdi: "Sahibi, bütün alacağını tahsil edinceye
kadar köle olmasını şart koşmasına rağmen ödemesi gereken borcu kaldığı halde
nasıl köle olmaz? Bu durumda ödemesi gereken bir şey kaldığı müddetçe köle
sayılır."
Mukatebin iflas Etmesi
15744- Katade der ki:
Said b. el-Müseyyeb'e, borçlu olarak ölen mukatebin durumunu sorunca: "Bu
konuda bir şey duymadım" dedi. Şureyh ise bu konuda: "Mukatebin
sahibi, alacaklılarla birlikte mirastan hisse alır" derdi. Halbuki kadı
olmasına rağmen bu konuda yanlış söylemiştir. Zeyd b. Sabit: "Borcun
ödenmesi daha önemlidir" şeklinde hüküm vermiştir.
15745- Ma'mer'in
bildirdiğine göre Zühri de Zeyd gibi söylemiştir.
15746- Zeyd b. Sabit,
mukateb hakkında: "Mukatebin sahibi, alacaklılarla beraber mirasa ortak olamaz.
Ödemeye ilk olarak, mukatebe anlaşması yapmadan önce aldığı borçlardan
başlanır" dedi.
15747- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebahi'a: "Mukateb olan kölem, o yıl yaptığı işte başarılı
alamayınca taksitlerinden birini ödeme zamanı geldiğinde iflas etti"
dediğimde, Ata: "Sen de alacaklıların arasına katılma" dedi. Amr b.
Dinar da bu konuda aynı şeyi söyledi. Ata'ya: "Belirli bir ücret ödemesi
karşılığında kölemi azat etti ve ödeyeceği ücreti bir borç olarak üzerine
yazdım" dediğimde: "iflas etmesi durumunda sen de alacaklılardan biri
olma" cevabını verdi. Amr b. Dinar da bu konuda aynı şeyi söyledi. Ata'ya:
"Ama o artık benden kurtuldu, zira onu azat ettim" diye sorduğumda:
"Böylesi bir durumda ister onu azat eder, ister etmezsin" cevabını
verdi.
15748- ibrahım(-i
NehaI), borçlu olarak ölen mukateb hakkında: "Sahibi, alacaklılarla
beraber vakti gelen taksitlerini alır" demiştir.
15749- Şa’bi'nin
bildirdiğine göre (kadı) Şureyh de aynı şeyi söylemiştir.
15750- İbn Ebi Leyla,
Süfyan es-Sevri ve Hasan b. Salih şöyle derlerdi:
"Mukateb borçlu
olarak ölürse, sahibinin alacaklarını alması caiz olur. Mukatebin sahibi,
alacaklılarla beraber mirastan mukatebe bedeli oranında payalır." Ebu
Hanıfe ise: "Mukatebin, sahibine anlaşma bedeli olan borcu mirastan tahsil
edilemez. Bu mirastan diğer alacaklılar hakkını alır" dedi.
Mukatebeli Kölenin
Yerine Bedelini Ödemek
15751- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Satış yaptığım iki adama: ''Birinizin ölmesi
durumunda hayatta kalanınız, malı olmayanınız içinde malı olan ödemeyi yapar''
şartını koştum" dediğimde: "Caizdir" karşılığını verdi. Amr b.
DInar da bu konuda aynı şeyi söyledi.
Tahric: Beyhaki:
(10/323), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc'den rivayet etti.
15752- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "iki kölemle mukatebe yaptım ve bu şartı
(birinizin ölmesi durumunda hayatta kalanınız, malı olmayanınız içinde malı
olan ödemeyi yapar) koştum" dediğimde: "Kölelerin konusunda bu
geçerli olmaz" karşılığını verdi. Süleyman b. Musa da bu konuda aynı şeyi
söyledi. Ata'ya: "Neden geçerli olmaz?" diye sorduğumda şu cevabı
verdi: "Çünkü kölelerden biri iflas edecek olsa kölen olarak kalır ve
senin bir zararın olmaz. Bu durumda diğer köle senin ve iflas eden köle için ne
diye borcun altına girsin ki? Şayet ölürse ve malı varsa malını alırsın. Ancak
ölür de malı yoksa diğer kölenin sana bir şey ödemesi gerekmez."
15753- İbn Cüreyc der
ki: "Ödemesinin gerekmemesinin sebebi, kölenin ölmesiyle elinden bir malın
çıkmış sayılmamasıdır."
15754- Katade:
"Kişinin iki kölesiyle böyle bir anlaşma yapması caizdir" demiştir.
15755- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Adamın biri kölemle mukatebe yapmamı ve
mukatebe bedelinin kölenin yerine kendinin ödeyeceğini söyledi. Köleyle
mukatebe yaptım, ama adam bedeli ödemeden öldü veya bedeli ödemede aciz
kaldı" dediğimde: "Köle adına sana borçlu olmaz" karşılığını
verdi. Sonra iki köleyle şartlı olarak yapılan mukatebe konusunda (bir hadis
öncesinde) söylediği şeyin aynısını bunun için de söyledi.
15756- İbn Cüreyc'in
bildirdiğine göre Ata (b. Ebi Rebah) ile Ömer şöyle demişlerdir: "Adamın
biri mukatebe yaptığın kölenin taksitlerinin bazılarını ödeyeceğini söylerse ve
sen kölene: ''Şayet taksitleri ödeyemezsen kölem olarak kalırsın'' şartını
koşmuşsan köle taksitlerini ödeyemediği zaman kölen olarak kalır ve ödemesinde
yardımcı olacağını söyleyen adamın bir şey ödemesi gerekmez. Ancak: ''Şayet
taksitleri ödeyemezsen kölem olarak kalırsın'' şartını koşmamışsan köle taksitlerini
ödemede aciz kalırsa ödemede yardımcı olacağını söyleyen adamdan bu hakkını
alırsın. Ödemede yardımcı olan adam da verdiği miktarı geri alana kadar köleyi
çalıştırır. Şayet kölelerinden biri mukatebe yaptığın diğer bir kölenin
taksitlerini ödemede yardımcı olacağını söyler de mukatebe yaptığın köle ölürse
öldüğü için diğer kölenin sana bir şey ödemesi gerekmez."
15757- Ma'mer
bildiriyor: Bir kölenin, efendisine: "Filan kölenle mukatebe yap; eğer
taksitlerini ödemede aciz kalırsa bedeli ben öderim" demesi konusunda
Zühri: "(aizdir" dedi. Ancak Küfe ahalisi böylesi bir söz vermenin
değerinin olmadığını söylerdi ki bunlar içinde Hammad (b. Ebi Süleyman) ve İbn
Şübrüme de vardır. Bunlar böylesi bir durum için: "Malın olan biri yine
malın olan başka birinin sorumluluğunu yüklenmiş oluyor" derdi.
15758- Sevri der ki:
Kölenin, efendisiyle mukatebe yapan başka bir köle mukatebe bedeli konusunda
sorumluluk yüklenmesinin herhangi bir değeri yoktur. Her iki köle de onun malı
olduğu için bu, kefaletten sayılmaz."
15759- Zühri der ki:
Birinin birine: "Filan kölenle mukatebe yap bedelini ben öderim"
demesi geçerlidir. Böylesi bir durumda özgür kalan kölenin velası onu azat
ettiği için efendisinin olur. Bedelini ödemeyi üstlenen kişinin de bu bedeli
ödemesi gerekir."
Köleyle Köleye Karşılık
Mukatebe Yapılması
15760- Nafi' der ki:
"Hafsa, bir kölesiyle bedel olarak hizmetçi cariyeler karşılığında
mukatebe yaptı. Bu cariyelerden birini de gördüm."
15761- Huşeyn b. Beşır, Süleym
oğullarından Abdulhamıd b. Sevvar adından yaşlı bir adamdan bildirir:
"Dünürlerimden zamanında Ebu Berze elEslemı'nin cariyesi de olan Sare
adındaki kadının bana bildirdiğine göre Ebu Berze el-Eslemı, kölelerinden
biriyle bedel olarak köleye karşılık mukatebe yapmıştı."
15762- İbn Ebi Muleyke
bildiriyor: Adamın bir kölesiyle onbin dirhem ve aynı meslekte olan başka bir
köle karşılığında mukatebe yaptı. Köle onbin dirhemi ödedi, ancak kendi
mesleğinde olan başka bir köle bulamadı. Köle efendisiyle Ömer b. el-Hattab'ın
huzurunca davalaşınca Hz. Ömer ona: "Efendine senin mesleğini yapabilecek
bir köle ver" dedi. Köle: "Ama öyle bir köle bulamıyorum"
karşılığını verince, Hz. Ömer: "Ara!" dedi. Köle:
"Aradım, ama
bulamadım" karşılığını verince Hz. Ömer onu efendisinin kölesi olarak
bıraktı.
15763- ibrahım(-i NehaI)
der ki: "Kişinin başka köleler karşılığında kölesiyle mukatebe yapmasının
bir sakıncası yoktur."
Abdurrezzak der ki:
"Aynı şeyi ibnu't-leymi de Ebu Avane kanalıyla Muğire'den, o da ibrahim'den
bildirdi."
15764- Başka bir kanalla
Zühri'den aynısı rivayet edilmiştir.
15765- Said b.
el-Müseyyeb bildiriyor: "Selman el-Farisı, yüz hurma fidesi dikmesi
karşılığında efendisiyle mukatebe yaptı. Bu anlaşmaya göre hurma fideleri
yetişince Selman özgür kalacaktı."
15766- Cafer b.
Muhammed, babasından bildirir: Selman el-Farisı, Nadir oğullarının kölesiydi.
Nadir oğulları onunla şu kadar hurma fidesi dikmesi karşılığında mukatebe
yaptılar. Bu anlaşmaya göre fidelerden her biri on dal verdiği zaman Selman
özgür kalacaktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona:
"Çukurlarını aç ve her çukurun yanına dikeceğin fideyi koy" buyurdu.
Selman bunu yaptıktan sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip
hurma fidelerini kendi elleriyle dikti ve bereketli olması için dua etti. Hurma
fideleri sanki deniz kıyısındaymış gibi çabucak boy verdiler. Daha sonraları
Yüce Allah bu verimli bölgeyi ganimet malı olarak Müslümanlara ihsan edince
hurmalıklar sadaka malı olarak tahsis edildi. Şu an da bu hurmalıklar Medine'de
sadaka malı olarak durmaktadır.
15767- Ebu Osman
en-Nehdi der ki: "Selman el-Farisi'yi, birinden diğerine geçrl')ek
suretiyle on küsur sahip değiştirdiğini anlatırken işittim."
15768- Ma'mer,
arkadaşlarından birinden bildiriyor: Selman, Medain valisiyken ve hurma
yaprağından birşeyler örerken yanına bir topluluk girdi ve kendisine:
"Vali olmana rağmen ve rızık sana akarken bunu mu yapıyorsun?"
denildi. Selman onlara şöyle cevap verdi: Ben elimin emeğinden yemeyi severim.
Bunu nasıl öğrendiğimi size anlatayım. Ben, Ram-ı Hürmüz halkındandım ve
mektebe gider gelirdim. Yolda da bir rahip vardı ve oradan geçerken yanında
otururdum. Bu rahip bana semanın, yerin ve benzer şeylerin haberlerinden
bahsederdi. Sonunda mektebimi ihmal edip onun yanına gitmeye devam edince,
öğretmenim aileme bunu bildirip:
"Şu rahip oğlunuzu
bozdu" dedi. Rahibi oradan çıkardılar, ben de onlardan gizli olarak
rahiple gittim ve beraber Musul'a geldik. Musul'da kırk rahip gördük ve bu
rahiplerin hepsi de beraberimde olan rahibe büyük saygı gösteriyorlardı.
Onlarla aylarca kaldım ve bu sırada hastalandım. Bu rahiplerden biri: "Ben
Beytu'I-Makdis'e gidip orada namaz kılacağım" deyince, ben sevindim ve:
"Ben de seninle geleceğim" dedim. Yola çıktığımızda, yürüme konusunda
ondan daha sabırlısını görmedim. Yürürdü ve benim yorulduğumu görünce:
"Sen uyu" der ve namaz kılmaya başlardı. Bu şekilde yola devam ettik
ve Beytu'l-Makdis'e gelene kadar bir gün bile yemek yemedi. Beytu'l-Makdis'e
gelince uyudu ve bana: "Gölgenin şuraya geldiğini görünce beni
uyandır" dedi. Gölge onun dediği yere gelince onu uyandırmak istedim,
sonra: "Bir aydır uyumuyor. Vallahi onu biraz daha uyuması için
bırakacağım" dedim ve bir saat daha uyandırmadım. Rahip uyanıp, gölgenin
dediği yeri geçtiğini görünce: "Beni uyandırmanı söylemedim mi?"
dedi. Ben: "Uzun süredir uyumuyordun, bu sebeple biraz daha uyumanı
istedim" karşılığını verince, rahip: "Allah'ı zikretmediğim bir
saatin bile geçmesini istemiyorum" dedi. Sonra Beytu'I-Makdis'e girdik ve
kötürüm bir dilenciyle karşılaştık. Dilenci ondan birşeyler isteyince, rahibin
ona ne dediğini bilmiyorum. Kötürüm: "Bana bir şey vermeden girdin, yine
bir şey vermeden çıktın" dedi. Rahip: "Ayağa kalkmayı istemez
misin?" deyip ona dua etti ve kötürüm olan adam ayağa kalktı. Ben
şaşkınlık içinde onu takip ederken, dalgın olduğum bir sırada rahip çıktı, ben
de onun peşinden gidip kendisini aramaya başladım. Ensar'dan bazı yolcular
görüp bu rahibi sorarak: "Şu vasıflarda bir adamı gördünüz mü?" diye
sordum. Onlar: "Bu kaçmış bir köledir" deyip beni alarak, onlardan
birinin terkisine bindirdiler. Medine'ye gelince de bahçelerinden birine
yerleştirdiler. Ben bu bahçede işte bu hurma yapraklarını örmeyi öğrendim.
Rahip bana: "Allah, Araplardan bir peygamber göndermedi ve onlardan bir
peygamber gönderecek. Eğer ona yetişirsen, onu tasdik edip iman et. Onun
peygamberliğinin alameti, hediyeyi kabul etmesi, sadakayı yememesi ve sırtında
peygamberlik mührünün olmasıdır" dedi. Medine'de bir müddet kaldıktan
sonra: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Medine'ye geldi"
dediler. Ben hurma alarak yanına geldim. Bana: "Bu nedir?" diye
sorunca, ben:
"Sadakadır"
cevabını verdim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biz sadakayı
yemeyiz" buyurunca, hurmaları aldım ve daha sonra yine hurma getirip önüne
koydum. Bana: "Bu nedir?" diye sorunca, ben: "Hediyedir"
cevabını verdim. Bunun üzerine hem Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem
yanındakiler yediler. Sonra mührü görmek için kalkıp arkasına geçince, benim
kastımı anladı ve o ridasını omuzlarından attı. Ben de ona iman edip tasdik
ettim.
Sonra Selman, ya yüz
hurma ağacı karşılığında sahibiyle mukatebe yaptığını veya yüz hurma ağaçı
karşılığında nefsini satın aldığını söyledi ve:
"Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu ağaçları kendi eliyle dikti. Bir yıl geçmeden
de hurmalar meyve vermeye başladılar -veya sahibi ondan yedi-" dedi.
Ölen Mukatebeli Köleye
Yakınları Mirasçı Olmaz
15769- Yahya b. Ebi Kesır
anlatıyor: Bir adam vefat edip geriye, anlaşma bedelinin bir kısmını ödeyen bir
mukateb bırakınca, vefat edenin çocukları onu miras olarak aldılar. Mukateb te
ölüp geriye mal bırakınca, Bu durum ibnu'I-Müseyyeb ve Ebu Seleme b.
Abdirrahman'a soruldu. ikisi de şöyle dedi: "Anlaşma bedelinden kalan,
kadın ve erkek olan sahipleri arasında hisselerine göre paylaştırılır. Mukatebe
bedelinden geriye kalan malı da sadece erkeklere düşer, kadınlar bir şey
alamaz."
Tahric: Beyhakı
(10/341), İbnu'l-Mübarek kanalıyla Ma'mer'den aynı mana ile; Darimı (s. 408),
Ebu Süfyan kanalıyla Ma'mer'den ve farklı kanallarla Said b. Mansur (3/477)
rivayet ettiler.
15770- Zühri:
"Mukatebin velası, onunla anlaşma yapanın asabesine aittir" demiştir.
15771- ibrahım( -i Nehai),
kişinin kölesiyle anlaşma yaptıktan sonra ölmesi ve geriye erkek ve kadın
mirasçı bırakmasıyla ilgili olarak şöyle dedi:
"Kadınların,
mukateb köle üzerinde kendilerini mirasçı kılacak bir velası yoktur. Vela
erkeklere aittir."
Tahric: Beyhakı (10/341),
İbnu'l-Mübarek kanalıyla Sevd'den rivayet etti.
15772- Zühri der ki:
"Kadın, veladan kimseye bir şey varis olamaz. Ancak köleyi kendisi azad
ederse, velasını da alır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Vela
azad edene aittir" buyurmuştur.
15773- Sevri, bir kadın
ve erkek kardeşine babasından miras olarak bir mukateb kalması ve bunu azad
etmeleriyle ilgili olarak: "Vela hakkı erkeğe aittir. Kadın paraları miras
alır" dedi. Biz de bu görüşteyiz. Eğer kadın mukateb üzerindeki payını azad
ederse bu durumda bir sorumluluğu olmaz. Eğer köle mukateblik bedelini
ödeyemezse tekrar köle olur. çünkü kadın, (köleden değil) köledeki mukateblik
bedelinin bir kısmından vazgeçmiş olur. Bu sebeple onun azad etmesinin bir
faydası olmaz.
15774- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Bir kadına babasından miras olarak bir mukateb
köle kaldı. Bu köle taksitlerini ödeyip azad oldu, sonra da öldü. Kadın ise
hala hayatta. Bu durumda bu köleye mirasçı olur mu?" diye sordum. Ata:
"Mirasçı olamaz. Bu köleye asabesinden olan akrabaları varis olur"
cevabını verdi. Amr b. Dinar da: "Köleye, kadının asabesi mirasçı
olur" dedi. Amr: "Hala bu konuda verilen hüküm bu şekildedir. Yine
kadının, kocasının mukateb köleleri kendisine kalırsa, onların velasını miras
olarak alamayacağı hükmü verilmiştir" dedi.
15775- Ata der ki:
"Kişi bir mukatebi miras olarak alırsa ve bu köle anlaşma bedelini
ödeyemezse, tekrar köle olur. Bu köle yaptığı anlaşma şartlarına göre varisin
kölesi olur."
15776- İbn Sırin
bildiriyor: İbn Ömer, Zeyd b. Sabit'e, Hz. Ömer'in vefat eden bir azatlısını
sorup: "Ömer'in kızlarına bu azatlıdan pay verilir mi?" deyince,
Zeyd: "Onlara bir şey düşmez, ama eğer sen onlara bir şey vermek istersen
verebilirsin" cevabını verdi.
Tahric: Darimi (s. 409),
İbn Avn kanalıyla İbn Sirın' den başka bir lafızla rivayet etti.
15777- Tavus, mukateb
köleye varis olan kadın ve erkek hakkında: "Bu mukatebin velası ikisine
aittir" şeklinde hüküm verdi.
15778- Tavus, mukateb
kölenin velası hakkında: "Bu konuda insanların ihtilafa düşeceğini
zannetmiyordum. Kadının bu konuda vela hakkı yoktur, demelerine şaşıyorum"
derdi.
Tahric: Beyhakı
(10/240), Abdullah b. el-Haris kanalıyla İbn Cüreyc'den daha geniş bir metinle
rivayet etti.
15779- Zühri: "Mukatebin
velası kadına değil, erkeğe aittir" demiştir.
15780- Zühri ve Tavus,
bir kişinin kölesiyle anlaşma yapması, sonra vefat edip geriye iki erkek çocuk
bırakması, mukatebin de bu çocuklardan birinin olması ve mukatebin, anlaşma
bedelini ödeyip azad olmasıyla ilgili olarak şöyle dediler: "Bu kölenin
velası, babalarından kalan hisseleri nisbetinde ikisine aittir. Çünkü bu köle
babalarıyla yaptığı anlaşmayla azad olmuştur. Ancak ikisinden birisi onu azad
ederse, kölenin velası diğerine geçer."
15781- Ma'mer der ki:
İbn Tavus'a: "Mukateb köle üzerinde iki kişiden birinin on hissesi,
diğerinin ise bir hissesi olursa, vela hakları eşit olur mu?" diye sorunca
şöyle cevap verdi: "Babam: ''O zaman velası on bir hisse üzerinden olur''
derdi."
15782- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Bir kişi vefat etti ve iki oğul ve bir mukateb
köle bıraktı. Mukateb bunlardan birisinin hissesine düştü ve bu köle anlaşma
bedelini ödedikten sonra vefat edip geriye mal bıraktı. Efendilerinin iki oğlu
da hayattadır. Bu durumda köleye kim varis olur?" diye sordum. Ata:
"ikisi de varis olur" cevabını verdi. Amr b. Dinar da aynı şeyi
söylemiştir. Ata: "Bu durumda velası, onunla anlaşma yapan (babalarına)
döner" dedi. Ben: "Onu babasından miras olarak alan köleyi bedelsiz
azad etti" deyince, Ata: "velası onu azad edene aittir"
karşılığını verdi. Ben: "Eğer onu azad eden buna karşılık kendisinden bir
şey almışsa durum ne olur?" diye sorunca, Ata şöyle cevap verdi:
"Eğer ondan değerli olan bir şeyalıp bu şekilde azad etmişse, kölenin
velası onunla anlaşma yapan babalarına aittir. Eğer ondan değeri olmayan basit
bir şeyalıp azad etmişse, velası onu azad edene aittir." Ata'ya bu soruyu
defalarca sormama rağmen aynı cevabı verdi.
ibn Cüreyc der ki: Ben
derim ki: "Eğer ondan değeri olan bir şey almışsa ve anlaşma bedelinden
daha borcu varken azad etmişse, velası onu miras olarak alıp azad edene aittir.
Çünkü mukateb, borcu olduğu müddetçe köledir. Eğer anlaşma bedelinden az bir
şeyi bile ödemekten aciz olursa tekrar köle olur."
15783- Urve, Berıre'den
bildiriyor: Berire, Amir b. Sa'sa'a kabilesinden bazılarının cariyesiydi ve
sahipleri onunla dokuz ukiyye karşılığında anlaşma yaptılar. Henüz
mukatebesinden bir şey ödemeden de onu Hz. Aişe'ye sattılar .
15784- İbn Şihab, hiçbir
taksidini ödemeyen bir mukatebi olan kadının vefat etmesi ve bu kadına
kocasının ve oğlunun varis olması, kölenin de anlaşma bedelini ödeyince
ikisinin de onu azat etmesiyle ilgili olarak şöyle dedi: "Eğer anlaşma
bedelini öderse ve onu azad etmemişlerse, kölenin velası onunla anlaşma yapana
aittir. Eğer onu azad etmişlerse velası kocayla
oğula aittir.
Duyduğumuza göre Resulullah: ''Vela, azad edene aittir'' buyurmuştur. "
15785- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Bir köleyle anlaşma yaptıktan sonra onu anlaşma
bedeliyle beraber birine satarsam ve bu bedeli ödemekten aciz kalırsa durum ne
olur?" diye sorunca: "Köle, onu satın alana aittir" cevabını
verdi. Amr b. DInar da aynı şeyi söyledi. Ben, Ata'ya:
"Satın alan adam anlaşma
bedelini öder ve köleyi azad ederse durum ne olur?" diye sorunca:
"Kölenin vela hakkı satın alana aittir" cevabını verdi. Ben:
"Mukatebe yapılması onun azat edilmesi anlamına geliyorken vela hakkı
nasılonun olur?" diye sorunca, Ata: "Hayır, mukatebe yapma azad etme
değildir. Bu, miras olarak sahip olunan mukateb için geçerlidir. Böylesi bir
durumda miras yoluyla ona sahip olan kişi anlaşma yaptığı adamın asabesinin
izni olmadan onu satamaz" dedi. Amr b. DInar da aynı şeyi söyledi. Ata'ya:
"Bu senin görüşün mü?" diye sorduğumda: "Evet" cevabını
verdi ve şöyle devam etti: "Fakat ona miras olarak sahip olan kişi köleyi
ödemesiyle birlikte satın alırsa ve köle kalan bedeli ödemede aciz kalırsa bu
durumda onun kölesi olur. O da onu borcuyla birlikte başkasına satabilir.
Satmayıp onu azat etmesi durumunda vela hakkı onu borcuyla satın alan
mirasçının olur." Ata'ya: "Böylesi bir kölenin bana miras kalması
durumunda onu satabilmem için diğer akrabalar dışında sadece kardeşlerimin izni
yeterli olur mu?" diye sorduğumda: "Böylesi bir durumda diğer
akrabalar dışında sadece kardeşlerinin izni yeterli olur" dedi.
15786- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Senin anlaşma yaptığın mukatebi kimseden izin
almadan olan borcuyla birlikte satarsan ve köle anlaşma bedelini ödeyemezse,
satın alan kişinin kölesi olarak kalır. Eğer bu kişi onu azad ederse velasını
alır" dediğimde, Ata: "Ben ise böyle olmayacağını söylüyorum"
karşılığını verdi.
15787- Zühri, bir
köleyle anlaşma yapan kadın ve erkeklerden oluşan bir topluluğun bu köleyi azad
etmesiyle ilgili olarak: "Köle azad olur ve bu kadın ve erkekler payları
oranınca kölenin velasını alırlar" dedi.
Tahric: Farklı
kanallarla ve başka bir lafızla Beyhaki (10/341) rivayet etti.
Mukateb Köleyi Borcuyla
Birlikte Satmak; Borcunu Ödemede Aciz Kalan Mukateb Köleye Yardım Etmek;
Mukatebi Hanımından Ayırmak
15788- Ata (b. Ebi
Rebah): "Borcu varken satılan köle, satılacak olan fıyattan kendini satın
almaya başkasından daha çok hak sahibidir" demiştir.
15789- Hasan b. Müslim
der ki: "Duyduğuma göre satılacak olan mukateb, kendini satın almakta daha
çok hak sahibidir. Kendini satılacak olan fıyattan alır." Alışveriş
kitabında bu konuda Hz. Peygamber' den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve Ömer b.
Abdilazız' den gelen rivayetler vardır.
15790- Ömer b.
Abdilazız: "Borçluyken satılan mukateb, kendini satın almakta başkasından
daha çok hak sahibidir" demiştir. Ma'mer ise: "Kufe'liler bunun bir
geçerliliğinin olmadığını söylemişlerdir" dedi.
15791- Ma'mer, Kureyşli
bir adamdan bildirir: Ömer b. Abdilazız, anlaşmalı kölenin ödemesi gereken
bedeli mal karşılığında efendisinden satın alması durumunda kölenin kendi
üzerinde efendisinden daha fazla hak sahibi olacağına hükmetmiş ve şöyle
demiştir: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kişi
birinin borcunu satın (ödemesini üzerine) aldığı zaman şura konusunda aynı
bedeli ödeyecek olduktan sonra diğer kişilerden daha öncelikli olur. "
15792- Zühri der ki:
"Kadıların, "Kişi birinin borcunu satın (ödemesini üzerine) aldığı
zaman şuf'a konusunda, borçlu olan diğer kişilerden daha öncelikli olur"
şekli dışında hüküm verdiklerini görmedim.
15793- İbn Cüreyc der
ki: Ata (b. Ebi Rebah)'a: "Eğer mukatebim, anlaşma bedelini ödemekte aciz
kalırsa ve insanların ona birşeyler verdiğini bilirsem ne yapayım?" diye
sorunca, şöyle cevap verdi: "Kölene bir şey verenin, anlaşma bedelini
ödemesi için vermesini daha uygun görüyorum. Ama vermezse bunda bir sakınca
yoktur."
15794- ibrahım(-i
Nehai), anlaşma bedelini ödemekten aciz olan mukatebin, tekrar köle olması,
insanların da kendisine birşeyler vermesiyle ilgili olarak: "insanların
kendisine verdiklerini azad olmak için harcar" dedi.
15795- Bu hadisin aynısı
başka bir kanalla Sevri'den nakledilmiştir
15796- İsmail b. Ebi
Halid bildiriyor: Şa'b'i'ye, kişinin deli bir köle satın alıp onun deli
olduğunu bilmeden azat etmesi konusu sorulunca şu karşılığı verdi: "Satan
kişiler ona deli-akıllı arasında olan bir köle bedeli verirler. O da bu bedeli
ya bir kölenin azat edilmesinde harcar ya da sadaka olarak verir."
15797- Ata (b. Ebi
Rebah), sahibinin kendisine evlenme izni verdiği mukateble ilgili olarak:
"Evlendikten sonra sahibinin onu ayırma yetkisi yoktur" demiştir.
Mukateb Ancak Mal Karşılığı
Satılabilir; Mukatebe Olan Cariyesiyle ilişkiye Girmek ve iki Mukatebden
Birinin Diğerini Satın Alması
15798- Ata (b. Ebi
Rebah): "Mukateb, ancak eşya karşılığı satılabilir" demiştir. Ata
bundan önce ise: "Mukateb satılamaz" demişti. İbn Mesüd da mukatebin
satılmasını mekruh görürdü.
Tahric: Beyhaki
(10/340), "Dahhak b. Mahled-İbn Mes'ud" kanalıyla rivayet etti.
15799- Salim der ki:
"ibn Ömer, mukateblerin eşya dışındaki şeyler karşılığı satılmasını
yasaklardı."
Zühri: "Ömer b.
Abdilazız bu konuda ferman yazmıştır" dedi.
Tahric: Beyhaki
(10/335), Bekr el-Muzeni kanalıyla İbn Ömer' den başka bir lafızla rivayet
etti.
15800- Medine'den bir
ihtiyarın bildirdiğine göre Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımı
Ümmü Seleme, Nassah adındaki mukatebini altın veya gümüş karşılığı satmıştır.
15801- Zühri der ki:
"Bunda bir sakınca olduğunu bilmiyoruz. İbn Ömer'den başka kimsenin de
bunu mekruh gördüğünü bilmiyoruz."
15802- Ata bildiriyor:
"ibn Abbas, mukatebin anlaşma bedelinden düşüp kalanının hemen
istenmesinde bir sakınca görmezdi.
İbn Ömer ise
mukateblerin parayla satılmasını mekruh görürdü."
Tahric: Beyhaki
(10/335), Veki' kanalıyla Sevri'den rivayet etti.
15803- İbn Cüreyc:
"Mukatebi mal karşılığı satmakta sakınca yoktur" demiştir.
15804- ibnu't-Teymı
babasından bildiriyor: İbn Tavus'un yanındayken, Hasan b. Müslim bana şöyle
dedi: "Ömer b. Abdilazız: ''Mukateblerin anlaşma bedeli para olarak
alınamaz'' diye yazdı. -Tavus'a işaret ederek- Bu ise bunda bir sakınca
görmüyor." Ben: "Sübhanallah! Ömer b. Abdilazız'in sözünden sonra da
mı?" deyince, Tavus beni duydu ve: "Sen kimlerdensin?" diye
sordu. Ben: "Irak halkındanım" cevabını verince, Tavus:
"Siz, sizden daha
iyisinin olmadığını zannediyorsunuz" dedi.
15805- ibrahım(-i
Nehai), Hasan(-ı BasrI) ve İbn Sırin, mukateblerin anlaşma bedelinin parayla
belirlenmesini mekruh görürlerdi.
15806- Zühri, mukatebe
olan cariyesiyle ilişkiye giren kişiyle ilgili olarak:
"Kendisine yüz
kamçı vurulur. Eğer cariye hamile kalırsa ümmü veled sayılır" dedi. Ma'mer
der ki: Medine halkından bir kişi: "Bu durumda cariye muhayyer bırakılır.
Eğer isterse ümmü veled olur, isterse anlaşmasına devam eder ve çocuk sahibinin
olur" dedi.
15807 - Katade der ki:
"Bu durumdaki adama doksan dokuz kamçı vurulur ve eğer onunla zorla
ilişkiye girmişse kendisine tazminat öder. Eğer zorlamamışsa bir şey vermesine
gerek yoktur ve mehr-i misil verir." Ma'mer der ki: Katade: "Eğer
mukatebe isteyerek onunla ilişkiye girmişse, kendisine de kamçı vurulur. Eğer
zorla ilişkiye girmişse cariyeye bir ceza verilmez" demiştir.
15808- Sevr!,
mukatebeyle ilişkiye girenle ilgili olarak şöyle dedi: "(ariyeye mehir
verilir ve kendisine had uygulanmaz. ister zorla, ister rızasıyla olsun
farketmez. Bu durumda mukatebenin çocuğu olursa muhayyer bırakılır. isterse
ümmü veled olur ve anlaşma hükümsüz kalır, isterse anlaşma bedelini öder ve
ümmü veled sayılmaz. Eğer mukatebe kalmayı tercih ederse ve anlaşma bedelini
ödemeden sahibi ölürse, bu durumda azad olur."
15809- Ebu'z-Zinad ve
Yahya b. Said, mukatebeli cariyesiyle ilişkiye giren erkekle ilgili olarak
şöyle dediler: "Eğer mukatebenin rızasıyla ilişkiye girmişse, erkeğe kamçı
cezası verilir, cariyeye ise bir ceza uygulanmaz. Eğer zorlamışsa hem kamçı
cezası verilir, hem de cariyeye mehr-i misil verir. Eğer cariye hamile kalırsa
ümmü veled olur ve mukatebesi hükümsüz olur."
15810- Katade: "iki
mukatebden ikisi de birbirini sahibinden satın alırsa, ilk satın alanın
alışverişi geçerlidir" demiştir. Ma'mer der ki: Medine halkından bir
kişinin şöyle dediğini duydum: "Bu durumda vela, satın alanın efendisine
aittir. Çünkü satın alan, mukateb olan birini almıştır. Mukatebde de vela,
mukatebin sahibine aittir."
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan:
Yeminler-Adaklar
Kitabı / Allah'a isyan Olan Bir Konuda Adak Olmaz