musannef

Abdurrezzak

Yeminler - Adaklar

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Allah'a isyan Olan Bir Konuda Adak Olmaz

 

15811- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a isyan olan bir konuda adak olmayacağı gibi, Ademoğlunun elinde olmayan bir şeye yaptığı adak da adak sayılmaz" buyurdu.

 

 

15812- Sabit b. ed-Dahhak bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem); "Sahip olmadığı bir şeye yapılan adak, adak olmaz" buyurdu.

 

Tahric: Buhari (10/358) ve Müslim (110), Muhammed b. Ebi Kesir kanalıyla daha uzun bir metinle rivayet ettiler.

 

 

 

15813- İbn Mes'ud der ki: "Adak hiçbir şey de ileri geri atmaz, ancak cimri bir kişiden mal çıkarır. Allah'a isyan olan bir konuda yapılan adak ifa edilmez. Kefareti de yemin kefareti gibidir."

 

 

15814- imran b. Husayn der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah'a isyan olan bir konuda yapılan adakla Ademoğlunun elinde olmayan bir şeye yaptığı adak ifa edilmez" buyurdu.

 

Tahric: Müslim (1641), Eyyub kanalıyla ve Nesai (7/28, 29), "Yahya b. Ebi Kesir-İmran" kanalıyla rivayet ettiler.

 

 

 

15815- Yahya b. Ebi Kesir, Hanife oğullarından bir kişiden bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Öfke ve Allah'a isyan olan bir konuda adak olmaz. Kefareti de yemin kefaretidir" buyurdu.

 

ibn Cüreyc der ki: Yahya b. Ebi Kesir, bana Ebu Seleme b. Abdirrahman kanalıyla Allah Resulü' nden (Sallallahu aleyhi ve Sellem) aynısını nakletti.

 

Tahric: Ahmed; farklı kanallarla ve başka bir lafızla Nesai (2/130) rivayet ettiler. 

 

 

 

15816- İbn Cüreyc der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında bir kişi oruç tutmayı, güneşte namaz kılmayı ve kimseyle konuşmamayı adadı. Bu haber Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca onu yanına çağırıp: "Sen insanlarla konuşmamayı mı adadın? insanlarla konuş. Güneşte durup namaz kılmayı mı adadın? Gölgede kıl. Oruç tutmayı mı adadın? Oruç tut" buyurdu. Tavus bu kişinin Ebu israil olduğunu söyledi. Yine bir kadınla kocası çıkıp geldi. Kocası bir düşmanı esir almış ve onu bağlamışlardı. Kadın, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) devesi üzerinde idi. Kadın, Medine'ye vardığı zaman deveyi kesmeyi adadı. Medine'ye ulaştığı zaman da Allah Resulü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adağını haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "(Seni taşıyan) deveye ne kötü bir ceza vermişsin. Onu kesme, zira sen onun sahibi değilsin" buyurdu.

 

 

 

15817- İbn Tavus babasından (Tavus'tan) naklen bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneşte duran Ebu israil'e rastlayınca onun durumunu sordu. "Kendisi güneşte durmayı, oruç tutmayı ve kimseyle konuşmamayı adadı" denilince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Orucunu tutup Allah'ı zikret ve gölgede otur" buyurdu.

 

Tahric: Beyhakı (10/75), Amr b. DInar kanalıyla Tavus'tan başka bir lafızla mürsel olarak rivayet etti.

 

 

 

15818- İbn Cüreyc bildiriyor: İbn Tavus babasından (Tavus'tan) bildirir:

Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mescid'e girdiği zaman Ebu israil namaz kılmaktaydı. Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu, odur Ey Allah'ın Resulü! O, oturmuyor, insanlarla konuşmuyor, gölgelenmiyor ve (sürekli) oruç tutmak istiyor" denilince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Otursun, insanlarla konuşsun, oruç tutsun ve gölgelensin" buyurdu. İbn Tavus der ki: Ona, (Tavus'a): "Ebu israil bunları yapmayı mı adamıştı?" diye sorduğumda: "Ben sana anlattığım gibi işittim" karşılığını verdi. Yine İbn Tavus der ki: Ben kendimi bildiğim zamandan beri babamın hep: "Allah'a isyan olan bir konuda adak olmayacağı gibi, kişinin elinde olmayan bir şeye yaptığı adak da adak olmaz" dediğini işittim.

 

 

 

15819- Hasan(-ı BasrI) bildiriyor: Heyyac'ın babasının bir kölesi kaçmış ve babası onu yakalaması halinde bir uzvunu kesmeyi adamıştı. Onu yakaladığı zaman bu durumu sormam için beni imran b. Husayn'a gönderdi. imran b. Husayn: "Babana köleyi azat etmesini ve yemin kefareti vermesini söyle. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bizi sadaka vermeye teşvik eder ve musle yapmamızı yasaklardı" dedi. Semure'ye gidip bu konuyu sorduğumda imran b. Husayn'ın dediklerinin aynısını söyledi.

 

Tahric: Beyhaki (10/70), Hemmam kanalıyla Katade' den ve Ebu Davud (s. 362), Hişam kanalıyla Katade' den "kısa bir metinle" rivayet ettiler.

 

 

 

15820- İbn Sirın, Abıde'den naklen bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir topluluğa uğrayıp selam verdi. Fakat kimse cevap vermedi. -veya:

"Kimse kendisiyle konuşmadı" dedi- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), onların bu durumunu sorunca: "Bugün hiç konuşmayacaklarına dair adak -veya: yemin ettiler-" denildi. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) iki defa: "Haddi aşanlar helak oldu" buyurdu. Yani dinde aşırı gidenler.

 

 

 

1582 ı - ikrime bildiriyor: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayakta duran bir kişiyi - sanırım: hutbe verirken, dedi - görünce: "Buna ne oluyor?" diye sordu. Ashab: "Bu, fbu israil'dir, o bir gün boyunca güneşte durup oruç tutacağına ve hiç kimseyle konuşmayacağına dair adak yaptı" cevabını verince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ona söyleyin otursun, gölgelensin, insanlarla konuşsun ve orucunu tamamlasın" buyurdu.

 

Tahric: Buhari, "Vuheyb-İbn Abbas" kanalıyla merfu olarak rivayet etti.

 

 

 

15822- İbn Tavus babasından (Tavus'tan) bildiriyor: Bir kişi köy ahalisinden göreceği ilk kişiye sadaka vermeyi adadı. Sonra gördüğü ilk köylü kişiye sadaka verdi. Kendisine: "Bu, köyün en pis adamıdır" denilince başka birine sadaka verdi. Onun için de: "Bu, zengin biridir" denildi. Bu durum adamın ağırına gitti. Bunun üzerine ona rüyasında Allah'ın sadakasını kabul ettiği gösterildi ve şöyle denildi: "Filan kişi fahişe biriydi. ihtiyacından dolayı bu işi yapmaktaydı. Sen ona sadaka verdiğin zamandan beri bu işi bıraktı ve iffetli bir kadın oldu. Filan kişi ise hırsız biri idi. Bu kişi de ihtiyaçtan dolayı çalmaktaydı. O da, sen kendisine sadaka verdikten sonra hırsızlığı bıraktı. Filan kişi ise zengin biriydi, ancak sadaka vermezdi. Sen ona sadaka verdiğin zaman: ''Ben sadaka vermekte bundan daha öncelikliyim ve malım bu kişinin malından daha fazladır'' dedi. Bu şekilde de Allah ona sadaka vermeyi nasip etti."

 

Tahric: Buhari (3/187), A'rac kanalıyla Ebu Hureyre'den mertu olarak ve Müslim rivayet ettiler.

 

 

 

15823-Cc'lbir b. Abdillah der ki: "Allah'a isyan olan bir konuda yapılan adak ifa edilmez."

 

Tahric: Ahmed, Süleyman b. Musa kanalıyla Cabir' den mertu olarak rivayet etti. Heysemi:

"Süleyman b. Musa, Cabir' den hadis işitmemiştir" dedi.

 

 

 

15824- İbn Ebi Hüseyn der ki: Bir adam İbn Abbas'a gelip: "Ben Hira dağında geceye kadar çıplak bir şekilde kalmayı adadım" deyince, İbn Abbas: "Şeytan senin avret yerlerini açmanı istiyor" dedi. Sonra: "Ey Ademoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın"[A'raf, 27] ayetini okuyup: "Sen abdest alıp elbiselerini giy ve geceleyene kadar Hira'da namaz kıl" dedi.

 

ibn Cüreyc der ki: Arkadaşlarımızdan bir kişinin bildirdiğine göre ibnu'zZübeyr adağın yerine getirilmesi görüşündeydi. Bir kişi İbn Abbas'a gelip:

"Ben Mescid'in direklerinden bir direği taşımayı adadım" dedi. Bunun üzerine İbn Abbas: "ibnu'z-Zübeyr'in yanına git de sana Mescid'in direklerinden birini taşımanı emretsin" dedi.

 

 

 

15825- Muhammed b. Abdillah b. Ömer bildiriyor: Muaviye hac veya umrede iken bir kadın kendisine gelip: "Başıma örtü koymamayı adadım" dedi. Muaviye: "Git bu durumu sor ve geri gelip cevabı bana bildir" dedi. Kadın İbn Abbas'a gidip bu durumu sorunca, İbn Abbas: "Başını ört" cevabını verdi. Kadın bunu Muaviye'ye haber verince, Muaviye bu cevabı beğendi.

 

 

 

15826- Eyyub der ki: Bir adam ibnu'l-Müseyyeb'e gelip bir kişinin ifa edemeyeceği bir adak adadığını ve bu adağın masiyet olduğunu söyledi. ibnu'l-Müseyyeb adama adağı ifa etmesini söyledi. Bunun üzerine adam ikrime'ye gidip bu durumu ona da sordu. ikrime, adağını ifa etmeyip yemin kefareti ödemesini söyledi. Adam tekrar ibnu'l-Müseyyeb'e gidip ikrime'nin dediğini haber verdi. ibnu'I-Müseyyeb: "ikrime'ye söyle fetva vermekten uzak dursun veya cezalandırılır" dedi. Bu sefer adam ikrime'ye gidip ibnu'lMüseyyeb'in dediğini bildirdi. ikrime'de şu karşılığı verdi: "Onun dediğini bana bildirdiğin gibi benim diyeceğimi de ona bildir. O da zamanında valiler tarafından dövülmüş ve kıldan donla güneş altında tutulmuştu, Bir de ona adanan adağı sor. Adak Allah'a itaat olan bir adak mıdır, yoksa masiyet midir? Eğer adağın masiyet olduğunu söylerse, sana Allah'a masiyeti emretmiştir, Eğer adağın itaat olduğunu söylerse masiyetin itaat olduğunu söylediği zaman Allah'a iftira etmiştir."

 

 

 

15827- İbn Ömer der ki: "Adak, ancak onu ifa etmekle ödenir."

 

 

 

15828- ibnu'l-Müseyyeb'den İbn Ömer'in sözünün aynısı rivayet edilmiştir.

 

 

 

15829- ibnu'l-Müseyyeb der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) güneşte duran bir adama rastlayıp durumunu sorunca: "Bu kişi (bu şekilde Allah'a) itaat etmektedir" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ona: "Allah'ı zikret" buyurdu.

 

 

 

15830- Ma'mer der ki: Zühri'ye kişinin adak adamasını sorduğumda:

"Eğer adak Allah'a itaat ise adağın ifa edilmesi gerekir. Eğer masiyet ise kişi dilediği şeyle Allah'a yaklaşsın" karşılığını verdi.

 

 

 

15831- İbn Tavus babasından (Tavus'tan) bildiriyor: "Eğer kişi hac etmeyi veya umre yapmayı veya azad etmeyi veya hayırlı bir şey hakkında: "Allah beni filan ağrılarımdan kurtarırsa veya Allah beni hırsızlardan korursa" şeklinde bir şeylerden dolayı Allah'a teşekkür babından bir şey adarsa adağını ifa etsin. Eğer yemin etmişse yemin kefareti ödesin."

 

 

 

15832- İbn Abbas der ki: "Dört çeşit adak vardır. Biri kefareti olmayan adak, biri Allah'a isyan olan bir konuda yapılan ve kefareti yemin kefareti gibi olan adak, biri adı konulmayan ve yine kefareti yemin kefareti gibi olan adak, biri de ifa edilmesi gereken Allah'a itaate olan adaktır."

 

 

 

15833- Davud b. Ebi Hind bildiriyor: Cabir b. Zeyd, adak adayan biri hakkında şöyle dedi: "Eğer adayacağı şeye niyet ettiyse niyetindeki şeyi adar. Eğer adanan şeyi ismen belirtmişse belirttiği şeyi adar. Eğer ne niyet etmiş, ne de ismen belirtmemişse, dilerse bir gün oruç tutar, dilerse bir yoksulu doyurur dilerse de (Allah ması için) iki rekat namaz kılar."

 

 

 

15834- Said b. Cübeyr bildiriyor: İbn Abbas, haram adak hakkında şöyle dedi: "Eğer adanan şey ismen belirtilmişse en büyük yemin gibidir ve en büyük kefareti öder. Ya bir köle azad eder, ya ard arda iki ay oruç tutar ya da altmış yoksulu doyurur."

 

 

 

15835- Ma'mer, Katade kanalıyla bildiriyor: Hasan(-ı Basri): "Kişinin helal olan her şey bana haram olsun demesi yemindir" dedi. Katade bu şekilde fetva verirdi. Amr b. Ubeyd'in bana bildirdiğine göre Hasan: "Kişi sadece niyet ettiği adağı yerine getirir" demiştir. 

 

Tahric: Farklı kanallarla Said (1682) ve Beyhaki (7/351), Eş'as kanalıyla Hasan'dan aynısını rivayet ettiler.

 

 

 

15836- İbn Tavus'un bildirdiğine göre babası (Tavus): "Kişi sadece niyet ettiği adağı yerine getirir" demiştir.

 

 

 

15837- İbn Abbas der ki: "Eğer kişi adanan şeyi ismen belirtmişse en büyük yemin gibidir ve en büyük kefaret olarak bir köle azad eder."

 

 

 

15838- Said b. Cübeyr bildiriyor: İbn Ömer'e adak hakkında sorulunca: "Adak yeminlerin en güzelidir. Adağını yerine getiremeyen bir sonrakini, onu da yerine getiremeyen daha sonrakini ifa eder. Yani önce köle azad eder. Eğer bulamazsa giydirir ve yedirir."

 

 

 

15839- Cabir b. Abdillah der ki: "ifa edilmeyen adağın kefareti yemin kefareti gibidir."

 

 

 

15840- Cabir b. Abdillah der ki: "ifa edilmeyen adağın yemin kefareti gibi kefareti vardır."

 

 

 

15841- ibrahim(-i Nehai) der ki: "ifa edilmeyen adağın yemin kefareti gibi kefareti vardır."

 

 

 

15842- İsmail b. Ebi Halid der ki: Şa'bi'nin: "''Adak büyük yemin gibidir'' diyen kişilere şaşıyorum" dediğini işittim.

 

 

 

15843- Şa'bi ve Hasan(-i Basri): "ifa edilmeyen adağın kefareti yemin kefareti gibi on yoksulu doyurmaktır" dediler.

 

 

 

15844- ibrahim(-i Nehai) der ki: "ifa edilmeyen adağa kefaret olarak üç gün oruç yeter."

 

 

 

15845- Mücahid: "Adak yemin (gibi)dir" dedi.

 

 

 

15846- İbn Ömer der ki: Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem)ı bize adak adamayı yasakladı ve: "O hiçbir şey ifade etmez, ancak cimri kişiden mal çıkam" buyurdu.

 

Tahric: Buhari (11/63), Hallad b. Yahya kanalıyla Sevri'den başka bir lafızla ve Müslim başka bir lafızla rivayet ettiler.

 

 

 

15847- Said b. Ebi Said el-Makburi bildiriyor: Ebu Hureyre: "Ben hiç adak adamam ve hiç itikafa çekilmem" dedi. Üçüncü şeyi de söyledı ama ben onu unuttum.

 

 

 

15848- İbn Abbas der ki: Bir kişi yetim olan yeğenleriyle yemek yememeyi adadı. Bu durum Ömer b. el-Hattab'a bildirilince, bu kişiye: "Git ve onlarla birlikte yemek ye" dedi. Adam da öyle yaptı.

 

 

 

15849- Sevri der ki: Kişi: "Üzerime adanmış bir adak" veya: "Vacip olan bir adak" veya: "Kefareti olmayan bir adak olsun" dediği zaman açık bir şekilde adak adanmıştır ve normal adak hükmünde olur.

 

 

 

15850- ibnu't-Teymi'nin babasından bildirdiğine göre Hasan(-ı Basri), "Benim bir adağım veya bir kurbanım vardır" deyip de ismen belirtmeyen kişi hakkında: "Yemin kefareti gerekir" demiştir.

 

 

 

15851- Hz. Aişe'nin anne tarafından yeğeni olan Avf b. el-Haris bildiriyor: Birileri Hz. Aişe'ye satmış olduğu veya bağışlamış olduğu bir şey için Abdullah b. ez-Zübeyr'in: "Vallahi Aişe bu işten ya vazgeçer ya da onun bunu yapmasına mani olurum" dediğini söyledi. Hz. Aişe: "O mu böyle dedi?" deyince: "Evet" karşılığını verdiler. Hz. Aişe: "Allah'a adağım olsun ki ibnu'z-Zübeyr'i bir daha asla konuşturmayacağım" dedi. Hz. Aişe'nin dargınlığı uzayınca ibnu'z-Zübeyr birilerini aracı ederek bağışlanmasını istedi. Bunun üzerine Hz. Aişe: "Vallahi onun için kimsenin aracılığını kabul etmem ve adağımı da bozmam" dedi. Bu dargınlık daha da uzayınca Zühre oğullarından olan Misver b. Mahrame'ye ve Abdurrahman b. el-Esved b. Abdi Yağus'e durumu anlatarak: "Allah için beni Aişe'ye götürün, benimle konuşmamak üzere adakta bulunması helal değildir" dedi. Misver ve Abdurrahman bunu kabul edip kendisiyle birlikte ridalarına bürünerek Hz. Aişe'nin yanına gittiler. Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kabrine: "Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Allah'ın Peygamberi! Girebilir miyiz?" deyip Hz. Aişe'den izin istediler. Hz. Aişe: "Girin" diye karşılık verince:

"Hepimiz mi?" dediler. Hz. Aişe: "Evet, hepiniz girin" karşılığını verdi. Fakat Hz. Aişe beraberlerinde ibnu'z-Zübeyr'in de bulunduğunu bilmiyordu. içeri girdiklerinde ibnu'z-Zübeyr perdenin arkasına geçerek Hz. Aişe'nin boynuna sarıl ıp ağladı ve Allah için kendisini bağışlamasını söyledi. Misver ve Abdurrahman da, Allah için onu konuşturmasını ve özrünü kabul etmesini isteyip: "Sen de biliyorsun ki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kişinin (Müslüman) kardeşinden üç günden fazla dargın kalmasını yasaklamıştır" dediler. Bu kadar ısrar ve hatırlatma sonunda, Hz. Aişe ağlıyarak: "Çok büyük bir adakta bulundum. Adak da büyük bir şeydir" diyordu. Sonra kendisine o kadar ısrar ettiler ki Hz. Aişe, ibnu'z-Zübeyr'le konuştu. Bu adağını bozmasından dolayı Allah için kırk köleyi azad etti. Hz. Aişe daha sonra kırk köle azat ettiğini her zikredişinde ağlar ve gözyaşları başörtüsünü ıslatırdı. 

 

Tahric: Buhari (10/378), Şuayb kanalıyla Zühri'den ve Ahmed, Ma'mer kanalıyla Avf b. elHaris'ten rivayet ettiler.

 

 

 

15852- Ma'mer der ki: işiten bir kişinin bana bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrı), adak adayıp da ismen belirtmeyen kişi hakkında: "Yemin gibi kefaretini öder" dedi. Katade ise: "Bunun kefareti büyük yemin kefareti gibidir. Ya bir köle azad eder, ya ardarda iki ay oruç tutar ya da altmış yoksulu doyurur" dedi.

 

 

 

15853- İbn Cüreyc der ki: Ata'ya: "insanların Allah için benim üzerime adak olsun demesi nedir?" diye sorduğumda: "Bu, yemin gibidir. Eğer kişi adadığı şeyi ismen belirttiyse belirttiği şeyi adak etmiş olur" karşılığını verdi. Bir de kişinin: "Benim, onu ifa etmekten başka kefareti olmayan bir adağım olsun" demesini sorduğumda: "Bu, ismen belirtilmeyen bir yemindir" karşılığını verdi.

 

 

 

15854- Ebu'ş-Şa'sa: "Eğer kişi bir adak adar da adağı ismen belirtmezse bu adağı yemin mesabesindedir" dedi.

 

 

 

15855- ibrahim(-i NehaI) der ki: Eğer kişi: "Benim bir adağım vardır" vey'a: "Benim Allah için bir adağım vardır" derse bu, yemin mesabesindedir.

 

 

 

15856- Ma'mer der ki: Zühri'ye: "Benim bir adağım vardır" diyen kişinin durumunu sorduğumda: "Bunun ne olduğunu bilmiyorum" karşılığını verdi. Hasan(-ı BasrI) ve Katade bu konuda: "Bu, yemin mesabesindedir" derlerdi. Katade ise: "Bu, büyük yemin mesabesindedir" dedi.

 

 

 

15857- İbn Cüreyc bildiriyor: İbn Tavus'un bildirdiğine göre babası (Tavus): "Eğer kişi hayır üzere bir adakta bulunursa adağını ifa etsin" demiştir. Yani eğer kişi oruç tutmayı veya hayırlı bir şeyi yapmayı adarsa onu ifa etsin. Ona: "Eğer kişi: ''Allah bana şifa verirse (şu kadar) oruç tutacağım veya (şu kadar) yürüyeceğim diye adak adarsa'' dediğimde: "Ebu Abdirrahman bu konuda: ''Kişi böylesi bir adağı ifa etsin. Bu, yemin mesabesinde değildir'' derdi" karşılığını verdi. İbn Tavus der ki: Babam şöyle dedi: "Kişinin: ''Şunu ve şunu yapmayacağım. Eğer yaparsam (şu kadar) oruç tutacağım (şu kadar) yürüyeceğim (şu kadar) namaz kılacağım, kurban keseceğim'' demesi yeminlerden bir yemindir."

 

 

 

15858- Said b. Cübeyr der ki: Bir adam İbn Abbas'a gelip: "Babamı Deylem'liler esir aldı. Ben de eğer Allah onu kurtarırsa çıplak bir şekilde Uhud dağında durmayı ve bir gün oruç tutmayı adadım" dedi. Bunun üzerine İbn Abbas: "Sen öyle yaparken iblis askerleri ile birlikte gelse ve: ''Bakın bu kişiyle nasıl dalga geçtim'' dese veya o anda bir rüzgar gelip seni dağdan aşağı atsa ve ölsen, sence şehit mi olursun?" karşılığını verdi. Adam:

"Ne yapayım?" diye sorunca: "Giysilerini giyip bir gün oruç tut ve normal bir şekilde (giyinik) namazını kıl" cevabını verdi.

 

 

 

15859- Ma'mer der ki: Hasan'ın yanında bulunan bir kişi bana şöyle haber verdi: Bir kişi geldi ve: "Ey Ebu Said! Bir kadın mescitte her direğin arkasında iki rekat namaz kılmayı adadı. Bütün direklerin arkasında namaz kıldı, ama senin yanında bulunduğun bu direğin arkasında kılmadı" dedi. Bunun üzerine Hasan(-ı BasrI): "Eğer adadığı bütün namazları bir direğin arkasında kılsaydı onun için yeterli olurdu" dedi. Sonra bir tarafa çekildi ve kadın o direğin arkasında da (iki rekat) namaz kıldı.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Hizame (Yular Burunluğu)