musannef Abdurrezzak |
Meğazi |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
İfk (Hz. Aişe'ye
iftira) Olayı
9748- Zühri der ki: Said
ibnu'I-Müseyyeb, Urve b. ez-Zübeyr, Alkame b. vakkas ve Ubeydullah b. Abdillah b.
Utbe'nin bana bildirdiğine göre iftira edenler, Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) hanımı Hz. Aişe hakkında diyeceklerini dedikleri zaman, Allah
Hz. Aişe'yi temize çıkarmıştı. Bu ravilerin hepsi de bu olaydan bir kısımda
olsa bir şeyler anlattılar. Bunların bazıları olayı diğerlerinden daha iyi
biliyordu. Bu kişilerin rivayeti daha da sağlam idi. Bu ravilerin Hz. Aişe
hakkında anlattıklarını kavradım. Ravilerin anlattıkları birbirini
doğruluyordu. Hz. Aişe'nin şöyle anlattığını aktardılar:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) bir sefere çıkacağı zaman hanımları arasında kura çekerdi ve
kurada hanımlarından kim çıkarsa beraberinde onu götürürdü. Yine bir gazveye
gideceği zaman aramızda kura çekti ve kurada ben çıkınca kendisi ile sefere çıktım.
Bu sefere, Allah örtünme ayetini indirdikten sonra çıkmıştım. Ben (devenin
üzerinde) hevdecimin içinde taşınıyor ve indiriliyordum. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gazvesini bitirdi ve geri döndük. Geriye dönerken Medine'ye
yaklaşınca (istirahat için konaklamıştık). Gece vakti Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) yola çıkmak için emir verdi. Emir verdiği zaman kalkıp
yürüdüm, hatta ordunun önüne bile geçtim. ihtiyaç giderdikten sonra eşyalarımın
yanına geldim. Göğsüme dokundum ve zafar boncuğundan yapılmış gerdanlığimın
kopup düştüğünü gördüm. Geri döndüm ve gerdanlığı aramaya başladım. Onun
kaybolması beni orada alıkoymuştu.
Beni hevdecimle
taşıyanlar hevdeci deveye yükleyip gitmişlerdi. Beni de hevdecin içinde
sanıyorlardı. Kadınlar o zaman etsiz, cılız ve hafif idiler. Yemek yedikleri
zaman çok az yerlerdi. Bundan dolayı hevdeci yükledikleri zaman hafifliği
dikkatlerini çekmemişti. Ben de küçük yaşta biri idim. Onlar deveyi kaldırıp
gitmişlerdi. Ben de gerdanlığımı bulmuştum, ama ordu da bu ara gitmişti.
Onların yerlerine vardığımda onlardan ne çağıran, ne de cevap veren vardı.
Bunun üzerine ben de yokluğumu hissederler ve geri dönerler zannı ile olduğum
yerde kaldım. Ben oturduğum yerde iken uyku ma yenildim ve sabaha kadar
uyuyakaldım. Safvan b. el-Muattal es-Sülemi ve Zekvan ordunun arkasında
geliyorlardı. O, gecenin sonunda bulunduğum yere ulaştı ve uyuyan bir insan
karartısı gördü. Bunun üzerine yanıma geldi. Beni örtünmeden önce gördüğü için
orada da görünce tanıdı. Beni tanıdıktan sonra onun "İnna lillahi ve inna
ileyhi raciun" demesi ile uyandım ve örtümle yüzümü kapadım. Vallahi
istirca etmesinden başka benimle bir kelime bile konuşmadı.
O devesini getirip
çöktürdü ve daha rahat binmem için devenin ön ayağına ayağını koydu. Ben de (ayağına
basarak) öylece bindim. O da hayvanı sürmeye başladı. Öğle vakti orduya
yetiştik. işte o zaman hakkımda kötü düşünenler helak oldu. iftira edenlerin en
başta geleni Abdullah b. Ubey b. selul idi. Medine'ye geldiğimiz zaman ben bir
ay boyunca hasta kaldım. insanlar bu iftira olayı hakkında çeşitli şeyler
söylüyorlardı, fakat benim bundan haberim yoktu. Eskiden rahatsızlandığım zaman
Resulullah'tan (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüğüm yumuşaklığı şimdi
görmediğim için şüpheye düşmüştüm. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
yanıma giriyordu ve: "Nasılsm?" deyip geri gidiyordu. Bu da beni
şüphelendiriyordu. Ancak bir kötülük hissetmiyordum.
İyileşmek üzere iken,
Ümmü Mistah ile beraber Menasi' tarafına dışarı çıktım. Orası bizim abdest
bozacak yerimiz idi. Oraya ancak geceden geceye çıkardık. Bu olay tuvaletlerin
evlerimizin yakınına getirilmesinden önce idi. Ümmü Mistah, Ebu Ruhm b.
Abdilmuttalib b. Abdimenaf'ın kızı idi. Annesi Ümmü Sahr b. Amir'in annesi ve
Ebu Bekr es-Sıddik'in teyzesidir. Oğlu Mistah b. Usase b. Abbad b.
Abdilmuttalib b. Abdimenaf'tır. Ben ve Ebu Ruhm'un kızı ihtiyacımızı
giderdikten sonra evimin karşısına geldik. Ümmü Mistah kendi çarşafına basınca:
"Mistah kahrolsun" dedi. Ben de: "Ne diyorsun? Bedir'de savaşan
birine mi sövüyorsun?" deyince: "Onun ne söylediğini duymadın mı?
"diye cevap verdi. Ben de: "Ne demiş?" diye sorunca, iftirada
bulunanların ne söylediklerini aktardı. Bunun üzerine hastalığım daha da arttı.
Eve döndüğüm zaman
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip: "Nasılsm?" diye
sorunca: "Annem ve babamın yanına gitmeme izin verir misin? Haberi onlar
tarafından duymak istiyorum" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) bana izin verdi ve annemle babamın yanına geldim. Anneme: "Eyanne!
insanlar hakkımda ne konuşuyor?" diye sorunca, annem: "Sakin ol ey
kızım! Vallahi güzel olmasına rağmen kendisini seven bir erkeğin nikahı altında
olan ve kumaları da bulunan bir kadın hakkında dedikodu yapılmaması pek
azdır" dedi. Ben de: "Sübhanallah! Gerçekten de insanlar böyle mi
konuşuyorlar?" deyince: "Evet" karşılığını verdi. Bunun üzerine
gece boyunca ağladım. Gece boyu ne gözyaşım dindi, ne de gözlerime uyku girdi.
Sabaha kadar hep ağladım.
Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) vahiy gelmeyince ailesinden ayrılma olayını istişare etmek
için, Ali b. Ebi Talib'i ve Usame b. Zeyd'i çağırdı. Usame b. Zeyd,
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ailesinin suçsuzluğunu bildiğini ve
onlara karşı sevgisini ima ederek: "Ey Allah'ın Resulü! Biz ailen hakkında
ancak hayırlı şeyler biliriz" dedi. Hz. Ali ise: "Ey Allah'ın Resulü!
Allah seni darda bırakmaz. Onun gibi başka kadınlar da çoktur. (ariyeye sor, o
sana doğru olanı söyler" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Berire'yi çağırıp: "Ey Berıre! Hz. Aişe hakkında şüphe edeceğin bir şey
gördün mü?" diye sorunca, Berire:
"Seni hak olarak
gönderene yemin olsun ki! Onda ayıplanacak hiç bir şey görmedim. Ancak onun
yaşı küçük olduğu için ailesine hamur yaparken uyurdu ve evcil hayvanlar
hamurundan yerdi" dedi. O gün Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Abdullah b. Ubey b. Selul'ü kınadı ve minbere çıkıp: "Ey Müslümanlar
topluluğu! Ailemden dolayı bana eziyet eden kişiye kim haddini bildirecek?
Vallahi! Ben ailem hakkında hayırdan başka bir şey bilmem. Zikrettikleri adam
hakkında da hayırdan başka bir şey bilmem. O ailemin yanına ancak benimle
beraber girerdi" dedi.
Bunun üzerine Sa'd b.
Muaz el-Ensari kalktı ve: "Ey Allah'ın Resulü! Ben ona haddini bildiririm.
Eğer o, Evs kabilesinden ise onun boynunu vururuz. Eğer Hazrec'li
kardeşlerimizden ise, bize ne emredersen onu yaparız" dedi. Sonra
Hazrec'in lideri olan ve daha önce salih biri olup, ancak (ahiliye taassubu
kendisini kaplayan Sa'd b. Ubade kalktı ve Sa'd b. Muaz'a: "Vallahi onu
öldüremeyeceksin. Onu öldürmeye gücün de yetmez" dedi. Useyd b. Hudayr -
ki bu, Sa'd b. Muaz'ın amcası çocuğudur - kalktı ve Sa'd b. Ubade'ye:
"Yalan söyledin! Vallahi onu öldüreceğiz. Sen münafıksın ve münafık için
mücadele ediyorsun" dedi. Böylece Evs ve Hazrec kabileleri birbirine
düştü. Hatta birbirlerine vurmaya kalkıştılar. Resulullah ta (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) minberinde duruyordu ve onları sakinleştirmek için uğraşıyordu.
Onlar susunca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de sustu.
Ben o gün hep ağladım.
Gözyaşlarımın dinmediği gibi gözüme uyku da girmemişti. Annem ve babam yanımda
sabahladılar. Hatta ağlamaktan ciğerlerimin parçalandığını sandılar. Annem
babam yanımda, ben ağlar iken Ensar'dan bir kadın gelerek yanıma girmek için
benden izin istedi. Ben de kendisine izin verince yanıma girdi ve o da benimle
ağlamaya başladı. Biz bu durumda iken Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
içeri girdi ve selam verip oturdu. Bu iftiralar edildiği zamandan beri Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanımda böyle oturmamıştı. Bir ay geçmişti ve
benim hakkımda ona bir vahiy gelmemişti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) otururken şehadet getirdi ve şöyle dedi: "Derim ki! Ey Aişe! Senin
hakkında bana şöyle şöyle denildi. Eğer sen bundan suçsuz isen Allah ta seni
suçsuz kılacaktır. Eğer bir suç işlediysen Allah'a istiğfar ve tövbe et. Eğer
kul suçunu itiraf eder ve sonra tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul
eder." Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sözlerini bitirince
gözyaşlarım kesildi ve gözyaşlarımdan bir damla bile hissetmez oldum. Babama:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediklerine karşı cevap
ver" dediğimde, babam: "Vallahi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi. Bu sefer anneme:
"Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediklerine karşı cevap ver
dediğimde ise annem: "Vallahi Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi.
Ben de: - Yaşımın küçük
olması sebebi ile Kur'an'dan fazla bir şey bilmiyordum - "Ben, Vallahi,
sizin bu olayı duyduktan sonra bunun içinize yerleştiğini ve buna inandığınızı
biliyorum. Eğer size suçsuz olduğumu söylersem bana inanmayacaksınız. Allah
suçsuz olduğumu bilmektedir. Eğer size bir durum üzerine itirafta bulunsam,
Allah suçsuz olduğumu biliyor, ama siz bana inanmazsınız. Vallahi, kendime ve
size Hz. Yusuf'un babasının: ''Artık bana güzelce sabır gerekir.
Anlattıklarınıza ancak Allah'tan yardım istenir'' [Yusuf, 18] demesi misalinden
başka verebilecek bir misal bulamıyorum" dedim ve gidip yatağıma uzandım.
Vallahi, o an Allah'ın
suçsuz olduğumu ve beni temize çıkaracağını biliyordum. Fakat Vallahi, ben,
Allah'ın benim hakkımda okunacak vahiy indireceğini zannetmiyordum. Bana göre
benim durumum Allah'ın konuşturacağı kişiden daha aşağı idi. Fakat
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) suçsuz olduğumu rüyasında görmesini
istiyordum. Vallahi, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yerinden
kalkmamıştı ve ev halkından da kimse evden dışarı çıkmamıştı ki O'na
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) vahiy geldi. Vahiy zamanında Hz. Peygamber'i
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bastıran ağırlık üstüne geldi. Gelen vahyin
ağırlığından dolayı, kış mevsiminde olmamıza rağmen Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) teri inci taneleri gibi dökülmeye başladı. Vahiy bitip Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) rahatladığı zaman gülümsemeye başladı ve ilk
sözü: "Ey Aişe! Sana müjdeler olsun. Allah seni suçsuz kıldı" oldu.
O zaman annem bana:
"Kalk ve ona git" dedi. Ben de: "Vallahi ona gitmeyeceğim. Ben
ancak beraatimi / suçsuzluğumu indiren Allah'a hamd edeceğim" dedim. Bunun
üzerine yüce Allah: "(Peygamber'in eşi hakkında) o yalanı uyduranlar
içinizden bir güruhtur. Bunu kendiniz için kötü sanmayın, o sizin için hayırlı
olmuştur. O kimselerden her birine kazandığı günah karşılığı ceza vardır;
içlerinden elebaşılık yapana ise büyük azap vardır"[Nur, 11] ayeti dahil
olmak üzere on ayet indirdi.
Allah bunu suçsuz
olduğuma dair indirdiği zaman, Ebu Bekr es-$ıddik, Mistah'ın akrabası olmasıyla
beraber fakir olduğu için ona nafaka verirdi. Ancak: "Vallahi Aişe
hakkında öyle şeyler söyledikten sonra Mistaha artık nafaka vermeyeceğim"
dedi. Bunun üzerine Allah: "İçinizde lütuf ve servet sahibi olanlar, yakınlarına,
düşkünlere ve Allah yolunda hicret edenlere vermemek için yemin etmesinler,
affetsinler, geçsinler. Allah'ın sizi bağışlamasından hoşlanmaz mısınız? Allah
bağışlayandır, merhametli olandır"[Nur, 22] ayetini indirdi. Ebu Bekr:
"Vallahi, Allah'ın beni bağışlamasını isterim" dedi. Eskiden nafaka
verdiği Mistah'a yine nafaka vermeye başladı ve: "Vallahi, bunu ondan asla
kesmeyeceğim" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyneb
binti Cahş'a benim durumumu sorup: "Ne öğrendin veya ne gördün?"
deyince: "Ey Allah'ın Resölü! Gözlerimi ve kulaklarımı (haramdan)
koruyorum. Vallahi, hayırdan başka bir şey öğrenmedim" karşılığını verdi.
Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hanımlarının içinde Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) için Zeyneb'in benim kadar değeri vardı. Allah
onu benim hakkımda şüpheye düşmekten korudu. Kız kardeşi Hamne onunla bu konuda
mücadele etti ve helak olanlarla beraber kendisi de helak oIdu."
Bu gruptan bize gelen
rivayetler bunlardan ibarettir.
Tahric: Farklı kanallarla
Buhari (7/305, 8/318) ve Müslim, Ma'mer kanalıyla Hz. Aişe'den rivayet
ettiler. Müslim (2770), Abdurrezzak
kanalıyla ve Buhari (3/219, 4/40, 5/110, 6/96, 8/168, 9/139, 176, 193) rivayet
ettiler.
9749- Abdullah b. Ebi
Bekr bildiriyor: Amre, Hz. Aişe hakkında: "Allah, onun
beraatinilsuçsuzluğunu indirdiği zaman Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) onun hakkında ileri geri konuşan topluluğu cezalandırdı"
dedi.
Tahric: Ebu Davud
(4474); Tirmizi (3181); İbn Mace (2567) ve Hafız'da (8/338) geçtiği üzere Sünen
sahipleri, Muhammed b. İshak kanalıyla Abdullah b. Ebi Bekr'den bu isnadla
rivayet ettiler.
9750- Zühri' nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu kişileri
cezalandırmıştır.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: