musannef Abdurrezzak |
Meğazi |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Mekke'nin Fethi
9739- İbn Abbas'ın
azatlısı Miksem der ki: Hudeybiye anlaşmasıyla Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile Kureyşliler arasındaki o (on yıllık) zamanda, Kureyşlilerin anlaşmalısı
Beni Bekr ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile anlaşmalı olan Huzaa
kabilesi arasında savaş vaki olmuştu. Kureyşliler, Huzaa'ya karşı anlaşmalı
oldukları kabileye yardım edince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
bunu öğrenip: "Canım elinde olana yemin ederim ki canıml, ailemi evimi
nasıl koruyorsam, onları (Huzda'lılan) öyle koruyacağım" diyerek onlara
yardım için hazırlık yaptı. Kureyşliler bunu öğrenince, Ebu Süfyan'a: "Bu
ordular bizim üzerimize yürümek için hazırlanırken sen ne yapıyorsun? Git ve
Muhammed ile aramızdaki anlaşmayı yenile" dediler. Bu, Ebu Süfyan Şam'dan
gelince vaki olmuştu. Ebu Süfyan yola çıkıp Medine'ye gelince, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile konuştu ve: "Gel de seninle aramızdaki
anlaşmayı yenileyelim" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Biz eski anlaşmamız üzereyiz. Yoksa siz anlaşmaya muhalif yeni bir şey mi
yaptınız?" buyurunca, Ebu Süfyan: "Hayır" cevabını verdi. Bunun
üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biz anlaşmamız
üzereyiz" buyurdu.
Ali b. Ebi Talib
gelince, Ebu süfyan: "Şu anlaşmayı yenileyerek Arapların ulusu ve kavmine
himayeci olmak istemez misin?" diye sordu. Ali: "Ben Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait bir konuda hüküm veremem" cevabını
verince, Ebu Süfyan, Fatıma'nın yanına girdi ve: "insanları himayene
alarak Araplar arasında en hayırlı kadını olmak istemez misin? Kızkardeşin,
(Bedir savaşında esir düşen) kocası Ebu'I-As b. er-Rabi'yi himayesine almış,
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de bunu değiştirmemiştir" dedi.
Fatıma: "Ben Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ait bir konuda
hüküm veremem" karşılığını verdi. Sonra Ebu Süfyan, Hasan ve Hüseyin'e de:
"insanlara himayeci olun" deyince, onlar da bir şey demeyip annelerine
bakarak: "Annemizin dediğini deriz" dediler. Ebu Süfyan, hiç birinden
istediğini elde edemeden çıkıp Kureyşlilerin yanına geldi. Ona: "Ne ile
geldin?" diye sorduklarında:
"Kalpleri bir olan
bir topluluğun yanından geliyorum. Vallahi, konuşmadığın, ne bir küçük ne
büyük, ne kadın ne de erkek bırakmadım, ama hiçbir şey elde edemedim"
cevabını verdi. Bunun üzerine Kureyşliler: "Hiç bir şey yapmamışsın, geri
dön" dediler ve Ebu Süfyan (Medine'ye) geri döndü.
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Kureyş'in üzerine yürümek üzere yola çıkıp yolun bir yerine
gelince, Ensar'dan bazılarına: "Ebu Süfyan'a bakınız, onu
göreceksiniz" buyurdu. Baktıklarında Ebu Süfyan'ı gördüler. Ebu Süfyan
ordunun içinde yürürken Müslümanlar ona saldırıp vurmaya başlayınca: "Ey Muhammed!
Beni öldürecekler" diye bağırdı. Abbas'ı ondan sorumlu yaptılar. Abbas,
cahiliye döneminde onun arkadaşıydı, bu sebeple Abbas onun
sorumluluğunulemanını aldı ve Ebu Süfyan onun yanında geceledi. Sabah namazı
vakti gelip müezzin ezan okuyunca, insanlar hareketlendi. Kendisini öldürmek
istediklerini zanneden Ebu Süfyan: "Ey Abbas! insanlara ne oluyor?"
diye sordu. Abbas: "Müezzinin namaz için çağırması sebebiyle
hareketlendiler" cevabını verdi. Ebu Süfyan: "Bütün bunlar Muhammed'in
münadisi sebebiyle mi hareketlendiler?" diye sorunca, Abbas:
"Evet" cevabını verdi. Abbas namaz için kalkınca o da beraberinde
kalktı. Namaz bitince: "Ey Abbas! Muhammed ne yapıyorsa onlar da
yapıyor" deyince, Abbas: "Evet, eğer onlara açlıktan ölene kadar
yemeyi ve içmeyi bırakmalarını emrederse yaparlar. Zannedersem yarın kavmini
bunlar yok edecekler" karşılığını verdi. Ebu Süfyan: "Beraber onun
yanına girelim" dedi ve deriden yapılmış olan Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) çadırına girdiler.
Çadırın arkasında Ömer
b. el-Hattab vardı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ebu Süfyan'a
islam'ı anlatmaya başlayınca, Ebu süfyan: "Peki Uzza'yı ne
yapacağım?" diye sordu. Ömer, çadırın arkasından: "Üzerine
pislersin" cevabını verince, Ebu Süfyan: "Baban hakkı için sen kötü
konuşan birisin. Ey Hattab'ın oğlu! Ben senin yanına gelmedim. Ben amcamın
oğlunun yanına geldim ve onunla konuşuyorum" dedi. Abbas: "Ey
Allah'ın Resulü! Ebu Süfyan, kavmimizin eşrafından yaşlılarındandır. Ona,
kavminin içinde övüneceği bir şey ver" deyince, Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ebu Süfyan'm evine girene eman verilmiştir"
buyurdu. Ebu Süfyan: "Benim evim mi, benim evim mi?" deyince,
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet, silahını birakana eman
verilmiştir. Kapısmi üzerine kapayıp evinde oturana eman verilmiştir"
buyurdu.
Ebu Süfyan, Abbas ile
yola çıkıp bir yere gelince, Abbas onun daha önce (anlaşmaya uymayarak
Huzaalılara karşı Beni Bekr'e yardım etmeleri) olduğu gibi ihanet etmesinden
korkup, askerler geçinceye kadar onu bir tepeye oturttu. Yanlarından bir
topluluk geçti, Ebu Süfyan: "Bunlar kimdir ey Abbas?" diye sorunca,
Abbas: "Bu, ordunun sağ kanadının sorumlusu Zübeyr b. el-Avvam'dır"
cevabını verdi. Sonra bir topluluk daha geçti, Ebu Süfyan: "Bunlar kimdir
ey Abbas?" diye sorunca, Abbas: "Bu, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'ın
komutasındaki Kudaa kabilesidir" cevabını verdi. Sonra bir topluluk daha
geçti, Ebu Süfyan: "Bunlar kimdir ey Abbas?" diye sorunca, Abbas:
"Bu, Halid b. el-Velld'in komutasındaki ordunun sol kanadıdır"
cevabını verdi. Sonra zırhlar içinde yürüyen bir topluluk geçti, Ebu süfyan:
"Şu siyah taşlık
gibi olanlar da kimdir ey Abbas?" diye sorunca, Abbas:
"Bunlar, yanlarında
kızıl ölümü taşıyan Ensar'dır" cevabını verdi. Aralarında Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensar da etrafında gidiyorlardı. Ebu Süfyan:
"Yürü ey Abbas. Ben hiçbir zaman bugünkü gibi bir topluluk görmedim"
dedi.
Sonra gidip Mekke'ye
yaklaşınca yüksek sesle: "Ey Galib hanedanı!
Müslüman olun ki,
selamete eresiniz" diye bağırınca hanımı Hind karşısına çıkıp sakalından
tutarak: "Ey Galib hanedanı! Şu ahmak ihtiyarı öldürün. Bu dininden
dönmüştür" dedi. Ebu süfyan: "Canım elinde olana yemin ederim ki ya
müslüman olacaksın ya da boynun vurulacak" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) Mekke'ye yaklaşınca, (Mekke'de olan) Abbas'ın elçisi gelmeden
insanların Mekke'ye girmesine izin vermedi. Abbas'ın elçisinin gelmesi
gecikince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sakın Sakiflilerin,
Urve b. Mes'ud'a yaptıklarını bunlar da Abbas'a yapmasınıar. Vallahi eğer böyle
bir şey yapmışlarsa onlardan kimseyi hayatta bırakmam" dedi. Sonra
Abbas'ın elçisi gelince Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Mekke'ye girdi
ve sahabeye de kimseye dokunmamalarını emrederek: "Silah kullanmayın,
Sadece Huzaa kabilesi Bekr kabilesine karşı az bir süre silah
kullanabilir" buyurdu. Sonra onlara da silahı bırakmalarını emretti.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bütün halka eman verdi. Sadece İbn Ebi
Serh, İbn Hatal, Makıs el-Kinanı isimli bir kadın ve başka bir kadına eman
vermedi. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Mekke'yi ben
harem kılmadım, Allah harem kıldı. Benden önce kimseye helal olmadığı gibi
benden sonra da kıyamet gününe kadar kimseye helal kılınmamıştır. Allah bana
sadece günün bir saatinde Mekke'yi helal kıldı" buyurdu.
Sonra Osman b. Affan,
İbn Ebi Serh'ı alıp Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına geldi
ve: "Ya Resulallah! Biatını kabul et" dedi, ama Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ondan yüz çevirdi. Başka bir yönden gelince Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yine ondan yüz çevirdi. Sonra bir daha gelip:
"Ya Resulallah! Biatını kabul et" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Ben, birinizin onu öldüreceğini zannederek ondan yüz
çevirdim" buyurdu. Ensar'dan bir'adam:
"Bana işaret
etseydin ey Allah'ın Resulü" deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bir peygamber işaretle adam öldürtmez" buyurdu. Böyle
yapmayı sanki ihanet olarak görmüştü.
Zühri der ki: Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) Halid b. el-Velid'i gönderince, Halid, Mekke'nin
alt taraflarında Kureyş askerleriyle savaşmış ve Allah Kureyşlileri hezimete
uğratmıştı. Sonra Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) emredince Halid
onlarla savaşmayı bıraktı ve bu Kureyşliler islam'a girdiler. Bunun üzerine
Yüce Allah: ''Allah'ın yardımı ve zafer günü gelip, insanların Allah'ın dinine
akın akın girdiklerini görünce, Rabbini överek tesbih et; O'ndan bağışlama dile,
çünkü O, tövbeleri daima kabul edendir"[Nasr, 1-3] suresini indirdi.
Sonra Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberindeki Kureyş'ten olan Kinane oğulları ve
fetih günü Müslüman olan Kureyşlilerle Huneyn taraflarına yöneldi. Huneyn, raif
taraflarında sulak bir vadidir. Orada Hicaz'I, Hevazin müşrikleri ile Sakık
kabilesi kafirleri vardı. Müşriklerin o gün liderleri Malik b. Avf en-Nadrı
idi. Müslümanlarla müşrikler Huneyn'de savaştılar. Yüce Allah, Resulünü ve
Müslümanları muzaffer kıldı. Ancak Müslümanlar için de çetin bir savaş
olmuştur. Yüce Allah bu konuda: "And olsun ki Allah size birçok yerde ve
çokluğunuzun sizi böbürlendirdiği fakat bir faydası da olmadığı, yeryüzünün
geniş olmasına rağmen size dar gelip de bozularak arkanıza döndüğünüz Huneyn
gününde yardım etmişti''[Tevbe, 25] buyurmuştur.
Ma'mer'in bildirdiğine
göre Zühri şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
Mekkelilerin Müslüman olacaklarını umduğu için Halid b. el-Velid'i Mekke' nin
alt taraflarına göndermiştir.''
Tahric: İbn Ebi Şeybe
(17748) İkrime'den rivayet etti. Metnin farklı bölümlerine şahitleri vardır.
9740- İbn Şihab'ın
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Fetih gününde
Mekke'ye girdiği zaman başında miğferi bulunmaktaydı.
Tahric: Buhari (3/21,
4/82); Müslim (1357), "Malik-Enes" kanalıyla mevsul olarak ve Malik
rivayet ettiler.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: