musannef Abdurrezzak |
Meğazi |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Beni'n-Nadir Savaşı
9732- Urve bildiriyor:
Nadir oğullarının gazvesi ki, onlar Yahudilerden bir fırkadır, Bedir savaşından
sonraki altıncı ayın başında gerçekleşti. Evleri ve hurmalıkları Medine'nin bir
tarafındaydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları kuşatmış ve
sürgün etmek üzere onları kalelerinden indirmişti. Develerinin taşıyabileceği
kadar mal ve eşyayı beraberlerinde götürecek, ama silah almayacaklardı. işte o
zaman yüce Allah onların hakkında: "Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı
tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. O, kitap
ehlinden inkar edenleri ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır ...
"[Haşr, 1, 2] ayetlerini indirdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
onlarla savaştı. Sonra kendilerini Şam'a sürgün etmek üzere onlarla anlaştı.
Onlar daha önce sürgün edilmemiş bir nesilden geliyordu. Sonunda Allah onlar
hakkında bu ayetleri indirdi. Eğer bu ayetleri indirmemiş olsaydı onları ölüm
ve esaretle azaplandırırdı. Ancak Allah: "O, kitap ehlinden inkar edenleri
ilk toplu sürgünde yurtlarından çıkarandır"[Haşr, 2] buyurmaktadır.
Dünyada ilk sürgün de Şam'a yapılmıştır.
9733- Zühri der ki:
Abdullah b. Abdirrahman b. Ka'b b. Malik'ten onun da Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabından bir kişiden bildirdiğine göre Bedir savaşından
önce ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Medine' de iken Kureyş kafırleri
Abdullah b. Ubey b. Selul'a, Evs ve Hazrec kabilelerinden kendisiyle beraber
putlara tapanlara: "Şüphesiz ki, siz bizim adamımızı yanınızda
barındırdınız. Şüphesiz ki siz Medine'de sayıca en çok olanlarsınız. Allah'a
yemin ederiz ki, siz onu ya öldürürsünüz ya da memleketinizden dışarı
çıkartırsınız. Yoksa bütün Arapları toplayıp üzerinize yürür ve hepinizi
öldürürüz. Kadınlarınızı kendimize helal kılarız" şeklinde bir mektup
yazdılar. Bu mektup İbn Ubey ve yanındaki putperestlerin eline geçince haberleşip
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabı ile savaşmak için
toplandılar.
Bu haber de
Peygamberimize (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ulaşınca, onlara: "KureyŞ'in
tehdidi sizi o kadar etkiledi ki, onların size kurduğu tuzak sizin kendi nefsinize
kurduğunuz tuzaktan daha büyük değildir. Oysa siz çocuklarınız ve
kardeşlerinizle savaşmak istiyorsunuz" buyurdu. Peygamberimizden
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözleri işittiklerinde tekrar dağıldılar. Bu
haber Kureyş'e ulaştı. Bu da Bedir savaşından önce gerçekleşen bir şeydi.
Kureyş kafirleri Bedir savaşından sonra Yahudilere: "Siz kale ve silah
sahipleri kişilersiniz. Ya adamımızla savaşır, ya da biz şunu şunu yaparız. O
zaman da kadınlarınızın halhalları ile aramızda hiçbir engel kalmaz" diye bir
mektup yazdı.
Bu mektup Yahudilere
ulaşınca Nadir oğulları hainlik etmek üzere toplandı ve Peygamberimize
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Senin adamlarından otuz kişi, bizim de
hahamlarımızdan otuz kişi yola çıksın ve orta yerde buluşalım. Hahamlarımız
seni dinlesinler. Eğer onlar seni doğrulayıp iman ederse hepimiz iman
ederiz" diye haber gönderdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ashabından otuz kişi ile Yahudiler de otuz ha ham ile yola
çıktı. Daha az bir mesafe yol almış iken Yahudiler birbirlerine:
"Kendisinden önce
ölmek isteyen ashabından otuz kişi yanında iken ona nasıl ulaşacaksınız?"
demeye başladı. Bunun üzerine: "Biz altmış kişi iken nasıl anlaşacağız?
Sen ashabından üç kişi ile çık. Bizim de alimlerimizden üç kişi çıksın ve seni
dinlesinler. Eğer onlar seni doğrulayıp iman ederse hepimiz iman eder ve seni
tasdik ederiz" diye haber gönderdiler.
Bunun üzerine Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) üç kişiyle, Yahudiler de üç kişiyle
çıktı. Onlar hançerlerini kuşanmış Resulullah'ı (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ansızın öldürmek istiyordu. Nadır oğullarından temiz kalpli bir kadın Ensar'dan
olan Müslüman kardeşine Nadır oğullarının hainlik ederek Resulullah'ı
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) öldüreceği haberini gönderdi. Kardeşi de hızlı
bir şekilde Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve Nadir oğulları
yetişmeden gizlice bu haberi verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) geriye döndü. Sabah vakti
Resulullah (Sallallahu aleyhi
ve Sellem) ordularla onları kuşatarak: "Vallahi, siz bizimle bir anlaşma
yapmadıkça size güvenmeyiz" buyurdu. Onlar anlaşma yapmayı reddedince o
gün Müslümanlarla beraber onlarla savaştı.
Ertesi gün Nadır
oğullarını bıraktı ve ordularıyla Kureyza kabilesinin üzerine gitti. Onları
anlaşma yapmaya davet etti. Onlar da bunu kabul edince onları bıraktı ve diğer
gün tekrar ordularıyla Nadır oğullarını kuşattı. Silah dışında develerinin
kaldırabileceği kadar mallarından alarak sürgün edilmeyi kabul edinceye dek
onlarla savaştı. Bunun üzerine Nadır oğulları develerinin kaldırabileceği kadar
eşyalarından kapılarından ve direklerinden alarak gittiler. Onlar evlerini
yıkarak işlerine yarayacak direkleri alıyordu. Onların sürgünleri insanların
Şam'a olan ilk sürgünüydü.
Nadır oğulları, Allah'ın
israil oğullarına sürgünü yazdığı zamandan beri sürgün edilmemiş bir
nesildendi. Bu sebeple Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onları sürgün
etti. Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada onlara Kureyza oğullarına
vermiş olduğu azap gibi bir azap verirdi. Sonra Allah:
"Göklerdeki ve
yerdeki her şey Allah't tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve
hikmet sahibidir ... Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine
verdiği şeyler için siz ne at ve ne de deve sürdünüz; fakat Allah
peygamberlerine, dilediği kimselere karşı üstünlük verir. Allah herşeye
Kadir'dir"[Haşr, 1- 6] ayetlerini indirdi.
Nadır oğullarının
hurmalığı Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) has bir hurmalık oldu.
Allah onu özel olarak Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) verdi ve:
"Ey inananlar! Onların mallarından, Allah'ın Peygamberine verdiği şeyler
için siz ne at ve ne de deve sürdünüz"[Haşr, 6] buyurdu. Bu da bu ganimet
savaşsız olarak kazanılmıştır, manasındadır. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hurmalığın çoğunu Muhacirlere verdi. Bir pay da Ensar'dan ihtiyaç
sahibi olan iki kişiye verdi. Bu iki kişiden başka Ensar'dan hiç kimseye bir
pay vermedi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sadakası da Hz.
Fatıma'nın çocuklarının elinde kalandır.
Tahric: Ebu Davud
(3004), Abdurrezzak-bir sahabi" kanalıyla Fethu'l-Bari'de (7/385) geçtiği
üzere İbn Merduye sahih bir isnadla rivayet etmiştir.
9734- Ma'mer der ki:
ikrime'den işiten bir kişi bana şöyle anlattı: "Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Mekke'de on beş yıloturdu. Yüce Allah, "O alaycılara
karşı muhakkak ki Biz, sana yeteriz''[Hicr, 95] ayeti ile: "Ki onlar, (bir
kısmına inanıp, bir kısmını inkar ederek) Kur'an'ı da parça parça
edenlerdir"[Hicr, 91] ayetinde bildirdiği kişiler hakkında bu ayetleri
indirinceye kadar, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) insanları dört
veya beş yıl korkarak ve gizlice islam'a davet etti. ''.....''[Hicr, 91]
kelimesi, Kureyş dilinde sihir manasındadır.
Allah, onlara düşman
olunmasını emretti ve: "Artık buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara
aldırış etme''[Hicr, 94] buyurdu. Sonra, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) Medine'ye hicret etmesi emredildi.
Allah Resulü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) Medine'ye Rabiulevvel ayının sekizinde vardı. Sonra Bedir
savaşı oldu. Yüce Allah, "Hani Allah size iki taifeden birini, o sizindir
diye vaadediyordu. Siz de güçsüz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa
Allah, sözleriyle hakkı meydana çıkarmak ve kafirlerin ardını kesmek
istiyordu"[Enfal, 7] ayetini, "O topluluk yakında (Bedir'de) bozguna
uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır"[Kamer, 45] ayetini,
"Nihayet refah ve bolluk içinde olanlarını azapla kıskıvrak yakaladığımız
zaman, bakmışsın ki feryat edip duruyorlar"[Muminun, 64] ayetini ve
"Bir de Allah bunu, inkar edenlerden bir kısmını helak etsin veya perişan
etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı. Bu işte senin yapacağın bir
şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim
olduklarından dolayı onlara azap eder"[Al-i İmran, 127, 128] ayetlerini
onlar hakkında indirdi.
Yüce Allah, müşriklerin
öldürülmesini isterken, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kervanı
istedi. Bu sebeple onlar (Müslümanlar) hakkında, "Allah'ın nimetine
nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavimlerini helak yurduna sürükleyenleri
görmedin mi?"[İbrahim, 28] ayeti, "Binlerce kişi oldukları halde,
ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah, onlara
"ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara
karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler"[Bakara,
243] ayeti ve "Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir
ibret vardır:
Bir topluluk Allah
yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kafirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin
iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti
olanlar için bunda elbette ibret vardır''[Al-i İmran, 13] ayeti nazil oldu.
Kervanın durumu hakkında ise, "Hani siz vadinin (Medine'ye) yakın
tarafında; onlar uzak tarafında, kervansa sizin aşağınızdaydı. (Onlar sayıca
sizden öylesine fazla idi ki), şayet buluşmak üzere sözleşmiş olsaydınız
(durumu fark edince) sözleşmenizde ayrılığa düşerdiniz (savaşa yanaşmazdınız).
Fakat Allah, olacak bir işi (mü'minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle
yaptı ki, ölen açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın.
Şüphesiz Allah, elbette hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir"[Enfal, 42]
ayeti nazil oldu. Müslümanlar vadinin en alt tarafında idi. Bütün bu ayetler
Bedir hakkındadır. Bedir savaşından iki ay önce askeri birlik gönderilmişti. Bu
askeri birlik gönderildiği zaman ibnu'l-Hadrami şehid edilmişti.
Sonra uhud savaşı oldu.
uhud savaşından iki yıl sonra da Ahzab savaşı oldu. Sonra Hudeybiye (anlaşması)
oldu. Bu, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ağacın altında biat
aldığı gündür. O gün Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyşlilerle,
gelecek yıl aynı ayda umre yapmak üzere barış yapmıştı. "Haram ay, haram
aya karşılıktır. Hürmetler (saygı gösterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına
tabidir. o halde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın,
(fakat ileri gitmeyin). Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah
kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir"[Bakara, 194] ayeti bu
konuda nazil olmuştur. Umreden sonra ise Mekke fethedildi. "Sonunda onlara
şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe
düşüvereceklerdir"[Müminun, 77] ayeti bu konuda nazil olmuştur.
Allah Resalü (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onları hazırlıksız yakalayıp üzerlerine yürümüştü. O zaman
Kureyş'ten dört kişi, anlaşmalıları olan Bekr oğullarından ise elliden fazla
kişi öldürüldü. Onlar Allah'ın dinine girdiklerinde, haklarında, "Halbuki
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az
şükrediyorsunuz!''[Müminun, 78] ayeti nazil oldu. Mekke'nin fethinden yirmi gün
sonra Huneyn'e gitti. Sonra Taif'e, sonra da Medine'ye gitti. Sonra da Eba Bekr'i
hac için emır tayin etti. Diğer yıl ise Allah Resalü (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) hac yaptı. Sonra insanlarla vedalaştı, sonra Medine'ye dönüp
Rebiulevvel ayının ikinci gecesi vefat etti. Eba Bekr hacdan dönünce Allah
Resalü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gazve için Tebuk'e gitmişti.
Tahric: Ebu Hureyre
hadisinden şahidini Taberani, M. el-Evsat'ta (bak: Mecmau'z-Zevaid 9958)
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: