musannef Abdurrezzak |
Cenazeler |
ANA SAYFA
Kur’an Hadis Sözlük Biyografi
Sabretmek, Ağlamak ve
Ağıt Yakmak
6667- Hasan( -ı BasrI)'
nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Sabrın. belanın ilk
geldiği anda gösterilmesi gerekir. insanoğlu kardeşine olan sevgisinden dolayı
da gözyaşını tutamaz" buyurmuştur.
6668- Yahya b. Ebi Kesır
der ki: Bana bildirdiğine göre, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çocuğu
vefat eden bir kadınla karşılaştı ve ondan hoşlanmadığı şeyler işitti. Hz.
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında durup ona öğüt vermeye başladı.
Kadın: "Beni rahat bırak! Zira benim hissettiğimi sen hissetmiyorsun"
diye karşılık verdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gidince kadına:
"Yazık sana!
Seninle duran kişinin kim olduğunu bilmiyor musun? O Resulullah'tı (Sallallahu
aleyhi ve Sellem)" denilince, kalkıp arkasından gitti ve: "Ya
Resulallah! Seni tanıyamadım" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "işine bak' Sabrm. belanın ilk geldiği anda
gösterilmesi gerekir" buyurdu.
Tahric: Buhari (3/95),
Sabit kanalıyla Enes'ten rivayet etti. Enes hadisinden Buhari (4/171) rivayet
etti.
6669- Mücahid:
"Sabrın, belanın ilk geldiği anda gösterilmesi gerekir" demiştir.
6670- Usame b. Zeyd der
ki: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında otururken Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) kızı: "Kızım can vermektedir, gel!" diye
haber gönderdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevaben:
"Peygamber sana selam söylemekte ve Allah'm aldığı da verdiği de
kendisinindir. Yanındaki her şeyin belli bir eceli vardır. Sabret ve ecrini
Allah'tan bekle" diye haber gönderdi. Kızı bir daha yeminle gelmesi için
haber gönderdi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kalkınca biz de
kendisiyle kalktık. Beraberinde Muaz b. Cebel, Ubey b. Ka'b ve Sa'd b. Ubade de
bulunmaktaydı. Kızı kucağına aldığında can çekişmekteydi. Resulullah'ın (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) de gözleri dolmuştu. Sa'd: "Ya Resulallah! Neden
gözlerin doldu?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Bu, Allah'ın, kullarının kalbine koymuş olduğu rahmettir. Yüce Allah
merhamet eden kullarına rahmet eder" buyurdu.
Tahric: Buhari,
İbnu'l-Mübarek kanalıyla Asım'dan ve başka bir metinle Muslim, Asım'dan rivayet
ettiler.
6671- Abdürrezzak başka
bir kanalla yukarıdakinin aynısını bildirir.
6671- Mekhul bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Abdurrahman b. Avf'a dayanarak içeri
girdi. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oğlu ibrahım can
çekişmekteydi. Onu görünce Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözleri
dolmuştu. Abdurrahman b. Avf: "Ya Resulallah! Ağlıyor musun? Müslümanlar
senin ağladını gördüğü zaman onlar da ağlamaya başlar" dedi. Gözyaşları
akınca da: "Bu, bir merhamet göstergesidir Merhamet etmeyene rahmet
edilmez. Ben insanlara ağıt yakmayı ve ölüde olmayan vasırlan saymayı
yasaklamaktayım" buyurdu. ibrahım vefat edince şöyle buyurdu: "Eğer
herkes orada toplanmayacak, herkes bu yoldan geçmeyecek ve sonraki öncekinin
ardından gitmeyecek olsaydı şimdikinden daha değişik şeyler görürdük. Ey
ıbrahım! Senden aynıdığımız için üzüntülüyüz. Göz ağlar ve kalp üzülür. Biz
üzüntümüzü Rabbimizin razı olacağı sözlerle dile getiririz. Süt emmesi de
Cennette tamamlanır. ''
Tahric: Buhari (3/112),
Sabit kanalıyla Enes'ten; Mecmau'z-Zevaid'de (3/17, 18) geçtiği üzere Taberanı,
Abdurrahman b. Avf hadisinden; Beyhakı (4/69) ve Tirmizi (2/136), Cabir
hadisinden ve İbn Mace (115), Esma binti Yezid hadisinden rivayet ettiler.
6673- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat edince Hz. Fatıma:
"Rabbine ne kadar yakınsın ey babacığım! Yüce Allah, ölüm haberini
Cibril'le verdi ey babacığım! Mekanın Cennet'ül-Firdevs'tir ey babacığım!"
diyerek ağladı.
Tahric: Buhari, Hammad
b. Sabit kanalıyla ve Beyhaki (3/71), Abdürrezzak kanalıyla rivayet ettiler.
6674- Muhammed b. Amr
bildiriyor: Seleme b. el-Ezrak bir gün çarşıda İbn Ömer ile birlikte otururken
arkasından ağlanan bir cenaze geçirildi. İbn Ömer onları ayıpladı ve azarladı.
Bunun üzerine Seleme b. el-Ezrak şöyle dedi: "Ey Ebu Abdirrahman! Öyle
deme, şehadet ederim ki Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini işittim: "Mervan'ın
gelinlerinden biri ölmüştü. Ben de o cenazede bulundum. Mervan, ağlayan
kadınlara vurulmasını emredince, Ebu Hureyre: "Bırak onları ey Ebu
Abdilmelik! Zira ben ve Ömer b. el-Hattab, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile birlikte iken arkasından ağlanan bir cenaze ile karşılaştık. Ömer
ağlamamaları için kadınları azarlayınca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Bırak onları ey Hattab'ın oğlu! Bunların başma yakın zamanda bir
musibet gelmiş ve gözleri yaşlıdır" buyurdu."
İbn Ömer: "Sen onun
böyle dediğini işittin mi?" deyince, Seleme b. elEzrak: "Evet,
işittim" karşılığını verdi. Bunun üzerine İbn Ömer: "Yüce Allah ve
Resulü daha iyi bilir" dedi.
Tahric: Beyhaki (4/70),
Abdürrezzak kanalıyla "kısa metinle" ve İbn Macc (115), Veki'
kanalıyla Hişam' dan "kısa metinle" rivayet ettiler.
6675- Abdullah b. Ebi
Muleyke anlatıyor: Mekke'de Osman b. Affan'ın bir kızı vefat etmişti. Biz de bu
cenazede hazır bulunmak için geldik. Cenazeye İbn Ömer ile İbn Abbas da katılmıştı.
Ben ikisi arasında birine yakın oturdum. Sonra da diğeri gelip yanıma oturdu.
Abdullah b. Ömer, Amr b. Osman'a dönmüş bir şekilde: "insanların
ağlamasına engel olmayacak mısın? Çünkü Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Ölü ailesinin üzerine ağlamasıyla azap çeker'' buyurmuştur"
dedi.
ibn Abbas: "Hz.
Ömer de buna benzer bir şey söylerdi" karşılığını verdi ve sözüne şöyle
devam etti: "Ömer'le birlikte Mekke'den geri dönmekteydim. Beyda denilen
yere geldiğimiz zaman Ömer ansızın bir ağacın gölgesi altında bir kervan gördü.
Bana: "Git bak bakalım bu kervan kimlermiş? dedi. Ben de gidip baktığımda
Suheyb olduğunu gördüm ve Ömer'e haber verdim. Ömer: "Onu bana çağır"
deyince Suheyb'e dönerek: "Kalk ve müminlerin emırinin kafilesine
katıl!" dedim.
Daha sonraları Ömer
suikasde uğrayınca Suheyb ağlayıp: "Vah kardeşim!
Vah arkadaşım!"
diyerek yanıma girdi. Ömer: "Ey Suheyb! Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): ''Ölü, ailesinin üzerine ağlamastyla azap çeker'' buyurmuşken, sen
hala bana mı ağlıyorsun?" diyerek ona engel olmak istedi. Ömer vefat
ettiği zaman bunu Hz. Aişe'ye bahsettim. Bunun üzerine Hz. Aişe şöyle dedi:
Yüce Allah Ömer'e rahmet
etsin. Vallahi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), müminin kimsenin
ağlamasıyla azap çekeceğini söylemedi. Fakat: "Allah. kafir kişiye
ailesinin üzerine ağlamastyla azabını arttım" buyurdu. Oysa Kur'an size
yeter. Allah: "Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir
günahkar başka bir günahkarın günah yükünü yüklenmez"[En'am, 164] buyurmaktadır."
Ravi der ki: Bunun
üzerine İbn Abbas: "Vallahi hem gülüp hem ağlayacağım" dedi. Vallahi
İbn Ömer de hiçbir şey demedi.
Tahric: Buhari (3/103),
İbnu'l-Mübarek kanalıyla İbn Cüreyc'ten ve Müs]im (1/303), Abdürrezzak
kanalıyla rivayet ettiler.
6676- İbn Sırın'in
bildirdiğine göre Suheyb, Ömer'e: "Ey kardeşim! Ey arkadaşım!"
deyince, Ömer: "Yazık sana! Sus! Üzerine feryatla ağlanan kişinin azap
çekeceğinden bahsettiğimizi işitmedin mi?" dedi.
Tahric: Müslim (1/302),
"Hammad b. Seleme-Enes" kanalıyla rivayet etti.
6677- Ebu Rafi', Hz.
Ömer'den yukarıdakinin aynısını naklediyor.
6678- Ma'mer der ki: Ebu
Ömer adında bir yaşlının şöyle dediğini işittim:
Rafi' b. Hadic'in
cenazesinde kadınlar Rafi'ye ağlamaya başlayınca İbn Ömer'in onları birkaç defa
(susturarak) oturtup: "Yazık size! Raf!' b. Hadic yaşlı biridir. Onun azap
çekmeye gücü yetmez. Ölü, ailesinin üzerine ağlamasıyla azap çeker"
dediğini işittim.
6679- Zühri'nin
bildirdiğine göre Hz. Aişe: "Allah, Ömer'e ve İbn Ömer'e rahmet etsin.
Onlar bir şey işittiler ve tam olarak anlamadılar. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) ölmek üzere olan bir kişinin ailesinin üzerine ağladığını
gördü ve: "Ailesi ona ağlamakta, o ise azap çekmektedir" buyurdu.
Adam ölürken ihramda idi.
6680- ibnu'l-Müseyyeb
der ki: Ebu Bekr vefat ettiği zaman üzerine ağlanınca Ömer: "Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ölü, dirilerin ağlamasıyla azap çeker''
buyurmuştur" dedi. Ancak ailesi aldırış etmeyip ağlamaya devam edince
Ömer, Hişam b. el-Velid'e: "Kalk kadınları dışarı çıkar!" dedi. Ancak
Hz. Aişe, Hişam b. el-Velid'e: "Asıl ben seni dışarı çıkaracağım"
karşılığını verdi. (Hişam dışarı çıkınca) Ömer, kendisine: "Sana izin
verdim içeri gir" diye seslendi. Hişam tekrar içeri girdiğinde Hz. Aişe:
"Sen mi beni dışarı çıkaracaksın evladım!" dedi. Hişam: "Senin
kalmana izin verdim" deyip kadınlara kırbaClyla vurarak tek tek dışarı
çıkardı. Sonunda Ümmü Ferve'yi de çıkararak ağlayan kadınları dağıttı.
Tahric: Başka bir
lafızla İbn Sa'd (3/218), Yunus kanalıyla Zühri' den rivayet etti.
6681- Amr b. Dinar
anlatıyor: Halıd b. el-Velid vefat ettiği zaman bazı kadınlar Meymune'nin
evinde toplanarak ağlamaya başladı. Hz. Ömer elinde kırbacıyla İbn Abbas'la
birlikte gelip: "Ey Ebu Abdillah! Müminlerin annesinin yanına girip
örtünmesini söyle ve onları yanıma çıkar" dedi. Bunun üzerine onlara
kırbacıyla vurarak dışarı çıkarmaya başladı. Bir kadının başörtüsü düşünce:
"Ey müminlerin emıri! Kadının başörtüsü düştü" dediler. Ömer:
"Bırakın! Düşmesinin artık bir değeri yoktur!" cevabını verdi.
Ma'mer, Hz. Ömer'in:
"Düşmesinin bir kıymeti yoktur" deyişine şaşırırdı.
6682- Abdulkerım der ki:
Nasr b. Asım'ın bana bildirdiğine göre Ömer b. el-Hattab bir gece Medine' de
bir kadının ağıt yaktığını işitti. Yanına gidip içeri girdi ve kadınları
dağıttı. Ancak ağıtçının arkasından giderek kırbacıyla vurmaya başladı. Kadının
başörtüsü düşüp: "Ey müminlerin emıri! Saçları!" dediklerindende
Ömer: "Evet, ama düşmesinin bir değeri yoktur!" karşılığını verdi.
6683- Hz. Aişe'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ceplerini
yırtan, yanaklarını döven ve cahiliye adetlerini / davalarını sürdüren bizden
değildir" buyurmuştur.
Tahric: Buhari (3/107),
"Sevri-Abdullah b. Mesud" kanalıyla ve başka bir metinle rivayet
etti.
6684- Abdurrahman b. Ebi
Leyla der ki: Eş'ari'nin yanına girdiğimizde cariyesi ona ağlamaktaydı. Ona:
"Ebu Musa gibi birine mi ağlıyorsun?" dediğimizde, Ebu Musa:
"Bırakın bir veya iki damla gözyaşı akıtsın. Ancak saçlarını kesen veya
sesli bir şekilde ağlayandan veya giysilerini yırtanlardan beri olduğuma dair
sizi şahit tutmaktayım" dedi.
Tahric: Buhari ve
Müslim, Ebu Burde kanalıyla Ebu Musa'dan rivayet ettiler. Fethu'l-Bari'ye (3/107)
bakınız.
6685- A'meş'in
bildirdiğine göre Ebu Vail, Hz. Ömer'e: "Muğıre oğullarından kadınlar
Halid b. el-Velid'in evinde toplanıp ona ağlamaktadır. Seni rahatsız etmek
istemeyiz; ama onlara engel olsan" dediğinde, Ömer:
"Feryat ederek
ağlamadıktan sonra Ebu Süleyman için bir iki damla gözyaşı akıtmalarında bir
sakınca yoktur" karşılığını verdi.
Tahric: Farklı
kanallarla Buhari; İbn Sa'd (2/104) ve İbn Ebi Şeybe (4/107), EbÜ Muaviye
kanalıyla Nmeş'ten rivayet ettiler.
6686- Ebu Malik el-Eş'ari'nin
bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
.. Cahiliye işlerinden geriye kalan dört adet vardır: Geçmişleri ile övünmek,
başkalarını neseplerinden dolayı ayıplamak. yıldIZlardan yağmur beklemek ve
ölünün ardından ağıt yakmaktır. Ağıt yakan kişi tövbe etmeden ölürse ona
katrandan giysiler ve Cehennem ateşinin alevinden bir zırh giydirilir. ..
Tahric: Müslim (1/303),
Zeyd b. Eslem kanalıyla Ebu Malik'ten ve İbn Mace (114), Abdürrezzak kanalıyla
rivayet ettiler.
6687- Zühri der ki:
"Üç şey vardır ki insanlar bunları asla bırakmaz. Bunlar başkalarını
neseplerinden dolayı ayıplamak, yıldızlardan yağmur beklemek ve ölünün ardından
ağıt yakmaktır."
6688- Said b. Cübeyr der
ki: "Üç şey vardır ki bunlar Cahiliye işlerindendir. Bunlar ölünün
ardından ağıt yakmak, ölü için yemek vermek ve kadının, artık kendilerinden
olmadığı ölünün ailesi yanında tutulmasıdır.
6689- Ebu'I-Bahteri der
ki: "Ölü için yemek vermek, kadının, ölünün ailesi yanında tutulması ve ölünün
ardından ağıt yakmak, Cahiliye işlerindendir. "
6690- Enes b. Malik der
ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınların biatını kabul ettiği
zaman ölü arkasından ağıt yakmamaları üzere kabul etti. Biz: "Ya Resulallah!
Cahiliye zamanında bazı kadınlar ölülerimize ağıt yakmıştı. Biz de onların
ölülerine ağıt yakalım mı?" dediğimizde: "Hayır, islam'da ağıt yakma,
şiğar, mezarm üzerinde kurban kesme ve zekat için malı ayağa getirme yoktur.
Yağmalayan da bizden değildir" buyurdu.
6691- Katade bildiriyor:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kadınların biatını kabul ettiği zaman
ölü arkasından ağıt yakmamaları ve erkeklerin konuşmasına katılmamaları üzere
kabul etti. Abdurrahman b. Avf: "Biz eşlerimizi evde bırakıp gitmekteyiz
ve misafirlerimiz gelmektedir" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Ben bunu kastetmedim" karşılığını verdi.
Tahric: Buhari' de
(6/124), Üm mü Atiyye hadisinden şahidi vardır.
6692- İbn Ömer'in
bildirdiğine göre Hafsa, (suikasde uğramış olan) babasının (Hz. Ömer'in) yanına
girmek için izin isteyince, babası yanındakilere: "Kalkın!" dedi ve
Hafsa içeri girdi. Hafsa babasının yanında iken babası baygınlık geçirince
ağlamaya başladı. Bunun üzerine babası:
"Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ölü dirinin ağlamasıyla azap çeker''
buyurduğunu bilmiyor musun? Öyle bir şey işitmedin mi?" dedi.
6693- Muhammed b.
el-Münkedir der ki: Cabir b. Abdillah'ın şöyle dediğini işittim: Babam Uhud
savaşında şehid edildi. Onu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) getirip
önüne koydular. Babama müsle yapılmıştı (bazı organları kesilmişti). Babamın
üzerine kapanıp ağlamaya başladım. insanlar bana başsağlığı dilemekteydi.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ağladığımı görüyor ama beni bundan
menetmiyordu. Babam kaldırılana kadar öyle kaldım. Sonra Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem): "Kaldırılana kadar melekler sürekli olarak
etrafındaydı" buyurdu. Babamın borcu vardı. Alacaklılar hurma bahçesine gelip
hurmalara bakıyor ve borcuna karşılık (mahsulün) yetmeyeceğini düşünüyordu.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hurmaları toplayacağın zaman
bana haber ver" buyurdu. Ben de öyle yapıp haber verince benimle harmana
geldi ve bereket duası etti. Sonra babamın bütün borcunu ödedim ve bize de bir
hayli artmıştı.
Tahric: Buhari hadisi
bölümler halinde cenaiz , hibe, peygamberliğin alametleri gibi değişik ana
başlıklar altında rivayet etti.
6694- ikrime der ki:
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Uhud savaşından geri döndüğü zaman
Medine ahalisinin ağıt yakıp ağladığını işitti ve: "Bu nedir?" diye
sordu. Oradakiler: "Ensar ölülerine ağlamaktadır" denilince:
"Fakat Hamza'ya ağlayan yoktur" buyurdu. Bunun üzerine Ensar, kadınlarını
toplayıp ağlamaları için Hamza'nın evine getirdiler. Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) onların ağlama sesini işitince: "Bu nedir?" diye
sordu. Yine oradakiler: "Ensar senin: ''Fakat Hamza'ya ağlayan yoktur''
buyurduğunu işitti ve ona ağlamaları için kadınlarını topladı" dediler.
Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ensar'a hayırlı şeyler söyleyip onları
ağıt yakmaktan menetti.
Tahric: Said b. Mansur,
"Huşeym-Şa'bi" kanalıyla mürsel olarak rivayet etti. Şa’bi'den mürsel
olarak Said b. Mansur (2911) ve İbn Ömer' den Ahmed (2/84, 92) rivayet etti.
6695- Ebu Ubeyde b.
el-Cerrah anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hasta olan
Abdullah b. Sabit Ebu'r-Rebi'nin ziyaretine iki defa gitti. Ancak Resulullah'ın
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına ikinci gidişinde vefat etti. Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona bir veya iki defa seslendikten sonra:
"Ebu'r-Rebi' ile aramız açıldı. Biz, Allah için varız ve mutlaka ona
döneceğiz" diyerek istirca etti. Kızları ve kardeşinin kızları bunu
işitince kalkıp ağlamaya başladılar. Cebr b. Atık onlara: "Resulullah'a
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) eziyet etmeyin" deyince, Hz. Peygamber
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bırak onları ey EbU Abdillah! Ebu'r-Rebi'
aralarında olduğu müddetçe ağlasınlar. Vacib olduğu (ruhunu teslim ettiği)
zaman da kimse ağlamasın" buyurdu. Kızı: "(Senin şehid olmanı
isterdim) sen kendini Yüce Allah yoluna çıkmak için hazırlamıştın"
deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "A Ilah, Ebu'r-Rebin'in
niyetine göre sevabını verecektir. Siz kimi şehid sayıyorsunuz?" diye
sordu. Onlar: "Yüce Allah yolunda öldürülmeyi" diye cevap verdiler.
Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman ümmetimdeki şehidler
azdır" buyurdu. Oradakiler: "Ya Resulallah! O halde (başka) kimler
şehittir?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
''Vebadan ölen şehittir. Karın hastalığından ölen şehittir. Yanarak ölen
şehittir. Suda boğularak ölen şehittir. Zatülcenb hastalığına yakalanan
şehittir. Üzüntüden ölen şehittir. Kocasıyla ilişkide iken ölen kadın da
şehittir" buyurdu ve onu gömleğiyle kefenledi.
Tahric: Beyhakı (4/69),
Cabir b. Atık kanalıyla "kısa metinle" rivayet etti. Malik (1/333), Abdullah b. Cabir b. Atık b.
el-Haris kanalıyla Cabir b. Atık'ten rivayet etti.
6696- Ömer b. Abdilazız
bildiriyor: Kadının biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek:
"Sen Allah'ın Resulüsün ve sana vahiy inmektedir. Bildiğin gibi iki oğlum
öldürülmüştür. Eğer mümin iseler onlar hakkında bildiğimiz şeyleri söyleriz.
Eğer münafık iseler onlar için ne ağlar, ne de güzel şeyler söyleriz"
dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onlar mümindir ve Cennet
ahalisindendir" buyurunca: "O zaman şimdi onlar için gerektiği gibi
ağlamaya başlayayım" dedi.
6697- Şa’bi der ki: İbn
Revaha baygınlık geçirince eşi: "O şöyle idi, böyle idi" demeye
başladı. İbn Revaha kendine gelince: "Sen ne dedinse, bana: ''Sen öyle
miydin?'' deniliyor, ben de: ''Hayır'' diyordum" dedi.
6698- İbn Mes'ud der ki:
Zeyd b. Harise öldürüldüğü zaman Usame yavaş davranıp Resulullah'a (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) gitmekte gecikti. Sonra Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) önüne geldi ve gözleri yaşardı. Hz. Peygamber de (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ağladı. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gözyaşları
kesilince: "Niye geç geldin ve gelip bizi üzdün" buyurdu. ikinci gün
Usame gelince ve Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu görünce:
"Dün seni görüp üzüldüğüm kadar bugün de üzülmekteyim" buyurdu. Usame
yaklaşınca yine gözleri doldu ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ağladı.
6699- Hişam b. Urve'nin,
babasından bildirdiğine göre Ebu Bekr ölüm sarhoşluğunda kendinden geçince, Hz.
Aişe: ''Sürekli olarak gözyaşını tutan kişinin
Mutlaka bir gün
gözyaşları akacaktır" diyerek ağlamaya başladı.
Ebu Bekr kendine
gelince: "işte "Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de
ona, ''İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir'' denir"[Kaf, 19]
dedi.
Tahric: İbn Sa'd
(3/197), Hammad b. Usame kanalıyla Hişam b. Urve'den, başka bir isnadla da
Aişe' den rivayet etti.
6700- Alkame b. Mersed
der ki: Abdurrahman b. Sabit el-Kureşi'nin bildirdiğine göre Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Birinizin başma bir musibet gelirse. benim
vefatımla uğradığı manevi musibeti göz önüne getirerek musibetinden teselli
bulsun" buyurdu. Abdurrahman: "Ya Resulallah! Cennette at var mıdır?
Çünkü ben atları severim" deyince, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem): "Yüce Allah inşallah seni Cennete sokacaktır. Orada dilediğin zaman
kırmızı yakuttan ata binecek ve seni dilediğin Cennette uçuracaktır"
buyurdu.
Tahric: İbn Mace (116),
Aişe kanalıyla merfu olarak rivayet etti.
6701- Ümmü Seleme
bildiriyor: Kocam Ebu Seleme, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem):
"Müslümanlardan bir kişinin başma bir musibet geldiği zaman: ''Biz Allah
için varız ve mutlaka ona döneceğiz. Allahım! Musibetimin ecrini senden ümid
etmekteyim. Allahım! Bu musıbetimi daha hayırlısıyla değiştir'' desin"
buyurduğunu işittim" dedi. (Kocam vefat edince) kendi kendime: "Kim
Ebu Seleme'den daha hayırlıdır ki?" diye düşünürken, Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelip beni istedi ve onunla evlendim.
Tahric: İbn Mace (116),
Abdulmelik b. Kudame el-Cumahi-Amr b. Ebi Seleme" kanalıyla bundan daha
geniş olarak rivayet etti.
6702- Abdullah b. Amr
der ki: Şehitten ilk kan damlası aktığı zaman geçmiş bütün günahları
bağışlanır. Sonra Yüce Allah ona yanlarında Cennetten reyhan ve ipek parçası
olan iki melek gönderir. Semanın kenarlarında melekler bulunur ve:
"Sübhanallah! Bugün yeryüzünden güzel bir koku güzel bir esinti
gelmektedir" derler. Uğradığı bütün kapılar kendisine açılır ve uğradığı
bütün melekler kendisi için bağışlanma dileyip güzel bir şekilde uğurlarlar.
Rahman'ın katına ulaşana kadar hep böyle devam eder.
Bu kişi Rahman'ın katına
geldiğinde meleklerden önce secde eder. Sonra şehidlerin yanına götürülmesi
emredilir. Onları yeşil bahçelerde öküzün ve balığın yanında ipek giysiler
içinde bulur. Onlar her gün daha önce yemedikleri yemekler yerler. Balık Cennet
nehirlerinde gölgelenir. Akşam olduğu zaman öküz onu boynuzu ile dürtüp keser.
Bunun üzerine onun etinden yerler. Etinde Cennette olan bütün nehirlerin
kokularını bulurlar. öküz Cennette gece otlanmaya çıkar. Sabahladığı zaman balık
onu kuyruğu ile dürtüp keser. Onun da etinden yerler ve etinde Cennette olan
bütün meyvelerinin tadını bulurlar. Onlar sabah akşam Cennetteki yerlerine
bakarlar ve kıyametin kopması için Allah'a dua ederler.
Mümin kişi vefat edeceği
zaman Yüce Allah ona yanlarında Cennetten reyhan ve kendisiyle ruhu
kabzedilecek bir bez bulunan iki melek gönderir. Melekler: "Ey temiz
nefis! Rabbinin hoşnutluğuyla rahatlığa ve reyhana çık" derler. Bunun
üzerine nefis daha önce hiç kimsenin asla koklamadığı güzel bir kokuyla çıkar.
Yine semanın kenarlarındaki melekler: "Sübhanallah! Bu gün yeryüzünden
güzel bir koku ve mübarek bir şey gelmektedir" derler. Uğradığı bütün
kapılar kendisine açılır ve uğradığı bütün melekler kendisi için bağışlanma
dileyip güzel bir şekilde uğurlarlar. Rahman'ın katına ulaşana kadar hep böyle
devam eder. Bu kişi Rahman'ın katına geldiğinde meleklerden önce secde eder.
Sonra Mikail çağrılır ve
ona: "Bu nefsi götürüp Müminlerin nefsi arasına koy ki, kıyamet gününde
onu senden soracağım" denilir. Sonra da mezarına götürülür. Mezarının
genişliği boyuna ve enine yetmiş arşın genişletilir. Mezarında reyhan biter ve
üzeri ipeklerle örtülür. Eğer Kur'an'dan ezberlediği bir şey varsa nur ile
giydirilir. Eğer ezberinde bir şey yoksa nuru güneş gibi kılınır. O, ancak
kendisine nazı geçen kişinin uyandırabileceği damat gibidir.
Kafir kişi öleceği zaman
Yüce Allah ona iki melek gönderir.
Beraberlerinde en kötü
kokulardan daha kötü kokan ve en sert şeyden daha sert olan kalın bir bez
getirirler. Ona: "Ey pis nefis! çık. Kendin için hazırladıkların ne
kötüdür" denilir. Bunun üzerine nefis daha önce hiç kimsenin asla
koklamadığı pis bir kokuyla çıkar. Sonra mezarına götürülmesi emredilir. Mezarı
kemikleri birbirine girecek şekilde dar kılınır. Sonra ona deve boynu gibi
yılanlar gönderilir ve etlerini yemeye başlarlar. Sonra ona, sağır, dilsiz ve
kör olan, bağırdığında sesini işitmeyen, merhamet etmemek için onu görmeyen ve
vurmaktan bıkmayan melekler musallat edilir. Ateşe gidene kadar öyle devam
etmesi için Allah'a dua ederler.
Tahric: Tefsır'de Abd b.
Humeyd ve Şerhu's-Sudur'da (25) geçtiği üzere Taberalli, M. elKebir'de
güvenilir ravilerden rivayet ettiler.
6703- Ebu Hureyre
anlatıyor: Ölü mezara konulduğu zaman namaz başucunda, zekat sağında, oruç
solunda, sadaka, akrabalarını gözetme, iyilikler ve insanlara karşı güzel
davranma ayakları ucunda durur. Baş tarafından gelindiği zaman, namaz:
"Benim tarafımdan size giriş yoktur" der. Sağından gelindiğinde,
zekat: "Benim tarafımdan size giriş yoktur" der. Solundan
gelindiğinde, oruç: "Benim tarafımdan size giriş yoktur" der. Ayaklar
tarafından gelindiğinde, sadaka: "Benim tarafımdan size giriş yoktur"
der. Sonra ölü mezarında oturur. insanlar mezarlıktan giderken ayak seslerini
işitir. Oturduğu zaman kendisine daha güneş batmak üzere gibi gösterilir. Bunun
üzerine: "Beni bırakın, ben namaz kılacağım" der; ancak kendisine:
"Daha kılarsın" karşılığı verilir. Kendisine: "Bu adam hakkında
ne dersin?" diye sorulunca: "Muhammed mi?" diye karşılık verir.
Melekler:
"Evet"
cevabını verince: "Onun, Yüce Allah katından hak üzere geldiğine şehadet
ederim" der. Bunun üzerine kendisine: "Sen bu şekilde yaratıldın ve
bu şekilde öldün. inşallah bu şekilde de diriltileceksin" denilir.
Allah'ın:
"Allah, iman
edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle
sağlamlaştırır"[İbrahim, 27] buyruğu da bunu ifade etmektedir. Ona ateşten
bir kapı açılır ve oradaki yerlerine bakınca: "Eğer asi olsaydın yerin
burası olacaktı" denilir. Gıptası ve sevinci daha fazla artıp mezarı
kendisine yetmiş arşın genişletilir. Ona: "Damat gibi uyu" denilir.
Onun ruhu güzel esinti içine bırakılır ve kuşların içinde Cennetteki ağaçlara
asılır. Sonra cesetler kendileri için yaratılmış olan şeye döner.
Kafir kişiye başucundan
gelindiği zaman bir şey bulunmaz. Oturtulur ve ona iki defa: "Bu adam
hakkında ne derdin?" diye sorulur. Ancak kafir hatırlamaz. Hatırlatılınca
da: "Muhammed" der ve: "Ben de bu kişi hakkında insanların
dediği gibi demekteydim" cevabını verir. Ona: "Doğru söyledin"
denilir. Sen bu hal üzere yaratıldın, bu hal üzere öldün ve inşallah bu hal
üzere tekrar diriltileceksin" denilir. Sonra Cennetten bir kapı açılır ve
oradaki yerleri gösterilip: "Eğer amel edip Allah'a itaat etseydin burası
senin yerin olacaktı" denilir. Bunun üzerine pişmanlığı ve üzüntüsü daha
da artar. Sonra o kapı kapatılır ve Cehennemden bir kapı açılır. Oradaki yerini
ve Allah'ın azaptan kendisi için hazırlamış olduğu şeyleri görür. Bir daha
pişmanlığı ve üzüntüsü artar. Kemikleri birbirine girinceye kadar mezarı
daraltılır. Allah'ın: "Mutlaka ona dar bir geçim vardır"[Ta Ha, 124]
buyruğu da bunu ifade etmektedir. Daha sonra ruhu Siccin'de tutulur.
Tahric: Tirmizi (2/162);
Hennad, Zühd'de; Taberani, M. el-Evsat'ta; Şerh es-Sudur'da (s. 5152), Mecmau'z-Zevaid
(3/51) ve Mevaridu'z-Zam'an'da (197) geçtiği üzere İbn Hibban ve başkaları
farklı lafızlada rivayet ettiler.
Sonraki sayfa için
aşağıdaki link’i kullan: