DEVAM: 10. KADER
HAKKINDA BİR BAB
حَدّثَنا
عثمان بن أبي
شيبة،
حَدّثَنا
وكيع. ح
وحَدّثَنا
علي بن
مًحَمَّد،
حَدّثَنا أبو معاوية
ووكيع، عَنْ
الأعمش، عَنْ
سعد بن عبيدة،
عَنْ أبي عبد
الرحمِن
السلمي، عَنْ
علي قَالَ: - كنا
جلوساً عند
النبي صلى
اللّه عليه وسلم
وبيده عود.
فنكت في الأرض
ثم رفع رأسه
فقَالَ
((مامنكم مِن
أحد إلا وقد
كتب مقعده مِن
الجنة ومقعده
مِن النَّار))
قيل: يا
رَسُول اللّه!
أفلا نتكل؟
قَالَ: ((لا.
اعملوا ولا
تتكلوا. فكل
ميسر لما خلق
له)) ثم قرأ
{فأما مِن
أعطى واتقى
وصدق بالحسنى.
فسنيسره
لليسرى. وأما
مِن بخل
واستغنى. وكذب
بالحسنى.
فسنيسره
للعسرى}. ((12 /سورة
الليل/ الأيات
5 -10)).
Ali r.a.’den:
Şöyle söylediği rivayet edilmiştir: Biz (bir defa Baki'u'l-Garkad kabristanında
bir cenaze dolayısı ile) Resulullah s.a.v.’in yanında oturuyorduk. O’nun elinde
bir asa –dal parçası- vardı. Asası ile yere vurdu. Sonra başını kaldırdı ve
buyurdu ki: - ‘’Siz'den hiçbir kimse yoktur ki, onun Cennetteki veya
Cehennemdeki yeri takdir ve tesbit edilmemiş olsun! (Şaki veya Said olduğunu
belirtmemiş olsun!)’’ Bunun üzerine O’na (bir sahabi tarafından) denildi ki: -
Ya Resulallah! Öyle ise amel ve ibadetleri bırakıp Cenab-ı Hakk’ın takdirine
dayanmıyalım mı? Resulullah s.a.v. cevaben: - ‘’Hayır.Çalışınız ve (amelleri
bırakıp) kadere dayanmayınız. Çünkü herkes ne için yaratıldı ise o iş için
kendisine kolaylık sağlanmış oluyor. (Kişi said ise ona, saadet ehline ait
amellerin ifası kolaylaştırılır. Şaki ise şakavet ehlinin işleri
kolaylaştırılır)’’ buyurdu ve şu (mealdeki) ayetleri okudu: ''Ama kim (Allah
yolunda malını) verir. Allah’tan korkar,o güzel kelimeyi (La ilahe illallah
sözünü) tasdik eder ise muhakkak biz onu (Allah’ın rızasına uygun) en kolay
yola muvafık kılarız.Fakat kim cimrilik eder (=Allah hakkını ödemez), Allah’ın
yardımına ihtiyaç duymaz (kendisini müstağni sayar) ve en güzel sözü (Tevhid
kelimesini) inkar eder ise biz de onu en şiddetli (Cehenneme götürücü) yola
hazırlarız.’’ (Leyl 5-10)
AÇIKLAMA: Buhari bu hadisi Kader, Tefsir, Edeb ve Cenaze bahislerinde ayrı ayrı
senedler ile tahric etmiştir. Müslim de Kader bahsinde böyle müteaddit
senedIerle, Tirmizi, Kader bahsinde. Nesai Tefsir bölümünde ve Ebu Davud da
Sunne kısmında rivayet etmişlerdir.
Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in nerede bu hadisi buyurduğu İbn-i Maceh'in
rivayetinde belirtilmiyor ise de Buhari ve Müslim'in rivayetlerinde Ali (r.a.)
«Bakiu'I-Carkad» adlı kabristanda bir cenaze münasebeti ile bulunulurken;
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in çevresinde oturduklarını ve burada
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu hadisi buyurduğunu belirtmiştir.
Adı geçen kabristan Medine-i Münevvere'dedir. Garkad burada yetişen dikenli bir
çeşit ağacın ismidir. Türkçemizde buna Sincan dikeni dendiğini Kamus mütercirni
Asım efendi naklediyor.
Burada ilk defa
Osman bin Maz'un ve ondan sonra da Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in
oğlu İbrahim (A.S.) defnedildi. Bu definler esnasında kabristan garkad
ağaçlarından temizlenmiştir.
Hadisten
anlaşıldısına göre Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem); ''Her insanın
Cennetlik ve Cehennemlik olduğu, saadet veya şakavet ehli olduğU ezelde Aııah
tarafından biliniyor ve bu bilgiye göre herkesin Cennet veya Cehennemdeki yeri
takdir ve tesbit edildi" buyuruyor.
Ashab-ı
Kiramdan bir zat: •• Öyle ise Ya Resülallah! Dünyada çalışmanın, bir sürü
zorlukları yenmek zahmetine katlanmamın ve ibadetle hayratın ne faydası ve
etkisi kalıyor? Herkes mukadder akibetini bekleyip dursun!» diyor. Nebi
(s.a.v.) bu soruya
«Hayır! Böyle
mukadder akibeti bekleyip durmakla kadere dayanmak diye bir şey yapmayın,
çalışınız. Cennetlik olan herkes saadet ehlinin işlerini kolaylıkla ve seve
seve yapmaya koyulur. Cehennemlik olan kimse de şakavet ehlinin işlerini
işlemeye kolayca ve isteyerek yönelir. Hiç kimse bir iş yapmaya Allah
tarafından icbar edilmiyor.» şeklinde cevap vermiş oluyor.
Buhari, soru
sahibinin Ali r.a. olduğunu söylemiştir. Müslim ve Tirmizi de Süraka İbn-i
Malik'in soru sahibi olduğunu beyan etmişlerdir. Başka sahabilerin ismini
söyleyenler de vardır. Müslim' in bir rivayetinde soru soranlar için "Kalu
= dediler» tabiri kullanıldığına göre soru sahibinin bir kaç zat olduğu manası
çıkmıştır.
Tıybi diyor ki
: Resulullah (s.a.v.) cevabında özetle şunu da belirtmek istiyor:
«Ey Ashabım!
İbadeti. Cennete girmek ve ibadetsizliği Cehennemlik olmak için yeter sebep
olarak telakki etmeyiniz. Ama ibadeti. saadet alameti sayınız., İbadet
yapmamayı da şakavet belirtisi olarak biliniz.»
Tıybi’nin kasdettiği
Cehennemlik ebedi cehennemliktir.
Şu halde kul'a
düşen görev, niçin yaratıldıysa onun gereğini ifa etmek ve yaratana karşı
kulluk vazifesini hayatının sonuna kadar sürdürmektir.
Bir soru:
İnsanın said veya şaki olması, ezeli takdirin eseri olduğuna göre kişinin
serbest hareketi ve irade sahibi olarak davranması mümkün mü, hakkındaki takdir
onun için bir özür değil mi?
Cevap: Ezeli
takdir kulun iradesini engellemez ve onun için özur değildir. Çünkü ezeli
takdir Allah'ın ilim ve iradesinin eseridir. Allah, insanın dünyada kendi irade
ve isteği ile iman veya küfrü seçmekle said veya şaki olacağını ezelde bildiği
ve böyle irade ettiği için o insanın
said veya şaki olacağını ezelde takdir buyurmuştur.
Ebu'l-Muzaffer
es-Sem'ani der ki :
Kaza ve Kader
mes'elesinde en doğru bilgi kaynağı Kitab ve Sünnettir. En doğru hareket de
bunlardan ilham alarak bilgi edinmektir. Bu iki kaynakla yetinmeyerek akıl ve
mantık yolu ile bir takım kıyaslamalar yapmak sureti ile ileri gitmek insanı
hayret ve dalalete düşürür. Çünkü kaza ve kader bilgisi ilahi sırlardandır.
Bilinmeyen hikmetlere binaen bu sırrı insanlara bildirmemiş ve akıl yolu ile
bunu çözme imkanını kullarına vermemiştir. Kader'in iç yüzünü ne bir Nebi ne de
bir Melek bilebilmiştir. Biz Kitab ve Sünnet ile kader mes'elesine çizilmiş
olan sınırları tecavüz etmemek mecburiyetindeyiz. Mu'minlerin, Cennete
girdikleri zaman, kaderin sırrını anlıyacakları ve Cennet'e girmeden bunu idrak
edenıiyecekleri söylenmiştir. (Nevevi Müslim şerhi Kader kitabı)
Fıkıh ve Hadis
alimlerinin meşhurlarından olan Sem'ani'nin bu görüşü bütün hadisçilerin
mezhebidir. Hadisçiler Kaza ve Kader bahsine dair mantıki kıyasları ve
mücadeleyi Kelamcılara bırakmışlardır.
Nevevi'nin
belirttiği gibi bu hadis de kader'in varlığını isbat eder ve hayır olsun, şer
olsun bütün olayların kaza ve kaderle meydana geldiğini belirtir.