DEVAM: 3. RESULULLAH
S.A.V.'DEN HADİS RİVAYETİNDE TEVAKKİ (SAKINMA, ÇEKİNME VE İHTİYAT)
حَدّثَنا
العباس بن عبد
العظيم
العنبري، حَدّثَنا
عبد الرزاق،
أنبأنا معمر،
عَنْ ابْن طاووس،
عَنْ أبيه
قَالَ: سمعت
ابْن عباس
يَقُولُ: إنا
كنا نحفظ
الحديث، والحديث
يحفظ عَنْ
رَسُول اللّه
صلى اللّه عليه
وسلم. فأما
إذا ركبتم
الصعب
والذلول، فهيهات.
Tavus
(Rahimetullah)’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir; İbn-i Abbas r.a.’den
işittim. Buyurdular ki; “Gerçekten biz (itina ile) hadisi hıfzederdik. Hadis
de, Resulullah s.a.v.’den hıfzedilir. (Hıfzedilmesine önem ve kıymet
verilmelidir.) Fakat siz hırçın deveye de uysal deveye de binmeye başlayınca
artık hadis almaya itimad etmek ve bellemek işi uzaklaştı.”
AÇIKLAMA: İbn-i Abbas (R.a)'nın buyruğu iki şekilde
yorumlanabilir.
1. Biz hadis
ravilerinin sadakatına itimad eder, her raviden hadis alır, bellerdik.
Resulullah (s.a.v)'în hadisleri gayet tabii hıfzedilmeye ve önem verilmeye
değer. Fakat halk hadis nakletme işinde ifrat ve tefrite, eksik ve fazla
nakletmeye girişince ve bu durumda naklettikleri hadislerin doğruluğuna itimad
kalmayınca artık onlardan hadis almak ve bellemek işi uzaklaştı, yanaşılmaz
oldu.
2. Biz
hadisleri belleyerek halka rivayet ederdik. Fakat halk hadislere gerekli önemi
vermiyerek doğru yanlış rivayete girişmekle hiyanet etmeye başlayınca artık
onlara hadis rivayet etmemiz uzak bir ihtimal halini aldı.
İkinci şekilde
yorumlanınca, yalan, yanlış hadis rivayetinden halkın menedilmesi neticesine
varılıyor. Fakat halkın hadis
öğrenmemeleri manası çıkmıyor; Bilakis cehalet yüzünden fazla hata ve
yanılmalara düşüldüğünden hadis nakletmek isteyen kimselerin köklü bir öğrenime
mecbur oldukları anlaşılıyor. (17)
Müslim, bu
hadisi sahih'inin Mukaddime'sine almıştır. Ayrıca aynı mealde daha mufassal
rivayetleri de almıştır. Bunlardan birisi şöyledir … Tavus (Rahimehullah) 'den,
şöyle dediği rivayet edilmiştir :
Bu zat (yani
Büşeyr b. Ka'b) , İbn-i Abbas (R.A)' ya geldi ve ona hadis rivayet etmeğe başladı.
İbn-i Abbas (R.A) kendisine :
- Şu ve bu
hadise dön (yeniden oku) dedi. Büşeyr de tekrarladı ve rivayete devam etti.
İbn-i Abbas (R.A) yine :
- Falan ve
falan hadisi tekrarla! dedi. O da yeniden okudu ve İbn-i Abbas (R.A)' a şöyle
dedi :
- Bilmiyorum;
acaba okuduğum bütün hadislerimi tanıyıp kabullendin de yalnız bunu
(tekrarlananı) mı tanımadınız? yoksa hiç birisini tanımadın da sadece
tekrarlanmasını istediğin hadisleri mi kabul ettin?
- İbn-i Abbas
(R.A) ona :
Gerçekten biz Resulullah
(s.a.v) üzerine hadis uydurulmadığı müddetçe O'ndan hadis rivayet ederdik.
Fakat halk serkeş ve uysal develere binmeye (yani insanlar iyi ve kötü her
çeşit yola süluk etmeye) başlayınca biz O'ndan hadis rivayet etmeyi terk ettik,
dedi.''
-
Bu rivayet, 27
numaralı İbn-i Mace hadisine ait beyan ettiğim 2'nci yoruma daha uygun olur
kanaatındayım.
Müslim'in
Mukaddime'ye aldığı bir başka hadis de şöyledir : ... Mücahid
(Rahimehullah)'den rivayet edilmiştir ki :
Büşeyr el-Adevi
İbn-i Abbas (R.a)' ya geldi ve hadis rivayet etmeye başlayarak : '' Kale
Resulullahı (S.A.V) , Kale Resulullahi (S.A.V) = Peygamber şöyle söyledi böyle
söyledi.) demeye girişti. İbn-i Abbas (R.a) ise onu dinlemiyor ve ona
bakmıyordu. Biraz sonra Büşeyr :
- Ya İbn-i
Abbas : acaba ne için benim rivayet ettiğim hadisleri dinlediğini görmüyorum?
Ben Resulullah (S.A.V)'in hadislerini sana naklediyorum sen dinlemiyorsun,
dedi. İbn-i Abbas :
- (Eskiden) bir
adam Resulullah (S.A.V) şöyle buyurdu,
dediği zaman gözlerimiz süratla ona yönelir, tüm kulaklarımızı ona verirdik.
Fakat insanlar serkeş ve uysal deveye binince (yani hadislerin sıhhat durumunu
dikkate almadan, rastgele her çeşit hadisi rivayet etmeye girişince) biz de onlardan, hadisleri almaz olduk. Ancak
(bilip) tanıdığımız hadisleri alırız, dedi.
Bu rivayetin de
27 numaralı hadisin ilk yorumuna daha muvafık düştüğü kanısındayım.
Tavus'un Hal
Tercemesi: Tavus b. Keysan
Ebu Abdirrahman el- Yemani'dir. Zeyd b. Sabit, Aişe, Ebu Hüreyre, Zeyd b. Erkam
İbn-i Abbas (R.A) ve başka zatlardan hadis rivayet etmiştir. Kendisinden de
oğlu Abdullah ile Zühri, İbrahim b. Meysere, Ebü'z - Zübeyr el-Mekki, Hanzala b. Ebi Süfyan ve başkaları rivayet etmişlerdir. Kendisi Yemen'in en büyük alim ve amili idi.
Amr b. Dinar : '' Tavus gibi görmedim.
'' der.
Kays b. Said de : '' Basra'da İbn-i Sirin nasıl eşsiz idi ise Tavus da
bizde (Yemen'de) öyledir. '' der. İlim yönünden üstün olduğu gibi zühd ve
takvada da üstün idi. Yemen emiri bir defa ona 500 altın hediye gönderiyor,
fakat kendisi almıyor. Tavus Yemen
ehlinin üstadı, müftüsü ve bereketi idi. Yüce bir mevkii vardı. Çok hac
yapardı. Hac mevsiminde Mekke'de iken terviye ( arafeden bir önceki güne
terviye denir. ) den bir gün evvel hicri 106 da vefat etti. Cenaze namazı
Emevilerin halifelerinden Hişam b. Abdilmelik tarafından kıldırıldı. Allah rahmet eylesin.
(Bak :
Tezkiretü'l-Huffaz S. 90 Mekke 1374)