Sahih

İbn Hibban

 

ZEKAT

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

Bab: Nafile Sadaka

 

3308- Münzir b. Cerir, babasından bildiriyor: Gün ortası Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanındaydık. O esnada çoğu hatta hepsi de Mudar kabilesinden olan bir topluluk geldi. Kılıçlarını kuşanmışlardı, giysileri yok denecek kadar kötü ve ayakları çıplaktı. Yüzünün değiştiğini gördüğüm Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onların bu perişan halini görünce evine girdi. Sonra çıkıp Bilal'e ezanı okumasını söyledi. Namazı da kıldırdıktan sonra bir konuşma yapıp şu ayetleri okudu: ''Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının, Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.''(Nisa 1) "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.''(Haşr 18)

 

Cemaat bunları duyunca sadaka olarak kimi dinar (altın), kimi dirhem (gümüş), kimi giysi, kimi buğday, kimi de arpa vermeye başladı. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Yarım hurma dahi olsa sadaka veriniz" buyurunca Ensar'dan bir adam hurma dolu bir çuvalla geldi. Kolları çuvalı taşımakta zorlanıyordu, hatta taşıyamıyordu. Bu şekilde sahabe birbiri ardına sadaka vermeye devam  etti. Sonunda yiyecek ve giysilerden iki büyük yığın oluştu. Bundan dolayı Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yüzünün neşelendiğini ve altın gibi parıldadığını gördüm. Ardından Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim islam'da güzel bir çığır açarsa hem bunu yapmanın sevabını, hem de ondan sonra bu yolu takip eden kişilerin alacağı sevabın benzerini alır. Bunların sevaplarında da bir eksilme olmaz. Her kim de islam'da kötü bir yol açarsa hem bunu yapmanın günahını, hem de ondan sonra bu yolu takip eden kişilerin günahının aynısını yüklenir. Bunların günahlarında da bir eksilme olmaz."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Ahkamu'l-cenaiz 224-6; et-Ta'liku'r-rağlb 1/47); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 4/357; Müslim 1017; Tirmizi 2675; Nesai 5/75; İbn Mace 203; Bak hadis no: 4785, 4816, 4819, 4824.

 

 

Ebu Hatim der ki: Bu hadis Yüce Allah'ın "Hiçbir günahkar başka bir günahkarın günahını yüklenmez" (En'am 164) buyruğundan kastın bütün günahlar değil bazı günahlar olduğuna delalet etmektedir. Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Kim İslam'da kötü bir yol açarsa hem bunu yapmanın günahını, hem de ondan sonra bu yolu takip eden kişilerin günahının aynısını yüklenir" buyurarak Yüce Allah'ın Kitab'ında yer alan bu buyruğu açıklamıştır. Yüce Allah burada:

"Resulümün yükleneceğini söylediği durumlar dışında hiçbir günahkar başka bir günahkarın günahını yüklenmez" demiş gibidir. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bunu kendi yanından söylemiş ya da genel olan hükmü kendi görüşünce tahsis etmiş değildir. Bunu yine Allah'tan aldığı vahiyle yapmıştır. Zira Yüce Allah, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için: "O, kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması ancak bildirilen vahiy iledir" (Necm 3,4) buyurur.

 

"Bilin ki ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır ... " (Enfal 41) ayetinde de benzeri bir durum vardır. Burada da "Hiçbir günahkar başka bir günahkann günahını yüklenmez" (En'am 164) ayetinde olduğu gibi hitap geneldir. Ancak Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "Savaşta birini öldüren kişi öldürülenin eşyalarını alır" buyurarak bu şekilde elde edilen ganimetten beşte birin alınmayacağını, az olması durumunda bu eşyaların sadece öldüren kişiye ait olacağını bildirmiştir. ResUlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu sözü de ayette genel olarak gelen hitabı tahsis etmektedir.

 

 

 

Sadakanın Yüce Rabbin Öfkesini Dindirmesi

 

3309- Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Sadaka vermek, Rabbin (isyan edenlere karşı) öfkesini söndürür. Kötü ölümü de önler."

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (et-Ta'liku'r-rağib 2/22); Şuayb: İsnadı zayıflır. Tirmizi 664.

 

 

 

Verdiği Sadakanın Kıyamet Gününde Verene Gölge Olması

 

3310- Ukbe b. Amir bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işittim: "(Sadaka veren) her kişi, (kıyamet günü) insanlar arasında hüküm verilinceye kadar kendi sadakasının gölgesinde barınacaktır."

(Hadisin ravisi) Yezıd der ki: Ebu('I-Hayr) Mersed'in, (küçük) bir çörek veya bir soğan bile olsa herhangi bir şeyi sadaka vermeden bir günü geçmezdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 2/25); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 4/147.

 

 

 

Az da Olsa Sadaka Vermek Suretiyle Cehennemden Korunmanın Müstehaplığı

 

3311- Adiy b. Hatim der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişi, yarım hurmayla da olsa (sadaka vererek) kendini cehennem ateşinden koruyabiliyorsa korusun.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 2/23); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 4/256; Buhari 1417; Müslim 1016; Bak hadis no: 7329, 7330.

 

 

 

Sağlıklı, Cimri, Fakir Düşmekten Korkan ve Uzun Bir Hayat Yaşamayı Uman Kişinin Vereceği Sadakanın Böyle Olmayan Birinin Vereceği Sadakadan Daha Üstün Olması

 

3312- Ebu Hureyre der ki: Bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadakanın sevabı daha büyüktür?" diye sorunca, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle cevap verdi: "Sağlıklı ve dinç iken, fakir düşme korkusu ve zenginlik arzusu taşırken verdiğin sadakadır. Sakın, can boğaza gelip artık malın başkasının (varislerinin) olmak üzereyken: ‘‘Falana şunu verin, filana şunu verin’‘ diyecek zamana kadar geciktirme."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 2551); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/25; Buhari 1419; Müslim 1032; Ebu Davud 2865; Nesai 5/86; İbn Mace 2706; Bak hadis no: 3335.

 

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sadaka Vereni Savaş İçin Zırh Giyen Kimseye Benzetmesi 419

 

3313- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "infak eden (ve sadakalar veren) kişi ile cimri olan kişi demirden olan ve boyunlarından göğüslerine kadar uzanan zırh giymiş iki kişi gibidirler. Cömert olan kişi, infakta bulunmak istediği zaman üzerindeki bu zırh yerlere kadar uzanıp ayak izlerini silecek kadar genişleyip bollaşır. Cimri olan kişi ise, infakta bulunmak istediği zaman üzerindeki zırhın her bir halkası diğerine daha sıkı bir şekilde tutunur ve zırh boynunu da sıkacak şekilde olabildiğince daralır. Cimri olan kişi, üzerindeki zırhı genişletmeye çalışır, ama zırh bir türlü genişlemez."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/256; Buhari 1443; Müslim 1021; Nesai 5/70; Bak hadis no: 3332.

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Tasaddukta Bulunanı Uzun Elli Kimseye Benzetmesi

 

3314- Hz. Aişe der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "içinizden bana en çabuk kavuşacak olan, kolu en uzun olanınızdır" buyurdu. Bunun içindir ki Hz. Peygamber'in (Sallallahu aleyhi ve Sellem) eşleri en çok kimin kolu uzun diye ölçmeye başladılar. içimizde kolu en uzun olan da Zeyneb idi; zira kendi çalışıp kazanır ve sadaka verirdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (ed-Daife 6335); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Müslim 2452.

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Çok Sadaka Vereni Uzun Elli Kimseye Benzetmesi

 

3315- Hz. Aişe bildiriyor: Bir gün eşleri Allah Resulü'nün (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında toplandı. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Vefatından sonra içimizden ilk hangimiz sana kavuşacak?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "içinizden kolu en uzun olanınız!" buyurdu. Bunun üzerine bir kamış alıp kol uzunluklarını ölçmeye başladılar. içimizde en uzun kollu da Sevde çıktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vefat ettikten sonra da içimizde ilk ona kavuşan (vefat eden) Sevde oldu. Uzun koldan kasdın da en çok sadaka veren olduğunu anladık. Zira Sevde sadaka vermeyi çok severdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih, Sevde ismi yanılgıdır, mahfuz olan Zeyneb'dir; Şuayb: Buhari'nin şartınca sahihtir. Ahmed 6/121; Buhari 1420; Nesai 5/66.

 

 

 

Mustafa'nın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Sadakanın Büyümesini Kişinin Tayını ve Süt Devesini Bakıp Büyütmesine Benzetmesi

 

3316- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kişinin helal olan kazancından verdiği sadakayı -ki Yüce Allah ancak helal olan bir şeyi kabul eder- Allah sağ eliyle teslim alıp, birinizin tayını veya sütten kestiği devesini büyütmesi gibi elinde büyütür. Kulun verdiği bu mal elinde o kadar büyür ki Uhud kadar büyük bir hale gelir" buyurmuştur.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (er-Ravdu'n-nadır 1083; Zilalu'l-cenne 623); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/538; Buhari 1410; Müslim 1014; Tirmizi 661; NesaiSıS?; İbn Mace 1842.

 

 

 

Bu Hadisi Rivayette Ebu'I-Hubab'ın Rivayette Tek Kaldığını iddia Edenin Kavlini çürüten Haber

 

3317- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Doğrusu Allah, sizden birisinin, kendi tayını veya deve/inek yavrusunu besleyip büyütmesi gibi; o kimsenin (sadaka olarak verdiği) bir hurmayı ve bir lokmayı Uhud dağı oluncaya kadar büyütür."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (et-Ta'liku'r-rağib 2/19); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 6/251.

 

 

 

Yüce Allah'ın Kıyamet Gününde Sevabını Fazlasıyla Vermesi için Müslümanın Verdiği Sadakayı Çoğaitması

 

3318- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kim helal kazancından hurmayı sadaka olarak verirse  ki -ki Allah, helal maldan verilen sadakadan başkasını asla kabul etmez- Allah o sadakayı avucuna koyar ve sizden birinizin atın ın yavrusunu veya sütten kesilmiş deve yavrusunu büyüttüğü gibi büyütür, O hurma değerindeki sadakanın sevabı, Uhud dagı kadar büyük olur.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı hasendir.

 

 

 

Bu Hadisi Rivayette Said el-Makburı'nin Tek Kaldığını iddia Edenin Kavlini çürüten Haber

 

3319- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kul helal olan bir hurmayı sadaka verdiği zaman -ki Yüce Allah'a ancak helal olan bir şey yükselir- Allah, sağ eliyle onu teslim alır ve tasadduk edilen şey birinizin tayını veya sütten kestiği devesini büyütmesi gibi büyütür. O hurma kadar büyür ki dağ kadar olur.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/431.

 

 

 

3320- Hakım b. Hizam anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir gün kadınlara hitap ediyordu. Derken onlara vaaz etti, Allah'tan korkmalarını ve kocalarına itaat etmelerini emretti ve parmaklarını birbirlerine kenetleyerek: "Sizden cennete girecek olan kadınlar (şu kadardır)!" buyurdu. Sonra da parmaklarının arasını ayırarak: "Sizden (pek çoğu da), cehennem odunu olacaksınız!" buyurdu. Bunun üzerine Marid -veya Murad- kabilesine mensup bir kadın: "Niçin ey Allah'ın Resulü!" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Çünkü sizler; kocalar(ınız)a nankörlük ediyorsunuz, çokça lanet ediyorsunuz ve hayır yapmayı da erteliyorsunuz!" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf.

 

 

 

Erkeklere Çok Sadaka Vermelerinin Emredilmesi

 

3321- Ebu Said el-Hudri der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Ramazan bayramı ile kurban bayramı namazına çıktığı zaman bayramın o iki rekatını kıldım, selam verdikten sonra henüz oturmuş olan cemaate doğru döner ve ayakta iken üç defa: "Sadaka verin!" buyururdu. Bayramlarda sadakayı küpe yüzük gibi şeylerle daha çok kadınlar verirdi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şayet bir müfreze gönderecekse bundan söz eder, göndermeyecekse de namazgahtan ayrılırdı.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 2968; el-İrva' 1/205); Şuayb: Müslim'in şartınca Sahih. Ahmed 3/36; Buhari304; Müslim 889; Nesai 3/187; İbn Mace 1288.

 

 

 

Kadınlara Çok Sadaka Vermelerinin Emredilmesi

 

3322- At.3'nın bildirdiğine göre ibn Abbas şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bayram gününe namazını kıldırıp hutbeyi verdikten sonra kadınların bulunduğu tarafa geldi ve onlara sadaka vermelerini emretti." 

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Bak hadis no: 2824.

 

 

 

Kadınlara Çok Sadaka Vermelerinin Teşvik Edilme Nedeni

 

3323- Abdullah b. Mes'ud anlatıyor: Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem), kadınlara: "Sadaka veriniz. Şüphesiz ki sizler, cehennemliklerin en çoğunu (oluşturuyorsunulz" buyurdu. ileri gelen kadınlardan olmayan bir kadın: "Kadınlar hangi sebeple veya niçin (cehennem halkının çoğunluğu olmuşlar)dır?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sizler, laneti çok yapar ve kocaya nankörlük edersiniz" buyurdu.

Abdullah b. Mes'ud: "Dini ve aklı noksan olanlardan kadınlar kadar, işlerinde söz sahibi erkeklere hükmedici hiç kimse yoktur" dedi. Bunun üzerine ona:

"Kadınların akıl ve din noksanlığı nedir?" diye soruldu. O da: "Kadının aklının noksanlığına gelince; iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine mukabil kılındı. Kadınların dininin noksanlığına gelince; kadınlar (hayız ve nifas hallerinde) şu ve şu kadar gün geçer de o günlerde hiçbir namaz kılamazlar" diye cevap verdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (es-Silsiletu'd-daife 6106; Zilalu'l-cenne 2/463-4). Ahmed 1/433; Darimi 1/237.

 

 

 

Kişiye Açları Doyurmanın ve Allah'ın Düşmanı Olan Kafirlerin Elindeki Esirleri Kurtarmanın Emredilmesi

 

3324- Ebu Musa el-Eş'ari der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Aç olanı doyurun, hasta olanı ziyaret edin ve esir olanı kurtarın" buyurdu. -Süfyan, hadis metninde geçen "anT" sözcüğünün esir anlamına geldiğini söyledi-

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Tahricu Müşkileti'l-fakr 112); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 4/394; Buhari 5373; Ebu Davud 3105.

 

 

 

Yöneticinin ihtiyaç Anında Tebasından Fakirlere Sadaka Vermelerini istemesinin Müstehablığı

 

3325- ibn Abbas anlatıyor: Bir Ramazan bayramında ben, Hasan, Hüseyin ve Usame b. Zeyd birlikte çıktık. Resulullah da (Sallallahu aleyhi ve Sellem) namazgaha çıkıp bizlere bayram namazını kıldırdı. Sonra hutbe verdi. Hutbede: "Ey insanlar! Bugün sadaka verme günüdür! Sadaka verin!" buyurdu. Bunun üzerine cemaatteki adamlardan kimi yüzüğünü, kimi giysisini çıkarmaya başladı. Bilal da bunları topluyordu. Artık erkeklerden kimsenin bir şey vermediğini görünce de kadınların bulunduğu tarafa gitti. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onlara da: "Ey kadınlar! Bugün sadaka verme günüdür! Sadaka verin!" buyurdu. Bunun üzerine kadınlardan kimi küpesini, kimi yüzüğünü, kimi de halhalını çıkarmaya başladı. Bilal da bunları topluyordu. Artık kadınlardan kimsenin bir şey vermediğini görünce geri döndü. Biz de onunla birlikte döndük.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Hadis sahihtir. İsnadı zayıflır. Ahmed 1/280; Buhari 964; Müslim 884; Ebu Davud 1141; İbn Mace 1273; Darimi 1/378.

 

 

 

Dünyada Sadaka Verenlerin Ahirette En Üstünler Olduklarına Delalet Eden Haber

 

3326- Zeyd b. Vehb dedi ki: Allah'a şahadet ederim ki Rebeze'de iken Ebu Zer'in şunları söylediğini işittim: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bir akşam vakti Medine kara taşlığında yürürken Uhud dağı karşımıza çıktı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Ebu Zer! Şu Uhud dağı benim için altına dönüşse borcu kapatmak üzere kaldıracağım dinar dışında ondan hiçbir şeyin üç günden daha fazla yanımda kalmasını istemez, Allah'ın kullarına şu şekilde dağıtırdım" buyurdu ve sağına, önüne ve soluna doğru avuçlarıyla dağıtır gibi yaptı. Daha sonra: "Ey Ebu Zer! Malını şöyle şöyle şöyle dağıtanlar dışında dünyada malı çok olanların kıyamet gününde nimetleri az olur" buyurdu ve sağına, önüne ve soluna doğru avuçlarıyla dağıtır gibi yaptı.

Biraz daha yürüdükten sonra: "Yanına geri dönene kadar sen burada bekle!" buyurdu. Sonra gözden kayboluncaya kadar gitti. Gecenin karalığında (geri) geldi. Gittiği yerden sesler işitince ona bir şeyin zarar vermesinden korkarak ona doğru gitmek istedim. Ancak bana söylediği beklemem gerektiği sözünü hatırlayınca yerimde oturup gelmesini bekledim. Geldiğinde ona: "Ey Allah'ın Resulü! Sana gelmek istedim, ancak bana söylediğin sözü işittim (ve yerimde kaldım). Ancak bazı sesler işittim" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O Cebrail'di; yanıma geldi ve ümmetimden Allah'a şirk koşmadan ölenlerin cennete gireceğini söyledi" buyurdu. Ben: "Zina etmiş, hırsızlık yapmış olsa da mı?" diye sorduğumda, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Zina etmiş, hırsızlık yapmış olsa da!" karşılığını verdi.

 

Cerir dedi ki: A'meş te bu hadisi Ebu Salih kanalıyla Ebu'd-Derda'dan, o da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den aktardı.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 862); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 5/152; Buhari 2388; Müslim 287/32; Tirmizi 2644; Nesai 1120; Bak hadis no: 169, 170.

 

 

Ebu Hatim der ki: "Bu hadis iki şartı içermektedir. Birincisi, kişi Allah'a şirk koşmadan öldüğü zaman, dünyadayken işlediği suçları Yüce Allah'ın lütfedip affetmesi ve bağışlaması durumunda cennete girer. Zira kişinin dünyadayken yasaklanan bazı şeyleri işlemesi kaçınılmazdır. Birincisi budur. İkincisi, kişi Allah'a şirk koşmadan öldüğü zaman, şayet öncesinde Yüce Allah lütfedip dünyadayken işlediği suçları affetmez ve bağışlamazsa cehennemde hak ettiği cezayı çektikten sonra cennete girer. Cehennemden çıkarılması da orada dünyadayken şirk koşanlarla birlikte kalmaması içindir. Hadis bu iki şartı içermektedir. Yoksa bu hadisten kasıt, Allah'a şirk koşmadan ölen her bir kişinin kayıtsız şartsız cennete gireceği değildir."

 

 

 

Kişinin Malından, Yoksul ve Yoksun Olacağı Günde -Allah o günü bize bereketli kılsın- Kendisinden Faydalanmak için Sadaka Olarak Verdiğinden Başka Bir Şeyin Kalacak Olmaması

 

3327- Mutarrif b. Abdillah'ın, babasından bildiriyor: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına vardığım zaman şunu okuyordu: ''Çokluk ile böbürlenmeniz, sizi öylesine oyaladı ki; mezarlıkları bile ziyaret ettiniz." (T ekasür 1) Şöyle buyurdu: "Ademoğlu: ‘‘Malım, malım’‘ der. Malından sana tasadduk edip gönderdiğinden veya giyip eskittiğinden ve de yiyip bitirdiğinden başkası var mı ki!"

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Bak hadis no: 701.

 

 

 

Kişinin Çocukları ve Ahiretine Yönelik Malının Durumu

 

3328- Ebu Hureyre, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurduğunu bildirir: "Kul, ‘‘Malım! Malım!’‘ der; ama malından sadece şu üç şey kendisinindir: Yiyip tükettiği, sadaka olarak verip bıraktığı ve giyip eskittiği. Bunun dışındakileri insanlara bırakıp gidecektir."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Bak hadis no: 3244.

 

 

 

Kişinin infak Etmesi Durumunda Malının Telafi Edileceğini, Elinde Tutması Halinde ise Telef Olabileceğini Hesap Etmesi Gerekliliği

 

3329- Ebu'd-Derda, Hz. Peygamber'den (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bildiriyor: "Güneş her doğduğunda mutlaka iki tarafından iki melek çıkarak insanlar ve cinler hariç yeryüzünde herkesin duyacağı şekilde şöyle seslenirler: ‘‘Ey insanlar! Rabbinize yönelin. Size yetip de artmayan (mal) fazla olup da sizi oyalayandan daha hayırlıdır.’‘ Her güneş batımında da mutlaka iki tarafından iki melek çıkarak şöyle seslenirler: ‘‘Allahım! infakta bulunan kimselere verdiklerini telafi et. infak etmeyenin malını da telef et.'' "

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 920; Tahricu Fıkhi's-sire 446); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 5/197.

 

 

 

Müslümanın Ahiretini Düşünerek Dünyadayken Elinden Geldiği Kadarıyla infakta Bulunmasının Müstehablığı

 

3330- Abdullah b. Mes'ud der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Hanginiz, varisinin malını kendi malından daha çok sever?" diye sorunca, sahabe: "Ey Allah'in Resulü! Hepimiz kendi malımızı varislerimizin malından daha çok severiz'' karşılığını verdiler. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne dediğinizin farkında mısınız?" buyurunca: "Sadece bunu biliyoruz, ey Allah'ın Resulü" dediler. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sizden varisinin malını kendi malından daha çok sevmeyen kimse yoktur." Ashab: "Bu nasıl olur, ey Allah'ın Resulü?" dediklerinde şöyle buyurdu: "Sizden birinizin malından, ancak ahiret günü için gönderdiği kısmı kendisinindir. Varisinin malı ise geriye bıraktığıdır."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 1486); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 1/382; Buhari 6442; Nesai6/237.

 

 

 

Kişinin Baki Olan Ahireti için imkanı Kadarıyla Fani Olan Dünya Malından infakta Bulunması Gerekliliği

 

3331- Ebu Zer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "(Malı ile ilgili) şöyle ve şöyle söz söyleyen (yani malının belirli bir kısmını fakirlere ayıran) ve onu helal yoldan kazanan kimse hariç (dünyalığı) en çok olanlar, kıyamet günü (sevapımakam bakımından) en aşağı olanlardır.''

 

[Tahric:]  Elbani: Münker olan "onu helal yoldan kazanan" ibaresi hariç sahih (es-Silsiletu'ssahiha 1766; Daifu'l-Mevarid 95/835); Şuayb: İsnadı zayıfhr. İbn Mace 4130 ..

 

 

 

Tasadduk Etmeyenin Cimri Sayıldığına Delalet Eden Haber

 

3332- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Cimri olan kişi ile infak eden (sadakalar veren) kişi, demirden olan ve boyunlarından göğüslerine kadar uzanan cübbe ya da zırh giymiş iki kişi gibidirler. Cömert olan kişi, sadak vermek istediği ve bunu içinden geçirdiği zaman üzerindeki bu zırh derisinden sıyrılıp parmak uçlarını da geçerek uzanıp ayak izlerini silecek kadar genişleyip bollaşır. Cimri olan kişi ise, infakta bulunmak istediği ve bunu içinden geçirdiği zaman üzerindeki zırhın her bir halkası diğerine daha sıkı bir şekilde tutunur ve zırh boynunu da sıkacak şekilde olabildiğince daralır. Cimri olan kişi üzerindeki zırhı genişletmeye çalışır, ama zırh bir türlü genişlemez."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı Sahihtir. Bak hadis no: 3313.

 

 

 

Meleğin infak Edene Harcadığının Yerine Gelmesi ve Cimriye de Tuttuğunun Telef Olması için Dua Etmesi

 

3333- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir melek, sema kapılarından birinde: ‘‘Kim bu gün ödünç verip yarın mükafat almak ister’‘ der. Başka bir kapıda ise yine bir melek: "Allahım! infak edene yerini dolduracak karşılığını ver.’‘ Diğeri de ‘‘Allahım! Cimrilik edenin malını yok et’‘ diye beddua eder."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 920); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 2/305; Buhari 1442; Müslim 1010.

 

 

 

Kişinin Hayatı Boyunca Gücünün Yettiği Miktarlarda Tasaddukta Bulunmasının Müstehaplığı

 

3334- Ebu Said el-Hudri'nin bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Kişinin hayatta ve sağlıklı iken bir dirhem sadaka vermesi, ölümü anında yüz dirhem sadaka vermesinden daha hayırlıdır."

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (S. ed-Daife 1321; Daifu Ebi Davud 494); Şuayb: İsnadı zayıftır. Ebu Davud 2866.

 

 

 

Kişinin Sağlıklı iken Verdiği Sadakanın Can Boğaza Gelince Vereceği Sadakasından Üstün Olması

 

3335- Ebu Hureyre dedi ki: Bir adam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadaka daha büyüktür?" diye sorunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Sıhhatli ve mala karşı düşkün iken, zenginliği ümit edip fakirlikten korkarken verdiğin sadakadır. Can boğaza dayanıp: ‘‘Bu falancanın, bu filancanın’‘ dediğin, halbuki bu malın falanın olduğu zamana geciktirme."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Bak hadis no 3312.

 

 

 

Yaşarken ihmalkar Davranıp Ölüm Anında Tasaddukta Bulunan Kişinin Durumu

 

3336- Ebu'd-Derda bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyurdu: "Vefatı yaklaştığı sırada sadaka veren kimsenin durumu, kendisi doyduktan sonra (yiyemediğini) hediye veren kimsenin durumuna benzer.''

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (es-Silsiletu'd-daife 1322; Mişkat 1870). Ahmed 5/197; Ebu Davud 13968; Tirmizi 2123; Nesai 6/238; Darimi 2/413.

 

 

 

Yakın Olanlara Verilecek Sadakanın Uzak Olanlara Verilenden Daha Üstün Olması

 

3337- Ebu Hureyre anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), bir gün sahabilerine: "Sadaka veriniz" buyurdu. Bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! Benim yanımda bir dinar var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu kendine harca'' buyurdu. Adam: "Benim yanımda başka (bir dinar altın) daha var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu, hanımına harca" dedi. Adam: "Benim yanımda başka (bir dinar altın) daha var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu, çocuğuna harca" dedi. Adam: "Benim yanımda başka (bir dinar altın) daha var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu, hizmetçine harca" dedi. Adam: "Benim yanımda başka (bir dinar altın) daha var" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Sen (sadaka vereceğin yeri veya kişiyi) daha iyi görürsün" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Hasen (Sahih Ebu Davud 1484); Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/251; Ebu Davud 1691; Nesai5/62.

 

 

 

Kişinin imkanı ve Gücüne Göre Az Sadaka Vermesinin Mubahlığı

 

3338- Ebu Mes'ud der ki: (Sadaka / zekat olarak gelen malları dağıtmak için) sırtımıza yüklenip taşıyorduk. Biri gelip yarım sa' sadaka verdi. Başka biri ise birçok şey verdi. (Münafıkların, az veren için) "Allah bunun sadakasından müstağnidir. (Çok veren için de) Bu da riya için çok verdi" demesi üzerine:

"Sadaka vermekte gönülden davranan müminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alayeden kimselere bu davranışlarının cezasını Allah verir; onlara can yakıcı azab vardır''(Tevbe 79) ayeti indi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 5/273; Buhari 1415; Müslim 1018; Nesai5/59; İbn Mace 4155; Bak hadis no: 3376.

 

 

 

Kişinin Sadakasını Önce Ebeveynine, Sonra Akrabalarına, Sonra da Yakınlık Derecelerine Göre Diğerlerine Vermesinin Müstehablığı

 

3339- Cabir'in bildirdiğine göre Benı Uzre kabilesinden bir adam müdebberlik akdi ile kölesini azat etti. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) adama haber saldıktan sonra köleyi satıp parasını ona verdi ve şöyle buyurdu: "Sadaka vereceksen önce kendinden başla. Sonra ebeveynine harca. Sonra akrabalarına harca. Sonra da şuraya buraya (etrafındakilere) harca."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir. Müslim 997; Nesai 7/304; Bak hadis no: 3342, 3345, 4910.

 

 

 

Kişinin Sadaka Verirken Diğerlerinden Ziyade Akrabalarını Öncelemesinin Emredilmesi

 

3340- Enes b. Malik der ki: Ebu Talha, Medine'de Ensar'ın en fazla malı olanıydı ve en sevdiği malı, Beyruha'daki bahçesiydi. Bu bahçe Mescid'in karşısındaydı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu bahçeye girer ve güzel olan suyundan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz''(Al-i imran 91) ayeti nazil olunca, Ebu Talha: "Ey Allah'ın Resulü! Yüce Allah, Kitab'ında ‘‘Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz’‘ (AI-i imran 92) buyurdu. Benim en sevdiğim malım da Beyruha'dır ve o, Allah için sadaka olsun. Ben Allah katında onun iyiliğini ve Allah katında bana azık olmasını istiyorum. Ey Allah'ın Resulü! Burayı Allah'ın sana gösterdiği yere koy" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne güzel! Bu kazançlı bir maldır, bu kazançlı bir maldır. Burayı akrabalarına bırakmanı uygun görüyorum" buyurdu. Ebu Talha: "Öyle yaparım, ey Allah'ın Resulü!" deyip bu bahçeyi akrabaları ve amcası oğulları arasında taksim etti.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Muvatta 2/595; Ahmed 3/141; Buhari 1461; Müslim 998; Tirmizi 2997; Darimi 2/390.

 

 

 

Kişinin Sadaka Verirken Uzak Akrabalardan Önce Yakın Akrabalarından Başlamasının Gerekliliği

 

3341- Tarık el-Muharibı bildiriyor: Medine'ye geldim. Bir de baktım ki, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ayakta insanlara hutbe veriyor ve: "Veren kimsenin eli, yücedir. Yedirip içirmeye geçimini üstlendiğin kimselerden başla; annen, baban, erkek ve kız kardeşlerin. Sonra yakınlık durumuna göre devam et'' buyuruyor.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 3/64; Nesai 5/61; Bak hadis no: 6528.

 

 

 

Sadaka veya Nafaka Vermeye Yakınlığına Göre Akrabalardan Başlamanın Emredilmesi

 

3342- Cabir bildiriyor: Ebu Mezkur adında bir adam Yakub adında bir kölesini müdebber olarak azat etti. Bu köleden başka da malı yoktu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) köleyi çağırdı ve: "Bunu kini satın alır?" buyurdu. Adiy b. Ka'b oğullarından bir adam bu köleyi sekiz yüz dirheme satın aldı. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "içinizden muhtaç olan ilk önce kendine harcama yapsın. Bir şey artarsa ailesine, bir şeyartarsa akrabasına harcama yapsın. Onlardan da bir şeyarttığı zaman şuraya buraya dağıtsın" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 3/305; EbU Davud 3957; Müslim 997; Nesai 7/304; Bak hadis no: 3339.

 

 

 

Akrabalara Tasaddukta Bulunmanın Köle Azadından Daha Faziletli Olması Hakkında

 

3343- Kureyb'in bildirdiğine göre Meymune binti'I-Haris, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zamanında küçük bir cariyeyi azad etmişti. Bu durumu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) zikrettiğinde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Onu dayılarına verseydin daha büyük sevabın olurdu" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 6/332; Buhari 2592; Müslim 999/44.

 

 

 

Akrabaya Verilen Sadakanın Hem Sıla-i Rahmi Hem de Sadakayı içermesi

 

3344- Selman b. Amir'in bildirdiğine göre Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Yoksul kimseye (verilen) sadaka, bir sadakadır. Akrabalığı olan (muhtaç kimsey)e verilen sadaka, iki (hayır)dır: Sadaka ve sıla-i rahimdir.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih ligayrihi (el-İrva' 883); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 4/17; Tirmizi 658; Nesai 5/92; İbn Mace 1844; Darimi 1/397.

 

 

 

Kişinin ihtiyaç Dışı Maldan Verdiğinin En Üstün Sadaka Sayılması

 

3345- Cabir b. Abdillah'ın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Sadakanın en faziletlisi, ihtiyaç dışı maldan verilenidir. Sadaka vermeye, geçimini sağlamakta yükümlü olduğun kimselerden başla."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (el-İrva' 3/319); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 3/330; Bak hadis no: 3339.

 

 

 

Malı Az Olanın Verdiği Sadakanın En Üstün Sadaka Sayılması

 

3346- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadaka daha faziletlidir?" diye sorunca: "Malı az olanın gücü nisbetinde verdiği sadakadır. Sadaka vermeye de bakmakla yükümlü olduğun kişilerden başla" cevabını verdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1472); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 2/358; Ebu Davud 1677.

 

 

 

Az Maldan Verilen Az Sadakanın Çok Maldan Verilen Çok Sadakadan Üstün Oluşu

 

3347- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir dirhem (gümüş sadaka), yüz bin dirhemi geride bırakıp geçti" buyurdu. Bir adam: ''Bu nasıl oldu, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir adamın çokça malı vardı. Bu adam malının bir ucundan yüz bin dirhem alıp onları sadaka olarak dağıttı. Bir başka adamın da, sadece iki dirhemi vardı. O da bunlardan birisini alarak onu sadaka olarak verdi. (Böylelikle bu bir dirhem sadaka, o yüz bin dirhemi geçti)" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Hasen (et-Ta'liku'r-rağlb 2/28); Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/379; Nesai 5/59.

 

 

 

Müslüman Kişinin Su Dağıtmasının En Üstün Sadaka Sayılması

 

3348- Sa'd b. Ubade bildiriyor: Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi sadaka (çeşidi) daha faziletlidir?" diye sordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Su dağıtmak" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Hasen (Sahih Ebu Davud 1474); Şuayb: Rayileri Sahih ricalidir. Ahmed 5/285; Ebu Davud 1679; Nesai 6/254; İbn Mace 3684.

 

 

 

Yüce Allah'ın, Onun Rızası için Gizli Sadaka Veren ile Ona Geceleyin Gizli ibadet Edene Olan Sevgisi

 

3349- Ebu Zer'in bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah üç kişiyi sever ve üç kişiyi sevmez. Sevdiği üç kişi şunlardır: Birinin bir kavme gidip te isteyeceğini aralarındaki akrabalık bağı sebebi ile değil de Allah için istediğinde, geriye çekilerek isteyene istediğini Allah'tan başka kimsenin bilmeyeceği şekilde gizlice veren kişi. Gece sefere çıkan kavmin uykusu gelip ve kendileri için uykudan daha güzel bir şey olmad!ğı zaman başlarını koyup yattıklarında, (nöbet tutarak) uyumayıp bana dua ederek ayetlerimi okuyan kişi ve bir bölüğün düşmanla karşılaşıp ta kaçtığında kaçmayan ve savaşıp öldürülen -veya- fetih yapan kişidir. Sevmediği üç kişi ise: Zina eden ihtiyar, kibirli fakir ve zalim zengindir."

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (et-Ta'liku'r-rağıb 2/32; Mişkat 1922); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 5/153; Tirmizi 2568; Nesai5/84; Bak hadis no: 3350.

 

 

 

Yüce Allah'ın, Onun Rızası için istenildiğinde Gizlice Sadaka Vereni Sevmesi

 

3350- Ebu Zer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Üç kişi vardır ki, Allah onları sever. Yine üç kişi de vardır ki, Allah onları sevmez. Allah'ın sevdiği üç kişi şunlardır: Bir adam kabilesinin yanına gider ve onlardan kendisi ile aralarındaki akrabalık bağı sebebiyle değil de, Allah adına onlardan bir şeyler ister, fakat onlar (ona karşı) cimri davranırlar. Derken onlardan bir adam, onlardan ayrı olarak (o kimseye gizlice bir şeyler verir,) onu(n bu verdiğini) sadece Allah ve verdiği kimse görür. Askeri birlikle beraber olup (düşmanla karşılaşıp arkadaşları) bozguna uğrayıp geri çekilirken kendisi ("Allahu Ekber" diye) tekbir getirip (göğsünü siper edip ileri atılarak) zafer nasip oluncaya veya öldürülünceye dek savaşan kişi. Bir kişi de, bir toplulukla birlikte olup onlar geceleyin yolculuk yapmışlar, gece yolculukları uzun sürmüş, sonra konaklamışlar, uyku onlar için değer biçilen şeyler arasında en değerli bir hal olu(nca başlarını koyu)p uyumuşlar. Sonra bu adam geceleyin ayağa kalkıp ayetlerimi okur, bana yalvarıp yakarır. Allah'ın buğz ettiği (üç kişi) ise zinakar yaşlı kimse, büyüklenen cimri ve üçüncü biri daha."

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (et-Ta'liku'r-rağib 2/32; Mişkat 1922). Bak hadis no: 3349.

 

 

 

Sadakada ihtiyacını Gizleyen ve Ona Muhtaç Olanların Öncelenmesinin Müstehablığı

 

3351- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Miskin, eline bir iki hurma veya bir iki yiyecek verilip geri çevrilen kişi değildir. Asıl miskin, kendisine yetecek malı olmayan, muhtaçlığı bilinmediği için de kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki bu kişiye mahrum da denir.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1442); Şuayb: Buhari'nin şartınca sahihtir. EbU Davud 1632; Nesai 5/85; Bak hadis no: 3298.

 

 

 

Sadaka Verirken isteyenlerden Ziyade Onu Talep Etmeyenlerin Öncelenmesinin Müstehablığı

 

3352- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için başkalarına el açan kişi değildir" buyurunca, oradakiler: "Ey Allah'ın Resulü! O zaman miskin kişi kimdir?" diye sordu. Bunun üzerine Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Miskin, kendisine yetecek malı olmayan, hali bilinmediği için de kendisine sadaka verilmeyen ve buna rağmen (iffetinden dolayı) kalkıp ta başkasına el açmayan kişidir" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1442); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Muvatta 2/923; Buhari 1479; Müslim 1039; Nesai 5/85; Bak hadis no: 3298.

 

 

 

Kişinin Ölen Yakınları ve Akrabaları için Tasaddukta Bulunmasının Mubahlığı

 

3353- Hz. Aişe bildiriyor: Adamın biri Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Annem ansızın vefat etti. Sanırım ölmeden önce konuşabilseydi tasaddukta bulunurdu. Ben onun yerine sadaka vereyim mi?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet (onun yerine tasaddukta bulun)" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Ahkam 217; Sahih Ebu Davud 2565); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Muvatta 2/760; Buhari 2760; Müslim 1004; Nesai 6/250.

 

 

 

Zikredilen Mubahlığı Bildiren ikinci Haber

 

3354- Şurahbıl b. Said b. Sa'd b. Ubade anlatıyor: Sa'd b. Ubade, savaşların birinde Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'le birlikte çıktı. Ölüm, Sa'd'ın annesini Medine'de yakaladı. (Ölmek üzere olan) annesine: "Vasiyette bulun" denildi. O da: "Vasiyet edebileceğim neyim var ki? Mal, ancak Sa'd'ın malıdır" dedi. Sonra annesi, Sa'd'ın gelmesinden önce vefat etti. Sa'd gelince ona annesinin bu sözü söylendi. Bunun üzerine Sa'd: "Ey Allah'ın Resulü! Annemim yerine tasaddukta bulunmam, ona bir fayda sağlar mı?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Evet" buyurdu. Sa'd: "Şu ve şu bahçe, annemin adına sadakadır" dedi ve bahçenin hangi bahçe olduğunu söyledi.

 

[Tahric:]  Elbani: Hasen (et-Ta'lik ala İbn Huzeyme 2500); Şuayb: Hadis sahihtir. Muvatta 2/760; Buhari 2756; Ebu Davud 2882; Tirmizi 669; Nesai 6/250.

 

 

 

Kişinin Yıllık Mahsulünün Üçte Birini Sadaka Olarak Vermesinin Müstehablığı

 

3355- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Bir keresinde adamın birisi düzlük bir yerde bulunurken gördüğü bir buluttan: ‘‘Filanın bahçesini sula’‘ diye bir ses işitti. O bulut bir kenara ayrıldı ve suyunu kara taşlık bir arazi üzerine akıttı. Oradaki su yataklarından biri bu suların tamamını akıtmaya başladı ve adam suyun istikametini takiben yürümeye başladı. O su akıntısını takip ettiğinde bahçesinde çapasıyla o suyu yönlendiren bir adamla karşılaştı. Ona: ‘‘Ey Allah'ın kulu, adın nedir?’‘ diye sorunca, adam bulutta söylenen ismi söyledi ve adını soran kişiye: ‘‘Ey Allah'ın kulu, adımı neden soruyorsun?’‘ diye sordu. Bunun üzerine adam: ıBen şu suyu yağdıran buluta senin adını söyleyerek: "Filanın bahçesini sula" diyen bir ses işittim. Sen bahçe hususunda ne yapıyorsun?’‘ diye sorunca bahçe sahibi şöyle cevap verdi: ‘‘Madem böyle diyorsun (ben de sana anlatayım): Ben buradan aldığım mahsule bakıyorum. Onun üçte birini tasadduk ediyorum, üçte birini ben ve çoluk çocuğum yiyoruz, geri kalan üçte birini ise tekrar buraya (tohum olarak) iade ediyorum.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 1197); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 2/296; Müslim 2984.

 

 

 

Kişinin Sadakasını Onu Allah'a itaat Dışında Bir Yerde Kullanacak Birine Bilmeden Vermesinin Mubahlığına Delalet Eden Haber

 

3356- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Bir adam: ‘‘Ben bir sadaka vereceğim’‘ deyip sadakasını alarak çıktı ve bu sadakayı fahişe bir kadının eline tutuşturdu. Ertesi günü halk: ‘‘Bu gece fahişe bir kadına sadaka verildi’‘ demeye başlayınca adam: ‘‘Allahım! Bir fahişeye sadaka verdiğim için sana hamdolsun. Ben bir sadaka daha vereceğim’‘ deyip sadakasını alarak çıktı ve bu sadakayı bir hırsızın eline tutuşturdu. Ertesi günü halk: ‘‘Bir hırsıza sadaka veriliyor’‘ demeye başlayınca adam: ‘‘Allahım! Bir hırsıza sadaka verdiğim için Sana hamd olsun. Ben bir sadaka daha vereceğim’‘ deyip ve bu sadakayı zengin bir adamın eline tutuşturdu. Ertesi günü halk: ‘‘Bir zengine sadaka veriliyor’‘ demeye başlayınca adam: ‘‘Allahım! Bir zengine sadaka verdiğim için sana hamd olsun’‘ dedi. Uykusunda o adama şöyle denildi: ‘‘Verdiğin sadaka kabul edildi.

 

Fahişeyi verdiğin sadaka sayesinde belki yaptığından vazgeçip iftetli bir kadın olacaktır. Hırsıza verdiğin sadaka, belki onu utandırıp yaptığı hırsızlıktan vazgeçirecektir .. Zengin de belki bundan ibret alıp Allah'ın kendisine verdiği maldan infakta bulunur."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Müşkiletu'l-fakr 6); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 2/322; Buhari 1421; Müslim 1022; Nesai 5/55.

 

 

 

Kadının Zarar Vermeyecek Kadar Kocasının Malından Tasaddukta Bulunmasının Mubahlığı

 

3357- Abbad b. Abdillah b. ez-Zübeyr bildiriyor: Esma binti Ebu Bekr, Hz. Peygamber'e (Sallallahu aleyhi ve Sellem) geldi ve: "Ey Allah'ın Resulü! Zübeyr'in getirdiklerinden başka benim sahip olduğum herhangi bir malım yok. Az da olsa onun malından sadaka olarak bir şeyler vermemin bir sakıncası olur mu?" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "imkanın elverdiği ölçüde sadaka vermeye çalış. Verirken elini sıkı tutma ki, Allah da bunun mükatatını verirken elini sıkı tutmasın" karşılığını verdi.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1490); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 6/354; Buhari 1434; Müslim 1029/89; Nesai 5/74.

 

 

 

Yüce Allah'ın Zarara Sebep Olmadan Kocasının Malından Tasaddukta Bulunan Kadına ve Bu iyi Niyetine, Bu Malı Kazanan Kocasına ve Bunu Verilecek Kimseye Ulaştıran Kişiye Sevabını Ayrı Ayrı Vermesi

 

3358- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Kadın kocasının evinde(ki yiyecekte)n, bir kötülüğe meydan vermeden sadaka verecek olursa ona sadaka verdiği için sevap verilir. Kocasına da, kazandığı için sevap verilir. Kadına, (kocası adına) niyet ettiği için de sevap vardır. Bekçiye de, bunun gibi sevap vardır."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1479); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 6/44; Buhari 1425; Müslim 1024; Ebu Davud 1685; Tirmizi 672; Nesai 5/65.

 

 

 

Sevapta Sadaka Verene Eşlik Eden Bekçi

 

3359- Ebu Musa'nın bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Kendisine emredileni tam olarak ve gönül hoşluğuyla yerine getiren -"verilmesi istenilen kişiye veren" demiş te olabilir- güvenilir Müslüman bekçi, sadaka veren iki kişiden biridir."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1478); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 4/394; Buhari 1438; Müslim 1023; Ebu Davud 1684; Nesai 5/79.

 

 

 

Sevabı Aralarında Yarıya Yarıya Bölüşüldüğü için Köleye Efendisinin Malından Tasadduk Etmesinin Emredilmesi

 

3360- Abi'l-lahm'ın azatlısı Umeyr der ki: Ben henüz köle iken sahibime ait olan etlerden tasaddukta bulunuyordum. Bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda: "Sadaka ver, ecir de ikiniz arasında yarı yarıyadır" buyurdu. 

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Müslim 1025; Nesai 5/63; İbn Mace 2297.

 

 

Ebu Hatim der ki: "Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona sadaka verebileceğini söylemesi efendisinin izni dahilinde sadaka vermesi anlamındadır. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) cevabında efendinin izni mana olarak bulunmaktadır. Umeyr, Ebu'l-Lahm'ın azatlısıdır. Kendisine Ebu'l-Lahm (Etin babası) denilmesinin sebebi de Cahiliye'deyken et yemeyi kendisine haram kılmış olmasından dolayıdır. Muhammed b. Zeyd, Muhammed b. Zeyd b. el-Muhacir b. Kunfuz el-Cud'ani'dir. İbn Ömer ve Muaviye b. Ebi Süfyan'dan hadis işitmiştir. Malik ve Medineliler kendisinden rivayette bulunmuşlardır."

 

 

 

Veren Kimsenin Bazı Durumlarda Alandan Hayırlı Olduğu Hakkında

 

3361- ibn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1454); Şuayb: İsnadı sahihtir. Bak hadis no: 3364.

 

 

 

Alttaki El'den Kastın istemeden Kendisine Verilen Kişiler Dışında isteyen Kişiler Olması

 

3362- Malik b. Nadle'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Eller üç kısımdır: Allah'ın (zatına mahsus ve sıfatına laylk) Yed-i Ulya'sı; O'ndan sonra verenin eli ve dilenenin alçak eli. Fazla olanı ver ve nefsine yenilme.'' 

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1455); Şuayb: İsnadı Sahihtir. Ahmed 3/473; Ebu Davud 1649.

 

 

Ebu Hatim der ki: "Daha önce üstteki elin alttaki elden daha hayırlı olduğuna yönelik zikrettiğimiz hadislerde bunun veren elin istememiş olsa da alan elden daha hayırlı olduğu anlamına geldiğini zikretmiştik. Bu hadis de bunu açık bir şekilde göstermektedir. Buradaki Ebu'z-Za'ra, es-Sağır olarak bilinendir ve ismi Amr b. Amr b. MiHik'tir. Ebu'l-Ahvas'ın kardeşinin oğludur. el-Kebır olarak bilinen Ebu'z-Za'ra ise Abdullah b. Hani'dir. İbn Mes'üd'dan rivayetlerde bulunur."

 

 

 

Veren Elin isteyen Elden Üstün Olduğu Hakkında

 

3363- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "En iyi sadaka, ihtiyaç dışı maldan verilen sadakadır. Veren el, alan elden daha hayırlıdır. Sadaka vermeye de bakımından sorumlu olduğun kimselerden başla. Kişinin karısı: ‘‘Bana harcamada bulun (para ver)'' Ümmü veledi: ‘‘Beni kime bırakıyorsun?’‘ ve kölesi ise ‘‘Bana yedir ve çalıştır’‘ der."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (el-İrva' 834); Şuayb: İsnadı hasendir. Ahmed 2/476; Buhari 5355; Nesai 5/69; Bak hadis no: 4240.

 

 

Ebu Hatim der ki: "Veren elin alan elden daha hayırlı olması, bana göre sadaka veren elin istenmeden kendisine verilen değil isteyip de kendisine verilen elden daha hayırlı olduğudur. Çünkü mubah kılınan bir şeyi yapan bir elin farz. veya nafile olan bir şeyi yapan elden mutlak bir şekilde daha altta veya diğerinden daha hayırsız olması düşünülemez. Bazen farz veya nafile olan o şeyi yapan kişinin elde edeceği sevap mubah olan şeyi yapanın elde edeceği sevaptan daha az olabilir. Bazen mubah olan şeyi yaparak sadakayı alan kişi sadakayı veren kişiden daha faziletli ve daha takvalı da olabilir. Taraflar arasındaki fazilet göz önünde bulundurulmadan veren elin alan elden mutlak bir şekilde daha hayırlı olacağını söyleyemiyorsak bu durumda hadisin anlamı sadakayı veren elin onu isteyen elden daha hayırlı olacağı şeklindedir."

 

 

 

Hadise Yaptığımız Söz Konusu levilin Doğrulunu Gösteren Haber

 

3364- ibn Ömer'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır. Üsteki el veren el, alttaki el de isteyen eldir'' buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari'nin şartınca sahihtir. Muvatta 2/998; Ahmed 2/67; Buhari 1429; Müslim 1033; Ebu Davud 1648; Nesai 5/61; Darimi 1/389; Bak hadis no: 3361.

 

 

 

Kişinin Verdiğinde Sadakasını Saymasının Yasaklanışı

 

3365- Hz. Aişe anlatıyor: Bir dilenci, (bir gün) Aişe'nin yanına geldi. Aişe ona bir şey ver(il)mesini emretti. Hizmetçi çıkınca, Aişe onu çağırdı. Aişe dilenciye baktı. (O sırada orada bulunan) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Aişe'ye: "(Sadaka bile olsa sana ait) bir şeyi ancak bilgin dahilinde (evinden) çıkartıyorsun" buyurdu. Aişe: "(Evet,) doğrusu ben (evimden çıkıp giren hayır işlerini) bilmekteyim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ona: "(Verdiğin sadakayı) say(arak ver)me, Allah da sana (nimetlerini) sayar(ak verir)" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1491); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 6/70, 6/71; Ebu Davud 1700; Nesai 5/73.

 

 

 

Hıyanetle Elde Edilen Maldan Verilen Sadakanın Kabul Görmeyeceği Hakkında

 

3366- Mus'ab b. Sa'd der ki: Abdullah b. Ömer, hasta olan ibn Amir'i ziyaret edince, ibn Amir: "Neden bana dua etmiyorsun?" diye sordu. ibn Ömer, şöyle cevap verdi: Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah, temiz olmadan (abdestsiz) kılınan namazı ve hıyanet (ve hırsızlıkla) elde edilerek verilen sadakayı kabul etmez" buyurduğunu duydum. Sen ise Basra'ya (zekat memuru olarak) görevlendirilm iştin. 

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 2/19, 2/20; Müslim 224; Tirmizi 1; İbn Mace 272; Bak hadis no: 1706.

 

 

 

Helal Yoldan Kazanılmayan Maldan Verilen Sadakanın Sevabının Olmaması

 

3367- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Malının zekatını verdiğin zaman üzerindeki malın hakkını ödemiş olursun. Kim bir haram malı biriktirir, sonra da onu sadaka / zekat olarak verirse o malda o kişi için bir sevap olmaz. Onun günahı ise o kimseye aittir."

 

[Tahric:]  Elbani: Hasen (et-Ta'liku'r-rağib 2/28); Şuayb: İsnadı hasendir. Müslim 1552/8.

 

 

 

Ağaç Diken Kimseye Meyvelerinden Her Yenildiğinde Bunu Sadaka Olarak Yazmak Suretiyle Yüce Allah'ın ihsanda Bulunması

 

3368- Cabir bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Ensar'dan Ümmü Mübeşşir'in hurmalığına girdi ve kendisine: "Bu hurmaları diken müslüman'ın yoksa kafir mi?" diye sordu. Ümmü Mübeşşir: "Bilakis Müslüman biri" deyince Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir müslümanın ektiği bir ağaçtan veya ektiği ekinden bir insan veya bir hayvan veya başka bir şey yediği zaman bu yemeleri mutlaka kendisi için sadaka olur" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir.

 

 

 

Müslümanın Diktiği Ağaçtan Vahşi Hayvanlar ile Kuşlarının Yemelerinin Sevap Olarak Yazılması

 

3369- Cabir b. Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i işittim, şöyle buyurdu: "Müslüman bir adam bir ağaç diker de onun ürününden bir yırtıcı bir hayvan ya da bir kuş ya da herhangi bir şey yerse o yenilen üründen dolayı kendisi için bir sevap hasıl olur."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 3/391; Müslim 1552/9.

 

 

 

Daha Hayırlı Olması Hasebiyle Kişinin Malının Tümünü Değil de Bir Kısmını Sadaka Olarak Vermesinin Emredilmesi

 

3370- Abdurrahman b. Ka'b b. Malik, babasından bildirir: Bedir savaşı hariç Tebuk savaşına kadar Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katıldığı hiçbir savaştan geri kalmadım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Bedir savaşından geri kalanları da kınamamıştır. Zira o zaman Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Kureyş kervanını hedefleyerek çıkmıştı. Kureyşliler de kervana yardım için çıkınca Yüce Allah beklenmedik bir şekilde Müslümanlarla müşrikleri (Bedir'de) karşı karşlya getirmiştir. islam dini üzerine sözleştiğimiz Akabe gecesinde Resulullah'la (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beraberdim. Bedir savaşı, insanları Akabe biatından daha fazle etkilemiş olsa da Bedir'de bulunmayı Akabe'de bulunmaya tercih etmem " .. Tebuk savaşına kadar da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katıldığı hiçbir savaştan geri durmadım. Tebuk savaşı da Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) katıldığı son savaştı. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gölgelerin hoş olduğu, meyvelerin yetiştiği zamanda Müslümanların savaş için hazırlanmalarını söyledi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yere savaşa çıkmak istediği zaman düşmanı şaşırtmak için mutlaka başka bir yere çıktığını gösterirdi ve: "Savaş hiledir" buyururdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) herkesin savaş için gerekli şeyleri hazırlamasını istedi. O zamanlar ben de her zamandan daha fazla bolluk içindeydim. Savaş için ben de bineğimi hazırladım. Cihad için oldukça hazırlıklı ve varlıklıydım. Aynı zamanda gölgelikler ile meyvelerde de gözüm vardı.

 

Durumum bir Perşembe sabahında Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yola çıkmasına kadar bu şekilde sürdü ki Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaşlara Perşembe günü çıkmayı severdi. Kendi kendime: "Yarın çarşıya inip savaş için gerekli teçhizatı alır ve onlara yetişirim" dedim. Diğer gün sabah çarşıya gittim, ama işlerimi tamamlayamadım. Kendi kendime: "inşallah yarın geri gelir alacağımı alırım" dedim. Ancak durum bu şekilde devam etti. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanında gitmeyip geride kalmakla günaha bulaştığımı anladim. Çarşılarda ve yollarda dolaşıyor, ancak münafık adamlardan başka kimseleri göremiyordum. Savaşa katılmayıp geride kalanlar da Müslümanların bunu fark etmeyeceklerini düşünüyorlardı Zira katılanların yazılı olduğu bir liste yoktu. Bu şekilde seksen küsur kişi savaşa katılmayıp geride kalmıştı. Tebuk'a ulaşana kadar da Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) beni sormadı. Oraya ulaştığında: "Ka'b b. Malik'e ne oldu?" diye sordu. Kabilemizden bir adam: "Ey Allah'ın Resulü! iki hırkası ile sevdikleri onu savaşa katılmaktan alıkoydu" deyince, Muaz b. Cebel:

 

"Ne kötü söyledin! Vallahi ya Resulallah! Ka'b'ı ancak hayırlı olmasıyla tanırız!" karşılığını verdi. Onlar bu durumdayken uzaktan seraplar içinde bir adam göründü. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ebu Hayseme olsa (gerek)!" buyurdu. Adam gelince de Ebu Hayseme olduğu görüldü.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) savaş dönüşü Medine'ye yaklaştığında ben onun öfkesinden nasıl kurtulacağımı düşünmeye ve bu konuda akrabalarımdan aklı başında olanlardan görüş almaya başladım. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yarın sabah Medine'ye gireceği haberi verilince de yalan benden uzaklaştı ve doğru söylemekten başka bir şeyle kurtulamayacağımı anladım. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kuşluk vakti Medine'ye girdi. Mescid'e gidip iki rekat namaz kıldı ki Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ne zaman bir yolculuktan dönse önce Mescid'e uğrayıp iki rekat namaz kılardı Namaz sonrası oturunca savaşa katılmayanlar gelip yeminler ederek mazeretler sunmaya başladılar. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) de onlara bağışlanma diliyordu. Zahiren söylediklerini kabul edip içindekileri Allah'a havale ediyordu.

 

Ben de Mescid'e girdiğimde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) oturuyordu. Beni görünce öfkeyle karışık bir tebessümle beni karşıladı Yanına gelip önünde oturdum. Bana: "Bineğini satın almamış mıydın?" diye sordu. Şöyle karşılık verdim: "Ey Allah'ın Resulü! Evet, almıştım" dedim. Bana: "O zaman neden savaşa katılmadın?" diye sorunca, şöyle dedim: "Senden başka birinin önünde bu şekilde otursaydım mazeret sunarak onun öfkesinden kurtulurdum. Sana ne söyleyeceğim konusunda çok çabaladım. Sana doğruyu söylesem bana karşı içinde kızgınlığın olacak. Bu konuda Yüce Allah'ın bağışlamasını dilerim. Ama benden razı olmanı sağlayacak şekilde yalanla konuşsam, Yüce Allah'ın seni benden yana öfkelendirmesi pek uzak olmaz. Ey Allah'ın Resulü! Vallahi seninle savaştan geri durduğumda imkanlarım hiç olmadığı kadar iyi ve güçlüydüm."

 

Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu adam doğruyu söyledi. Kalk ve git .. yüce Allah'ın senin hakkındaki hükmünü bekle bakalım!" buyurdu. Ben kalkınca kabilemden bazı adamlar yanıma geldiler ve: "Vallahi bundan önce senin bir günah işlediğini görmedik. Sen de savaşa katılmayan diğerleri gibi Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) mazeret gösteremez miydin? Bu şekilde Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) senden razı olur, sana bağışlanma da dilerdi. Öyle yapsaydın bu şekilde hakkında verilecek hükmün ne olduğunu bilmeyecek bir konuma düşmezdin" demeye başladılar. Böyle diyerekten benim peşimden o kadar geldiler ki geriye dönüp kendi kendimi yalanlamayı düşündüm. Sonra onlara: "Benim bu durumumla karşılaşan başka birileri oldu mu?" diye sordum. "Evet! Hilal b. Umeyye ile Murare b. Rabia" diyerek bana Bedir savaşına katılan salih ve örnek iki adamı zikrettiler. Bunun üzerine: "O zaman vallahi bu konuda ona bir daha gitmem ve kendimi yalanlamam" dedim.

 

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisiyle beraber savaşa katılmayanlar arasından benim de içlerinde bulunduğum üç kişiyle Müslümanların konuşmasını yasakladı. çarşıya çıktığımda kimse benimle konuşmuyordu. insanları artık tanıyamaz oldum. Bahçeler benim için artık eski bahçeler gibi değildi. Dünya artık benim için eski dünya değildi. Bense diğer ikisinden daha genç ve daha güçlüydüm. çarşıya çıkıp Mescid'e gidiyordum. Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gelip selam veriyordum. içimden de: "Acaba dudaklarını oynattı mi? Selamımı aldı mı?" diyordum. Ona yakın bir yerde namaz kılıyor ve gizlice ona bakıyordum. Namazıma durduğum zaman bana bakıyor, ona doğru baktığımda ise yüzünü çeviriyordu. Diğer iki kişi ise evlerinden dışarı hiç çıkmıyor ve gece gündüz ağlıyorlardı.

 

Bir defasında çarşıda gezerken getirdiği erzağı satmaya çalışan bir Hıristiyan adamla karşılaştım. Adam: "Ka'b b. Malik'i bana kim gösterir?" diye soruyordu. İnsanlar da ona beni gösterince yanıma geldi ve Gassan kralından bana bir mektup verdi. Mektupta: "Bana ulaşana göre dostun (Muhammed) sana katı davranıp uzaklaştırmış. Kimsesiz ve sahipsiz değilsin. Gel bize katıl, biz sana sahip çıkarız" yazıyordu. Mektubu okuyunca: "Bu da karşılaştığım musibet ile kötülüklerden biri" dedim ve mektubu tandıra atıp yaktım.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizimle konuşmayı yasaklamasının üzerinden elli gün geçtikten sonraki ilk sabah namazını evimin damında kıldım. Yüce Allah'ın ayetlerinde ifade ettiği gibi yeryüzü bütün genişliğiyle bana dar gelmiş bunaimıştım. O esnada Sel' dağının tepesinde birinin yüksek bir sesle: "Ey Ka'b b. Malik! Müjde!" diye bağırdığını işittim. O an hemen secdeye kapandım. Yüce Allah'ın bizi sıkıntıdan kurtaracak olan hükmünün geldiğini anladım. Daha sonra başka biri bu müjdeyi vermek için atını koşturup geldi. Adamın sesi attan daha hızlı gelmişti. Bu müjdeye karşılık olarak üzerimdeki giysimi çıkarıp ona verdim. Diğer iki kişiden de aynı şekilde birer giysi alıp giymişti.

 

Gecenin üçte ikisi geçmişken Yüce Allah, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bizim tövbemizi kabul ettiğini bildiren ayetleri indirdi. Ümmü Seleme: "Ey Allah'ın Resulü! Ka'b b. Malik'e müjdeyi verelim mi?" diye sorunca, Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "O zaman insanlar başınıza üşüşür ve sizi geri kalan uykunuzdan ederler" buyurdu. Ümmü Seleme bana karşı son derece iyi davranan, benim derdimle dertlenen birisiydi.

 

Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yanına gittiğimde Mescid'de oturuyordu ve çevresinde de insanlar vardı. Yüzü ay gibi parlıyordu ki neşeli olduğu zaman yüzü ay gibi parıldardı. Gelip önünde oturduğumda: "Ey Ka'b b. Malik! "Annenin seni doğurduğundan beri sana gelen en hayırlı haber sana kutlu olsun!" buyurdu. "Ey Allah'ın Resulü! Bu haber senden mi, yoksa Yüce Allah'tan mı?" diye sorduğumda: "Bilakis, Yüce Allah'ın katından!" buyurdu. Sonra bize: ''And olsun ki, Allah, sıkıntılı bir zamanda bir kısmının kalpleri kaymak üzere iken Peygamber'e uyan Muhacirlerle Ensar'ın ve Peygamberin tövbelerini kabul etti. Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir. Bütün genişliğine rağmen yer onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sıkıştırıp, Allah'tan başka sığınacak kimse olmadığını anlayan, geri kalmış üç kişinin tövbesini de kabul etti. Allah, tövbe ettikleri için onların tövbesini kabul etmiştir. Çünkü O tövbeleri kabul eden, merhametli alandır" (Tevbe 117) ayetlerini okudu. ''Ey inananlar! Allah'tan sakının ve doğrularla beraber olun" (Tevbe 119) ayeti de bizim hakkımızda nazil oldu.

 

"Ey Allah'ın Resulü! Tövbem kabul edilmesi halinde bundan sonra sadece doğruları söyleyeceğim ve tüm malımı Allah ile Resulü için sadaka olarak vereceğini söylemiştim" dediğimde, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Malının bir kısmını sende bırakırsan daha hayırlı olur" buyurdu. "O zaman Hayber'deki hissemi elimde tutayım" dedim.

 

Müslüman olduğumdan beri Yüce Allah bana, Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) doğruyu söylememden daha büyük bir nimet ihsan etmemiştir. Zira ben ve iki arkadaşım diğerleri gibi ona yalan söyleseydik ben de onlar gibi helak olacaktım. Dilerim Yüce Allah'ın doğruluk konusunda beni sınadığı gibi başkalarını sınamaz. Ondan sonrasında hiçbir zaman yalana başvurmadım. Bu günden sonra da Yüce Allah'ın beni yalandan korumasını dilerim.

 

Zühri der ki: "Ka'b b. Malik'in olayı konusunda bize olaşan rivayet bu şekildedir."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (el-İrva' 2/231; Tahricu Fıkhi's-sire 48; Sahih Ebu Davud 1312); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 6/390; Buhari 4418; Müslim 2769; Ebu Davud 3320; Tirmizi 3102; Nesai 2/53; İbn Mace 1393.

 

 

 

Nafile Olarak Sadaka Vermek isteyen Kişinin Malının Tümünü Değil de Üçte Birini Vermesinin Gerekliliği

 

3371- Ebu Lubabe bildiriyor: Kendisi, (Tebuk seferi sırasında) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den geri kaldığında ve bundan önce geçen işlerde Allah kendisinin tövbesini kabul ettiğinde Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) onu bu işlerin içerisinde bulmuştu. Ebu Lubabe: "Ey Allah'ın Resulü! (Tövbemin gereği olarak) içerisinde günaha girdiğim kavmimin bu yurdunu terk edip senin yanına göçeceğim ve seninle kalacağım. Allah ve Resulü'nün (rızaları) için bir sadaka olarak (bütün) malımdan vazgeçeceğim" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ona: "Bu (malının) üçte birini (vermen) senin için yeterlidir'' buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf; mahfuz olan kıssa sahibinin Ka'b b. Malik oluşudur (Tahricu'l-Mişkat 3439). Muvatta 2/481; Ahmed 3/452; Ebu Davud 3320; Darimi 1/390.

 

 

 

Kişinin Malının Tümünü Sadaka Olarak Verip Başkalarına Yük Olmasının Yasaklanması

 

3372- Cabir b. Abdillah anlatıyor: Doğrusu ben, (bir gün) Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında idim. Derken bir adam, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e altın yumurta gibi bir şey getirdi. O bunu madenlerin birinden elde etmişti. Adam: "Ey Allah'ın Resulü! Bunu benden bir sadaka olarak (verilmek üzere) aL. Vallahi, benim ondan başka hiçbir malım da yoktur!" dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan yüz çevirdi. Sonra bu adam, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e diğer / sol tarafından geldi ve O'na (önceki söylediği) bu (sözünün) aynısını söyledi. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ondan yine yüz çevirdi. Sonra bu adam, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e önünden geldi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) (verdiği bu) sadakayı ondan aldı. Sonra da onu alıp ona öyle bir atış attı ki, eğer ona isabet etseydi muhakkak ki onu yaralardı veya acıtırdı. Daha sonra Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Biriniz, başka bir şeye sahip olmadığı halde (elindeki malına yönelip) onu sadaka olarak veriyor, sonra da insanlara el açarak oturuyor. Sadaka ancak (kişinin kendisini ve bakmak zorunda olduğu kimseleri) ihtiyaçsız bir halde bırakacak durumda iken (verilir). Sana ait olan şu şeyi bizden aL. Bizim ona ihtiyacımız yok!" buyurdu. (Bunun üzerine adam külçe altını alıp gitti.) 

 

[Tahric:]  Elbani: Zayıf (Daif Ebi Davud 298); Şuayb: Ravileri güvenilir kimselerdir. Ebu Davud 1674; Darimi 1/391.

 

 

 

Sadaka Verenin Sadakasını Dilencinin Eline Bizzat Kendisinin Koymasının Emredilmesi

 

3373- Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e biatta bulunmuş Ümmü Buceyd bildiriyor: Kendisi, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Yoksul (gelip) kapımın önünde duruyor da ona verecek bir şey bulamıyorum" dedi. Bunun üzerine Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), ona: "Bir koyunun yanmış paçasından başka ona verecek bir şey bulamazsan, (hiç olmazsa) onu eline ver" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 146:7); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 3/382; Ebu Davud 1667; Tirmizi 665; Nesai 5/86; Bak hadis no: 3374.

 

 

 

Dilendiği Zaman Dilenciye HiHihazırdaki Her Hangi Bir Şey Vermeden Geri Çevirmemenin Emredilmesi

 

3374- Ümmü Buceyd'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır: "Koyunun yanmış paçasıyla bile olsa dilenciye veriniz.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1467). Muvatta 2/923; Ahmed 6/43S; Nesai S/81; Darimi 1/39S; Bak hadis no: 3373.

 

 

Ebu Hatim der ki: Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), "...." sözü yasaklama içeren bir emir cümlesidir. Bundan kastı da koyunun yanmış paçası verilecek olsa dahi dilencinin boş çevrilmemesidir.

 

 

 

3375- ibn Ömer der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Allah rızası için isteyene verin. Allah'a sığınan kimseyi koruyup himaye edin. Sizi davet edenin davetine uyun."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (Sahih Ebu Davud 1469); Şuayb: Sahih'in şartlarına göre sahihtir. Bak hadis no: 3409.

 

 

 

Verilen Sadakayı Az Görmenin ya da Sadaka Veren Hakkında Suizanda Bulunmanın Yasaklanması

 

3376- Ebu Mes'ud el-Bedrı der ki: Bizler (ücret karşılığı) sırtımızda yük taşırdık. Adamın biri sadaka ile gelince "Gösteriş yapıyor" diyorlardı. Adam yarım sa' sadaka getirince onun hakkında: "Yüce Allah'ın bunun sadakasına ihtiyacı yok" diyorlardı. Bunun üzerine: "Sadaka vermekte gönülden davranan müminlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldiği kadar verebilenlerle alayeden kimseleri Allah maskaraya çevirmiştir. Onlar için can yakıcı azap vardır" (Tevbe 79) nazil oldu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Bak hadis no: 3338.

 

 

 

Sadaka için Malı Olmayan Kişiye Sadakayı Veren Gibi Sevap Kazandıracak Şeyler

 

3377- Ebu Zer anlatıyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Güneşin doğduğu her günde, Ademoğlunun vücudundaki her organ için mutlaka bir sadaka vermek gerekir" buyurdu, Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e: "Ey Allah'ın Resulü! Vereceğimiz sadakayı nereden bulacağız?" diye sorulunca da şöyle buyurdu: "Doğrusu hayır kapıları muhakkak çoktur: Allah'ı tesbih etmek ("Sübhanallah" demek), Allah'a hamd etmek ("el-Hamdulillah" demek), tekbir ("Allahu Ekber" demek), tehlil ("La ilahe illallah" demek), iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, yolda (insanları) rahatsız eden şeyleri kaldırıp atman, sağır kimselere sözü işittirip anlatman, körlere yol göstermen, bir ihtiyacını karşılamak isteyene yardımcı olman, güçlü bacaklarınla darda kalmışların yardımına koşman ve kuvvetli kollarınla zayıflara yardım etmen hep senin için birer sadakadır." 

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih liğayrihi (es-Silsiletu's-sahiha 575); Şuayb: Müslim'in şartınca sahih.

 

 

 

Kendi Malından infak Etmese de Müslümanın Yaptığında Yüce Allah'ın Sadaka Olarak Yazdığı Hususlar

 

3378- Huzeyfe dedi ki: Peygamberiniz (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Her iyilik sadakadır" buyurdu.

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (er-Ravdu'n-nadır 231; es-Silsiletu's-sahiha 2040; et-Ta'liku'r-rağib 3/264); Şuayb: Sahih'in şartlarına göre sahihtir. Ahmed 5/383; Müslim 1005; Ebu Davud 4947.

 

 

 

Yüce Allah'ın Gerek Sözle, Gerekse Fiille Yapılan Her iyiliği Sadaka Olarak Yazması

 

3379- Cabir b. Abdillah der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her yapılan iyilik bir sadakadır."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (er-Ravdu'n-nadir 231; es-Silsiletu's-sahiha 2040; et-Ta'liku'r-rağib 3/264); Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 3/344; Buhari 6021; Tirmizi 1970.

 

 

 

Müslümanın Sadakası Olarak Sayılan iyiliklerin Tatsilatı

 

3380- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Ademoğullarından her kişi üç yüz altmış mafsal ile yaratılmıştır. Her kim (bu matsalları sayısınca) üçyüz altmış kere tekbir getirir, hamd eder, tehlil ve tesbih eder ve istiğtarda bulunursa; insanların geçtiği yoldan (eziyet verebilecek) kemiği ve bir taşı kaldırırsa veya bir iyiliği emredip bir kötülükten menederse o günü akşama kadar cehennemden uzaklaşmış olarak geçirir.''

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih; Şuayb: İsnadı sahihtir. Müslim 1007.

 

 

 

Yapan Kimseye Sadaka Olarak Yazılan Şeyler

 

3381- Ebu Hureyre der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Her bir yeni günde insanın her bir uzvu için sadaka vermesi gerekir. Üzerine güneşin doğduğu her gün, iki kişi arasında adaletle hüküm vermesi bir sadakadır. Bineğine binmesi için birine yardım etmesi veya yükünü hayvana yüklemesine yardım etmesi bir sadakadır. insanlara eziyet verecek bir şeyi yoldan kaldırması da bir sadakadır."

 

[Tahric:]  Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha 1025); Şuayb: Hadis sahihtir. Ahmed 2/316; Buhari 2707; Müslim 1009.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Bab: Dünyadayken Kendisine Nimet Verilen Kişinin Bunu Dile Getirmesi ve Nimet Vereni Övmesinin Mubahlığı