Sahih

İbn Hibban

 

VAHİY

 

ANA SAYFA      Kur’an      Hadis      Sözlük      Biyografi

 

الوحي

Vahiy

 

[ 33 ] أخبرنا محمد بن الحسن بن قتيبة حدثنا بن أبي السري حدثنا عبد الرزاق أخبرنا معمر عن الزهري أخبرني عروة بن الزبير عن عائشة قالت أول ما بدىء برسول الله صلى الله عليه وسلم من الوحي الرؤيا الصادقة يراها في النوم فكان لا يرى رؤيا إلا جاءت مثل فلق الصبح ثم حبب له الخلاء فكان يأتي حراء فيتحنث فيه وهو التعبد الليالي ذوات العدة ويتزود ثم يرجع إلى خديجة فتزوده لمثلها حتى فجئه الحق وهو في غار حراء فجاءه الملك فيه فقال اقرأ قال رسول الله صلى الله عليه وسلم فقلت ما أنا بقارىء قال فأخذني فغطني حتى بلغ مني الجهد ثم أرسلني فقال لي اقرأ فقلت ما أنا بقارىء فأخذني فغطني الثانية حتى بلغ مني الجهد ثم أرسلني فقال اقرأ فقلت ما أنا بقارىء فأخذني فغطني الثالثة حتى بلغ مني الجهد ثم أرسلني فقال { اقرأ باسم ربك الذي خلق } حتى بلغ ما لم يعلم قال فرجع بها ترجف بوادره حتى دخل على خديجة فقال زملوني زملوني فزملوه حتى ذهب عنه الروع ثم قال يا خديجة ما لي وأخبرها الخبر وقال قد خشيته علي فقالت كلا أبشر فوالله لا يخزيك الله أبدا إنك لتصل الرحم وتصدق الحديث وتحمل الكل وتقري الضيف وتعين على نوائب الحق ثم انطلقت به خديجة حتى أتت به ورقة بن نوفل وكان أخا أبيها وكان امرأ تنصر في الجاهلية وكان يكتب العربي فيكتب بالعربية من الإنجيل ما شاء أن يكتب وكان شيخا كبيرا قد عمي فقالت له خديجة أي عم اسمع من بن أخيك فقال ورقة بن أخي ما ترى فأخبره رسول الله صلى الله عليه وسلم ما رأى فقال ورقة هذا الناموس الذي أنزل على موسى يا ليتني أكون فيها جذعا أكون حيا حين يخرجك قومك فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم أمخرجي هم قال نعم لم يأت أحد قط بما جئت به إلا عودي وأوذي وإن يدركني يومك أنصرك نصرا مؤزرا ثم لم ينشب ورقة أن توفي وفتر الوحي فترة حتى حزن رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما بلغنا حزنا غدا منه مرارا لكي يتردى من رؤوس شواهق الجبال فكلما أوفى بذروة جبل كي يلقي نفسه منها تبدى له جبريل فقال له يا محمد إنك رسول الله حقا فيسكن لذلك جأشه وتقر نفسه فيرجع فإذا طال عليه فترة الوحي غدا لمثل ذلك فإذا أوفى بذروة الجبل تبدى له جبريل فيقول له مثل ذلك

 

33- Hz. Aişe der ki: Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gelen ilk vahiy uyku halinde gorülen sadık rüya şeklinde idi. Hangi rüyayı görürse mutlaka gün aydınlığı gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık hoş gösterildi. Hira dağına gelip orada pek çok gece ibadete koyulurdu. Bunun için de azık alırdı. Sonra Hz. Hatice'nin yanına gelir ve yine azığını alır giderdi. Nihayet Hira mağarasında iken gerçek aniden ona geliverdi. Melek orada iken gelip: "Oku!" dedi. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) der ki: ''Bunun üzerine ben: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ dedim. Melek beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve: ‘‘Oku’‘ dedi. Ben: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ karşılığını verince, ikinci kez beni sıktı ve takatten kesildim. Sonra bırakıp: ‘‘Oku’‘ dedi. Ben: ‘‘Ben okuma bilmem’‘ karşılığını verince, üçüncü kez tutup sıktı takatimi kesti. Sonra beni bırakıp: ‘‘Yaratan Rabbinin adıyla olu... insana bilmediğini öğretmiştir’‘ (Alak 1-5) ayetlerini okudu."

 

Nihayet Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) boyun ile omuz arasındaki adaleleri titreyerek dönüp Hatice'nin yanına geldi ve: "Beni örtün, beni örtün!" dedi.

 

Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler. Sonra Hatice'ye olanları anlatarak: "Ey Hatice! Bana ne oluyor? Kendimden endişeleniyorum" dedi. Hatice: "Hayır, Allah'a andolsun ki Allah seni hiç bir zaman için mahcup etmez. Çünkü sen akrabalarına gider gelirsin. Sözün doğrudur, zayıfa yardım eder, misafire ikram eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın." Sonra Hatice onu Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdil-Uzza b. Kusayy'ın yanına getirdi. Varaka, Hz. Hatice'nin amcasının oğluydu. Cahiliye devrinde Hıristiyan olmuş ve Arapça yazı yazabilen bir kişiydi. Arapça incil'den Allah'ın dilediği kadarını yazmış ve sora gözü görmez bir ihtiyar olmuştu.

 

Hatice: "Ey amcam oğlu, kardeşinin oğlunun başına gelenleri dinle" deyince,

 

Varaka: "Yeğenim ne gördün?" diye sordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) gördüğü şeyleri ona anlatınca Varaka: "Bu, Hz. Musa'ya inen Namus-u Ekber (Cebrail)'dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım" dedi. Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kavmim beni çıkaracak mı?" diye sorunca, Varaka: "Evet, sana gelen gibi kime gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günlerine erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim" cevabını verdi. Ne var ki Varaka fazla durmadan vefat etti. Bir süre vahiy kesildi. Nihayet Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) -bize ulaştığına göre- derin üzüntüye düştü ve pek çok defa kalkıp kendisini dağların tepesinden atmak istedi. Ne zaman kendini atmak üzere dağın tepesine çıktıysa, Cibril ona görünüp: "Ey Muhammed; muhakkak ki sen, Allah'ın gerçek Resulüsün" diyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bununla ızdırabını dindiriyor, gönlü huzur buluyor ve geri dönüyordu. Vahiy yine kesilince, aynı şeyi yapıyordu. Bir seferinde vahiy uzun süre kesilince, aynı şekilde sabahleyin evinden çıktı. Dağın zirvesine ulaşınca Cibril görünerek ona aynı şekilde söyledi.

 

[Tahric:] Elbani: Dağdan aşağı atlamacümlesi dışında sahihtir. (Muhtasar el-Buhari no. 3; Müslim bu cümleyi zikretmemiştir); Şuayb: Hadis sahihtir. İbn Ebi's-Serı'ye mutabaat edilmiştir. İsnadın kalanı Buhari ve Müslim'in şartlarına uymaktadır. Ahmed 6/232, 233; Buhari 4956; Müslim 160/253

 

 

ذكر خبر أوهم من لم يحكم صناعة الحديث أنه يضاد خبر عائشة الذي تقدم ذكرنا له

Hadis ilminde Derinliği Olmayanın, Önceki Aişe Hadisine Aykırı Olduğunu Zannettiği Haber

 

[ 34 ] أخبرنا أحمد بن علي بن المثنى حدثنا هدبة بن خالد حدثنا أبان بن يزيد العطار حدثنا يحيى بن أبي كثير قال سألت أبا سلمة أي القرآن أنزل أول قال يا أيها المدثر قلت إني نبئت أن أول سورة أنزلت من القرآن اقرأ باسم ربك الذي خلق قال أبو سلمة سألت جابر بن عبد الله أي القرآن أنزل أول قال يا أيها المدثر فقلت له إني نبئت أن أول سورة نزلت من القرآن اقرأ باسم ربك قال جابر لا أحدثك إلا ما حدثنا رسول الله صلى الله عليه وسلم قال جاورت في حراء فلما قضيت جواري نزلت فاستبطنت الوادي فنوديت فنظرت أمامي وخلفي وعن يميني وعن شمالي فلم أر شيئا فنوديت فنظرت فوقي فإذا أنا به قاعد على عرش بين السماء والأرض فجئثت منه فانطلقت إلى خديجة فقلت دثروني دثروني وصبوا علي ماء باردا فأنزلت علي { يا أيها المدثر قم فأنذر وربك فكبر } قال أبو حاتم في خبر جابر هذا إن أول ما أنزل من القرآن يا أيها المدثر وفي خبر عائشة اقرأ باسم ربك وليس بين هذين الخبرين تضاد إذ الله عز وجل أنزل على رسوله صلى الله عليه وسلم اقرأ باسم ربك وهو في الغار بحراء فلما رجع إلى بيته دثرته خديجة وصبت عليه الماء البارد وأنزل عليه في بيت خديجة يا أيها المدثر قم من غير أن يكون بين الخبرين تهاتر أو تضاد

 

34- Yahya b. Ebı Kesır der ki: Ebu Seleme'ye: "Kur'an'dan ilk önce hangi süre indirildi?" diye sorduğumda: "Müddessir Süresi" karşılığını verdi. Ben: Ebu Seleme şu karşılığı verdi: "Ben de Cabir b. Abdillah'a "Kur'an'dan ilk önce hangi süre indirildi?" diye sorduğumda "Müddessir Süresi" karşılığını verdi. Ona:

"Bana Alak Süresinin önce nazil olduğu söylendi" dediğimde Cabir şöyle karşılık verdi: "Sana Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize anlattığını anlatayım: "Hıra mağarasında inzivaya çekildim. inzivam bitince vadinin içine indim. Orada birileri bana seslendi. Önüme, arkama, sağıma ve soluma baktığımda kimseyi göremedim. Yine bana seslenildi. Yukarıya baktığımda ise onun (Cibrıl) semayla yer arasında kürsünün üzerinde oturduğunu görüp korkuya kapıldım. Hatice'nin yanına gidip: ‘‘Beni örtün, örtün ve üzerime soğuk su dökün'' dedim. Bunun üzerine: ‘‘Ey örtünüp bürünen (peygamber!) Kalk da uyar. Rabbini yücelt’‘ (Müddessir 2) ayetleri indi."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Tahricu Fıkhi's-sire 90 "Buhari ve Müslim"); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed 3/306, 392; Buhari 4623, 4924; Müslim 161/257; Tirmizi 3325. Bak hadis no: 35

 

 

Ebu Hatim der ki: Cabir hadisinde görüldüğü gibi Kur'an'dan ilk inen ayet Müddessir süresi, Aişe'nin hadisinde ise Alak süresidir. Bu iki haber arasında bir tezat yoktur. Şöyle ki Yüce Allah, Resülü'ne (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Alak süresini Hira mağarasında iken indirmiştir. O daha sonra evine dönmüş, Hatice onu örtüp üzerine su boşaltmıştır. Hatice'nin evinde bu haldeyken O'na Müddessir süresi inmiştir. İşte bu şekilde önceki iki hadis arasında bir tezat veya yanlışlık olmadığı anlaşılmaktadır.

 

 

ذكر القدر الذي جاور المصطفى صلى الله عليه وسلم بحراء عند نزول الوحي عليه

Mustafa (s.a.v.)'in Kendisine Vahyin indiği Hıra Mağarasında inzivada Kaldığı Süre

 

[ 35 ] أخبرنا عبد الله بن محمد بن سلم حدثنا عبد الرحمن بن إبراهيم حدثنا الوليد بن مسلم حدثنا الأوزاعي حدثني يحيى بن أبي كثير قال سألت أبا سلمة أي القرآن أنزل أول قال يا أيها المدثر قلت أو اقرأ فقال أبو سلمة سألت جابر بن عبد الله عن ذلك فقال يا أيها المدثر فقلت أو اقرأ فقال إني أحدثكم ما حدثنا رسول الله صلى الله عليه وسلم قال جاورت بحراء شهرا فلما قضيت جواري نزلت فاستبطنت الوادي فنوديت فنظرت أمامي وخلفي وعن يميني وعن شمالي فلم أر أحدا ثم نوديت فنظرت إلى السماء فإذا هو على العرش في الهواء فأخذتني رجفة شديدة فأتيت خديجة فأمرتهم فدثروني ثم صبوا علي الماء وأنزل الله علي يا أيها المدثر قم فأنذر وربك فكبر وثيابك فطهر

 

35- Yahya b. Ebı Kesır der ki: Ebu Seleme'ye: "Kur'an'dan ilk önce hangi sure indirildi?" diye sorduğumda: "Müddessir Suresi" karşılığını verdi. Ben:

"Alak Suresi değil mi?" dediğimde şu karşılığı verdi: "Ben de Cabir b. Abdillah'a: ‘‘Kur'an'dan ilk önce hangi sure indirildi?’‘ diye sorduğumda: "Müddessir Suresi" cevabını verdi. "Alak Suresi değil mi?" dediğimde ise, Cabir şöyle karşılık verdi:

 

"Size Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize anlattığını anlatayım: "Hıra mağarasında bir ay inzivaya çekildim. inzivam bitince vadinin içine indim. Orada birileri bana seslendi. Önüme, arkama, sağıma ve soluma baktığımda kimseyi göremedim. Sonra bir daha seslenilince yine baktım, ama kimseyi göremedim. Sonra bir daha seslenildi. Onun (Cibrıl'in) sema da kürsünün üzerinde olduğunu gördüm. Beni şiddetli bir titreme aldı ve Hatice'nin evine girip beni örtmelerini söyledim örttüler. Üzerime su döktüler ve Allah: ‘‘Ey örtünüp bürünen (peygamber!) Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Elbiseni tertemiz tut’‘ (Müddessir 2) ayetlerini indirdi."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Tahric Fıkhi's-sire 90 "Buhari ve Müslim"); Şuayb: Buhari'nin şartlarına göre sahih. Müslim 161/257. Bak hadis no: 34

 

 

ذكر وصف الملائكة عند نزول الوحي على صفيه صلى الله عليه وسلم

Allah'ın Seçkini'ne (s.a.v.) Vahiy indiğinde Meleklerin Durumu

 

[ 36 ] أخبرنا أبو خليفة حدثنا إبراهيم بن بشار حدثنا سفيان عن عمرو بن دينار عن عكرمة عن أبي هريرة يبلغ به النبي صلى الله عليه وسلم قال إذا قضى الله الأمر في السماء ضربت الملائكة بأجنحتها خضعانا لقوله كأنه سلسلة على صفوان حتى إذا فزع عن قلوبهم قالوا ماذا قال ربكم فيقولون قال الحق وهو السميع العليم فيستمعها مسترق السمع فربما أدركه الشهاب قبل أن يرمي بها إلى الذي هو أسفل منه وربما لم يدركه الشهاب حتى يرمي بها إلى الذي هو أسفل منه قال وهم هكذا بعضهم أسفل من بعض ووصف ذلك سفيان بيده فيرمي بها هذا إلى هذا وهذا إلى هذا حتى تصل إلى الأرض فتلقى على فم الكافر والساحر فيكذب معها مائة كذبة فيصدق ويقال أليس قد قال في يوم كذا وكذا كذا وكذا فصدق

 

36- Ebu Hureyre'nin bildirdiğine göre Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Allah bir işin yerine getirilmesini hükmettiği zaman, düz ve sert bir taş üzerindeki zincir (sesi) gibi olan bu ilahi hükme melekler itaat ederek korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Bu korku kalplerinden giderilince melekler (Cebrail ve Mikail gibi Mukarrebun meleklerine): ‘‘Rabbiniz ne buyurdu?’‘ diye sorarlar. Onlar da: ‘‘Allah hak sözü söyledi. Allah Semi'dir, Alım'dir’‘ derler. Böylece kulak hırsızları, Allah'ın o emir ve takdirini işitirler. Bazen ateş kıvılcımı onu bir altındakine atmadan önce yetişir, bazen de ateş kıvılcımı bir alttakine atmasına yetişemez. O sırada kulak hırsızları birbirinin üstünde şöyle dizilmiş olurlar. -Süfyan, dinleyici şeytanların birbirleri üstünde nasıl dizili olduğunu (elleriyle) işaret ederek gösterdi- Bu vaziyette iken meleklerin konuşmalarını işiten en üstteki bunu bir altındakine ulaştırır. Sonra o da bir altındakine ulaştırır. Nihayet o haber yeryüzüne, oradaki kafirin veya sihirbazın diline atılır. O da o haberle beraber yüz yalan uydurup halka söyler. Onu tasdik ederler. (Bu durum yeryüzünde gerçekleşince de) bu haberi işitenler: ‘‘Bize, filan ve filan günde şöyle şöyle olacak diye haber vermedi mi?’‘ derler. Gökyüzünden işitilen şey ile de bu kişi artık tasdik edilir."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahıha "Buhari"); Şuayb: İsnadı sahihtir. Buhari 4800; Ebu Davud 3989; Tirmizi 3223; İbn Mace 194

 

 

ذكر وصف أهل السماوات عند نزول الوحي

Vahiy indiğinde Sema Ehlinin Durumu

 

[ 37 ] أخبرنا محمد بن المسيب بن إسحاق حدثنا علي بن الحسين بن إشكاب حدثنا أبو معاوية عن الأعمش عن مسلم عن مسروق عن عبد الله قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم إن الله إذا تكلم بالوحي سمع أهل السماء للسماء صلصلة كجر السلسلة على الصفا فيصعقون فلا يزالون كذلك حتى يأتيهم جبريل فإذا جاءهم فزع عن قلوبهم فيقولون يا جبريل ماذا قال ربك فيقول الحق فينادون الحق الحق

 

37- Abdullah (b. Mes'ud) der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Yüce Allah (vahyi) konuştuğu zaman gök ahalisi semada kaya üzerinde hareket ettirilen zincir sesine benzer bir ses duyarlar ve kendilerinden geçerler. Onların bu durumu Cebrail yanlarına gelinceye kadar devam eder. Cebrail yanlarina geldiğinde kendilerine gelirler ve: ‘‘Ey Cebrall! Rabbin ne dedi?’‘ diye sorarlar. Cebrail: "Hakkı söyledi’‘ karşılığını verince onlar: ‘‘Hak! Hak!’‘ diye söylenmeye başlarlar."

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (es-Silsiletu's-sahiha "Buhari muallak ve mevkuf") Şuayb: İsnadı sahihtir. Ebu Davud 4738

 

 

ذكر وصف نزول الوحي على رسول الله صلى الله عليه وسلم

Resulullah (s.a.v.)'e Vahyin inişi

 

[ 38 ] أخبرنا عمر بن سعيد بن سنان أخبرنا أحمد بن أبي بكر عن مالك عن هشام بن عروة عن أبيه عن عائشة أن الحارث بن هشام سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال يا رسول الله كيف يأتيك الوحي فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم أحيانا يأتيني في مثل صلصلة الجرس وهو أشده علي فينفصم عني وقد وعيت ما قال وأحيانا يتمثل لي الملك رجلا فيكلمني فأعي ما يقول قالت عائشة ولقد رأيته ينزل عليه في اليوم الشاتي الشديد البرد فينفصم عنه وإن جبينه ليتفصد عرقا

 

38- Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Haris b. Hişam Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ey Allah'ın Resulü! Vahiy sana nasıl geliyor?" diye sorunca Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ona şöyle cevap verdi: "Bazen çıngırak sesi gibi gelir ki en şiddetli gelme şekli budur. Ben de o hal geçtiği zaman söylediklerini ezberlerim. Bazen de bana bir insan suretinde gelir. Benimle konuşarak bu vahyi aktarır ve ben bunu iyice öğrenirim." Hz. Aişe der ki: "Soğuk bir günde kendisine vahyin inişine şahit oldum. Vahiy inme durumu geçtiğinde o soğuğa rağmen alnından terler akıyordu.''

 

[Tahric:] Elbani: Sahih (Tahric Fıkhi's-sire 91; es-Silsiletu's-sahiha 5958 "Buhari ve Müslim"); Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Malik 1/202, 203; Ahmed 6/257; Buhari 3215; Müslim 2333; Tirmizi 3638; Nesai 2/146, 147

 

 

ذكر استعجال المصطفى صلى الله عليه وسلم في تلقف الوحي عند نزوله عليه

Mustafa'nın (s.a.v.) Vahiy inerken Onu Bir An Önce Almak için Acele Etmesi

 

[ 39 ] أخبرنا محمد بن عبد الله بن الجنيد حدثنا قتيبة بن سعيد حدثنا أبو عوانة عن موسى بن أبي عائشة عن سعيد بن جبير عن بن عباس في قوله { لا تحرك به لسانك لتعجل به } قال كان النبي صلى الله عليه وسلم يعالج من التنزيل شدة كان يحرك شفتيه فقال بن عباس أنا أحركهما كما كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يحركهما فأنزل الله { لا تحرك به لسانك لتعجل به إن علينا جمعه وقرآنه } قال جمعه في صدرك ثم تقرؤه { فإذا قرأناه فاتبع قرآنه } قال فاستمع له وأنصت { ثم إن علينا بيانه } ثم إن علينا أن تقرأه قال فكان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا أتاه جبريل استمع فإذا انطلق جبريل قرأه النبي صلى الله عليه وسلم كما كان أقرأه

 

39- Said b. Cübeyr'in bildirdiğine göre, ibn Abbas: ''Onu (ezberlemeyi) çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatmalı (Kıyamet 16) ayeti hakkında der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Cibrıl kendisine bir vahiy getirdiğinde indirilen vahiy ona nispeten ağır geliyordu. O bakımdan dudaklarını kıpırdatıyordu. ibn Abbas bana dedi ki: "Şimdi ben dudaklarımı Allah'ın Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem) nasıl kıpırdatıyor idiyse öylece kıpırdatıyorum." Bunun üzerine Yüce Allah: ''Onu (ezberlemeyi) çabuklaştırmak için dilini onunla kıpırdatma. Çünkü onu toplamak ve onu okutmak Bize düşerli (Kıyamet 17) ayetlerini indirdi. O halde Biz, onu okuduğumuz zaman sen dinle ve sus!" (İbn Abbas) dedi ki: Bundan dolayı Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bundan sonra Cibril kendisine geldi mi susup dinlerdi, Cibril gitti mi Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) kendisine okuttuğu şekilde vahyi okurdu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih "Buhari ve Müslim"i Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed 1/3431 Buhari 7524i Müslim 448i Tirmizi 3329i Nesai 2/149

 

 

ذكر الخبر المدحض قول من زعم أن الله جل وعلا لم ينزل آية واحدة إلا بكمالها

Yüce Allah'ın Bir Seferde Tam Olarak indirmediği Bir Ayet Olduğunu iddia Edeni çürüten Haber

 

[ 40 ] أخبرنا النضر بن محمد بن المبارك الهروي قال حدثنا محمد بن عثمان العجلي قال حدثنا عبيد الله بن موسى عن إسرائيل عن أبي إسحاق عن البراء قال لما نزلت { لا يستوي القاعدون من المؤمنين } قال رسول الله صلى الله عليه وسلم ادع لي زيدا ويجيء معه باللوح والدواة أو بالكتف والدواة ثم قال اكتب لا يستوي القاعدون من المؤمنين والمجاهدون في سبيل الله قال وخلف ظهر النبي صلى الله عليه وسلم عمرو بن أم مكتوم الأعمى قال يا رسول الله فما تأمرني فإني رجل ضرير البصر قال البراء فأنزلت مكانها غير أولي الضرر

 

40- Bera b. Azib der ki: "Müminlerden (savaşa gitmeyip) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir (eşit) değildir'' (Nisa 95) ayeti nazil olunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana Zeyd'i çağırın, levha, mürekkep ve kürek kemiği getirsin veya kürek kemiği ve mürekkep getirsin" dedi. Sonra: "‘‘Müminlerden (savaşa gitmeyip) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir (eşit) değildir’‘ yaz" buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sırtının arkasında ama olan Amr b. Ümmü Mektum: "Ey Allah'ın Resulü! Ben gözleri görmeyen biriyim, bana ne emredersin?" diye şikayet etti. Bera dedi ki: Bu ayetin akabinde: "özürlü olmaksızm oturanlar ...''(Nisa 95) kısmı nazil oldu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih "Buhari"; Şuayb: İsnadı sahihtir. Ahmed 4/290, 299; Buhari 4990; Tirmizi 3033; Nesai 6/10. Bak hadis no: 41, 42

 

 

[ 41 ] أخبرنا محمد بن عمر بن يوسف بنسا قال حدثنا نصر بن علي الجهضمي قال خبرنا معتمر بن سليمان عن أبيه عن أبي إسحاق عن البراء بن عازب أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال إيتوني بالكتف أو اللوح فكتب لا يستوي القاعدون من المؤمنين وعمرو بن أم مكتوم خلف ظهره فقال هل لي من رخصة فنزلت غير أولي الضرر

 

41- Bera b. Azib'in bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bana kürek kemiği veya levha getirin" buyurdu. Getirilince: "Müminlerden (savaşa gitmeyip) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallanyla ve canlanyla cihad edenler bir (eşit) değildir'' (Nisa 95) ayetini yazdırdı. Arkasında duran (ve kör olan) Amr b. Ümmü Mektum: "Bana bu hususta ruhsat var mı?" diye sorunca (devamında) "Özürlü olmaksızın oturanlar ...'' ayeti nazil oldu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih; öncekinin muhtasarıdır; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Tirmizi 1670; Nesai 6/10. Bak hadis no: 40

 

 

ذكر الخبر المدحض قول من زعم أن أبا إسحاق السبيعي لم يسمع هذا الخبر من البراء

Ebu ishak es-Sebii'nin Bu Hadisi Bera'dan işitmediğini iddia Edeni çürüten Haber

 

[ 42 ] أخبرنا أبو خليفة قال حدثنا أبو الوليد قال حدثنا شعبة قال حدثنا أبو إسحاق قال سمعت البراء يقول لما نزلت هذه الآية { لا يستوي القاعدون من المؤمنين } دعا رسول الله صلى الله عليه وسلم زيدا فجاء بكتف فكتبها فيه فشكا بن أم مكتوم ضرارته فنزلت { غير أولي الضرر }

 

42- Bera b. Azib der ki: "Müminlerden (savaşa gitmeyip) oturanlar ile Allah'ın yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler bir (eşit) değildir'' (Nisa 95) ayeti nazil olunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Zeyd'i çağırdı. Zeyd bir kürek kemiği getirip ayeti yazdı. ibn Ümmü Mektum gözlerinin görmemesinden şikayet edince, ayetin: ''özürlü olmaksızın oturanlar ...'' kısmı nazil oldu.

 

[Tahric:] Elbani: Sahih "Buhari ve Müslim"; Şuayb: Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed 4/282, 284, 299, 300; Buhari 2831; Müslim 1898; Darimi 2/209.

 

 

ذكر ما كان يأمر النبي صلى الله عليه وسلم يكتبه القرآن عند نزول الآية بعد الآية

Peygamber (s.a.v.)'in Kur'an'dan inen Bir Ayeti Başka Bir Ayetten Sonra Yazılmasını Emretmesi

 

[ 43 ] أخبرنا أبو خليفة حدثنا عثمان بن الهيثم المؤذن حدثنا عوف بن أبي جميلة عن يزيد الفارسي قال قال بن عباس قلت لعثمان بن عفان ما حملكم على أن قرنتم بين الأنفال وبراءة وبراءة من المئين والأنفال من المثاني فقرنتم بينهما فقال عثمان كان إذا نزلت من القرآن الآية دعا النبي صلى الله عليه وسلم بعض من يكتب فيقول له ضعه في السورة التي يذكر فيها كذا وأنزلت الأنفال بالمدينة وبراءة بالمدينة من آخر القرآن فتوفي رسول الله صلى الله عليه وسلم ولم يخبرنا أين نضعها فوجدت قصتها شبيها بقصة الأنفال فقرنت بينهما ولم نكتب بينهما سطر بسم الله الرحمن الرحيم فوضعتها في السبع الطول

 

43- Abdullah b. Abbas anlatıyor: Ben, Osman b. Affan'a: "Enfal Süresi, Mesani'den (uygun sürelerden) ve Berae / Tevbe Süresi de Miun'dan (100 ayetli surelerden) olduğu halde, bu iki sürenin arasını birleştirmenizin sebebi nedir? Niçin bu iki sürenin arasını birleştirdiniz?" diye sordum. Osman b. Affan: "Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Kur'an'dan bazı ayetler zaman zaman nazil olunca, vahyi yazan kimselerden birini çağırır ve: ‘‘Şu ayeti, içerisinde şu olayların anlatıldığı sureye koy’‘ buyururdu. Enfal Süresi Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e Medine'de nazil oldu. Tevbe Süresi de, Kur'an (sürelerin)in sonuncusu idi. Resülullah da bu süreyi nereye koyacağımızı bize belirtmeden vefat etti. Tevbe Süresinin konusu, Enfal Süresinin konusuna benzemektedir. (Bu nedenle Tevbe Süresini, Enfal Süresinden olduğunu zannettim.) Bundan dolayı bu iki süreyi birleştirdim, (farklı olduğunu göstermek için) aralarına Besmele satırını yazmadım. Dolayısıyla da onu (toplam olarak ayet sayılarından dolayı) es-Seb'u't-tıval'a (yedi uzun sureye) dahil ettim" dedi.

 

[Tahric:] Elbani: Münker (Daifu Ebi Davud 140) Ahmed 1/57, 69; Ebu Davud 786, 787; Tirmizi 3086

 

 

ذكر البيان بأن الوحي لم ينقطع عن صفي الله صلى الله عليه وسلم إلى أن أخرجه الله من الدنيا إلى جنته

Yüce Allah Dünyadan Çıkarıp Cennetine Sokana Kadar Seçkin Kulundan (s.a.v.) Vahyin Kesilmediği Hakkında

 

[ 44 ] حدثنا أبو يعلى حدثنا وهب بن بقية أخبرنا خالد عن عبد الرحمن بن إسحاق عن الزهري قال أتاه رجل وأنا أسمع فقال يا أبا بكر كم انقطع الوحي عن نبي الله صلى الله عليه وسلم قبل موته فقال ما سألني عن هذا أحد مذ وعيتها من أنس بن مالك قال أنس بن مالك لقد قبض من الدنيا وهو أكثر مما كان

 

44- Abdurrahman b. ishak'ın bildirdiğine göre bir adam Zühri'ye: "Ey Ebu Bekr! Resülullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in vefatından ne kadar süre önce vahiy kesildi?" diye sorunca şu karşılığı verdi: Enes b. Malik'ten bellediğimden beri bana bunu kimse sormamıştı Enes b. Malik dedi ki: "Dünyada iken ruhu kabzedildiğinde O'na öncekinden daha fazla vahiy geliyordu." 

 

[Tahric:] Elbani: Hasen sahih "Buhari ve Müslim"; Şuayb: Müslim'in şartınca sahih. Ahmed 3/236; Buhari 4982.

 

Sonraki sayfa için aşağıdaki link’i kullan:

 

Mirac / Mustafa'nın (s.a.v.) Gecenin Bir Bölümünde ....