Uluvv
Bi-Kıdemi'l-Vefât - Uluvv Bi-Kıdemi's-Semâ - Uluvv-u İsnad - Uluvv-u Ma'nevî -
Uluvv-u Mutlak - Uluvv-u Nisbî
ULUVV:
Sözlükte “yükseklik” manasına
gelen uluv, hadis usulünde âlî isnadların haiz olduğu ravi sayısının nisbeten
azlığı özelliğine denir. Bu özelliğin aslı Hz. Peygamber (s.a.s)'e yakınlıktır.
Hadis metodolojisi
kaidesi olarak bir hadisin söylendiği veya Hz. Peygamber'in bir fiilinden
bahsediyorsa işlendiği zaman ile rivayeti arasında ne kadar uzun süre geçerse
nakline o kadar az güvenilebilir. Buna kıyasla isnad da öyledir. Hz.
Peygamber'e en kısa yoldan ulaşan isnadlar makbuldür; zira son ravi ile Hz.
Peygamber arasındaki ravi sayısı arttıkça hata ihtimali de artar. Bu gerçeği
göz önünde bulunduran İslâm alimleri bir hadisi, kaynağına en kısa yoldan
ulaşarak rivayeti tercih etmişlerdir. İşte isnadın, sırf ravi sayısının az
olması dolayısiyle muhaddisi hadisin kaynağına en kısa yoldan ulaştırması
özelliğine uluv tabir edilmiştir. Buna göre uluvdan maksat uluvv-u isnadddır.
Her muhaddisin isnadı
tabiatiyle yaşadığı devre göre değişik sayıda ravi ile uluv vasfı kazanır.
Mesela, İmam Mâlik'in en âlî isnadı sunâ'î'dir. Bu durumda onunla Hz. Peygamber
(s.a.s) arasında bir tabii, bir de sahabînin olduğu isnadda uluv söz konusudur.
Buhari'nin Hz. Peygamberle arasında üç ravi bulunan sulâsî isnadında uluv
vardır. Müslim'in de üç raviden oluşan uluv özelliğine sahip isnadı varsa da
böyle isnadlarıyla rivayet ettiği hadisleri sahihine almamıştır. Altıncı hicri
asnn sonları ile yedinci asrın başlarında yaşamış olan el-Irâkî, kendi
zamanında uluvvun ancak dokuz ravi ile sağlanabileceğini söylemiştir.
İsnadda uluv, beş
kısımda mütalaa edilmiştir. Bunlardan birincisi Kainatın Efendisi (s.a.s)'e
sahih olmakla birlikte en az sayıda ravi vasıtasiyle ulaşmaktır. Buna uluvv-u
mutlak (mutlak uluv) adı verilmiştir. Burada işaret etmek gerekir ki bir
isnadın uluvvu mutlak vasfına sahip olabilmesi için öncelikle sahih olması
şarttır. Zayıf, bilhassa yalancılıkla itham edilmiş bir ravi bulunan isnadlar
-da, ravi sayısı ne kadar az olursa olsun, uluv özelliğinden söz etmeye imkan
yoktur.
Uluvvun ikinci
mertebesi, yine sahih olmak şartiyle el-A’meş, Huşeym, İbn Cureyc, el-Evzâ'i,
İmam Mâlik, Sufyânu's-Sevrî, Şu'be, Zuheyr b. Mu'aviye, Hammâd b. Zeyd, İsmail
b. Uleyye gibi hadis imamlarından birine yakınlıktır. el-Hakim, uluvvun bu
çeşidini diğerlerine tercih etmiştir. Onca uluvdan maksat, bu imamlara yakınlıktır.
Uluvvun üçüncü
mertebesini el-Kutubu's-Sitte sahipleri olan Buharî, Müslim, Ebu Davud,
Tirmizî, Nese'î ve İbn Mâce ile öteki güvenilir hadis kitaplarının sahiplerine
nisbetle olan uluv-dur. Mütealıhir alimlerin aradıkları uluv budur. Ancak
eklemek gerekir ki, bu alimlerden herhangi birine ulaşan tarîkdan hasıl olan
uluv mutlak değildir. Bir başka deyişle uluvvun bu mertebesinde Hz. Peygamber'e
olan yakınlık değil, muteber hadis kitaplarından birinin musannınna yakınlık
söz konusudur. Bu şekilde hasıl olan uluvva bi'n-nisbe uluvv veya uluvv-u nisbî
adı verilmiştir. Bi'n-nisbe uluvv da yerine göre muvâfakât, ibdâl (veya bedel),
musâvât ve musâfaha olmak üzere dört şekilde görülür. Bunlar hakkında
başlıkları altında yeterli bilgi verilmiştir.
Uluvvun dördüncü
mertebesini ravi sayısı aynı olduğu halde bir ravinin önce vefat etmesiyle
meydana gelen uluv teşkil eder. Buna uluvv bi-kıdemi'l-vefat denir. Mesela,
Sünen Ebî Davud'u Abdulazîm el -Munzirî tarîkıyla rivayet, Necîb el-Harrânî
tarikıyla rivayetten, o da İbn Hatîb el-Mizze tarikından rivayet etmekten
âlîdir; Zira bu üç ravi Süneni, İbn Taberzed'den rivayet etmişlerdir,
el-Munzirî'nin vefatı Necib'in vefatından; Necîb'in vefatı ise İbn Hatîb
el-Mizze'ninkinden önce olduğundan herbi-rinden olan rivayette, kendisinden
sonra vefat edenin rivayetine nisbetle uluv hasıl olmuş kabul edilmiştir.
Uluvvun beşinci
mertebesine gelince bu, tekaddum-u semâ’ yani ravi sayısı aynı olan iki
isnaddan birinin ravisinin aynı şeyhten daha önce hadis işitmiş olması
sebebiyle hasıl olan uluvdur. Buna da özel tabiriyle uluvvu bi-kıdemi's-Semâ
denilmiştir. Açıklamak gerekirse, bir hadis kitabı herhangi bir şeyhten ravi
sayısı aynı olan iki isnadla rivayet edilse, isnadlardan birinin ravisi o
kitabı diğerinin ravisinden önce işitmiş olsa onun isnadında diğerine nisbetle
uluv meydana gelmiş sayılır, bu türlü uluvva uluvv-u ma'nevî denilmiştir.
Yukarıda da kısaca söz
konusu edildiği gibi, bir hadisin isnadında uluv özelliği bulunması, o isnadla
rivayet edilen hadisin kaynağına ya da tanınmış bir alim olan ravisine yakınlık
ifade ettiğinden muhaddisler uluvva büyük önem vermişlerdir. Kimi muhaddislere
göre isnadda uluvv aramak sünnettir. Kimi muhaddisler ise isnadın dinden olduğu
görüşünü uluv özelliğine sahip isnadın dinden olduğu şeklinde kabul
etmişlerdir. Rıhlelerin yapılışında tesiri şüphesiz olan amillerden biri de
isnadda uluv elde etmektir. Ne var ki sadece isnadda uluv elde etmek maksadiyle
diyar diyar, dolaşmayı hoş görmeyenler bâb de vardır. (Bk. Rıhle).