TA’ALİK
- TA'LİK Bİ-SİĞATİ'T-TASHİH - TA'LİK
Bİ-SİĞATİ'T-TEMRİZ - TA'LİK ĞAYR-İ MECZUM - TA'LİK MECZUM – TA’LİKAT
TA’LİK:
Tef’il ölçüsünde mastar olan
ta'lîk, sözlükte bir nesneyi bir nesneye geçirerek asmak, bir işi ne kesinlikle
yapmak ne de terketmek suretiyle askıda bırakmak, kapıyı kapatmak, gönlü birine
düşmek gibi değişik manalara gelir.
Hadis Usulünde ta'lîk,
kısaca isnadın raviden olan tarafından bir veya daha çok kişiyi söylememeye
denir. Bazı alimler bütün isnadı hazfederek hadisi kale Resulullâh (s.a.s),
kale'bnu Abbâs gibi eda lafızlanyla doğrudan kaynağından nakletmeye de ta'lik
demişlerdir. Çoğulu ta'lîkât veya ta'alîk gelir.
Bir hadisin isnadından
bir veya birkaç ravinin ismini söylemeden veya bütün isnad söylemeksizin
nakledilmesi, pek çok alim tarafından ittisalin kesilmesi, öteki deyişiyle
senedde kopukluk sayılmıştır. Bu yönden ta'lik, bir duvarın dayanağının
kaldırılarak yıkılmaya terk edilişine benzetilmiştir.
Şâfiîler ta'lik'i
oldukça farklı mana da kullanmışlardır, onlara göre ta'lik emâlî karşılığıdır
ve şeyhin hadis meclislerinde okuduğu, talebenin yazdığı hadislerden meydana
gelen kitaplara denir.
İbn Hacer'e göre ta'lik,
şeyhten semâ' yoluyla alındığına delalet etmeyen (mesela, kale, yukâlu, zekera,
yuzkeru gibi) lafızlarla rivayette bulunarak isnadda bir veya daha fazla raviyi
hazfetmektir.
Ta'lik'in birkaç çeşidi
vardır. Bunlardan birisi hadis'in, bütün isnadın hazfedilerek mesela Kale
Resûlullah (s. a.v) lafzıyla sevkedilmesidir. Bir diğer şekli, hadisin sahabî
hariç diğer ravilerin, ya da sahabı ve tabiî müstesna diğerlerinin hazfedilerek
nakledilmesidir. Hadisi rivayet eden ravi'nin hazfedilip rivayetin onun üstündeki
raviye bağlanmasına da genelde ta'lik denilmiştir, ancak hazfedilen ravi'nin
üzerindeki ravi musannifin şeyhi olduğu takdirde böyle rivayete ta'lik denilip
denilmeyeceği ihtilaflıdır. Konu şöyle yorumlanmıştır:
Şeyh'ini hazfeden
musannifin mudellis olduğu hadis alimlerinden birinin tesbiti veya araştırma
sonucu anlaşılırsa yaptığı işe ta'lik değil tedlis denir. Musannif mudellis
değilse rivayeti ta'lik itibar edilir.
Ta'liki isnaddan peşpeşe
birkaç ravi düşmesi yönünden mu'dal'e bezetenler olmuştur. es-Suyûtî'nin
kaydettiğine göre ta'lik yoluyla rivayet edilen mu'allak'la mu'dal arasında bir
yönden umum-husus ilişkisi vardır. Açıklamak gerekirse bazı mu'allak hadisler,
isnadından birkaç ravinin düşmesi açısından mu'dal sayılabilirse de hiçbir
mu'dal mu'allak değildir.
Hadis âlimleri ta'lik
yaparken genelde yurva an fulânin veya yukâlu anhu, yuzkeru, yuhka gibi temrîz
sigaları kullanmışlardır. Ancak kale, fe'ale, nehâ, zekera, hakâ gibi cezm
sigaları kullanarak ta'lik yapanlar da olmuştur.
Ta'likden ilk defa
Buhâri'nin talikleri vesilesiyle ed-Dârekutnî bahsetmiştir. Aslında ta'lik,
Sahîh-i Buhâri'nin en mühim özelliklerinden birisidir.
İsnadından bir veya
birkaç ravi'yi hazfederek hadisi söylenmeyen ravinin üstündeki raviden veya
bütün isnadı söylemeden Nebi (s.a.a)'den rivayet etmek, bilhassa son devirler
Mağrib bölgesi alimlerine göre zahiren muttasıl sayılsa bile ma'nen munkatıdır.
Onlar nazarında
Buhâri'nin pek çok yerde kale lenâ fulânun diyerek hadis nakletmesi ta'lik'in
ta kendisidir. Bununla birlikte onun bu lafızla naklettiği hadislerin arz veya
munâvele yoluyla aldıkları olduğu söylenmiştir. Şu hale göre onun bu ve diğer
lafızlarla ta'lik yaparak naklettiği hadislerin senedinde inkıta' olanlar gibi
mütalaa edilmemeleri gerekir.
Ta'lik'in hükmü, sahih
hükmü verilmiş bir kitapta vaki olduğu takdirde, sıhhattir.
Ta'lik, bazen kesinlik
bildiren lafızlarla yapılır, bu şekildeki ta'lik'a, ta'lîk bi-sîgati't-tashih
veya ta'lîk meczûm adı verilir. Bazen de temrîz sîgası kullanılarak yapılır ki
buna da ta'lîk bi-sîgati't-temrîz veya ta'lîk gayri meczûm denilir.