TAKTİ’U’L-HADİS
TAKTİ’ :
“Kesmek” karşılığı
olarak kullanılan “kata'a” kök fiilinin Tef’il babında mastarıdır ve bölmek,
parçalamak demektir. Hadis usulünde takti'u'l-hadîs şeklinde geçer ve uzunca
bir hadisin ihtiva ettiği hükme göre bölünerek herbir bölümün ayn babda
verilmesine denir. Bu manada ihtisâr-ı hadîsin bir bölümüdür.
Takti, Fıkıh
kitaplarında uzun veya birkaç konuda delil olabilecek nitelikteki hadislerin
sadece üzerinde durulan konuyla ilgili kısmını alarak geri kalanını bırakmak
şeklinde çokça uygulanmıştır. Aynı uygulama, bir fıkrası için hadisin hepsini
naklederek işi uzatmaya mani olmak gibi pratik bir faydası olduğundan hadis
kitaplarında da geniş çapta uygulanmış ve yerine göre hadis kısımlara ayrılarak
herbir kısım ayn fıkıh babında verilmiştir.
Faydası zararından çok
olan bu uygulamayı caiz görmeyenler vardır. Ahmed b. Hanbel bunlardandır.
İbnu's-Salâh da takti'in cevaza yakın olmakla birlikte mekruh olduğu
görüşündedir. en-Nevevi ise bir hadisi bölerek her bir bölümünü ayrı yerlerde
vermenin caiz olduğunu söyleyerek İbnu's-Salâh'a katılmamıştır. Onun bu görüşü
yerindedir; zira öteden beri İmam Mâlik, Buhâri, Ebu Davud, Nese'î gibi büyük
hadis imamları takti yapagelmişlerdir.
Bununla beraber bir
hadisin variyantlarının birinde şüpheli bir ziyade varsa hadisi o ziyadeyi
vermeden bölmek caiz görülmemiştir. Nitekim İmam Malik böyle hadislerde
ihtisara başvururmuş. Hatta hadisin isnadının mevsul olduğunda şüpheye düştüğü
zaman da hadisi bölerek rivayeti adet haline getirmiştir. Ne var ki, hadisin
bir kısmındaki şüpheden dolayı şüpheli kısmın verilmemesi ancak verilen kısımla
verilmeyen arasında mana veya hüküm yönünden hangi bir ilgi bulunmaması şartına
bağlıdır. Mesela Hz. Peygamber (s.a.s)'in “arâyâ” alışverişine izin verişinde
ölçüyü gösteren “Hz.Peygamber (s.a.s) araya alışverişine beş vesak -veya onun
altındaki- miktar için müsaade etti” hadisinde
“ev düne hamseti evsukin” kısmını şüphelidir diye hazfetmek caiz olmaz;
zira verilen kısımla aralarında hükme ait bir ilgi vardır.
Usul kaidesi olarak
bölümün hükmü bütünün hükmüdür. Bu itibarla gerek takti olsun, gerekse
ihtisarın bir başka tatbik şekli olan harmın hükmü esas itibariyle ihtisarın
hükmüne tabidir.