RIHLE Fİ
TALEBİ’L-HADİS
RIHLE
Bir yerden bir yere
sefer etmek, göç etmek manasına “rahale” kök fiilinin mastarıdır. Hadis ilminde
muhaddislerin hadis rivayeti için uzak diyarlara gitmesi manasına kullanılır.
Aynı tabir bilhassa rical kitaplarında hedefini de ifade edecek tarzda er-Rıhle
fi talebi'l-hadis şeklinde de geçer.
Hadis tarihinde
nhlelerin büyük önemi vardır. Hadis elde etmek uğruna yapılan yolculuklar
sahabilerle başlamıştır. Hz. Nebi henüz hayatta iken civar kabilelerde yaşayan
müslümanl ardan bir konuda bilgi almak veya işittikleri bir Nebi sözünü bizzat
söyleyenin ağzından duyarak öğrenmek üzere Medine'ye gelenler olmuştur. Bu
yolculuklar rıhlelerin başlangıcı sayılır. Daha sonra, genişleyen İslâm
ülkelerine giderek yerleşen sahabilerle görüşerek onlardan hadis rivayet etmek
üzere uzun, yorucu ve çetin yolculuklar yapılmıştır. Bu arada kendi bildiği
hadisi başka sahabiye sorarak emin olmak için yolculuk yapan sahabiler de
olmuştur. Meselâ, Ebu Eyyûbu'l-Ensâri işittiği bir hadisi sormak maksadiyle
Ukbe b. Amr'ın yanına Mısır'a gitmiştir. Câbir b. Abdillâh bir tek hadis uğruna
Abdullah b. Uneys'in yanına gitmek için bir aylık yol katetmiştir. Aynı Sahabi,
Mesleme b. Muhammed'in bildiği bir hadisi elde etmek uğruna Mısır'a gidip
gelmişdir.
Tâbi'iler arasında da
hadis elde etmek yolunda yollara düşenler hayli çoktur. Söz gelimi Muhammed b.
Şirin hadis rivayet etmek maksadiyle Kûfe'ye gelmiş, orada Ubeyde, Alkame ve
Abdurrahman b. Ebi Leylâ ile görüşmüştür. Eş-Şa'bi, işitmiş olduğu üç hadisi
doğrulamak gayesiyle “belki Hz. Nebi'i gören veya onun sohbetinde bulunan
birine rastlarım” diye Mekke'ye gitmiştir. Tâbi'ilerin sahabilerle ve hadisleri
bilen diğer tâbi'ilerle görüşmek üzere yaptıkları nhlelerin sayısız örneği
vardır.
Aynı ilim yolculukları
daha sonraları da devam etmiştir. Sonraki yıllarda rıhlelerin tamamen bir
beldede bulunan meşhur bir muhaddisi görüp ondan hadis rivayet etme maksadı
taşıdığı görülür. Bu demektir ki ne rıhlelerde ne de gayesinde herhangi bir
değişiklik olmamış, hadis uğruna yapılan çetin yolculuklar sürüp gitmiştir.
Meselâ beşinci hicri asır alimlerinden Ebu'l-Velid el-Bâci hadis öğrenme uğruna
Endülüs'ten kalkarak Bağdat'a gelmiştir.
İslâm alimleri Musa
(a.s)’ın Yüce Allah'ın ledün ilmi verdiği kişiyle buluşmak üzere seyahate
çıkışını rıhle olarak yorumlamışlardır. Böylece rıhielere verilen önemin
arttığı muhakkaktır.
el-Hatibu'l-Bağdâdi'ye
göre rıhlelerin iki gayesi vardır. Birincisi, isnadda uluvv ve erken hadis
işitme, ikincisi, hadis hafızları ile buluşarak onlarla hadis müzakere etmek,
onların hadis bilgilerinden faydalanmaktır. Buna göre her iki maksadı kendi
ülkesinde gerçekleştirmesi mümkün olan bir hadis talibinin nhle maksadiyle
yurdundan ayrılması gerekmez. Hadis tahsilini önce kendi ülkesinde tamamlar,
sonra isterse rıhle için vatanından çıkar, şu da var ki hadis talebi için
seyahate çıkmaya azmettiğinde önce kendi vatanındaki şeyhlerden rivayeti
tamamlaması, onlardan mümkün olduğu kadar hadis yazması gereklidir.
Bununla birlikte
müslümanlar arasında meşakkat çekmeden rahat elde edilen ilmin fayda
vermeyeceğine inanarak rıhlelere çıkanlar da olmuştur. İlim uğruna geçici bir
zaman için yurdundan ayrı kalmak bir yana, bir hadisi bir raviden değil de
şeyhinden rivayet ederek âli isnad elde etme peşinde koşmak gibi pek de zorunlu
olmayan ilim yolculukları yapanlar da hayli fazladır, er-Ramehurmuzi bunlara
ilişerek hiç de zorunlu olmayan yolculuklara çıkıp çoluk-çocuğunu terk edenler,
ana-babasının hakkını ödemeyemeyenler, günlerce aç susuz kalarak eziyet
çekenlerden bahseder.
Meşhur hadis alimi
el-Hatibu'l-bağdâdi'nin rıhle konusunda er-Rıhle fi Talebi'l-Hadis isimli bir
kitabı vardır.