MUVAFAKAT
Sözlükte bir nesneyi bir
nesneye uydurmak ve bir kimseye rastgelmek demektir. Hadis terimi olarak uluvvu
nisbinin kısımlarından biridir. Bir hadis kitabındaki hadislerden birini,
kitaptaki isnaddan başka bir isnadla müellifin şeyhi ile buluşmak üzere daha az
sayıdaki raviden oluşan isnadla rivayet etmeye denir. Böyle bir rivayette
müellifin şeyhine âli isnadla ulaşmakla uluvv hasıl olur. Müellife de muvafakat
edilmiş demektir. Bir diğer ifadeyle bir kitapta bulunan bir hadisi bir başka
muhaddis, müellifinin şeyhinden rivayet etmekle ona muvafakat etmiş sayılır.
Meselâ Buhari'nin en âli
isnadı olan sülâsi, isnadıyla rivayet “Ya Enes (b. Nadr), Kısas Allah'ın farz
kıldığı bir hükümdür” hadisini bir ravi Buhâri'ye varan tariktan başka bir
tarikla Cuz'u'l-Ensâr kitabının tankından rivayet etmiş olsa Buhari ile
muvafakat hasıl olur.
Burada işaret etmek
yerinde olur ki uluvv-u nisbinin kısımlanndan sadece muvafakat ile ibdalde
uluvv yani daha az sayıda ravi ile rivayet kaydı vardır. Bu İbnu's-Salah, ona
tabi olarak en-Nevevii, el-Iraki ve es-Suyûti’nin tarifleridir. Nitekim
İbnu's-Salâh, “İsnadda uluvv olmazsa bunlara muvafakat veya ibdâl denmez. Gerçi
isnad âli olmazsa da yine muvafakat ve ibdal bulunur. Fakat o takdirde de
bunlara iltifat edilmeyeceğinden o isimler verilmez” der. Bununla birlikte
ez-Zehebi ile diğer bazı usûl alimleri isnadda uluvv olmaksızın muvafakat ve
bedel tabirlerini kullanmışlar ve isnad âli olduğu takdirde muvafakat -i âliye
veya bedel-i âli demişlerdir. Hatta ez-Zehebi'nin yerine göre “vâfaknâhu
bi-nuzûlin” (Bu kitaba nüzul ile muvafakat etmiş olduk) tabirini kullanmıştır.
Demek oluyor ki diğer alimler muvafakati isnadın âli olmasıyle
sınırlandırdıkları halde o nüzul ile sınırlandırmıştır.