MUDREC -
MUDRECU’L-İSNAD - MUDRECU’L-METN
Sözlükte dürmek, bükmek,
bir şeyi bir şeye eklemek, bir nesneyi başka bir nesneye katmak ve sokmak manalarına
idracdan ismi mefuldür. Terim olarak isnadında veya metninde idrac yapılarak,
bir diğer ifadeyle senedine veya metnine ravilerinden biri tarafından aslında
olmayan ve rivayet edenlerin hadisin aslında olduğunu zannettikleri bir veya
birkaç kelime ya da cümle eklenerek rivayet edilen hadislere denir.
İdrac başlığı altında
ayrıca görüldüğü gibi, bir hadisin ravilerinden biri onun senedine veya metnine
herhangi bir maksatla ilave yapar. Hadisi o raviden rivayet edenler o ilaveyi
Nebi (s.a.s)'e ait sanarak rivayet ederler. Böylece hadisin gerek isnadına
gerekse metnine ilave yapılmış ve o ilave ile rivayet edilmiş olur ki böyle
hadise mudrec adı verilir.
Bu tarif ve açıklamadan
da anlaşılacağı gibi idrac, hadisin senedinde veya metninde olur. Bu duruma
göre mudrec, müdrecu'l-isnad ve müdrecu'l-metn olmak üzere iki kısma ayrılır.
Mudrecul-isnad,
isnadında yapılan ilaveden dolayı müdrec olan hadistir. İsnadda idrac, daha
ziyade isnadda herhangi bir açıklama yapmak maksadiyle veya ravinin
yanılmasıyla meydana gelir. Bununla birlikte ravinin değişik isnadlarla bir
hadis işitmesi, bir başka ravinin ondan rivayet ederken o hadisin değişik
isnadlarını zikretmeksizin bütün isnadlarını birleştirerek, daha doğrusu
birbirine karıştırarak rivayet etmesiyle de meydana gelir. Bunun gibi ravinin
iki ayrı senedle iki ayn hadis rivayet etmesi halinde ondan rivayette bulunan
birinin o iki hadisi ayrı ayrı isnadlarıyla değil bir tanesinin isnadıyla
rivayet etmesiyle de hadis mudrecu'l-İsnad olur. Said b. Ebi Meryem'in şu iki
hadisi rivayeti bu konuda güzel bir misal teşkil eder.
“... Enes b. Malik'ten
Nebi (s.a.s)'in, “Birbirinize buğzetmeyin, birbirinize hased etmeyin.
Birbirinizden sırt çevirip uzaklaşmayın. Ey Allah'ın kullan, kardeş olun”
buyurduğu rivayet edilmiştir.”
“... Ebu Hureyre'den
rivayet edildiğine göre Nebi (s.a.s) “Zandan kaçının; çünkü zan sözlerin yalanı
en çok olanıdır. Birbirinize hased etmeyin. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Birbirinizin özel hayatı üstüne düşmeyin. Birbirinizle sürtüşmeyin. Birbirinize
hased etmeyin. Birbirine buğzetmeyin ve birbirinize sırt çevirip uzaklaşmayın.”
buyurmuştur.”
Bu iki ayrı hadisi said
b. Ebi Meryem tek isnadla ve şöyle rivayet etmiştir.
İki hadis
karşıllaştırıldığı zaman görülür ki ikisi de isnadla rivayet edilmekle
kalmamış, ikinci hadisin ve lâ tenâfesû fıkrası birinciye eklenmiştir.
Bazı alimlere göre
şeyhin senedini söyleyip durması anında yaptığı açıklama veya söylediği sözün
senedde idrac sayılacağından böyle hadisler mudrecu'l-isnad sayılır. Bunun misali
idrac maddesinde verilmiştir. Oraya bakılabilir.
Mudrecu'l-metn ise,
adından da anlaşılacağı gibi, metninde idrac yapılarak rivayet edilen hadise
denir. Bir başka deyişle hadisin isnadına değil metnine bazı şeyler eklemek ve
bu eklenen şeylerin hadisin asıl metninde olmadığını açıklamamak suretiyle
rivayet edilen hadislere mudrecu'l-metn adı verilir. Hadis metnine aslında
bulunmayan ilaveler yapan ravi bir anlamda sika ravilerinin rivayetlerine
aykırı rivayette bulunmuş demektir.
Hadisin metnine yapılan
ilave bazan metnin başında, bazan ortasında, bazan da sonunda bulunur. Mevkuf
gibi sahabi sözünün yahut maktu denilen tâbi'i sözünün, yahutta daha sonraki
nesillerden birinin sözünün, hiçbir ayırım yapılmaksızın Nebi'in merfu sözüne
eklenmesi dolayısıyla, idracm daha çok hadis metninin sonunda yapıldığı
görülür. Metnin başında yapılan idrac ise ortasında yapılana nisbetle daha
çoktur; Çünkü ravi çok kere bir söz söyler, bu sözüne kuvvet kazandırmak için
Nebi'in hadisini delil getirir; fakat kendi sözüyle sözüne delil olarak ileri
sürdüğü hadisin arasını ayırmaz. Böylece kendi sözünün de hadis metninden
olduğu zannını uyandırır. Ebu Hureyre'nin bir sözüyle birlikte rivayet edilen
şu hadis buna güzel bir örnektir.
“Abdesti güzelce
alınız... O topukların Cehennemde vay haline.”
Bu hadisin ilk kısmı
abdest alırken itina edilmesini tavsiye etmektedir ve Ebu Hureyre'ye ait bir
sözdür. Ebu Hureyre yukarıda söylediğimiz gibi abdestin dikkatli alınması
gereğine işaret etmiş ve arkasından sözünü kuvvetlendirmek için Nebi'in bir
hadisini getirmiştir. Buna göre hadisin ilk kısmı mevkuf, ikinci kısmı ise
merfu yani Nebie ait bir sözdür. Bununla birlikte bu hadisi
el-Hatibu'l-Bağdâdi'nin ravilerinden birisi aralannı ayırmadan her ikisi de
Nebi'e ait sözmüş gibi rivayet etmiştir.
Metin ortasındaki
idrac'a misal olarak ilk vahyin gelişini anlatan Hz. Aişe'den rivayet edilen
hadisi örnek gösterilebilir. Bu hadisin bir bölümü şöyledir:
“... Sonra ona (Nebi'e) yalnız
kalmak hoş gelmeye başladı. Artık Hira mağarasında yalnız kalır; bir kaç gün
tahannüs ederdi. Tahannüs ibadet demektir...”
Hadisteki “ve
huva't-te'abbudu” sözleri ravilerinden İbn Şihabi'z-Zuhri'nin idracıdır.
“fe-yetehannesu” kelimelerinin manasını açıklamak için söylenmiştir. Bu durumu
bilmeyen onları hadisin asıl metnine ait lafızlar zanneder.
Son olarak metnin
sonundaki idraca şu iki rivayeti örnek gösterebiliriz.
“Abdullah (b.
Mes'ud)'dan şunları söylediği rivayet edilmiştir: “Nebi (s.a.s) “Allah'a şirk
koşarak ölenler Cehennem'e girerler” buyurdu. (Ben de derim ki) “Allah'a şirk
koşmadan ölenlerse Cennet'e giderler.”
Bu hadisin ilk kısmı da
Nebis.a.v.'e ait merfu bir hadistir. İkinci kısmı ise Abdullah b. Mes'ud'un
sözüdür ve mevkuftur. Hadisin, bazı rivayetlerindeki “ben de derim ki” lafzını
dikkate almadan rivayet edenler, her ikisini de Nebi'in sözü olarak rivayet
etmişlerdir.
Daha çok “teşehhüd
hadisi” ismiyle meşhur olan bir hadisin aynı zamanda müselsel hadise de örnek
teşkil eden Ebu Davud'daki şekli şöyledir.
“...Kasım b.
Muhaymire'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Alkame elimi tuttu ve
bana İbn Mes'udun elini tutarak Nebi'in kendisine ellerini tutarak namazda
teşehhüdü öğretmiş olduğu rivayetini talıdis etti ve el-A’meş'in hadisinde
geçen duanın tıpkısını zikretti. “Bunu söylediğin yahut yaptığın vakit namazını
kılmış olursun. Artık oturmak istersen oturur, kalkmak istersen kalkarsın.”
Bu hadisin, Nebi'in İbn
Mes'ud'un elini tutarak ona namazda otururken okunan “et-tahiyyâtu” duasını
öğrettiğini bildiren kısmı merfudur. Hadiste “el-A’meş'in hadisine geçen duanın
tıpkısını zikretti” tabiri onun rivayetindeki şekli tekrar etmemek için
söylenmediğini gösterir. Bu kısım bu gün için ilk ve son kadelerde okunan
duanın aynısıdır. Halbuki hadisin “bunu söylediğinde namazını kılmış olursun.
Artık istersen oturursun, istersen kalkarsın” kısmı Abdullah b. Mes'ud'un kendi
sözüdür. Senedinde ismi geçen Zuheyr b. Mu'aviye ile hadisi ondan rivayette
bulunan bazı kimseler tarafından merfû hadise eklenerek rivayet edilmiştir.
Bir hadisin müdrec
olduğu çeşitli şekillerde belli olur. Bu konuya idrac başlığı altında yer
verilmiştir. Burada tekrar edilmesine gerek yoktur. Müdrecin hükmü ise idracın
hükmüne tabidir.
Müdrec hadisler
konusunda el-Hatibu'l-Bağdâdi tarafından el-Faslu li'l-Vasli'l-Mudrec fi'n-Nakl
isimli bir kitap kaleme alınmıştır. İbn Hacer bu kitabı kısaltmış, iki misli
ilaveler yaparak yeni ve müdrec konusunda kaynak sayılan bir eser haline
getirmiştir. Eserine Takribu'l-Menhec bi-Tertibi'l-Mudrec admı vermiştir.
es-Suyuti'nin de aynı konuda el-Mudrec ile'l-Derc isimli kısa bir risalesi
vardır.
Ayrıca bakınız: