MUBHEMAT
MUBHEM:
Sözlükte bir işin muğlak
ve şüpheli olması, bir kimsenin bir işten alıkonulması, kapının kapatılması
gibi manalara gelen İbhâmdan ismi mef'ul olan mübhem, Hadis Usulü ilminde bir ravinin
isnadında, ismiyle ve meşhur künyesiyle değil ibham ederek andığı şeyhine
denir. Ravisi böyle ibham edilerek zikredilen hadise denildiği de olur.
Mubhemin çoğulu mubhemât gelir.
“İbham” maddesi altında
da açıklanıldığı gibi ravi bazan hadis rivayet ettiği şeyhini ismiyle anmayıp
mübhem bırakır. İbhâmın belli bir tabiri olmamakla birlikte “ahberanî ba'duhum;
ahberanî şeyhim, ahberanî raculun; haddesenâ sahibun lenâ; huddistu an fulânîn,
ahberanî ba'duhum ahberanî (haddesenî) es-Sikatu, ani's-sikati, haddesini men
lâ ettehumu, an raculin” ve benzeri lafızlar ravinin mübhem olarak zikrinde en
çok kullanılan lafızlardır.
Mübhem ravinin ismi,
hadisin ismi söylenen başka isnadla rivayet edildiği öteki tarîklardan
çıkarılır. Söz gelişi İmam Şâfiî’nin ani's-Sika ani'z-Zuhrî diyerek mübhem
bıraktığı şahıs Sufyan b. Uyeynedir. Haddesenî men lâ ettehimu diyerek mübhem
zikrettiği şeyh ise fıkıhta talebesi olan Ahmed b. Hanbel'dir. Bu isimler
şeyhin mübhem bırakıldığı isnadlarla rivayet edilen hadislerin başka tarîktan
nakledilen şekillerinden anlaşılmıştır.
Mübhem ravinin ismi
ma'lum olduktan sonra hadis, hangi sınıfa mal edilmesi gerekirse o sınıfa dahil
edilir.
Ravisi mübhem olduğu
için mübhem addedilen hadis, ibham edilen ravisinin ismi ve adalet durumu belli
olmadıkça kabul edilmez; zira bir hadisin kabul edilebilmesi için önce
ravilerinin adaletli olmaları şarttır. Eğer mübhem ravinin ismi belli olmazsa,
adalet durumu da belli değil demektir; zira ismi bilinmeyen ravinin adaletine
hükmedilemez. Adaletine hükmedilmemeyen ravinin hadisine ise makbul gözüyle
bakılamaz. Hatta sika bir ravinin “ahberani's-Sika” gibi bir lafızla ta'dil
ettiği mübhem ravinin rivayeti -ki böyle ravilere mübhemu't-ta'dil denir- sahih
olan görüşe göre kabul edilmez. Bunun sebebi, sikanın adaletine kail olduğu
mübhem ravinin başka kimselerce mecruh kabul edilmiş olma ihtimalidir.
Bir diğer görüşe göre
sika bir ravinin “ahberani's-sika” diyerek mübhem olarak zikrettiği ravinin
hadisi kabul edilir; zira ravide asıl olan adalettir. Cerh ise beraeti zimmet
aslına aykırıdır. Üçüncü bir görüşe göre şeyhini böyle mübhem bırakan ravi İmam
Mâlik, İmam Şafiî gibi sika raviyi sika olmayandan hakkıyla ayırt edecek
yeteneğe sahip bir müctehid ise adaletine hükmetmekle birlikte mübhem bıraktığı
ravinin hadisi sadece kendi mezhebine uyanlarca makbuldür. Lakin bu görüş hadis
alimleri ile ilgili bir konu değildir.
Mübhem konusu esas
itibariyle ravinin senedinde şeyhini ibham etmesiyle ilgili bir konu olmakla
birlikte bazen hadisin metninde de söz konusu olur. Nitekim metninde “racul,
imre'e” gibi mübhem bırakılarak zikredilen şahısların bulunduğu pek çok hadis
vardır. Bunların metni içinde mübhem bırakılmaları hadisin sıhhati ile ilgili
olmayıp tamamen sahabeden rivayet edilen şekliyle alakadardır. Doğrudan doğruya
hadisin sıhhatine tesir etmese de İslâm âlimleri metinlerde geçen bu mübhem
şahısların kim olduklarını açıklamışlardır. Aynı zamanda yukarıda zikredilen
mubhemin ismi hadisin başka tariklarından gelen şeklinden çıkarılabileceği
meselesine de misal olabilecek bir kaç hadisle bu konuya son verelim.
“Enes b. Malik den
rivayet olunduğuna göre şöyle demiştir: “Bir gün mescid de Nebi (s.a.s)'in
maiyetinde oturuyorduk. Derken mescidin avlusuna deve üstünde bir adam (recul)
geldi. Devesini mecsid içinde ıhtırdı.”
Kabilesinde müslüman
olan, İslâm esaslarını öğrenmek üzere devesine bindiği gibi Medine'ye ta
mescidin içine kadar gelen bu adam Dimâm b. Sa'lebedir.
“... Beni Âmir'den bir
adamdan (an reculun) rivayet edildiğine göre (Nebi s.a.v.'e gelerek) Ya
Resulallah demiştir; babam ihtiyarın biri. Ne Hacca ne umreye ne de yola
dayanabilir (ne yapayım?) Nebi s.a.v. :
“Babanın yerine sen
haccet, umre yap” buyurdu,”
Ebu Davud'un metninde
“an Raculin min Beni Âmir” denilerek mübhem bırakılmış olan bu şahıs Tirmizî,
Neseî ve İbn Mâce rivayetlerinde açıklandığı üzere Ebu Rezîn el-Ukaylîdir.
“... Abdullah b. Burayde
babası Burayde'den rivayet eder. Burayde demiştir ki
“Nebi s.a.v.'in yanına
bir kadın (imraete) geldi ve
“Anam haccedemeden öldü.
Onun adına ben haccedebilir miyim?” diye sordu. Nebi s.a.v.
“Evet” cevabını verdi;
“Ananın adına haccedebilirsin”
Bu hadisteki “İmra'ete”
denilerek mübhem bırakılan kadının kim olduğuna dair muhtelif rivayetler
vardır.
Daha çok isnadında bazan
da metninde mübhem bırakılarak rivayet edilen hadisleri ele alarak mübhem
ravilerin kimler olduklarını izah eden müstakil kitaplar vardır. Bu kitaplara
mubhemât denir. Mubhemât kitaplarının en mühimleri şunlardır;
1. Kitabu'l-Gavâmiz
ve'l-Mubhemât: Abdulğani b. Sa'id b. Ali el-Ezdi'nin bu eseri, konusunda ilk ve
en mühim olanıdır. Daha sonraki aynı konudaki çalışmalara esas teşkil etmiştir.
2. el-Esmâ'u'l-Mubheme:
Ahmed b. Ali (el-Hatîbu'l-Bağdâdi)'nin bu eserinde 171 hadis zikredilmiş, bunun
yanısıra mübhem şahısların isimleri alfabetik sıraya göre tertib edilmiştir,
buna rağmen kitaptan faydalanmak oldukça zordur; zira hadisteki mübhem şahsın
kim olduğunu bilenin zaten onu öğrenmek üzere kitaba baş vurmasına ihtiyaç
kalamaz. Bilmeyen kimse de yerini bulamaz.
el-Hatibin bu kitabını
en-Nevevî merhum kısaltmak, tertibe koymak ve bazı faydalı bilgiler eklemek
suretiyle kullanışlı hale getirmiştir.
3. Kitabu'l-Gavâmiz
ve'l-Mubhemât: Halef b. Abdilmelik (İbn Beşkuvâl). İbn Beşkuvâlin bu kitabı,
konusunda en mühim ve en nefis olanıdır. es-Suyûti'nin kaydettiğine bakılırsa
321 hadisi bir araya getirmiş ve bu hadislerin sened veya metinlerinde mübhem
olarak zikredilen kimselerin isimlerini açıklamıştır. Bununla birlikte
tertibsiz olduğundan kitaptan faydalanmak zordur. 754Bu eseri İbn Mulekkin
kısaltmıştır.
4. el-İşârât ilâ
beyâni'l-Mubhemât: Yahya b. Şeref en-nevevî. en-Nevevî Merhum bu eserini
el-Hatîbu'l-Bağdâdî'nin kitabını kısaltmak, tertibe koymak, bazı ilaveler ve
faydalı bilgiler eklemek suretiyle meydana getirmiştir. Kitapda mübhem ravinin
ismini bulmak kolaydır. Ne var ki bazen hadisde geçen bazı mübhem şahısların bu
arada sahabîlerin isimlerini kaydetmediği ve çok eksiği bulunduğundan istifade
güçleşmektedir.
5. el-Mustefâd min
Mubhemâti'l-Metni ve'l-İsnad: Veliyyuddin Ahmed b. Abdirrahman el-Irâki.
el-Hatîbu'l-Bağdâdî, İbn Beşkuvâl ve en-Nevevi'nin kitaplarını birleştirip
eklemeler yaparak meydana getirdiği bu kitabı fıkıh bablarına göredir. Bu
önemli eserlerden başka İbnu'l-Esir, Câmiu'l-Usûl'un sonunda, İbnu'l-Cevzi
Telkih'inde, İbnu Haceri'l-Askalanî Buhâri şerhinin mukaddimesinde Buhârideki
mubhemata dair kıymetli bilgiler vermişlerdir. Ayrıca Buhâri'deki mubhemata
dair Abdurrahman b. Umer el-Bulkînî nin el-İfhâm bi-mâ vakaa fi'l-Buhârî
mine'l-İbhâm isimli; Ebu zer Ahmed b. İbrahim el-Halebî'nin de Müslim'deki
mubhemata ayrılmış birer kitabı vardır.