Ana Sayfa

 

MEVLA

MEVALİ

 

Lügat yönünden mevlâ’nın çoğuludur. Mevlâ, hem efendi hem de köle manasına gelir. Hadis Usulü ilminde mevâli konusu çok mühimdir. Bilhassa hadis ravilerinin kimliklerinin tesbitinde önem kazanır. Zira bir kimse hakkında mesela, “fulânu’l-kureşi” denilmişse bu iki anlamda kullanılmış demektir. Ya o kimse Kureyş kabilesindendir, ya da Kureyşlilerden birinin azadlı kölesidir. Haliyle bir ravinin Kureyş'ten olması ile Kureyşli birinin kölesi olması arasında fark vardır ve hangisi olduğunun açıklanması mühim bir konudur.

 

Hadis ravilerinin hal tercümelerine ayrılan eserlerde mevlâ denilince genelde azadlı köle kasdedilir. Bunlar çeşitli şekillerde anılır. Söz gelişi bir ravi hakkında bilgi verirken “Mevlâ li-beni fulân” veya “fulanu'l-fulani mevla lehum” denilmişse bu da o kimsenin kabilenin kölesi olduğunu gösterir.

 

Mevâlînin bir kısmı kaynak eserlerde kabilelere nisbet edilir. Bu takdirde onun kabileden birinin kölesi olduğu belirtilmiş demektir. Meselâ tabiilerin ileri gelenlerinden Ebu'l-Âliye Rufey' er-Riyâhi, Benu Riyâh kabilesinden bir kadının azadlısıdır.

 

Bazı mevaliler ise rical kaynaklarında kendilerini azad eden şahsa nisbetle anılırlar. Çoğunluğu da bunlar teşkil ederler. Meselâ İmam Mâlik'in şeyhlerinden Nâfi “Mevla Abdillah b. Ömer” olarak meşhurdur. Ebu Ubeyd, Mevlâ Abdillah b. Ezher; Eflah, Mevlâ Ebî Eyyûbi'l-Ensâri, Ebu Murre, Mevlâ Akil b. Ali b. Ebi Tâlib olarak bilinenlerdir. Her üçü de tabiîdirler.

 

Yine tabiînin önde gelen fakihlerinden olan Süleyman b. Yesâr, Ata b. Yesâr ve Abdulmelik b. Yesâr isimli üç kardeşin babaları Yesâr, Mevlâ Meymûne diye meşhur olmuştur.

 

Mevâliden bir kısmı ise eliyle müslûman oldukları kimseye nisbet edilerek anılır. Mesela Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail b. İbrahim el Buhari el-Cu'fi öyledir ve bazı kaynaklarda cu'felilerin mevlâsı olarak anılmıştır; zira dedesi İbrahim mecusî iken Yemân b. Ahres el-Cu'fi eliyle müslûman olmuştur. Abdullah İbnu'l-Mübarek'in kölesi el-Hasen b. İsa'l-Mâsercisî de öyledir. el-Mâsercisi vasıtasiyle müslûman olduğundan onun nisbesi ile anılmıştır.

 

Mevâlinin İslâm Dini'ne, bilhassa ilme büyük hizmetleri olmuştur. Asırlarca Kıraat, Tefsir, Hadis, Fıkıh, Lügat gibi ilimlerde şöhret yapan âlimlerin büyük çoğunluğu mevâlidendir. İbnu's-Salâh’ın kaydettiğine göre meşhur tâbi'î İbn Şihab ez-Zuhrî, Emevi Halifesi Abdulmelik b. Mervan'la görüşmek üzere Şam'a gelir. Huzuruna çıktığında aralarında şöyle bir konuşma geçer:

 

“Nereden Geliyorsun?”

 

“Mekke'den.”

 

“Ardında Mekke'lilere ilimde yön verecek kimi bıraktın?”

 

“Ata b. Ebi Rabâhı.”

 

“Ata Arap mı, mevâliden mi?”

 

“Mevâliden”.

 

“Onlara ne ile yön verecek?”

 

“Dindarlık ve rivayetle.”

 

“Haklısın. Dindar ve rivayete ehil olanların yükselmeleri gerekir. İlmiyle Yemenlilere kim yön veriyor?”

 

“Tâvûs b. Keysân.”

 

“Arap mı mevâliden mi?”

 

“Mevâliden.”

 

“ Onlar arasında nasıl yüceldi?”

 

“Ata'yı yücelten neyse onunla.”

 

“Haklısın. Ona da bu yaraşır. Mısırlılara kim yön veriyor?

 

“Yezid b. Ebî Hubeyb.

 

“Arap mı, yoksa mevâliden mi?

 

“Mevâliden.

 

“Şam halkına ilmiyle öncülük eden kim?

 

“Mekhûl.

 

“Arap mı, yoksa o da mevâliden mi?

 

“ O da mevâliden. Huzeyl'den bir kadının azatlısı.”

 

“el-Cezîre halkına ilimde önderlik eden kim?”

 

“Meymûn b. Mihrân.”

 

“Arap asıllı mı, mevâliden mi?”

 

“Mevâliden.”

 

“Horasanlılara ilimde kim öncülük ediyor?”

 

“Dahhak b. Muzahim.”

 

“Arap mı, mevâliden mi?”

 

“Mevâliden.”

 

“Peki, Basralılara ilmiyle önderlik eden kim?”

 

“el-Hasen b. Ebi'l-Hasen.”

 

“Arap mı, yoksa mevâliden mi?”

 

“Mevâliden.”

 

“Yazıklar olsun! Peki, Küfe ehline ilimde önderlik eden kim?”

 

“İbrahim en-Nehâi.”

 

“Arap kökenli mi, yoksa mevâliden mi?”

 

“Arap kökenli.”

 

“Yazıklar olsun ya Zuhrî. Gözlerim yaşardı. Allah'a and ederim ki ilimde Araplara köleler öncülük ediyorlar. Arap asıllı olanlara minberlerden hitap ediliyor. Hitap edenler Arap olmayanlar. Arap asıllı olanlar, onlar ise dinliyorlar.”

 

“Ey Mü’minlerin emiri ilim Allah'ın emridir. Onu hıfzeden elbette üstün olur. Kaybeden ise düşer.”

 

Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem ise şöyle demiştir:

 

“Abâdile öldükten sonra her tarafta Fıkıh, Medine hariç, mevâlinin elinde idi. Yüce Allah Medine'yi öteki beldelerden ayırarak ona Kureyşli bir fakih nasib etti. Medine fakihi Saîd İbnu'l-Museyyeb tartışmasız Arap aslındandır.”

 

Şu hale göre mevâlinin İslâm ilim hayatında büyük yeri olmuştur. Şüphesiz bu yeri biraz da İslâm'ın kişinin nesebine değil, ilmine ve faziletine değer verdiğine bağlamak yerinde olur.