LAHN
Bir şey okurken nağme
yapmak manasına mastardır. Türkçede ezgi denir. Herhangi bir yazılı metni
okurken gerek i'rabında gerekse lafızlarının telaffuzunda hata etmek dinleyenden
başkasının anlamayacağı şekilde rumuzlar, kapalı ve mübhemsözler kullanarak söz
söylemek manasına kullanılır. ()kamus, 3/699
Hadis usulünde lahn
rivayetle ilgili esaslar vesilesiyle geçer. Açıklamak gerekirse muhaddisin
hadisini lahn ve tashif yaparak rivayet etmemesi gerekir. Anlaşılıyorki
buradaki lahn hadis lafızlarının i'rabını belli etmeyecek şekilde okumaktır.
Nitekim en-Nadr b. Şumeyl'den rivayet edildiğine göre ''bu hadisler
asıllarından i'rabları düzgün bir şekilde gelmektedir '' demiştir, ayrıca
meşhur lugat alimi el-Esmai de şunları söylemiştir: ''İlim yolcuları için en
çok korktuğum şey nahv bilmeyip Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in 'benim
üzerime bilerek yalan söyleyenler cehennemdeki yerlerine hazırlansınlar' sözüne
dahil olmalarıdır. O hiç bir zaman lahn yapmaz söyleyeceklerini açıkça
söylerdi. Eğer ondan bir rivayette bulunur da sözlerinden lahn yaparsan üzerine
yalan söylemiş olursun. (ulum, 194)
Şu hale göre lahn hadis
lafızlarını i'rablarını açıkça belli edecek şekilde değil, ağızda geveleyerek
okumaktır. Bu manayı açıklayıcı nitelikte bir fıkra vardır. :
Emevi halifesi
Abdülmelik bir gün yanına gelen bir köylüye söz arasında damadının kim olduğunu
sormak amacıyla nun harfini üstün okuyarak ''men hateneke''demiş. Bu söyleyişe
göre sorunun manası ''Seni kim sünnet etti?''olacağından köylü biraz kızmış,
''Allah mu'minlerin emirini ıslah etsin, kim olacak sünnetçi bereberi !''
demiş. Velid ''hayır bunu demek istemedim, damadın kim demek istedim'' deyince
köyle şöyle karşılık vermiş:
''Öyle ise niye 'men
hatenuk' diye soruyorsunuz?(tecrid mukaddimesi, 480) Hadislerin lafızlarını, i'rab durumlarını
belli etmeyecek şekilde okumanın hataya yol açması sebebiyle doğru olmadığında
şüphe yoktur. Nitekim İbnu's-Salah:
''Hadis talibinin
kendisini lahn ve tahrif uğursuzluğundan kurtaracak nahv ve dil kaidelerini
öğrenmesi gerekir. Rivayete göre Şu'be arapça kaidelerini hadis talebine
kalkışanların üzerinde tıpkı üst kısmı olmayan bornoz bulunan bir adama
benzediğini söylemiştir. Hammad b. Seleme de aynı konuda ''Nahv bilmeden hadis
talep eden kişi boynunda yemsiz torba taşıyan eşeğe benzer'' demiştir.
İbnu's-Salah'a göre
tashiften kurtulmanın yolu hadisleri zabt sahibi ilim ehlinden almaktır. Bundan
mahrum kalanlar ilmi kitaplardan almak zorunda kalırlar ve kelimeleri
değiştirip yanlış yapmaktan kurtulamazlar.
Görülüyorki rivayette
esas işitilenin değiştirmeden nakledilmesidir. Bunun için hadis alimleri
ravinin hadisi işittiği şekilde rivayet etmesi gerektiği görüşünde
birleşmişlerdlr. Hatta bunlardan sayıları az olmakla beraber bir kısım şeyhin
lahn yapması halinde talibin işittiği gibi rivayet etmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerdir. Delilleri 'Benim bir sözümü işiten işittiği gibi başkalarına
ulaştıran kimsenin ALLAH yüzünü ak etsin' manasına gelen hadistir. Bu görüş
zayoftır, nitekim çoğunluk hadis işiten ravinin Arapçayı iyi bilen bir kimse
olduğu takdirde onu mu'rab olarak rivayet etmesi gerektiği görüşündedir.
Bunların delilleri de Neni sallallahu aleyhi ve sellem'in fesih konuşması ve
sözlerin anlaşılması için açık ve tane tane söylemesidir. ALLAH CELLE CELALUHU
O'nu peltek ve anlaşılmaz şekilde konuşmaktan tenzih etmiştir.
Bazı alimler de hadis
lahn edilerek rivayet edilmiş olduğu takdirde aynen yazılıp kitabın haşiyesinde
her ne kadar rivayette böyle vaki olmuşsa da doğrusu şöyledir manasına 'Keza
vaka'a fi'r-rivaye ve's-Savabu keza ve keza' şeklinde gösterilmesi
taraftarıdırlar. Bazı hadis şeylerine
göre en doğru yöntem budur, (Miyanişi, 8).
Şu hale göre lahn, hadis
metinlerinin i'rablarını değiştirecek veya anlaşılmayacak şekilde belli
belirsiz okumaktır. Şer'i hükümlere kaynaklık etmesi bakımından büyük önemi
haiz metinlerin yanlış okumaya veya anlaşılmaya yol açacak şekilde i'rabını
geveleyerek okumak bu açıdan bakıldığında doğru sayılmamak gerekir.