Ana Sayfa

 

KAS    KASSAS  -  KUSSAS

 

Anlatmak, haber vermek, bir haberi birine ulaştırmak, bir haber veya sözü bildirmek manalarında KASSA kök fiilinden alınma bir tabirdir. Va'iz manasında KAS ile aynı manada mubalağa sigası ile gelen KASSAS'ın çoğuludur.

 

Hadis ilminde Kussas halkın gözüne girmek için uydurma kıssalar anlatan kimselerle hadis uyduran veya va'zlarında uydurma hadisler işleyen va'izlerdir.

 

Bilindiği gibi islam tarihinde ilk ihtilaflar Osman radiyallahu anh zamanında olmuştur. Osman r.a. şehid edilince toplum bölündü. Devam eden olaylar neticesi siyasi ve itikadi guruplar ortaya çıktı. Bu fırkalar kendi görüşlerini destekleyen hadisler uydurmaktan çekinmediler.

  

Kıssacı va'izlerin mescidlerde heyecanlı va'zlar vererek halkı coşturup meşhur olmak ve dünyalık elde etme istekleri, hırsları hadis uydurmanın önemli sebeplerindendir. Hadis uydurmalar siyasi ihtilaflar la başlamış, kussaslar vasıtasıyla da yayılmıştır. Genellikle ilim'den nasibi olmayan tüm sermayesi cerbezeli konuşmak olan bu taife ezberledikleri birkaç isnada akıllarına esen sözleri ekleyerek kürsülerden halka ulaştırmışlardır. Böylece Kussaslar uydurma hadisler yayılması konusunda en önemli unsur olmuşlardır.

 

Kussas'ın insanlar üzerinde büyük etkisi olmuştur. Aslında cahil halk her kürsiye çıkanı (ki şimdi de tv lere) İslamı iyi bilen alim sanmıştır. Hele de güzel konuşuyorsa halk'a göre gerçek ailim işte odur.  Şu iki hadiseyi örnek olarak verelim:

 

Bağdad'da Zür'a adlı bir kas (kıssacı) vardı. Ebu Hanife rahimehullah'ın anası kendisinden bir konuda fetva ister, İmam fetvayı verir ancak anası kabul etmez ve 'ben va'iz Zür'a'nın sözünden başkasını kabul etmem' der. Bunun üzerine İmam hazretleri annesini Zür'a ya götürür.  'Bu' der 'bu benim anamdır, şu mesele hakkın fetva istiyor.' Zür'a derki, ' Sen benden daha alimsin, fıkhı benden çok daha iyi bilirsin, istediği fetvayı sen ver. deyince İmam: 'Ben şöyle şöyle fetva verdim' diyerek mesele hakkındaki görüşünü söyler. Zür'a: 'Mesele Ebu Hanife'nin dediği gibidir'.  diyince kadın razı olur. (Tahzir, 278 )

 

Meşhur alimlerden Şa'bi namaz kılmak için bir mescid'e girer. Yanında etrafını halkın çevirdiği uzun sakallı bir vardır. 'Haddesena fulan an fulan' diyerek Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e ulaşan bir isnadla şöyle bir hadis rivayet etmekteymiş: 'ALLA TALA iki tane sur yaratmıştır her ikiside helak olma ve kıyam nefhası olmak üzere ikişer kere üflenecektir' namazı hafif kılmakta olduğundan Şa'ni ihtiyar'ın bu rivayeti üzerine kendini tutamayarak 'Ya Şeyh' der 'ALLAH'TAN kork yalan yanlış şeyler rivayet etme ALLAH iki değil bir sur yaratmıştır. O sur iki kere üflenecektir. Birisinde mevcudat bayılacak ikincide ayağa kalkacaktır'. Bunun üzerine ihtiyar, 'Utanmaz adam! bu hadisi bana falanca rivayet etti. Sen de kalkmış bana itiraz ediyorsun diyerek pabucunu kaptığı gibi Şa'bi'nin üzerine yürür. Halk da ihtiyarla birlik olup onu dövmeye başlarlar. Şa'bi ALLAH'IN otuz tane sur yarattığına yemin ederek halkın elinden zor kurtulur. (Esrar, 13)

 

Kussa halkın gözüne girmek için pek çok yollar denemişlerdir. Brlki de kendi uydurdukları  mevzu hadisleri meşhur imamlardan rivayet etmiş gibi göstermeleri bu cümledendir. Yine bu duruma dair de iki örnek verelim:

 

Meşhur muhaddis ve Hanbeli mezhebi imamı Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main bir gün Bağdat da Rusafe mescidine giderler. Namazdan sonra kürsiye çıkan Kussas'tan biri:

''Haddesena Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main. Kala haddesena Abdurrezzak an Ma'mer an Katade an Enes kale, kale Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'' diye Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar ulaşan bir isnadla: 'Kim la ilahe illallah derse ALLAH her kelimesinden gagası altından tüyü mercandan bir kuş yaratır' dediğini söyleyerek yirmi sayfa kadar tutan uzun bir hadis uydurur. Ahmed b. Hanbel ile yahya b. Main hayretler içinde kalarak adlarının karıştığı böyle bir hadis'i rivayet etmediklerini birbirlerine söylemek lüzumunu duyarlar. Şaşkınlıkları geçtikten sonra Yahya b. Main cemaatin verdiği bahşişleri toplamakta olan kıssacıyı yanlarına çağırır. Yeni bir dünyalık ümidiyle onların yanına gelen sözde va'iz'e  'Bu Hadis'i sana kim rivayet etti?' diye sorar. O da 'Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Main rivayet etti' cevabını verdi. Yahya sözüne devamla 'Yahya b. Main benim; Ahmed b. Hanbel de budur. Ömrümüzde Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in hadis'i olarak böyle bir işitmiş değiliz. Eğer sana muhakkak yalan uydurmak lazımsa bizden başkasının adına uydur. ' diyerek azarlayınca kıssacı şu karşılığı verir: 'Çoktan beri Yahya b. Main'in ahmağın biri olduğunu işitirdim. Doğru olduğunu şimdi anladım. Yahu dünyada sizden başka Yahya b. Main ile Ahmed b. Hanbel yok mu? Ben onları Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel olan onyedi kişiden hadis yazmışımdır!' Ahmed b. Hanbel adamdaki utanmazlığa şaşırır kalır. Elleriyle yüzünü kapamak zorunda kalarak, 'Bırak şunu gitsin' der. Kıssacı da onlarla alay eder bir tavırla uzaklaşır. (Hulasa, 81)   

 

Ebu Hatim ibn Hibban el-Busti anlatır: Rakka ile Harran arasında (küçük bir kasaba) olan Bacürvan'a girdim. Namaz vakti mescid'e gittim. Namaz bitince önümüzde bir genç kalktı ve 'Haddesena Ebu Hanife, haddeseme'l-Velid, haddesena Şu'be an Katade an Enes kale, kale Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem' isnadıyla Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in 'Müslüman'ın bir hacetini görene ALLAH şunu şunu verir' dediğini rivayet etti. Rivayetini bitirince yanıma çağırdım ve 'Sen Ebu Hanife'yi hiç gördün mü' diye sordum. 'Hayır görmedim' cevabını verdi 'Görmediğin halde ondan nasıl rivayette bulunabiliyorsun' dediö. Bana şunları söyledi: 'Bizimle münakaşa etmek mürüvvetin azlığındandır. Bir tek bu isnadı biliyorum. Ne zaman bir hadis duysam onu bu isnad'a ekliyorum. 

 

Kussas hadis ilmine telafisi imkansız zararlar vermişlerdir. Hadis alimlerinin ittifakla belirttiklerine göre hadis'e fesad Kussas yoluyla girmiştir. Gerçekten bu taife taraftar toplamak, bazı fikirleri yaymak, kimsenin bilmediği hadisleri bilir görünmek gibi sebeplerle hadis uydurmuşlardır. Bunun yanısıra anlatmak istediklerini yerine göre hadis olarak anlatmışlardır. İşleyecekleri konuyu en iyi şekilde anlatan nakilleri sahih olup olmadığını bakmadan yerine göre rivayet ettikleri, yerine göre anlattıklarından yüzlerce hadis olmayan sözün müslümanlar arasında yayılmasına sebep olmuşlardır.

 

Hadis uyduran uydurma hadisleri kürsülerde büyük bir şevk ve heyecanla anlatan kussas, hadisleri birbirine karıştırmak, hadis metinlerine ilaveler yapmak suretiyle de hadis ilmine büyük büyük zararlar vermişlerdir.  Nitekim meşhur muhaddis Şu'be, Kussas'ın bir karış hadis'i bir arşın yaptıklarını söylemiştir. Ebu'l-Velid et'Tayalisi anlatır: 'Şu'be'nin yanındaydım. Derken yanıma bir genç geldi, bir hadis sordu. Şu'be 'Sen kasmısın?' diye sordu. Genç 'Evet' diye cevap verince 'Defol git çünkü biz Kussas'a hadis rivayet etmeyiz' diyerek onu kovdu. Genç adam gidince ben neden böyle yaptığını sordum. 'Hadisi bizden bir karış alıyorlar, bir arşın haline getiriyorlar' cevabını verdi, (Kussas, 152,3).

 

Kussas'ın Hadis ilmine verdikleri zararlardan biriside gaflet yüzünden bir takım saçma sözleri ve felsefi fikir kırıntılarını halk'a hadis olarak takdim etmeleridir. Bu yolla nice eski hakimlerin sözleri halk arasında hadis olarak kabul edilmiş.Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sözü sayılmıştır.

 

Bununla beraber Kussas va'zlarında asılsız hikayeler anlatmak, mevzu hadisleri işleyerek islamın aslında olmayan hurafeleri gerçek gibi vermek suretiyle islami değer ölçülerini saptırmışlardır. Böylece islama zarar vermişlerdir. İçlerinden öyleleri çıkmış ki 'salatu'l-husena (hasım namazı) gibi bir namazdan söz etmiş; bu namazı kılanların kendilerine yapılacak haksızlıklardan ve zulüm'den emin olacaklarını, düşmanlarının şerrinden zarar görmeyeceklerini söylemişlerdir. Bunun gibi halkı teşvik etmek için basit bir nafile bir ibadete büyük sevaplar va'd eden aksine menhiyyattan korkutmak üzere önemsiz bir günahdan dolayı büyük azab görüleceğini bildiren hadisler uydurmuşlardır. Haliyle uzun yıllar ibadetle elde edilecek sevabı iki rekatlık nafile namazla alacağına inananları yanlış yöne sevk etmişlerdir. Şüphesiz nafile ibadetlerin fazileti inkar edilemez. Ne var ki Kussas'ın bol keseden sevap dağıtarak islami değer ölçülerini çarpıttıkları kuşkusuzdur.

 

Hadis ilmine ve dolayısıyla islamiyete büyük zarar veren Kussas cerh ve ta'dil alimleri tarafından münkeret rivayetiyle cerh edilmişlerdir. Örneğin Ünlü va'iz Yezid er-Rakkaşi hakkında Ahmed b. Hanbel 'Hadisleri münkerdir' demiştir. Yahya b. Main'e göre Yezid'in hadisleri zayıftır. Şu'be, zina etmeyi Yezid'in hadislerini yazmaktan ehven sayar, (Mizan, 1/418). İbn-i Hibban'a göre Yezid 'el-Hasenu'l-Basri'nin sözlerini Enes - Nebi sallallahu aleyhi ve sellem isnadıyla rivayet edilmiş hadisler haline getirir. Rivayetleri arasında Enes ve başkalarının hadisi olmayan sözler çoğalınca Hadisleriyle ihticac batıl sayılmıştır. Taaccub için olmadıkça ondan rivayet helal değildir. (Mecruhim, 3/98)

 

Yine meşhur vaizlerden Salih el-Murri hakkında da Ahmed b. Hanbel, 'kıssacıdır, hadis ehli değildir. Esasen Hadis'i hiç bilmez' demiştir. (Mizan, 2/289)

Muhammed ibnu'l-Hasen isimli vaiz için söylenenler  de aynı mahiyettedir. 'Daha çok kıssacı idi. Hadis de yalan söylerdi' (Bağdad, 2/304)

 

Kussas hakkında ki müstakil eserlerin belli başlıları şunlardır:

 

1: Ahbaru'l-Kussa :- en-Nakkaş keşf, 1/28

2: Kitabu'l-Kussa ve'l-Müzekkirin  :- İbnu'l-Cevzi

3: El-Ba'is ale'l-Halas min havadisi'l-Kussas  :- el İraki

4: Tahziru'l-Havas min Ekazibi'l-Kussas  :- es-Suyuti