HAFİYYU’L-İRSAL -
İRSAL-İ CELİ – İRSAL-İ HAFİ – İRSAL-İ ZAHİR - MURSİL
İRSAL :
İf'al babından mastar
olan İrsal, sözlükte: Göndermek, haber yollamak, bir kişiyi kışkırtarak diğerinin
üzerine saldırtmak, kendi başına ve kendi haline bırakmak, salıvermek manalarına gelir. (kamus 2 / 224 )
Hadis terimi olarak:
Genellikle Kibar-ı Tabiinden birinin isnadında Sahabiyi atlayarak direkt olarak
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurduki veya Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem şunu yaptı ve benzeri ifadelerle isnadını Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem'e ulaştırarak ondan rivayette bulunmasına denir.
En yaygın tarif budur.
(ma'rife, 25; ulum, 48)
Bununla birlikte İrsal
daha genel manada isnad karşılığı olarak da kullanılmıştır. Buna göre bir
Hadis'i irsal etmek onu arada bir vasıta ile alınmışken söyleyenine vasıtasız
olarak bağlamak demektir. İsnadında İrsal yapan Ravi'ye Mursil denir.
Hadis alimlerinin bir
kısmı irsali Kays b. Ebi Hazim, Ebu Osman en-Nehdi, Ubeydullah b. Adi, Sa'id
ibnu'l-Museyyeb gibi Sahabe devrinde yaşamış rivayetleri daha çok sahabeden
olan ve tabiilerin büyüklerinden sayılan Muhaddislerin rivayetlerine
hasretmişlerdir. Onlara göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem devrine uzak olan
Tabiilerin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayetleri irsal sayılmaz.
Buna karşın İbn Şihab ez-Zühri, Ebu Hazim Seleme b. Dinar ve Yahya b. Sa'id
el-Ensari gibi Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in devrine daha uzak daha uzak
olduklarından tabiilerin küçüklerinden addedilenlerin Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem'den rivayetlerine irsal diyenler de vardır. Ne var ki alimlerin çoğu
tabiiler arasında ayrım yapmaksızın hepsinin Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem'den rivayetlerini irsal saymışlardır. Meşhur olan görüş budur.
El-İrakinin kaydettiğine
göre Hadis imamlarından Yahya b. Sa'id el-Kattan'a göre irsal, bir Ravi'nin
gerçekten Hadis işitmediği bir Raviden rivayette bulunmasıdır. (tedrib, 1 / 97)
Bu tarif umumidir. Şayet hususi olsa bir başka değile işitmediği halde
rivayette bulunan Ravinin tabii işitmeden rivayette bulunduğu kimsenin ise Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem olduğu belirtilse İrsal'in meşhur tarifinden
farksız olurdu. Oysa bu husus belirtilmemiştir. Bu itibarla Yahya b. Said
el-Kattan'ın tarifinde belirtilen ravi isnadın herhangibir yerinde bulunan
ravidir. Dolayısıyla böyle bir ravinin bizzat işitmediği halde rivayette
bulunması, Hadisi aldığı aradaki vasıta olan Şeyhini atlayıp Şeyhinin Şeyhinden
rivayette bulunması demektir. Bu ise İrsal değil İnkıta' dır Bazılarına göre
ise Tedlistir.
El-Hatibu'l-Bağdadi'nin
İrsal tarifi, Yahya b. Said el-Kattan'ın tarifine yakındır ve şöyledir:
Müdelles olmayan Hadis'in irsal'i ravinin muasır olmadığı yahud karşılaşmadığı
kişiden rivayetidir. İlim ehli arasında bu konuda ihtilaf yoktur. Said ibnu'l-Müseyyeb, Ebu Seleme b.
Abdirrahman, Urve b. Zübeyr, Muhammed ibnu'l-Münkedir, el-Hasenu'l-Basri,
Muhammed b. Sirin Katade ve diğer
tabiilerin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayetleri gibi tabiilerin
dışında mesela ibn-i Cüreyc'in Ubeydullah b. Abdillah b. Utbeden Malik b.
Enes'in el-Kasim b. Muhammed b. Ebi Bekir'den Hammd b. Ebi Süleyman'ın
Alkameden rivayetleri de aynı şekildedir. Bunların hepsinin rivayetleri muasır
olmadıkları kişilerdendir. Ravi'nin muasırı olduğu halde karşılaşmadığı kişiden
rivayetine gelince bunun misalini de el-Haccac b. Ertat, Süfyan-ı Sevri ve
Şu'benin Ez-Zehri'den rivayetleri teşkil eder. Bunlar hakkında hüküm birdir.
Mülaki olduğu ve Hadis işittiği Şeyh'ten işitmediği Hadis'i irsal ederek o
şeyh'ten işitmişçesine rivayet eden kişi hakkındaki hükmümüzde aynıdır. (kifaye
546,7)
Yahya b. Said el-Kattan
ile el-Hatib'in tariflerinde esas itibariyle inkıta ve tedlis de irsal hükmüne
dahil edilmiştir. Aslında her ikisinin tarifinden tabiin'in isnadında sahabeyi
atlaması ile birlikte daha sonraki nesillerde ravi'nin muasır olmadığı yahut
mülakatı bilinmeyen şeyh'ten rivayeti, olayısıyla aradaki vasıtayı atlaması da
anlaşılır. Halbuki bu meşhur tarifine nazaran inkıtadır. el-Hatib'in baştan
müdelles olmayan kaydını koyması dikkate alınırsa denilebilir ki o irsali daha
umumi manada almakta isnad'ın neresinde olursa olsun ravi'nin açıkça yada
zımnen şeyhini atlaması olarak görmektedir. Tarifinin son noktasında ise
tedlisi irsal hükmünde birleştirmektedir.
Umumi manada ravi ismini
söylememek şeklinde görülen irsal, İrsal-i Celi ve İrsal-i Hafi olmak üzere iki
kısımdor. Bunlardan İrsal-i Zahir de
denen İrsal-i Celi (açık irsal) ravinin sened'den kendi şeyhini veya
herhangibir raviyi hazfetmesine denir ki ravi isminin söylenmediği açıkça belli
olur. Ta ki Hadis ilminde mesafe almış kişilerden çoğu bile bu irsali kolayca
farkedebilirler. İrsal-i Hafi (gizli irsal) ise sadece Hadislerin rivayet
tariklerine, isnadlarındaki illetlerine hakkıyla vakıf olan ve Hadis ilminde
yüksek dereceler almış alimlerin farkedebilecekleri gizli irsaldir. Tedlis
Hafiyyu'l-İrsal de denen Hafi irsal'in bir çeşididir.