Ana Sayfa

 

İLLET

 

İkinci bab'dan çekilen ''Alle'' fiilinnin mastarıdır. Gerek mastar, gerekse sözlükte maraz yani hastalık manasına gelir. ''Alle'r-Raculu illeten'' denir ki ''adam hastalandı'' demek olur. Bunun yanı sıra özür, Hades ve bahane yerine de kullanılır. Bu taktirde sahibini yöneldiği işten alıkoyan mazereti ifade eder. Nitekim sahabi  Asım b. Sabit'in ''Ne özrüm var var ki ok atmada mahir olduğum halde cihad'a katılmıyorum'' sözü hiçbir geçerli mazereti olmadığı halde olur olmaz bahanelerle bir işi savsaklamakta mesel olmuştur.

 

İllet bir de sebep ve bahis manasında kullanılır. Bunlar maraz manasındandır. Fakihlerin şeriatte müsbiti hüküm olan emre illet ıtlak'ı bundandır. (3,296).

 

Çoğulu: İlel ve İlal gelir.

 

Hadis terimi olarak İllet, dış görünüşü itibariyle kadh'a sebep olabilecek herhangibir kusur taşımayan Hadis'in  gerçekte sıhhatine zarar verecek gizli bir kusurundan ibarettir.

 

Bir Hadis'in sıhhatine engel teşkil eden İllet çok defa isnadında olur. Metninde de bulunabilir. Her iki halde de dışarıdan farkedilemez. Şayet İllet Hadis'in isnadında olursa hem isnadın hem de metnin zayıf sayılmasına yol açar. Bununla beraber isnadda bulunan illet'in metne tesir etmediği de görülebilir. İsnadda vaki olupta metne tesir etmeyen illet'e misal oolarak şu Hadis verilebilir:

 

''... (iki kişi alışveriş ettikleri zaman) alıcı ile satıcı (birbirlerinden ayrılmadıkları sürece yahudda biri diğerini muhayyer kılması halinde alışveriş akdini tamamlayıp tamamlamamak hususunda) muhayyerdirler.''

 

Bu Hadis in isnadı, görünüşe göre adalet vasfını taşıyan Ravilerin, kendileri gibi adaletli Ravilerden rivayet'i ile muttasıl bir isnaddır. Ancak illetlidir ve sahih değildir. İllet'i de Ya'la b. Ubeyd'in es-Sevri vasıtasıyla Amr b. Dinar'dan rivayetidir; zira aynı Hadis'i Sufyan'dan rivayet eden bütün Raviler, Şeyhinin ismini Amr b. Dinar değil, Abdullah b. Dinar olarak zikrederler. Sufyan'dan rivayette bulunanlardan Ya'la b. Ubeyd hata ederek Abdullah b. Dinar adını Amr b. Dinar olarak değiştirmiştir. Bu Ravilerin her ikisi de Sika'dır. Dolayısıyla isnaddaki bu illet metne te'sir etmemiştir. (tevcih, 266).

 

Müslim'in El-Velid b. Müslim'den rivayet ettiği şu Hadis de metinde vaki olan illet'e misaldir:

 

''... Katade Evzai'ye Enes b. Malik'in kendisine şunları anlatarak haber veriğini yazdı:

 

''Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in Ebu Bekr, Ömer ve Osman'ın arkasında namaz kıldım. Hepsi de (namaz'a) ''El hamdu lillahi rabbi'l alemin'' (Fatiha) ile başlıyorlar, kıraatin ne başında ne sonunda ''Besmele'' yi zikretmiyorlardı'' (Müslim, salat 13 ).

 

 

Aynı Hadis'i İmam Malik El-Muvatta'ında Humeyd tarikiyle Enes b. Malik'den şöyle rivayet etmiştir:

 

''... Enes b. Malik'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: ''Ebu Bekr, Ömer ve Osman'ın ardında namaz'a dururdum. Hepsi de namaz'a başlarken ''Besmele'' okumazlardı.'' (Muvatta 1/64) .

 

Müslim ve İmam Malik'in rivayet ettiği bu Hadis metni yönünden illetlidir. Es-Suyuti, Hadis'in birkaç yönden illetli olduğuna işaret ettikten sonra bunları 24. imla meclisinde ilk defa toplu halde yazdırdığını kaydeder. Özetleyelim:

 

''İmam Şafii'ye göre bu Hadis in Humeyd tarikindan gelen şekli, aralarında Sufyan b. Uyeyne, El-Fezari ve es-Sekafi gibi Hadis hafızlarının da bulunduğu 7 8 Muhaddis'in Malik'e muhallif rivayetleri yüzünden illetlidir. Çok sayıda Ravi'nin rivayet'i tek Ravi'ye göre mahfuz olmaya daha layıktır. Ayrıca Sufyan'ın Eyyub'dan, o'nunda Katade'den rivayetine göre Enes b. Malik, ''Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Ebu Bekr ve Ömer (Namaz da) kıraatte ''Elhamdu lillahi rabbil alemin'' ile başlarlardı'' demiştir. İmam Şafii şöyle der: ''Bu rivayet, ''kıraatte önce fatiha oluyarak başlarlardı manasındadır. Katade ve diğer bazı Muhaddislerin Enes'den mahfuz olarak rivayet ettikleri de budur. ''

 

El-Beyhaki şunları söyler: ''Eyyub, Şu'be, Hişam ed-Destuvai, Şeyban b. Abdirrahman, Said b. Ebi Arube, Ebu Avane gibi talebeleri Katade den aynı şekilde rivayet etmişlerdir.''

 

İbn Abdi'l-Berri'l-Kurtubi ise ''Bu hafız Muhaddisler Katade eshabıdır. rivayetlerinde besmelenin düştüğüne delalet edecek herhangibir husus yoktur. Sahihasyn'ın birleştikleri rivayet de ekseriyetin bu rivayet idir...''

 

''... Ulema, Humeyd'in Enes'den ekseri rivayetlerinin Katade ve sabit tarikiyle olduğunu söylemişlerdir. İbn Adi'nin bu Hadis'i rivayet ederken Humeyd ile Enes arasında Katade'yi açıkça zikredişi de bunu te'yid eder. Şu hale göre Humeyd rivayetinin munkati' olduğu; iki tarikin tek'e irca edildiği açıklanmaktadır.'' demiştir.

 

El-Evzai rivayetine gelince, bazı Alimler onunda illetli olduğunu söylemişlerdir. Sebebi, el-Evzai'den Hadis'i rivayet eden Ravi --ki el-Velid b. Müslim'dir-- her ne kadar Şeyhinden sema'ını tasrih etmişsede, tesviye tedlisi yapar. Bununla birlikte el-Evzai ile Katade arasında başka bir Ravi'nin düşmediği sabit bile olsa, Katade anadan doğma kör'dür. Bu itibarla bu Hadis'i el-Evzai'ye yazılı olarak rivayet eden ve adı söylenmeyen birine yazdırmış olması gerekir. Hadis'i Katade'den yazan bu katibin mecruh ve zabt kusuru olan biri olması ihtimal dahilindedir. Her iki halde de Hadis'i hüccet olamaz. Kaldıki aslında kitabet yoluyla alınan Hadislerin hüccet olmasın da da ihtilaf vardır. Ayrıca bazıları bu rivayet'in munkati' olduğu görüşündedirler. (tedrib 1/255,6)  

 

Hadis'in gerek isnadında gerekse metninde vaki olan illet, ilk bakışta dışarıdan farketilemez, bu yüzden açığa çıkarılması çok güçtür. Bu konuda İbn Hacer şunları söylemiştir:

 

'' İllet Hadis İlimlerinin en karışık ve en ince kısımlarından biridir. Bunu ancak ALLAH'IN (C.C.) parlak bir anlayış, geniş bir hafıza, Ravilerin dereceleri hakkında kuvvetli bir meleke bahşettiği kimseler anlayabilir.'' Bununla beraber Hadis deki gizli illetleri açığa çıkarmanın bazı yolları vardır. Görüşü kuvvetli, mutkin, hafız bir Muhaddis Hadis'in kendisine ulaşan bütün tariklerini bir araya toplar. Her birinin Ravilerini inceler. Adalet ve Zabt durumlarını gözden geçirir. Bu araştırması sonucu Ravi'nin Hadis'i tek başına rivayetini, kendisinden daha kuvvetli Ravilere muhalefet noktalarını tesbit eder. Böylece Ravinin vehmi, mürsel veya munkati' Hadis'i sağlam göstermesi, Hadisleri birbirine katması gibi bir kusurunu ortaya çıkarır. Bunun sonucu olarak Hadis hakkında bir hüküm verir.'' (tedrib, 1/252).

İlelu'l-Hadis başlığı altında da söz konusu edildiği gibi Hadis Aliminin bir Hadis hakkında verdiği İlletli hükmü bir paranın ayarını bilen sarraf'ın verdiği hüküm gibi bilgi, mümarese ve ustalık işidir. Sarraf para ustası, ise Muhaddiste Hadis ve haber sarrafıdır.

 

El-Hakimu'n-Nisaburi, Hadislerin daha çok isnadlarında, bazen de metinlerinde bulunan illet çeşitlerini 10 gurupta toplamış ve her birine misaller vermiştir. Özetle nakledelim:

 

1: Sened görünüşe göre sahih olmakla beraber Ravilerden birinin Şeyhinden sema' yoluyla Hadis rivayet ettiğinin bilinmemesi. Mesela;

 

''... Dedikodusu çok bir meclis de oturan biri, kalkmadan önce ''Subhanekallahumme vebi hamdike, la ilahe illa ente, estağfiruke etubu ileyke'' derse o meclisde geçen dedikodunıun günahı bağışlanır.

 

El-Hakim'in naklettiğine göre Müslim, bir gün Buhari'nin yanına gelerek gözlerini öper, ''Üstadların üstadı, Muhaddislerin efendisi, Hadis illetlerinin tabibi; bırak ayaklarını da öpeyim; Muhammed b. Selam,'' Haddesena mahledu'bnu Yezid el-Harani, Kale ahberana ibnu Cureyc, an Musa b. Ukbe, an Suheyl b. Ebi Salih, an Ebihi, an Ebu Hureyre, ani'n-Nebi sallallahu aleyhi ve sellem isnadıyla bir meclis(te edilen dedikodular)ın keffareti konuısunda sana bir Hadis rivayet etmiş. Bunun ne illeti var?'' Diyerek bu Hadis'in illetini sorar. Buhari ''Güzel bir Hadis'tir der: Yeryüzünde bu  konuda bundan başka bir Hadis bilmiyorum fakat ma'lumdur. ''Bunun üzerine Müslim ısrar eder. Buhari, Musa b. İsmail - Vuheyb - Suheyl - Avn b. Abdillah isnadıyla aynı metni rivayet ettiğini söyler ve ilave eder: ''Bu isnad's daha evladır; zira Muhammed b. Selam'ın isnadında geçen Musa b. Ukbe'nin Suheyl'den Hadis işittiği zikredilmemiştir. ''

 

Buhari'nin bu sözleri üzerine Müslim ''Sana buğz eden ancak sana hasedinden eder. Dünya da senin başka bir benzerin olmadığına şahadet ederim'' diyerek hayranlığını belirtmekten kendini alamaz.

 

Buhari'nin ''illetlidir'' dediği rivayet'in isnadı karşılaştırılırsa görülür ki Müslimin müsned olarak bildiği rivayet aslında Mürseldir; zira Ebu Hureyre'nin ismi anılmadan tabii olan Avn b. Abdillah'tan rivayet edilmiştir. Ayrıca Buhari'nin ''Musa b. Ukbe'nin Suheyl'den sema' yoluyla Hadis rivayet ettiği zikredilmemmiştir'' sözü üzerinde durulan illet'i açıklamaktadır. Şöyleki, görünüşe göre hiç bir kusuru olmayan isnadda Musa b. Ukbe'nin Suheyl den sema' yoluyla Hadis almaması gibi bir illet vardır ve bu illet Müslim çapında bir Muhaddis'in gözünden kaçmıştır.

 

2: Sika Ravilerin rivayet ettiği tarikten Mürsel iken başka bir tarikten Müsned olarak rivayet ve Müsned rivayet'in daha sahih görülmesi. Yukarıdaki misal bu illet çeşidi için de verilebilir. Açıklamaya dikkat edilirse görülürki, Buhari'nin rivayetinde Hadis, isnadında Ebu Hureyre atlandığı içn Mürseldir. Öyle iken Müslim'in sorduğu isnadla müsned olarak rivayet edilmiş görünmektedir. Şu Hadis te aynı illeti taşımaktadır:

 

''... Enes'ten merfu' olarak rivayet edilmiştir: ''Ümmetimin, ümmetime en çok merhametli olanı Ebu Bekir; ALAH'IN (C.C. ) dinini korumada en şiddelisi Ömer; en hayalısı Osman; Kur'an-ı Kerim'i en iyi okuyan'ı Ubey b. Ka'b; en çok feraiz bileni Zeyd b. Sabit; helal ve haramı en iyi bileni ise Muaz b. Cebel'dir. Her Ümmetin bir güvenilir adamı vardır. Bu Ümmetin Güvenilir adamı Ebu Ubeydu'bnu-Cerrah'tır.''

 

Bu Hadis görünüşe göre kuvvetli bir senedle merfu' olarak rivayet edilmiştir. Böyle iken bu şekliyle sahih Hadisleri ihtiva eden ana kaynaklara geçmemeiştir; zira Ebu Kılabe'den rivayet eden iki Raviden Halid el-Hazza ''Her ümmet'in bir emini vardır'' kısmına kadar Mürsel, geri kalan kısmını mevsul; Asım ise bütünüyle mevsul olarak rivayet etmişlerdir. Zahire göre Mürsel kısmın Sika Ravilerce başka tariktan mevsul (müsned) olarak rivayet edilmesi Hadis'in illetini teşkil etmiştir.

 

3: Bir sahabiden rivayet edildiği bilinirken ayrı memleketlere mensup Ravilerin mesela Medinelilerin Kufelilerden yanlışlıkla rivayet etmeleri yüzünden başka bir sahabiden nakledilmesi. Mesela;

 

''... Nebi sallallahu aleyhi ve sellem. Şüphesiz ben günde 100 defa ALLAH'A tevbe ve istiğfar ediyorum '' buyurdu''

 

Bu isnadı gören Muhaddis Hadis'in, Ebu Burdenin babası Ebu Musa' el Eş'ari'den rivayet edilmiş sanır. Kufelilerden rivayet eden Medinelilerin ekseriya ayakları kayar. Burada da öyle olmuştur ve,

 

''...Kalbim sık sık ALLAH korkusuyla kaplanır. Bundan dolayıda ALLAH'A günde 100 kere tevbe ve istiğfar ederim.'' (Müslim, zikr 12; Ebu Davud, zikr 26) şeklinde sahih olarak Eğar isimli sahabinin Hadis'i olarak mahfuzken hata sonucu Ebu Burde'nin babası Ebu Musa el-Eş'ari'nin Hadis'i gibi rivayet edilmiştir. Bu yüzden illetlidir.

 

4: Yine bir sahabinin Hadis'i olarak bilinen bir Hadis'in yanlışlıkla sıhhatini icab ettiren açıklama yapılmadan bir Tabii'den rivayet edilmesi. Hatta belkide o Tabii cihetinden ma'ruf olmayabilir. Misal:

 

''... Ebu Süleyman, babasının Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bir akşam namazında '' Tur '' suresini okurken duyduğunu rivayet etmiştir.''

 

El-Hakimu'n-Nisaburi'ye göre bu Hadis, bir ravisinin ismi, ikincisi isnadı, üçüncüsü sahabi gibi gösterilen bir ravisinin sohbetinin sabit olmayışı olmak üzere üç yönden illetlidir. Açıklamak gerekirse, Birinci illet isnadındaki Osman b. Süleyman isimli tabiinin adı aslında Osman b. Ebi Süleyman iken Osman b. Süleyman olarak zikredilmiştir. İkincisi isnadında ''an ebihi'' denmesişyle vaki olmuştur. oysa Osman'ın rivayet'i sadece Nafi'dendir. dolaysıyla bu Hadiside babası Ebu Süleymandan değil, Nafi' bin Zübeyr den rivayet etmiştir. Haliyle bu durumda Nafi' de Hadis'i babası Cübeyr b. Mut'imden almıştır. (Buhari, 6/49, 50).

Üçüncüsü ise isnadda Ebu Süleyman'ın Hadis'i  Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'den işiterek rivayetinden söz edilmiştir. Doğrusu, Ebu Süleyman sahabi değildir. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'i ne görmüş ne de ondan Hadis işitmiştir.

 

5: Hadis'in an ane  yoluyla rivayet edilmesi ve senedinde bir ravinin düştüğü aynı Hadis'in başka rivayetinden anlaşılması. Misal:

 

''... Ensardan bazılarından rivayet olunduğuna göre bir gece yıldız kaydı ve ortalık aydınlandı...''

 

Hadis'in ravisi Yunus b. Yezid, el-Hakiminde naklettiği gibi kuvvetli hıfzına ve Hadis ilmindeki yüksek mevkiine rağmen isnadında hata etmiştir. Doğrusu Süfyan b Uyeyne, başka rivayetinde Yunus, Şuayb b. Ebi Hamze, Salih b. Keysan, El-Evzai ve diğer bazı ravilerin hepsi de Hadis'i İnşihab dan ''an Aliyy ibnu'l-Huseyin, an ibn Abbas'ın  kale Haddeseni ricalun minel ensar'' isnadıyla rivayet etmiştir. Buna göre Hadisteki illet, Yunusun isnadından ibn Abbası düşürmesidir.

 

6: Bir Ravi bir Hadis'i, diğerinden müsned olarak rivayet ettiği halde Hadis inkıtalı (ğayri müsned) olarak mahfuz bulunur. Bu da illettir. Mesela:

 

''... Ömer b. Hattab dan rivayet edildiğine göre Şöyle demiştir. ''Ya Resulallah, aramızdan bir yere pek sık ayrılmadığın halde nasıl oluyorda arapçayı içimizde en fasih konuşan sensin?'' diye sordum...''

 

el-Hakimin deyişiyle bu Hadis'in acayip illeti, Ali b. Haşrem'in diyerek Ali b. Hüseyinin Hz. Ömerden belağat yoluyla dolayısıyla ğayri müsned olarak rivayet ettiğini isnadında belirtmesidir. Buna göre Hadis aslında ğayri müsned denilen şekilde mahfuzken müsned olarak rivayet edilmiş ve bu yüzden illetli olmuştur.

 

7: Bir ravinin, bir rivayette Şeyhinin ismini isnadında açıkça zikrettiği halde aynı

Hadis'in başka tarikten gelen isnadında müphem bırakması. Mesela:

 

'' Ebu Hureyre den rivayet edildiğine göre: Demiştirki: ''Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'' Mu'min temiz kalplidir, bol ikramlıdır. Facir (Münafık) ise hilekardır, cimridir'' buyurdu.''

 

Ebu Davud ve Tirmizi'nin bu şekilde müsned olarak rivayet ettikleri bu Hadis bir başka rivayette,

 

isnadıyla yani Haccac b. Ferafisanın Şeyhi Yahya b. Ebi Kesir'i ''an raculin'' diyerek müphem bırakmasıyla nakledilmiştir. (Müsned 2/394).  İlleti budur.

 

8: Bir ravi mülaki olup Hadis dinlediği Şeyhinden, işitmediği bir Hadis'i arada vasıta olamksızın rivayet ederse bu da bir illettir. Mesela:

 

''... Yahya b. Ebi Kesir'in Enes b. Malik'den rivayetine göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir aile yanında iftar ettiğinde ''Evinizde oruçlular iftar etsin, Ebrar yemeğinizi yesin, üzerinize sekinet insin'' diye dua buyururlardı.''

 

Bu Hadis'in illeti de Yahya b. Ebi Kesirin Enes'e yetişip onu gördüğü ve fakat ondan Hadis işitmediği halde bu rivayet Yahya'nın arada herhangibir vasıta olmadan Enes'den doğrudan doğruya rivayet'i olarak nakledilmiştir. Nitekim aynı Hadis Yahya'nın Enes'den arada bir vasıta ile aldığını gösteren [an yahya b. Ebi kesir kale hudistu an Enes] ibaresinin yer aldığı ayrı bir isnadla da rivayet edilmiştir.

 

9: Her Ravinin Hadislerini daha çok rivayet ettiği belli bir tarik'i vardır. Böyle iken o tarikin Ravilerinden biri başka bir tarik'ten bir başka Hadis rivayet etmiş olur. Fakat yanılarak bu Hadis'ide alışılmış senedle rivayet ederse bu da illettir. Mesela:

 

''...İbn Ömer'den Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in namaza başladığında sübhaneke'llahumme tebereke'smuke ve teala cedduke...'' dediği rivayet edilmiştir. Bu Hadis de illetlidir; zira Munzir b. Abdillahi'l-Hizami, Şeyh'i Abdulaziz b. Seleme, İbn Ömer'in Hadislerini daha çok Abdullah b. Dinar tarikiyle rivayet etttiğinden temsilde hata olmaz, her zaman gittiği yolu tutmuştur. Oysa bu Hadis'in asıl isnadı

 

[an Abdulaziz haddesena abdillah ibni fadl an el-A'rac an Abdillah ibn ebi rafi an Ali ibni ebi talib

 

şeklindedir şu hale göre onu asıl isnadıyla değil, daha çok kullandığı kendi alışılmış isnadıyla nakletmiştir.

 

10: Hadis'in bir tarikten merfu' bir başka tarikten mevkuf olarak rivayet edilmesi de illettir. Bunun misalinide şu Hadis teşkil eder:

 

''...Cabir'den Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e nisbet edilerek rivayet edilmiştir:

 

''Kim namaz esnasında gülerse namazını iyade eder; abdestini yeniden almaz''.

 

Bu tarikten merfu merfu yani Nebi sallallahu aleyhi ve sellem in Hadis'i olarak nakledilen bu rivayet başka bir tarikten Cabir b. Abdillah'ın fetvası olarak rivayet edilir:

 

'' Ebu Sufyan'dan rivayet'e göre Cabir'e namaz kılarken gülen adamın durumu soruldu.  ''O Namazı yeniden kılar. Abdesti yeniden almaz'' dedi. (marife ,113 vd.)

 

El-Hakimin kaydettiğine göre Hadislerde bulunan illetler bunlardan ibaret değildir. Başkaları da vardr. Ancak Hadis İlminde derinleşmek isteyenlere yol göstermek üzere pek çok ma'lul Hadis içinden bunları seçerek misal vermiştir. (marife 119).

 

Söz gelimi Tirmizi nesh'i illet saymıştır. Bazı Alimler ise irsal gibi bazı kadih olmayan kusurları da illet olarak görmüşlerdir. Hatta sahih'in kısımları içinde ma'lul ve şaz sahihlerden de söz edenlerde olmuştur. (ulum,84).

 

Gerek isnadında, gerekse metninde illet bulunan Hadislere Mu'allel veya ma'lul denir. Hadis illetlerini konu alan ilme ise İlelu'l-Hadis denir.