HABBERANA
HADDESENA İCAZETEN
İCAZE -
İCAZET:
Türkçe de İcaze de
denilen icazet, sözlükte bir adamı bir yerden öteye savuşturmak, tarlayı yada hayvanı
suvarmak için su vermek manasındadır. Bu nesneyi reva ve akla uygun görmek,
destur vermek, münasip tutmak, emri yerine getirmek, bir maddenin caiz olduğuna
imza koyma, bir yerden geçip gitmek gibi muhtelif manalarda kullanılır. (kamus,
2/167) .
İlimde icazet, arabın
hayvan ve ekin suladıkları su manasına ''Cevzu'l-ma'' tabirinden alınmadır. Bir
kimse diğerinden hayvanını yada tarlasını suvarmak için su isteyipte aldığında
isteceztu fulanen f-ecazeni (falanca'dan su istedim; verdi) der. (kifaye, 446,7;
ulum, 145).
İlim öğrencisinin Alim'e
başvurup ondan ilim istemesi, Alim inde ona ilim aktarması bu manadan ıstılah
olmuştur.
Hadis usulünde icazet,
tahammulu'l-ilim veya tahammulu'l-Hadis denilen Hadis rivayet metodlarından
biridir. Sema' arz (veya kıraat)'den sonra üçüncü sırayı alır.
icazet, sema' ya da arz
yani Şeyh'den işitme veya Şeyh'e sunma olmaksızın bir Muhaddis'in rivayet
ettiği Hadislerin tamamını veya bir kısmını rivayet etmesine izin vermesi
olarak tarif edilir. Açıklamak gerekirse, Kaide olarak talib denilen Ravi,
Hadislerini rivayet etmek istediği Şeyh'e başvurarak o'nun Şeyhlerinden rivayet
etmiş olduğu Hadislerin hepsini veya bir kısmını -mesela sadece Kitabıında
yazılı olanlarını- rivayet'e izin ister. icazet in sahih olması için konulmuş
kaidelere riayet şartıyla Şeyh, o Ravi'nin
rivayet hakkını istediği Hadisleri rivayet etmesine izin verir. Böylece
Hadis tahammülü gerçekleşmiş olur.
icazet veren Şeyh'e
muciz, Şeyh'den icazet yoluyla rivayet edilen Hadis yada haber'e mucaz, Şeyhinden
icazet metoduyla Hadis rivayet etmiş olan talib'e ise mucazun leh adı verilir.
icazet'in kaideleri
dahilinde gerçekleşmesi için önce muciz denilen ve Hadislerinin rivayet
edilmesine izin veren Şeyh'in icazet'e konu olan Hadisleri iyi bilmesi aranır.
Bunun gibi Mucazun leh de ilim ehlinden olması gerekir; zira icazet, sema' ile
arz'ın altındadır ve sırf ilim ehline kolaylık olması bakımından ihtiyaca
binaen verilmiş bir ruhsattur. Buna bağlı olarak İmam Malik, icazet veren Şeyh
ile Hadislerini rivayet'e izin verdiği talibin ilim ve ehliyet sahibi
olmalarını şart bile koşmuştur.
icazet eğer yazılı
olarak verilmiş ise Şeyh'in bunu söz ile de belirtmesi münasibdir. Yalnız
yazılı olarak verilmiş olan icazet sahih ise de hem yazılı olarak, hem de sözle
verilmiş olan icazetten daha aşağı derecededir.
Hadisçiler, fakihler ve
usul Alimlerinden bir grup icazet yoluyla Hadis rivayetinin caiz sayılmasına
karşı çıkmışlar; bu yolla rivayet edilen Hadislerle amel etmanin caiz
olmadığını ileri sürmüşlerdir. İbnu's-Sallah'ın kaydettiğine göre içlerinde
el-Huseyn b. Muhammed, Ebu'l-Huseyin el-Maverdi'nin de bulunduğu bir grup Şafii
Alim bu görüştedirler. İmam Şafii'den gelen iki rivayetten biri de bu
doğrultudadır. Bu görüşte olanlar '' icazet caiz olsa, ilim talebi uğruna
yapılan bunca seyahatler batıl olurdu demişlerdir. Muhaddislerden İbrahim b.
İshak el-Harbi, Ebu'ş-Şeyh lakabıyla meşhur Abdullah b. Muhammed el-İsbehani,
Ebu Nasri'l-Vaili gibi Alimler de aynı görüştedirler. Bunlara göre Muhaddis'in
''Benden rivayet etmene izin verdim'' demesi, ''Sana şeriata göre caiz olmayan
bir iş için izin verdim'' manasına gelir. Oysa İslam şeriatı işitilmeyen bir
haber'in rivayetini mubah saymaz.'' (ulum, 134,5).
Bazı rivayetlere göre
icazet yoluyla rivayet'i caiz görmeyenler arasında İmam Şafii'den başka Ebu
Hanife, Ebu Yusuf, İmam Malik de vardır. Hanefi bir Alim bu konuda şöyle diyor:
''Bir başkasına benden
işitmediğin Hadisleri rivayet etmene izin verdim'' diyen biri bir manada
''Benim ağzımdan yalan söylemene müsaade ediyorum'' demiş olur.'' (tedrib,2/30)
.
İbn Hazm'a göre icazet
bid'attir. daha sonraki zahirilere göre ise icazet le rivayet edilen Hadisler
Mürsel veya Mechul Ravilerden rivayet edilmiş Hadisler mesabesindedir. Şu halde
onlarla amel edilemez. (kifaye,446).
Buna karşılık icazet
yoluyla Hadis rivayetini caiz bu yolla rivayet edilen Hadislerle amel etmenin
mübah olduğu görüşünde olanlarda vardır. El-Hatibu'l-Bağdadi icazet'i kabul
edenlerin daha çok olduğunu söylemiştir. İbnu's-Sallah ise Hadis Alimlerinin
çoğunlukla kabul ettikleri ve uygulamada esas aldıkları görüşün icazet'in caiz
olduğu görüşü olduğunu söylemiştir.(ulum 135) .
icazet yoluyla Hadis
rivayetini caiz görenler Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in bir uygulamasını
delil olarak alırlar. Buna göre Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Abdullah b.
Cahş'ı Nahle denilen yere göndermiş ve ''Bize Kureyş'ten bir haber getirinceye
kadar orada kal'' demiş; haram ay da olduklarından savaş emri vermemiştir.
Abdullah'a nereye gideceğini bildirmeden önce mühürlü bir yazı vererek
''Adamlarınla beraber çık. İki gün gittikten sonra yazıyı aç, bak. Sana
emrettiklerimi yap. Adamlarından kimseyi seninle gitmeye zorlama'' buyurmuştur.
Abdullah iki gün gittikten sonra Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in
emirnamesini açmış; ''Nahle'ye kadar gidip Kureyş hakkında bilgi edinerek
kendisine ulaştırmasını'' emrettiğini öğrenmiştir. Mektubu okuyup emri
öğrenince adamlarına ''Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in emri başüstüne...
Ben o'nun emrini yerine getirmek üzere yol'a devam edeceğim şehid olmak isteyen
benimle gelsin. Benimle gelmek istemeyen geri dönsün; çünkü Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem ''İçinizden kimseye karşı zor kullanmaktan men etti''
demiştir. Bu sözler üzerine adamlarının hepsi onunla birlikte yola devam
etmişlerdir. (kifaye,447,8). Bu hadise
bazı Alimlere göre icazet'e, bazılarına göre ise munavele ile icazet'e
delildir.
El-Hatibu'l-Bağdadi'ye
göre, El-Hasenu'l-Basri, Nafi, İbn Şihab Ez-Zuhri, Rabia b. Abdirrahman, Yahya b.
Said el-Ensari Katade, Mekhul, Eban İbn Ebi Ayyaş, Eyyubu's-Sahtiyani, Hişam b.
Urve, Yahya b. Ebi Kesir, Mansur ibnu'l-Mu'temir, Ubeydullah b. Ebi Ca'fer,
Hayve b. Sureyh, Şuayb b. Ebi Hamze, El-Evzai, İbn Ebi Zi'b, Malik b. Enes,
Sufyani's-Sevri gibi mutekaddimin, icazet'i kabul eden ve icazet le rivayet
edilen Hadislerle amelin sahih olduğu görüşünde olan Alimlerdendir.
(kifaye,449).
Bu görüşte olanlar Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem'in tatbikatından ve sahabe ile mütekaddim
Alimlerden misaller gösterirler. Konuyu uzatmamak için bunları vermekten
vazgeçildi.
Şu da var ki icazetten
hoşlanmayanlar bu rivayet yolunun ilim elde etmek uğruna hiç bir meşakkate
katlanmaksızın kolayca Hadis'e konmak sayılacağı için itiraz ederler. Nitekim
İmam Malik'e bir Alim'in birine bir kitab vererek ''Bu benim kitabımdır. O'nu
al ve içindekileri benden rivayet et'' demesini nasıl karşıladığı sorulunca
''Ben bunu caiz görmiyorum yapanlar da hoşuma gitmiyor. Bu şekilde Hadis almak
isteyenler ancak kısa zamanda çok Hadis elde etmek istiyorlar'' demiştir.
(Kifaye,454).
O'nun bu sözleri ehil
olmayan, ilim uğruna sıkıntıya girmeyen, meşakkate katlanmak ve ilim'e hizmet
etmek istemeyen birine icazet yoluyla Hadis rivayetinin yerinde olmadığını
belirtmek üzere söylenmiştir. Bu nedenle o, böyle birine icazet vermek
istemediği zaman ''Biri Kilise'ye hizmet etmeden Papaz olmak sevdasında'' der;
ve bunu Hadis talebi uğruna zorluk çekmeden, seyehat güçlüklerine katlanmadan
ülkesinin Fakihi, şehri'nin Muhaddis'i olmak isteyenler için mesel olarak irad
ederdi. (kifaye,455).
Lehinde veya aleyhinde
neler söylenmiş olursa olsun, icazet'in Hadis rivayetini kolaylaştırdığına
şüphe yoktur. Öte yandan aynı usulle Hadis elde etmek imkanı Hadis talebi
uğruna yapılan meşakkatli yolculukları da geniş ölçüde azaltmıştır.
icazet çeşitlerine
gelince, El-Hatibu'l-Bağdadi birbirlerine yakon olanları ayırmaksızın beş;
İbnu's-Sallah ve o'na tabi olarak En-Nevevi yedi çeşid icazet izah ederler.
(kifaye,467-495; ulum,134-144).
Bunların belli başlıları
İbnu's-Sallah'ın tertibine göre, İcaze li muayyen fi muayyen; İcaze -li muayyen
fi ğayri muayyen; İcaze amme, İcaze. li'l-mechul; İcaze li'l-ma'dum, icazet ma
lem yesma'hu'l-muciz, İcaze ul mucaz.
Üzerinde hayli söz
edilmiş rivayet metodlarından icazet yoluyla alınmış Hadislerin edasında
kullanılan lafızlar değişiktir. Bir kısım Alimler bu konu da icazet açıklamak
kaydıyla Haddesena icazeten, ahberana icazeten, Enbeena icazeten gibi eda
lafızlarını kullanmışlardır. İmam Evzai misali kimi Hadisçiler de Habberana
gibi özel lafızlar kullanmayı tercih etmişlerdir.
İlgili Diğer Konular:
İCAZE Lİ’L-MECHUL
Bİ’L-MU’AYYEN
İCAZE
Lİ’L-MU'AYYEN Bİ’L-MECHUL
İCAZE
Lİ’L-MU'AYYEN, Fİ ĞAYRİ MU'AYYEN
İCAZE
Lİ’L-MU'AYYEN, Fİ’L-MU'AYYEN
İCAZE MA LEM
YETEHAMMELHU'L-MUCİZ
İCAZE MUCERREDE
ANİ’L-MUNAVELE
İCAZETU’L--MU'AYYEN,
Lİ’L-MUAYYEN, Fİ’L-MU'AYYEN