HASEN SAHİH حسن صحيح
Başta Tirmizi olmak üzere bazı Muhaddisler
bir Hadis hakkında bazen ''Haza Hadisun Hasenun Sahihun'' (Bu Hasen Sahih bir Hadistir)
diyerek Hasen ve Sahih hükümlerini bir arada kullanırlar. Aslında bir Hadis
sıhhat bakımından ya Sahih yada Hasen mertebelerinden birinde bulunur. Böyle
olduğu halde iki terimin aynı Hadis'i değerlendirmede bir arada kullanılışı
akla ister istemez şöyle bir soru getirir:
Bir Hadis ya Hasendir;
yada Sahih. Öyle iken nasıl hem Sahih hemde Hasen olabilir. Birbirinden farklı
iki hüküm nasıl olurda bir Hadis için bir arada kullanılabilir?
Bir Hadis'in sıhhat
mertebesini belirtirken Hasen ve Sahih hükümlerini birlikte kullanan
Muhaddisler, bununla neyi kasdettiklerini veya tabirin delalet ettiği ma'nayı
açıklamadıklarından konu muğlak kalmıştır. Her ne kadar söz konusu iki terimin
bir arada kullanıldıklarında neye delalet ettiklerini açıklayanlar olmuş; hatta
aralarında münakaşalar edilmişsede birbirinden farklı açıklamalar yüzünden konu
tam ma'nasıyla açıklığa kavuşmamıştır.
İbnu's-Sallah'a göre
Tirmizi ve diğer bazı Muhaddislerin bir Hadis hakkında Hasen-Sahih demeleri
karışıktır; zira Hasen, Sahih'den daha aşağı mertebededir. İkisinin arasını bir
Hadis'te birleştirmek, Hasen'in Sahih'e nazaran daha aşağı mertebede
bulunmasının nefiy ve isbatını birleştirmektir. Bu konunun izahı şöyledir:
Hasen-Sahih birleşik terimi isnada aittir. Bir Hadis, biri Hasen diğer Sahih
iki isnadla rivayet edildiği zaman o Hadis'in isnadlarından birbirine nisbetle
Hasen; diğerine nisbetle Sahih olduğunu söylemek ve o Hadis hakkında
Hasen-Sahih demek doğru olur. Bununla beraber tabirde kullanılan Hasen Lafzı
ile ıstılah ma'nasının değil lugat ma'nasaının kasdedildiğini , bununla
Hadis'in beğenilen ve yadırganmayan bir Sahih Hadis olduğunun belirtildiğini
ileri sürenler de vardır. Bu izahta yabana atılamaz. (ulum 35).
İbnu's-Sallah'ın bu
açıklamasına itiraz eden ibn Dakiki'l-İyd o'nun birinci Hasen-Sahih tabiri'nin
isnad'a raci olması görüşünün yerinde olmadığını söylemiştir. O'na göre
hakkında Hasen-Sahih hükmü verilen birçok Hadis vardır ki, tek vecihten rivayet
edilmiştir. Tirmizi'nin, (Bu, sadece bu vecihten bildiğimiz Hasen-Sahih bir
Hadis'tir); veya, (Bunu sadece falanca'nın Hadis'i olarak biliyoruz) dediği
Hadislerin çoğu öyledir.
İbnu's-Sallah'ın ikinci
Hasen-Sahih tabirindeki Hasen Lafzının sözlük ma'nasıyla kullanıldığı yolundaki
açıklaması da isabetli değildir. Zira Hasen Lafzını ıstılah ma'nasında değil,
sözlük ma'nasına alınca Lafız yönünden gönlün yattığı mevzu Hadis'i de Hasen
saymak gerekir. Kaldıki, Hadis ehlinden hiç kimse Hsen Lafzını sözlük
ma'nasında kullanmış değildir.
Daha sonra kendi
görüşünü açıklayan İbn Dakiki'l-İyd şunları söylemiştir: ''Hasen'de Sahih'den
daha aşağı mertebede olmak kaydı şart değildir. Hasen Hadis'in Sahih'den aşağı
mertebede olması hakikati ve sıhhati bakımından değil, ihtisar kaydı
sebebiyledir. Ayrıca Ravilerin rivayetlerinin kabulünü gerektiren bir takım
sıfatları vardır. Bu sıfatlarında Teyakkuz, Hıfz ve İtkan gibi dereceleri
bulunur. Bu derecelerin ise bir kısmı bir kısmının üzerindedir. Bir Ravi'de
Sıdk ve yalancılıktan uzak bulunmak gibi daha aşağı mertebede bulunan bazı sıfatların
var oluışu Hıfz ve İtkan gibi daha üstün sıfatların bulunmasına engel teşkil
etmez. Nasılki bir Ravi de Hıfz ve Sıdk'ın bir arada olması gibi çok yüksek
sıfatların bulunması, daha aşağı derecedeki sıfatların bulunmaması demek
değildir. Şu hale göre bu konuda Ravisinde Sıdk gibi nisbeten aşağı mertebede
bulunan bir özelliğin bulunuşu göz önünde tutulursa Hadis'e Hasen; Hıfz ve
İtkan gibi üstün vasıfların bulunuşu dikkat'e alınırsa Sahih demek doğru olur.
Bu taktirde her Sahih Hadis'in Hasen olması gerekir. Muhaddislerin ''Haza
Hadisun Hasen'' tabirlerinin Sahih Hadisler hakkında varid oluşu da bunu
gösterir. (iktırah, 173-176).
İbn Dakiki'l-İyd'in bu
açıklamaları konu'ya açıklık getirmesi bir yana daha sonraki Hasen-Sahih
tabirini izah edenlere de ışık tutmuştur. O'nun bi'l-hassa ibnu's-Sallah'ın,
tabirin isnad'a raci olması açıklamasına itiraz'ın tek isnadla rivayet edilen
Hadisler için yerinde bir açıklama sayılımıştır. Nasıl olmasın ki, Tirmizi,
el-A'la b. Abdirrahman - Babası tarikiyle Ebu Hureyre'den,
''Şa'ban ayı'nın yarısı
kaldığında artık (tutmakta olduğunuz başlanmış orucunuz müstesna) oruç
tutmayınız.''
Hadisini rivayet etmiş,
arkasından ''Bu Hasen-Sahih bir Hadistir. Bu Lafızla amcak bu vecihle bilinir''
demiştir. (Tirmizi,3/106).
Halbuki bu Hadis'in
bundan başka isnadı yoktur. Öyle iken Hasen-Sahih tabirinin isnadı tek olan
Hadis için bir vecih'ten Sahih, bir vecih'te Hasen olarak rivayet edilmiştir
şeklinde izah edilmesi doğru düşmez.
El-İraki de bu konuda
ibn Dakiki'l-İyd'e katılmış ve ''Muhaddisler demiştir ''Yerine göre zayıf bir
Hadis'in de Hasen olduğunu söylemişlerdir. Bu sözleriyle Hase'nin terim olarak
taşıdığı ma'na'yı kasdetmeyip Hadis Lafızlarının güzelliğini ifade etmek
istemişlerdir. Nitekim İbn Abdilberri'l-Kurtubi, Beyanu adabi'l-İlm adlı
eserinde
''İlim öğreniniz; çünkü
ALLAH (rızası) için ilim öğrenmek ALLAH korkusuyla birdir. İlim istemek ibadet;
müzakeresi tesbih mesabesindedir. İlim aramak cihad; bilmeyenlere öğretmek
sadakadır...''
diye başlayan uzun
rivayet'i naklettikten sonra,
''Çok güzel bir
Hadis'tir. Lakin Sahih bir isnadı yoktur'' demiştir.
İbn Abdi'lberr bu
rivayet hakkındaki hükmünü bildirirken Hasen Lafzını kullanmış ve bu Lafızla sırf
Lafzının güzel olduğunu belirtmiştir. Başka türlü de olamaz; zira söz konusu
rivayet Musa b. Muhammed el-Belkavi'nin, Abdurrahim b. Zeyd el-Ammi'den
rivayet'i dir. el-Belkavi, Ebu Zur'a ve Ebu Hatim'in yalancılıkla, ibni Hibban
ve El-Ukayli'nin Hadis uydurmakla itham ettiği, rivayetlerine itibar
edilmeyecek mat'un biridir. Bu Hadiside o'nun uydurduğu açıktır. Ayrıca
Abdurrahim b. Zeyd el-Ammi metruku'l-Hadis tir. Diğer taraftan Umeyye b.
Halid'den şöyle bir haber varid olmuştır:
''Şu'be'ye, '' Hasenu'l-Hadis
olduğu halde Abdulmelik b. Ebi Süleyman'ı bırakıyor; Muhammed b. Ubeydillah
el-Arzami'den rivayet de bulunuyorsun dedim; ''Hadislerinin güzelliğinden
kaçıyorum'' ceveabını verdi.''
(takyid,60,1).
Görüldüğü gibi
İbnu's-Sallah'ın Hasen-Sahih tabirinin delalet ettiği ma'nayı açıklarken
bahsettiği Hasen'in sözlük ma'nasına alınabileceği ihtimali de varid
görülmemiştir.
İbn-i Kesir lakabıyla
meşhur İsmail b. Umer el-Kureyşi, bazı Alimlerin Hasen-Sahih tabiri, metin
itibariyle Hasen, isnad itibariyle Sahih ma'nasıyla açıkladıklarını
kaydettikten sonra şöyle demiştir:
''Bunu söyleyenler
sıfat-u Cehennem, Hudud, kısas ve diğer bazı konulardaki Hadislere göre
söylemişlerdir. Bana kalırsa bu tabir, Hasen Hadis'e sıfat hükmü verilmesidir.
Buna göre hakkında Hasen-Sahih denilen Hadis, bu hükmü veren Muhaddis'in
nazarında Hasen'den yüksek, Sahih'den aşağı derecededir. Böylece Muhaddis'in
bir Hadis hakkında verdiği sıhhat hükmü kendine göre sıhhatle birlikte verdiği
Hasen hükmünden daha kuvvetli olur. (ba'is, 22).
Tahiru'l-Ceza'irinin
naklettiğine göre müellifimiz bir başka yerde konunun aslında yersiz olduğunu
söylemiştir. O'na göre Hasen ve Sahih hükümlerinin bir Hadis te birleşmesi,
Sahih ile Hasen arasında bir orta mertebe teşkil eder. Buna göre burada üç mertebe
söz konusudur.
1:En yüksek mertebe olan
Sahih;
2:En aşağı mertebe olan
Hasen;
3:Her iki hükmün bir
arada olduğu Hasen-Sahih mertebesi.
Bu hale göre hakkında
Hasen-Sahih denilen Hadis, Hasen'den yüksek, Sahih'den aşağı mertebededir.
(Tevcih, 159).
Hasen-Sahih tabirinin
ma'nası hakkında ileri sürülen bu görüşlerden en fazla tenkid edileni İbn
Kesir'in bu görüşü olmuştur. Nitekim İraki, o'nu delil olmayan bir iddia,
Tirmizi'nin kasdettiği ma'na dan oldukça uzak bir görüş olarak nitelemiştir.
(tedrib, 1/164).
Aynı şekilde Ez-Zerkeşi
ile ibn Hacer de İbn Kesir'e itiraz ederek ''Bu üçüncü kısmın ispatı gerekir.
Aynı görüşe sahip başka kimse de yoktur'' demişlerdir.
Ez-Zerkeşi ayrıca '' Bu,
demiştir; Muhaddislerin bu konudaki icma'ına ters düşmüştür. Sonra böyle bir
görüşün doğru kabul edilmesi, Tirmizi'nin kitabında, ''Haza Sahihun'' tabirini
az kullanması yüzünden, çok az Sahih Hadis bulunmasını gerektirir. Oysa o'nun
Sahih Hasen dediği Hadisleri çoğu Buhari ve Müslimin kitaplarında mevcuttur.''
(tevcih, 159).
Bunun arkasından
el-Cezeri'nin aynı konudaki ''Tirmizi,
bir Hadis hakkında Hasen-Sahih demişse bununla sıhhat ve hüsnü birleştirmiş
demektir. Bu takdirde manaca Sahih'in altında olur'' açıklamasını nakleden
Ez-Zerkeşi, kendi görüşünü şöyle açıklamıştır: ''Tirmizi'nin Hasen-Sahih
tabirini böyle hususi bir tarz da kullanmaktaki maksadı, ihtimal, teraduf yani
ma'na birliğidir. Tabir'in az kullanılması o'nun caiz olduğuna delildir.
Nitekim bazı Alimler aynı tabiri, Hasen'i Sahih'e dahil addedenlerin görüşüne
göre, Hasen'i sıhhatle tavsif ettikleri yerde kullanmışlardır.
Tirmizi'nin Hasen-Sahih
tabiriyle her iki kelimenin iki hale ve iki zamana göre delalet ettikleri
gerçek ma'nalarını ifade etmek istemesi de imkan dahilindedir. Şöyle ki, o'nun
bir Hadis'i bir Şeyh'ten bir kere mestur yahud Sıdk ve emanetle meşhur olduğu
sırada; bir kere de aynı Şeyh'in hali Adalet derecesine yükselmiş sayıldığı
zaman işitmiş olması mümkündür. Böylece o iki zamanda iki ayrı vasıf taşıyan
Şeyhinden biri önce, biri sonra iki kere rivayet ettiği Hadis'i ondan gelen tek
isnadda birleştirmiş olur. Nitekim o'nun bir Hadis'i aynı Şeyh'den defalarca
işittiği bir çok kimseden rivayet edilmiştir. Uzak da olsa bu ihtimal bu konuda
söylenenlerin gerçeğe en yakın olanıdır.
Bununla beraber
Tirmizi'nin Hasen-Sahih tabiriyle Hadis hakkında kendi Hasen ictihadı ile
başkasının Sahih ictihadını veya aksini ifade etmiş olması da mümkündür.
Böylece Hasen-Sahih hükümleri iki görüşü birleştirmiş olmaktadır'' (tevcih,
159,60).
Hasen-Sahih tabirinin
delalet ettiği ma'na hakkında en güzel açıklamayı İbn Hacer yapmıştır. O'na
göre Hasen ve Sahih vasıfları bir Hadis hakkında bir arada kullanılmışsa bu
müctehidin Ravi hakkındaki tereddüdü dolayısıyladır. Bu tereddüd Ravi'nin bu
rivayet te teferrüd etmesi halinde görülür. Hadis imamlarının bir Ravi'nin hali
üzerinde tereddüt etmeleri müctehidin o'nu iki vasıfdan biri ile tavsif
etmesine imkan vermez. Bu takdirde Hadis'i bazılarına göre Hasen, bazılarına
göre de Sahih olduğu söylenir. Ancak burada Hasenun ev Sahihun demek gerekirken
tereddüde delalet eden ''ev'' edatı kaldırılır. Buna göre hakkında Hasenun ev
Sahihun denilen Hadis, tereddütsüz olarak yalnız Sahihun denilen Hadis'ten daha
aşağı mertebededir; çünkü kesin ifade
tereddüdle ifadeden daha kuvvetlidir.
Hadis'in iki isnadı
bulunması halinde iki vasfın bir Hadis hakkında birlikde kullanılması ise biri
Hasen, diğeri Sahih iki isnadı itibariyledir. Bu takdirde hakkında Hasen-Sahih
hükmü verilen'e nisbetle daha üstündür; çünkü isnad'ın çokluğu Hadis'i
güçlendirir. (Hadis ıstılahları,137).
İbn Hacer'in bu
açıklaması Hasen-Sahih tabirinin en tutarlı açıklaması sayılacak niteliktedir.
Bu açıklamaya göre hakkında Hasen-Sahih tabiri kullanılmış olan Hadis'in isnadı
tek ise bu ifade ''Hasenım ev Sahihun'' demektir. Bu ise Hadis hakkında hüküm
farkını ifade eder. Böyle bir Hadis yalnızca Sahih denilen'e nisbetle daha
aşağı derecededir. Hakkında Hasen-Sahih hükümleri bir arada verilen Hadis'in
birkaç isnadı varsa bu takdirdede bir isnadla Hasen; bir arada verilen Hadis'in
birkaç isnadı varsa bu takdirde de bir isnadla Hasen, bir başka isnadla Sahih
olarak rivayet edilmiş demektir. Bu takdirde ise iki vasfı taşıması ve
isnadının fazla olması yüzünden hakkında
sadece Sahih hükmü verilenden daha kuvvetli sayılır.