DARB:
İkinci babdan tasrif
edilen “darabe” kök fiilinin mastarıdır. Asıl itibariyle vurmak, bir nesneyi
diğerine çarpmak, döğmek manasına gelir. Bu asıl manasının yanında ikinci derecede
veya mecaz yollu manaları da vardır.
Hadis tabiri olarak
darb, hakk veya şakk ve mahv denilen ve hadislerin yazılışı sırasında yanlış
veya fazladan yazılan kelime yahut ibareleri ibtal etme usullerindendir.
Hadis metinlerinin
yazıyla zabtedilip kitaba geçirilmesi sırasında yanlış veya fazladan yazılan
bir kelime ya bir bıçak ucuyla kazınır -ki buna hakk yahut sakk denir- ya da
parmak ucuyla; yahutta bir bezle silinir. Buna da mahv adı verilir. Darba
gelince bu fazladan yazılan harf, kelime veya kelimelerin üstüne bir çizgi
çekmek yahut kimi hadiscilere göre bazı işaretler koymaktan ibarettir.
er-Râmehurmuzî, kendi
zamanında hadiscilerin hakki töhmet addettiklerini söyler. Ona göre darb,
işleme tâbi tutulan yerin silinmeyip ibtal ettiğini belli eden belirli ve
düzgün bir çizginin çekilmesidir. En iyi darb şekli budur. İbnu's-Salâh'a göre
ise darb, hadislerin yazılışı sırasında tatbik edilen usullerden olup fazladan
yazılan ve metnin aslında olmayan harf, kelime ya da kelimelerin metinden
çıkarılmasıdır.
Görülüyor ki darb, hadis
yazılırken yazılmaması gereken bir harf veya kelimenin, yahutta bir kaç
kelimenin yanlışlıkla yazılması halinde, yanlışlıkla yazıldığını belli edecek
şekilde işaretlenerek ibtal edilmesidir. Yapılış şekli az da olsa değişiklikler
gösterir. Yukarıda işaret edilen er-Ramehurmuzî'nin kaydettiği darb şekli olan
ibtal edilen kelimenin silinmeden belirli olacak şekilde üzerine düz bir çizgi
çizmekten ibaret darb şekli en yaygın olanıdır. Bu usulle darbta yanlış yazılan
kelime ya da kelimeler silinmez. Çizgi altında kalır. İbtal edildiği böylece
belli olur. Bu darb şeklinin en güzel şekil oluşu önce kazımak veya silmekten
iyi oluşundandır; zira bilindiği gibi, kazımakla kağıt yıpranır. Silmek ise
yanlışı göstermez. Kaldı ki bazı hallerde fazladan silinme de söz konusu olur.
Böylece düzeltmek istenen metinde istemeden hata yapılır. Yazma eserlerde çokça
görülen hatalarda bunun da payı olduğu şüphesizdir.
er-Râmehurmuzî zamanında
muhaddislerin hakki töhmet olarak nitelendirdiklerini yukarıda söylemiştik. Her
halde hakkin töhmet sayılısı, acaba hakkedilen kelime doğru olarak hakkedilmiş
midir?
Bunun bilinmeyişinden
olsa gerektir. Darbda yanlış yazılan yerlerin üzerine çizgi çekmekle böyle bir
ihtimal ortadan kalkar. O yüzden ibtal edilecek kısmın üzerini çizmek en güzel
darb şekli sayılmıştır.
Bazılarına göre darb
suretiyle ibtal edilecek ibareler üzerine ortadan bir çizgi çekilir. Mağrib
alimlerinin şakk tabir ettikleri aslında budur. Bu çeşit darbta ibtal edilen
kelime ya da kelimeler üzerine çizilen çizginin yazıyı karalayacak ve
okunmasına imkan vermeyecek şekilde olmaması gerekir. Diğer bazılarına göre
darb, ibtal edilecek ibare üzerine kelimelere değmeyecek şekilde iki saür
arasına iki ucu aşağıya eğik bir çizgi çizilerek yapılır. Mesela Ömer yerine
Amr yazıldığında bu usule göre şöyle darbedilir:
Bazıları da darbın
tahvîk şeklinde ve fazladan yazılan kelime ya da kelimelerin başına ve sonuna
birer yarım daire şeklinde çizgi çekmek suretiyle yapılacağı görüşündedirler.
(Bk. Tahvîk) ibaresinde yanlış yazılan sonucu Muhammed kelimesinin paranteze
benzer iki yarım daire içine alınarak darbedilişi gibi. Darbedilecek fazladan
yazılmış kısmın başına “lâ” sonuna ise “ilâ” yazılması gerektiği görüşünde
olanlar da vardır. Bazılarına göre ise darb yanlışlıkla fazladan yazılan kısmın
derece işareti gibi küçük bir sıfırla işaret edilmesi gerektiği görüşündedir.
Demek oluyor ki hadis
âlimleri darb usulünü iyi bir düzeltme yöntemi olarak kabul etmişlerdir. Ancak
yapılış şekli âlimlere göre değişiktir. Ne kadar değişik olursa olsun darb
tatbikatının hadislerin sağlam bir şekilde yazılmasını, şayet hata sonucu
yanlış yazılmışsa işaret edilmekle tanınmasını sağladığı şüphesizdir. Önemine
binaen tekrar yazılan harflerin darbı üzerinde bile durulmuştur. Gerçekten bazı
hadiscilere göre mükerrer yazılmış iki harften ilki bırakılır, ikincisi
darbedilerek ibtal edilir. Böyle bir darb doğru olur; çünkü birincisi doğru,
ikincisi yanlış yazılmıştır. Uygun olan, yanlış yazıların ibtal edilmesidir.
Bazılarına göre ise
yazı, okunan şeyin alâmetidir. Öyleyse biri doğru biri yanlış yazılan iki
harften manaya daha fazla delâlet eden, daha okunaklı yazılmış olan kalır.
Diğeri ibtal edilir.
Diğer taraftan tekrar
yazılan harfin satır başında veya sonunda oluşunda yapılacak darb işlemi de
adeta kaide haline getirilmiştir. Buna göre tekrar edilen ibare satır başında
yazılmışsa, satır başını bozmamak ve kirletmemek için ikincisinin ibtal
edilmesi uygun görülmüştür. Şayet aynı durum satır sonlarında olmuşsa satır
sonunu kirletmemek için öncekinin ibtali uygun olur. Bununla beraber mükerrer
yazılan ibarelerden birisi üst satırın sonunda, diğeri ise ondan sonraki
satırın başında olursa, satır başını açık tutma bakımından sonundakinin
darbedilmesi uygun düşer. Eğer yanlışlıkla tekrar yazılma muzâf-muzâfun ileyh,
sıfat-mevsûf gibi terkiplerde olursa satırın başında veya sonunda oluşuna
bakılmaz. Terkipdeki bütünlüğe riayet edilir ve darb, bu bütünlüğü bozmayacak
şekilde yapılır.
Bazen yanlış yazma önce
yazılacak kısmın sonra, yazılacak olanın ise önce yazılmasıyla olur. Hadis
yazılırken ibareler arasında böyle takdim-tehir olmuşsa önce yazılan ibarenin
başına “yu'ahharu”; daha sonra yazılanın başına da “yukaddemu” kelimeleri
yazılır. Böylece ilk ibarenin sona, son ibarenin de başa alınacağına işaret
edilmiş olur. Eğer bu kelimeleri yazacak yer yoksa bunların haşiyede yazılması
yahut remiz olarak birer “mim” harfinin konulması uygun görülmüştür.